Etiket arşivi: ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ

Ne yapmalı ?

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr


DEMOKRATİK REJİM YENİDEN NASIL KURULUR?

Demokratik rejimin yeniden kurulması için siyasal tablonun iyi analiz edilmesi gerekir. Önce siyasal bilimlerin birinci ilkesini anımsayalım:

Siyaset boşluk kaldırmaz!
***

1) Türkiye’deki siyasal tablonun birinci eksiği Demokratik Rejimdir:

Erdoğan/AKP iktidarı yargıyı da ele geçirerek Demokratik Rejimi katletti…

Yine yargı aracılığıyla, “Şahsım Devleti”ni, yani Padişahlık tacı giymiş Faşizmi uygulamaya soktu!

Demek ki siyasette doldurulması gereken birinci boşluk rejimdir:

Rejim konusundaki boşluğun doldurulması için ise Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için mücadele etmek gerekiyor.

a) Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için mücadele etmenin birinci adımı yargının bağımsızlığı için savaşmaktır. Bağımsız bir yargı için mücadele etmenin araçları hiç de az değildir:

İnsanlık tarihi, hukuk tarihi, bilim, vicdan, ahlak, Anayasa, yasalar, Evrensel Hukuk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna dayalı olan AİHM kararları ve kamuoyunun sürekli olarak bunlara vurgu yapması yargı bağımsızlığının oluşturulmasında etkin araçlardır.

b) Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için mücadele etmenin ikinci adımı ise Sendikaların, Demokratik Toplum Örgütlerinin, Meslek Odalarının, İnsan Hakları Derneklerinin, Siyasal Partilerin, Gençlik Örgütlerinin, Kadın Hakları Derneklerinin, Çevrecilerin, Anayasada ve yasalarda kendilerine tanınmış olan ifade özgürlüğü haklarını sonuna kadar kullanmalarıdır.

c) Demokratik Rejim için, yani Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için mücadele etmenin üçüncü adımı, medyanın bu hedefe dönük olarak örgütlenmesi ve yayın yapması ve bunların genel okur ve izleyici kitlesi tarafından izlenerek desteklenmesidir.

Demokratik Rejim taraftarları, bu rejimi savunan medya organlarını, gazeteleri, radyoları, dergileri, televizyonları, “YouTube”u, “Podcast” yayınlarını, izlemeli ve desteklemelidirler.

d) Demokratik Rejim, halkın sadece (yalnızca) seçimden seçime sandığa gitmesi demek değildir. Bu satırları okuyanlar başta olmak kaydıyla bütün halk, duygu ve düşüncelerini, milletvekilleri, belediye başkanları gibi politikacılara yansıtarak siyasete ağırlıklarını koymalıdır.
***
Biliyorum, sevgili okurlarım, bütün bunlar size biraz ütopik ve belki de zor geliyor ama dünyada ter ve gözyaşı dökülmeden kurulan hiçbir Demokratik Rejim yoktur

Lütfen Atatürk ve İsmet İnönü’nün topluma bedel ödetmeden bize armağan ettiği Demokratik Cumhuriyet için biraz çalışalım!
***
2) Türkiye’deki siyasal tabloda eksik olan ikinci faktör (etmen) hem “Ortanın Sağı”nın hem de “Ortanın Solu”nun siyasal yelpazede yarattığı boşluktur:

a) Erdoğan/AKP iktidarının toplumu ayrıştırıcı ve insanları birbirine düşmanlaştırıcı kimlik politikaları “Demokratik Rejim” üzerinde uzlaşmış olan “Orta Sağ” ve “Orta Solu” yok etti.

Bu açıdan Demokratik Rejim’in yeniden inşasında “sevgi”, “uzlaşma” temalarının, “Temel Hak ve Özgürlüklerin” vurgulanması doğru bir yaklaşımdır; ama yalanlara ve saldırılara yanıt veremediği için yeterli değildir.

b) Erdoğan/AKP iktidarının yaptığı seçim yasası ittifakları zorunlu kıldı, böylece toplumdaki ayrıştırma ve düşmanlaştırma politikasına uygun olarak Demokratik Rejim üzerinde uzlaşmış olan “Orta”yı, aşırı uçlara taşıdı.

Dolayısıyla, siyasal yelpazedeki “Orta Sağ” ile “Orta Sol” boşluğunu yeniden doldurmak gerekmektedir.

c) Erdoğan/AKP iktidarı “Orta Sağ”ı kendi içine alarak Demokratik Rejimden uzaklaştırdı, dinci-ırkçı-çıkarcı sağ içinde eritti.

Tarikatları, partinin, hükümetin ve devletin içine sokarak rejimi, siyasette din istismarına dayanan bir yapıya taşıdı.

Millet İttifakı tarafından da doldurulamayan Orta Sağ’daki boşluk ülke siyasetinde önemli bir eksikliktir.

d) CHP, sadece (yalnızca) bütün öteki sağ partilerle ittifak ederek değil, aynı zamanda CHP’nin geleneksel Atatürkçü ve Orta Sol çizgisini de “Orta Sağ”a taşıyarak yani partinin tarihsel kimliğini değiştirerek “Orta Sol”u yok etti, fakat “Orta Sağ”daki boşluğu da dolduramadı.

Partinin Orta Sol ve Atatürkçü çizgisi korunarak yapılabilecek ve verimli olabilecek olan bu ittifak, partinin öz varlığı da sağa kaydırıldığı için, yelpazede “Orta Sol” konusunda ciddi bir boşluk yarattı.

Hele “helalleşmek” gibi dinsel terimlerin kullanılması hem kimseyi ikna edemedi hem de partinin çekirdek kadrosunu kendisinden uzaklaştırdı.

  • CHP’nin yeniden özgün çizgisine dönmesi ve “Orta Sol”daki bu boşluğu doldurması gerekiyor.

CHP bunu beceremezse, “Siyaset boşluk kaldırmaz” ve başkaları (haksız ya da haklı olarak) burayı doldurur.
***
Sevgili okurlarım, ben ne politikacıyım ne de siyasal parti lideri:

Dolayısıyla yukarıda yazdıklarım sadece (yalnızca) birtakım gözlemlerdir.

Çözümleri üretecek olanlar elbette politikacılar ve parti liderleridir.

Ama bizim de yurttaşlar olarak üstümüze düşen görevleri yapmamız gerekiyor!

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 09 Mart 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

ZEYTİN

AKP iktidarı (Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı), mecliste sekiz kez reddedilen zeytinlik alanların madenciliğe açılması teklifini bu kez yönetmelikle yürürlüğe koydu.

150 yıl sonra zeytinlikler tekrar yerine taşınacakmış.

Masal masal maniki, kuyruğu var on iki…

ALİ KEMAL

Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, “Emekli askerlerin Putin hayranlığı çok ürkütücü. Bu askerler görevdeyken Rusya’yla savaş çıksaydı demek ki gidip gemilerini Rusya’ya teslim edeceklerdi” suçlamasında bulundu.

Ali Kemal soyu Bay Büyükelçi,

Hangi ulusun elçiliğini yaptınız? Askerinizi tanımıyorsunuz. Türk subayı;
Sizin gibi Montrö’nün revizyonunu istemez.

Atasından başka lidere hayranlık duymaz. Canını teslim etmeden silahını teslim etmez…

GÜVEN

TÜİK yıllık enflasyonu %54, ENAG ise %124 olarak açıkladı.

Herkes TÜİK’e inanıyor!..

AF

Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli görevden affını istemiş, kabul edilmiş.

Orman yangınlarındaki dirayetsizliği nedeniyle biz affetmedik…

CUMHUR

RTE, “NATO genişlemeli” derken Bahçeli tersini söyledi.

Cumhurun ittifakı nerede?..

DEĞİŞİM

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı; Patara, Kekova, Kelebekler Vadisi, Ihlara, Salda Gölü ve Pamukkale gibi özel koruma bölgeleri de dahil ülke genelindeki koruma alanlarına enerji santralleri, trafolar, baz istasyonları ve iskele gibi yapı ve tesislerin kurulmasına izin veren bir yönetmelik yayımladı.

Doğa düşmanlığında değişim yok gelişim sürüyor…

FATURA

Eski AKP milletvekili Şamil Tayyar, fiyatlar konusunda kalıcı çözüm üretilememesi nedeniyle siyasi fatura çıkabileceğini ifade etti.

E, herhalde…

DOLANDIRICILIK

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, AKP Genel Merkezi’nde temizlik işçisi ve çaycı olarak görev yapan Mesut T. ile Nazif Ç. hakkında üç kişiyi yakınlarını işe sokma vaadiyle 103 bin lira dolandırdıkları iddiasıyla dava açtı.

Çaycıya kadar inmiş…

KUYRUK

Birileri, “CHP kuyruktur” demişti.

Her yer kuyruk.

Uzmanların tüketimini sağlıklı bulmadığı Ayçiçek yağı bile hem zamlanıyor hem bulunamıyor.

Almanya bile kıskanıyor…

AMPUL

Isparta’dan sonra Konya’da da günlerce elektrik sıkıntısı çekildi.

Ampul ömrünü doldurdu bir bir patlıyor…

KRİZ

Meral Akşener, RTE için sıfatı yapıştırdı, ”Bay Kriz

Destekleyen?..

UCUZLUK

Kuruşlarla zam yapılan akaryakıt artık her gün ve lirayla zamlanıyor.

Her günün ertesinde zamlı akaryakıt alıyoruz.

Haklarını yemeyelim her önceki gün daha ucuza alıyoruz…

YALANCI

Türban parsacısı Şenlikoğlu’na göre Atatürk ve İsmet İnönü, Türk Milli Eğitimini 100 yıllığına Amerikalılara vermişler. 2023’te bu durum sona erecekmiş ve Türk Milli Eğitimi artık Türklerin eline geçecekmiş.

Dayan yalana, saklan türbanla…

 

AKP = RTE’nin Boğaziçi Çıkmazı

AKP = RTE’nin Boğaziçi Çıkmaz

Kayyım rektör Bulu “intihalci” (aşırmacı) dolaşan savlara göre..
YÖK derhal soruşturup Doktorasını iptal edebilir, Bulu’nun..
O zaman rektör olma koşullarını da yitirir 2547 sayılı yasaya göre.
Profesör sanı (unvanı) da düşer, sorun biter.
Ama bu YÖK değil ne yazık ki!
Muhalefet yarın topluca Boğaziçi Üniversitesi önüne gidip basın açıklaması yapmalı.
Bulu’yu istifaya, iktidarı atamayı geri çekmeye, YÖK’ü intihal soruşturmasına çağırmalı!

  • Çünkü bu ülkede artık a’dan z’ye herrrrrrrrrrrrrrrrrr bir şeye, ama herrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr her bir şeye artık, 2017 Anayasa değişikliklerinden bu yana, 9 Temmuz 2018’de Erdoğan’ın tahta çıkmasından bu yana “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen ve hepimizin alık yerine konduğu bu ucube düzende TEK BİR ADAM karar veriyor; Padişahlardan daha yetkili..
  • O seçiyor, o atıyor, o hükmediyor, o terörist diyor, o millete zillet – illet diyor, bölüyor..
  • O, Atatürk ve İsmet İNÖNÜ’ye “2 ayyaş” demeye yeltenebiliyor hiç sıkılmadan !!!???

Kök neden budur ve öbür tüm sorunlar buna ikincildir, bu sorunun türevleridir:

Herkesin yüzleşmesi gereken YAKICI – ÇARPICI – TUTSAK ALICI.. gerçek bu – dur!

Gündem değiştirmeye de çoook yaramaktadır son manevralar..

Feci ekonomik çöküntü, boğucu işsizlik – yoksulluk, intiharlar, iflaslar, borçlar, zamlar..

Her gün 100’ü çok aşkın insanımızın SALGINA vahşetle kurban verilmesi ve bunun olağanlaştırılması, 2-4 hafta kapanmaya bir türlü yanaşmayan sermaye yanlısı anlayış..
O anlayış ki, kezlerce Türkiye’yi bir ANONİM ŞİRKET gibi yönetme niyetini açıklayan ve öyle de yapagelen bir siyaset dayatmakta..

  • “Türkiye A.Ş.” iflas ettirildi “Ben ekonomistim” diyen RTE tarafından!

Ancak korku da dağları bekliyor hatta sarmış durumda Beştepe kaçak sarayını..

Acaba bir GEZİ daha olur mu?

İşler saman alevi gibi büyür ve denetimden çıkar mı??

Bunca polis baskısı bu yüzden..

İstanbul’da ışık yakıp söndüren, tencere – tava çalan evlerin kapılarını Anayasal KONUT DOKUNULMAZLIĞI hakkını apaçık çiğneyerek taciz ve tehdit etmeye dek vardıracak ölçüsüz ürkü (panik) tepkisi!

Boğaziçi Üniversitesinin atanmış rektörü Yönetim Kurulunu veya senatosunu toplasa ve hocalar hiiiç konuşmayıp “yukarı baksa”.. ne olur? Herhangi bir karar alınıp Üniversite yönetilebilir mi?
Hayalleri olduğu için istifa etmeyi düşünmediğini açıklayan atama rektör Bulu felç olur. En etkili araç budur belki de.. Salt öğrenciler değil, hocalar da çoook etkin, hatta belirleyici olabilir.

Artık sular çoook ısındı.. AKP inişi durdurulamıyor.. Eteklerde tüm taşlar tükendi.
“Terörist” sakızı artık ağzımızda çürüdü, öğürtü uyandırıyor, halkta da karşılığı kalmadı.

Muhalefeti kandırıp, “GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER REJİM” tuzakları, havucu ile gündem değiştirilip zaman kazanılamaz ise Abbas yolcu..

Bu koşullarda 2023 Haziran’ını bekleme olanağı yok iktidar için. Beklemek zorunda kalırsa 2 sonucu var :

1. Seçimi hezimetle kapatıp AKP’nin partiler mezarlığına – çöplüğüne atılması.
2. RTE’nin 3. kez CB adayı olamaması! (Anayasa md. 101/2)

Tek çare muhalefeti kandırıp, muğlak anayasa değişiklikleri ile durumu kurtarmaya çabalamak..

RTE’nin 3. kez aday olabilmesinin tek yolu TBMM’nin erken seçim kararı alması. (Anayasa md. 116/3)
Bunun için de en az 360 oy gerekli. (Anayasa md. 116/1)
Cumhur ittifakı denen AKP + MHP 337’de kalıyor. Çıkış yok..

Muhalefet oyuna gelmemeli…
Bırak kendi ikileminde boğulsun.. Çözülsün, istifalar olsun.. dize gelsin..
Sen eleştirmeyi ve politik seçenekler üretmeyi, sürdür.
Koalisyona yönelmek de bir seçenek olur belki, ceberrut dayatma zayıflar, ekonomik talan hafifletilebilir..

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

 

91. YILINDA LOZAN


Dostlar
,

ADD İzmit Şubesi Başkanı sevgin (aziz) ve saygın dostumuz
Sayın Ahmet KAVAZ, görkemli Lozan Barış Antlaşması‘nın
Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk katında bir tür tapu senedi olan bu çok değerli Antlaşma’nın 91. yılını anmak için aşağıdaki özlü yazısını paylaşıyor..

Biz de kendisine teşekkür ederken, Lozan Barış Antlaşması’na emek veren herkesi, Kurtuluş Savaşımızın şehit ve gazilerini ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK önderimiz ile O’nun en yakın dava ve silah arkadaşı,
çoooook zorlu Lozan görüşmelerinin efsane kahramanı İsmet İNÖNÜ‘nün
saygın anıları ve emekleri önünde derin bir minnet ve şükranla eğiliriz.

Lozan’ın kazanımlarını korumak boynumuzun borcudur.
Ancak böyle yaparak o görkemli Antlaşmayı bize kazandıranlara yaraşır olabiliriz.

Sevgi ve saygıyla23.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

========================================

91. YILINDA LOZAN

Satır içi resim 1
Ahmet KAVAZ
ADD İZMİT ŞUBESİ BAŞKANI  

EMPERYALİZMİN Anadolu topraklarını yutmasına yönelik işgal ve saldırılar, 1. Paylaşım Savaşı’nın sonuna doğru daha da hız kazanmıştır.  İngiltere , Fransa
ve İtalya tarafından Anadolu topraklarının işgal edilmiş olması, Batı’dan da Yunanların işgaline zemin hazırlamıştır. Anadolu’nun işgaliyle, Türklerin yok edileceği veya dar bir alanda denetlenebileceğine yönelik emperyalist planlar, Mustafa Kemal’in 1919’da Samsun’a çıkışıyla değişmiş, ezberler bozulmuştur.

Emperyalist ittifak parçalanmış, Yunanlar ve içerdeki yerli işbirlikçileri büyük bir yenilgiye uğratılmışlardır. Tüm bu zaferler ve başarılar son olarak 24 Temmuz 1923’te Lozan’da uluslararası bir Antlaşmayla onaylanmıştır.

Lozan Antlaşması, özgür ve bağımsız bir ülkenin uluslararası onay belgesi olduğu ölçüde; emperyalizmin işgali ve zulmü altındaki tüm dünya halklarına ve uluslarına cesaret ve başarı belgesi olarak da tarihteki yerini almıştır.

Lozan  inancın, cesaretin, umutların, zaferlerin bir bileşkesidir.
Lozan, Emperyalizmin yanı sıra onların içerdeki işbirlikçilerine,
kılavuzlarına karşı da kazanılmış bir zaferdir.

Bağımsız, her türlü hukuksal haklara sahip,  yeni bir ulus devlet olarak Ülkemizin tarih sahnesindeki yerini alışı LOZAN kazanımlarıyla olanaklı olmuştur. Aynı yılın son çeyreğinde Cumhuriyetin ilanı (AS: 29 Ekim 1923) ve onun devamında da çeşitli ekonomik ve sosyal atılımlar ve olanaksızı başaran büyük Devrimler LOZAN’IN kazanımları üzerine inşa edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün eşsiz dehası, yaratıcılığı ve ulusuna olan güveni, parçalanmış bir imparatorluğun küllerinden yeni ve modern bir ulus devlet yaratmasının
itici gücü olmuştur.

Lozan denince, yine bir askeri deha olan İsmet İNÖNÜ‘nün ilkeli ve kararlı duruşunun da bu zaferde büyük payı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Onca ihanete ve erozyona karşı bugün hala başı dik, alnı açık modern bir toplum olarak yaşıyorsak ve bulunduğumuz coğrafyadaki pek çok ülkede yaşandığı gibi kan gölünde yüzmüyorsak, bunu, yalnızca ve yalnızca
Kurtuluş Savaşı’nın, Lozan’ın, Cumhuriyetin ve büyük devrimlerin MİMARI, BÜYÜK ve EŞSİZ İNSAN, BAŞKOMUTAN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E BORÇLUYUZ.  

Şu da bir gerçek ki; Lozan’dan günümüze dek her zaman ülkemizin üniter
(AS: tekil) yapısını,  çağdaş laik, demokratik hukuk devlet düzenini yıkmaya yeminli pek çok etnik ve dinsel temelde örgütlenmiş, işbirlikçi örgütler bulunmaktadır. Öyle ki, Emperyalizmin bağrında serpilip gelişen ve oradan ülkemizdeki aydınlanmayı ve devrimleri sekteye uğratacak biçimde örgütlenen
ve hatta LOZAN’ı var eden Ordumuzun kalbi niteliğindeki, kozmik odalarına dek girmeyi başarıp, oradaki askeri belgeleri ve sırları çuvallarla Pentagon’a kaçıranların, yine bu hain ve işbirlikçi örgütler olduğu çok iyi bilinmektedir.

Arkadaşlar,

Onca ihanete, isyana, karşı devrime karşın hala ayakta ve dimdik duran Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bundan sonra da her türlü gerici saldırı ve başkaldırılar, isyanlar olacaktır. Yapılması gereken 1919 – 23 yılları arasında  olduğu gibi inançlı, cesaretli ve devrimci duruşumuzu sürdürmektir.

ATATÜRK‘ümüzün aşağıdaki söylemine sadık kalarak alacağımız tavır,
her türlü tehlikenin savuşturulmasında anahtar rol oynayacaktır. (SÖYLEV)

  • “…. Dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!”

Lozan Antlaşması’nın 91. yılında bu toprakları bize yurt yapan başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ olmak üzere tüm kahramanlarımızın önünde saygı ve minnetle eğiliriz. 

Sevgi ve saygılarımla. 23/07/2014