Etiket arşivi: Atatürk düşmanı

ERDOĞAN BİR DAHA CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAMAZ

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..
Bkz. Anayasaya karşı hile! | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM)

Bölüm 1               :
Anayasamızın 101’nci maddesi; “Bir kimse en fazla İKİ DEFA Cumhurbaşkanı seçilebilir” der.

Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te ilk defa Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
(Yüksek Seçim Kurulunun 12 nci Cumhurbaşkanı Mazbatası) https://i.hizliresim.com/hxapq5c.jpeg

Aynı Erdoğan, 24 Haziran 2018 yılında İKİNCİ DEFA Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
(Yüksek Seçim Kurulu’nun 13 üncü Cumhurbaşkanı Mazbatası) https://i.hizliresim.com/9jvu5tj.jpeg

  • Bu durumda, Erdoğan 3 üncü kez Cumhurbaşkanlığı seçiminde ADAY OLAMAZ!

Anayasamızın 116 ncı maddesi ise “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından SEÇİMLERİN YENİLENMESİNE karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı BİR DAHA ADAY OLABİLİR demektedir. Burada dikkat edilmesi gereken konu Meclisin “Seçimlerin Yenilenmesine” karar vermesi şartıdır.

Seçimlerin yenilenmesi için YSK’nın verdiği en son karar, 31 Mart 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin “YENİLENMESİ KARARIDIR” Bu kararda, seçimi kazanan İmamoğlu’na verilen MAZBATA, YSK tarafından iptal edilmiş ve SEÇİMLERİN YENİLENMESİNE karar verilmiştir.

Eğer TBMM Seçimlerin Yenilenmesine karar verirse, YSK’nın önce 13’üncü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mazbatasını iptal etmesi gerekir. Bu durumda 24 Haziran 2018’den bu yana yapılan tüm işlemler, atılan imzalar, örtülü ödenek harcamaları tartışmalı hale gelecektir. (AS : Hayır, TBMM buna yetkili değil. Bu yetki tekil -münhasır- olarak YSK’nin. TBMM’nin “seçimlerin yenilenmesi” kararı “erken seçim” ile eşdeğer.)

TBMM “Erken Seçim” kararı alırsa, Erdoğan aday olamayacaktır. Çünkü Anayasamızda, “Erken Seçim” değil, “Seçimlerin Yenilenmesi” yazmaktadır.
TBMM “Seçimlerin yenilenmesine” karar verse bile Erdoğan yine CB Adayı olamayacaktır.
(AS: TBMM’nin “Seçimlerin Yenilenmesi” kararı “Erken Seçim” ile eşanlamlıdır..)
Size sunulan iki adet Mazbata bunun kanıtıdır.
Eğer YSK, tüm bu şartlara rağmen (koşullara karşın) Erdoğan’ın adaylığına izin verirse, “Anayasayı İhlal Suçu” işlemiş olur ki, YSK’nın tüm üyeleri yargılanmaktan kurtulamaz…

  • Sonuç : Erdoğan CB Adayı Olamaz. Kararımız Yasal ve Net!

Bölüm 2              :
6’lı İttifakın iki önderi Kılıçdaroğlu ve Akşener, “Erdoğan’ın mağdur olmaması” gibi saçma bir gerekçe için, seçimlerin 14 Mayıs 2023’e alınabileceğini, böylelikle Erdoğan’ın aday olmasının önünü açacaklarını ısrarla söylemektedirler. (CHP Sözcüleri; en son CHP İstanbul Mv. Gökhan Zeybek, İYİ Parti Mv. ve Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray’ın Uğur Dündar’a verdiği röportaj)

Bu durum anlaşılabilir değildir. Anayasamız, Erdoğan dahil hepimizi bağlar. Anayasa emirlerine uymak ne zamandır mağduriyet sebebidir ki? Yoksa “Bu Anayasa Erdoğan’ı bağlamaz” diye bir hüküm mü var?
21 sene Türkiye’yi babasının takası gibi yöneten biri, niçin mağdur olsun ki?
Ayrıca Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti, neden ısrarla 14 Mayıs 2023 tarihini söylerler?

Bildiğiniz gibi AKP-MHP’nin birlikte hazırladıkları ve Cumhur İttifakına en az 50 MV daha kazandıracak “Yeni Seçim Kanununun” yürürlük tarihi 6 Nisan 2023’tür. Bu tarihten sonra yapılacak bir seçim AKP’ye 50 MV ikram etmektir.

  • 6’lı Masa, AKP’nin taşeronu mudur?

TBMM – YSK ve 6’lı İttifak veya 35-40 tane SATILIK Milletvekili, Anayasayı yok sayan bu kararı verir ve Erdoğan CB adayı olursa, neden CHP ve İYİP daha fazla MV çıkarabilecekleri mevcut yasa ile kendi yararlarına, Cumhur İttifakının zararına olacak “şu anki Seçim Kanunu” ile seçim istemezler?”

Erken Seçim denen yasa tanımazlığı yapacaksanız, niçin Şubat veya Mart ayında yapmazsınız? Deniz Baykal’ın, “Erdoğan’ın seçilme yasağını kaldırmasının yeni formatını mı Türk Milletine dayatacaksınız?

Önümüzdeki haftalarda, kimlerin “Emperyalist patronlarının emrine uyup, Light AKP rolüne soyunacaklarını” beraberce göreceğiz!

Sonuç              :

  • AKP ve Erdoğan devri bitmiştir.
  • Sıra, Atatürk Düşmanı Light AKP’ye gelecektir!
  • Kararımız Yasal ve nettir.

Rahat uyu Atam! Öz evlatların nöbettedir…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 11 Kasım 2022.
=========================================

Dostlar,

İlkesel olarak Sn. Serdaroğlu ile aynı düşüncedeyiz.
Aşağıdaki düşüncelerimizi 17 Ekim 2022’de web sitemizde paylaşmıştık, yineleyelim :
(Anayasaya karşı hile! | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM)

“Mağduru oynamasın” ve / veya bu iklimle RTE aday olursa oylarımız artabilir… varsayımı ile Hukuk kurban edilemez. Anayasanın ilgili 2 maddesini fıkralarıyla aşağıda veriyoruz :

Anayasa md. 101/2 : “Bir kimse en fazla İKİ DEFA Cumhurbaşkanı seçilebilir.”

Anayasa, bir kişinin üçüncü kez aday olabilmesi için tek bir ayrık (istisnai) durum tanımlıyor:

Anayasa md. 116/3) “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi.”

Sn. Serdaroğlu’nun yazısında ayraç içinde verdiğimiz üzere; ayrıldığımız yer şu :

TBMM’nin “Seçimlerin Yenilenmesi” kararı “Erken Seçim” ile eşanlamlıdır. YSK’nin usulsüzlük temelli “seçimlerin yenilenmesi” kararı ile aynı sonucu doğurmaz; salt erken seçime gidilir.

Sözcük oyunları ile Erdoğan’a 3. kez CB adayı olma yolu açılamaz. Bu durum çok net ve kesindir.
Durum çok nettir, kafa karıştırılmasına izin verilemez.
**
6 Nisan 2022’de Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve seçim sisteminde önemli değişiklikler getiren, ülke barajını %10’dan %7’ye düşüren ve büyük partilerin yararına (lehine) kurallar içeren 7393 sayılı yasal düzenleme, ancak 6 Nisan 2023 sonrası yapılacak bir genel seçimde uygulanabilecektir (Anayasa m. 67/son).

Cumhur ittifakı, kurguladığı bu avantajdan yoksun kalmak istemez elbette. Bu düzenleme, Anayasa Mahkemesince CHP’nin başvurusu üzerine, Anayasaya aykırı bulunmayarak hukuk düzenimizde yerini almıştır. AKP-MHP’nin seçimi öne alma girişiminde bulunmamaları biraz da bu yüzdendir. 18 Nisan 2023, erken seçim takviminin “biçimsel olarak” başlatılmasının son günüdür. Ancak böylesi bir yönelim asla gerçek anlamda erken seçim olmayacaktır.

Hukuk – Anayasa tanımazlığı 20+ yıldır belgeli bir parti ve yöneticisine hak etmedikleri kimi ödünleri vermeye hele hukuku çiğneyerek ve ülkenin geleceğini tehlikeye sokarak.. hiç kimsenin kesinlikle hakkı yoktur.

Üstelik 3. kez ve TEK ADAM ucube rejiminin olağanüstü  sultanlık yetkileriyle Cumhurbaşkanlığı ?!??!! Neden, niçin, bulunmaz Hint kumaşı mıdır Bay RTE?
Diploması bile ortalıkta yokken.. Türkiye bunları asla hak etmiyor.

ABD’de neden Başkanlık en çok 2 dönem, 4+4=8 yılla sınırlı örneğin??
***
2017 şaibeli / hileli Anayasa değişikliği bir geçiş hükmü koymamış ve Erdoğan’ın yararına (lehine) yorumlanabilecek ayrık bir düzenleme de getirmemiştir.

Buna ek olarak, değiştirilen, 1982 Anayasası’nın tümü değil, kimi hükümleridir.

Dolayısıyla yeni bir anayasa” söz konusu olmayıp, 1982 anayasası yürürlüktedir.

10 Ağustos 2014’te gerçekleşen ilk Cumhurbaşkanlığı seçimi “bir başka Anayasa” kapsamında değildir. Erdoğan, 24 Haziran 2018’de 2. kez Cumhurbaşkanı seçilmiş ve bu seçim de halen yürürlükteki 1982 Anayasasının 6771 sayılı yasa ile yapılan değişklikleri bağlamında olmuştur.

  • Erdoğan’ın 3. kez aday olması anayasal olarak
    KESİNLİKLE O – LA – NAK – SIZ – DIR!

Ancak, TBMM Başkanı ve Adalet Bakanı siyaset psikolojisi bakımından ön almak için kurgulu iletilerle hiçbir sorun olmadığını, 3. kez adaylığın meşru (yasal ve hukuksal olmadan da öte!) olduğunu ileri sürmektedirler ve muhalefet Anayasaya açıkça aykırı bu çıkışlara ne yazık ki sessiz kalmaktadır!?

  • Sorun çıkarmayalım, aday olsun, nasılsa sandığa gömeriz yaklaşımı hukuk dışı ve ilkesizdir, çok büyük bir politik kumardır.
    Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.
    Hukuk (yasalar) önünde herkes eşittir (Anayasa md. 10).

Bu bağlamda şimdiden hazırlık yapılmalı ve seçenek planlar geliştirilmelidir. Son sözü YSK (Yüksek Seçim Kurulu) söyleyecektir. Cumhurbaşkanı adayları koşulları yerine getirerek YSK’ye başvuracak ve bu Anayasal Kurul, seçime katılabilecekleri belirleyerek kamuoyuna duyuracaktır. YSK’nin bu bağlamdaki yargısal kararı kesindir ve başka hiçbir makama, Anayasa Mahkemesi dahil, başvurulamaz (Anayasa md. 79/2). (Geçmişte bir başvuruyu AYM, yetkisizlik gerekçesiyle reddetmiştir).

  • YSK’nin, Erdoğan’ın 3. kez aday olabileceğine karar vermesi
    bir hukuk kırımı (katliamı) hatta apaçık SİVİL DARBE olacaktır!

Ardından da seçimde engellenemeyecek hileler, Devlet gücü ve atı alanın Üsküdar’a / Üsküdar’ı bir kez daha geçmesi.. Türkiye bunu kaldıramaz.

Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dinci – teokratik bir şeriat devletine dönüşmesinin ve islami federasyon altında parçalanmasının kapılarını ardına dek açacaktır.

Türkiye’nin geleceği ile kumar oynama hakkı hiç kimsenin olamaz!

  • Muhalefet, 6’lı Masa’dan daha geniş bir toplumsal tabanla,
    hazırlanan ve rap rap yaklaşan bu lanetli oyunu bozmak zorundadır.

Sevgi, saygı ve kaygı ile. 15 Kasım 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimci
Anayasa Hukuku Doktora Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

‘Mesafe ölçer’ gazeteciler

Zafer Arapkirli
Cumhuriyet, 19.6.20

‘Mesafe ölçer’ gazeteciler

Mevzuya girmeden önce, tarihin en iyi bilinen ama muktedirlerin özenle ve ısrarla unutturmak istedikleri bir gerçeğini hatırlatmak gerek:

Faşizm, gezegenimizin tamamında insanlığın başına bela olmuş ve olabilecek en şiddetli ve en aşağılık terör yöntemidir. Hepimizin özellikle de medyanın aramıza “mesafe koymamızı” gerektirecek en tehlikeli şey de faşizmdir.

Bu gerçeği bir kenara koyduktan sonra devam edelim.

Geçen hafta içinde bir televizyon yayınında, konuklardan birinin sorusu üzerine gündeme gelen bir tartışmaya değinmek istiyorum. TV’lerin haber yayınlarında ya da tartışma programlarında “filanca ya da falanca partinin sözcülerine yer vermek, mikrofon tutmak, görüşlerini dile getirmelerine olanak sağlamak, tartışmalarda taraf olarak bulunmalarına izin vermek” için kıstasımız ne olmalı? Adını da koyalım. Halkların Demokratik Partisi (HDP) sözcülerinden söz ediyoruz.

Bunun yanıtını, sözünü ettiğim programın sunucusu ve başka ekran yüzleri (mealen) şöyle verdiler:

“Terörle aralarına mesafe koymadıkları için onları çağırmıyoruz. Buna da hakkımız var. Zaten biz kamu yayıncısı (TRT’yi kastediyor sanırım) değiliz. Özel sektörüz. İstediğimizi ekrana çıkarma, istemediğimizi uzak tutma hakkına sahibiz. Keyfimizin kâhyası değilsiniz…”

Bu savunmanın bir değil birden fazla sorunlu ve hatta “ayıplı” tarafı var.

  1. Bir siyasi partinin, üstelik 6 milyon civarında oy almış, bundan önceki seçimlerde de bir aşamada 80’e yakın milletvekili ile TBMM’ye girmiş, Meclis’in başkan vekilliklerinden birini elde etme hakkına sahip, komisyonlarda üyeleri bulunan yasal bir siyasi partinin“Kime, neye, nereye, ne kadar mesafeli, ne kadar mesafesiz olduğu”meselesi tartışmaya açıktır. Benim de zaman zaman “gereken mesafeyi koymakta yetersiz kaldıklarına inandığım” bu siyasi partiyi (HDP) bu nedenle “aforoz” etmek, yayınlara çıkarmama “cezası” vermek, seçmen kitlesi ile arasına girmek, gazetecilerin kendi başlarına karar verecekleri bir durum olamaz.

Üstelik program sunucularına (iyi kötü bu meslekte bu görevi yaparken epey kilometre yapmış bir gazeteci olarak yazıyorum bunu) hiç düşmez. Kanalın patronu, yayın politikasını belirleyen yöneticileri (Medya grup başkanı, genel müdürü, yayın kurulu vs.) buna karar verip kendileri duyurur, izleyici profilini (raiting, tiraj vb.) küçültme ve tecrit (ve belki rezil) olma riskini de alarak bu tür bir ayrımcılık yapabilirler.

  1. Siyasetçilerin bu konuda değerlendirmeleri olabilir. Bu konuda siyasi rakiplerini suçlayabilir hatta“teşhir”etmeye çalışabilirler. Ama gazeteci, herhangi bir partinin mensuplarına bu saikle davranma hakkına sahip değildir. Çünkü o zaman sorarlar adama (kuruma, şahsa, şirkete) “Faşizm ile aranıza ne kadar mesafe koyuyorsunuz?” Gerici, dinci terörist zihniyete sahip, çocuk tecavüzünü (siz erken yaşta evlilik mi diyorsunuz?) savunan örümcek beyinli (kendine hoca moca sıfatı yakıştıran soytarıları kastediyorum – anladın sen onu) hokkabazlar neden zırt pırt ekranına çıkıyor? Neden onları “adam” yerine koyup bir de kahkahalı esprili yılışık seanslar düzenliyorsunuz?

Sorarlar adama, HDP dediğin partinin “arasına mesafe koymadığını” savunduğun eli kanlı terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan isimli “Baş terörist”in mektubunun, çok değil daha bir yıl önce, senin (ve herkesin) ekranlarından okutulma emrine (emirle okutulmadı diyebilir misin?) neden diren(e)medin?

Sorarlar adama, benim bile Twitter takipçimden daha az oy almış bir siyasi partinin lideri nasıl her gece senin ekranına çıkabiliyor?

  1. Bu ülkenin başına bela olmuş en azılı ve en ATATÜRK düşmanı, darbe kalkışmacısı, TSK budayıcısı, Cumhuriyet düşmanı, ihanet çetesi terör örgütüne ve liderine (FETO alçağından söz ettiğimi anladın değil mi?) ekranlarını boydan boya açarken, bu “mesafe koyma” kuralın niye işlemedi? Üstelik de yukarıda sözünü ettiğim bazı “ekran yüzü zevat”ın geçmiş sosyal medya paylaşımlarında hem FETÖ hem de Apo övgüleri dumanı üstünde duruyor, orada bir yerlerde.
  2. Faşizmin her türüne, dinci ve ırkçı şiddetin her türüne destek veren, hatta açık açık savunan, kendinden başkasına, başka millete, başka siyasi düşünceye tahammülü olmayan süzme faşistlere ekran kapılarını ardına kadar açarken, onları“kapıda”durdurup “mesafe ölçümü” yaptın mı hiç? Yapıyor musun? Yapacak mısın?
  3. Son olarak… Türkiye’nin siyaset ve demokrasi tarihindeki konjonktürel iniş – çıkışlar, öylesine tavır ve karar değişikliklerine gebe oldu ki, neden bunları unutmuş gibi rol yapıyorsunuz? Bunu da anlamak güç. Geçmişte, pekâlâ HDP’lileri en üst düzeyde ağırladığınız yılları inkâr edercesine böyle bir tavır içine giriyorsunuz. Bunu da kabul edelim… Yarın, yine gün olup devran döndüğünde, yukarılardan (en yukarılardan ve senin 11’inci katın üzerinden) emir gelip de “Akşam yayına filanca çıkacak, o masaya oturacak ve şu şu şu mevzularda sorular soracaksınız…” diye görev verildiğinde (Ya, evet, kimse sana öyle bir şey diyemez. Değil mi?) direnecek misin? Direndin mi? Biz mi duymadık? Kaç kere direnip, kaç kez, nerelerden kovuldun bu tavrın nedeniyle?

Kısacası…

Biz 40 kişiyiz. 40’ımız da birbirimizi biliriz canım kardeşlerim. Ve tabii, o kardeşlerimin muhterem yöneticileri ve patronları.

Öyle süslü püslü “Evrensel yayıncılık ilkeleri” gibi ağzınıza dilinize hiç yakışmayan kavramların arkasına gizlenip de demokratik düzlemde siyaset yapan insanlara kara çalmaya çalışmayın.

Sizlere oturup uzun uzun evrensel yayıncılık ilkeleri, terör, siyasi partiler onların terörle ilişkileri, aralarındaki mesafeler, IRA, Sinn Fein, Britanya, BBC, ITN, yazılı basın vesaire gibi başlıklarda ders anlatmaya vaktim ve enerjim yok şimdilik. Gerektiğinde onu da yaparız.

Ama öyle iddialı sözlerle kendinizi mahcup duruma düşürmeyin.

Gelin hep birlikte demokrasinin, demokratik düzlemlerde seçilmiş siyasetçilerin hukukuna saygı gösterip, teröre de faşizme de birlikte tavır alıp öyle gazetecilik yapmaya çalışalım.

Hani bu günlerde AVM’lerde kapılarda durup ateş ölçüyorlar ya. Sen de kapıda dikilip meşru siyasetçilere kendince abuk “Mesafe Ölçümü” yapma. Kendini zor durumda bırakma.

İşine gücüne konsantre ol.

Gerekirse stüdyoda, o siyasetçilere “evire çevire demokrasi ve mesafe” sorgusunu yap. Zaten işin bu.

Ama “kapı tutmak” yakışmaz gazeteciye.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 14 Kasım 2018

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 14 Kasım 2018

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Türküm, doğruyum, çalışkanım…
Varlığım Türk varlığına armağan olsun…

SAYIŞ
AKP’li belediyelerin yolsuzluklarını ortaya çıkaran Sayıştay İkinci Başkanı görevden alındı.
Fıtratından…

TİCARET
Son on yılda suç olayları % 434, fuhuş %734, uyuşturucu bağımlılığı % 678 artmış.
Dindar nesil mi, kriminal nesil mi demişlerdi?…

MAÇO
Nagehan Alçı Atatürk’ü “maço erkek” olarak yorumladı.
Vaho, yazıko…

ODUN
Sabah zurnası Ardıç,”10 Kasım’da genelevler de kapalı mıydı? Çocuktum bilmiyorum.” yazmış.
Yakın akrabalarından soracakları vardır mutlaka…

DİYANET
29 Ekim’de, 10 Kasım’da Atatürk’ü anmayan DİB Ali Erbaş; Atatürk düşmanı, Yunan işgali talibi Mısırlıoğlu’na “geçmiş olsun” ziyareti yapıp 10 Kasım’da DİB sitesinden yayımladı.
Erbaş’a  GEÇMİŞ  olsun…

ÖDÜL
ABD, üç PKK eşkıyasının yerini bildirene ödül koydu.
“Bizden başkasına yeri bildirilmesin, adamlara zarar gelmesin” demektir…

YEMEK
PKK elebaşlarının başına ödül koyan ABD’liler aynı örgüt elemanları ile “gaziler günü” yemeği yedi.
Ne bok yedikleri belli…

PAPAĞAN
MEB’lığı andımızın okunmasını “papağan gibi tekrarlama” olarak niteledi.
Anlamını bilmeden ezbere okumak üzere ezberlettikleri Arapça dualara, metinlere ne derler?…

İMAM
Samsun Ayvacık Merkez Cami imamı İmdat Atmaca, Cuma namazında AKP’den belediye başkanı adayı olduğunu duyurdu.
Baş imamın izinde…

SORU
Katar Emiri’nin hediye ettiği uçakla ilk yurt dışı seyahatine çıkan RTE’ye gazeteciler hiç soru sormamış.
Zaten sorun soru sormada…
======================================
Dostlar,

Sn. E. Tümg. Naci Beştepe paşamız, yukarıdaki Çarşamba İğnelerinden 1 gün önce de şu iletiyi paylaştı :

Sayın Rahmi TURAN,

Bu günkü (13 Kasım 2018) SÖZCÜ Gazetesi köşe yazınızda “Arapça ezan kulağa daha hoş
geliyor ve ulvi bir hava katıyor” ifadenizi sizin gibi bir aydına yakıştıramadığımı belirtmek isterim.
Arapça’nın neden ulvi olduğunu açıklayabilir misiniz?
Ezanı Zeki Müren‘in sesinden dinlesek ulviliği artabilir mi?
Ya da Zeki MÜREN’in sesinden Türkçe dinlesek kulağa nasıl gelirdi?
İnsanların konuştuğu, anladığı dilde ibadet etmesine karşı gelen tutucular/yobazlar da
(sizi tenzih ederim) benzer savlara sığınıyor.
Sanki Tanrı Kur’anı yalnızca Arapça ve Araplar için indirmiş!?
İncil de Arapça inmedi mi? Hangi Avrupa ülkesi Arapça ibadet ediyor?
Tanrı, Hristiyanların da tanrısı değil mi?
Sokakta bulduğu Arapça yazıyı öpüp başına koyan, Arapça dua okunduğunda anlamını bilmeden ağlayanlarla farkınız ne olur?

Türkçe ibadet edilmedikçe,
ezan Türkçe okunmadıkça
ülkemizde laikliğin tam anlamıyla yerleşmesi olasılığı çok zayıftır.

Saygılarımla. 13.11.2018

Naci BEŞTEPE
================================

Sn. Beştepe’ye biz de aynen katılıyoruz..

Hafız Sadettin Kaynak’ın sesinden “Türkçe Ezan”

Huşu içinde dinleyin ve dinletin lütfen.

https://youtu.be/GpwwkwTbCuI 

Sevgi ve saygı ile. 15 Kasım 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Menemen’de Atatürk’e çok çirkin saldırı!

 

Menemen’de
Atatürk’e çok çirkin saldırı!

Temmuz 29, 2015, DHA

İzmir Menemen’de,
Mustafa Kemal Atatürk’e büyük saygısızlık…


Menemen’de Kemal Atatürk Parkı’nın girişindeki tabelaya kimliği belirsiz kişi
ya da kişilerce adice bir saldırı yapıldı.

Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin, çirkin olaya tepkisini sosyal medya hesabından gösterdi.

 

YARIM SAAT İÇİNDE YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLDİ

Koyundere ile Asarlık Mahalleri arasındaki Kemal Atatürk Parkı’nının 3 girişinde bulunan, tak şeklindeki, isminin yazılı olduğu tabellardan biri dün (salı) saat 19.30 sıralarında kimliği belirsiz kişi veya kişilerin saldırısına uğradı. Tabelaki ‘K’ ve ‘E’ harfleri ile ‘Parkı’ kelimesi söküldü. Bu durum sosyal paylaşım sitelerinden paylaşıldı. Bazı vatandaşlar da Ata’ya yapılan bu saygısızlığı belediyeye bildirdi.

Bunun üzerine Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’in talimatıyla
tabela yarım saat içinde yenisiyle değiştirildi.

BU SAYGISIZLIK KABUL EDİLEMEZ

Başkan Şahin, sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki sayfasından
Atatürk’e yapılan saygısızlığı kınadı. Şahin paylaşımında,

“Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan bu saygısızlığı kabul etmemiz
söz konusu olmamakla beraber, yapılan bu çirkin hareketi kınıyoruz.” yazdı.

======================================

Dostlar,

Çarpık, dinci ve kinci, dogmatik, akıl ve bilim dışı, gayrı milli ve Atatürk düşmanı
eğitim sisteminizin ürünüdür bu tür anlayışlar, kişilikler ve saldırılar..

Önce hoşgörüyü, saygıyı, paylaşmanız da hürmet etmeyi öğreteceksiniz..

Yani adam ve demokrat birey yetiştireceksiniz.

Ardından kurucunuz ve her şeyinizi borçlu olduğunuz evrensel kahramana
en az, yendiği gayrı müslim düşmanları kadar saygılı olmayı öğreteceksiniz..
Mustafa Kemal Paşa‘nın yaptıklarından kalkarak..

O zaman bu zavallılar, “meczup” etiketi iliştirmek zorunda kaldığınız ucube insansılar
ya kalmayacak ya da önemsiz düzeye inecek..

*****

Saldırıyı yapan zavallıyı / zavallıları kınamak bir işe yarar mı ki??
Ancak Menemen Belediye Başkanı Sayın Tahir Şahin‘e duyarlığı ve enerjik biçimde sorunu giderici davranışı için teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile.
30 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Atatürk’ün mal varlığı ve utanmaz saldırılar..

Dostlar,

Dün gece (30/31 Mart 2013) Ulusal Kanal’da Cevizkabuğu Programında
Hulki Cevizoğlu‘nun 4 konuğundan Atatürk düşmanı 2’si, bugüne dek görmediğimiz ölçüde hayasızca Yüce Atatürk’e saldırdılar.

İpe sapa gelmez, uzmanı asla olmadıkları ve asla derinleşmedikleri,
güvenilir kaynak gösteremedikleri savlarını kustular.

TGB Eski Genel Başkanı AYDINLIK Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
İlker Yücel
ve Deniz Harbokulu Eski Komutanı E. Tuğamiral Türker Ertürk, deyim yerinde ise mostralarını çıkardılar bu zavallıların..

İzmir’den telefonla bağlanan Cumhuriyet tarihi uzmanı Prof. Kemal Arı da
Atatürk’ten ödleri kopan yarasaları bir güzel benzetti..

Hulki bey de yer yer yanıt verdi ama programın tarafsızlığı adına çok zor durumlarda kaldı..Hulki beye sormak gerekir :

– Saf demokratlığın zamanı mı Hulki bey ??

Lütfen, yakıcı gündeme ilişkin çözüm üretebilecek programlar yapın..

Bu adamların aslında kinleri salt Atatürk’e de değil.. Laik-demokratik hukuk düzenine..

Tüm özlemleri belli ki çöl şeriatı düzeni..

Belki o bile değil.. Belli çevrelerin “sahibinin sesi”..

Bir dergi çıkarıyorlar ve emperyalizme uşaklık yapıyorlar..
Finansman kaynaklarını bilmiyoruz..

Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, “haşa” mal gasp ettiği yönünde suçlamaya dek
hadlerini aştılar..

Yüce Atatürk ne götürdü öbür yana?

Öldüğünde bırakıtında (terekesinde, mirasında) neler vardı?

  • Mustafa Kemal Atatürk öldüğünde, İş Bankası 4 sayılı emekli hesabında biriken parası yalnızca 19566 lira idi..

Her şey apaçık ortada ki; edinilen malların çok büyük bir bölümü
Devlet – Ulus adına vekaletendir.

Erbakan’ın malvarlığı kendi varlığı mıydı?

Partisine bağışlananlar emaneten kendisinde idi.
Parti kapatılırsa Hazinece el konmasın diye..

Ayrıca Abdullah Gül beyefendinin “KAYIP TRİLYON DAVASI” ne oldu??

Biraz olsun utanmak gerekir, terbiye sahibi olma gerekir..

Aşağıda bu listeyi veriyoruz..

Örn. “beton köprüler”.. Ata’nın ne işine yarar?
Çok net değil mi ki, savaşta, sonra da ülkenin bayındırlığında kullanılsın diye??

Dinciler övünebilirler yetiştirdikleri bu gözü kara cahil militanlarıyla..

Ama unutulmasın ki, bu gibi serseri takımlarının
ne zaman sahibini ısıracağı hiç belli olmaz..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 31.3.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Atatürk’ün mal varlığı

Son günlerde internet sitelerinde İsmail Cem‘in “Türkiye’nin Geri Kalmışlığının Tarihi” adlı kitabı kaynak gösterilerek “Atatürkün mal varlığı” söz konusu edilmekte.İsmail Cem’in de  Atatürk’ün genel sekreteri Hasan Rıza Soyak‘ın “Atatürk’ten Hatıralar” adlı kitabından (Cilt 2, s. 689) aldığı bu listedeki mal varlığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün gözetiminde, Kurtuluş Savaşının ardından, 15 yıl içinde Ulusa “emaneten” mal edinilmiş ve sonra doğrudan Atatürk’ün buyruğuyla çıkarılan

12 Haziran 1933 tarih ve 2307 sayılı yasayla resmen Hazine’ye, Türk Devletine bağışlanmıştı. (Büyük Nutku SÖYLEV’i okurken tüm mal varlığını CHP’ye devredeceğini belirtmişti, ama sonra Hazine’ye bağışlamaya karar verdi..) Kurtuluş Savaşı sırasında Hint Müslümanları yardım olarak Mustafa Kemal adına 500 bin lira göndermişlerdi. Parayı getiren Mustafa Sagir İngiliz casusuydu ve Mustafa Kemal Paşa’yı öldürmek üzere Ankara’ya gelmişti. Sagir suçunu kabul etti, “teşebbüs” aşamasında kalmasına karşın, savaş durumu olduğu için bu suçun cezası idamdı; Sagir asıldı. Mustafa Kemal Paşa, gelen parayı Milli Savunma Bakanlığı emrine verdi. Büyük Taarruz’da bu paranın bir miktarı kullanıldı. Maliye Bakanlığı, kalan 380 bin lira dolayında parayı Mustafa Kemal Paşa’ya geri verdi. Bu paranın 250 bin TL’si ile İş Bankası kuruldu, kalanıyla da aşağıda listelenen mallar edinildi. Bu çiftliklerde kooperatifler kurulmuş, çiftçiye makinalı tarım öğretilimişti.

Bataklık arazide kurulan Atatürk Orman Çiftliği bunlardan biri. Mustafa Kemal Paşa Türkiye’nin her yerinde çiftlikler, bahçeler satın aldı, ıslah etti, geliştirdi ve sonra bölge köylülerine bağışladı.

  • Mustafa Kemal Atatürk öldüğünde, İş Bankası 4 sayılı
    emekli hesabında biriken parası yalnızca 19566 lira idi..

Atatürk’ün mal varlığı olarak İsmail Cem’in verdiği liste           : 

  • 582 dönüm çeşitli meyve bahçeleri. Değişik çeşitlerde 650 bin fidan. 
  • 620 dönüm asma fidanlığı. 650 bin kök bağ çubuğu.  
  • 370 dönüm çeşitli sebze yetiştirmeye elverişli bahçe. 
  • 220 dönüm 6 bin ağaçlı zeytinlik. 
  • 727 dönüm 1600 ağaçlı portakallık. 
  • 15 dönüm kuşkonmazlık. 
  • 100 dönüm park ve bahçe. 
  • 2 bin 650 dönüm çayır ve yoncalık. 
  • 1450 dönüm yeni tesis edilmiş orman. 
  • 148 bin dönüm tarıma elverişli arazi ve mera. 
  • 45 adet büyük ve küçük idare binası ve ikametgah (bütün mefruşat ve demirbaşları ile birlikte). 
  • 7 adet 15 bin baş koyunluk ağıl. 
  • 6 adet Aydos ve Toros yaylalarında tesis edilen mandıralar. 
  • 8 adet at ve sığırlara özgü ahır. 
  • 7 adet genel ambar. 
  • 4 adet hangar ve sundurma. 
  • 4 adet lokanta, gazino ve eğlence yerleri, Lunapark. 
  • 2 adet fırın
  • Bira ve malt fabrikası  
  • Buz fabrikası; (günde dört bin ton buz üretme kapasitesine sahip) 
  • Soda ve gazoz fabrikası : Günde 3 bin şişe soda ve gazoz üretebilecek kapasitede. 
  • Deri fabrikası
  • Ziraat Aletleri ve Demir Fabrikası : 
  • 2 süt fabrikası (Ankara ve Yalova’da) 
  • 2 yoğurt üretimevi; 
  • 1 şarap üretimevi (imalathanesi) : Yılda 80 bin litre şarap üretme kapasitesine sahip. 
  • 1 değirmen
  • İstanbul’daki bir çelik fabrikasının % 40 payı. 
  • Biri Ankara’da, öbürü Yalova’da kurulu iki tavuk çiftliği. 
  • Yalova’daki çiftliklerde 2 özel iskele ve liman tesisi. 
  • 5 mağaza (Ankara’da 3 ve İstanbul’da 2)
  • Orman Çiftliğinde; özel sulama donanımı, kanalizasyon,
    Telefon tesisatı, elektrik tesisatı, küçük beton köprüler, özel yollar,
    içme suyu dağıtımı şebekesi. 
  • Yalova Çiftliğinde; özel su tesisatı, telefon tesisatı, elektrik tesisatı,
    küçük beton köprüler ve yollar. 
  •  Silifke Tekir Çiftliğinde; özel sulama donanımı, beton köprüler. 
  • Orman Çiftliğinde kurulu Çiftlik Müzesi ve küçük ölçekte Hayvanat Bahçesi donanımı. Bunların işletme gereçleri ve bütün demirbaşları. 
  • 13 bin baş koyun : Kıvırcık, Merinos, Karagül, Karaman ırklarıyla
    bunların melezleri. 
  • 443 baş sığır, Simental, Hollanda, Kırım, Jersey, Gorensey, Halep yerli ırklarıyla bunların melezleri, yeni üretilen Orman ve Tekir cinsleri. 
  • 69 baş İngiliz, Arap, Macar, yerli ve bunların melezleri koşum ve
    binek atları. 
  • 2 bin 450 baş tavuk, Legorn, Rodayland ve yerli ırklar. 
  • 16 adet Traktör, 13 adet Harman ve Biçer Döver Makinesi ve
    tüm tarım işlerini görebilen ziraat alet ve donanımının tümü. 
  • 35 tonluk bir adet deniz motoru, Yalova çiftliğinde. 
  • 5 adet, çiftliklerin taşımacılık işlerinde çalıştırılan kamyon ve kamyonet. 
  • 2 adet çiftliklerin genel hizmetlerinde çalıştırılan binek otomobili. 
  • 19 adet, çiftliklerin genel hizmetlerinde çalıştırılan, binek ve yük arabası. 

    (Listeye katkısı için Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan’a teşekkürlerimizle..)