Etiket arşivi: 12 Eylül 1980 gerici askeri darbesinin 33. yılı

ERDEMLİ OLMAK..


ERDEMLİ OLMANIN TEK ÖDÜLÜ, ERDEMLİ BİR İNSAN OLARAK BİLİNMEKTİR!

portresi

 

 

Dr. Alper AKÇAM
Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği Bşk.

 

Doğan Hızlan Ardahan’a gelmez dediler. “Kentsoyludur; evinden, annesinden,
alışıldık yaşamından kopmaz… Gelmez oralara.”

Kendisi de dememiş miydi, Alpay Kabacalı söyleşisinde, “Yolculuk sevmiyorum” diye. “Yerleşik düzenimin bozulmasına tahammül edemiyorum. O düzeni gittiğim yere de götürmek isteyince, o külfet beni yıldırıyor. Büyük şehirlerde, iyi otellerde kalabilirim ancak…”

2006 yılında, “II. Dursun Akçam Kültür Sanat Günleri”ne çağırmıştım. Bir yıl önce, Ardahan’da açtığımız, kültürün sanatın ışığını yakmaya, Cılavuz Köy Enstitüsü’nde doğmuş aydınlanma çabasına omuz vermeye çalıştığımız Dursun Akçam Kültürevi,
akla gelmeyecek sıkıntılarla, saldırılarla mücadele etmek zorunda kalmıştı.
Zamanın belediye başkanı yapım sırasında önündeki yolu kazdırmış, sonrasında
iktidar partisi yöneticilerine hakkımızda olmadık şeyler uydurmuştu. Resmi ve sivil neredeyse tüm iktidar erki Kültürevi’ni bir avuç suda boğmaya çalışıyordu.
Kırmadı beni. 2006 yılında Anadolu’nun en kuzeydoğusundaki 1800 küsur m yüksekte, 17.000 nüfuslu, adı il olmasına karşın yoksulluklar ve yoksunluklar içinde bocalayan
bir yerleşim merkezi olan o uzak Ardahan’a dek geldi. Orada, alçakgönüllü bir konukevinde, bizim aramızda kalmaya katlandı. Küçük ve eski bir otomobille
birçok konuğun, etkinlik için çalışanların ulaşımlarıyla uğraşmak zorunda kaldığım
o günlerde, bu değerli konuğumun yanına gidip de, adam gibi “hoş geldiniz” bile diyememiştim.

Arkasından köşesinde yazdı, zamanın Ardahan Valisini de birkaç kez arayarak kültürden ve sanattan yana olan tavrını açıkça ortaya koydu.

Musa Eroğlu, Arif Sağ, Ufuk Karakoç, Tolga Çandar, Adnan Binyazar, Adalet Ağaoğlu, Turhan Günay, Mustafa Şerif Onaran, Feyza Hepçilingirler, Kurtuluş Kayalı, Vecihi Timuroğlu, Tarık Günersel, Oğuz Makal, Kemal Kocabaş, Reis Çelik, Tuğrul Keskin,
K. Semra Eren ve daha birçok halk ve Dursun Akçam dostu gibi, o da uzattığım eli
geri çevirmemiş oldu.

12 Eylül 1980 sonrasında tüm edebiyat dünyası köy kökenli yazarlara ve
Köy Enstitülülere karşı bir linç kampanyasına katılırken neredeyse yalnız başına
Doğan Hızlan savunmuştu halkın içinden çıkmış o has edebiyatçıları.
“Zenginliğimizdir” demişti. “’Köy Edebiyatı’nı bilmeyen, ondan farklı bir tat almayan, edebiyatımızın tüm boyutlarını kavrayamaz”, diye eklemişti.

Dursun Akçam, Ardahan’a son geldiği, hastalık tanısının henüz konmadığı 2003 Haziran’ında, sonsuzluğa göç edişinin yalnızca üç ay öncesinde, oradan ayrılırken,
Ben bir daha bu memlekete, bu kente gelmem oğlum.” demişti. Çünkü, aradan
yıllar geçmiş, 12 Eylül’ün gerici karanlığı inmişti kitlelerin üstüne. İktidar çevresinin
din istismarcılığı, piyasanın reklâmları, yurttaşı sadaka verip onayı alınacak ayaklı oy pusulası gibi gören her soydan ve renkten paralı politikacının yarattığı bir hegemonya egemen olmuştu. Yıllar öncesinin her girdiği yerde büyük bir saygı ve ilgiyle karşılanan yazarı, TÖS yöneticisi Dursun Akçam’ı tanıyan bile kalmamıştı Ardahan’da. O’nu görünce, başını çevirenler, görmezden gelenler bile vardı. Çarıklı ayaklarıyla çıktığı köyünden adını ansiklopedilere geçirmeyi başarmış, önemli ödüller almış Kafdağları’nın isyankâr çocuğu, direnişçi ve üretken insan, televizyon kültürünün, inanç istismarcı politikaların estirdiği çıkarcı anlayışın karşısında küsmek, kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalmıştı.
Bugün, O’nun adıyla anılan, 180 kişilik çok amaçlı bir salonu olan, 30 öğrencinin yararlandığı kitap dolu bir kitaplığı bulunan bir DURSUN AKÇAM KÜLTÜREVİ var Ardahan’da… Ardahanlılar yeniden tanışıyor Dursun Akçam’ın kitaplarıyla ve öbür edebiyat yapıtlarıyla… Öğrenciler ders çalışıyor, kitap okuyor… Onun romanlarından, öykülerinden esin alarak oynanan tiyatroları izliyorlar, her yıl adına yapılan Kültür Sanat şenliklerine katılıyorlar. Dursun Akçam Kültürevi’nde ücretsiz film izliyorlar;
bağlama, gitar, halk oyunları kurslarına katılıyorlar.

Doğan Hızlan’ın geldiği yıl Çıldır’ın Prut Köylüleri HEY ATLILAR ATLILAR adlı,
yörede anlatılan bir fıkradan yola çıkarak benim kaleme aldığım bir oyunu metni umursamadan, doğaçlama oynamıştı. 2013 yılında, Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği’nin Doğan Hızlan’a “Aydınlanma Onur Ödülü verdiği yıl, Ardahan’da iki, Çıldır’da bir olmak üzere üç ayrı tiyatro oyunu birden oynanıyordu
“9. Dursun Akçam Kültür ve Sanat Günleri”nde. Maya tutmuştu!

Dursun Akçam Kültürevi, Köy Enstitüleri’nin Anadolu’nun dört bir yanına diktiği aydınlanma, özgürleşme bayraklarını yere düşürmemeye kararlı gibi duruyor Anadolu’nun o uzak ve yoksul çatısında…
Doğan Hızlan’ın da önemli bir payı var bunda…
Günlük piyasa aklıyla düşündüğümüzde, ya da egemen kültür açısından baktığımızda, enstitü çıkışlı edebiyatçıları savunmak, Ardahan da, Dursun Akçam adına yapılan etkinliklere katılmak O’na ne kazandıracaktı ki? Oralara dek gelmek, Dursun Akçam’ın oğlu, edebiyat dünyasında adı çok bilinmeyen, halk kültürünü ve Köy Enstitülü yazarları savunurken, seçkinci ve edebiyatla yaşam arasındaki bağı kırmaya çalışan
kimi çevrelere karşı dilini biraz sivrice kullandığı için, “edebiyat bağına destursuz girmekle” suçlanan Alper Akçam’ın kitabı için yazmak O’na ne katacaktı ki?
Edebiyat piyasasının duayeni, hatta prensi olarak biliniyordu zaten.
Büyük bir holdingin kilit yerinde, önemli bir köşe yazarıydı…

Doğan Hızlan, Anadolu’nun çatısındaki o yoksul kente, o netameli koşullarda yapılan etkinliklere gelerek erdemli olduğunu göstermişti zaten. Eylül ayında yayınlanan kitabım DİLLERİNE KURBAN, Tekin Yayınevi tarafından kendisine gönderilmiş,
farkına varmamıştı bir biçimde. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki
Orhan Kemal Sempozyumu’nda karşılaşmamızda kitabın haberini duyunca, kendisi gitti Cağaloğlu’na dek, oradan kitabı aldı ve 1 Kasım günü köşesinde yazdı.
Emeğe saygıdan, yaşamı çoğaltacak kültür ve sanattan yana tavrını koymuş bir insandı o. Bir kez daha şaşırttı, afallattı herkesi.

Erdemli olabilmeyi başarmış ve bunu herkese göstermiş o insanın sırtıma vurduğu yük ömür boyu yetecektir bana.

Sen çok yaşa Doğan Hızlan…

=======================================

Dostlar,

Değerli meslektaşım Dr. Alper Akçam, inanılmaz bir tempo ile üretmeyi sürdürüyor.

Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Başkanlığını başarıyla sürdürüuor.

Köy Enstitülerinin çağdaş örneklerini serigiliyor.
Gelenek ve görenekleri yaşatırkan bir yandan da devrimci kültür ile onları yoğurup harmanlayarak ilerlemenin önünü açıyor..

Anadolu AYDINLANMASINA alınteri ile harç katıyor..

Meslektaşımız erdemli insan Dr. Alper Akçam’ı ve saygın emeğini
hürmetle selamlıyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
7.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

11-12 Eylül 2013, Bağdat Cad. Forumu ve Çağrışımları


Dostlar
,

Sn. Türker Ertürk paşa, kendisinin ve Sn. Uğur Dündar‘ın görev alacakları 2 forumun duyurusunu yollamış.. Biz de üst bölümdeki dizeleri ekleyerek size sunuyoruz..

Bagdat_Caddesi_Forumu_11-12_Eylul_2013

Öyle ki, ABD derin devletinin bu komployu kendisinin düzenlediği de yazılıp çizildi. Gerçekten oyun büyüktü.. Koca Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da 22-24 ülkenin sınırları yeniden çizilecek, TÜRKİYE DAHİL toprak yitirecek, yeni karakol devletçikler inşa edilecekti.

Bu istasyon şefliği yapacak kukla devletçikler (Barzani, Talabani örnekleri!) hem “büyücek” ülkelerin parçalanarak etkisizleşmesine
yol verecek hem de bölgedeki petrol, su, tarımsal kaynakları ABD – AB emperyalizmine açacaktı. Yükselen Asya rekabeti (Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Rusya, hemen güneyde Brezilya vd.) mutlaka durdurulmalıydı. BRICS ülkeleri son zamanların en ciddi baş ağrısı ABD’ye.

Bu arada Lozan ve Misak-ı Milli ile “pek böbürlenen” (!) Türkiye de toprak yitirerek psikolojik eşik yıkılacaktı. PKK bölücü terörü ile de desteklenerek Kurulacak Büyük Kürdistan zamanla İsrailleştirilecek, Orta Asya’dan Doğu Akdenize 1200 km’lik bir “altın şerit” hinterland, örtük sömürge teritoriyal alanı olarak vesayet altında, vekaleten Kürtler tarafından yönetilecekti.

Yazmayı unutmayalım; bu arada Kürt kardeşlerimiz de belki bin yıldır birlikte yaşadıkları Irak, Suriye, İran ve Türkiye coğrafyasından kurtulacak(!) kendilerini sözde özgür Büyük Kürdistan Devletinin sahibi sanacaklardı.. Gerçekte postmodern sömürge bir kukla devlet yaratılarak bu kez Müslüman kardeşleri ile yaşamı – coğrafyayı paylaşmak yerine Kürtler, Musevi kardeşlerinin yönetiminde çok daha özgür (!) olacaklardı..

Eh, emperyalizmin sağlayacağı özgürlük de bundan ala olamazdı!?

Sahi, tarihte örneği var mı, eşyanın (burada emperyalizmin) doğasına uygun mudur halkları özgürleştirmek; ya da tanımı gereği tam tersi mi?

İkincisine “evet” ise, PKK nasıl bir sol (Marksist – Leninist) örgüt ki, emperyalizm ile işbirliği veya maşası olarak Kürt kardeşlerimiz için özgürlük savaşı veriyor?!

Yineleyelim mi?

  • “Emperyalizm ile işbirliği yaparak özgürlük savaşı” !?

Hangi akla hizmet?..

Legali – illegali, PKK’sı, PKK’lısı, BDP’lisi, KCK‘lısı..
bilumum aynı yol yolcuları.. Bu 2 kritik soruya verecek yanıtları var mı??

Çare;
* Yaşadıkları coğrafyada uluslaşarak ülkelerinin halkıyla kaynaşmak
* ve eşit yurttaşlık temelinde ulus devlet çatısı altında
* demokrasiyi – insan haklarını – ekonomiyi birlikte geliştirmektir;
emperyalizmle işbirliği yaparak kardeşlerine silah çekmek değil!

BOP haritası aşağıda.. Biz paranoid değil gerçekçiyiz.
Yalın ve çarpıcı gerçekleri görecek denli “özgürüz”!
Bize “bunlar komplo kuramı” ya da “siz paranoidsiniz” diyenler aynada kendilerine bakmalı.

Kendileri mi kan uykusundalar, bizi mi kandıracaklar??

Haziran 2006’da ABD Armed Forces Journal‘de, ABD Ordusu’nun resmi yayın organında Alb. Ralph Peters imzalı olarak çıktı.. Adım adım uygulanıyor da..
İtalya’da NATO toplantısında Türk subaylarına sunuldu ve subaylarımız toplantıyı
terk ettiler.. Türk Dışişleri ne yaptı??

Türkiye’nin de bölündüğü (!?) bu haritadan açıkça izleniyor.. Bu projenim adı BOP
ve T.C. Başbakanı da tarihin ender olarak kaydettiği ya da büyük olasılıkla ilk kez kaydedeceği bir biçimde ülkesinin bölünmesini de apaçık içeren bir tasarımda
ABD başkanı ile birlikte Eşbaşkan.. Ya da O’nun yamağı..

BOP_haritasi

11 Eylül 2013 akşamı Türker Paşa bu yakıcı gerçekleri Bağdat Caddesi Forumunda izleyicileriyle paylaşacaktır sanırız.. Biz de fazlasını O’nun değerli bir emekli amiral olarak engin birikiminden öğreneceğiz..

*****

Ertesi gün de 12 Eylül 1980 gerici askeri darbesinin -33. yılı bitiyor-..
Usta ve yurtsever gazeteci Sn. Uğur Dündar bir muhasebe yapacaktır.

3 Kasım 2002 seçimleriyle yapılan postmodern darbeyle ülkemizin başına bela edilen AKP iktidarının yaptıklarının 12 Eylülcülerin, ABD’nin “Our boys” dedikleri Türk generalleri çoook aştığını herhalde söyleyecektir..

Haziran 2013 Gezi eylemlerinden bu yana 20’li yaşlarda 5 gencimizin, bizzat Başbakanın kışkırtıp yüreklendirdiği, “destan yazdılar” (!) diye ödüllendirdiği polisler tarafından öldürüldüğünü de söyleyecektir..

************

Bu toplantılara emek verenlere teşekkür ediyoruz..
İzleyebilecek olanlara gıpta ediyoruz..

Kolay gelsin arkadaşlar..
Eli kanlı AKP iktidarının sonu yaklaşıyor..
5 masum gencin aziz ruhları, faillerini rahat bırakmayacaktır..
22 yaşındaki Ahmet Atakan da 10 Eylül 2013 günü kolluk şiddetiyle aramızdan ayrıldı.. Büyük acıyla not düşelim..

  • AKP iktidarı artık sürdürülemez aşamaya gelmiştir;
    meşruiyeti apaçık tarrtışılmak durumundadır.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 11.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net