Etiket arşivi: Atatürkçü Düşünce Sistemi = Kemalist ideoloji

DEMOKRATİK KATILIM ÇAĞRISI (II) – 02.06.2014

Atatürkçü Düşünce Derneği

DEMOKRATİK KATILIM ÇAĞRISI (II)-02.06.2014

Değerli Dava Arkadaşlarımız,

portresi

 

 

 

 

Bundan 25 yıl önce derneğimiz Kemalist ideolojinin vücut bulduğu
Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Devrimlere yönelik saldırılar karşısında
direnme ve mücadelenin mevzisi olarak kurulmuştur.

Şimdilerde Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk Devrimlerine yönelik saldırıların boyutu Derneğimizin kuruluş amacını ve ne yapılması gerektiğini daha anlaşılır kılmıştır.

  • Türkiye Cumhuriyeti hızla Kemalist ideolojiden uzaklaştırılmakta
    ve gericiliğin bataklığına sürüklenmektedir.

Ne yazık ki siyaset kurumlarının kimileri bu gidişin başını çekmek, kimileri de
seyirci kalmak görevini üstlenmiş görünüyorlar.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sahipsiz bırakılmış,
her karış vatan toprağı uluslararası sözleşmelerle “işgalsiz” işgal edilmiş,
kendisinden umar beklenilenler ya gidişatın farkında olmamakta ya da farkında olsa bile duyarsız kalmaktadır.

Kuruluşundan başlayarak hızla büyüyen ve tüm yurt düzeyine yayılmış
554 şubeye sahip olan Derneğimiz ise, günümüzde hem şube hem de
üye ölçeğinde kan yitirmektedir.
Daha çok kıyı kenarlarına sıkışmış ve kimi bölgelerde adından bile söz edilmeyen
bir Derneğin, Türkiye’nin tümünü kapsayacak bir siyaset üretmesi
olanaklı görünmemektedir. 

Bu amaçla                               :

–          Yeni dönemde Misak-ı Milli sınırlarımız içinde bulunan her noktaya
Kemalist ideolojiyi yayacak, böylece halkla bütünleşecek,
–          Düşünce üretecek ve şubeleri aracılığıyla yayacak,
böylece hem şubelerini güçlendirecek hem de halkla buluşacak,
–          Her türlü kişisel zaaflardan arınmış, örgüt kimliğini ön plana çıkaracak,
ADD’nin tüzüğünde belirtilen yönüyle çatışmayacak,
–          Birikimleri ve Ulus üzerindeki etkileri ile saygınlığı ve ağırlığı olan,
kitlelerin yeniden umutla baktığı, yurtsever devrimcilerin önderliğindeki
ADD’yi kurumsallaştıracak,
–          Kemalist ideolojinin ve Mustafa Kemal Atatürk pratiğinin bize gösterdiklerini
esas alarak, güncel mücadele yöntemlerini geliştirecek,
–          Emperyalizme karşı mücadele bayrağını, her türden gericiliğe karşı mücadele ile birleştiren bir anlayışın, örgütsel davranış ve tutum ile vücut bulmasını sağlayacak,
–          Üretken, örgütsel dinamiklerini zinde ve güçlü tutan demokratik merkeziyetçi bir yönetim oluşturmak zorundayız.

Biz aşağıda imzası bulunanlar, Türkiye’nin “makus talihini” çevirme iradesi gösterecek yöneticilerin göreve gelmesini sağlamak,
kurucularımıza olan “görev” borcumuzu yerine getirme kararlılığındayız. 
 

Sizleri çözüme katkı koymaya çağırıyoruz.

gnkurulilani

Prof. Dr. Ayhan Filazi
Gn.Bşk Yrd.
Elif Çuhadar
Gn. Sekreter
S. Nazan Keskin
Gn.Sekr.Yrd
Av. Ersan Barkın
Gn.Sekr.Yrd.
Şadiye Yeşilyurt
Gn.Say. Yrd. 
Cemal Yetginer
GYK Üyesi
Ömer Sayan
Gn. Den. Krl. Bşk
Mahmut Demir
Gn.Den.Krl. Üyesi
Güner Altun
Gn.Den.Krl. Üyesi
Kemal Işın
Gn.Den.Krl. Üyesi

=================================

Dostlar,

ADD’nin 7-8 Haziran 2014 günleri yapılacak 13. olağan seçimli genel kurulunda yönetime aday olan şimdiki genel başkan yardımcısı dostumuz Sayın Prof. Dr.
Ayhan Filazi öncülüğündeki arkadaşlarımız, DEMOKRATİK KATILIM ÇAĞRISI (II)yi yayımladılar.. Bu çağrıyı yukarıda paylaştık. İlk çağrıyı da bu sitede yayımlamıştık (http://ahmetsaltik.net/2014/06/03/24640/)..

Sayın Prof. Dr. Ayhan Filazi‘yi son 5-6 yıldır tanıyoruz..
Kendisi çok başarılı bir veteriner hekimdir. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesidir. O da Fakültesinde
-bizim gibi- öğencilere dönük Atatürkçü Düşünce Kolu’nun rehber öğretim üyesidir.

Veteriner Hekimler Odası Ankara Şubesinin başkanlığını da başarıyla yapmıştır.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının Ankara’ya varmasına az kaldığı uyarısını
Cumhuriyet Gazetesinde bir makalesinde dile getirerek erken uyarı yapmıştır.

Kendisi ile Ankara Üniversitesi’nin öğretim üyeleri olmamız nedeniyle birkaç ortak bilimsel kurulda birlikte çalıştık. Evli ve 2 güzel kız çocuğu sahibidir.

Övünebilir, Hatay’lıdır!

Takımındaki öbür arkadaşları da büyük ölçüde tanıyor ve kendilerine güveniyoruz.
ADD’de önemli görevler üstlenmişlerdir, birlikte çalışmışızdır..

Başarılı olmaları gönülden dileğimizdir; Türkiye’nin buna çok gereksinimi var.

13. Olağan Seçimli Genel Kurul’da, görevde 4 yılını dolduran şimdiki yönetimin başkanını yeniden aday olmayarak ADD geleneklerine saygılı davranmaya ve
görevi daha genç yeni arkadaşlara bırakmaya çağırıyoruz.
Elbette değerli hizmetleri için kimi önemli çekincelerimize karşın teşekkür ederek..
Bu konuda daha önce bu sitede yazdıklarımızı okumak için lütfen tıkar mısınız?

  • ADD, son genel başkanı eliyle “Yeni ADD” yapılmak istenmektedir.

Bu sözcüğün tuzaklı anlamı, sağduyulu ADD üyelerince yakından bilinmektedir.
Cumhuriyetin kurumları birer birer başlarına “Yeni” sözü getirilerek zihinlere tuzak kuran retorik söylemle başkalaştırılacak mıdır?

  • Bunca şehit verdikten soran sıra ADD’nin devşirilmesine mi gelmiştir?

Sayın Prof. Ayhan Filazi ve arkadaşları işte başlıca bu gerekçe ile
Sn. Bn. Çölaşan’dan yollarını ayırdılar..

ADD yol ayrımındadır.. Ya yüksek siyasetle (!) devşirilecek ya da kurucu şehitlerinin kemiklerin sızlatmayıp asıl rotasına, yani Tüzükteki amaçlarına döndürülecektir.

ADD Seçimli Genel Kurulu – 2014
(http://ahmetsaltik.net/2014/06/03/add-secimli-genel-kurulu-2014/)

Sevgi ve saygıyla
03.6.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
ADD Çankaya Şubei Delegesi
(Eski Genel Başkan Yardımcısı)
www.ahmetsaltik.net

 

Atatürkçü Düşünce Sistemi = KEMALİZM = Kemalist İdeoloji


Dostlar,

Çok değerli hocamız, ADD Bilim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. D. Ali ERCAN,
bir nükleer fizik hocası olmasına karşın, sosyal bilimler alanından da yetkinlikle
akıl yürütüyor; evrensel bilimsel yöntembilim ilkelerini kullanarak.

Özellikle matematiksel düşünceyi ustalıkla kullanarak sorun çözümlerine uyarlıyor ve  doğallıkla bilimsel açıdan geçerli sonuçlara varıyor.

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ = KEMALİZM = KEMALİST İDEOLOJİ

başlıklı yazısını Temmuz 2012 içinde sitemizde yayımlamıştık.Türkiye’nin akıllara seza biçimde TBMM’de anayasasını değiştirerek kaçınılmaz biçimde bölünmeye sürükleyecek federal yapıya elveren değişikliklerin gündeme alındığı bir kesitte, ULUS DEVLETin ne olduğu, ne denli stratejik nitelik taşıdığı ve ülkemiz için nasıl vazgeçilmez ve de etnik ayrımcılığın ne denli saçma olduğunu bu yazıyı özenle okuyarak anlamanın, anlatmanın tam da zamanı.
Sn. Ercan’ı hem kutluyor hem de teşekkür ediyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
4.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
========================================================= 

 

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ
= KEMALİZM = KEMALİST İDEOLOJİ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
ADD Bilim Kurulu Başkanı
Savunma Sanayisi Eski Müsteşarı
Nükleer Fizik Uzmanı

Atatürkçü Düşünce Sistemi olarak ifade ettiğimiz “Kemalist ideoloji” yi anlatabilmek için öncelikle ideoloji kavramını açıklamak gerekiyor… ideoloji nedir?

İdeoloji, Batı Felsefe dünyasında, özellikle Marksist gelenekle birlikte 19. yüzyılda oluşmuş ve 20.nci yüzyıl başlarından bu yana, 150 yıldır yoğun kullanıla gelen bir kavramdır. Evreni, dünyayı, özellikle toplumsal yaşamı algılamak biçimi “Aksiyomatik dünya görüşü” olarak da betimlenebilen İdeoloji; önerdiği, öngördüğü, kurguladığı yaşam tarzını biçimlendirmek ve uygulamak yönünde, beklenti, amaç ve eylemleri kapsayan sistematik, (yani birbiriyle ilintili ve çelişkisiz) düşünceler bütünlüğüdür.

Daha kısa, genel bir ifade ile “ideoloji = düşünce sistemi” diyebiliriz.

Yapısal bölümler halinde ifade edilecek olursa, bir ideolojinin,

• Evreni, Dünyayı (dogmatik, düşünsel, bilimsel) algılama biçimi, görüşü vardır.
• Gerçekleştirmek istediği bir amacı, erişmek istediği hedefi vardır.
• Amacına varmak için bir yöntemi ve eylemleri vardır.
• Amaç ve yöntem arasında çelişkisiz bir söylem bütünlüğü vardır.

Toplumsal işlemlere uygulanan ve dolayısıyla temel politikaları oluşturan soyut bir düşünce sistemi olarak ideoloji, asgari sürtüşme ile ve kamu yönetiminde azami kontrol sağlayacak biçimde, toplumsal yaşamda köklü bir yenilik ve değişiklik sunmak savındadır.

Bu açıklamaların ışığında, Kısaca, “Bilimi rehber alan1 ulus devlet2 ” anlayışı olarak tanımlayabileceğimiz Kemalizmin de evrensel bir ideoloji olduğu görülür.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş felsefesini oluşturan Kemalizm/Atatürkçü düşünce sistemi iki temel aksiyom üzerine inşa edilmiştir:

1. Toplumsal yaşamda, devlet yönetiminde Bilimin rehber alınması.

Kemalizm/Atatürkçülük dışında hemen bütün ideolojiler, doktrinler belirli değişmez dogmalar temelinde inşa edilmişlerdir. Dolayısıyla belirli sosyal paradigmalara yanıt olarak ortaya konan bu dogmatik kurallar, değişen koşullar nedeniyle, er ya da geç değişmeye, yok olmaya mahkûm olduklarından, ilke olarak bütün ideolojilerin tarihin çöplüğüne gitmeleri kaçınılmazdır. Ancak bilimsel akla dayalı Atatürkçü düşünce sistemi “bilim” var olduğu sürece var olacaktır.

Toplumsal yaşama bilimsel akılcılık yön verdiği sürece laiklik, laik devlet sistemi işleyecek, yurttaşlar arasında toleransın, hoşgörünün, empatinin ve dayanışmacı işbirliğinin geliştiği barış ortamı oluşacaktır. İşte gerçek Demokrasi (Atatürk’ün tanımıyla Halkçılık, yani halkın, halk tarafından, halk için yönetim erkini kullanması) bu temel üzerinde mümkün olabilir. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, doğurganı Laikliktir.
Bu doğurganlık sıralamasını takip edecek olursak sonuçta barış, güvenç ve erinç içerisinde yaşayan bir toplum düzenine ulaşırız:

  • Bilimin rehberliği → aklın özgürlüğü → laiklik → demokrasi → halkçılık → 
    sosyal adalet → özgürlük → yurtta barış

(Bu sıralamada her kavram bir önceki kavramın türevidir; özgürlük olmadan barış olmaz, sosyal adalet olmadan özgürlük olmaz. vs… Muhakkak ki bu kavramların her biri üzerine kitaplar dolusu açıklayıcı bilgiler yazılabilir, ancak biz şimdilik başlıklarla yetinelim.)

Bilimin rehberliği yerine dinin, dogmaların rehberliğini alan devlet şekline
“teokratik” devlet denir (örn. şeriatla yönetilen ülkeler). Bu tür devlet mantığında, yukarıdaki sıralamayı şu şekilde değiştirmek gerekir:

  • Dinin rehberliği, dogma → iman → teokrasi → ümmet → kul →
    rıza, biat → sükûnet

Unutmayalım, çok defa zor ve dayatmayla gerçekleştirilen “sükûnet” gerçek anlamda
bir “barış” değildir.

2. Atatürkçü düşünce sisteminin ikinci temel aksiyomu
   “Ulus devlet” yapılanmasıdır.

Neden Ulus devlet ??

Sınırlı bir coğrafyada (örn. Misak-ı Milli ile belirlenmiş Türkiye) bir arada yaşamak istencini gösteren ve bu amaçla bir araya gelen (Latince re-public = halkın bir araya gelişi, toplanması, Arapça Cumhur = yığın, topluluk) ve bir “Cumhuriyet” kuran
halk bütünlüğüne millet (ulus) denir. Vatan (ülke) ve Ulus bileşenlerinden oluşan
Devlet dediğimiz yapı da, ulusal iradenin (Anayasa) somutlaşmış halidir:

Örneğin Türkiye + Cumhuriyeti = Devleti

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk

  • “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”

ifadesiyle Türk milletinin veciz ve gerçekçi bir tanımını vermiştir.

  • Dikkat edilirse, Atatürk “Türk halkı” demiyor, “Türkiye halkları” da demiyor…
  • Çünkü Türkiye’de halklar yoktur ve
    Türk” bir halkın, bir etnik grubun adı değil, bir milletin adıdır.

Unutmayalım ki; binlerce yıllık geçmişi boyunca bu topraklarda, Türkiye coğrafyasında, 3 büyük imparatorluk, 7 büyük Krallık, onlarca beylik, sultanlık kurulmuş, değişik kültürler yaşamıştır.

Büyük akınların, kavimler göçlerinin hallaç pamuğu gibi attığı Anadolu kültürel ve genetik anlamda dünyanın en yoğun karışıklığına sahne olmuştur.

Böyle bir coğrafyada yaşayan insanların gerçekle uyuşmayan, bilimsel tutarlığı olmayan ırkçı söylemlerde bulunması, artık tarihi hatıralar olmuş etnisitelerden söz ederek ayrımcılık yapması, saçmalıktır, “abesle iştigaldir”.

Her şeye karşın, yurttaşlarımızdan bazıları kendilerini hâlâ Kürt, Arap, Çerkez, Türkmen, Pomak, Gürcü, Abaza, Yörük, Tatar, Rum, Zaza, Boşnak, Alevi, Sünni, Ermeni, Musevi, vs. vs… olarak betimleseler de, sonuçta hepsi 82 milyonluk büyük TÜRK ULUSU’nun eşit bireyleridir.

  • Türklük, bir kan meselesi, bir ırka aidiyet değil, bir kültür meselesi ve bir millete bilinçli mensup oluştur.

***
Sistemler teorisi sistem büyüklüklerinin fiziksel çevre koşulları tarafından belirlendiğini söyler. (örneğin soğuk iklimlerde, kutuplarda 10 cm’den daha küçük bir memelinin yaşaması mümkün değil, çünkü bütün vücut yalnızca koruyucu yağ kütlesi olmak durumunda kalırdı.) Ülkelerin büyüklükleri için de benzer çözümlemeler geçerlidir.

Ölçüsüz toprak kazanımlarıyla Emperyal büyümelerin kısa sürede yozlaşıp, çözünüp dağılmalarının kaçınılmaz olduğunu tarih göstermiştir; yine aynı şekilde şehir devletçikleri şeklindeki minik yapılanmalar da uzun ömürlü olamamışlardır.
Büyük emperyal devletlerle, küçük şehir/eyalet devletler arasındaki Ulus devlet, Gezegenin fiziksel koşulları da göz önüne alındığında, “optimal” yapılanmadır.
Bugün dünyada 200’ü aşkın devletin yarısına yakını ulus devlet modeli devletlerdir.

Sömürü temelinde egemenlik kurmak demek olan “emperyalizm” bir yandan kolay sömürü için ülkeleri parçalamak ve bölmek (divida et impera!) siyasetinin icabı dünyada binlerce (en az 2 bin devletçik) kurmak planları geliştirirken, öte yandan tüm dünyayı finans kapitalizmin tek elden yöneteceği bir modele, büyük “küresel devlet” modeline yönelmektedir. Hem bütün dünyayı tek elden “yönetmek” için ele geçirmek, tek dünya devleti kurmak, hem de bu bütünü “sömürmek” için binlerce parçalara bölmek!

Emperyalizm, bu iki uç arasındaki çelişkisini yaşarken, Ulus devlet modeli Emperyalizmin işine gelmeyen, emperyalizme karşı durabilen model olarak öne çıkmıştır. Bu nedenle Küresel Emperyalizm sömürüye karşı duran, bağımsız
ulus devlet modeli istemez. Emperyalizm sömürmek için örgütlenmek, ulus devlet ise sömürüye karşı durmak için ulusal egemenlik temelinde örgütlenmektir.

Ulus devletin en büyük, başat özelliği, Mustafa Kemal’in dediği gibi, tam bağımsızlık (istiklal-i tam) temelinde oluşudur; yani siyasi, kültürel, askeri, hukuksal ve ekonomik anlamda bağımsızlık. Tam bağımsız bir ülke, Uluslar arası ilişkilerde karşılıklılık ve eşitlik ilkesiyle hareket eder. Ulus devlet anlayışı ve istenci “tam bağımsızlık” kavramını doğurur; bu aksiyom için de kavramsal türev sıralamasını şu şekilde gösterebiliriz.

  • Ulus devlet → tam bağımsızlık → antiemperyalizm → devrimcilik, sömürüye karşı mücadele → anti-kapitalizm → planlı ekonomi (devletçilik) → küresel barış.

Sonuçta Mustafa Kemal’in veciz sözü : “Yurtta barış, Dünyada barış !”

haklılık ve anlam kazanıyor.

Yurtta ve Dünyada barış amacına erişmek için tüm dünyaya Kemalist öneri;

  • Bilimin rehberliğindeki Ulus devlet modelidir.

21. yüzyılın devasa sosyo-ekonomik problemlerinin batağından 22. yy’a
salimen çıkacak ülkeler, adını doğrudan, açıkça telaffuz etmeseler de,
sonuçta Atatürkçü düşünce sistemini başarıyla uygulayan ülkeler olacaktır.

Saygılarımla. æ