Etiket arşivi: 3 Ağustos YAŞ kararları içimizi kararttı

Hesaplaşanlar ve Tarafsız Kalanlar

Değerli paşam,

Son YAŞ kararları hk. aşağıdaki yazınız çoook hüzün verici..

Tarihe de not düşücü..

Bu koşullarda yazınız için sizi “kutlama” bana tuhaf geliyor.

Yüreklilikle, yurtseverlikle acı gerçekleri yazdığınız için size teşekkür ederim..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 21.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

Hesaplaşanlar ve Tarafsız Kalanlar

Naci_Bestepe_portresi

NACI BEŞTEPE
E. Tümgeneral

Çok kötü bir haftaydı.

3 Ağustos YAŞ kararları içimizi kararttı.

TSK burnuna kadar siyasete batırıldı.

Askeri hiyerarşi ve gelenekler ayaklar altına alındı.

YAŞ üyesi generallerin hepsi sessiz kaldı. Bir kişi bile şerh koyamadı.

5 Ağustos Silivri Özel Yetkili Mahkemesi kararları ise vicdanlarımızı kanattı.

Vicdanı olan ve kindar olmayanlar için sözüm tabii. Kendilerini kindar
ve dindar olarak tanımlayanlar ve onların önünde diz çökenlere değil.

Başbakan’ın sesi konumundaki danışmanı Yalçın Akdoğan diyor ki;

“ERGENEKON davası,Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki
hesaplaşmasının adıdır. Bu dava 27 Mayıs’tan, 12 Mart’tan, 12
Eylül’den, 28 Şubat’tan, 27 Nisan’dan süzülüp gelen bir müdahale
ruhundan hesap sorulmasıdır.”

Bu ifade açık bir kin ve intikam içermektedir.

Hukukla, adaletle ilgisi yoktur.

Devlet yönetimindeki bir şahsın ağzına almayacağı sözlerdir.

    Yargıda; somut olay,suç, kanıt, suçlu ve karşılığı vardır

.

Yargı ne tarihle ne de bir anlayışın ruhu ile hesaplaşır.
Yargı suçu yargılar.

“TSK geçmişte darbeler yaptı şimdiki mensupları da onların devamıdır, bunlar da yapar..” mantığı ilkel bir yaklaşımdır.

Yargıyı siyasi etkileri altına alanların mantığıdır bu.

Siz siyasi olarak tarihle, siyasi rakiplerinizle hesaplaşırsınız ama yargıyı bu hesaplaşmanın aracı haline getirdiğiniz anda meşruiyetiniz sorgulanır hale gelir.

Kararlarla ilgili iki bakış açısını anımsatayım.

Söz konusu mahkemenin yargıcı iken adaleti aradığı için sürgün edilen Hakim Köksal Şengün,

“Dosyadaki hiçbir sanık hakkında eylemlerle bağlantı kurulmadı, deliller eşliğinde suçlama getirilmedi” diyor.

AKP iktidarının öncü kindarlarından Bekir Bozdağ ise, “Hiçbir mahkeme delilsiz, ispatsız ezbere karar vermez.” diyor.

Mahkemelerin nasıl oluşturulduğunu kimse bilmiyormuş gibi.

Delil yerine sahtekar gizli tanıkların iftiralarının esas alındığı
gün gibi açık değilmiş gibi.

İşte yargının ne derece çıkmazda olduğunu gösteren iki yaklaşım.
Hangisine inanırsanız..

Mahkeme kararının HESAPLAŞMA olduğunu çok iyi gören bir grup da
BDP’li bölücü Kürtlerdir.

Hasip Kaplan diyor ki;

“AKP hesabını gördü sıra bizde. Kürtlerin 1990’lı yıllarda yaşadığı, binlerce köyün yakılıp yıkıldığı,faili meçhul cinayetler işlendiği…”

AKP hesabı kesti. Yargı eliyle.

Sıra BDP’li bölücülerde.

AKP ile el ele TERÖRLE MÜCADELE’nin hesabını kesme hazırlığı yapılıyor.
Dağda, silahlı çatışmada etkisiz hale getirilenler artık FAİLİ MEÇHUL sayılıyor.
Şehitlerimiz ne sayılacaksa.
ERGENEKON’da ceza alan yiğitler o mücadelenin sembol isimleri idi,
sıra geriye kalanlarda.

Türk ulusu izin verirse eğer…

Bilmem ulusum sessiz kalır mı?

Ama Genelkurmay Başkanlığı’nın tavrı ibretlik.

Mahkeme kararları ile ilgili olarak resmi web sitesinde yayımladıkları,

“Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, hukuk devletinin erdemliliği ve yüce milletimize olan sorumluluğumuz dikkate alınarak..”

diye başlayan ve karardan üzüntü duyulduğunu, yüksek yargının uygun çözümle sonuçlandıracağına inanıldığı belirtilen bildiriden, bir saat içinde başlangıçtaki ifadenin çıkarılması Genelkurmay’ın durumunu
gözler önüne seriyor.

Ne vardır bu ifadede?
Çok şey.

T.C.’NİN BEKASI artık TSK’nın sorunu değildir çünkü.

TSK, eğer ülke dıştan yıkılmaya çalışılırsa müdahale edecek,
içten bölüp yıkanlara karışmayacaktır.

O halde “BEKA” ifadesi fazladır.

HUKUK DEVLETİNİN ERDEMLİLİĞİ’nden dem vuramaz.
Çünkü öyle bir devlet kalmamıştır.
Hukuku siyasi iradeye teslim etmiş bir devlet vardır artık.
O devleti yönetenlerle uyum içinde çalışılmaktadır.
O ifade de iktidardaki ağabey tarafından hoş karşılanmaz.
Silinmiştir.

YÜCE TÜRK MİLLETİNE KARŞI OLAN SORUMLULUK da yerine getirilmemektedir.

Silahlı eşkıya önünden resmi geçit yaparak giden askeri birlikler,
emirler gereği elini kıpırdatmamaktadır.

Binlerce şehidin kemiklerini sızlatan, şehidine, generaline subay-astsubayına sahip çıkamayan bir kurum durumuna düşürülen TSK’nın sorumluluğundan bahsetmek de abes olurdu.

Bu ifadeler, büyük olasılıkla Gnkur. 2. Başkanı onayı ile konmuştur siteye. Genkur. Bşk. ya kendi görünce ya da iktidardan birilerinden
laf işitince derhal çıkarılmıştır.

TSK artık tarafsız, sessiz- soluksuz, iradesiz bir kurum haline gelmektedir/gelmiştir.

Polisiye kitapları sevenler DAN BROWN’ı bilir.
Ben de çok sever ve her kitabını okurum.
Son kitabı CEHENNEM’de, DANTE’den alıntı iki cümlesi var.
Şu yukarıda anlattıklarıma nasıl da uyuyor bakın.

“Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır. Tehlikeli zamanlarda harekete geçmemekten daha büyük günah yoktur.”

İnanan, inanmayan kendine pay çıkarsın diye aktardım.

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE