Etiket arşivi: ADD Genel Merkezi basılmış

E. Org. Şener Eruygur Paşa’ya karşı açık insanlık suçunu durdurunuz!


E. Org. Şener Eruygur Paşa’ya karşı açık insanlık suçunu durdurunuz! 

Dostlar,

E. Org. Şener Eruygur paşa, Jandarma Genel Komutanlığı’ndan emekli olur olmaz ADD’ye üye olmuş ve 2006 Haziran’ında seçimlere katılarak Genel Yönetim Kurulu’na seçilmiş ve bu kurulda -bizim ekibimizin de desteği ile- Genel Başkanlığa seçilmişti.
Biz de Genel Yönetim Kurulu üyesi ve kendisinin isteği ile 3 Başdanışmanından biri olmuştuk (Prof. Mustafa Yurtkuran ve Prof. Ferit Bernay da öbür 2 başdanışman idiler).

1 Temmuz 2008’de ADD Genel Merkezi basılmış (bizim Genel Yönetim Kurulu Üyeliğimiz bitmişti), bilgisayarlara ve arşive el konularak Emniyete götürülmüş ve
ADD Genel Başkanı Sn. Eruygur da gözaltına alınmıştı.

Sonrasını kamuoyu biliyor ve Ergenekon sanığı yapılan Paşa‘nın cezaevinde
henüz içyüzü aydınlatılamayan, kuşkulu biçimde merdivenden yuvarlanarak
boynunu kırması ve beyin kanaması geçirmesi..

Hazin bir insanlık dramı olan bu yaşananları aşağıda Sn. Eruygur’un avukatı
Filiz Esen de açıklıyor ve kamuoyu ile paylaşıyor.. Biz hekim olmamız nedeniyle
olayın tıbbi boyutunu bir ölçüde biliyoruz. Paşa, beyin kanaması sonunda
entellektüel yetilerini (akli melekelerini) yitirmiştir. Medeni yasadaki tanımı ile
“fiil ehliyeti” yoktur (Md. 9 ve 10). Yaşamını tek başına sürdürmesi olanağı bulunmayan % 100 engelli, bakıma muhtaç, 73 yaşında, yaşlı bir insandır.
Bu durum, her an yenilenebilecek bir tıbbi rapor ile kanıtlanabilir.

Hal böyle iken, daha önce verilmiş bu içerikteki Adli Tıp Raporu dikkate alınmadan veya hastanın düzelme olanağı olmamakla birlikte, raporun yenilenmesi bile istenmeden, mahkemenin (İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesi) yakalama kararı çıkarmasının
akla ve hukuka uyar yanı yoktur.

  • Mahkemenin bu yakalama ve hapse koyma kararının uygulanması,
    Sn. Eruygur’un belki de birkaç gün içinde
    (c)ezaevinde “ölümüne”
    yol açacaktır!?

Dolayısıyla hapis cezasının infazı tıbben olanaklı değildir. 5275 sayılı
CMK (Ceza Muhakemeleri Kanunu) md. 16/2’de düzenleme çok nettir.

Bunda ısrar etmek, sanığı (henüz kesin hükümlü değil!) bile bile ölüme yollamak demektir.

Ceza yasasında olmayan ölüm cezasını fiilen uygulamak demektir.

Mahkemenin yakalama kararı, bu çıplak gerçekler karşısında yürütülebilir bir karar değildir. Sanık (henüz kesin hükümlü değil!) yakınlarının ve avukatının
sanığı teslim etmemek gibi bir direnme hak ve ödevi vardır.
Bu hak ve ödev meşrudur, hatta zorunludur  (Borçlar Yasası md. 63)

  • Bu insanlık dramının,
    “mahkeme kararı ile potansiyel cinayetin” önlenmesi gereklidir.

Altından kalkılmaz ve telafisi olanaksız bir sonuç doğmaması için,
hükmü veren ve yakalama kararı çıkaran mahkemenin derhal bu kararını kaldırması ve istiyorsa Sn. Eruygur’un son tıbbi durumunun saptanması için Adli Tıp Kurumu ya da
en yakın tam donanımlı bir kamu sağlık kurumuna yollaması tek yoldur.

Sorun kritik ve ivedidir.

Tüm yetkilileri, ivedilikle gereğini yapmaya çağırıyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 10.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not   : “organiseteye bağlı akli arıza” diye bir tıbbi tanı yoktur. “Organisete” sözcüğü büyük olasılıkla yanlış yazılmıştır.. “Organik beyin sendromu” ya da “kanamaya bağlı intra-kranial organizasyon” tanıları olasıdır. Eksik de olsa, kısaca “organizasyona bağlı” da denmiş olabilir.

=========================================

Yasaya Aykırı Bir Tutuklama Kararı 

Bildiğiniz üzere müvekkilim Mehmet Şener Eruygur, 1 Temmuz 2008 tarihinde gözaltına alınmış, Savcılık sorgusunun başında beyin kanaması geçirme riski görülmesi üzerine adliyede görevli doktorun zorunlu sevki ile Taksim İlkyardım Hastanesine gönderilmiş sorgusu tamamlanamadan ve ifade veremeden gözaltı süresinin dolması nedeni ile çıkarıldığı mahkemede 5 dakika içerisinde tutuklanarak cezaevine konmuştur.

Tutuklanması üzerine defalarca vermiş olduğumuz sağlık sorunlarının olduğu ve cezaevinde kalmasının sağlığı yönünden sakıncalı olduğunu içeren dilekçelerimize
ve sağlık raporlarına rağmen uyarılarımız dikkate alınmamış ve beklenen risk gerçekleşerek aşırı tansiyon yükselmesi sonucu merdivenlerden düşmüş, boynu
4 yerden kırılmış ve beyin kanaması geçirmiştir. Kocaeli Tıp Fakültesinde geçirdiği ölüm riskli beyin ameliyatının ardından 1 ay boyunca yoğun bakımda kalmış,
tedavisi ise yıllarca devam etmiştir. Henüz yoğun bakımda iken ise vekili olarak
bir talebimiz olmadığı halde, yargılamayı yapan heyetçe apar topar tahliye edilmiştir.

Müvekkilim, geçirmiş olduğu düşmeye bağlı kafa travması nedeniyle hiçbir zaman savunma yapacak durumda olmamış ve bundan sonra da olamayacaktır. Beyninin hasar gören kısımları nedeniyle okuma yazma başta olmak üzere birçok akli melekesi asla geri getirilemeyecektir. Davanın başından beri mevcut tıbbi durumu mahkemenin bilgisi dahilindedir ve sağlık dosyası klasörler halinde mahkemeye defalarca ibraz edilmiştir. Tüm bunlar bilindiği için müvekkilim yargılama boyunca tutuklanmamış ve cezaevine gönderilememiştir.

Müvekkil Mehmet Şener Eruygur’a, Adli Tıp Kurumu tarafından “organiseteye bağlı akli arıza” teşhisi konmuş, fiil ehliyeti olmadığı belirtilmiştir. Müvekkil bu yargılama nedeniyle bu duruma düşürülmüş iyileşme olasılığı olmadan yaşamının geri kalanını akli arızalı olarak geçirmek zorunda bırakılmıştır. Bunun sebebi tamamen bu mahkeme
ve bu yargılamadır.

Müvekkilin tahliyesi üzerinden beş yıl geçmiş ve tüm yargılama süresince mahkeme heyetinin kendisini resen görmek istemesi üzerine sadece 1 kez duruşmaya getirilmiştir. Bu gelişinde kendisine kimlik tespiti dahi yapılamamıştır. Müvekkile kimlik tespiti yapılamadan, ifade aşamasına ise hiç geçilemeden ambulansla tekrar evine gönderilmiştir. Beş yıldır tüm yargılama boyunca müvekkil tutuksuzdur, bu beş yıllık süre içinde bırakın kaçma şüphesini kendisi evinin olduğu mahalleden bile ayrılmamıştır.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin 05.08.2013 tarihindeki hüküm duruşmasında heyet, sadece hukuka değil insan haklarından en önemlisi yaşam hakkına aykırı
bir şekilde iyileşemeyecek ve yargılanamayacak bir kişiye sanki savcılık sorgusu,
kimlik tespiti, savunmaları alınmış, diğer sanıklarla aynı durumdaymış gibi
hakkında hüküm tesis etmiş, bu da yetmezmiş gibi bir de yakalama emri çıkartmıştır.

Hiçbir yargılama, yaşam hakkından daha önemli değildir.

Müvekkilim, tek başına yaşama şansına sahip değildir. Bu karar hukuki olmamanın çok ötesinde bir karardır. Yaşam hakkının ihlali direk ölüme sebep vermedir. Sonuçları çok ağırdır. Yaşama kenarından tutunan müvekkilimin cezaevine konulması bırakın basit ihtiyaçlarını gidermeyi, mevcut stabil durumunun anında bozularak çok kısa sürede vahim bazı sonuçlara maruz kalmasına sebep olacaktır. Saatleri, günleri bilmeyen, tansiyonunu ve diğer rahatsızlıklarını kontrol altında tutan günde aldığı 16 ilacı
ayırt edip takip edemeyen ve zamanında yardımsız alamayan, yön kontrolünü yardımla yapabilen, yediklerini ayırt edemeyen, adlandıramayan, tek başına yaşayamayacak ve hiçbir zaman fiil ehliyeti olmayacak müvekkilimin cezaevine konması kabul edilebilir durum değildir ve bir hukukçu olarak bana göre adam öldürmeye tam teşebbüstür.

Adli Tıp Kurumu’nca müvekkilimin akıl hastalığı teşhisi sabittir.

Hüküm kesinleştiğinde bile akıl hastalarının ceza infazının gerçekleştirilemediği
dikkate alındığında hükmün kesinleşmediği bu durumda kendisi ile ilgili yakalama emri çıkarılarak cezaevine konmak istenmesinin adam öldürmeye tam teşebbüs olması dışında hiçbir yasal dayanağı yoktur.

2 Eylül 2013 tarihinde yerine getirilmesi düşünülen yakalama emrine karşı sadece
vekili sıfatıyla değil;
– bir hukukçu ve bir insan olarak karşı olduğumu
– böyle bir kararın yerine getirilmesine alet olmayacağımı
– ve müvekkilimin adli makamlara teslimine rıza göstermeyeceğimi,
– evinden adli makamlarca alınması ve sonrasında olacakların tüm sorumluluğunun kararı veren heyet ve uygulayanlara ait olduğunu,
– vekili ve her şeyden önce bir insan olarak

vicdanım gereğince kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım.

M. Şener ERUYGUR
Vekili
Av.Filiz ESEN

(10 EYLÜL 2013 10:18, www.add.org.tr ve basın(