Etiket arşivi: Atatürk Hayatta en hakiki mürşit bilimdir

KIZ-ERKEK YURDU İÇİN AYDA 10 TL KATKI

Eğitim, İnsan, Ulus, Devlet

Prof. Dr. Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com
Samsun Atatürk Kültür Vakfı Ynt. Krl. Bşk. Yrd.

KIZ-ERKEK YURDU İÇİN AYDA 10 TL KATKI

Eğitime verdiği önemi, daha Sakarya muharebeleri sürerken eğitim kurultayı düzenleyerek gösteren Atatürk’ün, şu anlama gelen bir özdeyişi vardır:

“Eğitimdir ki ya özgür birey/yurttaş, onurlu/başı dik bir ulus, bağımsız ve kalkınmış bir devlet; ya da mürit/ köleleştirilmiş insan, ezilen/hor görülen tutsak bir ulus, sömürge durumuna düşmüş ve geri kalmış bir devlet yaratır”. Ve birinci tür bir eğitim için öğretmenlere seslenmiştir:

“Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür insanlar istiyor.”

Samsun’da yaptığı bir söyleşide, kendisini mürşit olarak tanımlayan öğretmenlere,

“Türk ulusu bugüne dek onun bunun peşinden giderek büyük yıkımlara uğramıştır. Bundan sonra ben de dahil, kimsenin peşinden gitmeyin, yalnız aklı ve bilimi rehber edinin, hayatta en hakiki mürşit bilimdir.” demiştir.

Bu tür bir eğitimin kendileri için yaşamsal bir tehlike olduğunun bilincinde olan iç ve dış sömürücüler, her zaman el ele vererek ikinci tür eğitim için fırsat kollamışlardır. Atatürk’ten sonra devleti yönetenlerin aymazlık, sapkınlık ve hatta hainlik içinde olmaları nedeniyle yakaladıkları fırsatları değerlendirerek adım adım amaçlarına doğru yürümüşlerdir.

ABD ile 1948’de yapılan Marshall yardım anlaşmasında bulunan dayatmalardan da yararlanarak Köy Enstitüleri ve halkevleri kapatılmış, din dersleri, imam okulları ve Kuran kurslarıyla eğitim akıl ve bilimden uzaklaştırılmış, özgür bireyler yerine müritler yetiştirilmeye başlanmıştır.

Din tüccarı sömürücülerin mağduriyet edebiyatı yapmalarına inanmayın. 1950’den beri bunların bir ayakları hep iktidarda olmuştur ve askeri darbeler dönemi de dahil, her zaman korunup kollanmışlardır. Amaçlarına erişmek için dernekler, vakıflar kurmuşlar; devletin de desteğini sağlayarak yurtlar, okullar, dershaneler açmışlardır.

Devlete ait Vakıflar Genel Müdürlüğü yurtları, yetiştirme yurtları ve yatılı bölge okulları gibi yoksul çocukların kaldığı yerlere adamlarını yerleştirerek, yıllardır devlet olanaklarıyla kendi iktidarlarının kadrosunu oluşturacak müritler yetiştirmişlerdir.

AKP iktidarı çıkardığı yasalarla bu tür vakıflara yapılan bağışların vergiden düşürülmesini sağlamış, bu şekilde devletin gelir kaynakları buralara aktarılmıştır. Sonuçta, Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun, yani devletin yurtlarının yatak sayısından daha çok tarikat ve cemaat yurtları, pansiyonları, nur evleri Türkiye’yi kaplamıştır.

200 KİŞİLİK YURT AÇTIK

Bu gidişe karşı, konuşmak ve sızlanmakla bir yerlere varılamayacağına inanan bir avuç insan Samsun’da bir araya gelerek Samsun Atatürk Kültür Vakfı adında bir vakıf kurduk.

Doğal olarak bizim vakfımızın, iktidarın diğer vakıflara sağladığı nimetlerden yararlanması söz konusu değil. Ayrıca iktidara şirin görünmek için bize yardım eden de yok. Tersine iş çevreleri bizden uzak durmakta yarar görüyor.

Tüm bu elverişsiz koşullara karşın, uzun uğraşılardan sonra, 100 kız ve 100 erkek öğrencinin yararlanabileceği bir yurt açmayı başardık. Ancak yurtları işletmekte zorlanıyoruz. Konuştukları zaman mangalda kül bırakmayanlar çok. Fakat, büyük bir özveriyle çalışan bir avuç idealistin dışında elini taşın altına sokan yok. Oysa varsıllardan büyük bağışlar alamadığımız için, az miktarda bağışta bulunabilecek çok sayıda insana gereksinimimiz var.

3000 kişi ayda 10 lira verse işletme giderlerimizi karşılayabiliriz.

Herkes ayda 10 lira verebilir.

Sözümüz kendilerine Atatürkçü, çağdaş, halkçı, laik, Cumhuriyetçi, demokrat, liberal, aydın, özgürlükçü ve benzeri sıfatı yakıştıranlara.

Ülkenin, çocuklarının veya torunlarının geleceğinden endişe edenlere.

Gün, konuşmak dışında bir şeyler yapılabileceğini gösterme zamanı.

Bankanıza, kredi kartınızdan veya aylığınızdan her ay en az 10 TL’nin vakfımız hesabına aktarılmak üzere, otomatik düzenli ödeme talimatı vermeniz yeterli.

Uzatın ellerinizi…

Ellerinizi taşın altına sokmanıza gerek yok, değsin yeter.

Birliğin gücü onu havaya kaldıracaktır.

Banka Hesap Numaralarımız:
İş Bankası Samsun Gazi Şubesi (7304): Hesap No: 0508334;
IBAN: TR61 0006 4000 0017 3040 5083 34

Vakıfbank Samsun Merkez Şube (044): Hesap No: 0015 8007 2937417 29;
IBAN: TR90 0001 5001 5800 7293 7417 29

Cumhuriyet Bilim Teknik 07.09.2012

CEHALETE KARŞI BİLİM

Cumhuriyetimizle yaşıt, bilge insan Dr. Alie Nejat Ölçen’e, AYDINLANMAYA katkıları ve Mustafa Kemal Atatürk’e sahip çıktığı için şükranla. 4.8.12
Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

CEHALETE KARŞI BİLİM

Dr. Ali Nejat Ölçen

Adından söz etmeyeceğim bir kişinin “26 Temmuz 2012 günlü internette dolaşan iletisinde:

“Hayatta en hakiki mürşit denilen bilim zanlarını” söyleyen yalancı, şarlatanmış..

biçimindeki sözü, o kişinin cahil mi, nankör mü, art niyetli mi, yüreğinde yuvalanmış kinin dışa vurumu mu artık merak etmiyorum. Yaz¬dıkları arasında bir tümce şöyle:

“Bilim ıspanakta demir olduğunu açıklamış, meğer bilim yalan söylüyormuş,
ıspanakta demir yokmuş”.

Hiçbir kimya ya da tıp kitabında ıspanakta demir olmadığına ilişkin tek bir tümceye rastlayamazsınız. Ağaçların yapraklarında bile demir iyonları var. Kanımızdaki alyuvarlarda “hemoglobin” bulunması demir iyonlarını oksijen ile birlikte taşımakta oluşundandır.1 Karbon ve demir, yaşamın özüdür, olmazsa olmaz koşuludur. Hemoglobinin bu işlevini 1840 yılında keşfeden kişi “iman”ı olmayan Hünefeld, E.L. adındaki İslam dışı biridir.2

Bu yazdıklarıma inanmayacaksa o kişi ıspanak yaprağını bir kimya laboratuvarına götürüp bünyesinde ne miktar demir olduğunu öğrenebilir. Çünkü cehalet ancak ölçmeyle, hesaplamakla, yani bilimle, bilgiyi sorgulamakla giderilir, bunun başka yolu yok.
Bilim en gerçek yol göstericidir, o nedenle. Bu ilke İslam ülkelerinin duvarlarından içeri girmeli ki, kendisini emperyalizme karşı koruyabilsin. Birbirlerini öldürmekten vaz geçebilsinler. Ispanak yemeleri mi gerekir, Temel Reisi örnek almalılar.

Kişi, “bilim en hakiki mürşittir” ilkesine karşı çıkmak için güzelim ıspanağa iftira ediyor. Bilim demiş ki, ıspanakta demir var; sonra demir olmadığı anlaşılmış (mış!). Bilim yanılmış, o halde “mürşit” olamazmış! Mustafa Kemal Atatürk’ü “şarlatan” olarak nitelerken üç yanlışlık çukuruna düştüğünün farkına varamıyor o kişi.

Bir : Ispanak dahil her canlıda demir var.

İki : Ispanakta demir olmadığı savı yanlış.

Üç : Mustafa Kemal Atatürk’ü “şarlatan” olarak nitelemek de cehaletin, nankörlüğün, körlüğün, kindarlığın, art niyetin ve de gerçekleri tersyüz etme sapkınlığının ürünü. Belki de cehalet, Cumhuriyete saldırının aracı olarak kullanılıyor kim bilir?

Atatürk’ün emperyalizmin işgalinden kurtardığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne
Libya’dan kalkıp gelen pederine bu kişi sormalıydı :

Mustafa Kemal Atatürk’ün yasalarından yararlanarak şimdi emekli aylığı almaya
hak kazanıyor muyum, diye. Halkımız “besle kargayı oysun gözünü” sözünü boşu
boşuna söylememiş!

O internette dolaşan iletisinde, cehalet yarışına çıkmış olmalı ki, iki tümcesinin ikisi de anlamsız ve yanlış. Şöyle diyor:

İnancınızı yitirdiğinizde bilimin kafiri olursunuz.
Bilim; dini, bilime iman etmek demektir.

Al bu iki tümceden birini vur ötekisine.

Pastör, Koch, Galileo Galilei, Newton, Kepler, Einstein, Max Planck “bilimin kafirleri” O’na göre. Çünkü hiçbirinin iman’la ilgisi yok. Hatta bilime imanları da yok. Niçin olsun? Bilimin dini de imanı da yoktur. Bilim soru sorar yanıt arar,
yanıt ararken de hiçbir iman’a kendini kaptırmaz. Yalnızca gözlem ve deney yapar, ölçer, hesaplar; ulaştığı sonucu bile sorgular, acaba doğru mu yanlış mı?

Bilim budur ve onun kendine özgü yöntemi vardır o yöntem hiçbir ön yargıya inanmamayı koşul görür. Laboratuvara girerken cübbesini kapı dışında bırakır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “en hakiki mürşit bilimdir” sözünü “şarlatanlık” olarak niteleyen kişi için böylesi bir yanıtı hazırlamaya gereksinim duydum. Ülkemizde Mustafa Kemal ve devrimlerini karşısına almaya yeltenenlerin buna güçlerinin yetmeyeceğini
AKP dahil bir gün görecekler ve tarihin çöplüğünde unutulup gidecekler. Çünkü Mustafa Kemal’in devrimleri geleceğin ışığı, bunların yöntemleri geleceğin karanlığıdır.
Bütün çağlar aydınlığa doğru koşmuş, karanlıkları karanlıkta tarihin çöplüğüne bırakmıştır.

Eğer akılları eriyor ve güçleri yetiyorsa aşağıdaki sorularıma yanıt versinler:

1.Bilim en gerçek yol gösterici olmasaydı, e-mail iletilerinizin dolaştığı bilgisayarlara sahip olabilir miydiniz? Mustafa Kemal Atatürk’e saldırı için kullandığınız o bilgisayarı, imanı olan kişiler mi keşfetti?

2.Bilim en gerçek yol gösterici olmasaydı, cam kutu, dünyayı hem de renkli olarak odanızda ayağınızın dibine getirebilir miydi?

3. Bilim gerçek yol gösterici olmasaydı, bilgisayarın tuşuna bastığında renkli bir fotoğrafı dünyanın öteki ucuna bir saniyede iletebi¬lecek miydiniz?

4.Bilim en gerçek yol gösterici olmasaydı, düğmeye dokununca odan aydınlanır mıydı?
AKP denilen adaletsiz ve kalkınmasız partinin simgesi olan ampul kimin icadı?
Gavur dediğiniz Edison’un lambası AKP’nin simgesi! Utanılası çelişki değil mi bu?

Bırak Mustafa Kemal ile O’nun yarattığı devrimleri küçümsemeyi, iktidarperesleri eleştirin yüreğiniz var, cesaretin kırıntısı varsa?

5.Bilim en gerçek yol gösterici olmasaydı, minarelerde o gavur dediğin ülkenin keşfettiği mikrofonlar, namazını kıldığınız ezanı iletir miydi?

6.Bilim en gerçek yok gösterici olmasaydı, uçağa, otomobile değil deveye binecektiniz bir yere gidebilmek için.

7.Bilim en gerçek yol gösterici olmasaydı, hekime gitmeyecek ve üfürükçü kadınların kapısında bekleyecektiniz. Bilim en gerçek yol gösterici olmasaydı dökülen dişlerinizin yerine protezi ağzına kim takacaktı?

Kök hücre ile senin bir benzerinin klonlanmasına nasıl engel olacağını düşün!
Düşün ve aşağıdaki soruma yanıt ver:

Yukarıdaki keşiflerin hangisini senin imanına sahip olanlardan biri başarabildi?

İşte zihninize uygun bir örnek:

Suudi Arabistan’da bilim hala en gerçek yol gösterici olamadığı için¬dir ki, o diyarda Diyanet İşleri Başkanı Bin Baz, ortaçağ kafasını omuzlarında taşımakta:

“Doğudaki dağları batıda batıdaki dağları doğuda görürdük, eğer dünya dönseydi..” diyebilmektedir.

Demekle de yetinmiyor bunu “fetva” olarak açıklıyor.
O kafada iman var fakat bilim yok. Bilime kapalı, cehalete açık.

İslam dünyası eğer Mustafa Kemal Atatürk yolunda ilerleyerek bilime kapılarını açabilmiş olsaydı, emperyalizmin güdümüne girmez ve emperyalizmin silahlarıyla birbirini öldürmeye başlamazdı. Bin yıl önce Batı’yı bilimle aydınlatan İslam dünyası, nasıl oldu da bilime kapandı? Mustafa Kemal’in Cumhuriyetine ters düşeceğinize
bu soruya yanıt arayınız.

Saddam’ın işgalinden Kuveyt’i kurtaran ABD askerlerinin postallarını öpen iman sahibi kişileri TV ekranlarında görünce hicabınızdan yüzünüz kızarmadı mı?

Ve sen, Mustafa Kemal Atatürk’e şarlayan diyen adam!
Libya’ya gidip, bir zamanlar kölesi oldukları Kaddafi’yi parçalayan iman sahiplerinin elinden niçin kurtarmadın?

Şimdilik bu kadar.

Saygılarımla. 30 Temmuz 2012

Dr. Ali Nejat Ölçen

Dip notlar :

1. Haemoglobin is the Iron-containing oxygen- transport metallo-protein in the red cells of all vertabrates.. (en.wikipedia.org/wiki/heamoglobin)
2. Hünefeld, F.L. Die Chemismus in der thierischen Organization, Leipzig, 1840.
(The oxygen carrying protein heamoglobin was discovered by Hünefeld in 1840)