Etiket arşivi: 100 Soruda Anayasanın Anlamı

MÜMTAZ İNSAN

MÜMTAZ İNSAN

Suay Karaman 

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Mümtaz, ayrı bir yeri olan, üstün tutulan, seçkin anlamındadır. 11 Kasım 2019’da yitirdiğimiz, Ülkemizin yetiştirdiği, en değerli ve saygın, bilim ve siyaset insanlarından Prof. Dr. Mümtaz Soysal, seçkin bir kişilikti, adı gibi mümtaz bir insandı. Ülkesinin ve Ulusunun çıkarlarını sonuna dek savunan büyük bir değeri uğurladık. Işıklar içinde uyusun.

15 Eylül 1929’da Zonguldak’ta doğan Mümtaz Soysal, 1953’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünde (TODAİE) asistan olarak görev yaparken, 1954’te fark derslerini başarıyla tamamlayarak, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden de mezun oldu. 1956’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan olarak göreve başladı. 1963’te Doçent, 1969’da Profesör akademik unvanlarını aldı.

6 Ocak – 25 Ekim 1961 arasında CHP kontenjanından Kurucu Meclis üyesi olarak görev aldı ve Anayasa Komisyonu üyeliği yaparak, çağdaş ve demokratik bir anayasa hazırlanması için çok değerli katkılar sundu. 20 Aralık 1961’de Doğan Avcıoğlu ve Cemal Reşit Eyüboğlu ile birlikte YÖN Gazetesi’ni kurdu. Haftalık YÖN Gazetesi, 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin özgürlük ortamında ve Devrimin büyük eseri, 1961 Anayasası sayesinde yayın yaşamına başlamıştır. 1962’de, bir aydınlanma ocağı olan Sosyalist Kültür Derneği’nin de kurucuları arasındadır.

12 Mart 1971 darbe sürecinde Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin dekanıyken, sıkıyönetim komutanlığınca gözaltına alındı. Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 6 yıl 8 ay ağır hapse ve 2 ay 20 gün sürgün cezasına mahkûm edilen Mümtaz Soysal’ın cezası, 1974 af yasasıyla kaldırıldı. Af yasası çıkana dek yaklaşık 15 ay cezaevinde kaldı ve bu sürede çeşitli baskılara direndi. 1976-1978 arasında Uluslararası Af Örgütü‘nün başkan yardımcılığı görevinde bulunan Mümtaz Soysal, 1978’de UNESCO‘nun verdiği ilk “insan hakları ödülü”nün sahibi oldu.

Gazetelerde ve dergilerde yazdığı köşe yazıları, katıldığı söyleşiler, milletvekilliği sırasında yaptığı değerli çalışmalar birçok alanda ülke sorunlarının çözümünde yol göstericiydi. Üç yanı denizle çevrili bir ülkenin denizcilik politikasının ve kültürünün oluşması için büyük emek harcadı. Özellikle özelleştirmeye karşı çalışmaları çok ses getirdi. Kamusal değerlerimizin özelleştirilmesini önlemek için 1994’te kurduğu KİGEM Vakfı (Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı) tarafından hazırlanan raporlarla ve açılan davalarla, toplum bilgilendirilmiş ve bilinçlendirilmiştir. Kamusal kaynakların satışı ve özelleştirilmesi konusunda toplumda önemli bir duyarlılığın gelişmesinde Mümtaz Soysal’ın büyük katkıları vardır.

Dışişleri Bakanlığı sırasında ülkemizin haklarını savunmanın ve dış baskılara direnmenin en güzel örneklerini vermişti. Diplomasinin bükülmeden, eğilmeden, kırılmadan, ödünsüz olarak yürütülebileceğini gösterdi. ABD ve AB dayatmalarına karşı karşılıklılık ilkesine bağlılığın temel alınması gibi tutum ve uygulamalar ile Mümtaz Soysal, bizlere Cumhuriyetin ilk dönemlerini anımsatmıştı. Başta Kıbrıs sorunu ve sözde Ermeni soykırımı olmak üzere, Türkiye’nin uluslararası alandaki sorunlarının savunulmasında verdiği mücadele büyük takdir topladı. Bugün KKTC varsa, varlığını sürdürüyorsa Rauf Denktaş’ın yanı sıra Mümtaz Soysal’ın katkıları da asla unutulamaz.

Mümtaz hoca ile birkaç panelde birlikte konuşmacıydık, çeşitli söyleşilerimiz olmuştu, Kent Oteli toplantılarında da buluşmuştuk.. Engin deneyimi ile bizlere sürekli yol gösteren aydınlanmacı bir öğretmendi. En çetin koşullarda büyük sıkıntılara katlanarak düşüncelerini kararlılıkla dile getiren ve dik duruşuyla yükselen mümtaz insan Mümtaz Soysal hocamızın yokluğuna alışmak çok zor olacaktır. Ancak bizlere bıraktığı meşaleyi gururla taşıyacağız.
======================================
Dostlar,

Prof. MÜMTAZ SOYSAL’ın ARDINDAN BİRKAÇ ÇARPICI ANI

Mümtaz Soysal hocayı 1970’li yılların 2. yarısında “100 Soruda Anayasanın Anlamı” adlı kitabı ile tanıdım. Meğer Anayasa ne çok derinlikli anlamlar taşırmış, Devlete ne çok görev yükler; yurttaşa ne çok haklar verirmiş!

Image result for 100 Soruda Anayasanın Anlamı1978-80 arasında Hacettepe Tıp Fakültesinde Toplum Hekimliği (şimdi Halk Sağlığı) dalında uzmanlık eğitimi alırken (tıpta ihtisas yaparken), Bölüm Başkanımız Kalpaksız Kuvayı Milliyecilerden Prof. Dr. H. Nusret Fişek, Mümtaz hocayı aylık Bölüm konferansına çağırmıştı. Bize, yazımına büyük katkı verdiği 1961 Anayasasında ve başkaca Anayasa ve Uluslararası hukuk metinlerinde SAĞLIK HAKKI konusunu anlattı.. Mümtaz hoca o sıralarda 50’li yaşlarına yeni giriyordu, genç ve çok dinamikti. 12 Mart 1971 döneminde Dekanlığını yaptığı Mülkiye‘de, ANAYASAYA GİRİŞ derslerini okutuyordu ve bu kitap ülkedeki gerici – yobazları çok rahatsız ediyordu..

27 Mayıs 1960 Devrimcilerinin ülkemize ve ulusumuza armağanı olan, yeryüzünün en özgürlükçü anayasalarından biri olan  1961 Anayasasının 49. maddesi sağlık hakkına ilişkindi:

VII. Sağlık Hakkı

Madde 49- Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşıyabilmesini ve tıbbî bakım görmesini sağlamakla ödevlidir.

Devlet, yoksul veya dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alır.
****
Genç bir asistan hekim olarak Mümtaz hocaya, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin sağlık güvencesi (md. 25) ve insan haklarına katkısını sormuştuk. Bu metnin güçlü bir hukuksal destek sağla(ya)madığını, adı üzerinde bir “Bildirge” olduğu yanıtını vermişti. Hocanın karizmasından çok etkilenmiştik.

Benzer biçimde, merhum Prof. Server Tanilli de biziUygarlık Tarihi” adlı kitabı ile çok silkelemişti. 1975’ten bu yana bu kitaptan daha etkileyici bir kitap okumadık! Tanilli hocayı İstanbul Hukuk Fakültesinde odasında ziyaret etmiş ve bu çarpıcı kitabı hakkında sohbet etmiştik (1975; İstanbul Tıp 5. sınıf öğrencisi iken..) Ne yazık ki, Tanilli hoca da Mümtaz hocanın ANAYASAYA GİRİŞ kitabı gibi, bu Anayasa Hukuku ders kitabı ile komünizm propagandası yapmakla (!) suçlanmış, DGM’de yargılanmış ve aklanmış ama o gece 7/8 Nisan 1978 gecesi kurşunlanmış, tekerlekli sandalyeye bağlı bırakılmıştı.. Teksir kağıdına basılı UYGARLIK TARİHİ kitabını ise, 12 Eylül 1980 döneminde merhum annemiz, pek çok “sakıncalı” olabilecek (!?) kitabımızla birlikte, bizi koruma güdüsüyle, banyo sobasında yakmıştı! D]zen#

Ardından, ülkemizin saygın Anayasa hukukçularından Prof. Tarık Zafer Tunaya‘nın “Siyasi Müesseseler ve Anayasa Hukuku” başlıklı kitabını okumuştuk. İçimizde ANAYASA HUKUKU öğrenme ateşi yanmıştı. 1979’da, Hacettepe Tıp’ta asistan iken, Üniversite sınavına girdik ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi – Mülkiye’ye kayıt olduk! (Türkiye 1218. si olduk puanımızla).

Ne var ki 7 Temmuz 1980’de, emniyet başkomiseri babamızı görev şehidi verince İstanbul’a geçmiş, sonra da Ankara’dan uzun yıllar uzak kalınca bu hevesimizi gerçekleştirememiştik. Mümtaz hocadan Mülkiye’de ders dinleme olanağımız olamamıştı. Ancak 2011 affı ile bu fakülteye kaydımızı yeniledik ve 2016’da mezun olduk.

Mümtaz hocanın genel başkanlığında, Ankara Mithatpaşa caddesindeki mütevazi dairede (BCP Genel Merkezi) birçok toplantıya katıldık. PUSULA adlı yayın organı büyük güçlüklerle sürdürülüyordu. Orada birkaç makale yayınladık, partide konferans verdik..
Türkiye’nin Sağlıktaki Çıkmazı ve Çıkışı (06 Mart 2010)
Devlet Hastaneleri Satılıyor, Sağlık Hepten Paralı Oluyor : Sözde “Kamu Hastane Birlikleri” Yasa Tasarısı. BCP Pusula Dergisi (Ağustos 2010)
Kürtaj, Sezaryen Sorunu ve Başbakanın Tehlikeli Hezeyanları (sayı 40, Haziran 2012).

Mümtaz hoca dikkatle dinliyor ve son derece yerinde sorularla bizleri düşündürüyor, yönlendiriyordu. Sayın Müge Gülses, büyük özveri ile BCP için çaba gösteriyordu.
*****
Daha öncesinde ise, 24 Eylül 2003’te Mümtaz hoca ile yollarımız kesişti. “Küreselleşme ve İşçi Sağlığı” konulu bir bilimsel kurultayda, açıkoturumda aynı masa çevresinde idik. Oturumu biz yönetiyorduk, Mümtaz hocamız ne çok ufuk açıcı katkı vermişti o panelde kısa konuşmasında.. (Zonguldak Karaelmas Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı)

Arada Mümtaz hocayla ikili söyleştik.. 12 Mart’ta (1971; biz Hacettepe Tıp 1. sınıf öğrencisiyiz) başına gelenler hakkında.. Ancak bir hekim olarak o acılı olayları anımsayarak incinmesini de (travma almasını) istemiyorduk. O döneme ilişkin önemsediği birkaç tümceyi bizimle paylaşıp paylaşamayacağını, “kendisine ne yapıldığını??” dikkatlice sorduk..

  • “BENİ DÖVDÜLER…”dedi..
    Biz dehşet içinde idik ama O serinkanlıydı.. Sürdürdü sözlerini :
  • “Beni öğrencilerimin önünde, SBF’de dövdüler.. Öğrencilerime – asistanlarıma.. ‘Biz sizin dekanınızı işte böyle döveriz..’ mesajı vermek istiyorlardı..

    Bu insan daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı oldu!
    TİGEM‘de, özelleştirmeleri yönetsel yargıda sıklıkla “kamu yararı yoktur..” gerekçesiyle iptal ettirerek vatan satıcılarının karabasanı (kâbusu) oldu..
    ******
    BCP toplantılarında son yıllarda Mümtaz hocanın sağlık sorunları başlamıştı. Görmesi zayıflamıştı, bellek güçlükleri içinde idi. Sağlık sorunları ağırlaşınca İstanbul’a kızının yanına gitmek durumunda kaldı. Alzheimer yüzünden yaşamının son yıllarını bilinç yitimi içinde sürdürdü.

O’na, Mülkiye’yi bitirip Sağlık Hukuku alanında yüksek lisans diploması almamızın ardından, epey geç de olsa Anayasa Hukuku Doktora eğitimine başladığımızı muştulayamadık.. Dileriz bu eğitimimizi de 65 yaşımızdan sonra tamamlar ve SAĞLIK HAKKI – SAĞLIK HUKUKU alanında ülkemize birşeyler daha katabiliriz.. Sağlık hakkı ve kamusal varlıklar – sosyal devlet.. özellikle son 17 yılda AKP – Erdoğan eliyle öylesine yerle bir edildi ki.. İyi ki Mümtaz hoca bu ağır yıkıma tanık olmadı..

O’na öyle çok borçluyuz ki; bir nebzesini olsun ödeyebilsek, ödemeliyiz yapıp etmelerimizle.

Ne dersiniz; sonsuzluğa uğurladığımız mümtaz insan – yurtsever ve yiğit bilim ve eylem adamı Prof. Mümtaz Soysal’ı “bir biçimde” mutlu eder mi acaba bu yazdıklarımız – izinden yürüyüşümüz??