Etiket arşivi: bedenleriyle ve canlarıyla bedel ödeyen hekimler

HEKİME ŞİDDET ÜZERİNE…

HEKİME ŞİDDET ÜZERİNE…

Uz. Dr. Ceyhun BALCI
31.07.2018
Bu yazının konusu uzun zamandır başta hekimler ve sağlık çalışanları olmak üzere sorumlu ve vicdanlı pek çok yurttaşı kahreden boyutlara erişmiştir. Uzun yıllar İzmir Tabip Odası kurullarında yer almış bir kişi olarak bu konuda yazmaya bir türlü elim varmamıştı.
Bir yandan yönetenlerin hekimleri aşağılayıcı söylemleri öbür yandan da bizlerin sorunun çözümüne yönelik önerilerinin yetersizliği söz konusuydu. Giresun’da yaşanan ve şiddetin kaynağı konumundaki yaşlı vatandaşımızın polis denetimi altındayken yaşamını yitirmesi bu can alıcı sorunun ironik bir boyut kazanmasına neden oldu.
Bu yazıyı kaleme alırken sağlıkta şiddetin önüne geçilmesi için polisin yanı sıra jandarmadan da yararlanma hazırlıkları yönetenlerimizin iğneyi kendine batırma niyetinin yokluğunu gösterdi.  Yazıklar olsun bu anlayışsızlığa diyorum. Görev bizlere ve dolayısı ile hekim meslek örgütüne de düşüyor. Bunun için de etkili, yetkili ve saygın bir meslek örgütü gerekiyor…
*****

Bir meslek mensubuna yönelik şiddet artıyorsa eğer o mesleğin saygınlığının da aşın(dırıl)dığından kuşku duyulmamalıdır. Çevrelerinde birkaç bin kişi olmadan sokağa ayak basmayan yüce yöneticilerimizi bir yana bırakıyorum. Askere, polise, yargıca ya da bir başka kamu görevlisine şiddet yöneltmek bu kadar zorken hekime şiddetin sıradanlaşması göz ardı edilemeyecek güncel gerçektir. Mutlaka irdelenmeyi gerektirir.

Tıbbiye’nin kapısından gireli 40 yıl oldu. Hekimin itilip, kakıldığı günümüz koşullarında belleğim ister istemez geçmişe yolcululuğa çıkardı beni. Üçüncü sınıfta Genel Cerrahi dersindeyiz. Belki de ilkiydi klinik derslerin. Şu anda hayatta olan bir hocamızın ilk sözleri belleğime o anda çivilendi.

“Ağrıyı gidermek Allah’a özgüdür!
Siz de ağrıyı gidereceğinize göre Allah sayılırsınız!”

Aradan geçen 35 yılı aşkın zamandan sonra birileri bu sözden dine ve Allah’a saygısızlık sonucu çıkartma zahmetine girmesin! Hocamızın o sözleri bir metafor yaratmayı amaçlamıştı hiç kuşkusuz. Yetkinliğimize gönderme yapıp, bizleri ve özellikle mesleğimizi yüceltirken bir yandan; öbür yandan da, sorumluluğumuzu anımsatma amaçlıydı.

Bu denli yüce ve yetkin bir kişilik üstelik şifa vermeye çalıştığı birilerinin / yakınlarının saldırısına uğrayabilir mi? O yıllarda bunu akıldan bile geçirmek söz konusu olamazdı.

Bir örnek de birkaç yıl sonrasından!

Ege Tıp Acil Servisi’nde nöbetçiyim. Hekimliğe biraz daha yakınım! Alkollü bir vatandaşımız elini kesmiş. Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Ortopedi ve Genel Cerrahi asistanlarıyla takışıyor. Ortalık yatıştı derken, alkollü vatandaşımızın yakınları beliriyor ortamda. Kardeşiyle takışan hekimlerle hesaplaşmak gibi bir cüret içinde olduğu anlaşılıyor sözlerinden. Karakola yansıyan olayın kahramanı ilk ifadesi sonrası tutuklanıyor. Ortada en küçük fiziksel bir eylem yok oysa. Sözel şiddetin bile böylesi caydırıcı karşılık aldığı dönemde yaşıyoruz.

Her ne denli cuntanın başındaki kişi (AS: Kenan Evren kastediliyor) hekimleri hedef alan sözler söylese ve uygulamalarıyla hekimleri parasal darlığa sokan şeyler yapsa da; toplumun hekimlik ve hekim algısında saygısızlık etmeyi gerektirecek bir aşınma yok. Bu durum Adliye’de de böyle olduğu için, yargıç hekimlere sinkaf eden vatandaşı hoş görmüyor. Şimdilerde dilimize doladığımız bir istek var! Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasa tasarısı bir an önce TBMM’de görüşülsün, yasalaşsın ve yürürlüğe girsin! Kuşkusuz caydırıcı olacaktır. Ama, işe özendirici sözlerden vazgeçerek başlamak gerekmez mi?

“Doktorlar paragözdür!”
“Ben doktora iğne bile yaptırmam!” sözleri unutulmuş olamaz! (AS: RTE’nin sözleri ne yazık ki!)

Bu sözlerin hiçbirinde hekimlere yönelik şiddeti doğrudan özendiren bir öge yoktur ilk bakışta! Ama, dolaylı da olsa bir meslek kümesini aşağılayan, küçümseyen ve her an her yerde boy gösteren sınır tanımazlara eylem fırsatı sağlayan içerikleri olduğu da kesindir.

Ülkemizde her geçen gün daha çok etkili olan cehaletin koyu gölgesi sağlık alanındaki şiddetin önde gelen nedenlerinden birisidir. Sağlıkta müşteri-esnaf ilişkisini esas alan uygulamaların doğal sonucu olarak “müşteri her zaman haklıdır” anlayışı bu ortamı belirleyen ana ilkeye dönüşmüştür. Akılcı ve bilimsel anlayış yerini bütünüyle bu sözün gereğine bırakmıştır. Ne yazıktır ki; halkımızın da hoşuna gitmektedir bu durum. Niteliğine bakmaksızın alıcısı olmakta sakınca görmemekte ve hatta haz duymaktadır nicelikçe bol, nitelikçe kıt sağlık hizmetini.

Giresun’da yaşanan ve 82 yaşındaki hasta yakının polisin orantısız davranışı sonrası yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan son olaydan sonra hekimin açığa alınması “tut aklını kaçmasın” türünden bir çağrışıma yol açtı bende. Müşteri her zaman haklıdır ilkesine uygun düşen bu uygulama halkımızın gururunu okşama bakımından işe yaramış olmalıdır. Kuşku duyulmasın ki; açığa alınan meslektaşım görevine dönecek ve kaldığı yerden sürdürecektir işini. Manevi açıdan örselendiğine de kuşku yoktur. Ama, bu davranış aracılığıyla asıl örselenen hekimler ve hekimlik olacaktır. Bu ve benzeri durumlarda yasa dışı davranmakla kolluk gücü çağırmak arasında sıkışıp kalacaktır pek çok meslektaşım. Bu ikisinin ortasında ise fiziksel şiddet ve hatta yaşamsal tehlikeye neden olan yaralanmalar olacaktır.

Bu ve benzeri olaylar sonrası morali yerle bir olan hekimlerin motivasyonu güçleşeceği gibi meslek seçme noktasındaki başarılı gençlerimizin de olumsuz etkilenmesi ve hekimlikten uzaklaşması kaçınılmaz olacaktır. Ülke geneline egemen olan sıradanlık ve niteliksizlik sağlık alanında da hızla güç kazanmaktadır.

Ülkemiz insanının düzeyini yükseltme ve eşitlenme çıtasını yukarılara çıkartma yerine, toplumsal eşitliği dipte sağlama kolaycılığını seçen siyasal iktidar, şimdilik bu durumu engelsizce sürdürebilir. Ancak, sistemin yaldızları döküldüğünde bugün bedenleriyle ve canlarıyla bedel ödeyen hekimler o gün geldiğinde halkımızın da eklenmesi kaçınılmaz olacaktır.

Yol yakınken dönülmeli…