Etiket arşivi: Atatürk ders kitaplarından çıkarılıyor.

Emin Çölaşan : Necdet Bey’e bir mektup daha

Necdet Bey’e bir mektup daha

Emin Çölaşan
emincolasan@sozcum.com
http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/emin-colasan/necdet-beye-bir-mektup-daha-393488/, 23.10.13

Necdet Bey’e bir mektup daha

 

Sayın ve çok değerli Necdet Bey, size yine iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. Önceki gün Genelkurmay Başkanı kimliği ile yaptığınız o yazılı açıklamayı okudum, sizin adınıza biraz daha düşünmek ve üzülmek zorunda kaldım.
Bizim gibi sıradan vatandaşları böyle sık sık düşündürmeyi -bilerek veya bilmeyerek- doğrusu başarıyorsunuz.

Sayın Necdet Bey, çok yıprandığınızın, bu süreçte büyük yaralar aldığınızın
herhalde farkındasınız ki, kendinizi savunmak amacıyla böyle yazılı açıklamalar yapmak zorunda kalıyorsunuz.

Ama Cumhuriyet tarihinde bir ilk’i başardığınızı da herkesin kabul etmesi gerekir.
Türkiye’nin yandaş-yalaka medyası ilk kez bir Genelkurmay Başkanına,
zat-ı alinize (yüce kişiliğinize) övgüler düzüyor!

Kürtçü, şeriatçı, Fethullahçı, liboş, satılık medyanın tamamı size yağdırılan övgülerle dolu! Bu nasıl oluyor, hayret etmemek mümkün değil!

Sayın ve çok Muhterem Necdet Bey, aşağıda siyah harflerle yazılan bölümleri
aynen sizin açıklamanızdan aldım ve tırnak içinde yazıyorum. Hemen altındaki
beyaz harfli bölümler ise size yanıtlarım ve eleştirilerimden oluşacaktır.
Sizin gibi yüce bir kişiliği yine rahatsız etmiş olmaktan dolayı çok üzgünüm ama
ne yapayım!

* * *

Balyoz kararı sonrasında tahliye edilen arkadaşlarımın çoğunun Kara Kuvvetleri
Komutanlığı mensubu olduğu ifade edilerek TSK içinde ayrımcılık yapma,
nifak sokma ve huzur bozmaya yönelik girişimleri kınıyorum.”

Boşuna kınamayın. Son Balyoz kararlarıyla asıl balyoz Deniz Kuvvetleri’nin
başına indirildi. Protesto istifaları birbiri ardına sürüp gidiyor.
Donanma Komutanı, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı ve öteki amiraller bastı istifayı. Yoksa Deniz Kuvvetleri size bağlı değil mi? Bunun nedenlerini araştırma zahmetine acaba hiç katlandınız mı?

“Verilen yargı kararlarının ihtisas sahipleri tarafından tartışılmasının, sonuçlarının yürütme ve yasama organları tarafından değerlendirilmesinin ve vicdani muhasebesinin yüce milletimiz tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.”
Emriniz altındaki yüzlerce komutan düzmece delillerle tutuklanmış, ağır hapis cezalarına çarptırılmış ve siz hâlâ başkalarından ve millettin vicdanından medet umuyorsunuz. Bu olanlarda sizin hiç mi sorumluluğunuz yok Allah aşkına?
Hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz?

* * *

“Son zamanlarda sık sık ‘Neden konuşmuyor’ sorusu ile karşılaşıyorum.
Genelkurmay Başkanı devlet sorumluluğu bulunan, görev ve yetkileri yasalarla belirlenmiş, TSK’nın komutanı ve bir kamu görevlisidir.”

Devlet sorumluluğu herhalde sadece sizde var! Acaba Türk Ordusu’nu tasfiye edenlerde de var mı? Kamu görevlisi olduğunuz doğrudur da Necdet Bey,
siz sıradan bir memur değilsiniz. Zat-ı alinizden hiç kimse darbe yapmanızı
falan beklemiyor. Ordumuzun içine düşürüldüğü duruma bir bakmanız isteniyor.
Sizde galiba bazı şeyleri yanlış algılama durumu var.

“Bir kamu görevlisinin konuşacağı konuyu, yeri, zamanı ve muhataplarını doğru analiz etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle mümkün oldukça konuşmamaya ve gündemde olmamaya gayret sarf ediyorum.”

Aman konuşmayın, aman hükümetinizi rahatsız etmeyin!.. Aman silah arkadaşlarınızın durumunu gündeme getirmeyin, çatlak ses çıkarmayın! Bırakın hükümet istediğini yapsın, Türk Ordusu’yla istediği gibi oynasın, ordumuzun komutanlarını eline geçirdiği yargının kararıyla içeri tıktırsın ama siz köşenizde sessiz kalmayı sürdürün.

  • Aferin size Necdet Bey! Genelkurmay Başkanı dediğiniz işte böyle olmalı.

“Ancak bireysel olarak düşüncelerimi ilgililerle serbestçe paylaştığımın da bilinmesinde yarar görmekteyim”

Kimdir o ilgililer Beyefendi, Tayyip mi, öteki hükümet yetkilileri mi? Makamınızda kabul ettiğiniz Yargıtay Başkanı mı? Onlarla hangi düşüncelerinizi paylaştınız, ne istediniz? Bize bazı kimselerle paylaştığınız değerli düşünceleriz değil, kamuoyu önünde özgürce söylemeniz gereken sözler gerek. Nedir bu suskunluk, amacınız nedir?

* * *

“Mensuplarımızla ilgili yürütülen bütün soruşturma ve davalarla yakından ilgilendiğimi, günlük olarak bilgilendiğimi bilginize sunmak istiyorum. Tutuklu personelimizin ve onların değerli aile bireylerinin acısını ve üzüntüsünü ailemle birlikte hep yüreğimizde hissediyoruz.”

Olmadı Necdet Bey, yine olmadı. İlgilenmek ve günlük olarak bilgilenmek yetmez!
Onların acısını yüreğinizde hissetmek de hafif kalır.

Yüzlerce personeliniz ve emekli komutanlarınız düzmece belgelerle hapishanelerde sürünüyor.

Bugüne kadar onlar ve aileleri için ne yaptınız? Son hapis kararları sonrasında bir tek komutanın eşini veya çocuğunu arayıp üzüntünüzü -eğer üzüldüyseniz- bildirdiniz mi? Belki diyeceksiniz ki “Ekim 2011’de Hasdal hapishanesine gidip onları ziyaret etmiştim.” O günden bu yana köprülerin altından çok sular aktı Necdet Bey, çok şeyler değişti… Üstelik o gün onlara “Hiç merak etmeyin, sakin olun. Sizi kurtaramazsam bu görevden çekip giderim.” demiştiniz. Ne oldu, nasıl oldu da gitmediniz!

“Yüce milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve onun fedakar mensuplarına karşı daha duyarlı olunmasını rica ediyorum.”
Emredersiniz ama burada da yanılgıya düşüyorsunuz Beyefendi. Bu olaylarda eleştirilen TSK değil, zatı-ı aliniz ve komuta kademenizdir.
Burada duyarlı olması gereken sizsiniz.

Makamınızda oturmuşsunuz, süregelen şu adaletsizlik konusunda ağzınızı bıçak açmıyor. Alt kademeniz, geçmişte önlerinde esas duruşta beklediğiniz komutanlarınız bir gece sabaha karşı apar topar polis baskınlarıyla içeri tıkılmış, sonra hapis cezaları almış ve siz suskun bir biçimde, olanları izlemekle yetiniyorsunuz. Sizi elbette eleştirecekler, hakkınızda kötü sözler söyleyecekler. Bu olay sizin başınıza gelseydi
ne yapardınız? Genelkurmay’ı duyarsızlık ve ilgisizlikle suçlamaz mıydınız?

* * *

Çok Sayın ve Muhterem Necdet Bey, bu mektubumda size açıkça söylüyorum. Siz “İktidarın adamı” olmakla eleştiriliyorsunuz. Bunda haksızlık var mı? Bu nedenle mi suskun kalıyorsunuz?

Unutmayın, her suskunluğunuz karşımıza Tayyip iktidarına bilerek veya bilmeyerek verdiğiniz destek olarak çıkmaktadır.

Artık çok geniş bir kesim “Tayyip’in en büyük şansı Necdet Bey’dir, iyi ki o
varmış” diyor.
Zat-ı aliniz Cumhuriyet Ordusu’nun geleneklerini yıkmak için mi uğraş veriyorsunuz?

  • Laik Cumhuriyet rejimi elden gidiyor,
  • Cumhuriyet’in temel ilkeleri bu iktidar tarafından yok ediliyor.
  • Eğitim, şeriat eğitimine dönüşüyor.
  • Atatürk ders kitaplarından çıkarılıyor.
  • Ulusal bayramlarımızın Türk Milleti tarafından kutlanması bile yasaklandı!

Balyoz’u, hapishanelerde süründürülen silah arkadaşlarınızı falan da bırakalım bir yana, bu gibi durumlara tepki veren Cumhuriyet Ordusu da sayenizde elden gitmek üzere.
Bu olanları herhalde görmüyorsunuz.

İktidarın asker-ordu düşmanı yandaş-yalaka medyası size o övgüleri
boş yere düzmüyor!

Bütün bunlar olurken siz neredesiniz Beyefendi?

Nedir bu suskunluk, nedir bu tepkisizlik, duyarsızlık?

Yoksa siz Lüksemburg Genelkurmay Başkanı mısınız!

Unutmayın, bugün varsınız ama yarın yoksunuz…
Hiç değilse oraya sizden sonra geleceklere böyle örnek olmayın.

Sizi eleştiriyor, suçluyorlarmış!

Ne yapmalarını bekliyordunuz Beyefendi, çok Sayın ve Muhterem Necdet Bey!

Saygılarımla!

Genelkurmay kimin yolunda?


Genelkurmay kimin yolunda?

Emin ÇÖLAŞAN

SEVGİLİ  okuyucularım, Türkiye’de “Atatürkçü” bilinen kurumların en başında Türk Ordusugelir(di). Ordumuzun komuta kademesi her zaman böyle (idi).

Alt kademe belki yine öyle ama komutanların zihniyeti epeyce değişti.

Dikkat ediniz, artık Atatürk’ten söz eden komutanlar yok.

Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarının istifası sonrasında o makama kaderin cilvesiyle gelen Necdet Bey, tümüyle farklı bir çizgi izliyor. Ne yazık ki öyle.

Türkiye Cumhuriyeti kimlerin elinde kalmış, neler oluyor,
Necdet Bey ve ekibinden ses yok.

Bu söylediklerimi sakın kimse yanlış anlamasın.

Hiçbirimiz onlara “Darbe yapın, bu rezil gidişe el koyun” çağrısında bulunmuyoruz. Böyle bir şey bu saatten sonra zaten olamaz.

Ama diyoruz ki “Ey komuta kademesi, siz Patagonya’da yaşamıyorsunuz. Ülkemizin gidişi konusunda biraz daha duyarlı olun, ses verin. Sizler Tayyip’in memurları, emir kulları değilsiniz…”

  • Atatürk; bu iktidar tarafından belleklerden silinmek isteniyor.
    Atatürk ders kitaplarından çıkarılıyor.
  • Türkiye İslamcı-Kürtçü bir rejime doğru sürükleniyor.

Geçmişin katili olan herif bugünkü iktidarın gözünde en büyük adam (!) oldu, onunla pazarlıklar yapılıyor. İki paralık bir katil, ülkemizin geleceğinde söz sahibi yapılıyor.

* * *

Bütün bunlar olurken bizim Genelkurmay ve Necdet Bey ne yapıyorlar! Son iki gün içinde yaşadığımız bir olay her şeyi açıkça gözler önüne serdi.

Genelkurmay Başkanlığı muhteşem bir “Atatürkçülük (!)” sergilemeyi başardı.

Atatürk’ün boyu, kilosu ve ayakkabı numarası!

Bu konuda ince bir Atatürkçülük çalışması yapmışlar, Atatürk’ün beden ölçülerini çıkarıp sitelerine koymuşlar.

Boyu 1.74, ayakkabı numarası 42, kilosu bilmem kaç!

Vallahi maşallah, başka seçenek kalmadığı için, Atatürk işte böyle gündeme getirilir!

Boyu posuyla, kilosu ve ayakkabı numarasıyla…

* * *

Atatürk’ü yok etmeye, belleklerden kazımaya kalkışan bir iktidar,
bu Genelkurmay’a ne kadar teşekkür etse azdır…

Çünkü böylesi ilk kez görülmektedir.

Necdet Bey ve öteki komutanların ağzından bu güne kadar Atatürk devrimleri, Atatürk ilkeleri konusunda pek bir şey duymadık. Devrimler yok sayılırken, İmralı Adası’nda yatmakta olan bir katille pazarlıklar sürerken“Türk milleti” kavramı yeni anayasadan çıkarılmak istenirken, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kahramanlara hakaretler yağdırılır ve onlarla alay edilirken, bu ülkenin bekçisi olarak gördüğümüz Türk Ordusu’ndan
ses yok, tepki yok, tık yok.

Niçin?..

  • Çünkü Necdet Bey hükümetin memuru!

Ağzını açamaz, konuşamaz.

Silah arkadaşları, dün önlerinde esas duruşta beklediği komutanları
içeri tıkılmış, ses veremez.

Deniz Kuvvetlerindeki amirallerin tam yarısı tutuklanmış, tepki koyamaz.

Atatürkçülük yok edilirken,
Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri hapishane duvarları arkasında çile çekerken
ağzını bile açamaz, uzaktan seyretmekle yetinir…

Çünkü Tayyip öyle istemiştir.

Ama iş farklı bir Atatürkçülük sergilemeye geldiğinde, Necdet Bey’in emrindeki Genelkurmay, açıklamalarını hemen yapar, Atatürk sevgisini (!) dosta düşmana duyurur!

Boyu şu kadardı, kilosu bu kadardı, ayakkabı numarası buydu!

Atatürk bu değildir. Atatürk’ün her şeyini unutup O’nu böyle anlamsız kavramlar ve rakamlarla gündeme getirmek, Atatürk’e yapılacak olan
en büyük saygısızlıktır.

Necdet Bey biraz toparlansın, neler yaptığını bir görsün.

Ayıp oluyor, ayıp.

************************

Vali Bey’in hışmı

Adana Valisi olan şahsın adı Hüseyin Avni Coş. Vali Bey önceden İçişleri Bakanlığı müfettişi idi. Tayyip’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki yolsuzluklarını incelemekle görevlendirildi. “Yolsuzluk vardır” diyen, yolsuzlukları raporlarıyla belgeleyen müfettişler, AKP döneminde büyük haksızlıklara uğratıldı ve oradan oraya sürgün edildi.

“Yolsuzluk yoktur” deyip Tayyip’i aklayanlar ise ihya edildi!

Onlardan biri olan Hüseyin Avni Coş, AKP döneminde vali yapıldı.
Son olarak en büyük kentlerimizden Adana’da valilik yapmakta!

Sadece o değil, Tayyip’i yargıda aklayan hakimler de Yargıtay üyeliğine seçildi.

Tayyip’i koruyan herkes altın buldu.

* * *

Adana’da Taner Talaş isimli bir yerel gazeteci, Vali Bey aleyhine mektuplar yazıp milletvekillerine göndermekle suçlanıyordu.
Birkaç gece önce Emniyet’e bir ihbar telefonu geldi:

“Mektuplar gazetecinin abisinin evinde. Evi basarsanız bulursunuz.”

Bu düzmece ihbarın mahkemeye iletilip arama kararı alınması gerekiyordu. Ama buna bile gerek görülmedi. Arama kararını,
bütün yasaları çiğneyerek nöbetçi savcı Mehmet Çömük kendi başına aldı.

Ve mektup teröristinin abisi Bülent Talaş’ın evi gece saat 03.10’da polisler tarafından basıldı.

Ev didik didik arandı. Polis bomba, silah falan değil,
Vali Bey hakkında yazılmış mektupları arıyordu ama hiçbir şey bulamadı.

Yerel gazetecilik zor iştir. Hele gerçek gazetecilik yaparsanız,
valiyi, emniyet müdürünü, belediye başkanını, iktidar milletvekillerini falan karşınıza alırsanız, sizi orada yaşatmazlar.

Bu gibi durumlarda hak, hukuk, adalet gibi kavramlar çöpe atılır,
başınıza bela alırsınız.

Sakın ola ki bundan sonra hiçbir gazeteci, hele Tayyip’i aklayan valileri karşısına almaya kalkışmasın.

Hiç tanımadığım gazeteci Taner Talaş’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

***************************

Sinan Yerlikaya diye biri!

Arkadaş geçen dönem Tunceli’den CHP milletvekili. Alevi kökenli biri.
Bu dönem seçilemedi. Tunceli, AKP’ye oy vermeyen, AKP’den
hiç kimseyi milletvekili seçmeyen bir ilimiz.

  • Bu Sinan Yerlikaya dün AKP’ye geçti ve parti rozetini Tayyip’e taktırdı.

Bunlar Türkiye’de siyasetin inanılmaz olaylarıdır. Alevi kökenli
bir eski milletvekili, yalnızca seçilemediği için partisinden ayrılıyor ve
AKP’li oluyor.

Amaç belli:

Tayyip’ten söz almıştır! Önümüzdeki seçimde Tunceli’den AKP adayı olacak, Alevi oylarını alıp Meclis’e bu kez AKP’den girecek!..

Eğer hesapları tutarsa, eğer Alevi yurttaşlarımız oylarını kendilerini aşağılayan ve horlayan bir partiye verirse!

Bir meraklısı çıksa, Sinan Yerlikaya’nın geçmişte AKP ve Tayyip hakkında söylediği sözleri ortaya çıkarsa, herhalde ilginç bir kitap olur.
Ama bizde siyaset böyledir, 180 derece dönenlerle doludur!

* * *

Emin Çölaşan’ın notu: Size güzel bir haber iletmek istiyorum.
Eğer Dijitürk abonesi iseniz, Başkent TV dışında bütün kanalların yandaş-yalaka olduğunu zaten biliyorsunuz demektir.
Yandaş olmayanlara şimdi güçlü bir ses eklendi:

Halk Haber TV.

Bu yayını Dijitürk 53. kanaldan izleyebilirsiniz.

A. Saltık’ın notu : ULUSAL KANAL’ı görmezden gelme Emin Çölaşan!