Etiket arşivi: Ağlayan Kaşar Bülent Arınç

ÖLÜM NE Kİ GÜLÜM??


Dostlar
,

Yürekli yazar, eski Sağlık Bakanı Sn. Rifat SERDAROĞLU,
22 Kasım 2012’de, yaklaşık 1,5 yıl önce yine çoook çarpıcı bir yazı yazmıştı..

  • ÖLÜM NE Kİ GÜLÜM?? 

AKP’nin gözü kara, emperyalizm güdümünde, verdikleri sözler gereği iktidar yapılan kadroları ülkemizin taşını toprağını sattı..

Madenlerimizi de..

  • Vatanın hemen hemen tüm kaleleri küresel sermayeye devredildi!

Başbakan R.T. Erdoğan’ın son Maliye Bakanı İngiliz Vatandaşi Mr. Mehmet Simsek, “Satacak kamu malı kalmadı..” itirafında bulundu..

Çünkü önceki Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN “Babalar gibi satarım..” buyurmuş
ve yıllarca gereğini de yapmıştı.. Bir baba ailesinin malvarlığını satar mı?
Babalık bu mudur? Klasik babalık bu olmadığına, olamayacağına göre,
bu babalık olsa olsa “mafya babalığı” olabilir..

Bir ülkenin Kabinesinde mafya babalığı işlevine soyunan üyeler olursa
o ülkenin başına neler gelmez ki??

Koroner yetmezliği nedeniyle Unakıtan’ın ameliyatı gerektiğinde,
istihareye yatmayı anımsayan yetenekli eşinin her nasılsa gönlüne doğan
“Rabbim Cleveland dedi..” kehaneti de yetmemiş olacak ki,
vatanın babalar gibi satıcısı Unakıtan, tekerlekli sandalyededir.
Dileriz Bn. Unakıtan gene istihareye yatar ve Rabbi “doğru şifa adresini” gösterir..

Bize göre bu adres, milyonlarca özelleştirme = vatan talanı kurbanının rızalığıdır ki,
pek çoğu da Hakkın rahmetine kavuşan bu yurttaşların rızası nasıl alınacaktır?

Hele hele şu son haftada özelleştirme = vatan talanına kurban verdiğimiz,
resmi sayısı 301 olan Soma kurbanlarının rızası nasıl alınacaktır ki?

Ortalık kan kokuyor ve acılar öylesine derin, öylesine yakıcı ki;
peek çok baba da var kanlı gözyaşları döken..

Kan tutar kan, anlıyor musunuz AKP şürekası; hepinizi kan tutar..
Tanrı belanızı hak ettiğiniz gibi verir; vakti saati geldiğinde, ama mutlaka!
Ve bu saatin gelmediği şimdiye dek görülmedi; siz gafletle gelmeyecek sansanız bile!
Hiçbir şeyden korkmuyorsanız ilahi adaletten korkunuz..

Veee… emaneti bırakıp gidiniz!.

ÖLÜM NE Kİ GÜLÜM?? 

BU YAZIYI OKUMAK GEREK……

Sevgi ve saygıyla
18.5.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================================

ÖLÜM NE Kİ GÜLÜM  ?? 
portresi_gulen

RİFAT SERDAROĞLU

Biz sadece Bülent Arınç’ı hassas ve ağlak bilirdik. Meğer AKP’li Bakanların çoğu ağlakmış! Şimdiye dek hiçbir şehit cenazesinde tek damla gözyaşı dökmeyen
Dışişleri Bakanı (AS: Ahmet Davutoğlu), Gazze’de yüksek sesle hıçkıra-hıçkıra öyle bir ağladı ki, 4 gebe kadın korkudan düşük yaptı!Başbakan Erdoğan da, cephanesi bitmiş asker gibi;

Hücum yiğitlerim, vurun aslanlarım, dayanın öleceksek adam gibi ölelim!

diye bağırdı. Fakat niçin öleceğiz, neden öleceğiz, kim bizi öldürecek,
adam gibi nasıl öleceğiz bunları anlatmadı.

Erdoğan’ın anlamadığı şey şudur;

O bizim “adam gibi” ölmemizi istiyor, hâlbuki biz O’nun için yaşamayı göze aldık.
Aynen şairin dediği gibi;

Ölüm ne ki gülüm,
ben senin için yaşamayı göze aldım..

AKP İktidarından, Türk Milleti ve Türk yargısı önünde demokratik bir biçimde
hesap sormak için yaşamayı göze aldık.

*22 Ülkenin sınırlarının değişeceği (AS: Türkiye dahil!) BOP projesinde Eşbaşkanlık yaptığı için.

*Irak’ta, 1,5 Milyon Müslüman’ın ölümüne, on binlerce Müslüman kadının
ırzına geçilmesine engel olmadığı için.

*Suriye’de yanlış politika uygulayıp, Suriye Kuzeyinde “Suriye Kürdistanı” nın kurulmasına neden olduğu için.

*Şehitlere kelle, İmralı canisine sayın dediği için.

*Yanlış terör politikaları sonucu, ülkeyi bölünmenin eşiğine getirdiği için.

*Oy alabilmek uğruna, PKK ile anlaşıp her seçim öncesi ateşkes sağladığı,
seçimden hemen sonra vatan evlatlarının şehit edilmesine göz yumduğu için.

*Habur’da yaşanan seyyar mahkeme rezaleti için.

*PKK katillerini Kuzey Irak’ta barındırıp üzerimize salan, ellerinde Türk gençlerinin
kanı bulunan eşkıya başı Barzani ile can-ciğer kuzu sarması olup,
evlâtlarımızın ölümüne yol açtığı için.

*Bir yıldan çok zamandır Barzani’nin bölgesinde PKK’nın elinde tutsak tutulan
asker-polislerin kurtarılmasını sağlayacak buyruğu vermediği için.

*Türkiye’yi 10 yılda tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılandan iki kat daha çok borçlandırdığı için. (AS: 221 milyar $ toplam borç 600 milyar $’ı aştı!)

*Kendisinin, çocuklarının ve ailesinin servet bildirimini açık-net olarak
Türk Milletine vermediği için.

*Bakan çocuklarının aniden Türkiye’nin en zenginleri arasına nasıl girdiklerini soruşturmadığı için.

*Devletin en önemli kadrolarını, Anayasa’da suç olmasına karşın Cemaate verdiği için.

*Cemaatin elemanlarının hazırladıkları düzmece-sahte dijital kanıtlarla Türk Ordusu’nun Komuta kurulunun yarısının hapse atılıp Ordumuzun elinin-kolunun bağlanmasına
sessiz kaldığı için.

*Türkiye’nin en değerli Bilim Adamlarının- Gazetecilerinin- Komutanlarının-Aydınlarının yıllar boyu süren tutukluluk cezasından kurtaracak yasal değişikliği yapmadığı için.

*Türk Bayrağımızı, ülkenin belli bölgesinde asılamaz hale getirilmesine ve
T.C. Adliyelerinde bundan böyle “Türkçe” konuşulmasına son verecek uygulamayı başlattığı için.

Ve en önemlisi;

-Türk Milletine bu vatanı ve Cumhuriyeti armağan eden kurucularımıza,
başta Büyük Atatürk ve arkadaşlarına dolaylı olarak hakaret edip,
Cumhuriyetin değerlerine karşı çıktığı için.

-Türk Milletini, Cumhuriyetin aydınlığından uzaklaştırıp,
Ortaçağ karanlığına sürüklemek çalışmaları yaptığı için.

Türk Milleti – Türk Tarihi ve Türk Yargısı önünde hesap sorabilmek için;

Ölüm ne ki gülüm, ben senin için yaşamayı seçmişim!

Sağlık ve başarı dileklerimle.
(22 Kasım 2012)

rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

Rifat Serdaroğlu : DEVLETİN SAHİBİ YOK

 

DEVLETİN SAHİBİ YOK!

portresi3

Rifat Serdaroğlu

-Cumhuriyetin kuruluş değerlerine karşı olduğunu açıkça söyleyen bir iktidar.
-Demokrasiyi, hedefi olan “İslam Devletine” gitmek için bir araç olarak gören
bir Başbakan.
-İktidara gelebilmek uğruna başta emperyalist güçler olmak üzere, Cumhuriyet ve Demokrasi düşmanı Cemaat ve Tarikatlarla işbirliği yapan bir Genel Başkan.
-Oy toplamak amacıyla PKK Terör örgütü lideri ile müzakere etmekten çekinmeyen, ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmiş bir siyasal yapı ve ulusal değerlerden- vatan sevgisinden nasibini almamış Cemaat beslemesi
bürokratik yapı
!…

-Bir taraftan, “Ne Mutlu Türküm Diyene” ilkesinin yazılmasını ilkellik sayan,
öbür yandan Türkiye, Şerefsizlerin Memleketidir” diyen bölücüye
“Cumhurbaşkanlığı Ödülü” veren bir Cumhurbaşkanı.

-İktisat Fakültesi mezunu, gençliğinde İBDA-C Terör Örgütünün “Gölge” adlı dergisinin Ankara Temsilcisi olduğu yazılan bir Anayasa Mahkemesi Başkanı.

Ağlayan Kaşar Bülent Arınç’ın dost ve arkadaşları olmakla övünen
Yüksek Yargı Başkanları.

-Silah arkadaşları sahte delillerle, Cemaat ve CIA kumpası ile zindana atılırken,

  • çamaşır sepeti gibi koltuğunda oturan, bizi bu işlere karıştırmayın diye bildiri yayınlayan ve sürekli “ters L” vaziyetinde dolaşan bir Genelkurmay Başkanı.

-Büyük bir kısmı satın alınmış, önemli bir kısmı Cemaat ve Tarikatların emrine girmiş, kalan kısmı ise Polis-Vergi Denetmeni tarafından tutsak alınmış, “Basın Özgürlüğü-Halka doğruları anlatma” görevlerini rafa kaldırmış gayri millî bir medya.

-Demokrasinin, Lâik Cumhuriyetin, Özgür ve Örgütlü Toplumun, Çağdaşlığın savunucusu olması gereken Üniversitelerimizin ve Bilim İnsanlarımızın
inanılmaz korkaklığı ve suskunluğu.

-Aman dümenimiz bozulmasın, bu furyadan bizde pay kapalım deyip,
bir avuç cahile teslim olmuş omurgasız iş dünyası.

Durum böyle olunca;
Hırsızlar serbest dolaşır, Savcılar görevden alınır. Savcı, Savcının elinden dosyasını alır. Polis, Savcıyı sallamaz bile, aynı Polis Mahkeme kararını da takmaz.
Savcı “tutun getirin”, Polis, “Ben karışmam, sıkıysa sen tut” der.

Bürokrasi, böyle durumlarda yaptığı gibi, tüm yürümekte olan işleri frenler ve
pozisyon alır. Piyasalar alt üst olur, döviz tarihi rekorunu kırar,
devletin ve özel sektörün borcu durduğu yerde artar.

Türkiye Cumhuriyeti, çok partili siyasal yaşama geçtiğinden bu yana ilk kez
böylesine ciddi bir “Devlet Krizi” ile karşı karşıya geliyor.

AKP Hükümeti dışında hangi hükümet işbaşında olsaydı, o hükümet şimdiye dek
istifa eder ve ülkeyi böylesi feci bir duruma düşürdüğü için Türk Milletinden özür diler ve kenara çekilir, demokrasinin önünü açardı.

Fakat AKP yalnızca hizmet için değil, demokratik rejimi değiştirmek amacıyla
iktidar olduğundan; değil istifayı düşünmek, eline aldığı “Yürütme Yetkisiyle” Cumhuriyetin temel direklerini kırmakta,

  • AKP T.C. Devletinin çöküşünü hazırlamaktadır.

Bugün Başbakan Erdoğan’a sorsanız;
“Eyy Erdoğan, bir tarafta Bilal Efendinin kurtarılması, diğer tarafta Hukuk Devleti İlkesinin yıkılması, senin tercihin nedir?.”

Vereceği yanıt şöyle olur;
“Sevsinler sizin Hukuk Devletinizi. Bilal’e karşı yapılan bir darbedir. Devlet içinde paralel yapılanmadır. Biz kendi ülkemizde ameliyat yapılmasına izin vermeyiz…”

Değerli Okurlar;

28 Aralık 2013 Cumartesi günü ülkemizin manzarası maalesef böyledir.
Eğer Türk Milleti olarak yazgımıza el koymaz isek, bu güne dek olduğu gibi
“Bana ne” deyip yalnızca seyredersek, her geçen gün daha da kötüye gideriz.
Önümüzde bir yerel seçim ve bahar aylarıyla başlayıp iyice azacak PKK terörü
ve bölücülük çabalarını yaşayacağız.

Ne demiş M. Akif Ersoy;

  • Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!..

Nasıl mı sahip çıkılacak? Onu da yeni yılda görüşürüz.

Sağlıklı, huzurlu, barış ve kardeşlik içinde bir yeni yıl dilerim.

Not: Bir hafta kadar yurt dışında olacağım.
Yazılarda olabilecek aksamalar için şimdiden özür dilerim.
(28 Aralık 2013)