Etiket arşivi: Arif Kızılyalın

‘Kamuoyu desteğini kaybeden siyasal iktidar’

Olayların Ardındaki Gerçek
25 Şubat 2023, Cumhuriyet

(AS: Bizim kısa uyarı notumuz yazının altındadır..)

Bu yazımızda “arızalı demokrasi”, “iktidar körlüğü” ve basına uygulanan hukuk dışı uygulamalar ve baskılar üzerinde durulacaktır. 

The Economist dergisinin kuruluşu “Economist Intelligence Unit” her yıl demokrasi tutarlılığına dair (ilişkin) bir rapor yayımlıyor. Bu tabloda, “zayıf demokrasiler”, “karışık (melez) rejimler” ve “otoriter rejimler” biçiminde kategoriler ortaya çıkıyor. 

2021 yılı verilerine göre dünyada sadece (yalnızca) 24 ülke tam demokrasi, 53 ülke zayıf demokrasi, 34 ülke karma (melez) rejimler ve 59 ülke otoriter rejimler bölümlerine giriyor. 

Bu sayılar, sadece (salt) seçimle demokrasi olamayacağını gösteriyor. 

Nitekim, dünyada seçim yapan 201 ülke olmasına karşın, bunların oldukça küçük bir bölümü “tam demokrasi” niteliklerini taşımaktadır. 

“Az gelişmiş” ya da “arızalı demokrasi” adı verilen modellerde, halk desteğini kaybeden (yitiren) siyasal iktidarların izledikleri politikalardan en önemlisi, yazılı ve görsel basına yasaklar uygulamalarıdır.

Bu yöntem, “arızalı” demokrasilerde kesin bir uygulama olarak ortaya çıkıyor. Evrensel demokrasi modelinden giderek uzaklaşan Türkiye’de uygulanan sistemin özeti ise şudur:

Demokrasinin en önemli unsuru (ögesi) olan “güçler ayrılığı ilkesi” yok edilip, yasama organının elinden denetleme yetkileri alınırken, tek adama dayalı siyasal modele işlerlik kazandırılmaktadır.

Kamuoyunun haber alma ve bilgi edinme hakkı engelleniyor, yazılı ve görsel basına baskı uygulanıyor.

Modelin sürmesi için yazılı basın ve TV’leri denetleyen Basın İlan Kurumu, RTÜK, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı adını alan kuruluşlar, ceza vererek, ilan keserek, ekran karartarak, “arızalı demokrasi” modelinin destekleyici kurumları olarak görev yapmaktadırlar. 

Büyük deprem sonrasında, yıllardır süren ihmalleri, yaptığı hataları ve beceriksizlikleri gün yüzüne çıkan AKP’nin siyasal iktidarını koruma ve kollama fonksiyonu (işlevi) daha da belirgin bir duruma geldi.

Deprem sonrası basın kuruluşlarına uygulanan yasaklar, duraksanmadan birbiri ardına uygulamaya kondu.

Önce, depremde iletişimin sağlanmasına yardımcı olan Twitter’a yasak kondu. Ardından Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) kararıyla Ekşi Sözlük erişime kapatıldı. 

İlahiyatçı İhsan Eliaçık’ın Kuran’ı yorumlayan “tefsir” kitabına Diyanet İşleri Başkanlığı’nın talebi (istemi) sonunda toplatma kararı verildi.

RTÜK, deprem felaketinin ardından ortaya çıkan ihmal ve hataları haberleştirip halkın sesini kamuoyuna duyuran basın kuruluşlarına ceza yağdırdı. 

TELE1, Halk TV, Fox TV kanalları bu cezalarla karşı karşıya geldi, yayınları durduruldu.

Merdan Yanardağ ve Emre Kongar’ın 18 Dakika programında depremle ilgili eleştiri nedeniyle TELE1’e %5 para, 5 kez de program durdurma cezası verildi.

Fox TV’de Orta Sayfa programı ve Halk TV’de Halk Meydanı programına “özgürce kanaat oluşumunu engellemekten” %3’er para cezası verildi. Tüm bu cezalar deprem sonrası yorum ve haberlere dayandırıldı. 

Artık haber yapmanın suç ama halka parmak sallamanın ve hakaret etmenin “özgürlük” sayıldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Böylesi bir durumla karşı karşıya kalmamız şaşırtıcı değildir. Bu yazının başında belirtildiği gibi bunlar, “arızalı ve otoriter” demokrasi modelinin doğal uygulamalarıdır. 

Değişmeyen kural, seçimlere giderken sıkıntıda olan bu tip siyasal rejimlerin basın özgürlüğünü kısıtlayıcı uygulamalara girmeleridir. 

Bu tip siyasal iktidarlar, bütün dünyada meclis kürsülerinden muhalefet partilerine saldırırlar, eleştiri yapanları tehdit ederler, basın ve televizyon organlarına yasaklar getirirler.

Ülkemizde 1960 öncesinde de bu uygulama yaşandı. 1950’lerde bir elinde özgürlük diğer elinde “Yeter! Söz milletindir” bayrağı ile iktidara gelen DP, ekonomik sıkıntı baş gösterdikçe, enflasyon yükseldikçe, seçimleri kaybedeceğini (yitireceğini) gördükçe basına uyguladığı yasaklarla dikkatleri çekmiştir.

Bu uygulama, siyaset biliminde “kibir” ve “kendine aşırı güvenmenin” yarattığı “iktidar körlüğü” kavramı ile anlatılmaktadır. Bu yol demokrasiye, hukuk devletine, evrensel demokrasi ilkelerine, temel hak ve özgürlüklere terstir, aykırıdır. 

Eleştirel basına, televizyonlara, halkın iletişim özgürlüğüne, halkın doğru haber alma haklarına karşı yapılan bu hukuk dışı uygulamalar çok yanlıştır. Hem demokrasiye hem de 21. asrın (yüzyılın) dünya uygulamalarına terstir.

Tüm dünyada kabul edilen evrensel demokrasiye, evrensel hukuka ve temel hukuk kurallarına aykırı olan bu model ve uygulamalar Türk halkı tarafından da reddedilecektir.
===============================================
Dostlar,

Başyazının içeriğine bütünüyle katılıyoruz.
Ancak kullanılan dil oldukça eski. Niçin??
Yazarı bilmiyoruz ama, diyelim yaşça olgun (kıdemli) bir yazar..
Bu özür olabilir mi bunca eski dil kullanmaya?

Adını Atatürk‘ün koyduğu Cumhuriyet gazetesi, bu bağlamda, tüm uyarılarımıza karşın,
DİL DEVRİMİ‘ne beklenen özeni göstermiyor.

Üzülüyoruz..

  • Dil Devrimi öksüz bırakılamaz..

Cumhuriyet, bu eksende de öncü olmayı sürdürmelidir..

Önceki genel yayın yönetmeni Sn. Arif Kızılyalın döneminde de kezlerce rica ettik. Kızılyalın Dilbilimci idi üstelik..

Yeni genel yayın yönetmeni Tuncay Mollaveyisoğlu‘nun soruna gereğince eğilmesini diliyor ve umuyoruz.

Doğallıkla, Sn. Dr. Alev Coşkun en başta görev üstlenecektir kanımızca.

Sevgi ve saygı ile. 25 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
(Dil Derneği Üyesi ve 2021 Onur Ödülü sahibi)
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

 

SADAT’ın farkında mısınız?

Arif Kızılyalın
Arif Kızılyalın

Son Yazısı / Tüm Yazıları

16 Mayıs 2022, Cumhuriyet

Türkiye’nin gündemi yoğun.

Haftaya enflasyonu körükleyen konut kredisi kandırmacasıyla başladık, ardından TV’lere RTÜK aracılığıyla getirilen sansür, hemen sonrasında valiliklere verilen gösteri ve eylem yasağı yetkisi Cumhuriyet’in manşetlerinde yer aldı. Mustafa Çakır, Sefa Uyar, Sarp Sağkal, Gökhan Kam, Faik Bakoğlu’nun haberleri fark yarattı.

Ve hafta biterken de 2019 İstanbul seçim zaferinin mimarlarından CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun kesinleşen hapis ve siyasi yasak cezası ülkeyi sarstı. Ardından da CHP örgütlerinin doğal tepkisi.

Yukarıdaki gelişmeler, uygar ülkelerde 20-30 yılda bir ya yaşanır ya yaşanmaz; bizde ise 96 saate sığıverdi…

Ama dedik ya burası Türkiye, anı anına uymayan bir ülkeyiz.

İşte bu hengâmede, üstelik il başkanı için tutuklama kararı yazılırken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu birdenbire SADAT’ın İstanbul Beylikdüzü’ndeki merkezinin önüne gitti.

Yakın danışman grubu hariç (dışında) kimsenin bilgisi yoktu bu eylemden.

Üstelik,

  • “SADAT paramiliter bir kuruluştur… Burası terörist yetiştiren bir kurumdur” 

diye açıklama yaptı, sözü “yaklaşmakta olan” seçimlere getirdi.

Ülkenin ana muhalefet lideri olarak, olası siyasi suikast ve iç karışıklık imasında da bulundu Kılıçdaroğlu,

  • “Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burasıdır ve Saray’dır cümlesiyle.

Evet, Kemal Kılıçdaroğlu bu çıkışı boşuna yapmadı. Kulağına bir şeyler gelmese (ki Söğütözü 13. kattaki kaynaklar doğruladı) terör, suikast, sabotaj, baskın gibi riskli sözcükleri kullanmazdı sakinliği ile tanınan CHP lideri.

Bir anlamda suç duyurusunda bulundu.

Şimdi burada, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya büyük bir görev düşüyor. Soylu ivedi olarak, “Bay Kemal..” polemiğini bırakıp CHP liderinden randevu almalı ve “Kemal Bey bildiğinizi, duyduğunuzu devlet kurumlarıyla paylaşın, şu suikastların önüne geçeyim” demeli..

Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT uyarısına dönersek: Kimdir bu grup, kısaca anımsamakta fayda (yarar) var.

Öncelikle bu kurum kapalı devre bir yapılanma. Resmi kayıtlarda tam adları “Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ (SADAT)”.

Şubat 2012 tarihinde kurulmuşlar. Şirketin sahiplerinin tamamı 28 Şubat döneminde TSK’den tasfiye edilen subaylar…

Sayıştay raporlarına göre Savunma Sanayisi’nden destek görmüşler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da danışmanlık hizmeti vermişler. İddialara göre de

  • Hukuku şeriat, dili Arapça olacak “İslam Konfederal Devletler Birliği” gibi çılgın bir projeleri var.

Bu gelişmeleri yazarımız Işık Kansu’nun iki yıl önce yazdığı Saray’ın milis gücü başlıklı yazısından öğrendi tüm Türkiye. Kansu o günlerde, “Saray başdanışmanlığından yeni ayrılan bir emekli generalin kurduğu ve valilikçe yetkilendirilmiş bir güvenlik şirketi (SADAT), ‘suikast ve gayri nizami harp teknikleri eğitimi’ verdiğini, inanılmaz bir özgüven içinde resmi sitesinden açıklayabiliyor” diye uyarmış kamuoyunu.

Ardından Cumhuriyet’teki haberlerde AKP’nin geçmiş yıllardaki Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın SADAT Başkanı Tanrıverdi’ye “Ooo paşam, ordular kurup silahlar yapıyormuşsunuz” diyerek yaptığı yarı şaka yarı ciddi çıkışı da okuduk.

Sözün özü Kılıçdaroğlu’nun açıklaması, CHP liderinin rutin saha çalışması olarak görülmemeli.

Cumhuriyet gazetesi, sorumlu yayın anlayışı gereği, SADAT olayını gündemde tutacak, tutmaya devam edecek; çünkü ekonomik kriz nedeniyle oradan oraya savrulan ülkemizi kimsenin karıştırmaya hakkı yok. Ayrıca hiç kimsenin de Atatürk’ün başkomutanlığını yaptığı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne rakip paramiliter yapılar kurmaya, araya inancı iliştirip “Mehdi” edebiyatı yapmaya gücü yetmez, yetmemeli.
*
Geçen hafta sonu Cumhuriyet ailesi olarak büyük bir üzüntü yaşadık. Eski yazıişleri müdürümüz, Olaylar ve Görüşler sayfasının efsane yöneticisi Sami Karaören’i yitirdik. Tam 51 yıl Cumhuriyet’te geçen bir yaşam Kararören’inki. Yazarımız ve vakıf yöneticimiz Ali Sirmen’in dediği gibi, “Bir Cumhuriyet projesi”ydi. Hem de başarılı olan bir Cumhuriyet projesi, bir laiklik projesi. Sami Ağabey’i gerçekten çok özleyeceğiz. Sadece biz değil, aralarında siyasetçilerin, yazarların, bilim insanlarının bulunduğu on binlerce kişi çok özleyecek, çünkü bir şekilde herkese dokunmuş Sami Karaören Ağabey.

Yeniden görüşmek dileğiyle.