Etiket arşivi: 25 Mart 2005 Diyarbakır Bayrağa Saygı Yürüyüşü

ÖZEL ERGENEKONCU

ÖZEL ERGENEKONCU

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu

Elinde suç aleti olarak Türk Bayrağı var mı? Var, hem de sopalısından
ve de en büyüğünden!…

“Bayrağa Saygı Yürüyüşü”ne katılmış mı? Katılmış yahu, görmüyor musun,
boy-boy resimleri var.

25 Mart 2005, Diyarbakır, Bayrağa saygı yürüyüşünde Bilgin Balanlı ve Necdet Özel (Ahmet Saltık arşivinden)

O zamanki Komutanı ve baş Ergenekonculardan Orgeneral Bilgin Balanlı ile kolkola
yürümüş mü? Hem de nasıl, can cana- et ete yürümüşler. Balanlı Türk Bayrağını bir sallarsa, (Necdet) Özel Paşa on sallamış…

İyi de, askeri darbe yapacağı iddia edilen Komutan tutuklu, hapiste.

Balanlı Paşanın karşısında esas duruşta duran ast rütbeli Özel Paşa nerede?
Türk Ordusunun başında !…

Nasıl bir ordu bu? Komutanlar darbeci, yardımcılarının hiçbir şeyden haberi yok.
Komutanlar darbe yapacaksa, tek başlarına mı yapacaklar?
Orgeneral bilecek, planlayacak, darbeye karar verecek ama Korgeneralin haberi bile olmayacak. Böyle bir şey olabilir mi?

Orgeneral Balanlı, mahkemede yaptığı savunmasında;

“Sahte dijital kayıtlarda tespit edilen sahteciliklerin sayısı 2 bine yaklaştı.
Sahtecilikleri bilimsel olarak kanıtlanan rapor sayısı 20’yi geçti.” dedi.

Orgeneral Balanlı ile birlikte bayrak sallayan, O’nun emrinde çalışan şimdiki
Genelkurmay Başkanı, hiç olmazsa silah arkadaşlarına kurulan bu dijital tuzaklar hakkında tek kelime etti mi?
Etmedi, edemedi!…

Çok özelsin, çok güzelsin, Özel Ergenekoncu tombalak paşa…

İŞTE BUDUR BU!

Tam da söylediğimiz buydu.
AKP; Arap Ülkeleri ile gereksiz yere vizeleri kaldırdı, oralarda ne kadar terörist- katil- tetikçi-bombacı-kaçakçı-it-uğursuz varsa Türkiye’ye girdiler.
Emniyetin ve İstihbarat Teşkilatımızın, kişiye dayalı istihbaratı çöktü.
Kim nerede, ne yapıyor, ne planlıyor kimse bilemez hale geldi.

Şanlıurfa Valisi açıklıyor;

Teröristler 3 Ağustos’ta Suriye’den gelip Türkiye’ye girdiler. Karayolu ile seyahat edip 9 Ağustos’ta İzmir-Foça’da bombalı bir eylemde iki askerimizi şehit ettiler,
öbürlerini yaraladılar.

Sonra yeniden karayolu ile Manisa ve Adana’ya gidip, Gaziantep’teki vahşeti planlayanlarla görüşüp, Viranşehir’de polisle girdikleri çatışmada biri ölü öbürü yaralı olarak ele geçirildiler…

Şimdi düşünelim;

Caniler elini kolunu sallayarak ülkeye giriyorlar, günlerce seyahat ediyorlar,
gerekli bomba düzeneklerini, malzemelerini sağlıyorlar, 6 gün sonra Foça’da bombalı eylem düzenliyorlar, iki askerimizi şehit ediyorlar, öbürlerini yaralıyorlar. Sonra Manisa’da, Adana’da geziyorlar. Gaziantep olayını organize ediyorlar. Viranşehir’de polisin rutin denetimine takılıp çatışıyorlar.

Nerede bu istihbarat örgütleri? Ne işe yarar bunlar?

Dediğimiz işte bu. AKP, yanlış uygulamaları nedeniyle Türkiye’nin istihbaratını çökertti.

Örnek mi? Arabanızın trafik sigortası olmadığı halde, teröristlerin bombalarla-silahlarla dolaştıkları güzergahı gezmeye kalkın, mümkün değil yapamazsınız. Herhangi bir denetimde yakalanırsınız ve arabanız trafikten alıkonur.

Bu cinayetlerin ve bundan sonra olacakların siyasal sorumlusu,
Türkiye’nin istihbaratını körelten AKP Hükümetidir.

UFAK AT DA KARGALAR YESİN

Türkiyeli Eşbaşkan Erdoğan’ı Çarşamba günü dinledik.
Bu sözü kendisi söyledi. Palavra konuşanlar, olayları abartanlar için kullanılan bir söz…
Bu hafta basında yer alan iki olayı aktaralım. Kimin ufak atması gerek görelim;

1) Erdoğan, “Türkiye’nin her metrekaresinde hükümetimiz hakimdir, gerisi yalandır.” dedi.

PKK Terör Örgütü, 422 (Dört yüz yirmi iki!) gün önce kaçırdığı 6 Asker – 1 Polis –
1 Kaymakam’ı hala tutsak tutmaya devam ediyor. PKK bu kişileri Türkiye sınırları içinde tuttuğunu açıkladı! PKK’nın elinde esir tutulan Polis Memuru Nadir Özgen’in maaşı da kesildi !…

2) Türkiyeli Başbakan Erdoğan, BDP’li milletvekillerinin PKK’lı teröristlerle yolda öpüşüp koklaşmalarına haklı olarak çok kızdı ve onları kınadı…

Tam o sırada arka sıralardan bir ses duyuldu;

Sen bu teröristlerin ağababası Barzani ile sıra gecesi düzenliyorsun ya !…

Ufak at da kargalar yesin…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 06 Eylül 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

BALYOZ Davası 106. Duruşmasından Tarihe Düşülen Notlar…

Türkiye tarihinde sıradan bir sivil mahkeme (ama nasıl bir hukuk düzeni ise
“özel yetkili”!) tarafından tutuklanan ilk muvazzaf paşa.. Org. Bilgin Balanlı
Harp Akademileri Komutanı idi. Tutuklu olmasa idi şimdi Hava Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Büyük olasılıkla da, Suriye karasularında düşürülen uçağımız
ve şehit edilen 2 pilotumuzla ilgili komploya -ki halkı galeyana getirip Suriye’ye savaşa sokma amaçlı idi- izin vermeyecekti. Hiçbir kurşun, roket vb. darbesi olmayan uçağımız büyük olasılıkla elektronik şifreleri bilen ABD tarafından kilitlenerek düşürüldü. Bir de stratejik müttefik değil mi? Muavenet adlı zırhlımızı da yine ABD vurup batırmadı mı? (4 Mayıs 1996, 5 şehit!)
Türkiye’nin ne denli ağır ve dönüşümsüz bedeller ödediği çok açık değil mi?
Tüm bunlar NATO’ya teslim oluşun bedelleri. Üstüne bir de BOP çıkarıldı, Türkiye’yi tepe tepe kullanıyorlar..
Org. Bilgin Balanlı, 31 Mayıs 2011’den beri 16 aydır Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevinde tutsak. Çok yazık. Bunları yapanlar nasıl bir vicdanla içlerine sindirecek acaba? Hangi tür psikolojik savunma düzeneklerini (mekanizmalarını) kullanacaklar, bir hekim olarak hem anlamakta çok zorluk çekiyor hem de
çok merak ediyorum bilimsel bağlamda.
Dr. Ahmet Saltık, 4.9.12, Datça, www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

Yorumsuz olarak size sunmak istiyoruz..

Özellikle, son Yüksek Askeri Şura’da YAŞ üyeliğine (kızak kadro) kaydırılan Hava Org. Bilgin Balanlı’nın son savunmasından 9 ay sonraki şu sözleri çok ama çok düşündürücü:

“Ne değişti? Sahte dijital kayıtlarda tespit edilen sahteciliklerin sayısı
2000’e yaklaştı, sahtecilikleri bilimsel olarak ispatlayan rapor sayısı 20’yi geçti,
mahkemenin dinlediği tanıklar ‘Balyoz’u görmedik, duymadık’ dediler.
Haksızlık ve hukuksuzlukların boyutu avukatlarımızla birlikte Baro’nun da
tepkilerine neden oldu.”

İbretle okunması gerek.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 4.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================================================================

Balyoz davasında tutuklu sanık YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı, duruşmada
25 Mart 2005 tarihinde gerçekleştirilen “Bayrağa Saygı” yürüşüşünde dönemin
7. Kolordu Komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Davada adil yargılanma şartları ve savunma yapma imkanı bulunmadığı için savunma yapmayacağını söyledi. Mahkeme heyeti, tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Cumhuriyet- İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda yapılan davanın 106. duruşması yapıldı.
Başkan Ömer Diken’in iddia makanının esas hakkındaki mütalaasına, tanık beyanlarına ve delillere ilişkin son savunmalarını sorduğu sanıkların çoğu dün de avukatları salonda bulunmadığı, usül hükümlerine uyulmadığı gerçekçesiyle savunma yapamayacaklarını
ifade etti.

YAŞ üyesi, eski Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral Bilgin Balanlı,
savunmasını yapmasından bu yana 9 ay geçtiğini belirterek “Ne değişti?
Sahte dijital kayıtlarda tespit edilen sahteciliklerin sayısı 2000’e yaklaştı, sahtecilikleri bilimsel olarak ispatlayan rapor sayısı 20’yi geçti,
mahkemenin dinlediği tanıklar ‘Balyoz’u görmedik, duymadık’ dediler.
Haksızlık ve hukuksuzlukların boyutu avukatlarımızla birlikte Baro’nun da
tepkilerine neden oldu.” diye konuştu.

Haklı taleplerin hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini ifade eden Balanlı, Eskişehir’deki Bilvanis Çiftliği’ne ilişkin iddiaları çürüten raporun da mahkemede okunmadığının altını çizdi.

Necdet Özel ile fotoğraf

Balanlı, Chronical adlı bir dergide hakkında Aralık 2010 tarihinde yayınlanan ve mahkeme kararı ile tekzip ettiği bir yazı yayınlandığına dikkat çekerek “İftiralarla dolu yazı içinde yayınlanan bir resimde benim ve eşimin Cumhuriyet mitinglerine katıldığımız ileri sürülüyordu. Bu yalan ve iftira ile ilgili olarak daha önce vermek istemediğim bir detayı şimdi vermek istiyorum” dedi. Salondaki perdeye slaytları yansıtan Balanlı, bu fotoğrafların 25 Mart 2005 tarihinde Diyarbakır’da Bayrağa Saygı Yürüyüşü’nde çekildiğini söyledi. Balanlı şöyle devam etti:

“Önde bando, arkada şehrin önde gelen bürokratları vardı. Saygı duruşunda ise şimdiki Genelkurmay Başkanı dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Necdet Özel de vardı. Umuyorum komplocular ve işbirlikçileri biraz utanma duyguları varsa utanmışlardır. Genelkurmay Başkanı’nın fotoğrafını kanıt dahi olsa bir mahkemede kullanmayı uygun görmemiştim. Ne de olsa bir Genelkurmay Başkanı. Ama şu an itibariyle uygun görüyorum.”

Önde bando, arkada şehrin önde gelen bürokratları.. Saygı duruşunda şimdiki Genelkurmay Başkanı dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Necdet Özel..
25 Mart 2005, Diyarbakır

Taraflı tutum

Balanlı, mahkemenin “taraflı tutumu ve aldığı ara kararlarıyla sanıklar lehine gelişebilecek hiçbir duruma izin vermeyeceği”nin anlaşıldığını söyledi. “Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir adalet. Ben şahsen anlayabilmiş değilim.” diyen Balanlı, delillerin tartışılması safhasının atlandığının altını çizdi.

Balanlı, “Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili hükümleri ihlal edilerek savunma hakkımın engellendiğini ve avukatsız olarak savunma yapmaya zorlandığımı değerlendiriyorum. Adil yargılanma şartlarının sağlanması ve taleplerimin karşılanmasından sonra avukatımın da katılımı ile savunma yapacağım.” dedi.

Fenerbahçe Stadı’nın havadan denetimi

Pilot Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, savunmasında, darbe planı yapıldığı iddia edilen 2003 yılında Harp Akademisi’nde öğrenci subay olduğunu ifade ederek “Fenerbahçe Stadyumu’nun havadan kontrolü gibi icrası imkansız bir eyleme ilişkin toplam beş satırlık imzasız bir veri ile suçlanıyorum” dedi.

Bir stadın havadan kontrolünün dünya havacılık literatüründe olmadığını ifade eten Kurşuncu, “Balyoz davası doğaüstü bir davadır. Yerçekimi kanunu tanımaz. Bu davada insan uçar, kanatlıdır. Bu sebeple havadan kontrolü gereklidir. Türkiye’nin uçan gardiyanlıkla suçlanan ilk vatandaşıyım” diye konuştu.

Şike davasında yargılanan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile aynı gün Beşiktaş’ta savcılıkta ifade verdiğini anlatan Kurşuncu, şunları anlattı:
“Bazı sanıkların avukatlık ücretlerinin Aziz Yıldırım tarafından karşılandığı iddiaları bulunmaktadır. Fenerbahçe Stadı’ndan bir tek ben suçlanmaktayım. Sayın Başkan ile
aynı gün Beşiktaş Adliyesi’nde ifade verdik. En masum duygularım ile tesadüf olduğunu düşünüyorum. Karşılıklı ‘geçmiş olsun’ gibi insanı konuşmalar dışında bir diyaloğumuz olmadı. Bu komploda Fenerbahçe Stadyumu’nun havadan kontrolünün sağlanması fantezisi, böyle uçuk bir iddianın gündeme gelmesi kulübün marka değerinden yararlanmak ve dikkat çekip bu dava üzerinde de Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ve TSK’yi karalamak içindir.”

Emekli Albay Dursun Çiçek de konuşmasında savunmanın taleplerinin binde 5’inin bile karşılanmadığını, iddia makamının taleplerinin % 99.9 karşılandığını söyledi.
Çiçek savunma yapmayacağını açıkladı. Deniz Kurmay Albay Murat Saka ise mahkemenin tanık olarak dinlenmesi taleplerini reddettiği emekli Orgeneraller Hilmi Özkök ve
Aytaç Yalman’a şöyle seslendi:

“Bu salonda söyleyecekleri hakikatlerin biraz daha aydınlığa kavuşmasına imkan sağlayacakken kendi iradeleriyle bu görevi yerine getirebilecelerini bildikleri halde neden hala o cesareti ve erdemli davranışı göstermezler? Şahitliği kim gizlerse onun kalbi ağır bir günah içindedir. Bu davranış zalimler topluluğuna destek vermek değil midir? Hakikatleri saklayanlar da kul hakkı almadılar mı? Vicdanlarının sesi onlara da rahatsızlık vermeyecek midir?”

Tutukluluklarının devamına…

Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı, emekli Orgeneraller Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Ergin Saygun, Oramiral
Özden Örnek’in de aralarında bulunduğu 250 sanığın tutukluluk hallerinin devamına
karar verdi.

Mahkeme “kuvvetli suç ve kaçma şüphesi” gerekçeriyle tahliye taleplerini reddederken “Adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağına ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğuna” hükmetti. Toplam 365 emekli ve muvazzaf askerin yargılandığı dava
20 ve 21 Eylül tarihlerine ertelendi.

Mahkeme ara kararında “Herhangi bir yasal engel çıkmaması halinde dosyanın karar aşamasında bulunduğuna” dikkat çekerek, sanıkların bulunduğu cezaevlerine “Acil müdahale gerektiren hastalıklar dışında belirlenen duruşma tarihlerinde sanıklar için hastanelerden tetkik ve tedavi amaçlı randevu alınmaması, revire çıkmak isteyenlerin
bu isteklerini duruşma saatleri dışında yerine getirilmesi, revir doktorlarının çalışma saatlerinin buna göre düzenlenmesi” doğrultusunda yazı yazılmasını kararlaştırdı.

Mahkeme kararında “Hasta olmaları nedeniyle istirahat olan sanıkların hayatları bakımından sakınca oluşturmaması halinde İl Sağlık Müdürlğü’nden temin edilecek doktor ve sağlık personeli refakatinde ambulans ile duruşmaya getirilmelerinin istenmesine” hükmetti.

Mahkeme, suçtan zarar görme ihtimalleri nedeniyle Mesut Göğebakan ve Alaattin Kaya adlı kişilerin katılma talebinin kabulüne karar verdi.

Mahkeme avukatların mazeret dilekçelerine ilişkin “Dosyanın gelmiş olduğu aşama nazara alındığında duruşmayı uzatma amaçlı olduğu değerlendirildğinden reddine” şeklinde
karar verdi.

Mahkeme avukat Hüseyin Ersöz’ün dilekçesinin ekinde sunduğu pulun iadesini kararlaştırdı.

Mahkeme 28 Subat soruşturmasından tutuklu bulunan Korgeneral Tevfik Özkılıç’ın
bir sonraki duruşmada hazır edilmesini istedi.

Hukukçu cinliği

Tutuklu sanık Hakim Ahmet Zeki Üçok, Mahkeme Başkanı Ömer Diken’in delillerin tartışılması evresini atladiğini ifade ederek şöyle konuştu:

“Başkan, yasalara ve Yargıtay Ceza Genel Kururlu kararına rağmen yaptığı ihlali ara kararı ile daha doğrusu hukukçu cinliği yaparak örtmeye çalışmıştır. Sayın başkanın yaptığı hukuk cinliği nedir? Başkan, esas hakkındaki mütalaayı, delillerin tartışılması aşaması ile aynı anda uygulatmaya çalışmaktadır. Bu tür hukuk ihlalleri, yasayı etrafından dolanma gayretleri aileleriyle beraber binleri bulan bu suçsuz insanların hukuk yolu ile iğfal edilmeye çalışılmasından başka bir anlama gelmez.”

Üçok, Başkan Ömer Diken’e “Bu tür kandırmacalar hukuk etiğine sığmadığı gibi sizin gibi yıllarını hukukun çileli dehlizlerinde harcamış bir yargıca uymaz. Bu hukuku dolanma gayreti ne yazık ki tüm sanıklarda adil yargılanmadıkları duygusunun oluşmasındaki
en önemli kırılma anı olmuştur.” diye hitap etti.

Erk değişir

Ahmet Zeki Üçok, tutuklu sanık emekli Albay Ali Türkşen’in “Yarın erk değişir
siz de yargılanırsınız” sözlerinin mahkeme heyetince yanlış anlaşıldığını söyleyen Üçok, şu açıklamada bulundu:

“Ben Hava Kuvvetleri Başsavcısıydım. Karargah Evleri soruşturmasını yürüttüm,
MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağırdım. Sonra erk değişti, hakkımda 74 ayrı suçlamayla,
7 ayrı ağır ceza mahkemesinde davalar açıldı. Yani yarın erk değişir, siz de yargılanabilirsiniz, hem de öyle abuk sabuk şeylerden ceza alırsınız ki, benim gibi… Çocuk size bunu söylemek istedi.”

Yasak yöntemler

Tutuklu sanık Hakim Ahmet Zeki Üçok, adil yargılanma hakkının daha soruşturma safhasında ihlal edildiğinin altını çizdi. Üçok, “İstanbul Emniyet Müdürlüğü mensubu polislerin hazırladıkları fezlekeyi hemen hemen hiç değiştirmeden, yazım ve imla hataları dahil iddianame olarak sunması, savcılık makamının kolluğun etkisi altında kaldığı imajını yaratır. Kamuoyunda hakim olan, Balyoz tertibinin belli bir cemaate mensup olduğu iddia edilen kolluk güçlerinin hazırladığı algısını da güçlendirir.
Bu nedenle de sanıkların, adil yargılanma haklarının yargı camiasının dışındaki güçler tarafından engellendiğini düşünmelerine sebep olunabilir.” diye konuştu.

Diken’in açıklamaları

Üçok’un savunmasını tamamlamasının ardından Başkan Diken, 19 Nisan 2012 tarihli duruşmada sanıklara “Kıçını dönüp oturuyorsunuz.” sözlerine ilişkin şu açıklamayı yaptı:

“Biz duruşmalarda nezaket çerçevesinde davrandık. Ancak bazı sanıklardan nezaketsiz tutumlar ile karşılaştık. Bazen sinirler geriliyor. Bir sanığın, kezlerce uyarmama rağmen mahkemeye karşı çok çirkin bir oturuş tarzı vardı. O gün ağzımdan o kelime çıktı. Ben de çok hoşnut değilim. Sizlere hakaret etmek, rencide etmek gibi bir niyetimiz olmadı.”

4 Eylül 2012, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=363404