Etiket arşivi: 16 Nisan deli saçması halkoylaması

HSK’NIN HAKİM VE SAVCI ATAMALARI ÜZERİNE

HSK’NIN HAKİM VE SAVCI ATAMALARI ÜZERİNE

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır…)

1. HSK’nın son atama kararnamesi, öncekiler gibi toplumda tartışma yaratmıştır. İktidarla emir-komuta ilişkisine girmeyen hakim ve savcıların sürüldüğü iddiaları ortaya atılmıştır. Bunlar çok ağır ve çok ciddi iddialardır.

2. Yıllardır söylediğimiz ve halk oylaması sırasında tüm Türkiye’ye bir kez daha anlattığımız üzere, yargının güvenirliğini sağlamanın yolu, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na siyasi iktidarın müdahalesine imkan tanımayan bir sistem oluşturmaktır.

3. Maalesef her hakim – savcı ataması, toplumu ilgilendiren her soruşturma ve dava, toplumun bir kesimi tarafından alkışlanmakta diğer kesimi tarafından yerden yere vurulmaktadır.

4. Çünkü adalet sistemi siyasi müdahaleye açıktır. Hakim bağımsızlığının ve tarafsızlığının güvencesi olması gereken HSK, doğrudan doğruya siyasi iktidar tarafından belirlenmektedir.

5. Bunun sonucu olarak, toplum, gündemdeki her hakim -savcı ataması ya da soruşturma ve kovuşturmayla ilgili olarak siyaseten ikiye bölünmektedir.

6. Oysa adalet, siyasetle değil, hukukun üstün kılınmasıyla sağlanabilir. Hukuk, siyasi parti siyasetine üstün tutulmazsa, mülkün yani ülkenin temeli olan adalet çöker. Ülke temelsiz kalır.

7. Devlet birey içindir. Devlet olmadan da bireyin güvencesi sağlanamaz. Devleti sürdürebilmenin yolu, adaleti güvenilir kılmaktır. Adaleti güvenilir kılmak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sürdürülebilirliği meselesi haline gelmiştir. Yani beka meselesi!

8. Bu mesele; iktidarda ya da muhalefette olsun tüm siyasi partilerin ve tek tek bütün vatandaşlarımızın meselesidir.

9. Biz; siyaset yapan hakim – savcı da istemiyoruz, siyasetten talimat alan hakim – savcı da istemiyoruz. Hukukun gereği neyse onu yapan hakim gibi hakim, savcı gibi savcı istiyoruz. Bunun için de, hakim ve savcıları siyasi iktidara karşı güvenceli hale getirecek, aynı zamanda keyfi işlem yapmalarını önleyecek doğru düzgün, çağdaş bir sistem istiyoruz. Bunu tüm Türkiye için istiyoruz. Biliyoruz ki, bu ülkenin fedakarca görev yapan binlerce avukatı, hakimi, savcısı da bunu istiyor.

10. Daha da somutlaştıralım: Cemaat – tarikat yargısı istemiyoruz. Siyasi iktidarın yargısını istemiyoruz. Keyfi davranan yargı istemiyoruz. Hukuku üstün tutan, adalet dağıtan, güvenilir bir yargı istiyoruz. En önemlisi, bunu güvenceye alacak bir sistem istiyoruz.

11. Türkiye Barolar Birliği olarak somut çözüm önerilerimiz hazırdır. Yıllar önce tüm siyasi partilere ve milletvekillerine sunulmuştur.

12. Türkiye Barolar Birliği, yargının en üst kurumlarından biridir. Siyasi partilerin tamamına eşit mesafededir. Dün olduğu gibi bugün de; 80 milyon vatandaşımızın güvencesi olacak, siyasi görüşü, mezhebi, inancı, etnik kökeni, cinsiyeti, cinsel yönelimi ne olursa olsun her vatandaşımızı ortak paydada buluşturacak bir adalet sistemi için herkesi kucaklayarak çalışmaya devam etmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
(http://www.barobirlik.org.tr/Detay77678.tbb)

Türkiye Barolar Birliği
====================================
Dostlar,

AKP = RTE’nin HSK OPERASYONU GAYRIMEŞRUDUR VE GERİ ALINMALIDIR

Açıklamayı son derece dengeli, yerinde ve doğru içeriklendirilmiş buluyoruz.
Katılıyoruz istemlerin tümüne.
AKP = RTE‘nin bu vazgeçilmez istemleri dikkate almasını ve gereklerini yerine getirmesini istiyoruz.
Ancak bu o denli kolay değil… 16 Nisan deli saçması halkoylaması yetmezmiş gibi bir de sonuçlarına Anayasal bir kurum ve kararları kesin olan YSK tarafından hile katılarak tersine çevrilince Türkiye de alt üst oldu..
Onarımı kolay değil ama zorunlu..
AKP = RTE‘nin kendiliğinden geri adım atacağını hiç ama hiç ummuyoruz..

  • Açıkça söyleyelim bir kez daha               :
  • 16 Nisan halkoylaması sonunda yapılan ve bir bölümü yürürlük alan Anayasa değişiklikleri meşru değildir!
  • Türkiye, meşru olmayan bir anayasa ile yönetilmemelidir, yönetilememelidir; bu ciddi bir rejim bunalımı doğuracaktır ve mutlaka düzeltilecektir.
  • 34 üyeli HSYK yine AKP tarafından 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği halkoylaması sonunda oluşturulmuştu. Bu sırada FETÖ “ölülere bile oy kullandırın” buyurmuştu ve gereği yapıldı; yargı FETÖ’ye AKP eliyle teslim edildi / FETÖ tarafından ele geçirildi.
  • Ardından, kumpas davaları hız kazandı ve FETÖ’nün AKP=RTE’ye 17-25 Aralık operasyonu başlatıldı…

Şimdilerde FETÖ’den rövanş alınarak “AKP Yargısı” yaratılmak isteniyor HSK ile.
Oysa Yargı hiç kimsenin, hiçbir kurumun, organın… güdümünde olmamalıdır.
Halkoylaması öncesi 13 üyeli yeni HSK önerisi çok eleştirilmiştir. Bizzat Erdoğan TV’lerdfe kendisinin 4 üye atayacağını söylemiştir. Oysa Adalet Bakanı ve Müsteşarı da HSK üyesidir ve bu 2 kişinin Erdoğan tarafından belirlenmediği asla söylenemez! Üstelik Bakan HSK Başkanıdır ve yokluğunda Müsteşar Başkanlık etmektedir Kurula. Kalan 7 üye de RTE’nin Genel Başkanı olduğu AKP’nin TBMM’deki salt çoğunluğu nedeniyle hiç kuşkusuz AKP yandaşı, RTE’nin işaret ettiği kişiler olacaktır. Nitekim MHP’ye 1 üye rüşveti dışında HSK böylece oluşturularak yargının beyni tümüyle ele geçirilmiştir. Sonra da yukarıdan aşağıya operasyonlara girişilmiştir..

15 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 12 üyesi de doğrudan Cumhurbaşkanınca seçilecektir!
Oysa Yüksek Yargı kendi içinde HSK – AYM üyelerini bağımsız – tarafsız biçimde oluşturabilir.

Tablo budur, tarafsız – bağımsız yargı yıkılmıştır ve kimsenin aklıyla alay edilmemelidir.

HSK, son anayasa değişikliğinin en kritik maddelerinden belki de ilkidir ve 18 madde içinde 3 Kasım 2019 seçimlerini beklemeden yürürlüğü düzenlenmiştir. Anayasa değişikliği oylaması YSK tarafından hukuk dışı biçimde tam kanunsuzluk ile tersyüz edilerek Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra 1 ay içinde HSK operasyonu RTE tarafından tamamlanmıştır. 2. önemli değişiklik, partili Cumhurbaşkanlığı sistemidir ve Erdoğan 21 Mayıs 2017’de AKP Genel Başkanı seçilmiştir; apaçık tek adamdır ancak demokrasi kişiler değil kurumlar rejimidir!

Tüm bunlar şekil olarak belki hukuka uygundur ama öz bakımından kesin olarak hukuk dışıdır. Kaldı ki usul esasa egemendir; şekil bakımından da 16 Nisan 2017

  • Anayasa değişikliği yok hükmünde sakattır; yoklukla maluldür, keenlemyekündür!!

Bir biçimde ve hızla bu gayrımeşru anayasa değişikliğinin iptal edilmesi zorunludur.

İşler iyice arap saçına dönmeden, yaratılan rejim bunalımı ülkeyi çökertici düzeyde derinleşmeden soruna çözüm getirilmelidir.

  • AKP = RTE’nin geri adım atması ka-çı-nıl-maz-dır!…  

Sevgi ve saygı ile. 25 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Prof. Feyzioğlu: Atatürk ilkelerinden uzaklaşıldığı için darbe girişimi oldu

Prof. Feyzioğlu: Atatürk ilkelerinden uzaklaşıldığı için darbe girişimi oldu

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır…)

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Feyzioğlu, mesajında “Türkiye Cumhuriyeti’ni büyük bir felaketin eşiğine getiren 15 Temmuz Kalkışması’nın en önemli nedeni, hiç şüphesiz, Devletimizin Anayasa’da vurgulanan niteliklerinin zaafa uğratılmış ve Atatürk ilkeleri olarak tanımladığımız kuruluş ilkelerinden uzaklaşılmış olmasıdır” dedi.

TBB Başkanı Feyzioğlu’nun darbe girişiminin birinci yılı nedeniyle yaptığı yazılı açıklama şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çatısı altında bir ve beraber olma günüdür”

“15 Temmuz darbe girişiminin birinci yıldönümünde; şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize minnetlerimizi sunuyor, darbeyi önleyen Türk Milleti’ni selamlıyoruz. Bu önemli günde; Anayasamızda, ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerini ve bu niteliklerin varlığıyla inşa edilen demokrasimizi koruma kararlılığımızı bir kez daha yineliyoruz.

Hep söylediğimiz üzere, Türkiye Cumhuriyeti’ni büyük bir felaketin eşiğine getiren 15 Temmuz Kalkışması’nın en önemli nedeni, hiç şüphesiz, Devletimizin Anayasa’da vurgulanan niteliklerinin zaafa uğratılmış ve Atatürk ilkeleri olarak tanımladığımız kuruluş ilkelerinden uzaklaşılmış olmasıdır. Unutmayalım ki Cumhuriyetimizin niteliklerinin aşındırıldığını görmek; en çok, Türkiye’yi yıkmak, parçalamak veya yönetimini ele geçirmek isteyen terör örgütleri ile arkalarındaki bazı küresel güçleri memnun etmektedir.

  • Laik, demokratik, üniter ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumanın birinci koşulu; bağımsız, tarafsız, toplumun her ferdine güven veren ve savunma makamının vazgeçilmezliğini içine sindirmiş bir yargı sistemini kurmaktır.

Ancak bu yolla yaşadığımız bu zor süreci aşabiliriz. Gün; birbirimizi kırma, farklı düşünceler ile kaygıları dile getirenleri ihanetle suçlama günü değildir. Gün; birbirimizi anlama ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çatısı altında bir ve beraber olma günüdür. Türk Milleti’nin; kendi devletine, kendi Cumhuriyetine, kendi demokrasisine ve kendi geleceğine sahip çıkacağına dair inancımız tamdır.” (http://www.birgun.net/haber-detay/feyzioglu-ataturk-ilkelerinden-uzaklasildigi-icin-darbe-girisimi-oldu-169983.html15.07.2017)
===============================================
Dostlar,

Sayın Feyzioğlu’nun bu sözleri iyi -güzel de genelgeçer sözler..
Somutlanması yok.. Nasıl olacak, önerme yok!?
Prof. Feyzioğlu, Büyük ADALET YÜRÜYÜŞÜ VE MİTİNGİNE TBB (Türkiye Barolar Birliği) olarak kurumsal destek vermekten kaçınmıştır.

Başta bizim de üyesi olduğumuz TTB (Türk Tabipleri Birliği) olmak üzere, Türkiye’nin en büyük Meslek Odaları Birliği olarak TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği)… açık destek vermişlerdir.

Üstelik, savunulan değer ADALET‘tir ve genel olarak belki de tüm toplum kesimleri için en yüce değer sayılabilecek ADALET’in ayrıca TBB ile 1. dereceden profesyonel bağı var! Bu meslek Birliğinin üyeleri olan Avukatların temel uğraşı savundukları insanların yargıda adil kararlara ulaşması değil midir?

Sn. Feyzioğlu ve TBB bu bağlamda kesinlikle iyi sınav ver(e)memiştir.
Savunulamayacak kaçınma, siyasal tarihin belleğine kazınmış, arşivlere not düşülmüştür.
Feyzioğlu’na da TBB’ye de çooook saygınlık ve güven yitiği uzun erimli faturasıdır.
Oysa 16 Nisan deli saçması halkoylamasında Feyzioğlu ve TBB çok iyi sınav vermiş, RTE tarafından eleştirildiğinde ise sıkı durarak eylemlerinin Avukatlık Yasasında kendilerine görev verildiğini belirtmişti :

  • “…1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 110. maddesi uyarınca, milletvekillerini ve halkımızı bilgilendirmek üzere, üzerimize düşen görevi yerine getirdik..” denmişti.
    (http://ahmetsaltik.net/2017/04/19/barolar-birliginin-16-nisan-2017-anayasa-degisikligi-halk-oylamasina-iliskin-kamuoyu-aciklamasi/)

Aynı yasa maddesi daha geniş bağlamda, ADALETİN ülkede nasıl yok edildiğini ve nasıl geri kazanılacağını halka -ve de gerekiyorsa milletvekillerine- anlatmak için gerekçe olamaz mıydı?

Takdirini yetkin ceza hukukçusu Prof. Feyzioğlu’na ve TBB’nin sayıları 100 bine yaklaşan saygın hukukçu – avukatlarına bırakıyoruz. Tabii bir de halkımıza ve tarihin tanıklığına.. Büyük Adalet Yürüyüşü ve Mitingine Prof. Feyzioğlu ve Prof. Kocasakal‘ın verdiği geciken yarım ağız destek de belleklerden silinmeyecektir.

*****
Her neyse.. hala geç kalınmış sayılmaz/sayılmayabilir….
TBB’nin bundan böyle çok daha özenli – duyarlı davranmasını beklemek hakkımızdır..
Üstelik TBB, Türkiye’nin pek çok bakımdan kuşatıldığı şu topludurumda (konjonktürde)
salt gelişmelerin peşine takılmakla kalmamalı; öncülük de etmelidir.
Hiç kimsenin – hiçbir kurumun ciddi hata yapma lüksünün bulunmadığı çoook “zor
zamanlar” dayız!

Sevgi ve saygı ile. 15 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Çorum katliamının 37. Sivas katliamının 24. yılı

Çorum katliamının 37.
Sivas katliamının 24. yılı

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak üzere Sivas’a giden aydın ve sanatçıların Madımak Oteli’nde katledilmesinin üzerinden 24 yıl geçti.
Sivas katliamında yaşamını yitirenler için anma etkinlikleri düzenlendi.
Çorum Katliamı’nda katliamın 37. yılında anma yürüyüşü ve çeşitli etkinliklerle
3 Temmuz Pazartesi bir kez daha anıldı.

Sivas katliamının 24. yıldönümünde Bursa’da da anma etkinlikleri düzenlendi.
Pir Sultan Abdal Derneği Bursa Şubesi, Bursa Alevi Bektaşi Dernekleri Platformu ve Bursa Demokrasi Güçleri tarafından “Sönmeyen Ateş Sivas” adlı etkinlikler kapsamında 2 Temmuz Pazar günü saat 15.00’te Setbaşı Mahfel önünde toplanan katılımcılar, Atatürk Anıtı’na kadar yürüdü. Burada Sivas katliamında yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunulmasının ardından basın açıklaması yapıldı. Ardından Kent Müzesi önünde şiirler ve deyişler okundu. Etkinlik komitesi (AS: kurulu) tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Alevi Kültür Dernekleri Bursa Şube Başkanı Hüseyin Kalkan, Sivas katliamının üzerinden 24 yıl geçtiği ancak acıların hakikat ve adalet arayışlarının hâlâ devam ettiğini söyledi.

[Haber görseli]

Çorum katliamının 37. yılı: Protesto için çağrı

Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen Çorum katliamının 37. yıldönümünde 3 Temmuz Pazartesi günü Çorum’da anma etkinlikleri düzenlendi. Çorum Emek ve Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen etkinliklere Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu ile Köy dernekleri destek verecek. “Çorum olaylarının 37. yılında adalet istiyoruz” adı verilen anma etkinliği öncesi sivil toplum kuruluşları Özdoğanlar Kavşağı’nda basın açıklaması yaptı. Katliam mağduru ve tanığı olan aynı zamanda katliam mağdurlarının avukatlığını da yapan Sadık Eral,

  • “37 yıl önce bu topraklarda yaşanan o acıyı, acıdan kaynaklanan ve uygulanan şiddeti protesto ediyoruz.
  • Bizler şiddetin ve terörün her türlüsüne karşıyız.
  • Tam demokratik, bağımsız bir ülke ve düzen istiyoruz.
  • Çorum’a, Türkiye’ye ve bütün dünyaya adalet istiyoruz.” dedi.
    (Cumhuriyet gazetesi internet sitesi, 5.7.17)
    ==============================
    Dostlar, Bu topluma, mazlum halka yaşatılan acılar – örselenmeler (travmalar) gerçekten çok ağır.. Hedef de belli.. Halkın kaynaşıp – bütünlemesi, ülkemizin hızla kalkınarak uygarlaşması ve uluslararası toplumda söz sahibi etkin bir devlet olması istenmiyor.

Bir çırpıda akla gelen, daha doğrusu akıllardan silinemeyen 3-4 acı olay..
Çorum, Maraş, Sivas, Başbağlar katliamı..

AKP döneminde sayıca daha fazla ve daha ağır örnekler belleklere kazındı..

“Koskoca” Türkiye Cumhuriyeti halkına dönük bu kitlesel ve son derece vahşi kırımları önlemekten gerçekten aciz mi?? Sorunun yanıtı, kırımlar kadar acı olabilir :

  • Halktan yana – bağımsızlıkçı – ulusalcı – yurtsever – antiemperyalist – Cumhuriyetin temel değerlerine gönülden bağlı bir iktidar kuramadığımız sürece çoook ağır bedeller ödemeye devam edeceğiz.. İlk ve öncelikli hedef de AKP’den kurtulmaktan geçiyor..

Diler ve umarız ki, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘nun başlattığı tarihsel değerde büyük ADALET YÜRÜYÜŞÜ halkımızın bu felçli durumdan silkinmesinde önemli bir kaldıraç işlevi görsün..

CHP’den Maltepe’de miting çağrısı!

9 Temmuz 2017 Pazar, Maltepe – İstanbul.. saat 16:00..

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

Hem halkımızın katılım sayısı ve coşkusu önemli;
Hem de bu dev mitingde CHP’nin vereceği iletiler ve yol haritası çok önemli..
16 Nisan deli saçması halkoylaması ve YSK’nın “tam kanunsuzlukla” yürürlüğe soktuğu anayasa ve rejim değişikliği hem gayrı meşru hem de totaliter – despotik bir
tek adam rejimidir. Tam anlamıyla 20 Temmuz darbesidir ve ülkemizde baskıcı bir
dikta yönetimi vardır. Can güvenliği bile kalmamıştır ne yazık ki..

Türkiye bu tehlikeli gidişi hak etmiyor..
Özgürlükçü halkımıza ve tarihimize yakışmıyor..
Çare bulunacaktır, yakındır, bu akıllı ve deneyimli halk, bu hayın kuşatmayı da aşmasını bilecektir.. Göreceksiniz..

Sevgi ve saygı ile. 05Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com