Etiket arşivi: Aziz Nesin

26. ölüm yıldönümünde Aziz Nesin’e saygı ile

Sayın bayanlar baylar merhaba…

Sayın olmayan bayanlar baylar sizlere de merhaba ..

Bindiği dalı kesenler Öksürüğe göre esenler
Çabuk kırılıp küsenler Kendi yağlarıyla kavrulanlar
El kapılarına savrulanlar, merhaba.

Merhaba bal börek
Merhaba zehir zemberek
Konuşurken mangalda kül bırakmayanlar
Halka talkın verip kendileri salkım yutanlar
Dönme dolaplar, çarkıfelekler Sayın dönek. Bay fırıldak ..
İlericiler, gericiler
Ben demiştimciler
Neme gerekirciler
Hepinize merhaba…..

Düşükler, kalkıklar, düşecekler
Düşecekleri yerlere tırmananlar, merhaba.
Aslanın ağzındaki ekmek
Kendinden başkasına yarayan emek
Zemzem’den kutsal alınteri
Göz nuru, gözümün nuru Caaanım efendim, merhaba…..

Merhaba ulan kör kadı…
Merhaba. Ey, düşüp takkesi keli görünen
Hak deyip halk cebinde eli görünen
Ali’nin başından Veli’nin başına Veli’nin başından Ali’nin başına geçirilen külah
Tek sigortamız : Maşallah Tek umudumuz : İyi olur inşallah ….
Merhaba. Ey sırça köşkte oturup da komşusuna taş atanlar
***
Merhaba.

Ey sırça köşkte oturup da komşusuna taş atanlar
Teker kırıldıktan sonra yol gösterenler
Vakitsiz öttü diye başı kesilen horoz
Suyu pisletti diye kurdun yediği kuzu
Uyan artık heey, Üsküdar’da sabah oldu …..
Merhaba.
Gözünün üstünde kaşın var dedirtmeyenler
Üstü bıyık altı sakal diye tükürtmeyenler
Mersin’e tersine gidenler
Ey, dokunulmayan zülfi yar ….
Merhaba.
Merhaba, verilip de tutulmayan sözler
Merhaba doymayan gözler
Merhaba dolmayan göbekler ….
İskemleler, işkembeler, merhaba.
Yurdumun ağaçsız toprakları
Topraksız ağaçları
İnsansız topraklarım
Topraksız insanlarım ….
Merhaba özgürlük yolunda yaralanıp yitenler
Merhaba bu yolda dökülüp bitenler
Merhaba söylenmemiş en güzel söz
Merhaba güzel yarınlar
Merhaba güzel yarınlar ……
İşte girdik alana
Selam verdik dört yana
Sözümüz anlayana
Merhaba….”

AZİZ NESİN
==============================

Not : Yazıyı yollayan değerli meslektaşımız Dr. Serdar KOÇ‘a çok teşekkür ediyoruz..
DR. A. Saltık, 06 Temmuz 2021

ÇARŞAMBA İĞNELERİ  – 08 Temmuz 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ  – 08 Temmuz 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

KARAR
Danıştay Savcısı, Ayasofya’ya ilişkin kararın Cumhurbaşkanlığının takdirinde olduğunu belirtti.
Sanki başka biri karar verebilirmiş de…

YASAK
RTE emir verdi, sosyal medya yasaklarla denetim altına alınmaya çalışılacak.
Sorun, yasaklamayla mı, eğitim-bilinç düzeyini artırma ve daha iyi hizmetle mi çözülür?…

CEZA
RTÜK, Halk TV ve TELE-1 ‘e beşer gün yayına kapama cezası verdi.
R(TE)TÜK…

DESTEK
Vatan Partisi ve yayın organları çoklu baro konusunda olduğu gibi sosyal medya konusunda da RTE/AKP’ye omuz verdi.
Yarasa bari…

SORUŞTURMA
Türk Tabipleri Birliği Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında, iktidarın salgın politikasını eleştirmesi nedeniyle soruşturma başlatıldı.
Eleştirmek ne demek? Padişahım çok yaşa!…

MAL
Sabah yazarı Engin Ardıç, Z kuşağı gençlerine, “İçleri mal ergenlerle dolu, çoğu cahil. Megabayt dağıtarak oyları alınabilir.” ifadelerini kullandı.
Kendisini tanımlamış olabilir…

SÜRE
Şarkıcı Demet Akalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, “Keşke herkesin Reis’le beş dakika geçirme şansı olsa” dedi.
Herkese yeter mi?…

HİZMET
Kılılçdaroğlu, “Sayın Babacan’ın da Sayın Davutoğlu’nun da ülkeye iyi hizmetler yaptığını biliyorum.” dedi.
Onların katkılarıyla nereye geldiğimiz ortada. Yine onlar olacaksa CHP’ye ne gerek?…

PARA
Eski Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) personelinden 115 kişiye operasyon düzenledi. Şüphelilerin ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın T.C. kimlik numarasıyla mali sorgulama yapmakla’ suçlandıkları öğrenildi.
Yanlış caminin duvarına yanaşmışlar…

CEMAAT
 Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, İsmailağa Cemaati mensuplarını ağırladı.
AKP’nin hamuru, çamuru; varı-yoğu bu…

YÜZDE
AKP’lilerin %66’sı resmi enflasyon rakamlarına inanmıyormuş.
Aziz Nesin de zaten “Türk insanının %40’ı” demişti…

ORTAK
Gelecek Partisi Genel Başkanı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu

  • “Türkiye’deki adaletsizliğin, hukuksuzluğun, baskının, kötü yönetimin sorumlusu bizatihi Erdoğan”

açıklamasında bulundu. Doğru da, beraber yürüdüğünüz yıllara ne diyeceğiz?..

ARAP
Hafter güçlerinden alınan ve Türkiye’nin üs kuracağı Vatiyye Üssü’nü Mısır’dan kalkan Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) aite uçaklar tarafından vurulduğu belirtildi.
Bu din kardeşlerimizle eskiden “Arap! Arap!” diye dalga geçerlerdi.
AKP geldi, kıymet verdi, ilişkilerimiz gelişti…

İNSAN
Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel’in de olduğu, Silivri’de 4 aydır tutuklu bulunan gazetecilerin verdikleri dilekçelere rağmen doktor ve revire çıkarılmadığı duyuruldu.
Yönetenler insanlığını unutursa, elbette içerdekilerin insan olduğu da unutulur…

KAYIP
2017’de Bakan Veysel Eroğlu ve Çankırı Valisinin törenle temelini attığı ve 450 milyon liraya mal olacağı açıklanan Devrez Kızlaryolu Barajı ortadan kayboldu.
İnek içti…

DARBE
15 Temmuz darbesinde Cumhurbaşkanının yerini bildiren üç yaveri de tahliye edildi.
TSK’nın darbeye kalkışmasını önle/ye/meyen baş sorumlunun ödüllendirilip yaverlerin şimdiye kadar tutuklu kalması yanlıştı…

RÜŞVET
ABD ilaç şirketi Alexion rüşvet vermekten ceza aldı. Türkiye’de rüşveti alanlar hakkında  hiçbir girişim başlatılmadı.
OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu, geçen yılki raporunda, Türkiye’de 16 yıldır gerçek ya da tüzel kişiye ilişkin tek bir mahkumiyet kararı alınmadığını belirterek eleştiride bulunmuştu.
O bizim ülkemizde artık suç değil, günaha girme özgürlüğü kapsamına alındı…

27 Mayıs: 68 KUŞAĞININ “ANAYASA VE ÖZGÜRLÜK” BAYRAMI…

27 Mayıs: 68 KUŞAĞININ “ANAYASA
VE ÖZGÜRLÜK” BAYRAMI…

Dr. Noyan UMRUK

Sosyal bilimlerde bir altın kural var: Her olguyu kendi “zaman”, “zemin”, “mekan” boyutları içinde el almak…Aksi takdirde, şaşkın ördek misali suya tersinden girmek yanlışına düşmek mümkün.

 

Arşivleri karıştırmak bazen çok ilginç oluyor… Gelin, o günlere bir bakalım:

“… yaşları ne olursa olsun Türkiye deyince, akıllarına bizim yetiştiğimiz Atatürk’ün Türkiyesi gelenler son yılda sudan çıkmış balığa dönmüştük. Bir umutsuzluk, daha kötüsü bir nevi utanç çöreklenmişti içimize. Elimden ne gelirdi? Yazmak, konuşmak, tenkit yasaktı, neredeyse insan gibi yaşamak, bir Atatürk çocuğu gibi düşünmek, davranmak yasaktı…” (28 Mayıs 1960, “Ne haber” Tunç Yalman – Vatan Gazetesi)

“Kara cüppeli” diye aşağılanan, saygıdeğer hocalarım, yurdumun çile çekmiş aydınları, sayın profesörlerim! En kara günlerde alınlarınızda parlayan ışıklar, tükettiğiniz soluk boşa gitmedi…” (28 Mayıs 1960 “Az gittik Uz gittik” Aziz Nesin – Akşam)

“ Yıllar boyu aklımızın erdiği kadar tarihten örnekler verdik, hukuk prensipleri sıraladık, kinayeli fıkralar anlattık… Anayasayı çiğnediler; hukuk dışı komisyonlar kurdular…Artık yazı yazmıyor, yazı taklidi yapıyorduk… Atatürk’ün gençliğe hitabesini, Nutuk’un tefrikası halinde yayınlamak dahi suç sayılır olmuştu. Atatürk’ten bahsedilsin istemiyorlardı. Onun kurduğu Cumhuriyete bir beyefendiler saltanatı halinde çöreklenmek ve memleketi basınsız, üniversitesiz, meclissiz idare etmek istiyorlardı… Kurucu meclisin faaliyete geçmesini sevinçle bekliyoruz…Bu hareketin meşruluğu ve büyüklüğü, yıkılanların gayrimeşruluğu ve küçüklüğü ile bir abide gibi ortaya çıkmaktadır… Türkler, âlimleri dalkavuk, üniversitelileri maktul, gazetecileri korkuluk ve bütün aydınları sürüngen hale getirerek, bir çete gibi davrananların rezaletlerini  dünya önünde reddetmişlerdir.” (Çetin Altan; “Bugün canım yazı yazmak istiyor.”, Milliyet G., 28.05.1960)

“Örfî idareye bir gece yarısı ifade vermek üzere götürüldüğümüz zaman bizi kucaklayıp bağırlarına basan subaylarımız, “On beş gün daha dişinizi sıkın” demişlerdi. Gazete kapatıldığı gün de tekrarlamışlardı: “On beş gün daha sabredin.”  Sabrettik, şimdi sevinçten ağlıyoruz.”
(30 Mayıs 1960 Abdi ipekçi – Milliyet)

“Koltukları ve keseleri uğruna millet kanı dökmüş her siyaset zorbasının sonu mutlaka bir faciayla biter… Gazete sütunlarından uzanan parmaklar, onlara: “Dikkat edin, sonunuzu iyi görmüyoruz” diyorlardı. Onlar ise bu parmakları kırmakla akıbetlerinden kurtulacaklarını sandılar. Kur’an’da Allah’a, peygambere ve idare edenlere itaat olunması buyrulmuşur. Lâkin adaletten ayrılmamaları şartiyle. Adaletten ayrılırlarsa onlara itaat etmemeyi emreder. Bu sebeple Türk Ordusu’nun 27 Mayıs’ta zalimlere vurduğu kansız darbe her şeyden evvel Allah’ın buyruğuna uygundur, Allah’ın emriyle olmuştur.”
2 Haziran 1960 “Merhaba” Kadircan Kaflı – Tercüman

Kemalist Devrim’in ikinci önemli demokratik atılımının üzerinden yarım asır geçti.,. Devrimin anıtı ve kanıtı, döneminde dünyanın en demokratik anayasalarından olan 1961 Anayasası idi.

 Anayasa temel hak ve özgürlükler yanında, ekonomik ve sosyal hakları da güvence altına alarak, kuvvetler ayrılığını ve adil bir seçim sistemini getirerek, ekonomik kalkınmada planlama anlayışını esas alarak “düzeni” değiştirdi. 

Böylece;

*Emekçiler, sosyal devlet, sendikal hareket ve toplu sözleşme düzeni,

*Toplum, “Tahkikat Komisyonları” yerine Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere bağımsız yargıyla,

*Seçmen daha adil ve tutarlı bir seçim sistemiyle

*Halk temel insan hak ve özgürlükleriyle

*Ekonomik hayat, sürdürülebilir, sağlıklı bir kalkınma, görece adil bir bölüşümü öngören planlama anlayışı ile kucaklaşmış oldu.

Keşke, 27 Mayıs hareketi, anayasasıyla taçlandırdığı süreci, magazine dönüşen saçma sapan, giderek utanç verici bir yargı süreci ve toplumda derin yaralar açan idamlar olmadan sonlandırabilseydi…

Lakin 27 Mayıs Devrimi ile temelleri atılan, gerçekten o dönemde bir çok Avrupa ülkesinden ileri nitelikler içeren demokrasi süreci uzun sürmedi.

1970’lerden başlayarak, “Bu gömleğin topluma bol geldiği”,”Sosyal gelişmenin boyutlarının, ekonomik gelişmeyi aştığı” söylemlerinin eşliğinde budanan 27 Mayıs anayasasının,  her fırsatta kanatları yolundu ve 1982 Anayasası ile iyice budandı. Bu anayasa ile budanan yargı bağımsızlığına, 2010 referandumu ve anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığı ağır darbe yedi,,,  tamamen son verilerek özgürlük kuşu tamamen uçamaz hale getirildi…

Bu da kesmedi… 16 Nisan 2017 anayasa referandumu ile kuvvetler ayrılığı ve   parlamenter  sisteme son verilip, yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dönemde ülke, TBMM’nin de etkisizleştirilmesiyle  daha ziyade kararnamelerle yönetilen bir garip başkanlık rejimiyle baş başa kaldı; özgürlük kuşu tamamen uçamaz hale getirildi…  

Tanrı daha daha uzun ömürler versin sayın Muazzez İlmiye Çığ’ın dediği gibi “Bizler kazandığımız şeylerin değerini bildik. Çünkü zor elde ettik. Siz bunları kaybettiğinizde anlayacaksınız…”??? Yavaş yavaş da olsa anlaşılmaya başlandı sevgili Muazzez Ana… Üzülmeyin, 100’ncü yılına yaklaştığımız Cumhuriyet kuşaklarının kaybettiklerini yeniden yerine koymasının zamanı tamamen gelmiş gibi gözüküyor…

Tarihin diyalektiği de böyle değil midir? İki ileri, bir geri… Son yıllarda “Geri”yi yaşadık… Şimdi zor da olsa, sıra ve umut, güzellikler ve de “İleri” de…

Her şey çok güzel olacak…

NESİN VAKFI’ndan Yeni Kitap Duyuruları

Dostlar,

NESİN VAKFI’ndan aşağıdaki ileti ulaştı..
(nesin@nesinyayinevi.com)

Paylaşmak istedik..
Bu Vakfa destek olmak boynumuzun borcudur.
Çatalca’daki mütevazi Vakıf merkezini ziyaret etmenizi öneririz. Biz önceki yıl yerinde gördük ve çok etkilendik.. Orada bir İNSANLIK SAVAŞIMI (Mücadelesi) sürüyor..

*****
Nesin Vakfı 1973’te Aziz Nesin tarafından kurulmuştur.
Aziz Nesin’in ölümünden sonra da dimdik ayaktayız, üstelik gelişerek, büyüyerek ve daha çok çocuğu daha iyi eğiterek. Aziz Nesin’in deyimiyle “varından değil yoğundan veren”
halkımızın desteği sayesinde… Tüm destek verenlere çocuklarımız adına teşekkür ederiz.

Nesin Vakfı’nın amacı, eğitim olanaklarından yoksun çocukların, tükettiğinden çok üreten, toplumsal sorumluluğu olan, özgüvenli ve özverili, kendini sürekli geliştiren, kendine ve dünyaya eleştirel gözle bakan, topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır.

Nesin Vakfı 1982’den beri etkinliklerini yürütmektedir. Bugüne değin yüzlerce çocuk
Nesin Vakfi’nda mutlu bir çocukluk yaşamış, yetişmiş ve hayata atılmıştır.
Bugün vakfımızda 42 çocuk ve genç barınmakta ve okumaktadır.

Nesin Vakfı’na genellikle ilkokul çağına girmemiş ya da yeni girmiş çocuklar kabul edilir. Kardeşleri ayırmamak amacıyla ya da çok zor koşullardaki çocuklar için bu genel kuralın bozulduğu olmuştur. Çocuklar Nesin Vakfı’na ailelerinin noterden onaylı izniyle kabul edilir.

Çocuklar toplumda kendi başlarına ayakta durabilecek eğitim, beceri ve olgunluk düzeyine eriştikten sonra Nesin Vakfı‘ndan kendi istekleriyle ayrılırlar.

Nesin Vakfı‘nın bugünkü mali ve fiziksel kapasitesi kırk dolayında çocuk barındırmaya uygundur. Kapasitemizi aştık, ama ülkenin koşulları böyleyken aşmamak mümkün mü?
*****

Aziz Nesin’in ne çok yazdıkları varmış!
Yaşamında iken bir bölümü kitaplaştırılmış meğer..
Vakıf, büyük bir titizlikle, Arap alfabesiyle yazdığı yüzlerce sayfa el yazısını günümüz Türkçesine çevirmeye çabalıyor ve yayımlıyor.. Ciddi bir hazine var o yazılarda..

Merhum Aziz Nesin’e de, bu savaşımı çok güç koşullarda, çok yetersiz olanaklarla,
büyük özveri ile, adeta insanlık dersi vererek sürdüren Vakıf emekçilerine ve oğlu matematik hocası Prof. Ali Nesin’e şükranlarımızı sunuyoruz..

Nesin Vakfı hakkında daha çok bilgi edinmek ve etkinlikleri izlemek için lütfen web siitesini ziyaret eder misiniz ??

http://www.nesinvakfi.org/

Orada kredi kartıya bağış için bir erişke (link) görülüyor..
Tıklayarak bağış ayapmak olanaklı.

Kredi kartıyla
bağış için tıklayın

Sevgi ve saygı ile.
10 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

==================================

NESİN VAKFI’ndan YENİ KİTAPLAR DUYURUSU

Aziz Nesin’in Anıları – Böyle Gelmiş Böyle Gitmez 

Kitabın Linki: https://www.nesinyayinevi.com/kitap.php?no=258 

Aziz Nesin deyince akla hemen gülmece gelir… bir de aptallık yüzdesi üzerine ünlü cümlesi.

Oysa Aziz Nesin‘i hakkında kıyametler koparılan bir cümlenin çok ötesinde doruğa tırmandığı gülmece edebiyatının sınırları içinde değerlendirmek bile yetersiz kalır. Romanları, öyküleri, oyunları, anı ve günceleri, şiirleri, denemeleri, mektupları, gazete yazılarıyla geniş yaratıcılık yelpazesini gözler önüne seren Aziz Nesin, başlattığı veya parçası olduğu pek çok toplumsal etkinlikle seçkin bir aydın kişilik olarak da öne çıkmıştır. Kurduğu Nesin Vakfı benzersiz özelliklerinin bir simgesi olarak 0varlığını sürdürmektedir. Aziz Nesin’in anı ve günceleri,
başka hiçbir eser vermeseydi O’nu dünya çapında bir yazar olarak selamlamamıza yetecek düzeydedir. Okuyun, göreceksiniz.

Yazar: Aziz Nesin
Tür: Derleme
Alt Tür: Anı
ISBN: 978-605-4883-83-7
Kağıt: Şamua 50 gr
Kapak: Ciltli, sert kapak.
Ebat: 17×24
Sayfa Sayısı: 840
Fiyat: 70.00 TL

YENİ KİTAP DUYURUSU

Hışırtı

Kitabın Linki: https://www.nesinyayinevi.com/kitap.php?no=255

Anne zürafa ışığı söndürdü ve cesur Züri ilk kez tek başına yatıyor bu gece…
Sonra ne oldu dersiniz? Bu ilk gecenin heyecanına ve sürprizlerine hazır olun.

Yazar: Mila Popnedeleva – Genova
Tür: Okul Öncesi
Alt Tür: Öykü
ISBN: 978-605-4702-04-6
Kağıt: Kuşe 170 gr
Tamamı renkli, iplik dikiş.
Resimleyen: Mila Popnedeleva – Genova
Ebat: 21,5 x 27
Sayfa Sayısı: 24
Okuma Yaşı: 3 – 7
Fiyat: 14.00 TL

YENİ KİTAP DUYURUSU

Sarı Papağanlar Mavi Papağanlar

Kitabın Linki: https://www.nesinyayinevi.com/kitap.php?no=253

Maviler sarılardan daha iyidir! Öyle olmayabilir… Peki sarılar mavilerden daha mı iyi?
Belki. Belki de… Sarı papağanlar ile mavi papağanlar bu kavgalarını kuşaktan kuşağa sürdürdüler. Sonunda… ne mi oldu? Gelin resimlerine baka baka birlikte okuyalım.

Yazar: Manuela Monari
Tür: Okul Öncesi
Alt Tür: Öykü
ISBN: 978-605-4883-48-6
Kağıt: Kuşe 170 gr
Tamamı renkli, iplik dikiş
Resimleyen: Silvia Vignale
Ebat: 21,5×27
Sayfa Sayısı: 24
Okuma Yaşı: 3 – 7
Fiyat: 14.00 TL

MEHMETÇİĞE MEKTUP!

Mehmetçiğe sesleniş! 


Mevlüt Uluğtekin Yılmaz
20 Ağustos 2015 – Yeniçağ Gazetesi

Mehmedim, şu puslu, şu zalim günlerde hep sen varsın aklımızda. Ne yazık ki yiğidim;
13 yıldır devletimizi yönetenler, hainlerin palazlanmasını seyrettiler… Ve bu yüzden öfke, bir koca dağ oldu yüreklerimizde! Toprağa her düşüşünde, içimiz kan ağlıyor.

Mehmedim, seni hep sevdim. Sende milletimin, sende ülkemin dirliğini gördüm. Benim için, bu dünyada en sevimsiz alet olan silah, yalnızca senin elinde yaşamak ve yaşatmak için anlamlı. Çünkü sen, gerçekten “Barışın güvercini, savaşın kartalı”sın!
Sen –kahraman polisimizle birlikte(AS : Korucuları unutmamalı..) toprağa düştün yine… Yüreğime kor olup düştün! Ama sana ağıt yakmadım. Sana yalnızca şu mektubu yazdım: 

MEHMETÇİĞE MEKTUP!

Mehmedim,
Meydan savaşlarından tanırım seni
Malazgirt’in, Kosova’nın, Dumlupınar’ın
Nişanı var iman dolu göğsünde. 

İstersin ki, düşman mert ola!
Çıka er meydanına,
Kozlar paylaşıla!
Ah yiğidim, ah!

Zaman kötü yürüdü
Şimdi bir kalleş pusu
Şuheda toprağında,
Bir hain tuzak var
Öz vatanında!

Sen ey korkusuz asker!
Cudi’de, albayrak altında
Ellerin silah değil sadece
Bütün vatanı kavramakta!

Bu toprak senin yiğidim
Bu toprak senin!
Cudi, Erciyes kadar
Gabar, Köroğlu kadar
Tanin Allahüekber kadar

Türk’ü anlatır, Türk kokar!
Sen yürürken ihanetin üstüne
Palu’da Belek Gâzi,
Mardin’de Artuk Bey,
Malazgirt’te Alparslan 
Kalkar gururla,
Seni selamlar!

Mehmedim,
Canevim,
Bilenmiş öfkem!
Eğilme sakın sen,
Ben eğilir
Gözlerinden öperim!

==========================

Dostlar,

Şiirin gücü işte..
Elbet ardında sevgi olacak, coşku olacak, yoğun duygulanım olacak..
“Birkaç Mehmet öldü diye Meclis’i olağanüstü toplayacak değiliz.. “ diyebilen
AKP’li eski Milli Eğitim Bakanı ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik gibi taşkalpli,
vicdanı nasırlaşmış.. olmayacaksınız! O yüreklerden insan sevgisi, şehit acısı yüklü
şiir dizeleri kaynamaz.. Örneğini verdiğimiz gibi.. Ve böylelerinin siyasal yaşamı da
bir türlü son bulmaz bu utanılası ağır gaflarına karşın!?

Küfürlü, hakaretli, düzeysiz sataşmalar, karşıyı suçlamalar çıkar olsa olsa.. Bu da elbette bilinçaltını ele veren suçluların telaşıdır, ancak “necip milletimiz” gene de milyonlarca oy verir bu kadrolara ve üst üste 3 kez tek başına iktidara getirir! Sonra da bu adamlar,
seçimi yitirmelerine karşın gitmezler, beğenmedikleri seçimi 80 milyonluk ülkeye
zorla dayatırlar.. Hem de bu arada, 13 yıldır güttükleri aymaz siyasetin tersine giderek!?

Aziz Nesin boşuna mı demişti “Bu milletin % 60’ı…… ” diye?
“Necip milletimiz” hiç darılıp tepki vermesin.. 2-3 ay içinde yinelenecek
(erken seçim değil!) seçimde bu kez akıllandığını göstersin bakalım!
Parlamenter demokrasiyi mi istiyor gerçekten, “seçilmiş kral / halife – sultan” mı??
Başı dik, özgür-onurlu Yurttaş mı olmak istiyor, boynu bükük kul ve tebaa mı??

Biz umutluyuz.. Özellikle 7 Haziran 2015’te oy kullanmayan 9,1 milyon seçmenden.
Bu kez ağırlıklarını koyacak ve elden çıkmakta olan Cumhuriye’te sahip çıkacaklardır.

*****
İletiyi paylaşan Saygıdeğer hocamız Prof. Dr. Siber Göksel hanımefendiye
teşekkür ederek..

Elbette, şiirin yazarı Yeniçağ Gazetesi’nden Sayın Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’a da…

(A. Saltık : Bağışlarınızı Mehmetçik Vakfı’na yapınız..)

Sevgi ve saygı ile.
23 Ağustos 2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazının pdf biçimi : Mehmetcige_seslenis_mektup

Ortak acımız: Madımak ve Başbağlar

Ortak acımız: Madımak ve Başbağlar

Rıza Zelyut


Rıza Zelyut
rizazelyut@gmail.com
02 Temmuz 2015

Aradan 22 yıl geçti ama sanki daha dün gibi… Önce Sivas-Madımak’ta göz göre göre, aralarında sanatçıların da bulunduğu 35 insanı yakıyorlar.
Bundan üç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar köyünde, 29 köylüyü kurşuna diziyor PKK. Evleri yakarken de 4 köylü yanıp can veriyor.
Manzaraya bakar mısınız?
Sivas’ta Pir Sultan Abdal Derneği bir kültür şenliği düzenliyor. Kentte “Ozanlar Anıtı” da açılıyor. Çünkü Sivas, gerçekten de Türk halk edebiyatının en büyük ozanlarının yetiştiği bir çevre…
Lakin; şehirde aydınların gelip kitaplarını imzalaması, toplantılarda konuşmalar yapması İslam dinine saldırı gibi gösteriliyor. İşin içine büyük yazarımız Aziz Nesin de sokularak; laik ve cumhuriyetçi görüşe karşı bir tür ayaklanma başlatılıyor.

AMERİKANSEVERLER

Planı yapanı biliyoruz: Dünyayı yönetmek için her türlü katliamı düzenlemekten çekinmeyen ABD… Kullandığı kitleler ise, gericiliği din zanneden cahil sürüsü… Bunlar, 1960’ların sonlarına doğru Komünizmle Mücadele Derneği kurarak toplumcu gençlere saldıran, onları “Goministler Moskova’ya!” diyerek şişleyenlerin torunları…
Bunlar, 1970’lerin ortalarından başlayarak, Malatya’da, Erzincan’da, Sivas’ta, Çorum’da insan avlamayı İslam dinine hizmet sayanların yolundan…
Türkiye onlar için “dar ül-harb” yani kâfirlerin ülkesi…
Bunlar, Hıristiyan Batı’ya karşı cihadı bırakıp Müslümanları katletmeyi cihad ilan eden sapıkların soyundan…

SUUDİ PARASIYLA

Bunlar; imam hatiplerde, Kuran kurslarında, tarikat yurtlarında bir fide gibi yetiştirilmekteydiler.
Bu Amerika’ya hizmet etmeyi din haline getiren yobazlar; ilahiyat fakültelerini bile ele geçirmişlerdi.
Vahhabi gericiliğinin merkezi Suudi Arabistan bunları petrodolar denilen bol para ile beslemekteydi.
İşte bunları kullandı Türkiye’nin damarlarına sızmış olan Amerikancı örgüt…
Yine bir cuma günü camiden çıktılar.
Dillerinde yalan, yüreklerinde kin… Haykırdılar:
“Zafer İslam’ın!”
“Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak!”
“İslamiyeti ezdirmeyeceğiz!”
“Dinsiz laikler!”
“Şeriat gelecek, zulüm bitecek!”
“Yak, yak, yak!”
Yaktılar da…
Gencecik çocukları, yazarları, müzisyenleri…
Polis seyretti
Jandarma seyretti…
Başta DYP ile SHP hükümeti…
Otelde kıstırılanlar SHP’li bakanları, hatta Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’yü arıyorlar, “Bizi katledecekler, yakacaklar!” diyorlar.
Onlar cevap veriyor: “Merak etmeyin, devlet her türlü tedbiri almıştır.”
Katliam sanki hükümet gözetiminde yapılıyor. Başbakan Tansu Çiller, olaydan sonra bir inci yumurtluyor: “Çok şükür vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır!”
Türkiye yanmış, dünya ayakta, bu kadın daha olan biteni algılayabilmiş değil…

VE BAŞBAĞLAR

Madımak’taki katliamdan sadece 3 gün sonra bu kez PKK devreye sokuluyor, 100’e yakın militan Başbağlar Köyü’nü basıyor… Meydana topladığı günahsız insanları kurşuna diziyorlar. 29 köylü hayatını kaybediyor. PKK militanları köyü de ateşe veriyorlar. Evlere gizlenen 4 kişi de yanarak can veriyor.
Arkasından açıklama yapıyorlar:
“Sivas’ta Alevi Kürtler öldürüldü; biz de Sünni Türkleri öldürdük…”

Alevi-Sünni düşmanlığını yaratmak, Türkiye’yi mezhep
ve etnik kimlik üstünden kamplaştırmak için
peş peşe iki katliam…

Nasıl ki Madımak’ta insan yakanları oraya Amerikancı Gladyo yönlendirdi ise Başbağlar’da cana kıyan çeteyi de oraya aynı Gladyo gönderdi…

PKK elebaşısı Öcalan; mahkemede verdiği ifadede, Başbağlar işini kendi adamlarından Doktor Baran kod adlı Müslüm Durgun’un yaptığını itiraf ediyor. Yine PKK yayın organlarından Serkwebun’un 1995-97 yıllarını kapsayan özel 25. sayısında da bu yönde bilgi var. Örgüt tarafından öldürülen Ercan Sönmez adlı PKK yöneticisinin anasına Öcalan’ın bir adamı tarafından yazılan mektuptan, Başbağlar olayını PKK’lıların yaptığı anlaşılıyor.

DİNCİ İKTİDAR İÇİN

Madımak da Başbağlar da Amerikancı örgütün farklı elleri kullanarak yürüttüğü kışkırtmaların eseridir. Bu olaylardan sonra, merkezdeki makul partilerin gücü azaltılmış, Refah Partisi’nin (RP) önü açılmıştır. Öyle ki, 8 ay sonra RP’den Tayyip Erdoğan İstanbul’a belediye başkanı seçilmiştir. Bir yıl kadar sonra da RP iktidara gelmiş, Necmettin Erbakan başbakanı olmuştur. Bu kamplaştırma ve çağdaş partileri aşındırma işi 2001 yılında ABD eliyle yaratılan ekonomik kriz ile doruğa çıkartılmış ve Refah Partisi’ndeki sıkı Amerikancı kanat, AKP’yi kurarak hemen iktidara gelmiştir.

İşte bu sürecin bir parçasıdır Madımak ve Başbağlar…

Madımak’ta da Başbağlar’da da katledilenler aynı mahallenin masum ve namuslu insanlarıdır…

Acımız büyüktür ve ortaktır.

Bundan sonra bu tür tuzakları; etnikçi ve mezhepçi bakış açılarını dışlayıp ortak vatandaş kimliğinde buluşarak bozabiliriz.

===================================

Dostlar,

2 Temmuz acısının yüreklerimzi kavurduğu 22. yıldönümünden birkaç gün sonra daha bir serinkanlılıkla -zorunlu olarak- Sayın Zelyut’un yazısını okuyalım…

Ne acımasız kışkırtmalarla birbirimize kırdırılmak isteniyoruz kahpe emperyalistlerce..
Başbakan Yard. Erdal İnönü ayalta uyuyor, Başbakan Tansu hanım zaten “sui generis” (nev’i şahsına özgü) bir tuhaf insan.. Nasıl saçmaladığı hala kulaklarımızda..

Bu ülkede yaşayan 80 milyon bir ve kardeş olarak “birlikte” ve “herkes” için hiçbir ayrım yapmadan, en üst düzeyde demokrasi ve insan hakları için kenetlenmedikçe çözüm yok gibi…

Sivas ve Başbağlar merhumlarının aziz ruhları da bu sözlerimizi onaylıyor gibi geliyor bize..

Sivas_kiyimi_2Temmuz1993

Sevgi ve saygı ile.
05 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

DİL DERNEĞİ 28 YAŞINDA!

Dil_dernegi

DİL DERNEĞİ 28 YAŞINDA!


Değerli Üyelerimiz,
Yurtsever Dostlarımız,

Yaklaşık bir ay sonra Dil Derneği’nin 28. yaşını kutlayacağız!
Bu derneğin niçin kurulduğunu, 28 yıldır yaşama savaşı verdiğini biliyorsunuz.
28 yıl önce “kurulması yasak dernek” sayılmıştı; bu yasağın kaldırılmasında olduğu gibi “kamu yararına dernek” olma hakkı da yargı yoluyla kazanıldı.

Derneğimizin amacı; bütün Atatürkçülerle, bütün aklın öncülüğündeki bilim ve sanata inananlar ve bilimsel olandan başka doğru tanımayanlarla özdeşleşmektir.

Halkın dinsel inancını ve köken farkını kullananlara tepkimiz özdeştir.
Derneğin 28 yıllık yaşamının, son 12-13 yılında koşullar daha da ağırlaşmıştır.
Ülkemize ve Türkçemize gerici saldırılar her geçen gün yoğunlaşmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik saldırılar
ahlaksızlık boyutuna varmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ardılları olarak daha uyanık ve daha etkin olmalıyız. Ülkemiz cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor;
örgütlerimizi güçlendirerek bu karanlıktan çıkmak zorundayız.

Aziz Nesin,

“Bu derneği yaşatmak namus borcumuz!” demişti.

Koşullarımız zorlasa da her birimiz örgütlü yaşama inanan yurttaşlarız.
Derneğin 28. yaşını destek ve katkıları çoğaltarak, ödenti borcumuz olmadan kutlayalım.

Ortak dilimiz Türkçenin müziğini yaygınlaştırarak,
bu görkemli müziği bozanları uyararak kutlayalım.

En içten saygılarımla. 30 Mart 2015

Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı                                                                                Sevgi Özel

Banka ve Posta Çeki Hesapları:
Üye Ödentileri ve Bağışlar: 

  1. İş Bankası, Ankara, Mithatpaşa Şubesi, (4228) 625 744 (TL)
    IBAN: TR 160006400000142280625744
  2. İş Bankası, Ankara, Mithatpaşa Şubesi, (4228) 3281487 (Euro)
    IBAN: TR 330006400000242283281487
  3. Garanti Bankası, Ankara, Meşrutiyet Şubesi, (528)6299783 (TL)
    IBAN: TR 970006200052800006299783
  4. TC Ziraat Bankası, Ankara, Akay Şubesi, (0760) 63986537-5001 (TL)
    IBAN: TR 340001000760639865375001
  5. Posta çeki: 09 28 51 98================================

    Dostlar,

    Biz de bu önemli ve saygın Derneğin bir üyesi olarak yukarıdaki iletiyi paylaşıyoruz..
    Bizim ödenti borcumuz yok!.. (Mütevazi bağışımızı bile yaptık geçtiğimiz ay..)Yeni dostları ve katkıları bekliyoruz DİL DEVRİMİNİ yaşatma savaşımına….

    Sevgi ve saygı ile.
    30.03.2015, Ankara

    Dr. Ahmet Saltık
    Dil Derneği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

DİL DERNEĞİ 14. OLAĞAN GENEL KURULU

DİL DERNEĞİ 14. OLAĞAN GENEL KURULU
22 Nisan 1987’de kurulan derneğimiz, bu yıl 27. yaşını kutladı. Bu 27 yıl pek de kolay geçmedi. Çünkü gönüllü birliktelikle yaşamak ve yaşatmak kolay değil. Buna karşın ne amacımızdan ne direnişten ödün verdik. Derneği kurarken Onursal Başkanımız Şerafettin Turan “Tek başıma bile kalsam Atatürk’ün kurumunun amacını sürdürmek için savaşım içinde olacağım” demişti. Aziz Nesin’in “Aydınlar olarak bu derneği kurmak ve yaşatmak, namus borcumuzdur” sözleri de hâlâ kulaklarımızdadır. Kurucu üyelerimizin çoğunu yitirdik. Atatürk’ten ve onun gibi yürekli devrimcilerden aldığımız bayrağı eğip bükmeden taşıyoruz. Dik duruşumuzu sürdürerek 14. Genel Kurula eriştik.Derneğimizin 14. Olağan Genel Kurulunun ilk toplantısını, 12 Eylül 2014 Cuma günü saat 11.00’de Dil Derneği’nde yapacağız. Bu toplantıda çoğunluk sağlanamazsa 2. toplanmamız, 27 Eylül 2014 Cumartesi günü olacaktır. 27 Eylül 2014’te,
Türk Hukuk Kurumu
(Adakale Sok. No. 28. Yenişehir) salonundaki genel kurulumuz, saat 10.30’da başlayacaktır. Kurultaya bütün üyelerimizin, özellikle Ankara ve Ankara’ya yakın yaşayan üyelerin katılımını bekliyoruz.Değerli üyelerimiz, içinde bulunduğumuz bu dönemde bu kurultayda kimi yaşamsal sorunlarımıza ortak akılla çözüm üretmek zorundayız. Bu nedenle 27 Eylül 2014 Cumartesi günü, belirtilen saat ve adreste birlikte olmamız da yaşamsal önem taşımaktadır.=========================

Dostlar,
Dilseverler…

Duyurur ve çağırırız…

Sevgi ve saygı ile.
27 Eylül 2014, Yozgat

Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

Almanya’dan Dr. Yavuz Dedegil’den mektup…

Dostlar,

Sn. Dr. Ali Nejat Ölçen‘in bu sitede yer verdiğimiz “İSLAMIN ÖZÜ” başlıklı yazısı; 23.8.13, (http://ahmetsaltik.net/2013/08/23/islamin-ozu/) ve bizim kapsamlı sunuş yorumlarımız (sonra İSLAMDA REFORM ZORUNLULUĞU başlıklı makalemiz, 24.8.13; http://ahmetsaltik.net/2013/08/24/islamda-reform-zorunlulugu/) üzerine, Almanya ADD’lerinden dostumuz Sn. Dr. Yavuz DEDEGİL aşağıdaki e-iletiyi yolladılar. Andığımız yazının “yorum” bölümünde gözden kaçmasın istedik.. Bu değerli katkı aşağıda.

Sn. Dr. Dedegil dostumuza teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 25.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

Ben mi çıldırıyorum, yoksa ülkemizin en üst bilim ve bilgisine sahip vatanseverlerimiz mi çıldırdı?

2013/8/24 Yavuz Dedegil

1. Onyıllarca eğitimi ihmal edilen halkımız bir İslam çetesinin eline düştü. Bize bununla mücadele düşüyor.

“CETE” nin elinde Arapca bir KURAN; anlaşılması, Türkçe’ye tercüme edilse de, aslında gerçekten teknik nedenlerle mümkün degil. (Bkz. Suriye’li din tarihcisi Prof. BASSAM TIBI, iki yıl Ankara’da da kaldı ve öğretti, sonra Almanya’daydı, Şimdi ABD’de. O diyor ki: Muhammed’in ölümünden sonra, birinci Halife Ebu Bekir değil, sanirim Osman veya başkası, Muhammed’e vahi olan ayetleri toplatıyor.

Ne kaynakların gerçekliği ve ne de KRONOLOJİSİ belli. Bunlar (el ile) yazılmadan önce soruluyor: “Toplanan bu ayetleri hangi sıra ile yazalım?” (Çünkü kronoloji belli değil)” Yanıt: UZUNLUKLARINA GÖRE SIRALAYIN !

Ben şahsen Kuran’ın tercümesini {Türk Dil Kurumu} ve Almanca tercümesini (Reclam Yayinevi) okumaya çalıştım, hiçbirşey anlamadım. Ancak Bassam Tibi’nin konferansından sonra, neden anlamadığımı anladım! (Kuran’da şarap önce yasak edilir, sonradan tavsiye edilir, kronoloji karmaşası yüzünden.)

Bir romanı alın, cümlelerine bölün ve cümle uzunluğuna göre dizerek baskıya verin. Bu Romanı kim anlayabilir? Salman Rushdi’nin “Seytan ayetlerinin” hikayesine ve Kuran’a en az 4 Ayetin sonradan eklendigine girmiyorum.

2. Dünya’da en az 15 büyük din var, birçoğunun peygamberi ve kitapları var. Müslümanlar Dünya halkının yaklaşık %15’i. İnsanların % 85’i Müslüman filan değil. Yahudisi, Hıristiyanı, Hinduisti, Taoisti, Budhisti, Jain’isti, Bahai’si, Şamanist’i, Atheisti ve bu dinler içinde farklı MEZHEPLER de var.
(Son istatistiğe göre Alman halkının %50’si atheist!) Dünyayı, insanlığı ve başka dinleri tanıyan bir kişi, özellikle bilimsel eğitim almışsa, “En son ve en iyi din benimkisi!” iddiasında bulunur mu?

3. Türkiye’de İSLAM 1517 (Mısır’ın işgalinden), Yavuz Sultan Selim’den beri POLİTİK GÜÇ konusudur. SULTAN, Mısır Firavunları gibi gücünü TANRIYA dayatır ve MUTLAKLIK kazanır. Böylece Türk toplumu, RAMSES’in MISIR’ında olduğu gibi köleleşti.

4. ATATÜRK; Türkiye’den RAMSES devrini kaldırmayı ve kabul ettirmeyi başardı. Biz O’nun öğretmenlerinin öğrencileriyiz. BİLİME inanırız ve onun tek çıkar yol olduğunu biliyoruz.

O (ATATÜRK), DEVRİM yapmak cesaret ve kudretini kendinde gördü,
TAVİZ vermedi.

5. Türkiye’de bu devrimi sürdürmek ve tamamlamak bize düşüyor.
Nasıl?
– Ya İMAM POSTUNA GİRİP ONLARI yeni KURAN yorumları ile yumuşatıp bilim yoluna sevk etmeyi deneyeceğiz, ki ben mümkün olmadığına inanıyorum, (Çünkü onlar çıkarlarını savunuyorlar, dini – imanı değil!)

– VEYA; İMAMLARIN, ŞEYHLERIN, ŞIHLARIN tezlerine açıkca karşı çıkarak ve işin doğrusunu söyleyerek GERÇEKTEN AYDINLATARAK için savaşacağız.

6. AZİZ NESiN, TURAN DURSUN, BAHRİYE ÜÇOK, bu konuda ATATÜRK’ün gerçek savaşçıları oldular. Biz de onlar kadar olabilmeliyiz.

Bu benim kanım.

Saygi ve sevgilerimle

Dr. Yavuz Dedegil

İSLAMIN ÖZÜ

Dostlar,

Bilge insan, 91 yaşındaki Dr. Mühendis Sayın Ali Nejat Ölçen, bir hazine değerindeki asırlık birikimini bizlerle paylaşmayı -üstelik sanal ortamda- sürdürüyor!

O’nun birikimini, vardığı sentezin yönünden bağımsız olarak çok değerli kılan, kullandığı bilimsel diyalektik yöntemdir.

Sorunlara

    akıl ve bilim yoluyla eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşım

dışında insanlığın kurtuluşu yoktur.

Bir Cumhuriyet çınarıdır O.. Cumhuriyet’in okullarında yetişmiştir, Mustafa Kemal’in evladı dır.. Laikliği, Cumhuriyeti, demokrasiyi, insan haklarını, erdemi, ahlaklı ve çalışkan-üretken olmayı sindirmiştir.

Şimdilerde de İslam kaynaklarının arınması için çaba harcamakta, sorgulamaktadır.

Unutulmasın : Çocuklar 3-5 yaşlarında ne çok soru sorarlar! Yaşamı böylelikle tanır ve kavrarlar.
İnsanın doğasında bu sorgulayıcılık vardır. Sonraları sönümlenir / sönümlendirilir bu doymayan merak..

Oysa insanı insanlaştıran “neden-niçin-nasıl-nerede-ne zaman” (5N) sorularıdır.
Bu özellik yaşam boyu sürdürülmeli, alışkanlık edinilmelidir.

Sormayan insan teslim alınır, köleleştirilir.. Uygarlık ve bilim orada gelişmez..

Bu bakımdan,

    Kur’an da asla ezberlettirilmemeli anlayarak öğrenilmelidir

.

Hafızlık yasaklanmalıdır, insanlığa ve dine bir yararı yoktur, zararlıdır;
ezber zihinsel bir soykırımdır!

“Fanatik İslamcılar”, dikkat buyurun, “Mütedeyyin Müslümanlar” demiyoruz;
bu tür yaklaşımlar karşısında havaya fırlamaktadırlar. Onların bam telidir, oyuncaklarının elinden alınacağı psikolojisi ile bir çocuk gibi saldırganlaşmaktadırlar. Çocuk saldırganlığı masumdur ama.. Bu öyle değil.. fanatik islamcı yobazdır, cana bile kıyar, hiç gözünü kırpmaz.. Toplu kıyım ve vahşetten geri durmaz..
Tarihte yakıcı örnekleri dolu.

Bu bakımdan İslamın dünden günümüze “güncel” (şimdilik) sorunu bu yobaz takımının elinden kurtarılmasıdır.

Prof. İlhan Arsel, “Diyanet hurafe üretiyor..” demişti.
Bu tür sorgulamalara girişmişti. Ülkesinde barındırmadılar.. ABD’ye göç etmek zorunda bırakıldı.

Turan Dursun “Din Bu” başta olmak üzere sorgulayan yapıtları yüzünden öldürüldü.

Aziz Nesin öyle.. Yargıtay Başkanı Ümran Öktem öyle.. (Cenaze namazı engellenmek istendi!)

“Şeytan Ayetleri” kitabı yazarı Salman Rüşdi öyle.. İslamda aforoz kurumu olmamakla birlikte daha beter edildi. İnfaz emri çıkarıldı hakkında..

Doç. Dr. Bahriye ÜÇOK, evine yollanan bombalo paketle alçakça öldürüldü..

    Fanatik dinci – dini geçim kaynağı eden kesim

hemen “din elden gidiyor -dine hakaret” vaveylası basıyor. Türk Ceza yasasında da dince kutsal sayılan değerlere hakaret diye Anayasanın düşünce özgürlüğü hükümlerine (başlıca md. 25 ve 26, md. 24) aykırı bir madde var..
Fazıl Say bu maddeden hüküm giydi! (TCK md. 125 b ve c, önceki Ceza Yasası md. 175)

Laiklik karşıtı eylem serbest, Hilafet istemek de!

Dahası, böyle bir siyasal parti kurup Anayasa Mahkemesinde oybirliğiyle hüküm giymek
ve ülkeyi yönetmeye devam etmek de!

Ama “dince kutsal sayılan” belirsiz bir içerik yasal korumada!
Dinsel eleştirilerin başında Demokles kılıcı.. Kırk katır mı kırk satır mı, kırk fırın mı??
(Yobaz insan da yakıyor!)

Böyle demokrasi olmaz!

*****************

İslama yapılan kötülükler bununla kalmadı..

Son çeyrek yüzyıldır da “ILIMLI İSLAM” adı altında

    Batı Emperyalizmi İslam dinini buyruğuna alarak adeta terbiye etti

, ehlileştirdi kendince.

    İslam dinini Kapitalist sömürüye “gık diyemez” duruma getirdi

bilinen Cemaat ve başındaki kişi
F. Gülen eliyle..

Bu Cemaatın üssünün Pensilvanya olması her şeyi açıklamıyor mu?
5 kıtada milyarlarca dolarlık yüzlerce okul, Pensilvanya’da çiftlikte korumalı saltanat..
Hangi parasal kaynakla?? Emekli vaiz aylığıyla mı??

Prof. İlhan Arsel henüz KüreseleşTİRme = Yeni emperyalist atak başlamadan ABD’de idi ve İslami yobazlığı sorguladı. Emekli Vaiz İlkokul mezunu F. Gülen gerçekte İslamı koruyacaksa vaaz yeri bu dinin doğduğu S. Arabistan, Mekke-Medine olmalı değil mi?? Peki ya din bilgisi birikimi?

Bu sorgulanmayacak mı? Geçerli hangi belge – diplomaya dayalıdır, ehil midir bunu yapmaya?? Ya değilse??!

*****************

Zaman akıyor.. Dünya nüfusunun 1/3’ü Hıristiyan.. Müslüman oranı % 23 gibi..

Budizm, Hinduizm, Şintoizm ve Ateizm öbür ana dinler ve akımlar..

“Son din İslamiyet”, İsa’nın dinini aşamadı.. Niçin acaba??

Ateistler % 16-17’yi buldu.. Her 6 kişiden biri ve genellikle de çok iyi eğitimliler.. Neden acaba??

Bu gidişle, akıl ve bilim dışı olan her şey dışlandığından, adına “din” de deseniz, insanlar soğuyor ve reddediyor.. Yani yobaz – çıkarcı hatta yer yer uçkur düşkünü dinciler insanları dinden ediyorlar!..

Avrupa’da çoooook uzun onyıllar süren kanlı mezhep (=Dinin farklı yorumu! Niye oluştu acaba??
Hak mezhep ne demek sahi? İslam’da 4 tane hak mezhep?? İslamı 4 farklı yolla anlamak?? Tanrının dini tek değil mi?? Bu farklı yorumlar niye ki??) savaşlarının ardından devlet ve toplum yaşamı ayrılarak dönüşümsüz biçimde SEKÜLARİTE (laik düzen) kabul edilmedi mi?

Dolayısıyla, Hıristiyanlığın 16. yy. ve sonrasında yaşadığı “Dinde Reform” sürecini
İslam dünyası da er ya da geç mutlaka yaşayacak ve İslamiyet bu hurafelerden arındırılacaktır.

İnsanları dinsel sömürü de dahil tüm kötülüklerden koruyacak şaşmaz pusula BİLİMSEL AKICILIKTIR!

Bu sitenin de ana pusulası aynı yöntemdir.

Büyüüüük ATATÜRK de öyle buyurmuşlardı :

*

    “Dünyada her şey için, maddiyat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir;
    bilim ve fennin dışında kılavuz aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır.

(22.09.1924, Samsun Öğretmenleriyle Konuşma, 1925, Atatürk’ün M.A.D. s. 19)

Sonuç olarak;

Sayın Ölçen’in çabasını çoooook değerli buluyor, katılıyor ve destekliyoruz.

Aklı başında Müslümanların da benzer davranışları insanlığın ve İslamiyetin yararına olacaktır.

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 23.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================


İSLAMIN ÖZÜ

portresi

Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN

Sn. Çetiner Çalış’a ilgileri nedeniyle teşekkür ediyorum. Çünkü, 0.8.2013 günlü iletisinde haklı olarak aşağıdaki soruya yer vermişti:

    Dünya “Hıristiyan-Emperyalizm” koalisyonuna teslim edilmemeli.

demişsiniz. Nasıl olacak bu iş kavga etmeden? Müslüman dünyasının bir araya gelebilmesini ben ihtimal dahilinde görmüyo­rum.

Şimdilerde yanıtı olmayan ve fakat haklı bir soru. Bir gerçek apaçık ortda:

Petrol tükendiğinde ve Ortadoğudaki Islam dünyası kalım dirim sorunsalıyla karşı karşıya kalabilir. O coğrafya (Türkiye’miz dahil) emper­yalizmin eline geçtiğinde bu soru tüm hızıyla güncelleşecektir. Umarım zamanın akıp gitmesiyle soru yanıtsız ve çözümsüz kalmaz!

Islam’ı kendi siyasal ve parasal çıkarı için (alçakça) kullanan Islamcılar’ın elinden kurtarmak konusunu gündeme taşıyan bir başka yazar var mı bilemiyorum.

Tüm kızgınlıkları göğüslemeye hazır­lıklı olarak yazıyor ve söylüyorum ki; Dünyada barış bir gün sağla­nacaksa bu, ancak Islam’ın hümanist ve adaleti öngören ilkelerinin var oluşuyla gerçekleşebilir. Bu gerçeği bugün göremeyen yalnız Islam Dünyası değil, doğayı yok et­mekte olduğunu umursamayan emperyalizm bile
o ilkelere gereksinim olduğunun farkına varacaktır.

Islam’ın kuralları dışında kalan ve fakat özünü oluşturan Ayetlerin hiçbirine Islam Dünyasının sahip çıkmadığı artık kabul edilmelidir. Hatta ne yazıktır ki, cemaat çıkarları, Islam’ın özü olan o Ayetlere sahip çıkmaya engeldir. Kanımca aşağıda belirttiğim ayetleri odak noktasına getirecek yeni bir Islam Öğretisi’ne
gereksinim var. Ben bunu yapmaya çalışyorum.

İki nedenle:

1. Azgınlaşan emperyalizm yerküreyi yokoluşa sürük­lemektedir.

Çünkü emperyalizmin Tanrısı “para” dır.

Onun bu niteliğini en belirgin biçimde bir Alman özdeyişi özetlemektedir:

“Hast du was, bist du das”.(Neyin varsa sen osun).

Bu deyim, yerküreyi yok edecek olan emperyalizmin özlü bir açıklanışıdır.

2. O nedenle doğayı ve insanı korumanın temel ilkelerini Islam’ın kutsal kitabından çıkarıp,
“öğreti” ye dönüştürmek gerekiyor.

Bu gerçekleşebilir mi? Sn. Çetiner Çalış’ın sorusunun özdeki anlamı budur.

Emperyalizm karşıtı yeni bir Islam öğretisi kendisinin de tarihsel güvencesi olacaktır.

O nedenle emperyalizme karşıtlığı Batı dünyasında görmek, bulmak, düşün ve eylem birliği sağlamak ge­rekecek.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesi bunu başarabilir.

Bunu sağlamak için kişinin dindar olması, dinin kurallarını titizlikle uygula­ması da gerekmez.
Bu satırları yazan kişi (Ali Nejat Ölçen) Islamın kurallarına uymasa bile, özünü oluşturan ilkelerine
sahip çıkmayı amaçlamaktadır. Neden? Çünkü: Islam Dünyası, henüz o dinin kültür düzeyini kavrayabilmiş değil. Islam’ın felsefesi ve kendine özgü kültü­rüne yerküre ve yerküredeki tüm canlıların gereksinimi olduğunun farkında bile değil.

İşte o gereksimin çözümünü sağlayacak Ayetler:

1. Necm Suresinin 39. Ayeti. Karl Marx’tan 1200 yıl önce: “Say’inden (emeğinden) gayrisi senin değildir.”

2. Maide Suresi’nin 42.Ayeti: “Adaletle hükmediniz. Tanrı, adalet ya­panları sever.”

3. Nisa Suresi’nin 112. ayeti: Bir suçsuzun üzerine kim suç atarsa bu büyük bir iftiradır ve
açık bir gü­nah yüklenmiş olur

4. Hücurat Süresi’nin 12. ayeti: Zan’dan sakınmalarını bildirmekte­dir: Zan’ın bir kısmı zira günahtır.

5. Hücurat Suresinin 11. Ayeti: Birbirinizde kö­tülük aramayın, birbiri­nizi kötü lakaplarla çağırmayın.

6. Saf Suresinin 3. Ayeti: “Yapamayacağınız şeyi söyleme­yin.”

7. Araf Suresinin 43. Ayeti: “Göğüslerinizde kinden ne varsa atmışızdır.”

8. Nahl Suresi’nin 30. Ayeti: “Dünyada güzel iş yapanlara güzellikler vardır.”

9. Maide Suresi’nin 8.Ayeti: “Bir kavme duyulan kininiz sizi adaletsiz­liğe yö­neltmesin.”

10. Asr Suresi: “İnsanlar hüsran içindedir, sabır ve iyilik öğütle­yenler ha­riç.”
İlginç olanı “sabırlı” iyi kişi” olun demiyor. Sabrı ve iyiliği bireysel nitelik olmaktan çıkarıyor, toplumsallaşmasını öngörüyor. Olağanüstü doğru olan bu.

11. Adiyat Suresi’nin 5. Ayeti: “Vay bütün hümeze ümeze güruhuna, mal top­lamış, onu saymaktadır.
Mal kendisini ebedî kılacakmış sanır.”

Bu ayetler yabancı dillere çevrilmeli Batı dünyasına anlatılmalı aynı zamanda Islam’ın öğretisi olarak yaygınlaştırılmalı ve “ahlak” ilkesine dönüştürülmeli.

Çünkü yukarıya aktardığım ayetlerin tümü emperya­lizme, soyguna, israfa, gösterişe, haksızlığa, nefrete ve ahlaksızlığa karşıdır, evren­seldir ve yerkürenin kurtuluşunun çözümüdür.

Birbirinden ayrılmayan bir bütündür bu Ayetler ve Islam’ın özünü betimler. Tümü Islam’ın kurallarından çok daha önemlidir ve ne yazık ki Islam Dünyası, hala bu Ayetleri özümseyecek kültür düzeyine ulaşabilmiş değildir.

Böylesi bir uğraş ilkin ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın görevi olabilmelidir.
Ve bu kuruluş devletten ayrı, özgür ve özerk niteliğe kavuşabilmelidir.
Devletin içinde değil, devletin dışında, devlete karşın Dinin korucusu olabilmelidir.

Kanımca Islamın özü olan bu Ayetler, dünya barışının da yaratıcısı olabilir. Bu satırları yazan kişi,
Islam’ı yalnızca bir din olarak değil aynı zamanda bir yaşam felse­fesi olarak da betimlemektedir.
Bunun savaşımını vermektedir ve bugün kimsenin umursamadığı bu Ayetlere petrol tükendiğinde Islam Dünyası
50 yıl sonra belki sarılacaktır. Şimdiden böylesi ortamı yaratmanın çabasını görev olarak üstlendim.

Çünkü yerkürede tek egemen güç ve tek din, azgınlığın ve felaketin kaynağı olacaktır.

Böyle biline.

Saygılarımla.
21.8.2013

Dr. Müh. Ali Nejat Ölçen