Etiket arşivi: 4. Sanayi Devrimi : Bilişim Devrimi

Prof. İlber Ortaylı: Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu gelmez

Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu gelmez!

İlber Ortaylı: Atatürk Cumhuriyeti'nin sonu gelmez

Prof. Dr. İlber Ortaylı

(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye’de otoriter ve dini bir sistemin kurulamayacağını belirterek, toplumun diğer katmanlarına diz çöktürecek kapasitede bir lider ve kadro olmadığını söyledi.
Hürriyet’ten Çınar Oskay’a konuşan Ortaylı, Türkiye’deki sistemin önemli bir düzeltmeye ihtiyaç duyduğunu söyleyerek, kutuplaşma sebebiyle toplumsal zeminin çökebileceği konusunda uyarıda bulundu.

Türkiye’de cumhuriyet rejiminin monarşiye dönüşmesinin mümkün olmadığını söyleyen Ortaylı şunları söyledi:

  • Türkiye, Cumhuriyet ile idare edilen bir toplum. Monarşi olması mümkün değil. Mesele o değil. Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu neden gelmez? Çünkü insanların alıştıkları bir tarz-ı hayat var. Ondan vazgeçilemez. Çok radikal bir hayat değişikliğini getirecek düzenlemelere Türkiye tahammül edemez. Kırılmalar yeni kutuplaşmalar meydana getirdi. O kutuplaşmaların olduğu yerde bu tip değişmeler olamaz. Herhangi bir değişme sağlam zemin bulamaz.”SURİYELİLER TÜRKİYE İÇİN KAZANÇ OLABİLİRSoru : En sıcak konuyla başlayalım…
    Türkiye – AB arasında mülteciler üzerinde yürütülen pazarlığı nasıl görüyorsunuz? 
    Tutmayacak, çok açık. Sen üç milyar dolar (AS: Avro) ödeyerek bir-iki yılda bir memlekette
    göç denilen olayı nasıl durduracaksın? O suyu tutmaya yetmiyor, görülüyor bu.

    Soru : Bu büyük göç dalgası, dünyayı değiştirecek yeni bir ‘Kavimler Göçü’ mü?

    Kavimler Göçü’nde bu kadar kalabalık yoktu! Dünyayı değil ama Avrupa’yı değiştirecek. Geçen gün öğrencilerime söyledim. Çok yakın bir gelecekte 2.5 milyon mültecinin içinden
    hiç değilse 25 çocuk çıkacak. Bu gençler, Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce bilen adamlar olacak. Siz bu beş dil bilen insanlarla nasıl rekabet edeceksiniz? İngilizceniz bile yok doğru dürüst. Biraz Osmanlıca okuyanınız kendini bir şey sanıyor. Bir yüzyıl önce bu denli iyi yetişen insanlar aristokrasiden çıkardı, bilinçli münevver (aydın) orta sınıf burjuvadan çıkardı. Bu kez ayak takımından çıkacak. Sırtında torbası kaçan köylülerden, şehirlilerden çıkacak.
    Alt-üst olacak dünya. Bu bile yeter…

    Mülteciler içinden dünyayı değiştirecek insanlar çıkacak yani…

    Kaç politikacı çıkacak, kaç Theodora çıkacak, güzelliğiyle dünyayı idare eden…
    Kaç şarkıcı, tiyatrocu, futbolcu çıkacak… Ortalığı yıkacaklar!
    Türkiye’nin tutumu nasıl? Başbakan “Kayseri pazarlığı” dedi.

    Kayseri pazarlığını ancak Kayserililer yapar. Başbakanımızın nereli olduğu belli.
    Bu kadar söylüyorum.

    Türkleri Avrupa’ya vizesiz alacaklar mı?

    Siz inanıyor musunuz? Kendisi inanıyor mu acaba muhatap olan? Söz veren adam inanıyor mu?

    İNTİBAK RAHAT OLUR

    Kandırıyor mu Avrupalı liderler bizi?

    18’inci, 19’uncu asırdaki devlet adamı, bürokrat portresine baktığı zaman benim gibi tarihçiler şöyle düşünür: Merkel, Hollande gibileri, eski Almanya’da, Fransa’da devlet adamlarının kulübünde sekreterlik bile yapamazlardı. Basit bir sekreterya hizmetinde memur bile olamazlardı. Böyle bir dekadans var dünyada. Hepimize okulda bir şey öğretilmiş:
    Biz müspet bir ilerleme ve sıçrama halindeyiz. Gerçekten öyle mi acaba?

    Bugün 3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde. Araştırmalar Suriyelilerin büyük bölümünün ülkesine dönmeyeceğine işaret ediyor. Bu Türkiye’yi nasıl değiştirecek?

    Büyük kazanca dönüşebilir. Suriye dediğin ülkede 5 bin yıllık medeniyetin uzantılarını görürsün. Çok zeki insanlar çıkar. Bunu yaratan bir yapı, bir tortu vardır. Tabii ki kriminal da, üçkâğıtçı da çıkacak ama doğru dürüstleri de çıkacak. Suriye diye bir devlet zaten yok tarihte, çok rahat şekilde bize de intibak edebilirler.

    TÜRKİYE’DE MONARŞİ MÜMKÜN DEĞİL

    Soru : Atatürk Cumhuriyeti’nin sonuna mı geliyoruz?

    Hayır. Türkiye Cumhuriyet ile idare edilen bir toplum. Monarşi olması mümkün değil.
    Mesele o değil. Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu neden gelmez? Çünkü insanların alıştıkları
    bir tarz-ı hayat var. Ondan vazgeçilemez. Çok radikal bir hayat değişikliğini getirecek düzenlemelere Türkiye tahammül edemez. Kırılmalar yeni kutuplaşmalar meydana getirdi.
    O kutuplaşmaların olduğu yerde bu tip değişmeler olamaz. Herhangi bir değişme sağlam zemin bulamaz. ‘Kutuplaşma’ya farklı bir bakış bu. Bir tarafın kendi yaşam kültürünü dayatmasını engelleyen bir şey yani… Burada bu zemin çürükse sen kocaman elbise dolaplarını, bir ton ağırlığındaki masaları oradan oraya oynatamazsın. Zemin pat diye çöküverir, hepsi aşağı iner.

    LAFINI ETTİKLERİ FEDERASYON ÇALIŞMAZ

    Soru : Ufukta bir Kürt devleti görüyor musunuz?

    Kürtlerin kendileri bu işin etrafında ne kadar toplanıyorlar, onu göreceğiz, görüyoruz da…

    Soru : PKK bağımsızlık istiyor mu?

    Bağımsızlık lafını etmiyorlar. Ama lafını ettikleri federasyon çalışmaz. 1918’de Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu gümledikten sonra federasyon devri bitmiştir. Pratik bir yanı yoktur. Ondan sonraki federasyon sopa işidir. KGB lazımdır, Stalin lazımdır ve uyuşuk bir halk lazımdır. Ama görünen o ki hiçbir yerde böyle bir sistemin yürüme şartı yoktur. Yugoslavya’da bir zaman “Aman olacak galiba” dedik, sonra çok kanlı, utanç verici manzaralar seyrettik.

    Tarihte Türkler ve Kürtler uyum içinde yaşamış mıdır? Yoksa bu çatışma tarihsel mi? 

    O zamanlar Kürtlerin coğrafyası bugünkü gibi değildi. Balkanlar’ın tümünden çok daha geç bağlandı imparatorluğa. Buradaki birkaç asır devam eden uyum çok şey ifade etmiyor.
    O kadar da tarihselci olmayalım.

    IŞİD’e, İslamcı teröre ne diyorsunuz? İslam dünyası krizde mi?

    Hiç alakası yoktur. İslam tamamıyla devletçi bir dindir. Devlet kuran bir peygamberin resulu olduğu bir dindir. Bu gibi yapılanmalar, İslam’ın devlet ve toplum teorisiyle bağdaşmaz.

     Anadolu’daki İslam geleneği, IŞİD gibi selefi, çatışmacı akımlara nasıl bakar?

    Uyumlu değildir kesinlikle. O yüzden böyle macera isteyenler, Anadolu’dan kalkıp
    oraya gidiyorlar. Cemaat meselesine gelelim…

  • Erzurum’dan bir imam çıkıyor ve takipçileriyle birlikte devlet aygıtlarını ele geçiriyor.
    Tarihte örneği var mı?

Tarihteki cemaat yapılanması örnekleri buna benzemez. Ümit ederim, insanlar haksızca
bu yapılanmanın içine sokulmadan iş biter. Devlet içinde devleti kimse tasvip edemez.
Bu ne demokratiktir, ne rasyoneldir.

İKİ CEMİYET BİRBİRİNE MUHTAÇ

Rusya ile çatışmamız tarihsel mi, önlenemez bir şey mi?

Evet, gelişmemizin, tarihteki nefes almamızın önünü kesen bir kuvvettir. Rusya’nın da önünü kesen kuvvetlerden biri biziz. İkisinin rasyonel ve üretken bir hayat tarzı yakınlaşması
söz konusuydu. Son olaylarla suya düştü. Düzelmesi gerekiyor. İki devlet, iki cemiyet birbirine muhtaç. Anlaşıyorlar, evlilikleri, işbirlikleri iyi gidiyor. Türkiye-Rusya politikasının bilgisizliğe, fevri hareketlere, gösterişe tahammülü yok. İki taraf için de geçerli bu durum.

Soru : Dünya, insanlık bunca çalkantılı bir dönem yaşarken çocuğunuza,
öğrencilerinize ne öneriyorsunuz? Hayatı nasıl yaşamalıyız?

İyi yaşayın, eğlenin, spor yapın, çalışın. Etrafı öğrenmeye çalışın. Dindar mısın kardeşim,
o zaman öbür dinleri de öğreneceksin. Solcu musun, öbür akımlara da dikkat edeceksin. Bakacaksın dünyaya… Küçük Prens’in gezegenleri gibi gökyüzünde bir yerde değilsiniz. Dünya’da yaşıyorsunuz. Bu gezegeni bilmek zorundayız. Merakınızı koruyunuz,
meraksız olmaz.

S. ARABİSTAN BUGÜN VAR, YARIN YOK

Soru : Türkiye bu dönemde Suudi Arabistan ve Katar ile yakınlaştı.
Bu ittifakın tarihi arka planı var mı?

Ciddi bir yakınlaşma değil. Suudi Arabistan, 20’nci yüzyılın devletidir. Bugün var, yarın yok. Tabii ben Katar ile Suudiler’i aynı kefeye koyacak kadar bilgisiz değilim.

Nedir farkları?

Katar, çok zengin bir ülke. Suudiler’e göre kaynakları çok fazla. Sıvı gaza dayanıyor.
Nüfusları çok az. İçtimai yapı alt katmandaki insanlara daha çok ekmek vermeye yönelik.
Eğer, üst sınıf parayı daha iyi kullanırsa ilimde, kültürde, teknik sahada iyi işler yapabilirler. Şeyha Mozah güzel bir kraliçe, akıllı bir kadın. Batı’da bile az rastlanacak tipte bir entelektüel. Böyle bir yere gitmek, gelmek, iş yapmak büyük kazançtır aslında. Suudiler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Fakat bu gibi birleşmelerin sabit politika, devamlı bir destek olacağı kanaatinde değilim.

Soru : Suriye’de bundan sonra ne olur? Bölünecek mi?

Tabii bölünecek, bölündü bile. Irak nasıl bölündüyse, Suriye de bölündü.

Soru : Türkiye ne yapmalı?

Bir şey yapmamalı. Kendi koruyacağı azınlıklar var Suriye’de, ona dikkat etmeli.
Başka hiçbir şey yapmamalı.

TOPLUM UMUTSUZ 

Soru : Bugünlerde toplumumuzun psikolojisini nasıl görüyorsunuz?

Umutsuz, kırık… İyimser görünende bile bir zorlama var. Mezarlıktan geçerken şarkı söyler gibi… Her sınıf insanın kendine göre memnuniyetsizliği var. Ve en kötüsü nepotizm
Nepotizmi herkes kabul etmiş durumda. *(Eş dost, akraba kayırma)

Peki böyle mi devam edecek?

Hayır. Hiçbir sistem buna ebediyen dayanamaz. Önemli bir düzeltme gerekir.
Bu düzeltmenin nasıl olacağı bir soru. O soru bizi endişelendiriyor.

TÜRKİYE İRAN OLMAZ, O İŞ ORADA DA CIVIDI

Soru : Türkiye’de otoriter, dini bir sistem kurulabilir mi?
Klasik soruyu sorayım: Türkiye İran olur mu? 

İran’da bile o iş cıvıdı. Bu bu kadardır. Tıkanır kalır, değişirler. Türkiye, İran olmaz.
Bazı yönlerden keşke İran olabilse… Onlar kadar okusa, onlar kadar altan alta işleri çözmeyi öğrense… Ama burası İran filan olmaz.

Soru : Peki, Türkiye toplumun muhalif katmanlarına diz çöktürerek yönetilebilecek
bir ülke mi? 

Ben toplumun diğer katmanlarına diz çöktürecek kapasitede bir lider, bu kapasite ve inançta bir kadro görmüyorum. Bu kadar basit.

‘BU AHALİNİN AĞASI OLURUZ’ GERÇEKÇİ DEĞİL

Türkiye kapılarını mültecilere açarken bir virtüözlük var mı, buna bakarım. Yufka yüreklilik, hümanist bir yaklaşım mı? “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız, alalım” tipinde bir yaklaşım mı? Ki bu ikisine çok itirazım yok. Yoksa “Bunları alır, hepsini idare ederiz, bu ahalinin ağası, efendisi oluruz” mu? Ama böyle bir vizyon gerçekçi değil. Kim bu Ortadoğu’yu kolayca
ele geçirip, idare edebilir? Siyasal tarihte istediğini rahat yapan büyük devlet yoktur.
Büyük devlet istemediğini önleyen devlettir.

ANADOLU’DA MÜSLÜMANLIK YEKNESAK DEĞİLDİR

Derler ki, Anadolu’daki İslamiyet’in mesela bir Arabistan’daki Vahabilik gibi, İran’daki Şii’lik gibi yeknesak bir homojen hali yok. Bu çok açık.

MÜLTECİ MESELESİNDE ABD DE SUÇLU

Amerika Birleşik Devletleri’nde Prof. Noam Chomsky çıkıyor ve

  • “Utanç verici! Bu ülke daha kaç milyon mülteci doldurur! Bırak Doğu sahillerini,
    Amerika’nın orta bölgeleri bomboş..” diyor. Amerika da suçludur mülteci konusunda.
    2. Cihan Harbi’nde her yıl Avrupa’dan aldıkları kontenjanı kıstılar. Yahudileri Nazizmin insafına bıraktılar. Goebbels bunun çok propagandasını yaptı:
    “Sizin istemediğinizi, biz niye tutalım” diye.

HER AVRUPALI TÜRKLERE AYNI GÖZLE BAKMAZ 

Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı muhtelif bir şeydir. Türkleri berbat, yamyam gibi görenler vardır. Ama başka türlü görenler de vardır. Bunu genelleyemezsiniz.

ERKEKLERDEN İCAZETLİ KADIN HAKLARI OLMAZ

Gayet banal bir ayrımcılığı, tasvip edilmeyecek, bilgisiz bir muhafazakârlığı alkışlayan bir kadın takımıyla kadın hakları yürüyecek, öyle mi? Böyle bir şey olmaz.
Erkeklerden icazetli kadın hakları farfarasına kimse inanmaz.

(http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/ilber-ortayli-ataturk-cumhuriyeti-nin-sonu-gelmez-h95399.html)

Metnin pdf biçimi : Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu gelmez

=================================

Dostlar,

İlber hoca böyle söyler..
Bize göre de değerlendirmeleri büyük oranda “tarihsel gerçekçilik” zemininde..
Ve bu irdeleme – değerlendirme aracı, ustalıkla kullanıldığında çok işlevseldir.

Ancak Suriye’nin parçalanacağı kanısına pek katılamıyoruz.. Suriye Irak değil, çok daha köklü..
Her fırsatta kameralar önünde RTE’nin eşbaşkanı olduğunu söylemekle ne yazık ki övündüğü,
insanlığı utandıran – sefil – kanlı emperyalist BOP tasarımı büyük ölçüde frenlenmiş görünüyor..

  • AKP – RTE bile, dün söylediklerinin, yapıp ettiklerinin tümüyle tersine,
    üstelik de şahince mahkum olmadılar mı?

İşte bu, Türkiye’nin Devlet aklıdır, kurumlaşmış çelik çekirdeğidir;
terbiye eder, hizaya sokar, adam eder vs.. Çünkü beka refleksidir, karşı konamaz!

İran da bereket, “kaya” gibi maşallah..
Ortadoğuda yüz yıl sonra, 21. yy’da yeni bir gizli paylaşım planı Sykes-Picot anlaşmasının
tarihsel – politik – ekonomik – stratejik.. koşulları ve zemini yok! Dünya ve yaşam çoook değişti.
Kapitalizm, Emperyalistleşti ve insanlığa zulmü 500 yılı geçti.. ama artık çöküş dönemine girdi..
Bu yy. sonuna kalacağını hiiç ama hiiiç sanmıyoruz!

  • 1. Sanayi Devrimi ile 1760 sonrası başlatılan Batı emperyalizmini,
    4. Sanayi Devrimi (Bilişim Devrimi) ve izleyecek ardılları eliyle, kendi silahıyla devrilecek!

Veeeee Türkiye öyle kolay yenilir – yutulur bir lokma değil..

* Büyük ATATÜRK‘ün Anadolu insanlarına ve uygarlığa armağanı – örneği olan anti – emperyalist, tam bağımsızlıkçı, mazlumlara önder ve rol modeli TÜRKİYE CUMHURİYETİ;

– Yerden göğe meşru ve haklı gerekçelerle kurulduğundan, akılcı ve bilimci temelli 6 Ok’a = Kemalizme = özgün bir uygarlaşma tasarımına ve de halkın gönencine – erincine – onur ve özgürlüğüne, birliğine odaklı olduğundan….. yaşayacak ve yaşatılacaktır.. 1923 – 2016 süreci
en zorlu sınav dönemidir ve rejim, genel geçer yargıların aksine, son derece zorlu sınavları aşarak, pekiştirilerek günümüze taşınmıştır.. Deyim yerinde ise şerbetlenmiş, aşılanmıştır..

Türkiye Cumhuriyeti, AKP – RTE ile içine sürüklendiği – düşürüldüğü “konjoktürel” kuşatmayı da hiç kuşku yok, ağır bedeller ödese de, daha da güçlenerek a-şa-cak-tır!
Mustafa Kemal’in öncü askerleri halka önderlik ederek onun devletini sahiplenmesini sağlayacaklardır. Kurtuluş – Kuruluş’un efsanevi – mucizevi başarısı ve destanında olduğu gibi!

Her-ke-sin böylece bilmesinde ve kabul etmesinde saymakla bitmez yarar vardır, akılcılık vardır.

Sevgi ve saygı ile.
26 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bizim yazımızın pdf biçimi : Ataturk_Cumhuriyeti’nin_sonu_gelmez_elbette

NOBEL Ödüllü Prof. Sancar : “Bu Atatürk ve Cumhuriyet döneminin ödülüdür.”

NOBEL Ödüllü Prof. Sancar :

“Bu, Atatürk ve Cumhuriyet döneminin ödülüdür.”

Sancar: “Merkez Bankası’nın 5 TL üzerindeki DNA hatasını buldum ama düzeltmediler.”

Sancar: Merkez Bankası'nın 5 TL Üzerindeki DNA Hatasını Buldum Ama Düzeltmediler 

Nobel Ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, Bilfen Eğitim Kurumları’nın Üsküdar‘da eğitim veren okullarını ziyaret etti. Sancar,Merkez Bankası‘nın 5 TL üzerindeki DNA hatasınını bulduğunu ancak uyarılarına rağmen bunun düzeltilmediğini ifadfe etti.

FEN LABORATUVARINI GEZDİ

Büyük bir coşkuyla karşılanan Sancar, okulda matematik ve fen laboratuvarını gezdi.
Sancar’a çalışmalarını gösteren öğrenciler, fen laboratuvarında Sancar’la birlikte DNA testi yaptı.

“5 TL’NİN DNA’SI BOZUK”

Bu sırada bir basın mensubu Sancar’a, 5 TL üzerindeki DNA sarmalı ibaresi üzerine yaptığı çalışmayı hatırlattı. Sancar, paranın üzerindeki DNA sarmalın olması gerekenin aksine soldan sağa doğru ilerlediğini ve bu yanlışı 5 yıl önce Merkez Bankası‘na ilettiğini belirtti.
Sancar, buna karşın bu yanlışın hala düzeltilmediğini söyledi. Daha sonra konferans salonuna geçildi, burada Sancar’ın yaşamının ve bilimsel çalışmalarının anlatıldığı bir belgesel gösterildi.

“ÖDÜLÜM CUMHURİYET DEVRİMİNİN UZANTISIDIR”

Ardından sahneye davet edilen Sancar, burada öğrencilerin sorularını yanıtladı.
Aldığı NOBEL ödülünü Anıtkabir Müzesi’ne teslim ederken ne hissettiği sorulan Sancar,

  • “Bu Atatürk ve Cumhuriyet döneminin ödülüdür.
  • Onların bana verdiği eğitimin ödülüdür, onlar beni buraya getirdi,
    ben onların bir uzantısıyım.
  • Orada, Anıtkabir‘de aslında İstiklal Savaşı’ndan sonrasını anlatan Devrim Tarihi Müzesi var, ödül o Devrimin bir uzantısıdır.
  • Türkiye savaştan sonra bilimde ve öteki konularda devrimler yapmıştır ve o müzede sergileniyor. Ödül de o Devrimin bir halkasıdır. Yani o kadar.” dedi.

“STRESİN DNA’YA ZARAR VERMESİ KONUSUNDA BİR ÇALIŞMA YAPMADIM”

‘Birçok hastalığın temel sebebi olarak gösterilen stresin, DNA’nın onarım mekanizması üzerinde olumsuz bir etkisi var mıdır?’ sorusuna ise bilmediğini bir konuda yanıt veremeyeceğini belirten Sancar,

  • “Bildiğimiz konular var, bilmediğimiz konular var. Örneğin ben Biyokimyada Nobel Ödülü almış bir insanım. Bu her şeyi biliyorum anlamına gelmez, Bu konuda bir şey söylersem
    bunun yarardan çok zararı olur. Stres birçok hastalıklara neden oluyor ama DNA’ya zarar vermesi konusunda ben bir çalışma yapmadım, o bakımdan bir şey söyleyemem.” dedi.

“BİRDEN NOBEL ALDIK DİYE HERKES DİNLİYOR ŞİMDİ”

Yaptığı çalışmaların kanser tedavisine yardımcı olup olmayacağı sorusunun üzerine Sancar şunları kaydetti:

  • “Bu mutasyonlar nasıl önlenir bizim çalışmalarımın onu gösteriyor. Kanseri tedavi edecek mi diye çok insan sordu, belki bazılarınız medyada görmüşsünüzdür. DNA onarımı 2 yönden önemlidir; biri kanseri önlemek bakımında, öteki kanser tedavisinde. Önlemek bakımından şunu vurguladım; deri kanserine güneş ışınları neden oluyor, o bakımdan korunmak gerek. Tabii güneş ışınlarının yararı da var ama bu noktada orantılı yararlanmak gerek. Deri kanseri pek tehlikeli değildir ama akciğer kanseri, kanserden ölümlerin % 30’una neden oluyor. Ama önlemek çok kolay:
  • Sigara içmeyin! Ben bunu çoğu ziyaretimde ve televizyonlarda söyledim. Sonradan öğrendim ki Cumhurbaşkanımız da bu konunun önemini anlatıyormuş, bu yönde önlem alınmasını vurguluyormuş. Bana sordular Cumhurbaşkanı‘ndan emir mi aldın? Kardeşim ne Cumhurbaşkanı‘nın emri, ben bunu 1982’den beri söylüyorum. Ama kimse dinlemiyordu,
    birden Nobel aldık diye herkes dinliyor şimdi.” dedi.

    Daha sonra Prof. Dr. Aziz Sancar‘a günün anısına verilen plaket ve çiçeklerin ardından
    program sona erdi.
    (17.5.16, http://www.haberler.com/nobel-odullu-turk-bilim-insani-aziz-sancar-8458729-haberi/)

    ==================================

    Dostlar,

    Kıssadan hisse gerçekten çok net değil mi?

    Aldığı NOBEL ödülünü Anıtkabir Müzesi’ne teslim ederken ne hissettiği sorulan Sancar,
    • “Bu Atatürk ve Cumhuriyet döneminin ödülüdür.
    • Onların bana verdiği eğitimin ödülüdür, onlar beni buraya getirdi,
      ben onların bir uzantısıyım.
    • Orada, Anıtkabir‘de aslında İstiklal Savaşı’ndan sonrasını anlatan Devrim Tarihi Müzesi var, ödül o Devrimin bir uzantısıdır.
    • Türkiye savaştan sonra bilimde ve öteki konularda devrimler yapmıştır ve o müzede sergileniyor. Ödül de o Devrimin bir halkasıdır. Yani o kadar.” dedi.

    Ayrıca:

  • Akciğer kanseri, kanserden ölümlerin % 30’una neden oluyor.
    Ama önlemek çok kolay: Sigara içmeyin!
  • Stres DNA’ya zarar veriyor mu, bilmiyorum. Bu konuda bir çalışma yapmadım.
    Bu konuda birşey söylersem yarardan çok zarar getirebilir..

    DNA’yı moleküllerine dek bilen, 45 yılını bu konuya vermiş bir bilim insanın “haddini bilmesi“..
    İşte böyle bir şey.. İyi bilmediği konuda konuşmamak, söyleyeceklerinin yarardan çok zarar getirebilme riskini gözönünde tutmak..

    Yaşamda tek yol göstericinin yine AKIL ve BİLİM olduğunu bir kez daha görüyoruz.
    Mustafa Kemal Paşa‘nın ünlü sözü..
    Bilimsel akılcılık insanlığın tek kurtarıcısı..
    Kim ne derse desin, sonuçta yaşamı dönüştüren bilim insanları ve onların buluşları..
    En çarpıcı örneklerinden biri Sanayi Devrimini başlatan Jame Watt ve buhar gücü değil mi? Günümüzde 4. Sanayi Devrimi : Bilişim Devrimi de bilim insanlarının yaşama armağanı
    değil mi?

    Siyasetçiler – siyaset kurumu, yaşamı dönüştürmede sanıldığından epey geride… Bereket!
    Hele Türkiye için..
    Öyleyse haydi bilim üretmeye!

    ATATURK_Hayatta_en_hakiki_mursit_ilimdir

    Sevgi ve saygı ile.
    22 Mayıs 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com