Genelkurmay eski Başkanı, Milli Savunma eski Bakanı ve AKP Kayseri milletvekili emekli orgeneral Hulusi Akar, Anadolu illerini ziyaret ederken tarihi ve yeri bilinmeyen bir etkinlikte eğitim üzerine yaptığı bir konuşmada çok düzeysiz fikirler ileri sürdü. Konuşması şöyle:
- “Eğitimin amacı ne? Eğitim bilgi değil arkadaşlar. Bilgi üniversitede oluyor. Bilgi meslekte oluyor. Eğitimin amacı bir, Allah korkusu, iki kuldan utanma. Eğer biz dört – on iki yaş arasındaki insanlara, çocuklarımıza Allah korkusunu verirsek, Allah’tan korkmayı, kuldan utanmayı verirsek, efendim vatan sevgisini verirsek, millet sevgisini verirsek, bayrak sevgisini verirsek, bu başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek ve diğer milli ve manevi değerlerimizi onlara yüklediğimiz takdirde, ondan sonra bu çocuk nereye giderse gitsin, dünyanın her yerine gitsin, bu çocuktan korkmayın.
- Eğer bu verilemezse, bazı sıkıntılarımız var eğitimcilerimizin yakından bildiği gibi, şimdi gördüğünüz tablo; bu sefer ateistle mi uğraşacaksınız, deistle mi uğraşacaksınız, LGBT ile mi uğraşacaksınız, uyuşturucu ile mi uğraşacaksınız, şaşırırsınız. Şaşırırsınız.
- Şimdi analar çok veballi. Çok veballi. Çocuklar küçükken daha sabah namaza kalkamaz, daha okula gidemez, daha eğitime gidemez, camiye gidemez vesaire. Yatsın uyusun. Babası gitsin diyor, anası gitmesin diyor. Bunu diyen anne aradan on sene geçiyor, on beş sene geçiyor. Çocuk laf dinlemez oluyor. Bu sefer de ‘ben bu çocuğu ne yapacağım’ diyor. Ablacığın başında bunu düşünecektin. Başında düşünecektin bunu.”
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst kademesinde görev almış ve Cevdet Sunay’dan sonra, ordu komutanlığı yapmadan Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine getirilen ikinci kişi olan bir orgeneralin bu konuşması tüyler ürperticidir. Ülkemizin nasıl karanlıklara götürüldüğünü göstermektedir. Bu konuşma ile Hulusi Akar’ın karanlık ortaçağın derinliklerinde yaşayan kafa yapısı ortaya çıkmıştır. Kayseri Lisesi’nde okurken Abdullah Gül ve Hulusi Akar, Büyük Doğu Cemiyeti Kayseri şubesinde Necip Fazıl Kısakürek’in toplantısına katılmışlardı. Büyük Doğu Cemiyeti, Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı İslami bakış açısına sahip ‘Büyük Doğu’ adlı dergi etrafında (çevresinde) örgütlenmiş gerici bir yapıydı.
1977 yılında üsteğmen iken, 42 gün izin alarak Londra’ya giden Hulusi Akar, Abdullah Gül, Şükrü Karatepe, Fehmi Koru ile birlikte günler geçirmişti. Tümgeneral rütbesindeyken Kara Harp Okulu Komutanı olarak görev yapan Hulusi Akar, 25 Şubat 2005 günü, “Artık Avrupa Birliği standartlarında çalışmak durumundayız.” diyerek, bundan böyle Kara Harp Okulu’nda, Avrupa propagandasının yapılmasını koşul koyan AB Sokrates Programı’nın uygulanacağını ilan etmişti.
4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçiren ve
60 saat gözaltına alan ABD generali Ray Odierno’dan, 27 Ocak 2015’te
“ABD Liyakat Lejyonu Madalyası” alan Hulusi Akar’dan ne beklenebilir?
ABD DePaul Üniversitesi Biyoloji Fakültesinde okuyan Hulusi Akar’ın kızı, biyoloji fakültesiyle tıp fakültesinin eşdeğer olmadığının üniversite ve fakülte yönetimleri tarafından bilinmesine karşın, 16 Temmuz 2003’te Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine yasal olmayan biçimde yatay geçiş ile kabul edildi ve 2009 yılında doktor oldu!
İstanbul Sarıyer’de bulunan 3. Kolordu Komutanı iken Hasdal Askeri Cezaevindeki tutuklu kahraman subayları 2010 yılında ziyaret eden Hulusi Akar’ın verdiği tavsiyeler şöyleydi:
“Arkadaşlar hapiste ÜBD döngüsüne girmeyin.
Nedir ÜBD döngüsü?
Üzülmeyin-Büzülmeyin-
Üzülürseniz büzülür, büzülürseniz düzülürsünüz.
Sonra ne olur? Yine üzülürsünüz.”
Ne denli basit ve düzeysiz bir öneri!! Acaba bugün yaşananlar için Hulusi Akar da üzülmüş müdür? Hulusi Akar’a göre üzülmenin sonu kötü, çünkü. İşte Hulusi Akar’ın aldığı eğitimin sonucu budur…
15 Temmuz 2016 tarihli senaryoda esir (tutsak) alınan, yerlerde süründürülen bir Genelkurmay Başkanının, o gün görevden el çektirilmesi gerekirken, ödüllendirilip Milli Savunma Bakanı yapılması ilginç olduğu ölçüde gizemlidir de. 2017 yılının Aralık ayında Hulusi Akar’ın Kayseri’de mezarlık girişinde bir cami yaptırdığı ortaya çıktı. Hulusi Akar’ın değeri 3 milyon Türk Lirası’nı (670.000 Euro) bulan camiyi hangi parayla yaptığı, parayı nereden bulduğu büyük tartışma konusu oldu. Ancak Hulusi Akar’dan ses çıkmadı.
Atatürk düşmanı Nuri Pakdil başta olmak üzere birçok İslamcı kişileri ziyaret eden Hulusi Akar, böylece gerçek kimliğini de açıklamış oldu.
Getirildiği konumun liyakatini (yaraşırlığını) taşımadığı herkesçe çok iyi bilinen Hulusi Akar’ın “eğitimin amacı bilgi değil Allah korkusu ve kuldan utanmaktır” içerikli açıklamasına karşın, kızı biyoloji bölümünden tıp fakültesine haksız ve hukuksuz geçtiği için kimden korkmuş, kimden utanmıştır?
- Eğitimin en önemli amacı özgürce düşünebilen, korkusuzca sorgulayabilen insanlar yetiştirebilmektir.
Düşünebilen ve sorgulayabilen insan, yeni bilgiler üretir, yeni teknolojiler geliştirir.
Ülkesine ve insanlığa yararlı olmak için sürekli özveriyle çalışır.
Eğitim, düşünmek için aklın eğitilmesidir.
Eğitim, bireyi özgürleştiren, sorgulama yetisini geliştiren, aklı (usu) ve bilimi öne çıkaran bir süreçtir.
Eğitim, dinci inançlar üzerinden biçimlenirse, toplumlar karanlığa sürüklenir;
bilgi çağının dışında kalırlar.
- AKP genel başkanının, milletvekillerinin, bakanlarının ettikleri yemine sadık (bağlı) kalarak laik ve demokratik cumhuriyetimize, Atatürk ilke ve devrimlerine,
hukuka bağlı olmaları gerekmektedir.
Ancak bu sorumluluklarını yerine getirmedikleri için, ülkemiz başta siyasal olmak üzere çok çalkantılı, zorlu bir dönem içindedir.
Kısaca “eğitim bilgi değildir, çocuğu sabah beşte namaza göndermezsen pislik olur” diyen bir Genelkurmay Başkanı da görmüş olduk.
Hulusi Akar’ın sözleri cumhuriyetimizin en temel kazanımlarından olan laik, çağdaş ve bilimsel eğitim anlayışına doğrudan bir saldırıdır; gericiliğin, dinciliğin simgesidir.
Toplum olarak çürümenin her boyutunu yaşadığımız bugünlerde AKP iktidarı, ulusal eğitimi dincileştirme baskılarını hızlandırarak, ÇEDES projesi (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) (!!?) ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (!!??) ile eğitim sistemimizi tümüyle gerici bir yola ve içeriğe sokmaktadır. Bu nedenle laik, çağdaş ve bilimsel eğitimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlamalı, anlatmalı, özümsemeli ve gereğini yapmalıyız.
Azim ve Karar, 16 Eylül 2024