Etiket arşivi: Ankara Valisi Alaaddin Yüksel

Türker Ertürk: 10 Kasım’da neler oldu?

Türker Ertürk

10 Kasım’da neler oldu?


29 Ekim’in işgalci ve faşizan uygulamasından vaz geçilmişti. Bu sefer İstanbul‘dan ve Anadolu‘nun her köşesinden toplu olarak yola çıkan yüreği va­tan ve Cumhuriyet sevgisi ile dolu insanlar elle­rinde Al Bayrakları, Gazi’nin resimleri ve varsa mensup oldukları demokratik kitle örgütünün fila­maları olduğu halde Başkente aktılar.

Bu kez Ankara‘ya çıkan yollar açıktı. Yasak­lamaya ve engellemeye güçleri yetmedi!
Bu kez  sıkardı biraz! Ankara‘ya yolları açan halktı. Artık 29 Ekim’de cin şişeden çıkmıştı ve tekrar onu şi­şeye sokmak imkânsızdı!

Yolları açan, barikatları aşan, gaz saldırısından kaçmayan ve sel olup meydanlara taşan halk, Cumhuriyete, milli değerlerine, Atatürk e, Türk Ulusal kimliğine, Türk Devrimlerine ve onun kazanımlarına her ne pahasına olursa olsun sahip çıkma kararlılığındaydı. Şişeden çıkan cin buydu!

10 Kasım 2012 sabahı saat 07.15′te Tandoğan Meydanı’ndaydım. Erken gittim çünkü daha çok insan ile temas etmek ve meydanda yavaş yavaş toplanan halkın duygularını ve tansiyonunu iyi analiz etmek istiyordum. Ayrıca yüzbinlerin hatta milyonların bir araya geleceği bu meydanda kötü niyetli girişimlere ve provokasyona karşı ne ön­lem alınmıştı onu görmek istemiştim.

İç çamaşırlarıma kadar ıslandım!

Hava soğuk ve çok yağmurluydu. Sanırım bu hava şartları bilindiğinden, katılımın
az olacağı tah­min edilmişti. Yine yanıldılar! Saat 08.30′da Tan­doğan Meydanı iğne atsanız yere düşmeyecek gi­biydi. O kadar hazırlıksızdılar ki, trafiğin kesilmesi bile düşünülmemişti.

Saat daha 9 olmadan, ayıptır söylemesi iç ça­maşırlarıma kadar ıslanmıştım bile!
Bu durum yal­nızca benim için geçerli değildi.

  • Saat 09.05′te saygı duruşu başladığında, etrafımda görebildiğim herkes, şiddetli yağan yağmur altında şemsiyeleri­ni kapadı.
    Kimisi ağlayarak, kimisi gözlerinden yaş süzülerek kimisi de duygularına gem vurarak bu yoğun duygu bütünlüğüne içtenlikle katıldı.

Bu kadar kötü hava şartları olmasına rağmen, 10 Kasım’a halkın gösterdiği teveccüh yaklaşık 2 milyon yurtseverin katıldığı 29 Ekim kutlamalarını sayısal olarak açık ara katladı diyebiliriz.

Böyle bir havada insanlara 100′er ABD doları verseniz, yanında bir günlük kumanya ve Ankara dışından gelenlerin yol paralarını karşılayıp hepsi­nin faturalarını TOKİ‘ye iş yapan müteahhitlere ödetseniz bile,
gerçekten bu kalabalıkları bir araya getiremezsiniz.

İnsanlar Gaziantep’ten, Adana‘dan, Antal­ya‘dan, İzmir den, İstanbul‘dan, Samsun’dan, Trabzon‘dan, Kars‘tan ve diğer illerden geldiler.

  • Sabahın köründe insanları Ankara‘ya, Tandoğan’a getiren ve
    Anıtkabir‘e yürüten güç neydi?

Analarının, babalarının ve atalarının, yaşadıkları kent dışında bulunan mezarlarını,
başta ekono­mik zorluklar olmak üzere çeşitli nedenlerle yılda bir kez bile olsun ziyaret edemeyen insanlar, nasıl olur da şahsen hiç tanımadıkları Atatürk‘ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir‘e koşa koşa geliyor­lardı? Hem de devletle çatışmayı da göze alarak!

  • AKP Hükümeti bu duyguyu analiz etmek ve
    aklı­nı başına devşirmek zorundadır!

Gerek 29 Ekim‘de gerekse 10 Kasım’da bir araya gelen bu kalabalıklar,
AKP Hükümetine ve Erdoğan‘a karşı olumsuz düşünce ve duygulara sahipti.
Bu bir kışkırtmanın sonucudur arka planı yoktur diyebilir misiniz?

Anıtkabir’e doğru yürüyüşe geçtiğimiz zamana kadar yaklaşık 2,5 saat Tandoğan Meydanı‘ndaydım ve etrafı iyice inceledim. AKP yönetiminde devlet mekanizması, burada toplanan ve sayıları milyonlara ulaşan halkın güvenliği için
hiçbir ted­bir almamıştı.

Allah belalarını versin       !

Tandoğan Meydanı, en azından bir gece önce­sinde bomba aramasına tabi tutulmamıştı. Mey­danda bomba ve patlayıcı maddeler için potansi­yel zula mevkileri olabilecek araçlar park halindey­di. Uygar ülkelerde geniş halk kitlelerinin toplana­cağı alanlarda bir gün öncesinden itibaren araç parkına müsaade edilmez.

Çatılar bomboştu! Hâlbuki buralara halkı korumak içim keskin nişancılar
ve gözetleyiciler yerleştirilmeliydi. 
Sadece helikop­terle zaman zaman
“bunların gücü ne kadar?” bağlamında kötü niyetli keşifler yapılmaktaydı.

Halkın güvenliği için hiçbir şey yapmama ola­rak özetlenebilecek
“Saldım çayıra mevlam kayı­ra” yaklaşımı bile iyi niyetli sayılırdı, 29 Ekim ve
10 Kasım’da kasten alınmayan ve düşmanca ted­birleri görünce. Yoksa “azdılar,
Allah belalarını versin” 
yaklaşımı mı egemendi AKP yönetiminde­ki devlette!

Sormak isteriz; Ankara Valisi Alaaddin Yüksel başkanlığında Ekim ve Kasım ayı başlarında yapı­lan emniyet ve asayiş toplantılarında 29 Ekim ve 10 Kasım’da
halkın güvenliğini sağlamak için ne tedbirler alınması planlandı?
Planlandı da uygulan­masını Başbakan mı engelledi?

  • 29 Ekim ve 10 Kasım‘da Erdoğan liderliğinde AKP Hükümeti meydanlarda toplanan halkın gü­venliğini yok saymış, tedbir almamış ve buradaki topluluklara düşmanca yaklaşmıştır. 
  • Bu bir suçtur ve mükerrer (birbiri üzerine 2 veya daha çok kez yinelenmiş) olarak işlenmiştir. Mutlaka yargılan­mayı gerektirmektedir!

10 yıllık AKP iktidarında Ulusal değerlerimize karşı gittikçe artan ve dayanılmaz boyutlara ulaşan düşmanlık karşısında artık halkın köşeye sıkışacağı yer kalmamıştır. Yapılması gereken, korkuyu ye­nip köşeden çıkmak, saldırıyı cepheden karşılaya­rak yarma harekatı yapmak ve karanlığı aşarak aydınlığa ulaşmaktır.

29 Ekim ve 10 Kasım bunun habercisidir!

Saygılar sunarım.
13 Kasım 2012, İlk Kurşun

Meşru bayram kutlama hakkımızı kullanmanın bedeli : Biber gazı ve basınçlı su..??

Dostlar,

Sayın Mustafa Acer’in iletisi aşağıda.. Çağrışımlarımız şöyle :

RT Erdoğan acaba hiç “hukukun temel ilkeleri” bağlamında eğitim almadı mı?

Bir türlü gör(e)mediğimiz İTİA İktisat diploması alırken, bildiğimiz kadarıyla dersler içinde epey de hukuk dersi var..

Neden böyle yapar? Niçin gerilimi sürdürür?
Bu günkü (30.10.12) partisinin TBMM grup toplantsında gerilimi aşağı çekmek bir yana iyice tırmandırdı. Cumhurbaşkanına da çattı hiç de örtülü olmayan biçimde ve “çift başlı yönetime olmaz, ülkeyi ben yönetiyorum..” demeye getirdi.

Hoş, Cumhurbaşkanı A. Gül’ün girişimi de buram buram seçim yatırımı kokuyor ayrıca. Kaldı ki, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel de 2 arada 1 derede kaldı ve birkaç su sıkma seansı birkaç da gaz seansı ile barikatları kaldırdı ve halk yürüdü.. Tepedeki 2 amirinin istemlerini dengeledi!

Yüzbinlerce Cumhuriyet sevdalısı insan, coşku ile Ankara sokaklarına döküldük. Anıtkabir’e, Atamızı ziyarete koştuk. Topuk topuğa idik.

  • 29 Ekim 2012 günü 1 milyonu aşkın insan Anıtkabir’de şenlik içinde idi.. 

Öte yandan RT Erdoğan hipodromda devlet töreninde iken 15 dk. dolayında telefon görüşmesini kimle yaptı ve içerik neydi, “İLERİ DEMOKRASİ” lerde bilinmezlerimiz bunlar.. Efelenme ise üst perdeden sürüyor :

“..Barikat kaldırma emrini ben vermedim…” diye.

Anlaşılan, Kasımpaşalı metaforu hala “yurdum insanı” katında tutuyor olmalı ki,
yatırım bu yönde..

  • 40’a yakın örgütün hangisi illegal, Başbakan açıklamak zorundadır.
    Biz, 60 yaşında bir ak saçlı bir üniversite hocası olarak orada yer alan hiçbir “illegal” kuruluşun üyesi değiliz. Bayrama gider gibi giyinmiştik.. ADD ve Eğitim İş üyesiyiz.
  • Hiçbir hukuk dışı eylemimiz olmaksızın, Ulus Atatürk yontusunun altında durup dururken basınçlı su ile polis gazı ile aşağılanmayı – işkenceyi – şiddeti hak edecek ne yaptık?
  • Ankara C. Başsavcılığı soruşturma açıyormuş.. Kimler sanık, kimler yakınmacı, kimler tanık koltuğuna oturtulacak? Halka karşı işlenen suçun gerçek sanıkları kimler ve onlar bir yaptırım görecek mi?

Eğer Başbakan doğru söylüyorsa, yerden göğe dek meşru Cumhuriyeti kutlama girişiminde illegal örgütler var ise, Ankara Valiliği’nin bir Dernekler Müdürlüğü vardır ve çoğu yasal dernek statüsünde olan bu girişimci kuruluşlar hk. neden o güne dek herhangi bir yasal işlem yapmamaıştır?

Sonuç olarak;

  • Başbakan RT Erdoğan artık öfke denetimini sağlamakta çoook zorlanıyor.

Hem kendisine hem de ülkemize çok zarar veriyor. Barış iklimini zedeliyor. Başta eşi, yakın çevresindeki bürokratlar ve AKP yöneticilerine, dostlarına, danışmanlarına.. velhasıl O’nu yetiştiren hocalarına.. kimlerin sözü geçecekse ciddi ve ivedi görevler düşüyor..

Tabii hekimlerine de.. Hem insani hem de profesyonel kritik sorumlulukla..

Ülkenin tepe yöneticisinin ruh ve beden sağlığının tam anlamıyla yerinde olması kaçınılmazdır ve bunu istemek de yurttaşların en doğal hak ve ödevidir.
Sağlık verileri “Yurttaş Recep Tayyip Erdoğan” ın özelidir; anayasal-yasal kimi ayrıklarla (istisnalarla).

Ama “Başbakan RT Erdoğan” ın sağlık verileri asla O’nun kişisel özeli değil,
herkese açık kamusal veridir. Bunları bilmek istiyoruz. Başbakanın sözde ileri demokrasisi kendisinin olsun fakat normal demokrasi bağlamında bir açıklık istiyoruz.

Başbakanın sağlığı nasıl?
Saklanacak birşey yoksa, neden raporlar saydamlıkla açıklanmaz??

Sevgi ve saygı ile.
30.10.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================================

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HUKUK DEVLETİ DEĞİL Mİ  ??

Sayın Başbakan;

 

29 Ekim 2012 günü Ankara / Ulus’ta düzenlenen Cumhuriyet toplantısını “İllegal kuruluşların düzenlediği alternatif Cumhuriyet kutlaması” olarak nitelendirmiştir.

Ulus’taki Cumhuriyet toplantısına katılan 40 sivil toplum kuruluşunun hiçbiri hukuk dışı kurulmuş veya hukuk dışı faaliyet gösteren kuruluşlar değildir. Bu kuruluşları illegal olarak nitelemek, hukuk kurallarına aykırı faaliyet içinde olması halinde T. C. Adaletinin verebileceği bir karardır. Eğer T. C. bir hukuk devleti ise, bu kuruluşları hukuk dışı ilan etmek hiç kimsenin yetkisinde olamaz.

Başbakan bu kuruluşları kendi düşüncesine uygun olmadıkları için illegal örgüt olarak niteliyor ve hedef gösteriyorsa da bu ülkede demokrasiden söz edilemez.
Mustafa ACER

2012/10/30 mustafa <macer@ttmail.com>