Etiket arşivi: 1648’lerde Westphalia Barışı

Akademi vatana ve gerçeklere bağlıdır

Akademi vatana ve gerçeklere bağlıdır

Deniz_Yildirim_portresi
Deniz Yıldırım
1128 akademisyenin hendeklerin öbür tarafından yazılan bildiriye imza atmasına tepkiler
çığ gibi büyüdü. Terör ve özerkliğe tek kelime etmeden “barış” isteyen bu heyetin imzaları kurumadan PKK 3’ü çocuk 6 sivili katletti, 36 yurttaşı yaraladı.Emperyalizmin “kara gücünü (AS: ABD, PKK için bu tanımlamayı kullanıyor!) meşrulaştıran her türlü “barış” girişiminin kan ve gözyaşı getireceği, bir kez daha
son 2 günde kanıtlandı. Hem de ABD Büyükelçisi’nin verdiği açık destekle…
Vatansız akademisyen olmaz
Bütün kavramların altüst edildiği bir süreçte gerçeklerin sahibi ve ülkeyi aydınlatacak birikimin merkezi olması gereken “akademi”, saldırganlığı “barış” maskesi takarak sürdürenlerin gündemi haline getirildi.
“Barış”ı kendilerinin icat ettiğini düşünen “sivil toplum” örgütleri,
ulusal direnişlerin dünya barışına yaptıkları katkıyı değil, insanları göç ettirenlerin
kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdiği terörü alkışlıyor.
Komşularımız da şahittir; barışın tek güvencesi bugün ulusal devletlerin ve ordularının varlığıdır.
Halkın barış özlemini gerçekleştirecek olan da emperyalizmden kopuştur.
Türkiye’de daha önce barışın nasıl kurulduğunu görürsek,
bundan sonra da nasıl sağlanacağını görmüş oluruz:Milleti birleştirme arayışında ve yurdu savunarak…
İçinde bulunduğumuz durumu görememenin sorumluluğu devrimciler açısından büyüktür. Şiddeti ve savaşı, onu doğuran ve besleyen her ne ise,
ancak onu ortadan kaldırarak yok edebilirsiniz.

Gerisi yazacağınız hikâyeler arasında yerini alabilir.

=======================================

Dostlar,
Teşekkürler genç ve yetenekli gazeteci Deniz Yıldırım..
Ergenekon – Balyoz … kumpas davalarında gözaltına alındığında, kelepçeli ellerini havaya kaldırarak dik duruşunu sürdüren yiğit adam…
Üstelik o sırada 2 kolundan tutarak götüren kolluk görevlileri de Deniz’in kollarını indirmeye çabalıyordu.. O kareler hiç gözümüzün önünden gitmiyor..
Silivri zindanlarında bir tür devrimci stajını yapan (tamaladı mı??!)
Deniz Yıldırm, günümüzde Türk Devriminin öncüsü AYDINLIK Gazetesinin yöneticisidir
ve başyazı yazmaktadır bu gazetede..Dünkü özlü ve vurucu başyazısını paylaştık yukarıda..
Sözün – sözcüğün – dilin – yazının gücüdür, vurucu gücüdür!
– Halkın barış özlemini gerçekleştirecek olan da emperyalizmden kopuştur.
Barışın tek güvencesi bugün ulusal devletlerin ve ordularının varlığıdır.
Halkın barış özlemini gerçekleştirecek olan da emperyalizmden kopuştur.
– Milleti birleştirme arayışında ve yurdu savunarak...
İçinde bulunduğumuz durumu görememenin sorumluluğu devrimciler açısından büyüktür.

Türkiye’mizin devrimci – aydınlık birikimi bu hayın ve yaman kuşatmayı da yaracak ve
Türkiye Cumhuriyeti yoluna devam edecektir..

Büyük ATATÜRK‘ün gerçekçi – bilimsel – Batıda uygulanan senteziyle :

Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına (ahalisine) Türk Milleti denir..

Altı çizili sözcükler evrensel şablonun ülkemiz – halkımız için doldurulmuş biçimidir.

Bir örnek :

Fransa Cumhuriyetini kuran Fransa halkına (ahalisine) Fransız Milleti denir..

Batı’nın güçlü devletlerinin başarısının altında yatan “uluslaşma”, “ulus yaratma”,
“ulusal birliği kurma”
 reçete budur..
Mustafa Kemal Paşa; 1648’lerde Westphalia Barışı (30 yıl süren kanlı Katolik – Protestan savaşlarının ardından) ile başlayan, 1789 Fransız Devrimi (ki çok kanlı olmuş, giyotinler kıyasıya çalıştırılmıştır..) ile pekişen “ulus devlet anlayışı” ve
ABD’nin 50 farklı milletten olağansüstü başarıyla yarattığı “Amerikan milleti” senteziyle doruğa ulaşan evrensel çözüm.. Günümüzde de mazlum halkların tek reçetesidir;

ULUS DEVLET!..

Türkiyemizin kurtuluşu da burada..

Hepimiz, birlikte “Türk milleti”ni oluşturuyoruz..

Kürdüyle, Lazıyla, Arabıyla, Rum ve Ermenisi ile, Yahudisi ile… sayın 30’lara dek.
Bir çiçek bahçesi gibi uyumlu (symbiotic) ve barışığız.. (peacefull)
Birlikte, bir orman gibi bir arada ve kardeşçeyiz.. (Nazım Hikmet’e saygı ile..)
1’imiz hepimiz, hepimiz 1’imiz içiniz..
Tek başına bir ağaç gibi de özgürüz..
Mozaik falan değiliz; ayrışmamız olanaksız; yüzyıllar bizi biyolojik et – tırnak,
kimyasal (metalürjik) olarak ayrıştırılması olanaksız ALAŞIM kılmış..

Bu bütünleşik (assimile değil entegre!) – kaynaşmış – kardeş olmuş – kız alıp vermiş –
iş kurup ortak olmuş, kapı komşu olmuş, tasada – kıvançta ortaklaşmış, cephede omuz omuza düşmanla savaşmış… çoook özellikli yapımız – sentezimiz, yüzyılların imbiğinden geçmiş
paha biçilmez bir kazançtır.

Emperyalizme lokma – yem olmadan güçlü biçimde birlikte yaşamanın güvencesidir
bu almaşığımız..

Bu tarihsel – siyasal – sosyolojik – antropolojik – etnolojik.. bireşime (senteze) varamayan
insan toplulukları ise iç – dış kanlı savaşlarla parçalanıyor ve emperyalizme yem oluyorlar. Örnekleri dolu.. En yakını Yugoslavya, Bosna – Hersek, Irak, Suriye, Filistin,
kendine özel durumuyla Belçika, Kore, Pakistan ve Bangladeş.. hatta SSCB..

Değerini bilelim ve ona saldıranları ve de niyetlerini iyi tanıyalım, reddedip dışlayalım..
Vatan topraklarında barış ve erinç içinde onurlu yaşayabilmenin başka yolu yok!

Sevgi ve saygı ile.
17 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com