Etiket arşivi: Atatürk Türkiye’dir; Türkiye Atatürk

Rektör İçin 5001. İmza…


Rektör İçin 5001. İmza…

Prof. Dr. TÜLAY ÖZÜERMAN 

Cumhuriyet 13.09.2013


Ergenekon davası
nedeniyle 17 Nisan 2009’dan başlayarak 4.5 yıldır tutuklu olan ve yapılan son duruşmada (5 Ağustos 2013) 23 yıl hüküm giydirilen İnönü Üniversitesi

eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu davasında kesin sonuç, Yargıtay tarafından verilecek…

Ancak değerli bilim insanımız kanser hastasıdır ve cezaevi koşullarından
bir an önce çıkarılarak tedavi görmesi gerekmektedir.

Duyarlı vatandaşlar tüm yetkililere “Fatih Hilmioğlu’na Özgürlük Kampanyası” adı altında topladıkları 5000 imza ile sesleniyorlar; tedavisi için vicdani ve haklı gerekçeler ile özgür bırakılmasını talep ederken, rahmetli Kuddusi Okkır’ın trajedisinin tekrar yaşanmaması için çaba gösteriyorlar. Ergenekon tutuklularını ziyaret eden
CHP’li milletvekillerine Hilmioğlu durumunu şu sözlerle özetlemişti.

Fatih_Hilmioglu_portresi

 

  • Darbeye eksik teşebbüs suçundan 16 yıl ceza aldım. Bizi suçladıkları iki şey, 2003’te Jandarma Genel Komutanı’nı ziyaret, bir diğeri de Kent Otel’deki tesadüfi yemek. Düşünebiliyor musunuz, 10 general, 10 rektör yemek yiyor, 3 rektör ve 1 generale ceza veriliyor. 2003 yılında YÖK tasarısı tartışılırken YÖK Başkanı’nın da içinde olduğu bir heyetle her yeri geziyorduk. Askeriyenin de 23 eğitim kurumu var. Onlar da
    söz konusu tasarının paydaşı. Her kuruma gittiğimiz gibi oraya da gittik.
    Biz 7 rektördük ve 10 general vardı. Şimdi bu toplantı örgüt toplantısı olarak değerlendiriliyor. 7 rektörden 3 sanık, 10 komutandan ise sadece
    Şener Eruygur suçlanıyor. Eğer ortada bir suç varsa hepsinin suçlanması lazım. Toplam 17 kişiyiz. 4’ü suçlanıyor, 13’üne kimsenin bir şey dediği yok.
    Bu nasıl eşitlik, bu nasıl adalet?
  • Bir diğer suçlama ise, 3 Mart 2004’te Kent Otel’de yenilen bir yemek.
    Ankara Ticaret Odası’nda bir panele katıldık. Panelde konuşmacıydım. Panelden sonra hep beraber Kent Otel’e gittik, yemek için. Orada da
    Mustafa Balbay, rahmetli İlhan Selçuk ile yemek yiyormuş, masaları birleştirdik, bu yemek örgüt toplantısı oldu. Baştan hükmümüz verilmiş,
    5 yıl boşuna yatmışız. Ayrıca, İnönü Üniversitesi öğrencilerini fişlemek suçundan cezalandım. Suçlama 2003 tarihli, belgesi ise 2006’ya ait.
    Böyle bir şeyle ilgim olmadığını kanıtladığım halde bundan 7 yıl ceza verdiler.”

Kamuoyu Hilmioğlu’nu; rektörlüğü sırasında İnönü Üniversitesi kütüphanesinin girişine yazdırdığı “Atatürk Türkiye’dir; Türkiye Atatürk” yazısıyla ve türbana mesafeli duruşu ile tanımıştı. O süreçte Sayın Hilmioğlu daha sonra başına gelecekleri hayal bile edemezdi, pek çok yurttaşın T.C. ibaresinin kaldırılacağını aklına getirmediği gibi…

Benim en büyük eserim Cumhuriyettir” diyen Atatürk’ü ve Cumhuriyeti kucaklayan bu söz kendisinden sonra kaldırılmış; -yeri boş bırakılırsa tepki daha çok olacağı için şimdilik- Atatürk’ün “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” deyişine yer verilmiştir. Atatürk’ü sahipleniyor gibi yapanların, gerçek sahiplenicileri gönderdiği günümüz sürecinin çarpıcı örneklerinden biridir bu. Bugün Atatürkçü söylemlerle kendilerini alkışlatarak Atatürkçü kadroları tasfiye eden bazı rektörlerin nasıl baş tacı edildiklerini, hatta bazılarının AKP kadroları ile yakın temasta olup, vekillik hayalleri içinde olduklarını duyuyoruz… Atatürkçü kadroları tasfiye için üzerlerinde kurulan baskıya direnemeyenler, telkinle yola getiremedikleri öğretim üyelerini kaçırtmak için kurumlarında onlarla uğraşacak kişilerle işbirliği yaparak tasfiye etme yoluna gidiyorlar.

Kimin ne dediği değil, ne yaptığı önemli… Ne mi diyorum: “Söylediğiniz değil, yaptığınızsınız… Sözleriniz yalnızca sizi kandırır, bizleri değil…” diyorum.
Bugünün konjonktürüne göre uydurulmuş “suç” kavramı ile suçlu muamelesine
tabi tutulanların, hukukun ve adaletin geri çağırılacağı gelecek süreçlerin kahramanları olacağını en iyi Atatürk’ün akıl ve bilimi önceleyen sözlerini yansıtan kurumlarda
yer alanların bilmeleri gerekir. Sayın Hilmioğlu’na, düşüncesi, söylemi, eylemi bir oluşunun vebali ödetilirken seyirci kalarak Atatürkçü olunmaz. Rektörlerin bir araya gelerek, rektörlük yapmış meslektaşlarının göz yumulamayacak durumda bırakılmasına insani ve vicdani olarak itiraz etmeleri gerekmektedir. Bu görev hepsine, (yurttaş olarak hepimize) ama en çok hekim kökenlilere düşmektedir.

Hasta bir insana bugünkü konjonktürü onaylamayan düşünceleri nedeniyle mesafeli durmak, ölüme ilerleyişine göz yummak insanlıkla bağdaşmaz;
hekimlik mesleği ile hiç bağdaşmaz.

  • Yapılması gereken, Sayın Hilmioğlu’nun hastalığının daha fazla ilerlemesinin durdurulması için özgürlüğüne kavuşturulmasıdır.

Bu yazı ile bana ulaştığında 5000 olan imza listesine 5001. imzayı atarken;
durumdan haberdar olup böyle bir talebi haksız bulacak tek bir vicdan sahibi olamaz diye düşünüyorum.

Umarım yanılmıyorum.

‘BABAM EŞREF BİTLİS’İ ABD ÖLDÜRDÜ’

Dostlar,
Yurtsever Jandarma Genel Komutanımız Şehir Org. Eşref BİTLİS,
oğlu Tarık Bitlis‘in anlatımına göre ve İTÜ Bilirkişi raporlarına göre,
uçağına sabotajla alçakça öldürüldü.
Tarık Bitlis, cinayetten ABD’yi sorumlu tutuyor..
İçimiz acıyor; Türkiye Cumhuriyeti bu onur kırıcı cinayetin üstüne gidemedi..
Ve bu gün cinayet 20. yılını tamamlayarak zaman aşımına girdi..
Türkiye neden böyle zaaf içinde oluyor, ulusal onurumuz inciniyor, gururumuz kırılıyor..
Bu zaman aşımı sorunu yasa ile kaldırılmalı ve iğrenç cinayet aydınlatılmalı..
Yurtsever Jandarma Genel Komutanımız Şehir Org. Eşref BİTLİS‘i şükran ve özlemle anıyoruz..
Esref_Bitlis
Sevgi ve saygıyla.
17.2.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
=========================================
‘BABAM EŞREF BİTLİS’İ ABD ÖLDÜRDÜ’

Zaman aşımının dolmasına günler kala, oğul Bitlis konuştu

Açıklama: ‘BABAM EŞREF BİTLİS’İ ABD ÖLDÜRDÜ’
Orgeneral Eşref Bitlis, MİT’in (SÖZDE) Ümraniye şemasında 2. sıraya yerleştirildi.
Oğlu Tarık Bitlis ise aynı soruşturmada araştırıldı.

Gözaltına alınan çalışma arkadaşlarına Tarık Bitlis’in ilişkileri soruldu.
ABD’li Çekiç Güç’ün PKK’ya desteğini “Kod adı Kale” raporuyla belgeleyen ve
17 Şubat 1993’te uçağına sabotaj düzenlenerek şehit edilen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis‘in oğlu Tarık Bitlis’le babasının ölümünün 20. yılında buluştuk.
Tarık Bitlis babasını kaybettiğinde 36 yaşındaydı.
Şimdi ise 56…
Aradan geçen yıllara karşın hiçbir şeyin değişmediğini söyleyen Bitlis “Bugünü karartan bir sistem geçmişi zaten aydınlatamaz.” diyor.

MİT İLGİLENMEDİ BİLE

Bitlis, MİT’in suikaste ilişkin hiçbir yazısı olmadığını ama aynı MİT’in Eşref Bitlis’i (SÖZDE) Ümraniye şemasının ikinci sırasına koyduğunu anlatıyor.
2008’de çevresindeki çalışanların (SÖZDE) Ümraniye soruşturması kapsamında gözaltına alındığını Bitlis ilk kez Aydınlık’a açıklıyor:

“Bir şey bulsalardı beni de Ergenekon için çağıracaklardı”

Tarık Bitlis’in açıklamaları şöyle:
Aydınlık:
Suikaste ilişkin kapsamlı bir araştırma yapılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
T.B.:
Bugüne kadar 20 sene boyunca konuyla ilgili 5 kitap yazıldı.
Her kafadan bir ses çıktı.
Ortada bir delil falan yok.
İşin tuhaf yanı bunun suikast olduğu söyleyenler olayı gazeteden okuduklarını söylüyorlar.
Buna Cumhuriyet Savcısı da dahil…
Emniyet ve MİT bu konuyla ilgili tek satır yazı yazmamış.
Arkasından zamanın MİT yetkilisi Mehmet Eymür ‘Benim haberim yok’ diyor.
Bir MİT yetkilisinin böyle bir konudan haberi yoksa adama gülerler.
Gülmüyorlarsa birinin çıkıp 93 yılında MİT’in işlerini sorgulaması lazım.
Bir şeyi araştırmak demek illa ki sonucunu bulmak değildir.
Araştırdığınızda şu yargıya varmanız lazım;
Failini bulamadık.
Mehmet Eymür görevini yapmamış.
Hiçbir mekanizma üzerine düşeni yapmamış, ya da saklıyor.

Eşref Bitlis suikast öncesinde tehdit alıyor muydu?

Sizin şahit olduğunuz bir olay var mı?
Aile içinde bir konuşma olmadı.
Pratikte bu tehdit Amerika tarafından zaten yapılmış.
Bir insanı eğer dünyanın en büyük gücü tehdit ediyorsa bunun ötesinde bir şey yoktur.
Olan bir tehdidin soruşturması bile yapılmamış.
Bu konuda Türk Silahlı Kuvvetleri ABD’ye ne yapmış?
Peki yaptığı çalışmalar nedeniyle Genelkurmay’dan uyarı alıyor muydu?
Hayır, söz konusu değil.
Kendisi hayatının her döneminde yasalar üzerinden çalışmış bir kişiydi.
Prosedür gereği hazırladığı rapor önce Genelkurmay’a sunuluyor.
Buradaki rahatsızlık Cumhurbaşkanı’na yansıyor.
Raporun başında da babam ‘Telefonda görüştüğümüz ve verdiğiniz emir üzerine
size de ulaştırıyorum’ diyor.
El altından vermek sözkonusu değil.

“ÖZAL ABD POLİTİKALARINI UYGULUYORDU”

‘Eşref Bitlis, Turgut Özal’la beraber Kürt sorununu çözecekti‘ deniyor.
Hatta ölümlerinin bağlantılı olduğu iddia ediliyor.
Sizce benimsedikleri politika aynı mıydı?
Eşref Bitlis ‘Amerikalıların faaliyetleri bu’ diyor.
Bu sırada Turgut Özal ne diyor?
Turgut Özal, Amerika’nın politikasının bölgede gerçekleşmesi konusunda tavır sergiliyor.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin başlangıcından beri uygulanan şeyleri yapmaya çalışıyor.
Eşref Bitlis’in raporunda bahsedilen tüm hususlar sonradan Türkiye’nin başına bela oldu.
‘Özal’la aynı görüşteydiler’ polemiği yanlış.
Görüş diye bir şey yok.
Eşref Bitlis tespit yapıyor.
Suikastın yaşandığı dönemde şüpheli olaylar yaşandı mı?
Bu detaylara ilgili merciler cevap vermek zorunda.
Yıllardır karargâha biri gelmiş deniyor.
Bana bir resmî kayıt gösterin.
Geçmişte de bugün de kurumların bu gibi konularda yaptığı araştırmalar beni vatandaş olarak tatmin etmiyor.

“BUGÜNÜ KARARTAN GEÇMİŞİ AYDINLATAMAZ”

AKP’nin ‘faili meçhulleri aydınlatacağız‘ söylemi sizce samimi mi?
AKP, CHP, BDP siyasi mekanizmalar.
Bu siyasi mekanizmaların şu anki konumu bu tür olaylarla yüzleşecek güçte değil.
Siz eğer geçmişi aydınlatmak için verdiğiniz çabada samimiyseniz sorarlar;
bugün ne yapıyorsunuz?
Düşen iki jet hakkında, Uludere konusunda hala susuluyorsa, bu bugünü karartmaktır.
Bugünü karartan bir sistem geçmişi zaten aydınlatamaz.
Gerçeğin ortaya çıkacağına ilişkin umudunuz var mı?
Eşref Bitlis’in faillerini bulunduğunu farz et.
Türkiye bunu dünyaya ilan edecek konumda mı?

‘Jandarma Genel Komutanı’mızı ABD öldürdü’ diyebilir mi?

ABD Adana konsolosunu sorgulayabilir misin?
Türkiye’nin yüzleşecek gücü yoktur.
Bunun ilacı bağımsızlıktır.
Bağımsız ülkeler kendi sorunlarla mücadele edebilirler.
Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana verilen mücadelenin devam ettiğini görüyoruz.
20 yıl önce rastlantıyla sağda solda çıktığında ayağa kalktığımız o haritaların şimdi gerçekleşme dönemindeyiz.
Bu anlamda vatansever herkesin Eşref Bitlis olayı hakkında bakış açısı geliştirmesi gerekir.
Bence gerçeğin zaman aşımı yoktur.
Gerçek hep bir yerde durur.

“TÜRK HALKI ONU DA ÇUVALI DA UNUTMADI”

Kamuoyunun %99’u bunun suikast olduğuna inanıyor.
Bana bir olay göster ki halkın %99’u hemfikir olsun, sağcısı da solcusu da.
Bu, bir generalin muvazzafken böyle bir raporun altına imza atabilmesinden kaynaklanıyor.
Türk halkının bunu unutmadı.
Kafaya çuval geçti.
Türk halkı bunu unutmayacak.
Milliyetçilikle alakası yok.
Halkın ana damar noktaları var.
Her ne kadar umutsuz gibi yaşasak da, en büyük umut bağımsızlığa karşı halkın gerektiği zaman verebileceği mücadele.
Eşref Bitlis olayı bu anlamda bir ışıktır.
Bu halk unutmuyor.
Darbe yaptığı apaçık ortada olan kişiler tutuksuz yargılanırken, darbe yapmaya teşebbüs suçlamasıyla komutanlar tutuklu yargılandı ve ceza aldı.

Balyoz davası konusunda ne düşünüyorsunuz?

Darbeleri sorgularken şuna bakmak lazım;
bütün darbeler, 27 Mayıs dışında, emir komuta zincirinde yapılmıştır.
Hazırlıkları da dahil.
Kenan Evren‘i yargılarken bu kriteri alıyorsun.
Bu döneme geldiğinde yine aynı yöntemi kullanman lazım.
O zaman en üsttekine Genelkurmay Başkanlığı’na sor.
Sen astsubayla, yüzbaşıyla niye uğraşıyorsun?
Genelkurmay Başkanı itiraf ediyor ‘benim altımdaki kadrolar bunu yapıyorlardı’ diye.
O zaman sorarsın ‘Sen ne iş yapıyordun o sırada?’
Örgüt diyorsun.
Örgütün başı binbaşı, kıçı general olmaz ki.

“ÖZEL KASASI AÇILIRKEN ORADAYDIM”

Eşref Bitlis’in özel bir el yazısı mektubu ya da notu var mı size?
Rahmetli el yazısıyla hayatı boyunca iki sayfa not tutmamış herhalde.
Çalışma odasına girdik.
Bir hatıra olsun diye baktım.
Bir tek satır yok.
Babamı evde çalışırken görmedim.
Karargahtaki odasından size gelen oldu mu?
Oldu.
Bir çuval fiş geldi.
Resmi görevli olarak gittiği yerlerde içtiği çaydan, yediği simide kadar aldığı fişler.
Odasında bir kasa vardı.
Anahtarı kayboldu kazada.
Beni çağırdılar.
Kaynakla açacaklar.
Ben çok heyecanlandım.
Jandarma Genel Komutanı’nın kasasından ne çıkabilir bir düşünün.
O kadar karışık olaylar olmuş.
Açtık, bir kese çıktı.
‘Meltem’in takıları’ yazıyor.
Kız kardeşim evlendikten sonra takılanları annem babama vermiş kasaya koysun diye.
Altta bir kutu çıktı.
Eskiden araba cilalamak için dönen makineler vardı.
Babam da çok severdi arabayla oynamayı.
Bir tane o makineden çıktı.
Bir Fransız kanyağı çıktı.
Bir kutu çikolata çıktı.
Başka da hiçbir şey çıkmadı.
Benim hayatımın en mutlu anı oydu.

Eşref Bitlis nasıl bir babaydı?

İnsan olarak iyi ki tanışmışım dediğim biri.
Yanında sürekli bir şeyler öğrenebileceğim bir yapısı vardı.
Hayatta neyi doğru yapabilmişsem onun yaklaşımından kaynaklandığını hissediyorum.
Lisedeydim.
Okula gitmediğinde ailen mazeret imzalardı.
Beni çağırdı ‘Şu benim imzam.Öğren.
Kaç gün devamsızlık hakkın olduğunu bil.
Ben mi tutayım hesabını?’ dedi.
Ben hayatımda hiç okul kıramadım. (SÖZDE) ÜMRANİYE’DE ARAŞTIRILDIM

Eşref Bitlis’in isminin MİT Şeması’nda 2. sırasında olması hakkında
ne düşünüyorsunuz?

Eşref Bitlis ölmeseydi belki de Silivri’nin en yaşlı müdavimlerinden olacaktı.
Hangi Eşref Bitlis?
Şu anda kamuoyunda vatanını seven, bağımsızlık gereken herşeyi yaptığı bilinen Türk subayı.
Demokrasi düşmanlığı iddiasına cevap vermek zorunda kalacaktı.
Muhsin Yazıcıoğlu, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Uludere hepsi ayrı platformda.
Sistem bunların hepsini alıp Ergenekon’a bağlıyor.
Ve o hiçbirşey bilmeyen MİT Eşref Bitlis’i alıyor, Ergenekon’un ikinci sırasına koyuyor.
Hilmi Özkök‘ün 2003’te annenize ‘Tarık neden Doğu Perinçek’le görüşüyor, bu işleri bıraksa ya’ dediğini söylemiştiniz.
Konunun üzerine gitmenizi engellemek mi istiyordu?

Bu sözü şu yüzden anlattım;
2003 yılındaki Ergenekon Şeması’nda Eşref Bitlis’in adı geçmiş ki, bir aile toplantısında benden bahsediliyor.
Ergenekon’la ilgili bir süreç.
Ben bir fizyoterapistim.
Bir Genelkurmay Başkanı’nın bir devlet memurunun kiminle görüştüğünü bilmesi saçma bir olaydır.
Neden?
Birinin Genelkurmay Başkanı’nın önüne ‘Tarık Bitlis onunla görüşüyor’ diye bir şey götürmüş olması lazım.
‘Tarık niye bunlarla görüşüyor?’ diyor.
Kimsenin haddine olmayan bir tavsiye.
Benim verdiğim tek mücadele Eşref Bitlis cinayetinin Turgut Özal’da olduğu gibi abuk subuk noktalara çekilmemesi.
Cinayetin ardından yaşadığınız tuhaf bir olay oldu mu?
Bir kere evime birileri girdi.
Hiçbir şey almadan çıktı gitti.
Hangi yılda oldu?
2011 gibi…
Dava başlamadan önce ya da sözde Ergenekon şemasının hazırlandığı 2002 tarihinde başınıza gelen bir olay oldu mu?
Etrafımdaki insanlar sorgulandı.
Daha tuhaf ne olabilir?
Ben Özel Sporcular Spor Federasyonu başkanıydım.
2008’de federasyonun yönetim kurulunu ve sekreterini Ergenekon kapsamında alıp götürdüler.
Bir şey bulsalardı beni de Ergenekon için çağıracaklardı.
Bunu anlatmak için Özkök Paşa’nın ismini vurguluyorum.
Çünkü 2003 yılında MİT’in yolladığı raporun içinde Eşref Bitlis’in adı var.
Bağlantı oradan bana gelmiş olabilir.
MİT Eşref Bitlis’in ölümüne dair savcı sorduğunda hiçbirşey bilmiyor ama adını şemanın ikinci sırasına yazıyor, bir de beni araştırıyor.
Peki bunları nereden biliyor?
Onlara neler sorulmuş?
Sizinle mi ilgili sorular sorulmuş?
Tabi ki. ‘İlgisi var mı?’ şeklinde sorular sorulmuş.
Gece emniyete alıp sabaha kadar benimle ilgili sorular sormaları normal mi?
Siz ifade verdiniz mi?
Hayır.
Bana hiçbir şey sorulmadı.
=============================
Haber:Irmak METE
Fotoğraf:Tuğçe YILDIZ
Kaynak:AYDINLIK

Atatürk Türkiye’dir; Türkiye Atatürk.