Etiket arşivi: Atatürk ulusalcılığı

ULUSALCILIK

Suay Karaman

 portresi2

ULUSALCILIK
lk Kurşun Gazetesi, 4 Şubat 2013

1923’lü yıllarda Türkiye’de yeni bir kavram olan ulusalcılığın (ulusçuluk, milliyetçilik)
tüm toplumca benimsenmesi, Kemalist Devrimin başarılarındandır. Kemalist Devrimin ulusalcılık anlayışı, çağdaşlaşmanın en önemli öğeleri olan ulus ve yurttaş olarak yaşama gereğini ve gerçeğini amaç edinmiştir; toplumunun ümmet olarak yaşama inancını asla kabul etmez. Atatürk ulusalcılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını korumayı ve toplumun çağdaşlaştırılmasını benimsemiştir.

Günümüzde bazılarının ırkçılıkla özdeşleştirdiği ulusalcılık, ulusun tüm bireyleriyle amaçta, inançta, dilde, kültürde ulusal kimlik bilincine varmaktır. Kederde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde olanakların dağılımında birleşebilmenin mutluluğuna ulaşmaktır. Devletin ve ulusun geleceği için, ülke ve ulus bütünlüğü için birlikte çalışmaktır. Ulus olarak yaşamak, çağdaş topluma dönüşmenin en önemli ve zorunlu bir gereğidir.

Kemalizm’in 6 ilkesinden biri olan ulusalcılık (milliyetçilik),
etnik kökene dayanmayan bir yurtseverliktir.

Bu ulusalcılık barışçıdır, emperyalizm karşıtıdır; kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı kendi insanına dayatır.

Atatürk, “Türk ulusu; Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş olan Türkiye halkıdır.” diyerek, ulusu belirli bir coğrafya üzerinde oturan halkın bütünü olarak kucaklamaktadır. Türk ulusu kavramı, bu topraklarda yüzyıllardır birlikte yaşadığımız tüm etnik toplulukları içinde barındırır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünü henüz anlayamayanlar, kafalarını emperyalist işgalden kurtaramayan zavallılardır.

Son yıllarda emperyalizmin katkılarıyla ulusalcılık kavramının içi boşaltılmıştır
ve anlamı bilinçli olarak saptırılmak istenmektedir. Yurtseverlikle özdeşleşen ulusalcılık, şövenlik, ırkçılık, kafatasçılık ve faşistlikle eş tutulmuştur. Çünkü ulusalcılık; mandacılığın, işbirlikçiliğin, hainliğin ve emperyalizmin karşısındaki kavramdır. İşte bu yüzden ulusalcılık, “egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” sloganının tek sözcükle ifadesidir. Ulusalcı yani yurtsever kişi, yurdunu,
ulusunu büyük bir tutku ile seven, bu uğurda özveride bulunan insandır.

Bugün dünyanın önde gelen devletleri, ulusalcı devlet kimlikleriyle, yurtsever olarak nitelenirken, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusalcı olması ise ırkçılık olarak değerlendirilmektedir.

Bu emperyalizmin “böl ve yönet” taktiğinin başka bir boyutudur.

Geçtiğimiz günlerde TBMM’de doğruların ağır bastığı bir konuşma yapan
CHP İzmir Milletvekili Prof. Birgül Ayman Güler, emperyalizmin maşaları tarafından ağır eleştirilere uğradı. Gerçekten “Türk” demenin faşistlik,
“Kürt” demenin demokratlık olarak algılandığı günümüzde, emperyalizm
her yeri ve herkesi işgal altına almış, akıllara ambargo koymuştur.
Yıllardır ülkemizdeki “Kürtçülük” sorununu, insan hakları ve demokrasi diye yutturan emperyalist devletler, kendi ülkelerindeki benzer sorunları görmek istememektedirler ve milliyetçiliklerinden ödün vermemektedirler.

Kürt aydınıyım diye öne çıkanlar ve Kürt milliyetçiliği yapanlar, toprak ağalığının millet kavramı içindeki yerini sorgulamalıdırlar. Kürt aydını ile Kürt halkının sağduyusu arasındaki en önemli fark, toprak ağalığı ile aşiret reisliği konusunda belirginleşmektedir.

TBMM’de yaptığı konuşma ile toplumun büyük çoğunluğuna rehber olan ve ırkçılara ders veren Prof. Birgül Ayman Güler’in, bundan sonra 2 önemli söylemi olmalıdır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na;

  • “BOP eş başkanına kredi açamazsınız” 

ve 

“Atlantik ötesinde oluşturulduğu belli olan, içinden ‘Türk’ kelimesinin kaldırılacağı Anayasa hazırlık komisyonunda CHP’nin ne işi var?”

demesi gerekir…