Etiket arşivi: ahmet saltık

Bütün Eserleri / Nazım Hikmet Ran / All Works..


Dostlar
,

Usta Türk şairi Nazım Hikmet RAN‘ı doğumunun 113. yılında özlem ve saygı ile anıyoruz..
Nazim_Hikmet_113_Yasinda
Bu bağlamda O’nun bütün eserlerini aşağıdaki erişkede (linkte) paylaşıma sunuyoruz..

Okuyalım, okutalım, anlamaya çabalayalım ve şiiri, sanatın tüm dallarını sevelim – sevdirelim.

Yaşamı güzel sanatlar şen kılacak ve bizlere barış getirecek.. 

Lütfen tıklar mısınız??

Nazim_Hikmet_Tum_Eserleri

Sevgi ve saygı ile.
15.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Dersim Tartışmaları.. / Tunceli-Dersim Debates..


Dersim Tartışmaları.. 

Dostlar,

“Dersim tartışmaları” hakkındaki 5 sayfalık kapsamlı yazımızı,
içeriden biri, bir Dersim’li – Tunceli’li olarak dikkatinize sunuyoruz.

Sorun ciddi, nazik ve kritiktir.

Bu bakımdan son derece özenli bir dil kullanılmıştır.

Herkesin ama herkesin son derece yapıcı ve sorumlu davranması gereği çok nettir.

Bu makalemizi okumak için lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Dersim_tartısmalari_30.5.12

Sevgi ve saygı ile.
30.11.11, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

************************************

Dostlar,

Maalesef, yerli ve yabancı “iyi saatte olsunlar”, gene sütre gerisinden ve berisinden körüklemekle meşguller..

“Siyaset” denen gerçekte soylu uğraş bu denli mi kirletilebilirdi?
İç – dış politikada tıkanınca zaman kazanma, prim devşirme adına etik ve erdemden
bu denli mi yoksun davranılabilir?

Vıcık vıcık siyaset – siyasetçi Türkiye’nin hangi derdine deva olacaktır?
Tam da tersine ek ve karmaşık sorunlar doğurmaktadır kökü dışarıda AKP siyaseti..
12 yılı geçti bu partinin tek başına siyaseti.. Ülkenin hangi köklü sorununu
köktenci, akla uygun – ülke çıkarlarıyla örtüşük olarak çözdü?
Alevi – Bektaşi inancını utanmadan sömüre sömüre zamana oynadı.
Tek bir eylem yeter not vermeye :

  • Zorunlu din dersleri AİHM kararına karşın neden kaldırılmıyor?
    Cemevleri neden ibadet yeri değil?
    Laik – seküler düzene – yaşama neden sürekli balta darbeleri indiriliyor?

Temel ve ivedi sorun bunlardır..  Acı acı güldüren Dersim popülizmi değil!

3 yıl önce 30.11.2011 günü yayımladığımız

DERSİM TARTIŞMALARI başlıklı 5 sayfalık yazımızı, o toprakların bir bireyi,
çok ağır travmanın doğrudan sonuçlarını yaşamış ve yaşayan biri olarak,
bir kez daha paylaşmak istiyoruz..

Okumak için lütfen tıklar mısınız??

Dersim_tartısmalari_30.5.12

Ulusunun öğretmeni Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Paşa‘ya saygıyla..

Sevgi ve saygı ile.
25 Kasım 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor : 10 Ağustos 1915; Conkbayırı


Dostlar
,

10 Ağustos 1915 Conkbayırı utkusu ve olayını anmadan geçmemeliyiz.

12. CB / Yarıbaşkanı seçimi Türkiye gündemini tutsak almamalı..

Geçtiğimiz yıl bu konu hakkında yazdığımız yazıyı, 99. yılında yeniden paylaşmak isteriz.. (Yine sitemizde paylaştığımız Sn. E. Tuğa. Türker Ertürk‘ün konuya özel görsel iletisine de bakılması…)

Gelecek yıl, bu kritik tarihsel Conkbayırı olayının 100. yılıdır. Dünya siyaset,
uygarlık, savaş tarihi açısından son derece öğretici, öğreti (doktrin) koyucu bir olgudur.
Başta TSK olmak üzere, önemine uygun biçimde anılmak üzere şimdiden hazırlık yapılmalıdır.

Genç subay Albay Mustafa Kemal, askerlerine dövüşmeyi –  savaşmayı değil;
“ÖLMEYİ” emredebilmiştir! 1. Anafartalar Utkusu (zaferi) bu olağanüstü,
benzeri daha önce harp tarihinde olmayan, askeri taktik ve stratejinin ürünüdür.

Mustafa Kemal’in askerleri vatanları için, tarihte örneği olmayan bir biçimde aldıkları buyruk gereği “ÖLÜRKEN“, arkadan gelenler yetişmiş ve işgalci İngiliz birlikleri
geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

Yine Mustafa Kemal’in kendi anlatımında görüldüğü üzere,
işte muharebenin kazanıldığı an, o an” dır.

CONKBAYIRI şehitlerine ve yaşamda olmayan gazilerine,
bu kurtuluş destanını yaratan tüm kahramanlara; Başta YÜCE ATATÜRK olmak üzere selam olun!

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor : 10 Ağustos 1915; Conkbayırı

Cephede askerlerinin arkasında değil önünde Kemal Paşa..

İngiliz siperlerine 20-30 m yaklaşıyor ve oradan birliklerine saldırı emri veriyor kırbacı ile. Dünya askerlik literatüründe eşi benzeri görülmemiş bir örnek..
İşte Conkbayırı Gazisi Mustafa Kemal Paşa böyle bir insan..
Şarapnel göğsündeki saati parçaladı ve mutlak bir ölümden kurtuldu.

Bu vatan kolay kurtulmadı. Öğrenmek ve vefalı olmak namus borcumuzdur.
Yüce ATATÜRK ve tüm dava-silah arkadaşlarına, şehit  ve gazilere (kaldı mı ki??)
98 yıl sonra selam olsun gönülden kopan..

**************************

MUSTAFA KEMAL Paşa Anlatıyor             :

10 Ağustos 1915, Conkbayırı

Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hâkim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı.

Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi.
8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.

Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum.
Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim.
Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.. dedim.

Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim.
Hücum baskın tarzında olacaktı.
Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 m yaklaştım.
Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu.
Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu.

Kontrol ettim.
Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim.
Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı.
Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.

Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu.
Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor
her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu.

Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı,
sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu.

Olayı Yb. Servet Bey’den başka kimse görmemişti.
O’na parmağımla susmasını emrettim.

Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi.
Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu.
O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım.
Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.

Aynı gün gece yani 10 Ağustos 1915 günü beni mutlak ölümden kurtaran
ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşa’ya
hatıra olarak verdim.

Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı.
Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.

Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve
Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular..”

============================

Kahramanlara 98 yıl sonra ödenemez bir minnet ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
Elazığ, 10.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bayram öncesi “yorumsuz” dileğimizdir.. MAHPUSLARA ÖZLEM..


Dostlar
,

Bu dosyayı ve de içeriğindeki şiir 22 Ekim 2012 günü yayımlamıştık.

Aradan 1 koca yıl geçti ama ülkemizde değişen bir şey yok..

Düzmece belgelere dayalı olarak yüzlerce yurtsevere binlerce yıl hapis
ve onlarca yaşamboyu (müebbet) hapis verildi..

Şimdilerde hava kadar, su kadar, ekmek kadar aş kadar
ADALET arıyoruz..

“Kurban bayramınız kutlu olsun” tümcesinin içi hiç bu denli boşalmamıştı..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 14.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net


Bayram öncesi “yorumsuz” dileğimizdir..

Bir pulsuz dilekçemizdir..

Silivri, Hasdal, Sincan, Maltepe, Metris vd. zindanların
“kurbanlık” mahpuslarına
ve de adalet üzre – vicdan içre hükmetmeyenlere
bayram sadamızdır çığlık çığlığa..

M A H P U S L A R A    Ö Z L E M ..

Mahpuslar damda ölmesin,
onlar da özlem gidersin..

sarılabilsinler sevdiceklerine
ille de yavuklularına ..
ve de ölmüşlerine,
mezar taşlarına olsun yüz sürerek,
ıslak fatihalar okuyarak
kupkuru dudaklarıyla

Zindanda kurban olmasınlar hükümsüz;
mübarek koçlar, boğalar var maşallahlık
bir aziz mübarek kurban bayramında daha,
milletçe idrak ettiğimiz..

Adalet sulasın kadim vatanın kutsal topraklarını
Gözyaşı, nefret, kin, düşmanlık, intikam, zulüm
ve de hasretin kahredeni,
kor ateş dağlayanı değil,
alev alev al kan da..
Ama barış, ama barış, ama ba…
İnsanın insana sevdası.

Yurttaş Ahmet SALTIK
Vatandaş no : 156 979 76910
22 Ekim 2012, Ankara

 

 

 

“Kurban” gerçekte nedir? Hayvan kesmek dince zorunlu mu??


Dostlar,

Geçen yıl bu sitede yer alan (16.10.12) yazımızı,
güncelliği nedeniyle bu yıl da aynen yayımlıyoruz..

Nice bayramlara..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 14.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Dostlar,

“Kurban Bayramı” yaklaşıyor..

2-3 milyon dolayında hayvanın da yaşamının sonu!?

Artık kimi tartışmaları serinkanlılıkla yapabilmeliyiz.,,,

Önceki yıllarda da yazmıştık.. Hemen “saldırı” başlıyor kimi çevrelerden :

– “Kurbana saldırdı..” !?

Bir kez semantik olarak (dil-tümce mantığı bakımından) ne denli olanaksız dolayısıyla da anlamsız bir ifade değil mi?

Kurbana nasıl saldırılır ? Olsa olsa onu kesmek için vahşice üzerine abancınca değil mi? Sokaklarda kovalayıp arka bacaklarının kirişlerine satır darbesi ile o güzelim, caanım hayvanları dizüstü çökertmekle … değil mi?

Oysa biz tam tersini yapmaya çabalıyoruz..

Vahşi eylemi ile yüzleşemeynler ise psikolojik savunma mekanizması içinde “projeksiyon” yapıyorlar (suçu karşıya yükleme).

Bu gün sitemize koyduğumuz

“Dünya Gıda Günü, 16 Ekim.. : AÇLIK NEDENLERİ..”

başlıklı yazımızda da yer verdik :

    “Kurban bayramı geliyor.. Aşağıdaki verilere (hayvan varlığımızın nasıl azaldığını ama nüfusumuzun katlandığını gösteren sayılar içeren bir tablo veriyoruz..) göre gene de 3 milyon dolayında kurban kesecek miyiz? Eldekileri de tüketirsek nereye varırız?

Ya da gırtlağımıza dek borçlu iken ithal hayvandan kurban olur mu?

Kurban yalnızca hayvan kesmek anlamında mıdır, yoksa Tanrı’yı hoşnut edecek özverili bir davranışta bulunmak mıdır??”

 

* * * * *
Bize ulaşan bir ileti aşağıda :

* * * * * *
Refhan İrtem (irtemrefhan@gmail.com) yahogroups.com üzerinden bir ileti dağıtmış.

      Ülke şeyhler, şıhlar devleti olmaya giderken, cehaletle beslenen şeriatçı takım partilerde kol gezip tüzüklerinde dini ayıp, günah, haramlarla öğretirken ve hala ezan sesi mikrofonla Arapça tüm alemin kulaklarını sağır edercesine seslendirilirken

kim öğretecek gerçek İslamı?

15 Ekim 2012 18:38 tarihinde osman akgun <ossmanakkgun@gmail.com> yazdı:

Eren Erdem de yazdı :

“Kuran’da söz edilen kurbanın anlamı başka” diyor.

Yaşar Nuri Öztürk de “İslamiyet ilgili yapılanların çoğu yanlış.” diyor.

Ben de akıl ve mantıkla Allahın Kurban kesmeyi farz kıldığına hiçbir zaman inamadım.

Bir canlının canını alarak ibadet olmaz!

Aç insanlara et dağıtılması içinde ulu tanrı “hayvan kesin” demez.

Eğer bu doğru ise aynen et dağıtmak gibi buğday verme,ekmek vermenin de
kurban anlamında değerlendirilmesi gerekir.

İşin doğrusu da yavaş ,yavaş ortaya çıkıyor.

Emevi devrinden bu yana İslamiyet değil;

Emevi kapitalizmi,
– Emevi yağmacılığı ve
– Emevi saldırganlığı

bize İslamiyet olarak sunuldu.

Artık Eren Erdem ve Yaşar Nuri Öztürk gibiler sayesinde gerçek İslamiyeti öğrenmeye çalışalım diyorum.

* * * * * *

Katılmamak olası mı ??

2 yıl önce Kurban bayramının son günü şu dizeleri yazmış ve e-ileti ile paylaşmıştık.. Değişen birşey olmadığından, çok üzgünüm ama hala güncel :

==========================================
Hz. Muhammet’i düşümde gördüm..

Dedi ki;

“Söyle Türkiye’ye, aklını başın alsın..

Kurban demek ille de bir hayvan kesmek değildir.

Çok değer verdiğin bir varlık ögeni, çok değer verdiğin birilerine armağan olarak sunmaktır..

Hayvan sayınız kritik düzeyde. Karnınızı doyuramıyorsunuz. Neden bu duruma geldiğinizi araştırmanız ve akla-bilime uygun çözümler üretmeniz bana en büyük armağandır.

Nasıl ki kişi borç alarak kurban kesemezse, bir ülkenin de dış borçla kurbanlık hayvan ithal etmesi aynı derecede uygunsuzdur.”

Benden aktarması..

Karayollarımızın “kanyollarına” dönüşmesi ve bu yollarda verdiğimiz kurbanlar,
Kurban bayramımızı “çifte kavrulmuş” yapıyor…
Aman yanlış anlaşılmasın; içimiz kavruluyor :

Çare :

1. Nüfus artışını frenlemek; HER AİLEYE 1 ÇOCUK!
2. Demir ve deniz yollarını geliştirmek
3. Bireysel otomobil tutkunluğunu kamçılamaktan vazgeçmek..
4. Bu tür uzuuuuuuuuuuun tatillerin maliyeti üzerinde düşünmek.
5. İnsan yetiştirme düzenimizi gözden geçirmek..
6. İslami kaynakları akıl ve bilim öncülüğünde gözden geçirmek.. İslamda reform artık kaçınılmaz aşamaya geldi.

*******

Kansız ve “mülk” ün temelinin adalet olduğu, Ergenekon vb. kabulü olanaksız zulümlerin yaşanmadığı bir ütopya ülkesinin ütopik bayramını kutlarım.

Ahmet SALTIK
19.11.2010, “Kurban” bayramının 4. ve de son günü, Ankara
==========================================

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Görmez tüm bu olup bitenleri “görür” ve tarihe geçecek bir önderlikle sağduyulu önermelerde bulunabilir mi topluma??

Çok mu hayalciyim yoksa ??

Sevgi ve saygı ile.
16.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Sivas Kongresi’nin 94. Yılı..

Dostlar,

SİVAS KONGRESİ‘nin 93. yılı için yazdığımız yazyıyı bu yıl da paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 4.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Dostlar,

Az önce (bu yazıdan hemen önce); 5 yıl önce 11 Eylül 2007 günü, Sivas Kongresi’nin
88 yıl önce bittiği ve tarihsel kararların açıklandığı günün yıldönümünde yazdığımız makaleyi sizinle kısa bir yorumla paylaştık.

Şimdi ise 89. yılda yazdığımız 4 Eylül 2008 tarihli yazımızı sunacağız. Eski sitemizdeki arşivi de böylelikle yeni sitemize taşıyoruz yeri geldikçe.

4 Eylül 2012’nin gündeminden 2 fotoğraf sunacağız.
Bir başka anlatımla, 89. yıl yazımızı, 4 yıl sonra “2 fotoğraf parantezinde” bir kez daha irdeleyeceğiz.

Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değermiş..

O Sivas Kongresi ve kararları idi ki, alındıktan 3 yıl sonra savaş meydanlarında yürütülüyordu (icra ediliyordu). 26 Ağustos’ta başlatılan yeryüzünün en büyük ve meşru nefsi müdafaa hareketi, 9 Eylül 1922’ye dek sürecekti.. Taa ki emperyalistlerin maşası, güncel deyimiyle taşeronu Yunan ordusu, tümüyle imha edilip komutanı General Trikopis tutsak alınana ve palikaryalar 9 Eylül 1922 günü Ege’de (Ata, “Akdeniz” demişti..) denize dökülene dek.

Ne var ki, geri çekilirken tüm evleri, yapıları, yolları, köprüleri imha ediyorlardı. Hayvan sürülerini tarayarak su kuyularına dolduruyorlardı. Her yerde yangın çıkarıyorlardı. Bu denli düşmanlık niye? 400 yıllık Osmanlı egemenliğinin intikamı mı? Osmanlı hayranlarına sormak gerek..

4 Ekim 1922’de Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa TBMM’ye bilgi verirken,
Büyük Taarruz’un planladığından 1 gün daha uzun sürmesi nedeniyle,
ulusundan özür diliyordu!

Yani, 90 yıl önce bugünlerde Afyon ovasında, Dumlupınar’da, Kütahya’da, Gediz’de,
İzmir yolarında bir can pazarı yaşanıyordu.

Türk milleti, son damlasına (katresine) dek olanaklarını zorlamış, olağanüstü
Tekalif-i Milliye Yasası gereği elinde avucunda ne varsa ordusuna vermişti.
Eh işte, emperyalizmin silahlandırdığı taşeron Yunan ordusuna yakın sayılabilecek bir güç iyi kötü oluşturulabilmişti. Ama buna yurt savunması bilinci ve Mustafa Kemal Paşa ile dava ve silah arkadaşlarının üstün komuta yeteneği eklenince denge lehimize dönüşüyordu.

Türk orduları başkomutanı Mareşal Mustafa Kemal Paşa, “TBMM yetkileriyle donatılmış”, ağzından çıkan “yasa” olmak üzere hemen her fani için kaldırılması çok güç, çok ağır bir sorumlulukla cephede en önde idi. Yunan orduları başkomutanı Hacı Anesti ise savaşı Atina’dan yönetiyordu (!)

Anadolu’daki Yunan Generali Trikopis tutsak alındığında Kemal Paşa’ya ilk sorusu
şu olmuştu:

– Kemal Paşam, savaşı nereden yönetiyordunuz?
– Mustafa Kemal Paşa : Buradan…
– Trikopis : Şimdi anlıyorum neden yenildiğimizi, bizim komutan Hacı Anesti Atina’da..

93 yıl sonra Sivas Kongresi’nin yıldönümünda yazımızı paranteze alacak ilk fotoğraf :

Beytüşşebap şehitleri “10 Mehmet” Cennete uğurlanıyor..
Sivas Kongresi’nin 93. yılı, 4 Eylül 2012, Türkiye

SİVAS KONGRESİ’nin 89. Yılı : Ne Mutlu Türkiye’ye !

Prof. Dr. Ahmet SALTIK, www.ahmetsaltik.net (yeni adres olarak düzeltildi)
Ankara Üniv. Tıp Fak. / ADD Genel Başkan Önceki Yrd.

Bu gün 4 Eylül 2008.. Tam 89 yıl önce, Mustafa Kemal Paşa, ağır Mondros Ateşkesi kuralları bile çiğnenerek anayurt Anadolu’nun işgaline ve yalnız yurdun değil,
Ulusun da yokedilme planlarına karşı Anadolu’da çıkış ararken, Sivas’ta bir Ulusal Kurtuluş Kongresi düzenlemişti. Erzurum’da 23 Temmuz- 7 Ağustos 1919 arasında yapılan ve yerel ölçekte kalan ilk Kongrenin ardından, Sivas Kongresi hem pekiştirme,
hem süreklilik hem de ulusal ölçekte olma savlarını taşımaktaydı..

İşte, ulusal kurtuluşu örgütleyen şanlı Sivas Kongresi’nin açılışının mutlu
89. yılındayız bu gün!

G i r i ş

Dersaadet, çağın devlerinden Almanya ile bağlaşıklığına karşın 1. Dünya Paylaşım Savaşı’ndan yenik çıkmış ve burnunun dibine uzatılan Mondros Silahbırakışması’nı (Mütareke) imzalamak zorunda kalmıştı. Devletlü Müdafaa Nazırı (Savunma Bakanı)
Enver Paşa, 2 Alman savaş gemisini (Göben ve Breslau) Boğazlardan Karadeniz’e geçirmiş, Rus Çarlığı’na karşı kriz çıkmasın diye de bu 2 savaş gemisini Osmanlı Devleti’nin satın aldığı (!) açıklanmıştı; hatta anılan 2 geminin adları da değiştirilerek Yavuz ve Midilli yapılmıştı!

Ne var ki, Yavuz ve Midilli mahlaslarıyla (takma ad) Karadeniz’e açılan 2 Alman
savaş gemisi Sivastopol’ü bombalayınca, “Hasta Adam”, parçalanmaya giden acımasız tarihsel süreçte son perdeyi oynamak üzere kendisini otomatik olarak, Almanya bağlaşıklığıyla İtilaf Devletleri ile (İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Bulgaristan..) savaşta bulmuştu.

Çoook geniş cephelerde 4 yıl süren tarihin en kanlı savaşlarından biri olan 1. Dünya Paylaşım Savaşı yitirilmişti. Milyonlarca şehit, gazi ve yitik (kayıp) Galiçya’dan Kafkasya’ya, Libya’dan Sina’ya, Hicaz’dan Balkanlara… dek 7 cephede acı deyim yerinde ise “diz çökmek” zorunda kalmıştık.

Enver Paşa, tüm olumsuz tabloya karşın, gerçekçi olmaktan son derece uzak,
Atatürk’ümüzün nitelemesiyle “serüvenci” liğini bırak(a)mamış, 90 bine yakın vatan evladını, ham hayal “Turan” ülküsü uğruna Sarıkamış dağlarında donmaya terk ederek yurtdışına kaçmıştı (acı ki, ülke dışında öldü) ..

1881 Muharrem Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye’nin (Borçlar Genel İdaresi) kurularak Maliye’nin Batı emperyalizmine terki ile başlayan “kırılma” süreci, “Hasta Adam” ın
nasıl paylaşılacağına 40 yıl sonra artık karar verilebildiğinden, yıkım planı
Mondros Ateşkesi ile yürürlüğe fiilen sokulmuştu.

Mondros Ateşkesi’nin kurallarını aşan işgallerin ardından SEVR dayatılacağı açıktı..
Öyle de olmadı mı? 30 Ekim 1918’in üzerinden 2 yıl bile geçmeden 10 Ağustos 1920’de, İngiliz Muhibbi (Sevdalısı!) 36. ve son Padişah 6. Mehmet Vahidettin, sadrazamı Tevfik Paşa’yı Paris’e yollayarak, bırakalım öbür Osmanlı topraklarını, anavatan Anadolu’nun bile emperyalist işgalle paylaşılmasına imza koymadı mı? Kuvayı Milliye’yi asi ilan edip Yunan işgaline ses çıkarılmamasını fetvalarla İngilz uçaklarından Anadolu’ya attırmadı mı? Mustafa Kemal Paşa tüm bu ihanetlerini SÖYLEV’inde açıkladı ve “alçak” (den’i) “soysuz” dedi Vahdettin’e.. Yanlış mı??

Sivas Kongresi Süreci

Gazi Mustafa Kemal Paşa, 30 Ekim 1918’i izleyen birkaç ay, “Mütareke İstanbul’u” nda kurtuluş çareleri için çırpınmış ancak Saltanat’ın teslimiyeti hatta daha sonra SÖYLEV’inde dile getireceği açık ihaneti karşısında, tek yol olarak Anadolu’da örgütlenecek bir Ulusal Kalkışmayı, anti-emperyalist özgürük ve bağımsızlık savaşını öngörmüştü. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışını, Mustafa Kemal Paşa, verili koşulları
son derece akıllıca değerlendirerek yönetti. Padişah’tan bir Ordu Müfettişliği görevi sağladı, Genelkurmaydaki arkadaşlarının da desteği ile. Musta Kemal Paşa, bu süreci özellikle anılarında açıkça yazmıştır. Sonradan kitaplaştırılan, Hakimiyet-i Milliye’de Falih Rıfkı Atay’ın kaleme aldığı yazılarda, tarihe not düşürmüştür.

19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkış, 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi,
Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919), Ali Rıza Paşa Kabinesi ile Amasya Protokolü
(20-22 Ekim 1919)..

Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu Kongreye de, Erzurum Kongresi’nde olduğu gibi, askerlikten istifa etmiş, herhangi bir resmi sıfatı bulunmamasının yanı sıra, boynunda İngiliz Muhipleri (Sevenleri) Derneği’nin kurucusu Osmanlı Padişahı Vahdettin’in idam fermanı ile katılmıştır.

Kendisine yakıştırdığı nitem şöyledir :

– “Sine-i Millette ferd-i mücahitim..”

Sivas’a geçiş de kolay olmamıştır.. Elazığ Valisi Ali Galip, “yakalama” ve gerekirse infaz fermanı almıştır Pay-i Taht’tan (İstanbul’dan).. (Diyab Ağa komutasında 3000 dolayında yurtsever Dersimli, en kritik sarp geçitlerde Mustafa Keamal Paşa ve konvoyunun Sivas’a geçişi için yaşamsal önemde tarihsel koruma sağlamıştır..)
Bu kez, Erzurum Kongresi yerel kararlarının pekiştirilmesinin yanında, genelleştirilmesi de hedeflenmiştir.

Ne kararlar alındı Sivas Kongresi’nde ?

Sivas Kongresi, Temsil Heyeti’ni belirler, başkanlığına Mustafa Kemal Paşa’yı getirir
ve görkemli meydan okuyuşunu, özgürlük bildirgesini dünya kamuoyuna şöyle haykırır :

Bugün ulusça bilinmekte olan iç ve dış tehlikelerin yarattığı
“u l u s a l u y a n ı ş” t a n doğan Kongremiz, aşağıdaki kararları almıştır :

1. Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan silah bırakımı (Mütareke) tarihinde (30 Ekim 1918, Mondros) sınırlarımız içinde kalan Osmanlı ülkesinin bölgeleri, birbirinden ve Osmanlı toplumundan ayrılması olanaklı olmayan bölünmez bir bütün oluştururlar.

2. Toplumun bütünlüğü ve ulusal bağımsızlığımızın sağlanması için
ULUSAL GÜCÜ ETKEN ve ULUSAL İSTENCİ EGEMEN KILMAK kesin ve temel ilkedir.

3. Ülkenin herhangi bir bölümüne (Ulusal Ant sınırları içinde) yönelecek müdahale ve işgale, hep birlikte savunma ve direnme ilkesi meşru kabul edilmiştir.

4. Osmanlı hükümeti, bir dış baskıyla ülkemizin herhangi bir kesimini terk ve
ihmal etmek zorunda kalırsa, ülke ve ulusun dokunulmazlığını ve bütünlüğünü güvenceleyen her türlü önlem ve karar alınmıştır.

5. Ülke bütünlüğümüzün bölünmesi düşüncesinden tümüyle vazgeçilerek bu topraklar üzerinde tarihsel, ırksal, dinsel ve coğrafyasal haklarımıza saygı gösterilmesini ve bunlara aykırı girişimlerin geçersiz kılınmasını, böylece hak ve adalete dayanan bir karar alınmasını bekleriz.

6. Ulusumuz, insancıl ve çağdaş amaçların yüceliğine inanır; teknik, ekonomik ve endüstriyel durum ve gereksinimimizi takdir eder. Bu nedenle, devlet ve ulusumuzun
iç ve dış bağımsızlığı ve yurdumuzun bütünlüğünü korumak koşuluyla, önceki maddede açıklanan sınırlar içinde, ulusal ilkelerimize saygılı ve yayılma emeli beslemeyen herhangi bir devletin teknik, ekonomik ve endüstriyel yardımını hoşnutlukla karşılarız. İnsancıl ve adil koşulları taşıyan bir barışın kısa zamanda gerçekleşmesi, dünya ve insanlığın dinginliği adına, en başta gelen ulusal emelimizdir.

7. Ulusların kendi yazgılarını kendilerinin belirlediği bu tarihsel çağda, merkezi hükümetimizin de ulusal istence bağlı olması zorunludur. Çünkü ulusal istence dayanmayan bir hükümetin tepeden inme ve kişisel kararlarına ulusça uyulmayacağından başka, bu kararların dışta da geçerli olmadığı ve olamayacağı şimdiye dek görülen eylemler ve sonuçlarıyla kanıtlanmıştır. Bu nedenle ulus,
içinde bulunduğu kaygı ve sıkıntılardan kurtulmak çarelerine doğrudan başvurmak zorunda kalmadan, merkezi hükümetimizin Ulusal Meclis’i hemen ve hiç zaman yitirmeden toplaması, böylece vatan ve ulusun yazgısı hakkında alacağı bütün kararları
Ulusal Meclis’in denetimine sunması zorunludur.

8. Vatan ve ulusumuzun karşılaştığı zulüm ve elemlerle ve tümüyle aynı ülkü
ve amaçlar, ulusal vicdandan doğan vatansever ve ulusal derneklerin birleşmesinden oluşan genel kitleye bu kez “ANADOLU ve RUMELİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ” adı verilmiştir. Bu Dernek, her türlü particilik akımlarından ve kişisel ihtiraslardan tümüyle arınmış ve aklanmıştır. Tüm Müslüman yurttaşlarımız bu Derneğin doğal üyelerindendirler.

9. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği’nin 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan genel kongresi tarafından kutsal amaçları izlemek ve bütün örgütü yönetmek için bir “Temsil Kurulu” seçilmiş ve köylerden il merkezlerine dek bütün ulusal örgüt birleştirilmiş ve güçlendirilmiştir.

GENEL KONGRE KURULU / 11 Eylül 1919, Sivas

Sonuç ve Günümüze Bağlantı :

Her şeye karşın, emperyalizmin içeriden devşirdiği Ali Kemal’lerin, Ref’i Cevat Ulunay’ların, Refik Halit Karay’ların, Şeyhülislam Dürrizade’lerin.. ve aynı yoldaki güncel işbirlikçi takım da dahil tüm şürekanın akıl almaz yöntemlerle ahtopot örneği
pek çok koldan saldırmasına karşın; Türkiye Cumhuriyetimiz dimdik ayakta.
Sonsuza dek de ayakta kalacak, özgür ve onurlu varlığını sürdürecek elbette.

İstanbul Tıp Fakültesi öğrencilerinin aralarında para toplayarak Sivas’a temsilci olarak yolladıkları Tıbbiye’nin 3. sınıfındaki Hikmet (Boran), Mustafa Kemal Paşa’ya kafa tutacak denli ateşli bir tam bağımsızlık savunucusuydu. Çünkü arkadaşları
O’nu bu amaçla yollamışlardı. Çünkü onlar, 1915’te Çanakkale savunmasında hepsi
şehit olan Tıbbiye 1. sınıf öğrencilerinin acılı ülküdaşlarıydı.

Hep yineliyoruz; tarih engebeli bir yaşantı sürecidir, maratondur.

“Akılcı bir sabırlılık” temel koşullardan biridir.

Hele hele ülkemiz coğrafyasının ne denli belalı olduğunu uzun uzadıya irdelemek de anlamsız. Bu zor tarihsel süreçte, jeo-coğrafik konumda, bir yandan yüksek kaliteli
jeo-politik konumun nimetlerini devşirirken, bir yandan da külfetlerini omuzlayacağız.

Türkiye, hiç ama hiç kuşku yok büyük ve köklü bir devlettir. Son derece varsıl
ve bize güç katan devlet kurma-yönetme deneyimimiz vardır ve doğallıkla genetik kodlarımıza da işlenmiştir bu yetilerimiz.

Günümüzde Tek Dünya Devleti hatta hegemonyasına oynayan süper gücün yüzyüze olduğu güçlükler çok nettir.

Hiç kimse, süt liman bir küresel hele bizim koordinatlarımızda bölgesel bir konjonktür hayal etmesin. Bitmeyen, bitmeyecek olan -yoksa tarih de biter!-
bu yaman diplomatik satranç sürecek.

Sivas Kongresi’ni en zor koşullarda, kelle koltukta başaran, Kurtuluş Savaşı’na
yol ve yön veren saygın temsilcileri, Tıbbiyeli Hikmetleri, Mustafa Kemal Paşa’yı utandırmayacağız.

Onları minnet, şükran ve saygıyla anıyoruz.

Bize kutsal emanetleri Türkiye Cumhuriyetimizi sonsuza dek şanla yaşatacağız.

Devrim, Türkiye topraklarında bu tarihsel gizilgücü (potansiyeli) yaratmıştır;

Devrimci kuşaklar, geriye dönüşe asla izin vermeyecek güç, azim ve kararlılıktadır.

Bu böylece bilinmelidir.

Selam olsun Sivas Kongresi’ne, yiğitlerine ve kararlarına!

=================================================================

Dostlar,

Bu yazımızı “2 fotoğraf parantezi” ne alacağımızı başta yazmıştık. 2. foto şöyle :

İlk fotoğrafta Beytüşşebap’ta 2 Eylül 2012 günü vurulan 10 Mehmedimizin
Cennete uğurlanışı vardı. Türkiye bu ağır bedeli de omuzlar. 30 yıldır omuzluyor da..
Türk-Kürt düşmanlığı ve iç savaşı çıkaramadılar, çıkaramayacaklar.

2. fotoğrafta İHO (İmam Hatip Ortaokulları) ve IHL (İmam Hatip Liseleri) ne devletin ayrımcılık yaparak ücretsiz yemek ve taşımacılık hizmeti sunacağı işleniyor.

Bütün canhıraş çabalara karşın bu okullara istedikleri sayıda öğrenci kaydolmuyor!
Ve biz acı bir tebessümle izliyoruz :

Bir milletin Cumhuriye’ten bu yana 90 yıllık çağdaşlaşma azmi karşısında,
bu girişimler zavallı Donkişot’un yel değerimenlerine saldırmasından daha zavallı değil mi??

4 Eylül 1989 tarihli, çok sınırlı ekleme yaptığımız (Diyab Ağa’nın Atatürk’e
yaşamsal katkısı parantezi) yazımız böyle..

Elbette yaşam inişli çıkışlı.

Türkiye’de güzel şeyler de oluyor..

Örn. CHP’nin 4 Eylül 2012’de Sivas’ta toplantı yapması, etkinlikler düzenlemesi..
Dileriz salt nostaljik düzeyde kalmasın..

Çünkü CHP gerçekte Sivas Kongresi’nde kurulmuştur..

CHP bir yandan köklerine dönmeli ve onlara sarılmalı, onlarda güç ve yaşam bulmalı;
bir yandan da, Mustafa Kemal Paşa’nın “sürekli devrimcilik”, “akla ve bilime dayalı olma” .. gibi iyi bilinen ilkeleri doğrultusunda kendisini çağın gereklerine uydurmalıdır.

Bu o denli büyütülecek zor bir iş değildir ve “Yeni CHP, Y-CHP” olmayı içermez, gerektirmez de.

Sivas Kongremizin 91. yılında, gelecek yıl 4-11 Eylül haftasında daha güzel bir
içerik paylaşma umut ve dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 5.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

SALTIK’IN ÖVGÜ’SÜNE ÖVGÜ

Dostlar,

Sayın Dr. Müh. Ali Nejat Ölçen beyefendi, bu sitede yer verdiğimiz İSLAMIN ÖZÜ başlıklı yazılarını (http://ahmetsaltik.net/2013/08/23/islamin-ozu/, 23.8.13) sunarken yazdıklarımıza karşılık vererek bizi şımartmışlar..

Keşke adımızı, yazıda geçtiği yerlerden çıkararak yazı bütünlüğünü koruyabilseydik.

Bunu başaramadığımızdan ve yazının -bizi geçelim- asıl özü önemli olduğundan, dikkatlerinize sunuyoruz..

Dr. Ölçen’in bu uyarıcı çağrısına karşılık olarak İSLAMDA REFORM ZORUNLULUĞU başlıklı bir yazımıza da sitemizde yer vermiştik.. (http://ahmetsaltik.net/2013/08/24/islamda-reform-zorunlulugu/, 24.8.13)

Almanya’dan Sayın Dr. Yavuz Dedegil de tartışmaya katkı koydular sağolsunlar.. (http://ahmetsaltik.net/2013/08/25/almanyadan-dr-yavuz-dedegilden-mektup/, 25.8.13)

Sayın Dr. Ölçen’e değerbilirliği için şükranla..

Asıl şükranımız ise, Sn. Ölçen’in 91. yaşında ANADOLU AYDINLANMASINA veregeldiği çok değerli ve yürekli katkılar içindir.

Sn. Ölçen en azından “dalya!” diyene dek bu anlamlı katkıların sürmesini can-ı gönülden dileyerek..

Hurafelere dayalı bir yaşam kurgusu elbette tez elden yıkılacaktır.

Akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese de o şey yine akılsızcadır.

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 26.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================================

portresiSn. SALTIK’IN ÖVGÜ’SÜNE ÖVGÜ

Dr. Müh. Ali Nejat Ölçen

Sn. Ahmet Saltık’ın övgüsüne düşte tanık olsaydım inanamazdım.

Asıl O’nun övgüsüne övgü sunmalıyım. Çünkü “İslam’ın Özü” konulu iletiye Sn. Prof. Saltık ile DPT’den arkadaşım Saime Özden Tulunay ilgi uyandırdı¬lar. İslam Dünyası’nın Kutsal Kitap’taki temel öğretiye uyum sağlamanın gerekliliğini düşünmeye, kabul ederek özümsemeye ve de uygulamaya baş¬lanması konusundaki gerekliliğin yaygınlaşmasının öncülüğüne katıldılar. Kendilerine övgümüzü sunmanın birincil nedendir budur.

İkincil nedeni şöyle açıklamak olası:

Despotik yönetimlerin en sakıncalı yanı bireylerin düşünce paylaşımını ve birbirleriyle ilişki kurmalarını önlemesi hatta yasaklamasıdır. İslam tarihinde bunu ilk kez uygulayan Osmanlı devletiydi.

* İslam’ın Kutsal Kitabı’nda
“günde 5 vakit namaz kılmayı koşul gören bir ayet” mevcut değildir.

Şeyhül İslam’ın muavinleri olan imamların dene¬tim ve gözetiminde ibadet amacıyla halkın günde 5 kez bir araya gelmelerini sağlamakla bizleri tekil yaşama koşullarına tutsak ettiler.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetinde böylesi yasaklama Demokrat Parti iktidarı döneminde 1959 yılında uygulamaya sokuldu. Ankara’da iki kişinin yan yana yürümesine Polis müdahale etmeye başlamıştı.

AKP iktidarının despotizmi de Gezi Parkında gençlerin bir araya gelmelerini polisin biber gazı ile önlemesi aynı korkunun ürünüdür.
İktidardan düşme korkusu..

AKP, iktidarında, ülkemiz kişilerinin birbirinden kuşku duyması sürecini baş¬latmıştır. İslam’ı kötüye kullanan bu iktidarın, ülkemizde kendisine düşman saymadığı bir tek kurum ve kuruluş gösteremezsiniz. O iktidarın temel niteliği kin, nefret, kuşku ve bunların kaynağı iktidardan düşme korkusudur.

Prof. Sn. Saltık, korku duvarını bilimle ve yiğitçe aşmasını bildiği için, kendisine övgülerimi sunmayı görev kabul ediyorum.

İslam’ın özünü oluşturan çağcıl ayetleri öğretiye dönüştürmek amacıyla, düşün birliğini sağlamaya katkının öncüleri arasında Sn. Ahmet Saltık’ın yer alması başarının güvencesi olacaktır. Korkmadan, yılmadan, kızmadan bilimsel düşünden kopmaksızın İslam Dünyası’nı uyarmanın, kinden, nefretten, iç savaşlardan, yolsuzluklardan arındırmanın ve İslam’ı siyasal çıkar aracı olarak kullanan emperyalizm uşağı İslamcı iktidarlardan kurtarmanın çarelerini aramaya çağrıdır bu yazı
aynı zamanda.

Böyle biline.

Dr. Ölçen
24.8.13

KURTLAR SOFRASI.. / Dinner Table of Wolves


Dostlar
;

26 Haziran 2012’de sitemize koyduğumuz “KURTLAR SOFRASI” adlı
85 sayfalık kapsamlı çalışmayı bir kez daha gündeminize getirmek istiyoruz.

Bu emekli çalışma, Küresel Elit‘in içyüzünü, anatomisini (yapısını),
fizyolojisini (işleyişini) sergilemekte.

Bu dosyadaki temel bilgileri edinmeden Dünya’yı ve Türkiye’yi anlamanın
çok zor olacağını düşünüyoruz.

Hoşgörünüzle, daha çok ve / veya 1 kez daha gözden geçirilmesi dileğiyle

KURTLAR_SOFRASI_03.10.02

İ ç i n d e k i l e r ……

           İlkel’den İNSAN’a Varış                                                                                          

Taş Devri Yaşamı                                                                                                   

            Mezolitik Dönemi yaşamı

Yeleşik Düzen Neolitik Çağ

            Elle Yapılan Tarım Dönemi

            Neolitiğin Üç Kurumu: Din-Aile-Devlet

            Makineleşme Dönemi

            Sanayi Devrimi

            Makineli Tarım

            Tarımın Ticarileşmesi

            Genetik, Yeni Bir Sömürü Alanıdır                                                                        7

            Sömürge Peşine Düşüş

            Küreselleşme (Köleleştirme, Uluslararası Sömürü)

            Küreselleşme Adı Altında Kurulmak İstenen: “Tek Dünya Devleti”

            Sömürücü ABD Değil, ABD’ye de Hakim Olan ELİT

ABD’nin Merkez Bankası Yoktur

ABD’nin, Merkez Bankası Görevini Gören Federal Rezerv

Paraya ve Petrole Sahip Elit Kimdir?

Siyon Liderleri Protokolleri (Planlarını anlattıkları kitap)

Elit’in Uluslararası Örgütleri: CFR, IMF, DB, DTÖ, BM, Bilderberg,
Trilateral, AB Elit’in Uluslararası Şirketleri

Elit’in Korkusu Ulus-Devletlerdir

Kazanan Hep Elit’tir                                                                                                8

Yazı, Dil, Tarih ve Uygarlıklarıyla; Evrensel Uygarlıkların Kökenini
Oluşturan Ön Türkler /ON OKLAR

Tüm Ülkelerin İlgi Odağı Türkiye

Atatürk Bu Ülkeyi Bağımsızlıktan Ödün verilsin, Köleleştirilsin Diye Kurmadı

Elit’in Parayla Para Kazanması

Zenginler Daha Zengin, Fakirler Daha Fakir Oldular

Tarihte Bir Gezi                                                                                                       9

AYRI Adlar Altında Tanınan Örgütler, Aynı Yere, Elit’e Bağlıdır.

Getirileri Aynı Havuza Akar

Elit, Dünya Eliti’dir

ABD Yazılı Yerleri Elit Olarak Anlamak Gerek

İşte Kurtlar Sofrası

Siyon Tarikatı (1090)

Tapınak Tarikatı (Tampliye Şövalyeleri, 1118)                                                     10

Vatikan                                                                                                                     11

OPUS-DEI

Malta Şövalyeleri                                                                                                    12

Dömenikenler Tarikatı

Fransiskan Tarikatı

Cizvitler Tarikatı

Masonluk (1723)                                                                                                      13

Operatif Masonluk

Spekülatif Masonluk

Masonluğa Giriş Töreni                                                                                         14

Türkiye’de Masonluk

İlluminati (1776)                                                                                                      15

Bohemian Klübü (1830)                                                                                          16

Kurukafa ve Kemikler Tarikatı (1833)

B’nai Brith (1843)

Yuvarlak Masa Örgütü (1877)                                                                                17

Wilson İlkeleri (1912)                                                                                              18

Federal Rezerv (ABD’nin Elit’e ait Merkez Bankası, 1913)         

1 Doların Şifresi: Her Yol Elit’e Çıkyor                                                                  19

Dış İlişkiler Konseyi (CFR, 1921)                                                                          21

Birleşmiş Milletler (1945)                                                                                       22

Uluslararası Para Fonu (IMF, 1945)                                                                     23

Filipinle Hükümetinin İsyanı

Niyet Mektupları (Diyet Mektupları)                                                                       24

Ülkeler Nasıl Köleleştiriliyor?

Nasıl Kurtulacağız?

Özel Çekme Hakları (SDR)                                                                                    

Dünya Bankası (DB, 1945)                                                                                     25

GATT (Gümrük Tarifeleri Genel Anlaşması, 1947)

Truman Doktrini (1947)                                                                                          26

Marshall Planı (1948)

Batı Avrupa Birliği (BAB, 1948)

NATO (Kuzey Atlantik Anlaşması, 1949)                                                              27

NATO ve Götürüleri

Bilderberg (1954)                                                                                                    28

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET, 1957) sonra AT, sonra Avrupa Birliği          29

Eisenhower Doktrini (1957)                                                                                   30

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD, 1960)

Trilateral Komisyon (Üçlü Komisyon, 1973)

Çok Taraflı Garanti Yatırım Kuruluşu (MİGA, 1985)                                            31

Yıldız savaşları (SDI: Stratejik Savunma Girişimi)

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK, 1990)                                        32

Avrupa Birliği (AB, 1992)

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA, 1992)                               33

GATT, sonra Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ/WTO, 1994)

Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS, 1994) 

Avrupa Enerji Şart (1985)                                                                                       34

Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI)

Uluslararası Şirketler                                                                                              35

1919-2002 Arası Türkiye ve Türkiye’ye Dayatılan Anlaşmaların İçyüzü            36

Bir İncelemede “Özünü” Kavramak Önemlidir

İç ve Dış Politikayı Etkileyen Ögeler

Tarih ON OKLAR’da / Türkler’de Başlar

Evrensel Uygarlıkların Kökeni On Oklar / Türkler

Atatürk, Türk Ulusunun Kimliğini, Kökenini Bulması İçin Çok Çalışmıştır

Eksik ve Yanlış Resmi Tarih Değişmelidir

Türkler Dünya Tarihindeki Yerini Almalıdır

Türkiye’nin 1919-1923 Dönemi                                                                              37

Satılmış, Paylaşılmış, Yıkık Bir Ülke

“Ya Bağımsızlık, Ya Ölüm”

Yeni Bir Toplum, Yeni Devlet ve Sürekli Devrimler

1919-1923 Arası Önemli Olaylar

İngiltere’nin Kürt Politikası

Chester Projesi (1923)                                                                                            38

Türkiye’nin 1923-1939 Dönemi ve Önemli Olaylar                                              39

Montrö Sözleşmesi (1936)                                                                                    

Sadabat Paktı (1937)

Hatay’ın Alınışı (1938)

Türkiye’nin 1939-1945 Dönemi                                                                              40

Atatürk’ün Yolundan Sapış Dönemi                                                                     40

Atatürk’ün Öngörüsü                                                                                            

2. Dünya Savaşı (1939-1945)

Yalta ve Postdam Konferansı (1945)

Ticari İmtiyaz Anlaşması (1939)                                                                            41

Üçlü İttifak (1939)

Türkiye’nin 1945-1960 Dönemi

Atatürk’ün Yolundan Sapış ve Hovardalık Sürüyor

İrticanın Kuramcısı ABD (1945)                                                                             42

Milletler Cemiyeti Görevini Birleşmiş Milletler’e Devrediyor (1945)                 

Bretton Woods Örgütleri: IMF, DB, GATT, DTÖ vb)

Yardım ve Yardım Anlaşmalarının Aslı, Ağır Şartlı Dayatmalardır

Türkiye-ABD Karşılıklı Yardım Anlaşması (23 Şubat 1945)                                43

10 Milyar Dolarlık Kredi Anlaşması (27 Şubat 1946)

Türkiye ABD Arasındaki Ek Anlaşma (6 Aralık 1947)                                          44

Truman Doktrini (12 Mart 1947)

Amerika, Askeri Yardımları Niçin Yapıyormuş?

Askeri Yardım Anlaşması (12 Temmuz 1947)

Marshall Planı (2 Nisan 1948)                                                                                45

Max Thornburg Raporu ve İstekleri (1947)

Marshall Planının Olumsuz Etkileri

Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO, 4 Nisan 1949)                                     46

Türkiye’nin NATO’ya Alınma Nedeni

Yardımların Veriliş Nedenleri

Türkiye-ABD Eğitim Komisyonu Anlaşması (27 Aralık 1949)                             47

Albay Haydar Tunçkanat’ın Söyledikleri

Türkiye-İsrail Ticaret ve Ödemeler Anlaşması (4 Temmuz 1950)                      48

Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu (18 Ocak 1954)

Petrol Yasası (7 Mart 1954)                                                                                   49

Ortaklık Güvenlik Anlaşması (10 Mart 1954)                                                        50

NATO Kuvvetler Statüsü Sözleşmesi (SOFA, 20 Mart 1954)

Askeri Kolaylıklar Anlaşması (23 Haziran 1954)

Vergi Muafiyetleri Anlaşması (24 Haziran 1954)

Bağdat Paktı (24 Şubat 1955)                                                                                51

Elit Rockefeller’in ABD Başkanı Eisenhower’a Mektubu (1956)

Türkiye-ABD Tarım Ürünleri Anlaşması (12 Kasım 1956)                                   52

Londra Deklarasyonu (28 Temmuz 1958)                                                            

Türkiye-ABD İstimlak ve Müsadere Garantisi Yasası (Ocak 1959)

Türkiye-ABD Güvenlik İşbirliği Anlaşması (5 Mart 1959)                                       53

Jüpiterlerin Türkiye’ye Yerleştirilmesi (25 Ekim 1959)

Türkiye’nin 1960- 1980 Dönemi                                                                            

U2 Olayı (1 Mayıs 1960)                                                                                          54

ABD’nin, Zırai Maddeler Ticaretinin Geliştirilmesi Hakkında, 161 milyon dolarlık
İkili Anlaşma ile İlgili Olarak Notası (21 Şubat 1963)

Türkiye-AET Ankara Anlaşması (12 Eylül 1963)                                                 

Türkiye ABD Kredi Anlaşması (31 Mayıs 1968)                                                   55

Ege Sorunu

Kıbrıs Sorunu                                                                                                         

Türkiye’nin 1980 ve Sonrası Dönemi                                                                    56

Türkiye Ekonomisini Etkileyen 4 Kriz                                                                  

Özelleştirme                                                                                                            57

ABD Türkiye’ye Neden Yakınlık Gösterdi?                                                          58

Kürt Sorunu ve ABD

“ABD, Türkiye’de Toprak Bütünlüğünü Desteklemiyor, Aksine Köstekliyor  

Çevik Kuvvet (Birleşik Devletler Merkezi Komutanlık)                                        59

Mutabakat Muhtırası (29 Kasım 1982)                                                                59

Limni Sorunu

Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA, 18 Aralık 1985)

Ortadoğu’da Su Sorunu                                                                                        60

Boğazlar Sorunu

Körfez Savaşı                                                                                                         

Körfez Savaşı Sonrası

Körfez Savaşında Türkiye’nin Kayıpları                                                               61

Avrupa Birliği ve Türkiye (AB, 7 Şubat 1992)

Oyalamanın Serüveni                                                                                             62

Türkiye AET’ye 1959’da üye olmak üzere başvurdu

Ankara Anlaşması (12 Eylül 1963)                                                                        63

Lüksemburg Zirvesi (Mart 1976)                                                                           64

Avrupa Tek Senedi (1 Temmuz 1987)                                                                 65

Dublin Zirvesi (28 Nisan 1990) 

Matutes Paketi (6 Haziran 1990)

Maastricht Anlaşması (7 Şubat 1992), (AET –AT) Avrupa Birliği oldu

Lizbon Zirvesi (25-27 Haziran 1992), Edinburg Zirvesi (11-12 Aralık 1992)

Kopenhag Kriterleri (22 Haziran 1993)

Gümrük Birliği (6 Mart 1994’te imza. 13 Aralık 1995’te yürürlüğe girdi             66

Madrit Zirvesi (16 Aralık 1995)

Amsterdam Zirvesi (16-17 Haziran), Lüksemburg Z. (12-13 Aralık 1997)        67

Cardiff Z. (15-16 Haziran), Viyana Z. (11-12 Aralık 1998)

Köln Zirvesi (3-4 Haziran 1999)

İlerleme Raporu (13 Ekim 1999)

Helsinki Zirvesi (10-11 Aralık 1999) Türkiye “aday” ülke oldu

Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB, 17 Temmuz 2000)

Genişletilmiş Siyasi Diyalog (4 Aralık 2000)                                                       68

Nice Zirvesi (8-10 Aralık 2000)

Ulusal Program

Leaken Zirvesi (14-15 Aralık 2001) …                                                                 69

AB; Kıbrıs, Ermeni Soy. İddiaları, Azınlıklar- Bölücülük, Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban O, IMF programları konularında, Türkiye’den Ne İstiyor?

Kıbrıs, Ermeni Soykırımı İddiaları, Azınlık Sorunu-Bölücülük                           70

Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulunun Yeniden Faaliyete Geçirilmesi, IMF Programlarının Uygulanması, Sonuç                                                           71         

AB Yolunda Neler Yapılacak? Adım Adım 2004                                                72

2000’de, 2001’de, 2002’de Yapılacaklar                                                            73

2003’te, 2004’te Yapılacaklar                                                                              74

Bu İşte Bir Terslik var Avrupa Birliği’ne Hayır

Türkler Aynı Zamanda Avrupalıdırlar                                                                  75

Araştırmacı Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan

Büyük Araştırmacı Yüceler Yücesi ATATÜRK Atatürk’ün Bir Şiiri

Gümrük Birliği (13 Aralık 1995)                                                                            

Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK, AB Ordusu)                              

AB İlişkilerinde Anayasa İhlali ve Yetki Aşımı                                                   76

Türkiye-İsrail Serbest Bölge Anlaşması (14 Mart 1996)                                  77

Türkiye-AB Tarım Anlaşması (9 Ocak 1998)                                                       

Güneydoğu Avrupa (Balkan) İstikrar Anlaşması (30 Temmuz 1999)

Uluslararası Tahkim                                                                                              

Türkiye-ABD Tic. ve Yat. İlişki. Geliştirilmesi Anlaşması (7 Aralık 1999)          78

Nitelikli Sanayi Bölgesi                                                                                          79

Çare ve Çözüm                                                                                                     79-80
Dipnotlar ve Kaynakça (158 adet)                                                                        81-85         

**********************

Dosya şöyle başlamakta                              :

  • İlkel’den İNSAN’a varış; insanın Kendin’den Kendine’dir,
    bir hayli emek, sabır, akıl, bilim, vicdan ve gönül ister.

Taş Devri (Paleolitik Çağ) dediğimiz dönemde, mağaralarda birarada yaşayan, ilkel-eşitlikçi-durağan bir birlikleri olan, ilkel sürü diyebileceğimiz insanlar; daha çok kadınların uğraştığı Toplayıcılık, erkeklerin uğraştığı Avcılık ve Balıkçılık yaparak; Asalak ekonomileri, ortak çalışma, ortak paylaşma ve işbirliği ile yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Ateşi bulmuşlar, taştan aletler yapmışlardır. Korku ve umuda dayalı, düzensiz, raslantısal, sınıflandırıcı, düşçü, taklitçi ve sihirsel kültüre bağlı bir yaşamları vardır. Sonraları Devşiricilik denilen, yabani tahıl toplayıcılığı ile Ambarlama ve Biriktirme yöntemlerini kullandıkları, dinsel düşünüşün yavaş yavaş başladığı, bir tarıma ve üretime geçiş dönemi yaşamışlardır (-12.000, Mezolitik). Daha sonra da insanlar, coğrafi olayların, iklim koşullarının zorlaması ve nüfus artışı nedeniyle, sığınaklarını, mağaralarını bırakmışlar, ekolojik olarak zengin topraklara, vadilere ve daha çok su kenarlarına yerleşmişlerdir. Avcı ve toplayıcı topluluklar, biriktirdikleri malları taşıyamayacakları için yerleşik düzene geçmişler, korunmak için hendekler, surlar yapmışlar, bitkileri ve hayvanları evcilleştirmeye başlamışlardır. Balta, kazma, kürek, çapa, saban, döven, orak, pulluk ve tırpanla yani elle yapılan “tarım”la üretime geçmiş ve toplumsal yaşamı başlatmışlardır (-10.000, Neolitik Çağ). Tekerlekli taşıma araçları, yelkenliler yapmışlar, yünleri eğirip, kumaş dokumuşlar, sazdan hasır ve sepetler örmüşler, kolyeler yapmışlar, topraktan kaplar yapıp seramiklemişler ve yemeklerini pişirmeye başlamışlardır. Toplayıcılık ve avcılıktan tarım ve hayvancılığa geçiş, zamanla yiyecek depolamayı da (artı ürün) olanaklı kılmıştır. Biriktirilen yiyecek fazlası; artık tarımla uğraşmayan, araç gereç yapımıyla uğraşan, bir kısım uzman zenaatçıların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tarımsal ürün fazlalığı, ekonomideki ve teknolojideki gelişmelerin temel kaynaklarından biridir. Ekim, dikim, hasat, zenaatçılık, uzmanlaşma derken, köyler kurulmuş, tarım ürünlerinin pazarlanması, değiş tokuş edilmesi ile ticaret diyebileceğimiz alış-veriş başlamıştır. Köylerin zenginleşmesi ve gelişmesi ile kentler kurulmuş ve daha sonra Devletler ortaya çıkmıştır.

Neolitik Çağın geliştirdiği üç kurum;

Din (Korku, umut, yalvarma, yakarma, tapma, tapınma, başeğmeye ödül, başkaldırmaya ceza, ruh, öte dünya, tanrı, melek, şeytan, cin vb),

Aile ve

Devlet’tir.

Artı ürün, toprak ve verimli yerleri ele geçirerek hüküm sürme uğruna, çekişmeler, kavgalar çoğalmış, istilalar başlamıştır. Ekonomik, siyasi çıkar çatışmalarıyla
sınıf kavgaları ve ülkeler arasında sömürü ilişkileri hızlanmıştır.

Makineleşme: 1840-1850 yılları…

Ve dosya şöyle bağlanmakta                   :

Özetle                   :

Yeni bir kurtuluş savaşı gerek…

Çare; Yüceler Yücesi Atatürk’ün yolunu; Akıl, bilim, vicdan ve gönül eşliğinde gereğini yaparak daha ileriye taşımak, insan gibi yaşamak, İNSAN olmaktır…

Bu ulusu tanımayanlar, tanıyamayanlar!!! 

  • BİZ SÖMÜRGE OLMAYIZ, 
  • BİZ KÖLELEŞMEYİZ … 
  • TAM BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK BİZİM KARAKTERİMİZDİR …

 Aydınlık günler dileğiyle “Günaydın İnsanlık”..

******************

Bu kapsamlı dosyanın üretilmesinde ve paylaşımında paha biçilmez emekleri olan tüm DOST lara, sözcüklere sığmayan gönülden şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türkiye’nin internet kullanım haritası ve çağrışımları..


Dostlar,

İnternet erişimi ülkemizde de hızla yayılmakta.
Fakat, bir örneklem çalışmasında erişilen rakamlar, daha çok yol almamız gerektiğini ortaya koyuyor :

  • Türkiye’de 19,1 milyon hanenin % 52’sinde bilgisayar, 
  • % 41’inde ise internet bağlantısı var
Tersinden söylemek gerekirse evlerin yarısında hala bilgisayar yok ve
5 evden 3’ünde internet erişimi yok..
Bu tablonun ülke coğrafyasında dağılımı da elbette dengeli değil.
Geniş band hızlı ve kesintisiz bilişim için altyapı yatırımlarının kamu ve özel sektörce birlikte götürülmesi gerek.
Özel sektörün bu yatırım yükünü tümüyle devlete yıkmaması gerek.Bilindiği gibi bilgisayar ve internete ilişkin altyapı yatırımları neredeyse yarım yy. kadar önce ABD’de Ordu tarafından “ENIAC Project” ile başlatıldı (Savunma Sanayisinin önemi ve motor işlevi..).
Tüm AR-GE ve altyapı haracamaları devletçe yapıldı.
Deyim yerinde ise özel sektör “krema” sıyırmakla meşgul..
Önemli bir not        :
Toplumsal örgütlenmede, iletişimde kritik düzeyde önem kazanan bu sektörün,
TİB’in (Türkiye İletişim Başkanlığı) mutlak denetiminde olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu Kurumun başkanını Başbakan doğrudan atıyor ve özellikle 2013 için çok ciddi bir bütçe artışı söz konusu. Tüm Türkiye’de iletişimi felç etmek,
birkaç “şalterin indirilmesi” ölçüsünde kolay.. Bu bakımdan, toplumsal karmaşa vb. durumlarında halkın elinde etkili bir araç olmaktan çok uzak..
  • Bir anda elimizdeki akıllı – akılsız telefonlar, teknoloji harikası bilgisayarlar sağır – dilsiz ve kör duruma düş(ürül)ebilirler..

Nitekim halen TİB, kimi porno siteler başta olmak üzere pek çok siteye erişimi engellemiş durumda. Türkiye’de erişime kapatılan site sayısı ise giderek artıyor!?

AKP’nin ileri demokrasisi işte..

Öte yandan, iyi niyetle kullanılması durumunda referandumlar, genel-yerel seçimler bile saatler içinde bu teknoloji ile kotarılabilir..
Bu, Eflatun’un Antik Yunan’ın DOĞRUDAN DEMOKRASİSİ olmaz mı?..
Elbette eşit haklarla kadınları da katarak, antik Yunan İsparta-Atina demokrasisinin
kadim hatasını kapayarak..
  • 2500 yıl sonra temsili demokrasiyi rafa kaldırarak..
***************************
Evet.. Paleolitik çağdan Neolitik çağa yerleşik yaşama geçerek Tarım Devrimi yaptık..
18. yy ve sonrasında Sanayi Devrimi’ni yaptık..
Sanırız şimdi 3. büyük devrim dönemindeyiz : Bilişim Devrimi!
Düş ötesi (fantastik), üstelik çok hızlı gelişmelere gebe..
Yaşamı hem cennete hem de cehennme dönüşterebilecek..
Örn. evrende seslerin “bir biçimde” kayıt edildiğini düşünelim (tasavvufta Lev-i mahfuzdedikleri!) ve bu kayıtları çözme (dekode etme) teknolojisine ulaştığımızı..
Fizik bilimci Nichola TESLA, bu keşfe çok yaklaşmıştı 1950’lere giderken.
Birdenbire ortalıktan yok oldu ve hala (!) bulunamadı..
O sıralar ABD Atom bombasını ve ilk bilgisayarını yaptı ??

Bu “yarı tanrısal yeteneğimiz” i gerilere götürdükçe acaba peygamberleri
kendi özgün seslerinden dinleyebilir miyiz??

Bu durumda dinsel kutsal kaynaklar yeni baştan yazılmak zorunda kalınca neler olur neler. Kilise vd. ne yaparlar caba? Güçleri yeter mi bilimin ışığını karartmaya??
G. Galile’yi susturabildiler mi ki??

Ne diyor Gazi Mustafa Kemal Paşa :
  • “İnsanlıkta dine ilişkin duygular, bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır.”
Ne çok heyecan verici olurdu;
  • Kuran’ın, İncil’in, Tevrat’ın özgün ve doğru içeriğine erişebilmek?
  • Büyük Atatürk’ün konuşmalarını kendi sesinden dinleyebilmek..
Özel yaşamın gizliliği ile ilgili makul sınırlamalarla doğallıkla..
Ve de tüm insanlık tarihi yeniden yazılırdı değil mi?
Tarihçilerin metodolojileri de alt üst..
Bilimler piramidinin tepesinde, taç konumunda bu tarihsel dönemde
BİLİŞİM BİLİMLERİ parıldamakta.
Görüldüğü gibi yaşamda en gerçek yol gösterici, ATATÜRK‘ün şaşmaz bir öngörü ile gösterdiği üzere gene akıl ve bilim..  Ama ülkemizde AR-GE payı hala ulusal gelirin %1’ine bile erişemedi..
  • Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır… zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur… Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
    (1933, 10. yıl Cumhuriyet Bayramı açış konuşmasından)
Sevgi ve saygı ile.
06.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
===================================================

Türkiye’nin internet kullanım haritası

Türk Telekom A.Ş Doğu 1 Bölge Müdürü Timur Sevim, internet kafelerden internete bağlanma oranının gözle görülür düzeyde azaldığını bildirdi. (AA, 6.11.12)

TürkTelekom adına IpsosKMG tarafından 2012 yılının ilk çeyreğinde 38 ilde 15 bin üzerinde hane ile yüz yüze gerçekleştirilen bilgisayar ve internet kullanım detayları ile alışkanlıklarını ortaya koyan araştırmanın sonucunun açıklandığını belirtti.

Bu çok değerli istatistiksel çalışmanın genel olarak tüm sektöre, ilgili başlıklar ile ilgili planlamaları yaparken kılavuz olabileceğini ifade eden Timur, ”Türk Telekom A.Ş. olarak bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da ülkenin bu alanda göstereceği gelişim çizgisine yoğun biçimde destek vermeye devam edeceğiz.” dedi..

Timur, Türkiye genelinde 38 ilde yüz yüze gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre;

  • Türkiye’de 19,1 milyon hanenin % 52’sinde bilgisayar, 
  • % 41’inde ise internet bağlantısının bulunduğunu kaydetti.

Araştırmaya göre, bilgisayarı olan hane sayısı çoğalırken, internet kullanımında da
buna bağlı olarak artış olduğunu vurgulayan Timur, şunları ifade belirtti: ‘

‘İnternet kullanımında evden bağlanma oranı 2010’da % 58 iken, 2012’de
bu rakam % 66’ya ulaştı. Geçmiş yıllarda Türkiye’deki internet kullanım alışkanlıklarında önemli yer tutan internet kafelerden internete bağlanma oranı düşüş gösterdi. Türkiye’deki internet kullanıcıları internete daha çok evden bağlanırken, hanelerde en çok tercih edilen internet bağlantısı ADSL olarak gözlenmiştir.”

Timur, araştırmada ayrıca, Türkiye’deki 19,1 milyon hanenin % 34,6’sında masaüstü,
% 20,6’sında dizüstü bilgisayar olduğunun belirlendiğini, hem masa üstü hem de dizüstü bilgisayar bulunan hane sayısının % 4,2, yeni nesil bilgisayar ürünleri
netbookun oranının % 0,7, tabletin de % 0,2 olduğunu vurguladı.