Etiket arşivi: Anayasanın 90. maddesinde yer alan uluslararası anlaşmaların iç düzenlemelerin üzerinde olduğu gerçeği

Mustafa Babay : İNTERNET YASAKLARI


İNTERNET YASAKLARI

portresi

Mustafa BALBAY

 

İnternete yasak koymaya girişmek şu örneğe benziyor:

Hava raporlarında sıklıkla vurgulanan bir tanım vardır. Der ki: “Balkanlar’dan gelen soğuk ve yağışlı hava yurdun büyük bölümünü etkisi altına alacak.”

Hükümet tutuyor, soğuk ve yağışlı havanın Türkiye’ye gelmesini engellemek için
yasa çıkarıyor. Bu havanın Türkiye’ye gelmesi halinde çok ağır yaptırımların olacağını söylüyor. Hatta bu havanın yurt içine girmesine yardımcı olanları da suçlu ilan ediyor.

İşte hükümetin 4 Şubat’ta (2014) kabul ettiği

“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla işlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun” bu örneğe benziyor.

Hükümet zaten son derece yıpranmış olan yargı sistemini bile aratacak bir düzenlemeyle internet sitelerinin kapatılmasını Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı‘na (TİB) veriyor.

Sitelere birkaç saat içinde erişimi yasaklamanın yöntemini kolaylaştırıyor.
Örneğin belirlenecek tüm anahtar sözcükleri kullandığı saptanan bir site herhangi bir yargı kararı olmaksızın erişime kapatılabilecek.

Bu konudaki uluslararası yükümlülükler, Anayasanın 90. maddesinde yer alan uluslararası anlaşmaların iç düzenlemelerin üzerinde olduğu gerçeği
göz ardı ediliyor.

***
İçinde bulunduğumuz çağın adı iletişim çağıdır. Bu çağın en büyük özelliklerinden biri, insanoğlunun ilk kez yeryüzüne bağlı herhangi bir adres göstermeksizin
kendisine mektupla ulaşılabilmesini sağlamasıdır.

Bir devrim niteliğindeki bu çağda ana etken bilgiye ulaşmaktır. Bilgiye ulaşmak ve bilgiyi paylaşmak hem hızlanmış hem de üretilen bilgi artmıştır. Kabaca bir hesaplamayla yeryüzünde her 5 yılda bir bütün bilgiler ikiye katlanmaktadır.

İşte hükümet bu olağanüstü bilgi akışı ortamında olağanüstü bir çabayla bilgiye ulaşmayı engellemeye çalışıyor.

Yapamazsınız.

Binlerce yıllık insanlık tarihinde tüm yeryüzünü etkileyen sonuçlara sahip
3 büyük devrim olmuştur.

Bunlardan
ilki tarım devrimi,
ikincisi sanayi devrimi,
üçüncüsü de içinde bulunduğumuz iletişim devrimidir.

Biz tarım devriminin içinde yer aldık. Eti kurutmasını, yoğurt yapmasını
ilk Türkler başardı.
Bugün hâlâ yoğurdun adı bütün dünyada yoğurttur.
Sanayi devrimini ise ıskaladık. 300 yıllık bocalamamızın nedenlerinden biri budur.

***

İçinden geçmekte olduğumuz iletişim devrimiyle ilgili kesin kanaatler ortaya koymak için erken.
Topluma bakınca umutlanabiliriz, ülke yönetimine bakınca kahrolabiliriz.

Teknolojiyi takip anlamında bir rakam vermek gerekirse Türkiye’de insanların cep telefonlarını yeni modeliyle değiştirme sıklığı ortalama 6 ay. Bu rakam Avrupa’da 2 yıl. Amerika’da ise 2 yıldan daha çok. Yani biz teknolojiyi izlemede hiç fena değiliz.

Ah bir de bilgiyi izlemde aynı hıza erişebilsek!

İşin bu yanı başka bir yazı konusu. Ancak Türkiye’de dünya ortalamasının üzerinde bir rakamla 35 milyona yakın internet kullanıcısının da olduğunun altını çizmek gerekiyor.

İşte böyle bir ortamda çıkan internet yasağı yasası özünde sansürden başka bir şey değildir.

İnternet üzerinden kimi suçların işlendiği, insanların özel yaşamına özen gösterilmediği bir gerçektir. Ama bunun yöntemi yasaklamak değildir. Kaldı ki bu yasa da sözünü ettiğimiz olumsuzlukları giderme amaçlı değil. Yalnızca

hükümetin kendine zararlı bulduğu yayınları engelleme çabasından başka bir şey değildir.

Bir başka deyişle tüm yeryüzünü saran iletişim devrimine karşı çırpınmaktır.

Çaresizliktendir!