Etiket arşivi: 7 Haziran 2015 seçimleri

Merdan YANARDAĞ : SÜRÜKLENİŞ


Sürükleniş!

Merdan YANARDAĞ 
YURT, 28.6.2015

portresi_olgun
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye bir AKP-CHP hükümetine doğru sürükleniyor.

Kuşkusuz seçimin ortaya koyduğu tablo hükümet seçeneklerini son derece sınırlıyor.

Ancak durum böyle de olsa, AKP’nin içinde yer alacağı her hükümet modeli,
7 Haziran 2015 seçimlerinde halkın ortaya koyduğu tercihe, toplumun beklentilerine
ve ülkenin içinden geçtiği tarihsel dönemecin ihtiyaçlarına aykırı olacaktır.

Çünkü içinde AKP’nin yer aldığı her hükümet modeli,
Türkiye’yi kısa süre sonra bir erken seçime götürse bile, bir önceki dönemin,
AKP’nin kurmaya çalıştığı dinci/mezhepçi faşizan rejimin devamı anlamına gelecektir.

Daha da önemlisi, böyle bir hükümet AKP’yi dağılmaktan kurtaracak,
siyasal İslamcı grupların iktidardan pay alma ve rant koalisyonu olan bu partinin
ömrünü uzatacaktır.

Dolayısıyla “Ne yapalım başka çare yoktu” ya da “Türkiye’yi hükümetsiz bırakamazdık” gibi gerekçelerle açıklanacak böyle bir hükümet, öncelikle CHP’ye yönelen toplum kesimlerinde büyük bir düş kırıklığı yaratacaktır.

Türkiye 1990’lı yılların başında bir DYP-SHP koalisyonuna tanık oldu.
Bu koalisyon hükümetinin yarattığı en yıkıcı sonuç, SHP’nin (bu parti CHP yeniden açılınca
ona katıldı) emekçi sınıflarla bağının kopmasına yol açmasıdır.

SHP/CHP bir daha belini doğrultamadı. Çünkü SHP/CHP hükümette kaldığı dönemde
Türkiye neo-liberal yağma politikalarının vahşice uygulandığı bir ülke haline geldi.

Emekçiler, özelleştirme politikalarının kurbanı oldu.
Türkiye faili meçhul cinayetler ülkesi haline geldi.
Ülke güvenliği Mehmet Ağar’a, sokaklar çetelere teslim edildi.
SHP Tansu Çiller’in elinde neredeyse oyuncak oldu.

Deniz Baykal CHP Genel Başkanı seçilince halktan özür dileyerek hükümetten çekildi.

Ancak CHP, bu yükün altında ezildi ve 1999 seçimlerinde barajın altında kalarak,
kapatıldığı dönem dışında tutulursa eğer, tarihinde ilk kez Meclise giremedi.

Kimsenin kuşkusu olmasın, olası bir AKP-CHP koalisyonunun bedelini CHP ödeyecektir.

Türkiye’yi makul sürede seçime götürecek AKP’siz bir hükümet hala mümkün.

=========================================

Dostlar,

Bu yazının altına biz de aynen imzamızı atıyor ve CHP’nin yetkili kadrolarını uyarıyoruz..

Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet’e manşet yapılan yumuşatma, kamuoyunu hazırlama sözlerini
traji-komik buluyoruz…

17-25 Aralık sorgulaması hemen gelmezmiş de…
Rövanşist olmayaklarmış da…
Siyaset insanları bunca ilkesiz – omurgasız etmenin adı olmasa gerek..

Sevgi ve saygı ile.
28 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ERDOĞAN SONRASINI KONUŞMALIYIZ…

ERDOĞAN SONRASINI KONUŞMALIYIZ…

Dostlar,

Ertuğrul Özkök‘ün aşağıdaki yazısı özenle okunmalı..

RTE_sonrasini_konusmaliyiz_Ertugrul_OZKOK_21.2.15

Elbet bu dar zamanlar da geride kalacak..

Türkiye esenlikle yoluna devam edecek..

Büyük ATATÜRK’ün gösterdiği AYDINLANMA yolunda Anadolu Rönesansını tamamlayacak ve çağdaş uygarlık düzeyini yakalayacak, aşacak..

Cumhuriyet her yaştan gençlere emanet..

Başta RTE, AKP’liler de bunca ciddi hatadan sonra umarız ders alır ve
Türkiye’yi normalleştirecek bir sürece hızla girerler..

Değilse, artık gangrenleşen “RTE – AKP sorununu” Türkiye’nin birikimi gene süpürür
ama ödenecek bedel biraz daha ağır olur…
Başta Bay Erdoğan olmak üzere tüm sorumlular da yargı önünde mutlaka hesap verirler..

Bundan kaçış yok..

Er ya da geç…

Yükün büyüğü aklı başında AKP’li vekillerle yöneticilerde ve AKP seçmenlerinde..
Sorumlulıuk ağır, zaman da çok değil…

7 Haziran 2015 seçimlerinde “bu ağır sorun” çözülmeli..

Çözülebilecek gibi görünüyor… Erdoğan ve fanatik yandaşlarının büyük paniği bu yüzden..
Anlaşılabilir bir olgu..
Ancak ateşe benzin dökerek de çözüm olmaz ki, olsa olsa siyasal özekıyım (intihar) – harakiri olur..

Erdoğan kendisiyle birlikte yakın suç ortaklarını kaçınılmaz bir yıkıma / felakete sürüklüyor..

Ernst Hemingway‘e yanıt verelim, kulaklaru çınlasın : 

Çanlar Bay RTE ve şürekası için çalıyor.. 

Biz duyuyoruz; çin çin çin ötüyorşlar.. Kuaklarımız uğulduyor..

Dileriz, siyasal körlüğe ek olarak Bay RTE ve şürekası bir de politik sağır olmamış olsunlar..
Tanrı basiretlerini bağlamamış olsun ya da çözsün dileriz..

Sevgi ve saygı ile,
26.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

“Ulusal borç belası” ve Bize Düşündürdükleri

Ulusal borç belası!

portresi

 

Mustafa Pamukoğlu
pamukoglu@aydinlikgazete.com
AYDINLIK, 21 Şubat 2015

 

Bizim ülkemizin borcu o kadar büyüdü ki New York Avenue Ulusal Borç Saati gibi bir saati kentlerimize koymak gerekiyor artık.

Bilindiği gibi borçlar
– Devletin,
– bankalar ve
– özel şirketlerin borcunu gösterir.

Devletin borçları tahvillerden meydan gelir. Bu tahviller yatırımcılara (bireysel ve kurumsal) ve devletlere satılır. Bugün dünyada tüm devletlerin birbirlerine borçlarının 50 trilyon doları geçtiği ve sürekli arttığı tahmin edilmektedir.

MERKEZİ HÜKÜMETİN BORÇ STOKU

Merkezi_Hukumetin_dis_borc_stoku_2014_sonu

 

Merkezi Yönetim Borç Stoku belirli bir tarih itibarıyla, merkezi yönetim iç ve dış borç stokunun toplamını ifade eder.

– 2014’de bu toplam borcun 414.648 milyon TL’si iç, 197.308 milyon TL’si dış borçtur.

– Kamu borçları yıllar itibariyle devamlı artmaktadır.

 

 

TÜRKİYE’NİN BRÜT DIŞ BORÇ STOKU

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), tüm kamu sektörü kurum ve kuruluşları ile özel sektör kapsamındaki tüm şirket ve şahısların yurt dışı yerleşiklerden sağlamış oldukları kredilerden doğan yükümlülükler ile yurt dışı piyasalarda ihraç ettikleri tahvillerden doğan yükümlülüklerin toplamından oluşmaktadır.

2014 3. Çeyrek itibariyle;

– Kamunun dış borcu 118.639 milyon dolardır.

– Merkez Bankası’nın dış borcu 2.944 milyon dolardır.

– Özel sektörün dış borcu 275.218 milyon dolardır.

– Toplam dış borç 396.800 milyon dolar olup GSYH’na oranı % 49.6 olmaktadır.
Yani milli gelirimizin neredeyse yarısı dış borçtan oluşmaktadır.

TÜRKİYE’NİN NET DIŞ BORÇ STOKU

Bankacılık sektörü hariç Türkiye brüt dış borç stokundan bankacılık sektörü net dış varlıklarının çıkarılması suretiyle elde edilmektedir. Bankacılık sektörü net dış varlıkları ise “Parasal Durum” ile “Yatırım ve Kalkınma Bankaları” nın net dış varlıkları toplamından oluşmaktadır.

2014 3. çeyrek itibariyle;

Turkiye'nin_net_dis_borc_stoku_2014_3._ceyrek

 

 

 

 

 

KISA VADELİ DIŞ BORÇLAR

2014 yıl sonunda, kısa vadeli dış borç stoku, 2013 yıl sonuna göre %2 oranında artışla
133 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2014 yıl sonunda, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 166.8 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
Toplam stok içinde Kamu Sektörü’nün %14, Merkez Bankası’nın %0.8,
özel sektörün ise %85.2 oranında paya sahiptir.

KISA VADEDE DÖVİZE İHTİYAÇ TUTARI

2015 yılında ne kadar dövize ihtiyacımız var, sorusunun yanıtın şu şekilde verebiliriz:

Bir kere kısa vadeli borç stoku olan 133 milyar doları bulmanız gerekir.

2015’de tahminen 50 milyar dolar cari açığın da finansmanı için de döviz gerekmektedir.

Bütçe açığı 20 milyar TL olursa ihtiyaç duyulacak para yaklaşık en az 200 milyar dolardır.

Faiz ödemeleri ve (166.8-133= 33.8) milyar doların da kaynağını bulmamız gerekecek.
Bu durumda nereden bakarsanız bakın 200-250 milyar dolar paraya ihtiyaç var.
Bu sıcak para, doğrudan yatırım, dış ve iç borçlarla karşılanacak.
Nasıl bulunacak?
Onu ekonomiyi yönetenlere sormak lazım…
============================================

“Ulusal borç belası” ve Bize Düşündürdükleri

Dostlar,

Ülkemizin 2002 sonu toplam borcu 213 milyar Dolar idi.
AKP bu borç rakamını devir aldı..
Geldiğimiz yerde bu rakam 600 milyar Doları aştı..
Yani 80 yılda edinilen borcun 2 katı AKP’nin 12 yıllık iktidarında gerçekleşti!

200 milyar Doları bile bulmayan 2015 yılı merkezi yönetim bütçesinin (520,4 milyar TL olup; 21 milyar TL’si açık öngörüldü) 3 katı toplam borç..

Ve AKP’nin hala fiili başı Erdoğan, Danıştay 6. Dairesi’nin kararıyla “kaçak” olan  sarayında dün muhtarlara seslenirken, ülkeyi nerden nereye getirdiklerini “akıl ve vicdan” sahibi herkesin teslim etmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan ya gerçekten bu felaket tabolosuna karşın başarılı olduğuna inanıyor,
ya da “politika gereği” (?!) gerçek dışı parlak bildirimde bulunuyor..

Her 2 durumun da ülkemiz için ne denli yıkıcı olduğu ortada..
Evet, “akıl ve vicdan sahibi” insanlar olarak bizler bu acı tabloyu görüyor, yaşıyor, yazıyor ve halkımıza anlatıyoruz..
Üstelik 1 yıla varan bir süredir petrol fiyatları yarıya dek inmiş ve dışalımda (ithalatta) yaklaşık 30 milyar Dolar tasarruf edilmişken.. Halka yansıtılan indirim ise %15 dolayında.

Ayrıca, Erdoğan’ın son birkaç haftadır TCMB’na faiz indirimi için sürekli çatmasının sonucu Dolar yaklaşık % 10 değer kazandığından, ülkemizde yaşanan devalüasyonun (paramızın değersizleştirilmesinin) bedeli 88 milyar Doları bulmuşken!
Bu muazzam kayıp rakamını, iktisat profesörü olan 57. Hükümetin Ulaştırma Bakanı
Sayın Enis Öksüz 24.02.2015 günü Ulusal Kanal’da “Bakan Bakana” adlı programda açıkladı..
Ülkesinin ulusal gelirinin 10’da 1’inin erimesine yol açan bir ülke yöneticisi..
Eh artık bunca yıkımın bir faturası olnak gerekir..
AKP ve Erdoğan bu bedeli kaçınılmaz olarak ödeyeceklerdir.

Artık gündelik yaşamda yoksullaşTIRmanın, işsizliğin, üretimsizliğin
yakıcı sonuçlarını sokaktaki yığınlar birebir, somut olarak yaşamakta…
İşte bu tablo belirleyicidir ve hiçbir siyasal iktidar, halkın süregelen ekonomik bunalıma tepkisine karşı koyamaz..
Yığınlar bu siyasal kadroları da / AKP’yi süpürüp tarihin çöplüğüne atacaklardır.
En yakın örneği Şubat 2001 ekonomik bunalımı sonrası DSP, ANAP ve MHP’nin (57. Hükümetin kolalisyon ortakları) sandığa gömülüşüdür..
Erdoğan da AKP’nin önde gelenleri de, hatırı sayılır tabanı da bu tablonun ayrımındadır.
Kazanlar kaynamaktadır.. Parti’de ürkü (panik) egemendir.. Mızrak artık çuvala sığmıyor..

AKP, var gücüyle 7 Haziran 2015 seçimlerine dek ekonomide “ciddi” bir akut tıkanma olmaması için direniyor. Sonrası Allah Kerim.. Bu yüzden de tüm önlemler fora..
Motorlar tam güç devrede..

Yunanistan, 300 milyar Avro’yu bulan borcun altında kıvranıyor..
Bayan Merkel’in yanıtı “Adalarını satsınlar… ” olmuştu..

Türkiye’ye ne gibi bir dayatma ile geleceler acaba?
Ürkünç (vahim) olan, kapalı kapılar ardında küresel sermaye baronlarına hangi ödünlerin verilerek ek krediler sağlandığı ve uzatmaların oynandığıdır??

Güneydoğu’da önce özerklik sonra toprak mı verilecektir?
– KKTC finans kapitale kurban olarak feda mı edilecektir?
– İçeride daha neler neler satılacak – yağma edilecektir??

AKP kadroları saçmalamaya başlamıştır..

Süleyman Şah Türbesi operasyonu tam bir fiyasko hatta uluslararası rezalettir..

Tek bir noktayı açıklayalım : 1921 Ankara Antlaşmasıyla (sonra da 24 Temmuz 1923 Lozan Antaşmasıyla) Türkiye’ye bırakılan birkaç dönümlük arazi -ve üstündeki Türbe- terkedilmiştir.
Bu topraklar artık vatan toprağı olmaktan çıkmıştır. Üstüne üstlük, egemen bir ülkenin toprakları içinde bir başka yer bu amaçla işgal edilerek orada türbe yaptırılacaktır..
AKP kadrolarının Uluslararası Hukuk’tan zerrece haberli olmadıkları ya da
sonuçlarını hesaplamamadıkları / hesaplayamadıkları – körleştikleri görülüyor..

Türkiye -haşa- Haydut Devlet midir??

Önümüzdeki kısa – orta erimde yakıcı sorunlar bunlardır..

Sokaktaki insan ve AKP’ye oy veren yurttaşlar bu ağır tablodan ne ölçüde haberlidir??

Muhalefet partileri stratejilerini var güçleriyle seferber ederek yığınlara bu gerçekleri aktarmalıdır.. Bu strateji 7 Haziran 2015’te seçim başarısı getirecektir..

Bu tablo, öylesine – böylesine geçiştirilebilecek bir tablo değildir..

Sevgi ve saygı ile,
25.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not     : REHİN LINMIŞ EKONOMiMiZE SöZ SÖYLETMEYENLER
Cumhuriyet,
2 Nisan 2013 tarihli makalesi de okunmalı… Pdf formu aşağıda..

REHIN_ALINMIS_EKONOMIMIZE_SOZ_SOYLETMEYENLER_CUMHURIYET_MUSTAFA_PAMUKOGLU_2_NİSAN_2013

2015 genel seçim anketi: İşte AKP’nin oyu

 

2015 genel seçim anketi:
İşte AKP’nin oyu

2015 genel seçim sonuçlarına ilişkin Gezici Araştırma Şirketi‘nin anketine göre AK Parti’nin oy oranı yüzde 40’ın altında… İşte diğer partilerin sonuçları…
cumhuriyet.com.tr
Yayınlanma tarihi: 26 Ocak 2015 Pazartesi

Haber görseli

2015 genel seçim sonuçlarına ilişkin tahminler 7 Haziran seçimleri için geri sayımın başlamasıyla artış gösterdi Son olarak muhalete yakınlığıyla bilinen Gezici Araştırma Şirketi’nin anketinde AKP’nin oy oranı yüzde 39.8 olararak gösterildi. 

MUHALEFET YÜKSELİŞTE AKP DÜŞÜŞTE

Türkiye haziran ayında yapılacak genel seçimlere kilitlenmeye başladığı son dönemde Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması sonrası partinin başına geçen Ahmet Davutoğlu’nun ilk seçim deneyimini yaşayacağı 7 Haziran için anket şirketleri farklı rakamlar açıklamaya devam ediyor.

Gezici Araştırma Şirketi, son anketlerde yüzde 45’in altına düşmeyen AKP’nin oy oranını yüzde 39.8 olarak gösterdi.

CHP’NIN OY ORANI %29.6

Ankette, AKP’deki düşüşün aksine muhalefet kanadındaki yükseliş dikkat çekiyor.
CHP’nin oy oranını %29.6 olarak gösteren Gezici, MHP’yi de %17.3 olarak gösterdi.

HDP %10 BARAJININ ALTINDA

Ankette 7 Haziran 2015 seçimlerine parti olarak gireceğini açıklayan HDP’nin oy oranı ise yüzde 7.3 olarak belirlendi.

İŞTE GEZİCİ ARAŞTIRMA ŞİRKETİ’NİN YAPTIĞI ANKETİN TAM METNİ

ANKET SONUÇLARI VE RAPOR

2014 Yerel seçim sonuçlarını Türkiye genelini en yakın bilen Gezici Araştırma Genel Müdürü Murat Gezici son anketini açıkladı, Türkiye genelinde sosyal, ekonomik, politik ve kültürel konular ile ilgili seçmenin algısını belirlemek üzere 17 – 18 Ocak 2015 tarihlerinde, TÜİK örneklem verileri dikkate alınarak Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde, 32 il ve 225 ilçede bunlara bağlı 259 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden yaklaşık yarısı kadın olmak üzere toplam 3.600 katılımcıyla, hanede yüz yüze görüşme metoduyla bu araştırmayı Gezici Araştırma aylık kamuoyu yoklaması amacıyla yapmıştır.

Örneklemin seçilmesinde, tesadüfi örnekleme yönteminden tabakalı örnekleme yöntemi kullanılıp, görüşülecek deneklerin belirlenmesinde ise cinsiyet ve yaş kotası uygulanmıştır.

Araştırma sonuçları gerek sahada, gerekse bilgisayar ortamında çeşitli kontrollere tabi tutulmuş, elde edilen bulguların tutarlılığı gözlemlenmiştir. Araştırmanın hata payı güven aralığı sınırları içerisinde  % 1,5’dir.

GÖRÜŞLER

Yüzde

EVET OLUMLU BULUYORUM

23,3

HAYIR OLUMSUZ BULUYORUM

45,3

Kararsızlar

31,4

Toplam

100

Tablo 1. incelendiğinde başbakanın Fransa’daki yürüyüşe katılmasına ilişkin bireylerin %23,3’ü evet olumlu buluyorum, % 45,3’ü ise hayır olumsuz buluyorum ve % 31,4’ü kararsız olduğu gözlenmiştir.

Başbakanın Fransa’daki Yürüyüşe Katılma Durumu ile Hissettikleri Görüşe İlişkin Dağılım

Murat Gezici; Başbakanın Fransa’daki yürüyüşe katılmasını olumsuz bulanların % 29,8’i dindar, % 25,2’si muhafazakar, % 39 Milliyetcilerdir. Bu yürüyüş Ak Parti / AKP tabanında karşılık bulmadı tam aksine tabanında tepki buldu.

 

Tablo 2. 2015 Seçimleri Bugün Yapılsa, Hangi Partiye Oy Vermek İstediğine İlişkin Dağılım

AKP

39,8

CHP

29,6

MHP

17,3

HDP

7,3

SP

2,7

DP

0,4

BBP

2,0

DSP

0,3

ANADOLU PARTİSİ

0,4

DİĞER

0,2

Toplam

100

Tablo 2. 2015 Seçimleri bugün yapılsa hangi partiye oy vermek istediğine ilişkin dağılım

% 39,8’i AKP, % 29,6’sı CHP, 17,3’ü MHP ve % 7,3 HDP seçeneği ile yüzdelik dilimde üst sıralarda yer almaktadır.Buna karşılık % 2,7’si SP, %2,0’ı BBP, % 0,4’Anadolu Partisi.

Tablo 3. AK Parti / AKP’ye 2011’de Oy Vermiş Fakat 2015 Milletvekili Seçiminde Oy Vermem Diyenlerin Nedenlerine İlişkin Dağılım

Yüzde (%)

YOLSUZLUKTAN DOLAYI

54

HÜKÜMET-CEMAAT GERİLİMİ

13

17 ARALIK OPERASYONU

6,7

SEVMİYOR-BEĞENMİYOR

6,7

KÜRT POLİTİKASI

5

DİNİ KULLANMASI

5

ZAMLAR

5

LİDER DEĞİŞİKLİĞİ

1,7

FRANSA YÜRÜYÜŞÜ

3

Toplam

100

 

Tablo 3. AKP’ye 2011’de oy vermiş fakat 2015 milletvekili seçiminde oy vermem diyenlerin nedenlerine ilişkin % 54’ü yolsuzluktan dolayı seçeneği ile dağılımda en yüksek orana sahip olurken bunu %15 oranı ile hükümet-cemaat gerilimi takip etmektedir.Buna karşılık % 1,7’si lider değişikliği, % 3’ü Fransa yürüyüşü olarak sonuçlanmıştır.

 

Tablo 4. 2015 Genel Seçimlerde CHP’ye Oy Verilip Verilmeyeceğine İlişkin Dağılım, Önemli ayrıntı bu soru CHP Seçmenlerin dışındaki seçmenlere sadece soruldu!

Yüzde (%)

EVET

28,5

HAYIR

52

BELKİ VERİRİM

19,5

Toplam

100

Tablo 4’e göre, 2015 Genel seçimlerde CHP’ye oy verilip verilmeyeceğine ilişkin dağılım da %28,5’i evet , % 52’ i hayır ve % 19,5’i belki veririm şeklinde sonuçlanmıştır. Genel olarak şöyle diyebiliriz CHP seçmenleri dışındaki vatandaşların % 48’i CHP oy verebilirim diyor.

Tablo 5. 2015 Genel Seçimlerinde MHP’ye Oy Verip Verilmeyeceğine İlişkin Dağılım

Önemli ayrıntı bu soru MHP Seçmenlerin dışındaki seçmenlere sadece soruldu!

Yüzde (%)

EVET

27,2

HAYIR

40,2

BELKİ VERİRİM

32,6

Toplam

100

Tablo 5, 2015 MHP’ye oy verip verilmeyeceğine ilişkin dağılım da % 27,2’si evet derken % 40,2’si hayır demiştir ve % 32,6’sı belki veririm şeklinde tercih yapmıştır. Genel olarak şunu diyebiliriz MHP Seçmenin dışındaki seçmenlerin % 59.8’i MHP oy verebilir.

Tablo 6. 2015 Genel Seçimlerinde AKP’ye Oy Verip Verilmeyeceğine İlişkin Dağılım

Önemli ayrıntı bu soru AKP Seçmenlerin dışındaki seçmenlere sadece soruldu!

Yüzde (%)

EVET

12,3

HAYIR

70,8

BELKİ VERİRİM

16,9

Toplam

100

Tablo 6. 2015 Ak Partiye / AKP’ye oy verip verilmeyeceğine ilişkin dağılım da % 12,3’ü evet derken % 70,8’i hayır demiştir ve % 16,9’u belki veririm şeklinde tercih yapmıştır. Genel olarak şunu diyebiliriz Ak Parti Seçmenin dışındaki seçmenlerin % 29,2’i AKP’ye oy verebilir.

Tablo 7. Katılımcıların Herhangi Bir Kamudan, Devletten, Dernek, Vakıf v.s. Yerlerden Yardım Alıp Almadığına İlişkin Dağılım

Yüzde

EVET

24,6

HAYIR

74,2

Cevap Yok

1,2

Toplam

100

Tablo 7, katılımcıların herhangi bir dernek , vakıf v.s. yerlerden yardım alıp almadığına ilişkin dağılım da %24,6’sı evet yardım alıyorum diyor, % 74,2’si hayır derken % 1,2’si cevapsız kalmıştır. 4 seçmenden biri yardım alıyor.

Tablo 8. Herhangi Bir Kamudan, Devletten, Dernek, Vakıf. v.s. Yardım Alanların Aldıkları Yardımdan Dolayı AKP’ye Oy Vermelerinde Etki Yapıp Yapmayacağına İlişkin Görüşler

Yüzde (%)

EVET

36,8

HAYIR

38,5

KISMEN EVET

24,7

Toplam

100

Tablo 8. Herhangi bir kamudan, Devletten, dernek ,vakıfv.s.yardım alanların aldıkları yardımdan dolayı AKP’ye oy vermelerinde etki yapıp yapmayacağına ilişkin % 36,8’i evet derken, % 38,5’i hayır demiştir ve % 24,7’si kısmen evet (çekimser) olarak sonuçlanmıştır.

Yardım alanların %88,5’i AKP’ye oy vermiş, % 2,3’ü CHP, %3,4’ü MHP, %4.6’sı BDP / HDP’ye oy vermiş.

Herhangi bir kamudan, Devletten, vakıf veya dernekten yardım aldığını beyan edenlerin bugün seçim yapılsa % 76,9’u AKP’ye, % 5,5’i CHP’ye, % 3,3’ü MHP’ye ve % 4,4’sı ise BDP’ye oy vereceklerini ifade etmişlerdir.

Sağlık hizmeti ‘mal’ oldu!


Sağlık hizmeti ‘mal’ oldu!

Tıp çevrelerinin AKP politikaları nedeniyle getirdiği “sağlık ticarileşti” eleştirileri,
yargıda da karşılığını buldu.

Özel hastanelerde doktor-hasta ilişkisi, dükkân sahibi-müşteri ilişkisi gibi olacak.

Hasta, doktordan sağlık hizmeti değil, bir mal alıyormuş gibi değerlendirilecek.
Doktorun yaptığı hatalı tedavi ya da ameliyat için hastalar, “tedavi hizmeti”nin,
“vekâlet akdi”ne dönüştürülmesi nedeniyle Tüketici Hakları Mahkemesi’ne başvuracak.

Tıp çevrelerinin AKP iktidarı ile birlikte sağlık hizmeti bedelinin her geçen gün artmasıyla “sağlık ticarileşti” eleştirileri, bir yargı kararıyla, hukuken de belgelenmiş oldu.
Trafik kazası geçirdikten sonra özel bir hastanede ameliyat edilen hasta, “ameliyatın hatalı yapıldığı, bu nedenle sıkıntılar yaşadığı” gerekçesiyle hastaneden ve doktordan 50 bin TL manevi, 5 bin TL de maddi tazminat istedi. Mahkeme ise konuyla ilgili Tüketici Mahkemesi’ni işaret ederek görevsizlik kararı verdi. Bunun üzerine hasta da görevsizlik kararını temyiz edip Yargıtay’a taşıdı.

Yargıtay ise değişen yasaya dikkat çekerek, çok tartışılacak bir karar metnine hasta ile özel hastane arasındaki “tedavi hizmeti”, “vekâlet akdi” olduğu, bu bağlamda söz konusu davanın da “vekâlet ilişkisi” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin altı çizildi. Meclis’te geçen yıl kabul edilen, “vekâlet akdinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Tüketici Yasası‘nın uygulanması” maddesinin yürürlüğe girdiğinin vurgulandığı kararda, “Bu nedenle
vekâlet ilişkisinden doğan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi zorunludur” ifadeleri kullanıldı. 2013, yani yasanın yürürlüğe girmesinden önce olması nedeniyle,
davaya Tüketici Mahkemesi’nin değil genel mahkemenin bakması gerektiği kaydedildi.

====================================

Dostlar,

AKP’nin foyaları artık dökülüyor…
Dileriz “Necip” (soylu) milletimiz de kör kör gözüm parmağına” bu çıplak gelişmeleri görür, deriiiiin mi derin uykusundan uyanır, AKP hipnotizmasından kurtulur ve kendine gelir..

Siyasal tarih, insanların idrakinin sonsuza dek teslim alınamayacağını gösteriyor.

Dileriz kadim halkımız kendi oylarıyla kendine zulüm etmekten sıyrılır, siyasal akılcılıkla
7 Haziran 2015 seçimlerinde oyunu kullanır.. Tersi durumda, ABD’deki gibi insanlık dışı bir sağlık sistemine sürükleniriz ve yazındaki (literatürdeki) acı deyimi ile “sokak köpekleri kadar çaresiz” kalabiliriz..

Bir kez daha yazmış, anımsatmış olalım…

“Sağlık hizmetleri doğuşta kazanılmış temel insanlık hakkıdır.”

İHEB (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi) 10 Aralık 1948’de yayımlanmıştı.
Küresel emperyalizm neden bu evrensel hukuk belgesini tanımaz?

İlan ediyoruz :

KüreselleşTİRmeciler apaçık hukuk dışıdırlar; Türkiye’deki 5. sınıf taşeronları da..

Bu Harami düzen elbet yıkılacak, ağababaları tarihe ve halka hesap verecektir.
Yeter ki halkımız “BİRLİK” olabilsin.

7 Haziran 2015 seçimlerine CHP merkezli CUMHURİYET İTTİFAKI ile girer ve
AKP iktidarını alaşağı ederse..

Bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve kurtarıcısı Yüce ATATÜRK‘ü dinlerse :

● “Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.

Sevgi ve saygı ile,
06.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türkiye’deki Siyasi Durum ve Türkiye-AB İlişkileri


Türkiye’deki Siyasi Durum ve Türkiye-AB İlişkileri

Taner_Baytok_Buyukelci
TANER BAYTOK Büyükelçi (E)
Cumhuriyet
, 5.2.15

 

 

Bugün AKP hükümetinin Batı’dan ve AB’den işbirliği bekleme dönemi değildir. Bunun için her şeyden önce beklenen, Türkiye’nin içte ve dışta politikalarını demokratik, insan haklarına ve hukuka uygun hale getirmesidir.

  • Türkiye Cumhuriyeti hukuk, ekonomi, kültür, eğitim, güvenlik, çevre ve dış politika dahil her alanda tarihinin en bunalımlı dönemini yaşamaktadır.

“Gündemi saptırmak” söylemi bile artık anlamını yitirmiş, gündemde “ehem” ile “mühim”birbirine girmiştir. Bunun başlıca nedeni, iktidardaki AKP hükümetinin son on küsur yıldan beri uyguladığı hedefleri yanlış çizilmiş politika ve stratejilerdir.

  • Ülkeyi yönetenlerin başta devlet olmak üzere hiçbir Cumhuriyet kuruluşuna
    güven ve saygısının kalmadığı beyanlarından anlaşılmaktadır.

Aynı yöneticiler dışarıda da dost, hatta müttefiklerine, üyesi oldukları uluslararası kuruluşlara yükümlülük ve sorumluluklarına ters düşen beyan ve davranış içinde olmaktan adeta zevk ve hınç almaktadırlar.

AKP ülke ve toplum yararına olumlu hiçbir şey üretemeyince, akıldan çok inançla hareket eden bir zümreyi yanına alırken kullandığı “mezhepçilik” ve “Osmanlıcılık” kavramlarına,
bu kez kendisi de inanmışçasına, daha da fazla yüklenmiş ve böylece sandık sayesinde iktidarını sürdürmek stratejisi uygulamaya başlamıştır.

Bunun bırakın Cumhuriyeti selamete çıkarmayı, desteği arkada tutmaya da yeterli olamayacağı açıktır.

Endişe edilen, bu işkenceye Türkiye’nin o zamana kadar dayanıp dayanamayacağıdır.

Dışımızdaki dünya da Türkiye’nin bu gidişatından endişe duymaktadır.

Türkiye hâlâ kâğıt üzerinde NATO üyesidir. AB ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakere süreci sözüm ona devam etmektedir. Bu kuruluşlar, demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve liberal ekonomiye inanan hür ve özgür ülkeler topluluklarıdır. AKP iktidarının bu Batı vetireleri ile ilgili notu düşüktür ve giderek düşmektedir. Dışarıdan gelen ve maalesef gerçeği büyük ölçüde aksettiren milli gururumuzu yaralayan ağır yorum ve görüşler her gün biraz daha artarken bu üyelik ve ortaklığın samimiyeti de inandırıcı olamamaktadır.

Shanghai Grubu’na yapılan üyelik talepleri, Çin’le ve Rusya ile nükleer teknolojik işbirliği arayışları Batı’da hoş karşılanmamıştır. Terörist IŞİD ile dirsek temasına girildiği dedikoduları vardır. Rum Patrik Bartholomeos ile görüşmek amacı ile Türkiye’ye gelen ve sırf protokole uydurmak için Cumhurbaşkanı’nın davetlisi olarak gösterilen Papa Francesco ile yapılan görüşmelerde Vatikan ve Hıristiyanlığa serzenişlerde bulunmak, hele dünyanın tarihi ve
bilimsel gerçeklerini temelsiz yenileri ile değiştirtmeye teşebbüs etmek,
duyulan antipatiyi daha da artırmaktadır…


Batı’nın Ukrayna’yı işgal ettiği gerekçesi ile ambargo uyguladığı Rusya’nın bir tür yalnızlığa ittiği başkanı Putin’in Rus gazını Avrupa’ya taşıyacak pipe-line projesini iptal ettiğini açıklamak için Türkiye’yi seçmesi ve bu maksatla ülkemize yaptığı ziyaret sırasında yanına Cumhurbaşkanımızı da aldığı görüntüsünü vermesi ülkemiz açısından talihsiz bir oldubittidir. Bu, Putin’in Türkiye’yi kendi emellerine alet etmek cüretinden başka bir şekilde izah edilemeyecek bir davranıştır.

Ülkemizi son günlerde ziyaret eden üst düzeyli AB Komisyonu heyeti ile öze dönük neler konuşulduğu bilinmemektedir. Ancak AB-Türkiye ilişkilerinin sorun ve konularının şu anda teknikten çok stratejik, siyasal ve rejimle ilgili olduğu açıktır. Gelen komisyon heyetinin kompozisyonu da zaten bunu göstermektedir. Bu nedenle Suriye ve IŞİD’in, Putin’in ziyaretinin ve bilhassa Türkiye’deki siyasi durumun ve hak ve hukuk ihlallerinin müzakerelerin ağırlık noktasını oluşturduğunu, bu konularda da taraflar arasında mevcut ciddi görüş ayrılıklarının açıklıkla bir kez daha ortaya çıktığını söylemek kehanet olmayacaktır.

Görüşmelerden önce yayımlanan bir Dışişleri Bakanlığı bildirisinde, görüşmelerin gerçek gündemine temas dahi edilmezken tek sorun oymuş gibi yalnızca 20 yıl öncesinin konusu olan Kıbrıs’tan ve KKTC’nin iyi niyetinden sözedilmesi Türkiye-AB ilişkilerinden yarar umanlar için tam bir hüsrandır.

Hükümet yetkilileri son zamanlarda, ABD ile AB arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’nın Türkiye’yi de kapsaması isteklerini, teknik bir konu olarak, dile getirmekte haklıdırlar.
Ama hemen arkasından, bu olmadığı takdirde Türkiye’nin AB ile olan Gümrük Birliği Anlaşması’nı feshedeceği tehdidinin savrulmasını anlamak mümkün değildir. Bu tehditte bulunmadan önce, anlaşmadan önce ve sonraki AB-Türkiye dış ticaret rakamlarına bir bakmak yeterlidir. Kanaatimce feshi, yakıp yıkmayı düşünmeden önce, meseleyi “muslihane” (barışçıl) yollardan çözmek için çaba göstermek diplomasi mesleğinin gereğidir. Nitekim, 1990’lı yıllarda AB ile Gümrük Birliği görüşülürken de bu tür sorunlar çıkmış ve halledilmiştir:

Avrupa’nın öbür Ortak Pazarı olan EFTA ülkeleri ile, Polonya, Çek ve Slovakya, Macaristan’la da serbest ticaret anlaşmaları yapılmıştır. ABD’nin anlaşma imzaladığı tek ülke İsrail ile serbest ticaret anlaşması yapmak suretiyle Amerikan pazarına mallarımızın gümrüksüz girmesi için dolaylı da olsa yol sağlanmıştır.

Bugün AKP hükümetinin Batı’dan ve AB’den işbirliği bekleme dönemi değildir.
Bunun için her şeyden önce beklenen, Türkiye’nin içte ve dışta politikalarını demokratik,
insan haklarına ve hukuka uygun hale getirmesidir.
Bunun da mevcut iktidarla sağlanabileceği ümitleri giderek azalmaktadır.

============================================

Dostlar,

Artık apaçık görülüyor ki, AKP iktidarlarının Batı ile ilişkileri taktik temelli idi ve
Türkiye’de iktidara tutunmak – kök salmak için zaman kazanma amaçlı bir
takiyye politikası idi
.

Takke düşmüş ve kel görünmüştür.
AKP, Türkiye’yi Batı ile kadim ittifaklarından bile kopararak, Ortadaoğu’da akıl dışı bir
“değerli yalnızlık” aldatmacası gerisinde bir “serseri devlet” olmaya doğru sürüklemektedir.

Dahası, Uluslararası hukukta “Haydut Devlet” olarak tanımlanma riski söz konusudur.

  • AKP iktidarları artık salt ülkemizin değil,
    uluslararası sistemin de baş belasıdır…

Bu saptama son derece kritik ve önemli iken, öte yandan son derece can sıkıcıdır.

Türkiye son derece sancılı, siyasal temperatürü yüksek “zor zamanlarda” dır..

Çare “CUMHURİYETÇİ İTTİFAK” tan geçmektedir.
Bu konuyu dün, Sayın Ümit Zileli‘nin web sitemizde yer alan önemli makalesinde işlemiştik.

  • Sağdan ve soldan tüm yurtsever kesimlerin hızla bir politik ittifak ile 7 Haziran 2015 seçimlerine girmesi ve AKP kadrolarını iktidardan uzaklaştırması elzem duruma gelmiştir. CHP, bu oluşumda çekirdek ve öncü olarak, tarihine yakışan özgörev üstlenmek zorundadır.

    Sevgi ve saygı ile,
    06.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net