Etiket arşivi: “ATATÜRK TÜRKİYESİ”NİN MODEL OLMASI GEREKTİĞİNİ

Cizre’de Heykeli Yakıldı ama Anahtar Mustafa Kemal’dir !


Cizre’de Heykeli Yakıldı ama Anahtar Mustafa Kemal’dir !

Dostlar,

Sn. Yaşar Nuri ÖZTÜRK‘ün kıyıda – kenarda kalmaması gereken bir yazısı aşağıda..

Prof. Öztürk, ilginç bir yorumla, İslamın ve dinciliğin içine düştüğü derin ve acımasız bataktan kurtulmasının reçetesini Mustafa Kemal Paşa ve Devrimleri olarak sunuyor..

Şu 2 tümce özellikle öne çıkarılmalı :

1. Yani, İslam dünyasının en ileri devrimcileri bile, Mustafa Kemal’in
yaşama geçirdiği bir mesaj
ın rüyalarını yeni yeni görmeye başlamışlardır.

2. Dincilik işte böyle imansız, böyle namussuzdur!

Teşekkür ederiz Sn. Yaşar Nuri  hocamıza..

Dileriz İslam dünyası da Mustafa Kemal Paşa‘ya ve öğretisine nefreti bir yana bırakıp, kurtuluşunu O’nda görsün..

Dün Şırnak – Cizre’de ateşe verilen Mustafa Kemal Paşa‘nın yontusu (heykeli),
aslında Kürtçü – İslamcı anlayışın utancı ve intiharı olmuştur. Hala ne denli derin bir batakta ve çıkmazda olduklarını algılayabilmekten çoook uzaktadırlar..

Ortaçağ’da Kilisenin yobaz papazları, AYDINLANMA öncülerinden Giardano Bruno‘yu yakmışlardı.. Gerçekte yanan Bruno muydu, çağdışı kalan, parayla günah bağışlayan, Cennet’ten parayla tapu satan, fuhuşa boğulan, bilimin ışığına perde olan… Katolik vahşeti miydi? Kokuşmuş Hıristiyan dinciliği miydi? O cani papazların adını anımsayan var mı? Gerçekte, Bruno’nun bedeni yandı; düşünceleri insanlığı hala aydınlatmayı sürdürüyor; bedeninin sıcağı da ısıtmayı..

Cizre’de yakılan, 20. yy’ın en büyük devrimcilerinden Mustafa Kemal‘in
aciz yontusudur. Yontu yanmış ama gerçekte yakanların geleceğini ve kurtuluş umutları yanmıştır.. Çok yazık..

Nankörlüktür, vefasızlıktır, acınacak bir ufuksuzluktur, utandırıcı bir çaresizliktir..

Ve de apaçık tahriktir – kışkırtmadır – provokasyondur ve bir tırmandırılan bir eşiktir.

Eylemciler mutlaka bulunmalı ve adalete teslim edilmelidir.
Hükümetten bu bağlamda kararlı sesler, çıkışlar ve eylemler bekliyoruz.
Bu bizim hakkımız, Devletin de aynı ölçüde kaçınılmaz görevidir.
Tarih baba projektörlerini açmış, kulaklarını kabartmış gözlemdedir.
Milyonlarca Mustafa Kemal seveni – sayanı da..

*****

“Küreselleşme ve Türkiye’nin Geleceği”

Cizre / Şırnak’ta ADD adına 23.09.2002’de, tam 12 yıl önce verdiğimiz
görsel konferansın konusu idi.. ADD Genel Merkezi Yönetim Kurulu üyesiydik..

Bugün yaşadığımız olası olumsuz gelişmelere işaret etmeye çabalamıştık
o konuşmamızda..

Şırnak’ta yinelemiştik aynı gün….

Silopi’de de… (22.9.2002)

Silopi ADD Başkanı Sayın Dündar Kesik bizi Diyarbakır’dan almıştı aracıyla.
Taa Edirne’den kalkıp gelmiştik.. Silopi’de gündüz konferansımızın ardından gecelemiştik. Ertesi gün de Cizre ve Şırnak’ta Aydınlanma çabalarımızı sürdürmüştük..

Heeeey gidi günler mi diyelim şimdi??
Hayır hayır..

Emperyalizmin maşa örgütünün yasal (HDP, KCK vb.) ve perde gerisi (PKK, PYD)
Kürtçü önderleri, kendi etnik yoldaşlarına (Kürt kardeşlerimize!) tarihsel bir ihanetle adeta harakiri uyguluyorlar..

Bilmeyiz, toz – duman, kan ve kurşun, ateş ve yangın maskeleyebiliyor mu??
Kürt kardeşlerimiz ne zaman bu taşeronlardan kurtulacak ve Türk kardeşleri ile
yeniden kucaklaşacak? Zaman hızlandı ve bu olanak hızla eriyor..

Çanlar gerçekte Kürt kardeşlerimiz için çalmıyor mu?

Ernest Hemingway’in mezarından başını kaldırarak “Evet evet” der gibi gürleyişi gözümüzün önüne geliyor..

Yazık oluyor yazık, çook yazık..

Sevgi ve saygı ile.
26.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıyı pdf olarak indirmek için :
Cizre’de_Heykeli_Yakildi_ama_Anahtar_Mustafa_Kemal’dir


========================================

Anahtar, Mustafa Kemal’dir !

Anahtar, Mustafa Kemal'dir

Yaşar Nuri Öztürk

info@yasarnuri.com
YURT, 21.9.14

İslam dünyası, itiraf etsin veya etmesin, Atatürk’ün bıraktığı yere gelebilmek için çabalıyor. Çabalıyor ama gelemiyor; gelemediği için de başı beladan kurtulmuyor.

İslam dünyası bahtını aydınlığa çıkaracak kapıyı bir türlü açamıyor. Neden?
Cevap, Mevlana Celaleddin Rumî’nin şu sözünde saklı:

“Kilitli kapı sana bir türlü açılmıyor, çünkü anahtara düşman kesilmişsin.”

İslam dünyası, bahtını aydınlığa açacak kapının anahtarı hükmündeki adamların tümüne düşman, tümünü dışlıyor. İslam dünyası, asırlardan beri, anahtar adamlara acı çektiriyor. Onları kendisinden saymamayı hüner sandığı için onlara acı çektirmeyi de zafer bellemiş. Sürünmesinin esas nedeni bu…

Bu yüzyılın en büyük Müslüman düşünürlerinden biri olan Sudanlı aksiyoner Mahmud Muhammed Tâha, ana eseri ‘İslam’ın İkinci Mesajı’nın 4. baskısına yazdığı önsözde şunu demiştir: “Bu kitap, cumhuriyetçi davanın temel metnidir.” Muhammed Tâha, ne demek istediğini şu satırlarla daha açık hale getirmektedir:

“İslam iki mesajdan oluşur: Birincisi Kur’an’ın ikincil metinlerine dayalı ilk mesaj,
ikincisi, Kur’an’ın birincil metinlerine dayalı ikinci mesajdır. İlk mesaj şimdiye kadar yorumlanmıştır, ikinci mesaj ise yorumlanmak için beklemektedir. Bu ise uygun kişi ve millet geldiğinde gerçekleşecektir.” (Tâha, İslam’ın İkinci Mesajı, 4. baskıya önsöz)

Bize göre, uygun kişi ve millet, tarihin diyalektiği tarafından Mustafa Kemal ile
Türk milleti olarak tarih sahnesine gönderildi ama beklenen yorum tam yapılamadı.
Onu bugün biz yapmaya çalışıyoruz. İslam dünyası Atatürk’e ve mesajına düşman kesilerek O’ndan yararlanmanın yollarını kendi eliyle kapattı. İslam’ın ikinci mesajının tamamlanması için yine aynı millet mi devreye sokulacaktır, başka bir millet mi,
ileriki zamanda göreceğiz.

DİNCİLİK İŞTE BÖYLE VİCDANSIZDIR!

Mahmut Muhammed Tâha’nın sözü, Mustafa Kemal’in cumhuriyeti kurup devrimlerini yaşama geçirişinden yaklaşık 90 yıl sonra söylenmiştir. Yani, İslam dünyasının en ileri devrimcileri bile, Mustafa Kemal’in yaşama geçirdiği bir mesajın rüyalarını
yeni yeni görmeye başlamışlardır. Ve dahası: Adına ‘İslam dünyası’ (!) dedikleri dünya, bu rüyayı görenlere bile tahammül edememektedir. Bu rüyayı görenlerden biri olan Tâha’yı ‘mürted oldu’ diyerek astılar. Beş vakit namaz kılan sûfî bir mümindi Tâha.
Ne var ki, mevcut iktidara muhalifti. Böyle olunca da dinciliğin ‘irtidat’ ithamından kurtulamadı.

Dincilik işte böyle imansız, böyle namussuzdur!

Sözün özü  : Mustafa Kemal’in kudret ve azametini anlamak için şu ‘İslam dünyası’ dedikleri âlemin tutarsızlıklarına, pisliklerine, sefalet ve rezaletine bakmak yeterlidir.

SABAHATTİN ÖNKİBAR: ERDOĞAN’A ULUSLARARASI SORUŞTURMA EŞİKTE


Erdoğan’a uluslararası soruşturma eşİkte


SABAHATTİN ÖNKİBAR

İran petrolu ve doğal gazına ödemeler altınla…
Ve Dubai üzerinden kurulan Ankara-Tahran kara para hattı

Bu iddialar artık uluslararası boyut kazandı.

Dahası, İran’da bu konu bağlamında soruşturma açıldı ve
eski Devlet Başkanı Ahmedinecad’ın yardımcısı Rıza Rahimi hedefte.

Rahimi, Babek Zencani ile olan ilişkileri çerçevesinde suçlanıyor.

Zencani malum bizim bakanlarımıza rüşvet dağıttığı ileri sürülen
Reza Zarrab’ın patronu.

Evet Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın hayırsever işadamı diye lanse edip protokol listesine aldığı Reza’nın patronu Babek Zencani,
esrarengiz ilişkileri ve özel görevleri ile boy hedefi.

Zencani eğer konuşursa -ki beklenen odur-
Türkiye Başbakanının uluslararası yargı ile başı derde girebilir.

Mesela El Beşir misali hakkında tutuklama kararı bile çıkartılabilir…

Olmaz demeyin, İran’da Ahmedinecad’ın tasfiyesi,
aslında bölgedeki başka liderlerin tasfiye edileceğinin işareti gibidir.

HEPİNİZ BERABERDİNİZ

Ali Fuat Yılmazer’e göre İlker Başbuğ’u Tayyip Erdoğan tutuklatmış.

Yalnızca o değil bütün Ergenekon şüphelileri O’nun emriyle
hapse girmiş.

Keza Oda TV davası O’nun istemiyle açılmış.

Bunlar doğru mu yalan mı bilmiyorum zira Ali Fuat Yılmazer,
kendisinden hesap sorulur endişesi ile panikte ve temize çıkmak istiyor.

Bildiğim ya da kamuoyundaki yaygın kanaat, Ergenekon tertibinde Cemaat ile AKP’nin el ele, omuz omuza olduğudur.

Ek olarak Genel Kurmay eski Başkanı Başbuğ,
Tayyip Erdoğan’a rağmen tutuklanamaz…

Kazayla böyle bir şey O’na karşın olsaydı Hakan Fidan olayında olduğu gibi Erdoğan harekete geçip yasal zeminleri inşa edip
ona engel olurdu…

Özetle ne Ergenekon, Balyoz, Şike ve Oda TV gibi davalarda
Cemaat-Tayyip koalisyonu tartışılamaz.

ADAMINA GÖRE ANKET

Türkiye’de kurumlaşmış anket firmaları maalesef yoktur. Birkaçı dışında pek çoğu anket cambazıdır ve seçim dönemi vurgunlarının peşindedir.

Yakından biliyorum, bu anketçilerden kimileri yaptığı anketlerden değil yapmadığı anketlerden para kazanırlar.

Aldıkları paralar karşılığı aday ya da partiler için manüplasyon yapıp yapay rüzgarlar estirirler.

Buradan hareketle siz siz olun, bugünden başlayarak kamuoyuna
mesaj niyetine açıklanan anketlere itibar etmeyin.

Doğru anketler ise özel yaptırılan ve açıklanmayan anketlerdir ki;
büyük bir ticari grubun yaptırdığı ankete göre İstanbul’da Kadir Topbaş, Sarıgül’ün 1 puan önünde, Ankara’da Mansur Yavaş, Gökçek’in 4 puan önünde, Adana’da MHP seçimi garantiledi, İzmir ve Antalya’da CHP banko…

KILIÇDAROĞLU KENDİNİ TUNCELİ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI ZANNEDİYOR!

Ne zaman Tunceli’ye gitse Kemal Kılıçdaroğlu’na bir haller oluyor. Kimileri aslına rücu ediyor bile diyor.

Önceki gün Tunceli meydanında yine Dersim bayrağını göndere çekti. Yetmedi, PKK ile girilen kirli bölünme süreci için, “AKP gitse de
devam eder..” diyor.

Hatırlayın, Kılıçdaroğlu benzer sözleri 2010 referandumunda etti ve seçmenden tokat yedi.

Buna karşın yine aynı şeyi söylüyor…

Amacı Tunceli selamı ile Kürtlerden oy almak ise mümkün değil zira Kürtlerin ırkçısı BDP’de, dincisi AKP’de, ortası ise bugün için maalesef yok.

Ama buna mukabil Dersim ve süreç söylemi ile Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara’da oy kaybediyor haberi yok.

Kılıçdaroğlu kendini Tunceli Belediye Başkan adayı zannediyor oysa o şimdi Atatürk’ün partisi CHP’nin lideri.

FENERBAHÇE ARSLANLI YOL’DA

Önümüzdeki Pazar büyük gündür.

Futbolu fetih adına taarruza uğrayan Fenerbahçe,
Ata’nın huzuruna çıkıyor.

Hayır, bu isyan Fenerbahçe’ye hak aranmasının ötesinde
Atatürk Türkiyesi adınadır.

Dolayısı ile değil yalnızca Fenerbahçeliler değil,
bütün futbolseverler Pazar günü Anıtkabir’de olmalıdır.

Yalnızca onlar da değil.

Türkiye bölünmesin, diktatörlük tasfiye edilsin diyen bütün Ankaralılar orada olmalıdır.

Pazar günü Aziz Yıldırım’dan açık ve net olarak Fenerbahçeli seçmene vereceği mesajı bekliyoruz.

DEMOKRASİ SEÇİMDEN FAZLA BİR ŞEYDİR


“DEMOKRASİ Oy Çokluğundan Fazla Bir Şeydir”;

Doğru Ama, O “FAZLA Şey” in Ne Olduğu Da Belirtilmek Koşuluyla!

portresi

 

PROF. DR. ÖZER OZANKAYA 

TOPLUMBİLİMCİ (Sosyolog)
(ADD Eski Genel Başkanı)

 

 

OBAMA, AB, “DEMOKRASİ SEÇİMDEN FAZLA BİR ŞEYDİR” DİYORLAR;
AMA O “FAZLA ŞEY”İN NE OLDUĞUNU SÖYLE(YE)MİYORLAR;

ATATÜRK’TEN ÖĞRENECEKLERİ OLDUĞUNU
YİNE GÖRMEK ZORUNDA KALACAKLAR!

Görülüyor ki, kibarca “Demokrasi, seçimden fazla bir şeydir.” demekle yetinmek,
oy çokluğunu demokrasiyi yıkmanın aracına dönüştürmek heveslilerini caydırmaya yetmiyor.

AKP Genel Başkanı’nın Mısır olayları üzerine açıklaması bunu gösteriyor.

ULUSAL EGEMENLİK DÜZENİNİN,

“Her bireyin, soy, sop, din, mezhep, cinsiyet, sınıf ayrımı gözetmeksizin, doğuştan, vazgeçilmez ve devredilmez olmak üzere sahip olduğu eşit insan ve yurttaş hak ve özgürlükleri, hiçbir gerekçeyle çiğnenmemek koşuluyla, bir ülke halkının düzenli aralıklarla yapılacak âdil seçimlerdeki oy çokluğu ile kendisini yönetmesi”, bu hak ve özgürlüklerin ise asla oylama konusu yapılıp kaldırılmasına kalkışılmaması demek olduğu, anlamak istemeyenlerin de anlayabileceği bir açıklıkla söylenmesi gerekiyor.

Ulusal egemenlik ilkesinin bu gerçek tanımının, 3 Mart 1924 günlü
“Din İşleri Bakanlığını kaldıran yasanın birinci madedesinde anlatımını bulduğunu anımsatmak gerekiyor:

  • ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE İNSANLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ DÜZENLEMEK ÜZERE YASA YAPMAK YETKİSİ YALNIZ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE AİTTİR. DİN ADINA YASA YAPILAMAZ.’

Atatürk, Bursa’da, Konya’da, NUTUK‘ta Türk Gençliğine seslenirken de
ULUSAL EGEMENLİK kavramının bu doğru tanımını vurgulamaktadır.

NE YANİ, VAHDETTİN ÖRNEĞİN SEVR ANDLAŞMASINI OYA SUNUP,
DİYELİM %99 İLE ONAYLATMA BECERİSİNİ GÖSTERSEYDİ BİLE,
BUNUN ADI “DEMOKRASİ” Mİ OLACAKTI?

1922’DE TBMM, “SALTANAT DEVAM ETSİN” DESEYDİ,
BUNUN ADI ULUSAL EGMENLİK Mİ OLACAKTI?

BUGÜN, “KADIN DA ERKEKLE EŞİT İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARINA SAHİP OLSUN MU?” DİYE BİR OYLAMAYI ÖNERMENİN BİLE
“ULUSAL EGMENLİK” İLKESİNE AYKIRI OLDUĞU GÖRÜLMEYECEK Mİ?

HİÇ DEĞİLSE MUHALEFET PARTİLERİNİN YÖNETİCİ VE KURMAYLARI
BU GERÇEĞİ ANLATABİLMELİ DEĞİLLER Mİ!?!

ÖZETLE: GÖRÜLÜYOR Kİ, OBAMA, AB, “DEMOKRASİ, SEÇİMDEN FAZLA BİR ŞEYDİR!” DEMEYE ZORUNLU KALDILAR DA, HENÜZ O “FAZLA ŞEY”İN
NE OLDUĞUNU SÖYLEYEMİYORLAR!

SÖYLEYEBİLSELER,
“ATATÜRK TÜRKİYESİ”NİN MODEL OLMASI GEREKTİĞİNİ GÖRECEKLER .

BU NOKTAYA DA GELECEKLER.

ATATÜRK ONLARI DA BİR DAHA YENECEK!

(Bkz. : Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı: Mustafa Kemal’i Atatürk Yapan Uygarlık Projesi, CEM Yay.)