Etiket arşivi: AKP döneminde Türkiye’de büyüme konusunda Lale Devri’nin yaşandığını

FED; AKP’yi şimdilik kurtardı


FED; AKP’yi şimdilik kurtardı

 
YURT Gazetesi, 22.3.2015
“Tünelin Sonu Kriz Yeniden Kalkınma”
kitabında Türk ekonomisinin son 10 yılını inceleyen UNDP Türkiye eski Direktörü Bartu Soral,

“AKP iktidarında ekonomi için pembe tablolar çizildi ancak
ülke ciddi bir ekonomik krize doğru gidiyor.”
dedi.


Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Türkiye eski Müdürü ve kalkınma ekonomisti Bartu Soral’ın yeni kitabı ‘Tünelin Sonu Kriz Yeniden Kalkınma’:

Genel seçimler yaklaşırken, AKP iktidarı döneminde sürdürülen ekonomik programları
mercek altına alıyor. Amerika Merkez Bankası (FED), IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların analizlerinden ve raporlarından yararlanılarak hazırlanan kitapta, gelişmekte olan ülkelerde risklerin yükseldiğini, yeni küresel krizin bu kez gelişmekte olan ülke kaynaklı olacağı belirtiliyor. Kitabında özellikle AKP döneminde Türkiye’de büyüme konusunda
Lale Devri’nin yaşandığını
ama işin özünde ekonominin içten içe çöktüğünün çerçevesini sunan Bartu Solar ile Merkez Bankası’nın attığı son adımları ve Türkiye’yi bekleyen olası kriz senaryolarını konuştuk.

AKP 12 yılı aşan iktidarı döneminde Türkiye’ye ekonomik anlamda çağ atlattığına vurgu yapıyor. Ancak BM İnsani Kalkınma Endeksin’de 69. sırada yer alıyoruz. Gayrisafi millî hasıla (GSMH) balonu ile İnsansal Gelişmişlik İndeksi (HDI) arasında önemli bir fark var. Suudi Arabistan gibi körfez ülkelerinde GSMH çok yüksekken IGI (İnsansal Gelişmişlik İndeksi) çok geride yer alıyor. Siz Türkiye’yi bu durumda nerede konumlandırıyorsunuz?

Birincisi kalkınma hiçbir zaman büyümeye endeksli olarak anlatılamaz. İktidarın söylediği gibi Türkiye’nin 3 katı büyüdüğünün hiçbir bilimsel gerçekliği yok. Benim kalkınmadan anladığım şudur: Kalkınmış bir ülke, insanların kendi projelerini yaşama geçirebileceği bir ülkedir.
Şişli’de doğan varlıklı bir ailenin 10 yaşındaki evladıyla ülkenin Orta Anadolusunda geri kalmış bir ilçesinde ya da köyünde doğan 10 yaşında bir çocuğun eşit koşullarda yaşama başlaması ve kendine kurduğu düşü (hayali) gerçekleştirebilecek olanaklara sahip olması gerekir. Bu durum da asla büyüme ile açıklanamaz.

AKP iktidarı büyüme rakamlarında halkı yanıltıyor.

‘10 yılda 3 kat büyüdük’ sözü, içinde enflasyonu da barındıran aldatmacalı bir hesaptır.
Nominal olarak yaptığınız hesapla bunu ilan ettiğinizde, uluslararası camiada ciddiye alınmıyorsunuz. Uluslararası ekonomik kuruşlar büyümeyi böyle ölçmüyor. Ayrıca,
Türkiye’de 2003- 2013 yılları arasında büyüme oranı 3 kat değil, toplamda yalnızca 0.60’tır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde ekonomik krizin güçlü kurumlar
ve bankacılık sistemi ile Türkiye’yi teğet geçtiğini söylemişti. Çizilen bu tabloyu
gerçekçi buluyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘kriz bizi teğet geçti’ diyor ama bilmediği bir şey var.
O da şudur ki; kriz gelişmekte olan ülkelerin tamamını teğet geçti. Fakat gelişmekte olan ülkelerin büyüme ortalamasına baktığınızda Türkiye’ye göre daha yüksek olduğunu görebilirsiniz. Türkiye gelişmekte olan ülkelerin büyüme ortalamasının daha altında bir performans sergiledi. Erdoğan’ın krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini söylediği 2009- 2013 arasında gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesi %5,33 iken Türkiye’nin %3,91’dir.

Türkiye yabancı sermaye akımı ile mi ayakta kalabilmeyi başardı?

AKP iktidarı 2003 ile 2007 yılları arasındaki finansal konjonktürden yararlandı.
Bu dönemde sınır ötesi sermaye akımlarının dünyada bugüne dek görülmemiş biçimde artmasıyla Türkiye’de büyüme konusunda Lale Devri yaşandı.

Aslında özünde her geçen gün ekonomi içten içe çöküyordu.

2000’li yıllara dek eksikleriyle birlikte süren üretim, yerini ithalata bıraktı ve ithalat arttıkça da dış borçlanma yükseldi. AKP iktidarına dek 129 milyar $ olan dış borç stoku, 12 yılda 402 milyar $’a çıktı. AKP iktidarında Türk ekonomisi deyince akılda kalan 3 temel öğe;

1. Borçlanma,
2. Dış ticaret açığı ve
3. Cari açık olacak.

Elbette bu üç öğenin ortaya çıkardığı yıkım ve çürüme, çöküş yaşanınca bütün çıplaklığıyla görülecek.

FED de muhalif değil ya!

Türkiye’deki bankaların bütün varlıklarının %62’sini krediler oluşturuyor. Şu anda 1 trilyon 350 milyar TL olan kredi miktarının %68’ini KOBİ’ler ve şirketler kullanıyor. Bu kredileri kullanan şirketler kurdan etkilenenlerdir. Türkiye’de brüt kârı borç faizinin iki katı ve altında olan firma sayısı bütün firmaların %40’ını oluşturmakta. Yani şöyle düşünün; 100 firmanın 40 tanesinin
2 liralık brüt kârı var ve borcuna ödediği faizi 1 lira. Türkiye’deki firmaların %40’ının brüt kârı ancak borç faizini karşılıyor. FED söylüyor bunları. FED’i de muhalif diye suçlayamazsınız herhalde…

ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırımına giderse Merkez Bankası’nın tutumu
nasıl olur? Aynı şekilde faiz artırımına gider mi?

Dolar kurunun geldiği nokta bakımından önümüzdeki dönemde ABD’nin faiz artırım süreciyle birlikte Türkiye’nin önünde 2 farklı senaryo var.

“Bunlardan ilki; FED, Hazirandan sonra faiz artırımına başlıyorum derse,
Merkez Bankası da Dolardaki yükselişe faiz artırımına giderek müdahale etmeye çalışır.
Bu da zaten durgunlaşmakta olan ekonomiyi iyice durgunluğa sokar.

2. senaryo ise siyasal baskılar yüzünden faiz artırılmadığı zaman gerçekleşir.
Dolar kuru yükselişini sürdürür. Bu durum, finansman açığı olan şirketlerde kambiyo zararlarına neden olur.

Türkiye’de 182.5 milyar dolarlık döviz açığı var.

Son dönemde %13’lük artış bile kabaca 23 milyar dolarlık zarar oluşturdu.
Bankacılık kredilerinin %62’si bu şirketlere verilen paralar. Zarar eden şirketler iflas edince
bu bankacılık sektörünü de krize sokacak boyuta ulaşır. Bu durumda

2001 krizinden çok daha kötü ve tüm Türkiye’ye yayılan bir hal alır.

Türkiye küresel dünyadaki finansal bolluğu çok kötü kullandı ve
kriz ile yüzleşmek zorunda kalacak.

FED, AKP için şans oldu

FED önceki gün faiz oranlarını artırmaya hazırlandığının sinyalini verdi. Ve toplantı sonrası açıklanan tutanaklarda faiz oranlarının artırılması konusunda ‘sabırlı’ olunacağı taahhüdü
yer almadı. FED yalnızca faiz beklentisini 2015’te %1.25’ten 0.60’a indirdi. Dolar 2.53’e falan düşer diye beklendi ancak 2.60’larda kaldı. FED’in bu kararı, AKP’yi Haziran seçimine
daha az yıpratarak götürecek bir pozisyon açtı ve kapıya gelen krizi yalnızca biraz öteledi. Ancak, Eylül ayında yoğun bir şekilde hissetmeye başlayacağımız bir krizden kaçışımız olmayacak.

Piyasa Merkez Bankası’nı takmıyor!

Merkez Bankası Cumhurbaşkanı’nın müdahalesinden sonra bağımsızlığını
koruyabilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’na yüklendiği son 2 aydan beri,
Merkez Bankası 0.75 oranında faiz indirdiği halde piyasadaki kredi faizleri %2 puan yükseldi. Bu gelişme piyasanın artık Merkez Bankası’nı takmadığının göstergesidir. Çünkü piyasanın ve Merkez Bankası’nın risk algılaması farklıdır. Erdoğan, Merkez Bankası’na “faiz indir
baskısı yaptığında, piyasanın artık Merkez’i dinlenemediğini de göz önünde bulundurmalı.

Şirketler iflas ertelemeye başladı!

Yaklaşan ekonomik kriz toplumun en üst gelir katmanının ilk %5’inin altından başlayarak
orta gelirli, beyaz yakalı ve dar gelirli herkesi olumsuz etkileyecek.

En başta da şirketler etkilenecek gibi gözüküyor. Çünkü Baro yetkililerinden aldığım bilgiye göre iflas erteleme başvuruları yağmur gibi gelmeye başlamış.

Bunun yanında ekonomik riskler tavanda.

Üretim zayıf, teknolojimiz yok.

Hane halkı borcu bizim durumumuzda bir ülke için yüksek. Kısa vadeli dış sermaye hareketleri, denetlenmediği takdirde ulusal paramız üstünde olumsuz etkiler yaratacaktır.
İthalatı körükleyen ve işsizliği artıran bu durum karşısında kurun gerçek düzeylerde kalması için aktif bir döviz ve para politikası izlemeyi tercih etmeliyiz.

*****

Bartu Soral kimdir?
1970’de Ankara’da doğan Bartu Soral orta ve lise öğrenimini Ankara Anadolu Lisesinde tamamladı. Kanada Saint Mary’s Üniversitesi İşletme Fakültesinden lisans, Kanada Dalhousie Üniversitesi Ekonomi Bölümünden kalkınma ekonomisi alanında yüksek lisans derecesi aldı.. 2003’te Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na (UNDP) katılan Soral, 2005’te UNDP Program Müdürlüğü görevine yükseldi. 2009’a dek sürdürdüğü Birleşmiş Milletler (BM) kariyeri süresince küresel ekonomik gelişmeler, gelişmekte olan ülkelerin finans sistemleri ve kalkınmaları üzerine çalışmalar yaptı. 2009’da BM’deki görevinden ayrılan Soral,
halen hem akademik çalışmalarını sürdürmekte hem de serbest danışmalık yapmaktadır.

======================================

Dostlar,

Sayın Bartu Soral’ın açıklamaları çok çarpıcı..
AKP’nin ekonomideki balonunu kezlerce patlatacak sağlam veriler içermekte.
Örn. ekonominin 12 yılda 3 kat büyüdüğü masalı..
Basit “nominal” hesapla kendini ve halkı aldatmanın bir sonu olmalı..
“Reel” hesap ise % 300 değil, bunun 1/5’i olan .60 (%60) düzeyinde!
Yani Türkiye ekonomisi AKP döneminde, 2002 sonunda 1 iken 2014 sonunda 3 olmadı!
1 iken 1,60 oldu! 12 yıla bölerseniz yıllık ortalama büyüme hızının %5’in altında kaldığını
bir çırpıda görürsünüz.. (%60 büyüme 12 yıllık birikimli – kümülatif olduğundan..)

Dolayısıyla 2023’te ilk 10 ekonomi içine girme de (!) hamların hamı bir hayal,
daha doğrusu kendinden kendine ve de “fukara” halkımıza utanmazca,
rezilce bir başka yalandır.

“..ekonominin içten içe çöktüğünü..” Sayın Soral birkaç kez yineliyor.

Dileriz AKP kurmayları da bu acı verileri okuyup değerlendiriyor olsunlar..
Devekuşu mantığıyla 80 milyonluk bir ülkenin devasa sorunları yönetilemez, çözülemez.

Ekonomi bir şeytan üçgenine sokulmuş :

1. Borçlanma
2. Dış ticaret açığı
3. Cari açık 

Türkiye’nin en seçkin kurumlarından Boğaziçi Üniversitesinde Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler olmak üzere 2 anadalda (double major) lisans diploması alan Profesör Başbakan
Ahmet Davutoğlu
, gönülden dileriz ki, hayal aleminde kendini ve ulusu kandıran Bay RTE’nin vesayetinden bir parça olsun kendini sıyırır ve acı gerçeklere karşı hızla önlemler alır..

Seçim öncesinde olsa bile!
Aslolan ülke ve halk değil mi? Siyaset bunun için yapılmıyor mu??

Sevgi ve saygı ile.
22.03.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com