Etiket arşivi: Barış Pınarı Harekatı

CUMHURBAŞKANI VE AİLESİNE AÇILAN DAVANIN, ANLAŞMA ÜZERİNDE NE KADAR TESİRİ VAR?

CUMHURBAŞKANI ve ABD’de AİLESİNE AÇILAN DAVANIN,
ANLAŞMA ÜZERİNDE NE KADAR TESİRİ VAR?

Koray Aydın'dan ABD ile anlaşmaya tepki

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın,
* “Ülkenin Cumhurbaşkanına, ailesine ve evlatlarına mali durumlarıyla ilgili açılmış olan bir davanın acaba bu iş üzerinde ne kadar tesiri vardır diye herkesin kafasında soru işaretleri var, benim de var.” dedi.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın, Barış Pınarı Harekatı‘na ilişkin, “Ne olursa olsun Türk milletinin bütün fertlerinin Türkiye’nin menfaati söz konusu olduğunda ülkesinin ve ordunun yanında yer alacağını bilmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz.” dedi. Aydın, partisinin Bursa İl Başkanlığınca Nilüfer ilçesindeki bir salonda organize edilen üye katılım ve eğitim törenine katıldı. Burada gazetecilerin Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin sorusunu yanıtlayan Koray Aydın, Türkiye’nin zor günler yaşadığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Twitter hesabından yaptığı paylaşımları da eleştiren Aydın, şöyle konuştu:
  • “Bu kadar ağır sözlerin altında böyle bir anlaşmanın yapılıyor olmasının hangi sonuçlar doğuracağını işte bu gelişen olaylarla daha iyi değerlendirme olanağı bulacağız. Adamlar her tarafta Türkiye’ye çeşitli mahkemeler de açtılar, toplum bunları pek görmedi ya da görmezlikten geldi. Ülkenin Cumhurbaşkanına, ailesine ve evlatlarına mali durumlarıyla ilgili açılmış olan bir davanın acaba bu iş üzerinde ne kadar tesiri vardır diye herkesin kafasında soru işaretleri var, benim de var. Bu işte zaafı bile olsa, yanlış yapıyorsa bile, Cumhurbaşkanının bu teslimiyet içine girmemesi, ne olursa olsun Türk milletinin bütün bireylerinin Türkiye’nin çıkarı söz konusu olduğunda ülkesinin ve ordunun yanında yer alacağını bilmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz.”
“İYİ PARTİ, HER KESİMDEN OY ALABİLEN BİR PARTİ”
Koray Aydın, partilerine katılımların arttığını, kendilerine yeni katılımlarla ilgili de bir yol haritası belirlediklerini ifade etti. Parti tabanlarının kalıcı bir duruma geldiğini aktaran Aydın,
“Bütün araştırmalar bunu gösteriyor. Araştırmaların teyit etmesi bizim açımızdan çok önemli oldu. 25 Ekim’de 2 yıllık olacağız, bu kadar sürede partinin zemininin oluşturulup, bunun kalıcı bir hale dönüştürülmesi Türk siyasal yaşamında pek olmuş, başarılabilmiş bir konu değildi. İYİ Parti, oy geçişkenliği ve zenginliği açısında bütün partilerden oy alabilen bir partiye dönüşmüş durumda. Özellikle her partiden küskün, dargın, umudunu kesmiş, yeni parti arayışları içinde olan insanların her kesimden partimize bir akışı olduğunu gözlemleyebiliyoruz.” diye konuştu.
Partiyi kurumsal bir yapı haline getirmek için çabaladıklarını belirten Koray Aydın, üye veri tabanı oluşturma amacında olduklarını, kısa sürede yoğun etkinliklere başladıklarını dile getirdi.

Resmi kayıtlara göre 192 bin İYİ Parti üyesi olduğunu da kaydeden Aydın, son bir haftalık çalışmalarının ardından bu rakamın 200 bine çıktığını aktardı.

Yeniçağ, 20.12.19, Koray Aydın’dan ABD ile anlaşmaya tepki
====================================
Dostlar,

“Erdoğan Suriye’deki tutumunu değiştirmeli. Erdoğan’ın banka hesaplarını inceledik”

ABD Başkanı D. Trump’ın 09 Ekim 29019’da T.C.’nin AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektup aşağıda..  Bizimkiler sözde, bu mektubu (ültimatomu!) çöpe atmışlar!
Diplomaside / Uluslararası hukukta böylesi bir davranış örneği yok!
Ayrıca ABD mektubu açıklayınca, kamuoyuna zoraki bilgi verme de herhalde majesteleri Erdoğan’ın 5. sınıf Sultanlığa indirgediği “anomalili rejimlerde” rastlanabilir..

İbretlik Mektup aşağıda.. Ulusal gururumuz çok inciniyor ama eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, muhatabın hiç mi payı yok böylesi haşlanmada??
*****

Sayın Cumhurbaşkanı;

Hadi iyi bir anlaşma yapmaya çalışalım. Siz binlerce kişinin öldürülmesinin sorumlusu olmak istemezsiniz, ben de Türk ekonomisini yok etmek istemem, ki yaparım. Yapabileceklerimin küçük bir örneğini Rahip Brunson konusunda zaten size göstermiştim. Sizin sorunlarınızı çözmek için çok çalışıyorum. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. İyi bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum (Şahin Cilo adlı PKK’lı) sizinle müzakere etmek istiyor, geçmişte yapamayacağı pek çok tavizi vermeye razı. Yeni elime geçen, bana hitaben yazdığı mektubu ekte size gönderiyorum. Eğer bunu doğru ve insani şekilde yapabilirseniz, tarih size olumlu bakacaktır. Eğer iyi şeyler olmaz ise sizi sonsuza kadar şeytan olarak görecektir. Katı bir adam olmayın.

    • Budala olmayın..

Sizi daha sonra arayacağım. Saygılarımla, 09 Ekim 2019
Donald Trump / ABD Başkanı

******
Ulusumuz artık çok acı gerçekleri görmeli; bu iktidarın olağanüstü hataları ülkemizin  saygınlığını ve gücünü çook ağır yaraladı.. 

  • Kişisel hırslar / çıkarlar uğruna ülkemiz acımadan heba ediliyor!

2011’den bu yana Suriye’nin parçalanması planında ABD-AB’nin yanında BOP eşbaşkanı olarak görev alan AKP = Erdoğan, ardışık ağır diplomatik hataların, dinci hülyalarının bedelini on milyarlarca Dolar yitikle, şehit ve gazilerle ve giderimi (telafisi) olanaksız daha pek çok yıkımla ülkemize ödetirken, perde arkasında şaşırtan, ürküten, korkutan gelişmeler yaşanıyor.

ABD’li senatörler, Türkiye’nin yaptırımlardan etkilenmemesini ancak Suriye operasyonu durursa olabileceğini söyledi. Ek olarak:

“Erdoğan Suriye’deki tutumunu değiştirmeli. Erdoğan’ın banka hesaplarını inceledik”

AKP = Erdoğan, önce şiddetle redderken, saatler içinde neden yelkenleri indirerek masanın başında ABD Başkan Yrd. M. Pence ile eş konumda otur(tul)du ve dikte edilen ABD planını kabul etmek zorunda kaldı? İç kamuoyunu kandırmayı sürdürmek için bu çok ağır dayatma bile yalaka yandaş basında “büyük zafer” olarak sunulabildi!.

Nutkumuz tutuluyor ancak AKP = Erdoğan, sanırız – korkarız (!) “son kozunu” da oynadı.

Bu rüzgar geçince içerideki yangın AKP=Erdoğan iktidarını da halkımız gibi kavuracak.

Kısa bir erteleme için bunca ağır bedel bu ülkeye nasıl ödetilebilir !?

ABD ile “120 saat anlaşması” nın bağıtlanmasının ertesi günü Erdoğan’ın yüzündeki muzaffer eda (!) öylesine iğreti duruyor ki, iletişim derslerinde tipik örnek olarak kullanılabilir.

Halkımızın kendilerine dönük bu AKP operasyonunu yutmayacak ve de bağışlamayacaktır.

*****
Öte yandan ABD Başkanlarından F.D. Roosvelt’in ATATÜRK’e mektubu ne denli kıvanç verici: *****
Geçtiğimiz ay BM toplantısı için gittiği ABD’de Trump RTE ile görüşmedi! “Kasım’da gel… ” dedi, oyalıyor.
ABD hala stratejik müttefik mi?
Dünyayı karşımıza alarak başarılı olma olanağı yok; hamasete son verilip tez elden ATATÜRK dönemi dış politikaya dönülmeli.

  • ABD üsleri kartını AKP = RTE neden asla gündeme getir(e)miyor??Artık 5 yıldır giderim (tazminat) ödemelerini alamayan Soma iççilerinin hukuk dışı engellenen yürüyüşlerini konuş(a)mıyoruz. Belimizi büken yoksullaştırmayı, dayanılmaz yaşam pahalılığını, ağır ekonomik bunalımı, korkunç bütçe açığını ve kamu borçlarını, TCMB’nın el konan kârını ve yedek akçelerini… ve daha peeeek çok sorunu konuş(a)mıyoruz.. AKP = RTE bundan ala ne isteyebilirdi ki ? Dolayısıyla bu operasyon gerçekte kime ve neye hizmet ediyor/etti acaba??
  • Genç işsizliği %27’yi aştı. Bu yıkım verisi de mi bir şey ifade etmiyor AKP = RTE için??

    Ne yapmalı ?

    Erdoğan, Esat ile -artık- resmen görüşmeli, kör inadını aşmalı, el sıkışmalı ve Suriye ile işbirliği yapmalı; bu bataklıktan çıkışın başka hiç bir yolu yok! Terör örgütleri en etkin bu yolla etkisizleştirilebilir. 8,5 yıldır sürdürülen çok hatalı Suriye politikası kökten değişmeli.

Her gün “…. şu kadar terörist etkisizleşitirldi (öldürüldü!)..” diye rapor vermenin nasıl bir politik gerekçesi (rasyoneli) olabilir? Üstelik Batı, koro halinde Türkiye’yi “Kürtlerin katili” ilan ederken.. Tam da tersine, Batılı emperyalistlerin elini ve tezini güçlendiren akıl dışı bir uygulama bu; hemen bırakılmalı..

Toplumu / yaşamı daha da dincileştirici, dini bir afyon gibi damardan verme politikasına kesinkes son verilmeli..

  • Uyuşturulmuş bir sürü toplumla, Erdoğan’ın özlemi ümmet – tebaayla  21. yy’da ayakta kalma olanağı yok-tur!

Ekonomdeki çöküş için TBMM’!de genel görüşme yapılmalı ve muhalefetin önerileri dikkate alınmalı.

HDP’nin üzerine daha fazla gidilmemelidir. Kamuoyu vicdanında bu politikanın karşılığı yoktur. AKP böylelikle HDP’yi mağdurlaştırabilir ve halkımız mağdura sahip çıkar.. Yoksa böyle bir şey midir AKP = Erdoğan‘ın kafasındaki tilki kuyruklarından biri?? Hazır Suriye operasyonu ile MHP’den – İYİ Parti’den, CHP’den “bir miktar” emanet oy devşirmişken, beklenmedik bir işbirliği mi HDP ile??! Aykırı mı geliyor? Geçmişte çoooook daha ötesi yapılmadı mı?

Yineleyelim :

  • Halkımızın kendilerine dönük bu AKP operasyonunu yutmayacak ve de bağışlamayacaktır.Göreceğiz..

Sevgi ve saygı ile. 19 Ekim 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

RÜZGARA KARŞI TÜKÜRENİN.. 

RÜZGARA KARŞI TÜKÜRENİN.. 

Zahide Uçar ile ilgili görsel sonucu

Zahide Uçar
z_eucar@yahoo.com.tr

Bir söz vardır; ‘Rüzgara karşı tükürülmez’. Ya da; ‘Rüzgara karşı işenmez.’ Neden? Çünkü rüzgara karşı yaptıklarınız dönüp suratınıza yapışır da ondan.

-Türk Ordusu’nun Barış Pınarı Harekatı ibretlik sonuçlar doğurdu. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Akıncı; ‘1974’te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir’ yorumu yaptı.

Akıncı AKP siyasetinin doğurduğu bir kişidir. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin kahraman lideri rahmetli Rauf Denktaş’a yapmadıklarını bırakmadılar. Denktaş’ı Kıbrıs’ı Rum adası haline getirecek Annan planına evet demeye zorladılar. Denktaş’ı çözümsüzlük üretmekle suçladılar. Türkiye’de bulunduğu zamanlarda yaptığı açıklamalardan rahatsız olup; ‘Git kendi ülkende konuş’ diyen AKP’nin Genel Başkanıydı. Ülkende konuş dedikleri Denktaş, AB ülkelerinin soykırım iftira ve yaptırım kararlarına karşılık Türkiye adına Avrupa’da mücadele etti. Denktaş’a eziyetleri bununla da bitmedi. Ergenekon kumpasına dahil etmeye kalktılar, Denktaş niyet edenlere meydan okudu. O dönem AKP Genel Başkanı’nın Akıncı’nın bir başka akıldaşı Talat ile telefon konuşması yayınlandı. O konuşmada Talat’a Denktaş’ı kast ederek; ‘O kişiye fazla şey yapma. O’nun işi zaten bitti’ bağlamında sözler söylüyordu.  Kısacası, Denktaş’ı kahrından öldürdüler. Akıncı AKP politikasının bir sonucudur. Bugün şiddetle eleştirdikleri, hatta örtülü olarak tehdit ettikleri Akıncı, AKP’nin Kıbrıs Konusunda izlediği yanlış politikanın sonucudur. Şimdi kendi eserlerini beğenmiyorlar.

-Suudi Arabistan, BAE, Filistin, Kuveyt, Irak, Mısır ve diğerleri… Müslüman devlet dedikleri devletler, Barış Pınarı Harekatı’nı kınadı. Biz şaşırmadık da, ümmetin lideri(!) çok öfkeli. Ben ise filmi geri sardım. Tahtı ile birlikte otele gelen Suudi Kralı’nın ayağına otele giden dönemin C. Başkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan geldi aklıma. Kral’ın sandıkla getirdiği hediyelerinin akıbeti de meçhule yazılmıştı … Kral için devlet gelenekleri ayakaltına alındı. Yetmedi, Kral ölünce ÜÇ GÜN yas ilan ettiler. Bayrağımız Türk Düşmanı Kral için yarıya indirildi. O dönem AKP Genel Başkanı, ‘köpeklerine Arap adı verdiler’ diyerek Türk Milletini Suud’a ihbar ediyordu. Şimdi şaşırmış gibi yapıyorlar. Oysa 17 Ağustos 1999 yılında yaşadığımız büyük depremde dünya yardıma koşarken Suudi Arabistan ortada yoktu. Çok eleştirilince günler sonra zoraki bir şeyler gevelediler.

Filistin… Siyasal İslamcıların siyaset malzemesi olarak kullandığı bir ülke… Türk Dünyasının acılarına sırtını dönüp, Türk Milletine dayattıkları ülke… Onlar da Barış Pınarı Harekatı’nı kınadı iyi mi? Biz şaşırmadık. Çünkü dün ihanet edenin, bugün de ihanet edeceğini biliriz. İsrail ile aynı tarafta yer aldı diyorlar. Bu ilk değil ki… Bir konsolosumuz anlatmıştı. Bölge ülkeleri ile yapılan bir panelde Konsolosumuz, ‘Osmanlı sonrası Ortadoğu kargaşadan kurtulamadı’ deyince 2 ülke itiraz edip, tepki gösteriyor. Biri İsrail, öbürü Filistin… Konsolosumuz çok şaşırdığını söylemişti.

İşte bu yüzden, önyargısız tarih bilgisine sahip olmak çok önemlidir. Tarih bilgisi bağışıklık sistemidir. Tarih bilginiz ne denli zenginse, bağışıklık sisteminiz o ölçüde güçlüdür. Yoksa köksüz bir ot gibi savrulursunuz. En ufak rüzgarda bile sökülüp gidersiniz.

-Bugün Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği bir mektuptan söz ediliyor. Hakaret dolu, aşağılık bir dille yazılmış. Erdoğan’ı PKK’nın sorumlusu ile masaya oturmaya davet ediyor. Şaşırtıcı mı? Değil. Yılmaz Polat’ın anlatımıyla; ‘CİA’nın Pençesinde açılım’ yapmadılar mı? Öcalan ile Anayasa yapmaya kalkmadılar mı? Öcalan’ın verdiği listeyle asker tutuklamadılar mı? Türk Devletine Habur’da diz çöktürmediler mi? Bütün bu rezilliğe razı olmuş bir siyaset var karşımızda. O zillete razı olursanız, her türlü zillet önünüze gelmeye devam eder. Sarı öküz değil, öküz sürüsünü feda ettiniz. Ne uğruna? Saltanat ve iktidarda kalabilmek uğruna… Günlerdir Türkiye’yi tehdit edip aşağılayan Trump’a hak ettiği yanıt verilmedi. Mektubu çöpe attık diyorlar. Milletlerarası ilişkide böyle bir usul var mı?

Verilmesi gereken yanıt, ABD üslerini kapatmaktır. Gerisi hikaye…

Sahi, ABD’de yaşayan Burak Erdoğan için durum nedir?

Ben gene geçmişe döneceğim. ABD Ordusu’nun 04 Temmuz 2003’te Türk Özel Kuvvetleri askerlerinin başına çuval geçirmesini hatırlıyorum. Dönemin Başbakanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bu olaya sessiz kaldı. Erdoğan protesto NOTASI verecek misiniz sorusuna karşılık, ‘Bakın, nota dediğiniz konu müzik notası değildir. Aklınıza esince nota verilmez’ dedi. Türk Milleti bu acıyı hiç unutmadı. Oysa Azerbaycan, ülkesine Ermeni bir sanatçıyı almadı diye Azebaycan’a nota vermişlerdi…

Çuval rezaletinden üç yıl sonra Ergenekon kumpası başladı. Kumpas asıl hedef olan askere yöneldi. En aşağılık iftiralarla Türk Askeri derdest edildi. Bu sürecin sonucunda CIA aparatı Fetö ve uyuyan ajanları Ordunun kılcal damarlarına kadar yayıldı. Ordunun ve devletin sırları dış düşmana servis edildi. En acısı neydi biliyor musunuz? 

CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey’in 2003’te 1 Mart Teskeresinin reddedilmesinden 25 gün sonra 26 Mart’ta Utah Üniversite’sinde verdiği ‘Felaket ile Flört: Türkiye, Irak ve ABD’ adlı konferansta, AKP lideriyle anlaşarak ‘Türk Ordusu’nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını’ söylemesiydi.(1)

Bu söyleşi basında çıktığında AKP tarafından tekzip edilmedi. Üç maymunu oynamayı tercih ettiler. Kendilerine Beyzbol sopası gösteren Obama’ya telefonda; ‘Sesini özledim’ diyen AKP Genel Başkanı’nı hiç unutmayacağım. ABD’nin Irak işgali sırasında ABD askerlerinden çok Türk TIR sürücülerinin öldürülmesini hiç unutmadığım gibi…

-Bugün Barış Pınarı Harekatı’na destek veren ülkeler yalnızca Türk Dünyası, Türklerin ülkeleridir. Ve benim zihnim gene gerilere gidiyor. AKP’nin Ermeni açılımı geliyor aklıma… Türk düşmanı, Karabağ katillerinin ülkesi Ermenistan açılımı…14 Ekim 2009 tarihinde Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan maçından önce Atatürk Stadyumu’na girişlerde Azerbaycan Bayraklarının içeri sokulmayıp çöp kutusuna atılmasını hatırlıyorum. Ergenekon Kumpasından önce Azerbaycan’dan Kadın vekiller ülkemize gelirdi. Milli söylemleri AKP’nin yönetimini rahatsız etmiş olmalı ki, onlara da adres olarak kendi ülkelerini gösterdiler iyi mi?

-Yunan karşısında bile biz Türkler suçlandık. Erdoğan;

‘Faşizan bir tutumla azınlıkları gönderip iyi mi yaptık?‘ dedi. Buna karşılık Yunan Başbakanı; ‘Tarihi bir itiraf’ açıklaması yaptı. Oysa mübadele denilen şey, karşılıklıdır. Yunanistan’da yaşayan Türkler de Türkiye’ye gönderildi. Ayrıca Yunanistan’ın yok ettiği yüz binleri bulan Türk katliamının sanırım bir kıymeti yoktu(!)..Şimdi Yunan Türkiye’ye savaş açma çığlıkları atıyor iyi mi? Ege’de Türk adalarımızı hibe ettikleri Yunan… 

AKP’nin Suriye Politikası ABD’nin BOP’ne hizmet etmiştir. Şimdi Türk Askeri Suriye’de AKP’nin yanlış Amerikancı Suriye politikasının Ülkemize verdiği zararı en aza indirmeye çalışıyor. Peki AKP ne yapıyor? Bizim askerimiz, bizim evlatlarımız üzerinden siyasal rant elde etmeye çalışıyor. Harekat kararı için yalnızca AKP’lilerle toplanıp muhalefeti dışlıyor. Ötekileştirici yaklaşım aynen devam ediyor. Zannedersiniz ki, harekata katılan asker bütün milletin askeri değil, sadece AKP’lilerin çocukları… Cehalet işte budur. Dışarıya karşı ülke bütünlüğünü sağlayamayan bir yapının ciddiye alınmayacağını anlamaktan aciz zavallı bir siyaset(sizlik)…

  • Türkiye’nin çıkarı Suriye rejimiyle birlikte hareket etmeyi gerektiriyor.

Suriye Devleti ile birlikte yapılmayan harekat, askeri olarak kazanılsa da (askerimizden kuşkumuz yok), siyaseten kadük kalmaya mahkumdur. İstediğimiz sonucu alamayız. Öncelikle bu gerçeği belirtmek zorundayız.

***
AKP iktidara gelir gelmez bir yasa çıkardı. Devlete karşı işlenen suçları, hükümete karşı işlenen suçlar olarak değiştirdiler. O süreçte Baykal ve CHP uyudu. Şimdi devlete saydıranlar ceza almıyor. Hakkında dava açılmıyor. Hükümeti eleştirenler derdest ediliyor.

Kendini devletin üzerinde gören bir kafa, o ülkeye bir menfaat sağlayabilir mi?

Devlet olmasa hükümet olur mu? Gücünü devletten değil de, başka mecralardan almaya kalkan bir akla kim saygı duyar?

İşte Trump denen soytarı bu cesareti AKP’nin 17 yıllık gayri milli politikasından cesaret alarak o mektubu yazabildi. ABD ile bir olup Türk Ordusu’nu kafeslersen, kendi Ordunun onurunu korumaz, koruyamazsan, devletin geleneklerini, kuruluşunu, Kurtuluş Savaşını, kurucu liderini aşağılarsan,

ARTIK KENDİ ONURUNU KORUYABİLMEN MÜMKÜN DEĞİLDİR!

17 yıldır rüzgara karşı tükürdünüz. Şimdi hepsi suratınıza yapışıyor. Olan da bizim koskoca ülkemize oluyor. Ders almayı bilene bundan daha büyük ders olur mu?

NOT   : Bizler ülkemiz için hep doğruları yazdık. Sizler bu eleştirileri düşmanlık olarak algıladınız. Yalakalarınızın, iktidarınızdan yemlenen asalakların bütün yanlışlarınızı alkışlamasını dostluk sandınız. Az kaldı, devran döndüğünde gemiyi ilk onlar terk edecek, ilk önce onlar satacaktır.

Bu sözümü de bir yere not edin!.

(1)Kaynak Yeniçağ: Türk Ordusu’nu kafesledik

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 17 Ekim 2019

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 17 Ekim 2019

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

İŞGALCİ
Trump, Türkiye’nin Suriye’ye harekatını işgal olarak değerlendirdi.
Gayrı meşru harekatın piri ülkenin kaçık liderinden, meşru harekatı doğru değerlendirmesini beklemiyorduk……

KALKAN
 “Dinimizin hükümleri açısından tek sorun kadının direksiyonun başında yanında mahremi yokken 90 km’den hızlı araç kullanmasıdır.” diyen Nurettin Yıldız hakkında yapılan şikayeti savcılık soruşturmaya gerek görmedi.
Fırat Kalkanı bitti, “yobaz kalkanı” başladı…

KİTAP
Milli Kütüphane’nin Hurdasan’a verdiği 147 ton kitap, kilosu 15-50 kuruştan satıldı.
Kitaba verdiğimiz değer kadar değerli bir halkız…

HUKUK
Hukukta reforma hazırlanan Türkiye’de 19 Hukuk Fakültesinin dekanı hukukçu değil.
Gu-guuuk!…

İLİM
Osmangazi Belediyesi, AKP’lilerin kurucusu ve yöneticisi olduğu İlim Yayma Vakfı’na öğrenci yurdu inşa edecek. Belediye kasasından toplam 5 milyon 982 bin lira harcanacak.
İlim diye yobazlık yayanlarla, belediyeleri soyanların örnek işbirliği…

ARAP
Barış Pınarı Harekatı’nı “kabul edilemez” bulduğunu ilan eden ilk uluslararası kuruluşlardan biri Arap Birliği oldu!
Tarihteki onca ihanete karşın hala; “Müslümanlık birleştirici unsurdur” diye düşünen ve savunanlar anlar mı bilmem ama benim için; ne Şam’ın şekeri, ne Arabın yüzü…

FİLİSTİN
Uluslararası her alanda, her konuda destek verdiğimiz Filistin de Barış Pınarı Harekatı’nda Macaristan’ın tavrını sergileyemedi..
Arap /Müslüman Brütüs…

TEHDİT
Hollanda Türkiye’ye silah ihracatını askıya aldı. İspanya harekatı durdurmazsak İncirlik’teki Patriotlar’ı çekeceğini açıkladı.
Yapmayanın!…

AKINTI
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, “1974’te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir.” sözlerini kullandı.
Burun akıntısı…
(A. Saltık : Tümüyle onaylamasak da Akıncı’nın sözlerinde gerçek payı var bize göre..)

SATIŞ
CNN internet sitesinde PYD’li teröristlerin, “Bizim insanlarımızı koruma gayretiniz yok, başka birilerinin de gelip bizi korumasını istemiyorsunuz. Bizi sattınız, bu etik değil.” dediğini yazdı.
ABD dünyanın tüccarı, olağandır…

SAYGI
Ünlü müzisyenlerin tek tek konser iptal ettiği günlerde AKP Ümraniye İlçe Başkanı Mahmut Eminmollaoğlu ve öbür AKP’liler bir pide salonunun açılışını yaptı.
Özünde milli ruh olmayınca…

GÖRÜŞME
RTE, medya mensuplarına, “Bizim kalkıp teröristlerle masaya oturmak gibi, Allah göstermesin kendimizi inkar edecek halimiz söz konusu değildir.” dedi.
Biz senin ne hallerini biliriz…

GÖBEK
RTE,  harekat için, “Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.” diyor.
Türkiye’ye meydan okuyan Trump’a tek kelime yanıt vermediği gibi Kasım’da ayağına gidiyor.
Makas yalama kesmiyor, göbek bağı sündükçe sünüyor…

BÖLÜCÜ
Dinci Akit’in yazarı Vehbi Kara, Barış Pınarı’na yurt dışından gösterilen tepkilerle ilgili olarak; Sabetay Yahudilerinden meydana gelen hariciye mensupları, bırakın Türkiye’yi savunmayı; aleyhimizde yapılan çalışmalara destek olmaktadırlar.” diye yazdı.
Dincinin bölücüsü…

CHP
CHP Mileltvekili Sezgin Tanrıkulu, “Barış Pınarı Harekatı”nın Kürtlere karşı yapıldığını açıkladı.
CHP’deki Truva atı…

İŞSİZ
15 yaş ve üstündekilerde işsizlik geçen yıla göre 1 milyon 65 bin kişi arttı.
Damat Bakan işe almaya bir başlasın, komşu ülkelerde bile işsiz kalmaz…

SİYASET
AKP/RTE iktidarının başarılı siyaseti sayesinde hukuken haklı olduğumuz “Barış Pınarı “ harekatımız altı kıtadan kınama, protesto ve yaptırım kararları aldı.
Antarktika’dan ses çıkmadı. Penguenlerin devleti yok mu?…
****
ÖMER HAYYAM’DAN

İnsanlık yaratılalı olgun kişiler
Bulduklarıyla yetinip dert çekmediler.
Birbirine girdi gözü doymayanlarsa;
Çok isteme kaderden başın derde girer…

NASIL GÜVENİRİZ Kİ!?

NASIL GÜVENİRİZ Kİ!?

Rifat Serdaroğlu

Barış Pınarı Harekatını başlatan AKP önderliği, harekatın arkasındaki gerçeklerin Türk Milleti tarafından anlaşılmaması için sürekli olarak şunu pompalıyor :

“Susun, konuşmayın, eleştirmeyin askerimiz orada mücadele ediyor, yoksa sizi vatan haini sayarız!”

Bu düşünceyi şiddetle reddediyorum.
Çünkü, ordumuz sadece Türk Milletinin Ordusudur, AKP’nin değil.
Bizler askerlerimizi gözümüzden sakınırız. Onların yaptığı vatan görevini zamanında bizler de yaptık, gerekirse gelecek kuşaklar da yapacak.
Fakat sonu, çocuklarımızın canlarına mal olacak, milletimizin tümünü üzecek felaketleri ön göremeyecek kapasitedeki, geçmişleri hatalarla dolu yöneticileri uyarmak bir vatan görevidir…

Şunları lütfen bir daha, sakince düşünelim mi?
Türk Ordusunun komuta heyetini FETÖ-CIA’nın planlamasıyla çökerten, TSK’nin Genelkurmay Başkanını “Terör Örgütü Başı” diyerek zindana atan, aradan yıllar geçince, “Yanılmışız, kumpasmış” diyen siyasetçilerin yöneteceği, sınır dışı büyük bir harekata güvenebilir miyiz?

-“Mavi Vatan” dediğimiz Kıbrıs ve Akdeniz’deki haklarımızı engellemek, hareket yeteneğimizi yok etmek için yapılan CIA planına geçit veren ve Türk Deniz Kuvvetlerinin uzman Generallerini tasfiye eden bir eski askerin yöneteceği operasyona güvenebilir misiniz?

-Yaşar Güler Türk Ordusunun 30’uncu Genelkurmay Başkanıdır. 30 Başkandan ikisi Askeri Lise mezunu değildir. Necdet Özel ve Hulusu Akar! İkisi de AKP’lidir.

  • Atatürk’e hakaret eden yobazları evinde ziyaret eden,
  • üstündeki üniformanın değerini bilmeyen,
  • Askeri Liseleri, Harp Okullarını kapatan yani Türk Ordusunun kaynağını kurutan,
  • Askeri Hastaneleri kapatan
  • “Atatürk’ün Ordusuna” layık olmayan birinin yöneteceği operasyona güvenebilir misiniz?

-Tüm bunlar, Atatürk’ün Askeri olan Işık Koşaner Paşa ve silah arkadaşları görevde iken yapılabilir miydi?

-Döneminde;

  • Barzani’ye Kürt Devletinin ilk parçasını kurduran,
  • onunla sazlı-sözlü eğlence düzenleyen,
  • Kürdistan Bayrağını Ankara’da dalgalandıran,
  • PYD’li militanları ülkemizden ağır silahlarıyla geçiren,
  • PYD liderini devlet başkanı imiş gibi kırmızı halılarda karşılayan

    bir siyasi iradeye sizler güvenebilir misiniz?

-Bizim için esas olan “Suriye’nin toprak bütünlüğüdür” deyip, Suriye’de 3 fakülte açan bir siyasi iradenin iyi niyetine güvenebilir misiniz?

Eyy Türk Milleti;
Bir yandan “Bu günler birlik beraberlik içinde olmamız gereken günlerdir” deyip, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanını “Önüne kemik atılacak varlık” olarak gören, Türk Askeri yani çocuklarımız can pazarında savaşırken, Türk Milletini AKP’ye üye olmaya çağıran , eleştirinin hiçbir biçimine tahammül edemeyen “kindar ve dindar” nesil isteyen bir kafaya nasıl ve niçin güvenelim ki?

Ben, 45 yıllık siyasal yaşamımdan ve devlet deneyiminden edindiğim bilgilere dayanarak, barış zamanı güvenmediğim, oy vermediğim bir yönetime, savaş zamanı nasıl güveneyim ki?

FETÖ olayında, AKP’yi uyardım. Bu konuda iki kitap yazdım. Dinlemediler!
Ergenekon Kumpaslarının uygulandığı ilk günden yapılanın yanlış olduğunu söyledim, yüzlerce yazı yazdım. Dinlemediler. Dinlemedikleri gibi “Biz bu davanın Savcısıyız” dediler.
Referandum ile Yüksek Yargıyı FETÖ’ye teslim ediyorsunuz, dedik. Dinlemediler. Sonra bir gecede 5 bine yakın Savcı ve Yargıcı ihraç ettiler.
Maalesef bunların tümünde biz haklı çıktık. Keşke yanılan biz olsaydık!

Bunlar 18 yıldır iktidardalar. Bu süre 4 Fakülte ve 1 Meslek Yüksek Okulu bitirme süresidir. İnsan her gün bir cümle öğrense şimdiye dek on kez “Devlet Adamı” olurdu!
Akılla ilgili bir sorunları olmadığı, aniden çok ama çok zengin olmalarından ve yol bulmakta çok usta olduklarından belli değil mi? O zaman geriye tek doğru kalıyor;
Bunların niyeti ve hedefi Türk Devleti ve Türk Milletininkiyle ters!

Benim, devletim ve milletimle ters olanları şimdilik yalnızca eleştiriyorum. Eleştirmeyi sürdüreceğim, Hem de artan dozda!
Çoban Ateşi Hareketi partileşince, Türk Milleti, Cumhuriyet tarihinin en güçlü muhalefet hareketi nasıl olurmuş görecek ve bu partiyi iktidara taşıyacak…

  • Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 12 Ekim 2019

Suriye’deki asıl düşman kim?..

Suriye’deki asıl düşman kim?..

Mehmet FARAÇ

Mehmet FARAÇ
farac65@gmail.com, 
YENİÇAĞ, 13 Ekim 2019

“Şah Fırat”, “Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı”ndan sonra Türk Ordusu, 4. kez Suriye topraklarında… 2. ve 3. operasyon PKK-IŞİD ve benzeri örgütlere sert bir uyarı niteliğindeydi…

Ancak bu iki örgütten PKK’nın daha organize olması ve coğrafi olarak hedef büyütmesi, Barış Pınarı Harekatı‘nı gündeme getirdi… Peki, terör örgütü tüm çöküşlerine karşın Suriye’de nasıl organize oldu?..

15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli’ye baskın düzenleyen, ancak üçüncü ilçeye girmeyi başaramayan PKK, o dönemde Rus yapımı ‘kalaşnikof’larla “halkın silahlı birlikleri” adı altında eylemlere başlamıştı…

Suriye’nin Bekaa Vadisi’nde uzun süre eğitilen ve daha sonra bu ülkeden Irak’a geçerek Doğu sınırındaki ilçelere saldırı başlatan PKK, o dönemde henüz emperyalizmin tam etkisi altına girmemiş, 300-400 kişiden oluşan bir terör grubuydu…

Emperyalist ülkelerin, Doğu ve Güneydoğu ile ilgili planlarının henüz şekillenmediği dönemlerde PKK’dan yansıyan görüntüler yalnızca köy basmak ve katliam yapmak gibi vahşet manzaraları değildi…

PKK, içinde bulunduğu çaresizliği aşmak için bir yandan Güneydoğu’da örgütlenirken, öbür yandan da Avrupa’da insan ve uyuşturucu kaçakçılığıyla güçlenmeye çalışmıştı…

Örgüt yakalanan elemanları üzerinden vahim manzaralar da dışa vuruyordu; açlıktan bitkin düşmüş, kıyafetleri dökülen, silah ve mühimmat açısından yoksul ve çaresiz militan manzaralarıydı bunlar…

Öcalan‘ın yurtdışında yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi ve İmralı‘ya hapsedilmesinin ardından, daha önce “Apocular” olarak bilinen örgüt, bir anda hem siyasi, hem ideolojik açıdan, hem de silahlanma bakımından farklı kimliklere bürünerek, Kuzey Irak’taki devinimle birlikte, “Büyük Ortadoğu Projesi“nin nihai planlarından biri haline getirildi…

  • İran-Irak-Suriye ve Türkiye’den parçalar kopartılarak kurulması düşlenen “Büyük Kürdistan” projesinin taarruz gücüne dönüştürülen PKK, 

bölgesel gelişmelerden de yararlanarak “KCK” adını aldı ve bir yandan da Doğu ve Güneydoğu’da sivil yurttaşları örgütleyerek, “intifada” adı altında başkaldırı provalarına girişti… Ve öte yandan PKK, siyasal olarak yerel yönetimler üzerinden de güç kazandı…

Terörü besleyen güç!..

AKP iktidarı döneminde “Barış” iddiası ve “çözüm planı”yla devletle masaya oturacak hale getirilen PKK, yaşanan 4 yıl yıllık tartışmalı “süreç”te yalnızca askeri olarak değil, ekonomik olarak da güçlenirken; Güneydoğu, Orta Doğu ve Avrupa’da iyice palazlandı, bir yandan siyaset gücü, öbür yandan silah tehdidi, medya ve ekonomik yapılanmasıyla birlikte tüm sınır boyunda politik-diplomatik dengeleri değiştirmeye aday bir güç olmaya çalıştı…

“Arap Baharı” safsatası kapsamında darbe alan ülkelerde kendine gelişme alanları bulmaya çalışan örgüt, “çözüm süreci” döneminde yaşanan kimi karanlık saldırıların ardından Oslo görüşmeleri ile başlayan gidişat darbe alınca, bölgesel arayışlarını yoğunlaştırdı…

Yani PKK, yeniden eski konumuna çekildi ve devletle çatışmayı yoğunlaştırdı…

Ancak Irak’taki Kürt yönetiminin Ankara’nın baskısıyla PKK’nın hareket alanını iyice daraltması ve Suriye’de iç savaş kışkırtmacılığının güvenlik açığı yaratması ile birlikte sınırımızın yanıbaşında kendine bağımsız bölgeler oluşturan PKK, Türkiye’nin yoğunlaşan etkisi ve 4  yılda kapsamı genişleyen operasyonlar nedeniyle iyice sarsılmaya başladı…

IŞİD‘i gerekçe göstererek bunlarla savaşacak bir taarruz gücü oluşturmaya çalışan ABD ise kendi askerlerini riske atmak yerine, PKK’nın Suriye kolu YPG üzerinden Kürtleri silahlandırırken, örgüt bu planla “bir taşla iki kuş” vurmayı amaçladı ve Türkiye’ye karşı saldırı planını genişletme yoluna gitti…

Türkiye’nin “Barış Pınarı Harekatı” adı altında Suriye’ye operasyon düzenlemesinin bir nedeni IŞİD’se, asıl nedeni işte PKK’nın bu palazlanma ve coğrafi olarak güçlenme çabalarıdır…

Şimdi hem yazının başına dönelim hem de yaşamsal soruyu soralım:

PKK; 300-400 kişilik bir gruptan 1990’larda 20 bin kişilik bir orduya dönüşürken, Öcalan’ın yakalanması ile birlikte yitirdiği gücünü yeniden nasıl kazandı?..

Ve asıl soru; Suriye’de Barış Pınarı Harekatı’nı yürüten Türk Ordusu’na karşı ağır silahları nasıl edindi PKK?..

Sınırdaki sinsi tehdit!..

Suriye’deki karanlık kaos, yaşamsal soruları hep gündemde tutacak; 1984’te silahlanmış “Apocular” olarak, ellerinde bozuk kalaşnikoflar ve üstleri başları dökülen millitanlarla iki ilçeye baskın düzenleyerek “Kürt devleti” rüyası peşinde koşan PKK‘lılar, 1990’lardan başlayarak 20 bin kişilik bir orduya dönüşme yolunda nasıl ilerleyebildiler?..

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün açıkladığı gibi, son 4 yılda yurt içinde 7500, sınır ötesinde de 8500 militanını yitiren PKK nasıl oldu da TSK’nın sınır ötesi operasyonlarına direnecek askeri yapılanma ve silah-mühimmat gücüne ulaşabildi?..

Bu sorunun yanıtı son aylarda gazetelere yüzlerce kez yansıyan ve ABD’nin YPG’ye binlerce TIR dolusu silah-mühimmat ve araç-gereç gönderdiğine ilişkin fotoğraflar değil yalnızca…

Üzerinde asıl düşünülmesi gereken konu, Türkiye’nin bir yılı aşkın süredir hazırlığını yürüttüğü bir operasyona karşın, örgüt sınır bölgesinde kimden güç ve cesaret alarak ve hangi donanımlarla direnmeye kalkıştı acaba?..

Barış Pınarı Harekatı’nda son 4 günde 400’den çok militanın öldürülmesi örgütün bölgedeki varlığını kanıtlarken, sınır hattında çoğu Türkiye’ye uzanan ve ancak 750 kiloluk bombalarla imha edilebilen tünel ve sığınakların arkasında hangi güç vardı?..

Ve doğal ki, 40 yıl önce bozuk kalaşnikoflarla yola çıkan örgütü ağır makinalı tüfekler, doçkalar, uçaksavarlar, keskin nişancılarla donatan mekanizma hangi iradenin dışavurumu?..

PKK’nın Urfa ve Mardin’de sivilleri de hedef alabilecek donanımdaki silah-mühimmat, araç -gereç- organizasyon yapısı, üstelik TSK operasyonuna karşın militanlarını bölgede tutma gafleti şu soruyu da ısrarla akla getiriyor :

  • Türkiye; Barış Pınarı Harekatı’nda acaba sadece IŞİD ve PKK ile mi savaşıyor?..

Bu sorunun etkili bir yanıtı bulunmadığı sürece, Suriye’deki kaos ne yazık ki Türkiye için tehdit olmayı sürdürecek…