Kategori arşivi: Hekim Saltık

Türkiye Hayvancılığının Dünü, Bugünü

Dostlar,

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji AbD öğretim üyesi
Sayın Prof. Dr. Ayhan Filazi, 29.12.12 günü, bizim de üyesi olduğumuz
Ulusal Eğitim Derneği‘nde bir konferans verdi. Bilindiği gibi bu derneğimiz her hafta Cumartesi güneri geleneksel olarak 14:00 – 16:00 arası bu etkinliği sürdürüyor.

Sayın Prof. Filazi, geçtiğimiz Haziran’da ADD seçimleri sonrasında ADD Genel Başkan Yardımcılığı görevi de üstlendi. Biz de bu görevi 2004-2006 arasında yapmıştık.. Başka bilimsel zeminlerde de Sayın Filazi ile birlikte çalışma olanağı buluyoruz. Fakültesinde Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun akademik danışmanlığını da yürütüyor Ayhan hoca..

Bizi 2 yıl önce 10 Kasım 2010’da Fakültelerine çağırmışlardı ve

  • ATATÜRK’ü ANLAYARAK ANMAK: 72. YIL..

başlıklı bir görsel konferansımız olmuştu.

*********************

Türkiye Hayvancılığının Dünü, Bugünü

Çok değerli bir çalışma.. Dolu dolu ve güncel 76 yansı içermekte.
Kendilerinin değerli izinleri ile bu sunuyu sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Küresel emperyalizmin sinsi oyunlarını ayrımsamak yerine kendine kılavuz alan politikaların ve politikacıların ve de ilgili halkların burnu …tan kurtulamıyor..

Hem Ulusal Eğitim Derneği’ne hem de Sayın Prof. Filazi’ye teşekkür ediyoruz.

Ayhan hoca, 9.8.2005 günlü Cumhuriyet Gazetesi’nin Tarım ve Hayvancılık Eki’nde
bir makale yazmış ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının
Ankara’ya varmasına az kaldı
ğı uyarısı yapmıştı. O dönemde Ankara Bölge Veteriner Hekimler Odası Başkanı idi.

Zarifçe de Sağlık Bakanı Recep Akdağ‘a dokundurmuştu..

Bakan Akdağ, kenelerden uzak durmamızı ve pantolon paçamızı çoraplarımızın içine sokmamızı öneriyordu.

Sayın Filazi ise, “Biz kenelerden uzak durmaya bakalım da onlar bizden
uzak duracak mı?
” diye sormaktaydı.

Ayhan hoca haklı çıktı.

Geri kalmış ülkelerde görülen bu zoonotik hastalık (hayvanlardan insanlara bulaşan hastalık; zoonoz)  Ankara’ya da ulaştı, hatta Numune Hastanesi’nde özverili 2 doktora hastalarından bulaştı.. Geçtiğimiz aylarda da (22 Eylül) Samsun’da 26 yaşında bir hekim (Dr. Mustafa Bilgiç) gene hastasından bulaş alarak yaşamını yitirdi!

2 ay sonra da Ekim 2005’te Mudanya’da KUŞ GRİBİ salgını başladı..
Sağlık ve Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı gene çuvalladı..

SÜRVEYANS denilen tıbbi işlemi bilmez ve gereği gibi uygulamazsanız bu dertlerden kurtuluş yok..

  • Türkiye her alanda ULUSAL POLİTİKALARA dönmeli..
  • TÜRKİYE TÜRKİYE’den yönetilmeli!

Sunuyu izlemek için lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız ?

Hayvanciligin dunu ve bugunu -AFilazi

Sevgi ve saygı ile.
30.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yargıtay; muayene için eltisinin yeşil kartını kullanana beraat verdi.. Mevzuatta sağlık hakkı..

Yargıtay, muayene için eltisinin yeşil kartını kullanana beraat verdi

Dolandırıcılık değil çaresizlik!

Yargıtay, eltisinin yeşil kartıyla devlet hastanesinde muayene olurken fark edilen ve hakkında dolandırıcılık suçlamasıyla dava açılan kadın hakkındaki beraat kararını onadı. Muayene olabilmek için eltisinin yeşil kartıyla hastaneye giden ve ondan sonra sanık kürsüsüne oturan N.E.’nin yaşadığı yargı süreci şöyle gelişti:

Rahatsızlanan sanık N.E., sağlık güvencesinin olmaması nedeniyle eltisi olan diğer sanık E. E.’den yeşil kartını aldı. Bu kartla Menemen Devlet Hastanesi
kadın doğum polikliniğine giderek muayene olmak için kayıt yaptırdı. Ancak muayene sırasında yeşil karttaki fotoğrafla N.E.’nin farklı kişiler olduğunun anlaşılması üzerine hastanede tutanak tutuldu. Ardından da iki elti hakkında “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçlamasıyla dava açıldı.

İzmir Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesi, eltiler hakkında beraat kararı verdi.
Dosyanın temyizini görüşen Yargıtay 15. Ceza Dairesi de, kadınların eyleminde
hile unsurunun yasada tanımlanan yeterlilikte olmadığı ve “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçunun bulunmadığına hükmetti.
(Basın, 25.12.12)

===========================================

Dostlar,

Sosyal güvenliğe ilişkin doğrudan Anayasa maddesi aşağıda..

Anayasa md. 60 : “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayarak gerekli önlemleri alır ve örgütleri kurar.”

Bu durumda Devlet ödevini yapmamış oluyor ve de yurttaşını suça itmiş olmuyor mu? Bir tür “suça azmettirme” değil mi bu tablo?

O zaman, salt yurttaşı “çaresizlikten” aklamak (Zor oyunu bozar kuralı..) yeter mi?
Adalet yerini bulmuş mudur? Hükümet hakkında anayasal görevini yerine getirmeme nedeniyle mahkemenin suç duyurusunda da bulunması
en azından karar gerekçesinde böylesine bir irdelemeye yer vermesi beklenmez mi??

Anayasa md. 56 : Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. … Devlet, bu görevi … yerine getirir.. Devlet herkesin yaşamını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak.. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir biçimde yerine getirilmesi için..

Bir de Anayasa 2. md.’de belirtilen, değiştirilmesinin teklifinin bile 3. madde ile engellendiği Devletin nitelikleri arasında “sosyal devlet” var..

  • Sosyal devlet; yurttaşını sağlık-sosyal güvenlik temel hakkından
    herhangi bir gerekçeyle yoksun bırakabilir mi??

Ayrıca Borçlar Yasası’nın ilgili 2 maddesi de aşağıda..

Borçlar yasası md. 63 Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.

Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.

Borçlar yasası md. 64– Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz. Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler. …..

Bunlara ek olarak, Türkiye’nin de taraf olduğu ve kendisini bağladığı İHEB :

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ md. 25 (10.12.1948) :

  • “ HER-KE-SİN, KENDİSİ ve AİLESİNİN SAĞLIK ve GÖNENÇ İÇİNDE BESLENME, GİYİM, KONUT ve TIBBİ BAKIM  HAKKI VARDIR. ”

Başka uluslararası bağlayıcı (Anayasa md. 90/son fıkra) hukuk metni var mı ??

AB Temel Haklar Şartı (Nice, 7 Aralık 2000) :
(http://ek12 utup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf)

Madde 34 : Sosyal güvenlik ve sosyal yardım

Birlik, Topluluk hukuku ile ulusal hukuk ve uygulamalardan kaynaklanan kurallar uyarınca, işini yitirme durumunda ve analık, hastalık, iş kazaları, geçindirilmeye muhtaçlık veya yaşlılık gibi durumlarda koruma sağlayan sosyal güvenlik yardımlarından
ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkını tanır ve gözetir
.

Örnek olayımza tam da uyuyor değil mi??
Peki Türkiye hem AB üyeliği için yüzlerce (500+) yasasını 10 “AB Uyum Paketi” (!?) ile değiştirdi ve yukarıya alınan hükümleri iç hukukuna aktardı da neden uymaz??

Madde 35    : Sağlık hakkı 

Herkes, ulusal hukuk ve uygulamalar uyarınca koruyucu sağlık hizmeti alma
ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir. Birliğin tüm politikaları ve eylemlerinin tanım ve uygulamasında, daha üst düzeyde bir insan sağlığı koruması hedeflenir.

Md. 35 de yeterince net değil mi?? “ulusal hukuk ve uygulamalar uyarınca” dendiğine  göre, yukarıya aktardığımız üstün hukuk normu Anayasa md. 60 ne anlama gelmektedir, nasıl yorumlanacaktır?

Bitmedi                              :

İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi

Md. 3-Sağlık Hizmetlerine Erişimde Adalet
Taraflar, sağlık gereksinimleri ve var olan kaynakları dikkate alarak, kendi yasal yetkileri kapsamında, uygun nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil bir biçimde yararlanılmasını sağlayacak uygun önlemleri alacaklardır. (5013 sayılı yasa, 9.12.03 tarih ve 25311 sayılı RG)
  • “Boşunadır yasalar; herkesi eşit olarak bağlamıyorsa. Boşunadır yasalar;
    toplumda 1 tek kişi bile ceza almadan onları çiğneyebiliyorsa.. ”
    Denis DİDEROT / [ Düşünceler, 1774 ]

Diderot üstadın 238 yıl önce yazdıklarını bir yana koyalım;
TBMM’den geçen uluslararası metinlerin anayasal üstünlüklerini görelim :

Anayasa md. 90 / son fıkra :

  • “.. TBMM tarafından yöntemine uygun olarak kabul edilmiş uluslararası anlaşma ve sözleşmeler yasa gücündedir.. Bu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin anayasaya aykırılığı ileri sürülemez..  Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

Tüm bunların ışığında Türkiye, “hukuk devleti” olmanın / olmamanın neresinde ??

Hele hele son 10 yılda bir yandan bu metinleri TBMM’den geçiren ama öte yandan da apaçık, pervasızca çiğneyen bir siyasal anlayış ve kadro için ne söylenebilir ??

Sağlık hakkı için de örgütlenerek hukuksal savaşım vermek gerekir..
Yargıda iç hukuk / iç hukuka mal olmuş kaynaklar ile birlikte bağlayıcı uluslararası metinleri de ısrarla dayanak olarak ileri sürmek gerekiyor..

Daha kapsamlı bir çalışmayla ek mevzuat kuralları da bulunabilir..
Eldekiler yetersiz mi??

Bir de SAĞLIK KOOPERATİFLERİ‘ni tartışsak keşke…

Sevgi ve saygı ile.
26.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kamu hastaneleri artık şirket gibi yönetilecek

Kamu hastaneleri artık şirket gibi yönetilecek!

İstanbul’daki devlet hastaneleri, Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında oluşturulan Kamu Hastane Birlikleri (KHB) çatısı altında 5 bölgeye ayrıldı.

İstanbul Sağlık Müdürü Ali İhsan Dokucu, İstanbul Halk Sağlığı Müdürü Mustafa Taşdemir, İstanbul KHB Koordinatör Genel Sekreteri ve Beyoğlu Bölgesi Genel Sekreteri Güven Bektemür, Bakırköy Bölgesi Genel Sekreteri İhsan Bakır,
Fatih Bölgesi Genel Sekreteri Hamza Müslümanoğlu, Anadolu Kuzey Bölgesi
Genel Sekreteri Şuayip Birinci, Anadolu Güney Bölgesi Genel Sekreteri
Tuncay Palteki 
ile düzenlediği basın toplantısında, İstanbul’da KHB’nin yapılanması ve yeni sağlık sistemine ilişkin bilgi verdi.

Dokucu, İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nün önceki yapılanma kapsamında yetki ve sorumluluk alanlarının farklı olduğunu, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin (663 sayılı Yasa Gücünde Kararname) yayınlanmasının ardından ise yapısal anlamda birçok değişiklik meydana geldiğini belirtti.

Yeni yapılanma kapsamında 19 Mart’ta Halk Sağlığı Müdürlüğü‘nün, KHB’ye bağlı genel sekreterliklerin ise 2 Kasım’da hizmete girdiğini ifade eden Dokucu, İstanbul’daki devlet hastanelerinin KHB çatısı altında 5 bölgeye ayrıldığını, her bir bölgenin 5 genel sekreterin sorumluluğuna girdiğini kaydetti.

Dokucu, halkın, giderek yükselme eğiliminde olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranını daha yükseğe tırmandırma konusunda güçbirliği içinde olduklarını anlattı.
Sağlık alanındaki 2012 yılı verilerine de değinen Dokucu, yılın 11 ayında devlet hastanelerinin polikliniklerinde 34 milyon 363 bin hasta kabul edildiğini, 8 milyon 745 bin hastaya acil hizmeti verildiğini, 245 bin 500 ameliyat gerçekleştirildiğini söyledi.

İstanbul Halk Sağlığı Müdürü Mustafa Taşdemir, görev alanlarına ilişkin bilgi vererek, koruyucu sağlık hizmetleri, laboratuvar hizmetleri ve aile hekimliği hizmetlerinin müdürlüğüne bağlı olduğunu belirtti. Taşdemir, müdürlük çatısı altında 21 şube müdürlüğünün bulunduğunu aktardı.

Genel sekreterler sorumluluk alanlarını anlattı

İstanbul KHB Koordinatör Genel Sekreteri ve Beyoğlu Bölgesi Genel Sekreteri
Güven Bektemür, KHB’nin illerdeki yapılanması olan genel sekreterlikler ve KHB’nin görevlerine ilişkin bilgi verdi. Genel sekreterin altında Tıbbi Hizmetler Başkanı,
İdari Hizmetler Başkanı, Mali Hizmetler Başkanı ile hastane yöneticisinin görev yapacağını anlatan Bektemür, KHB’nin hastane yapılanmasında ise hastane yöneticisinin altında başhekim, idari ve mali işler müdürü ile bakım hizmetleri müdürünün yer alacağını anlattı.

Beyoğlu bölgesinde (Beşiktaş, Beyoğlu, Eyüp, Kağıthane, Sarıyer, Şişli, Gaziosmanpaşa) 2 milyon 253 bin 120 kişiye hizmet verdiklerini belirten Bektemür, bölgede 5’i eğitim ve araştırma hastanesi olmak üzere 11 hastanenin yer aldığını
ifade etti. Bakırköy Bölgesi Genel Sekreteri İhsan Bakır, bölgede (Avcılar, Başakşehir, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt, Küçükçekmece, Silivri, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Esenler, Güngören) 4 milyon 897 bin 216 kişiye hizmet verdiklerini anlatarak, bölgede 2 ağız ve diş sağlığı merkezi, 6 eğitim ve araştırma hastanesi olmak üzere toplam 16 hastanenin bulunduğunu aktardı.

Fatih Bölgesi Genel Sekreteri Hamza Müslümanoğlu, bölgede (Arnavutköy, Bayrampaşa, Fatih, Sultangazi, Zeytinburnu) 1 milyon 665 bin 760 kişiye hizmet verdiklerini bildirdi. Müslümanoğlu, bölgede 4’ü eğitim ve araştırma hastanesi
olmak üzere toplam 7 hastanenin vatandaşlara hizmet verdiğini söyledi.

Anadolu Kuzey Bölgesi Genel Sekreteri Şuayip Birinci, bölgede (Beykoz, Çekmeköy, Sancaktepe, Şile, Ümraniye, Üsküdar, Ataşehir, Kadıköy) 2 milyon 809 bin 965 kişiye
7 eğitim ve araştırma hastanesi, 3 devlet hastanesi, 4 ağız ve diş sağlığı merkezi,
bir fizik tedavi ve rehabilitasyon merkeziyle hizmet verdiklerini aktardı.

Anadolu Güney Bölgesi Genel Sekreteri Tuncay Palteki, bölgede (Adalar, Kartal, Maltepe, Pendik, Sultanbeyli, Tuzla) 2 milyon 12 bin 777 vatandaşa 4’ü eğitim ve araştırma hastanesi olmak üzere toplam 13 hastaneyle hizmet sunduklarını kaydetti.
(AA, 25.12.12)

==============================================

Dostlar,

AKP’nin sağlık politikası da dış kökenli. IMF ve DB (Dünya Bankası tarafından)
AB’nin de onayı ile harfiyen yazılarak dayatılmakta 10 yıldır..

Son adım da 663 sayılı yasa gücünde kararname ile geçen yıl (2011) 2 Kasım’da atıldı ve SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM “efsanesi-masalı” tamamlanmış oluyor. ABD’de geri dönülen batık sistem ülkemize dayatılıyor.

Geçtiğimiz günlerde sitemizde yazdık..
35-36 yıllık devlet memuru bir hekim olarak, kendi fakültemizin (AÜTF-Ankara Üniv. Tıp Fak.) hastanesinde öğretim üyesi meslektaşlarımıza muayene için 25 TL ödeme yaptık.

Bu “haraç” dün yoktu!

Bize yazılan reçete için de 5 TL ödedik.

Bu “haraç” da dün yoktu..

İlaç bedeline %20 “katkı” payı da ödedik ayrıca.
Bu dün de vardı ancak bedeli ödenmeyen epey ilaç var SGK listesinde..
Bunlar “OTC (Over The Counter) ilaç” sayıldı.. Bir bölümü de bitkisel ilaç, gıda desteği vb. sayılarak ruhsatları Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na aktarıldı.

Yataklı hizmetlerde ve pek çok tıbbi girişimde de “haraç” lar var ayrıca..
Örn. “bir tıbbi girişim” için 18 TL ayrıca ödedik.

Bankadan para çekerken ya da teminat mektubu-çek vb. işlemlerde “provizyon” ;
(ön onay!) istenir(di).  Şimdi ise önce SKG web sitesinden hasta için “provizyon” 
(ön izin!) isteniyor. SGK vize vermezse hiçbir sağlık hizmeti almanız
söz konusu değil
. Bunun içinde primleriniz = ek vergilerinizin düzenli-eksiksiz yatırılmış olmalı!

Şimdi bizim (benim) kişisel hasta memnuniyetimiz düne göre artmalı mı, azalmalı mı?

Sağlık Bakanlığı’nın “hasta memnuniyeti araştırnaları” en son ne zaman yapılmıştı sahi?

Tarafsız gözlemciler eşliğinde bu “hasta memnuniyeti” (!?) araştırmaları
yinelemeye – yenilemeye ne buyurur Sağlık Bakanı Dr. Akdağ??

Değerli meslektaşım Prof. Dr. İlker Belek‘in (Akdeniz Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD- Antalya) “SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM Halkın Sağlığına Emperyalist Saldırı” adlı kitabını okumanızı önerebilir miyim ?? (Yazılama yayınevi)

Sevgi ve saygı ile.
25.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Temel İletişim Becerileri

Sevgili Tıp Öğrencilerimiz,

AÜTF Dönem 2’de sunduğumuz uygulamalı

Temel İletişim Becerileri” dersimizin yansılarını izleyebilirsiniz..

Erişkeyi (linki) tıklar mısnızlütfen??

Temel_Iletisim_Becerileri_AUTFD2

Sevgi ve saygı ile.
16.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ruh sağlığımız bozuldu!

 

Ruh sağlığımız bozuldu!Sağlık Bakanlığı 2011 yılında 35 milyon 928 bin 550 kutu, 2012 yılında ise 36 milyon 359 bin 107 kutu antidepresan ilaç kullanımı yapıldığını ifade etti. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre son 5 yıl içinde Türkiye’de antidepresan ilaç kullanımı %31.85 oranında arttı.

Son 5 yılda antidepresan ilaç kullanımı % 32 artarken bakanlık ‘normal’ dedi

Kutu kutu hap yuttuk

‘Aşırı değil’ Bakan Akdağ, Türkiye’de 36 milyon 359 bin kutu antidepresan kullanılmasına karşın, “Artış oranları genel ilaç kullanımı artış oranlarının üzerinde değil, bilakis daha altında. Antidepresan ilaçların kullanımında aşırı artış olduğu yönündeki haber ve söylemler gerçeği yansıtmamaktadır” dedi.

Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de 2012 yılında 36 milyon 359 bin 107 kutu antidepresan ilaç kullanıldığını açıklarken; son 5 yılda antidepresan ilaç kullanımındaki artış ise % 32 olarak hesaplanıyor.

Antidepresan ilaç kullanımının arttığına yönelik kamuoyunda yer alan haberleri bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a Sağlık Bakanı Recep Akdağ verdiği yanıtta, antidepresan ilaçlara ilişkin verileri açıkladı. Sağlık Bakanlığı, antidepresen ilaç kullanımının bir önceki yıla göre % 100 artış gösterdiği haberlerinin doğru olmadığını bildirirken, 2011 yılında 35 milyon 928 bin 550 kutu, 2012 yılında ise 36 milyon 359 bin 107 kutu antidepresan ilaç kullanımı yapıldığını ifade etti. Buna göre kutu bazında antidepresan ilaç kullanımı 2011 yılına oranla 2012 yılında %1.2 oranında artış gösterdi.

Paralar da su gibi aktı

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, antidepresan ilaç kullanımının yıllara göre artış oranlarına bakıldığında 2008’de %13.52, 2009’da % 0.75, 2010’da % 8.28, 2011’de % 5.22 ve 2012’de ise % 1.2 oranında arttı. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre
son 5 yılda Türkiye’de antidepresan ilaç kullanımı % 31.85 oranında artarken,
2011 yılında antidepresan ilaçlara 378 milyon 588 bin 793 TL harcandı. 2012’ye  gelindiğinde ise kullanılan ilaç kutu sayısının artmasına karşın yapılan harcama
292 milyon 449 bin 621 TL’ye indi.

==================================================

Dostlar,

Depresyona ilişkin doğrudan ya da dolaylı rakamlar ne derse desin;
sosyoekonomik göstergeler ortada..

Gelir dağılımı iyileşmiyor, kötüleşiyor.. Gini katsayısı büyüyor..
– Yoksulluk TÜİK’in resmi verileriylye her 7 insandan 1’inden daha aşağıda değil.
Asgari ücret, 4 kişilik ailenin yoksulluk rakamının altında..
ve ücretlilerin neredeyse yarısı asgari ücretli..
– Çalışanların yarıya yakını kayıt dışı yani sosyal güvenliği yok!..
– Gereçek işsizlik tüm makyajlı verilere karşın % 20’ler dolayında.
– BM Kalkınma Programı UNDP’nin Kasım 2012 HDI (İnsansal Gelişim İndeksi)
sıralamasında 10 yıl önce 82. sırada iken şimdi 92. sıradayız..
10 sıra da  kötüleşmişiz..
– Adına terör denilen dış destekli-kışkırtmalı kanlı ayrılıkçı-bölücü kalkışma
can almayı sürdürüyor..
İşkazaları ve meslek hastalıklarıyla trafik kazaları çok ciddi  sorunlar..
– Ve engellilik oranları.. % 12,29 ile dünyanın en önde gelen oranlarından..

Bunlara intiharlar ve boşanmalardaki patlamayı da ekleyin..

Sağlık Bakanı Recep Akdağ hangi yangının itfaiyeciliğine soyunuyor??

Uzatmaya gerek yok.. Bu verilerle hangi toplumun ruh sağlığı yerinde olabilir?

Sakın ABD toplumunda “Prozac” kullanımının % 50’lere yaklaştığını örneklemeyin..
O sorun filmlere konu olacak ölçüde acı : “Prozac Dependent Society“…

Ayrıntılar için, siremizde yer alan kapsamlı “Toplumsal Ruh Sağlığı
ders notlarımıza bakılabilir.. (162 adet power point yansısı için aşağıdaki erişke – link tıklanabilir..)

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/05/Toplumsal_ruh_sagligi.pdf

Sevgi ve saygı ile.
16.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türkiye’de gıda güvenliği ve Denetimi ??


Dostlar
,

6.12.12 günü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kimi gıda ürünlerini ve firmaları internet sitesinde teşhir etti. Yıllardır Tıp Fakültesinde Gıda Güvenliği, Sanitasyonu ve İnsan Sağlığı derslerini veren bir öğretim üyesi olarak, kimi bilgi ve düşüncelerimizi paylaşmak isteriz. 

VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA ve YEM YASASI

* İnsan sağlığının korunması amacıyla, gıda maddelerini ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten ve/veya satan işyerleri;
a) Bakanlıkça çıkarılacak ilgili yönetmeliklerde belirtilen en az (asgarî) teknik, hijyenik ve güvenlik koşullarını taşımak zorundadır.
b) Gıda Kodeksi’ne uyulmaksızın gıda maddelerini üretemez, değişim (mübadele) konusu yapamaz ve işleme alamaz.
c) İnsan sağlığına zarar verecek içerikte gıda maddeleri üretemez, içine zararlı bir madde katamaz, böyle bir maddenin kalıntısını bulunduramaz ve gıdaya zararlı özelliğe yol açacak herhangi bir işlem uygulayamaz. (5996 sayılı, RG : 13.6.2010)…
der..

Türkiye’de gıda güvenliği ??

40 bin gıda işletmesi, yarım milyon gıda satış noktası var..
Buna karşılık salt 5 bin gıda denetçisi ?? Hem nitelik hem nicelik sorunlu..

  • Kayıt dışılık, merdiven altı üretim ciddi sorun !
  • Hızlı, etkin ve caydırıcı bir denetim zorunludur.

Yaşamın sürdürülmesi için zorunlu olan gıda maddelerinin alımı, kimi kez beklenmedik ve istenmeyen ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Gıda maddelerine karışan / karıştırılan kimyasal maddeler, mikroorganizmalar, kimi kez radyoaktivite,
insan sağlığını tehdit edebilir. 

  • Bu yüzden, gıda  hijyeni ve güvenliği son derece önemli bir Halk Sağlığı konusudur ve gıda sektörü, hayvancılık sektörü ile sağlık sektörünün aralarında ve tüketici / halk ile yoğun bir sektörler arası işbirliği koşuldur.
  • Ciddi bir kamusal denetim ivedi ve zorunludur.
  • Gıda güvenliği sermayenin insafına bırakılamaz!
  • Gıda hijyeni ve güvenliği, kritik bir kamusal alan olmalıdır.
  • Tüketicilerin bilinçlendirilmesi, örgütlenmesi ve tüketici haklarının
    yasal düzlemlerde tanınması önemsenmelidir.
  • Gıda denetiminde kamusal sorumluluk vazgeçilmezdir..
Türkiye’de gıda denetimi TSE standartlarını da içeren gıda mevzuatı çerçevesinde yürütülmektedir. Temel kaynak Gıda Kodeksidir. Denetimlerde yapılan nitelik denetimi (kalite kontrolü),son üründe yapıldığından; ortaya çıkan olumsuzlukların geriye dönüşü ve düzeltilmesi olası değildir. Ancak bu yolla gıdaların tüketimi engellenebilmektedir ve ekonomik yitikler ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda da değinilen VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA ve
YEM YASASI 
(5996 sayılı, RG : 13.6.2010) şu yaptırımları içermektedir :
•MADDE 40- (1) Gıda ve yem ile ilgili yaptırımlar aşağıdadır :
•a) İnsan tüketimine uygun olmayan gıdalar, giderleri sorumlusuna ait olmak üzere
piyasadan toplatılır ve mülkiyeti kamuya geçirilir. Bu ürünleri üreten veya piyasaya sunanlar hakkında kamunun sağlığına karşı suçlar kapsamında
Cumhuriyet savcılığına suç duyurusu yapılır.,
•MADDE 41/e : Yapılan resmi deneyimler sırasında, işyerinin tümünün veya bir bölümünün insan sağlığı ve gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve yem güvenliği açısından tehlike oluşturur ve ivedi önlem gerektirirse; Üretimin tümü veya tehlike oluşturan bölümünün çalışması durdurulur. Üretim yerlerine beş bin TL, perakende işyerlerine
bin TL para cezası verilir. Eksiklikler giderilene dek çalışmaya izin verilmez.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde (6.12.12) 25 dolayında firmayı teşhir ederek yasal görevini yapmıştıır, basında sansasyona gerek yoktur.. Bakanlığın yaptığı denetimler sonucunda ulaştığı bilgileri, 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasası” md. 31/6 uyarınca kamuoyunun bilgisine sunabileceği kurala bağlanmıştır.Ayrıca, 17 Aralık 2011 tarihli Gıda ve Yemin Resmi Kontrolüne Dair Yönetmelik md. 8 gereğince laboratuvar sonucu ile taklit ve tağşiş yapıldığı kesinleşen gıda ve yemi üreten / ithal eden firmanın adı, ürün adı, markası, parti ve / veya seri numarasının Bakanlık resmi internet sitesinde Bakanlıkça kamuoyunun bilgisine sunabileceği kuralı düzenlenmiştir.
  • Denetimler daha da artırılarak halkın sağlığı titizlikle korunmakıdır!
  • Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı da gıda gümrüğü önlemlerini artırmalıdır. 
Öte yandan, bu denetimlerde kimi ayrımcılık, politik yandaş kayırma ya da karşıtları linç.. benzeri girişimlerin asla söz konusu olmamasını diliyoruz..Bu kaygıları aşmak için Gıda-Tarım-Hayvancılık Bakanlığı, denetimlerde daha saydam ve katılımcı bir tutum izleyebilir. Örn. Tüketici Hakları Derneği temsilcilerini de bulundurabilir. Aldığı gıda örneklerini akredite (yetkilendirilmiş) bağımsız laboratuvarlarca ek olarak incelenmek üzere dileyenlere verebilir.
Ya da tüm bunların kurumsallaşmış yapısı olarak, örn. ABD’de FDA (Food and Drug Administration) örneğinde olduğu üzere
  • özerk gıda denetim kurumları kurulabilir, kurulmalıdır.
Sevgi ve saygı ile.
8.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================================

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 25 firmayı daha açıkladı
(06 Aralık 2012)

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, laboratuvar sonucu ile taklit ve karıştırma (tağşiş) yaptığı kesinleşen 25 gıda firmasını açıkladı.

Açıklamada söz konusu 25 firmanın yanında, bu işletmelerin ürettiği 37 parti ürüne ait
(17 peynir, 12 yoğurt, 7 tereyağı, 1 UHT süt) bilgiler de kamuoyuna duyuruldu.

TEŞHİR EDİLEN FİRMALAR ve ÜRÜNLERİ

Firma Adı

Ürün Adı

Marka

 Sütkon Gıda Tar. Ürn. ve  Day.Tük. Mal. San. Tic. Ltd. Şti./KONYA Yağlı Eritme Peyniri (Bitkisel Yağ) Demircizade
 Mehmet Demirci Gıda Tar. Ürn. Oto. İnş. San. Tic. Ltd.Şti./ KONYA Eritme Peyniri(Bitkisel Yağ) Ozan Demircizade
Süller Peynircilik Süt ve Süt Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti./DENİZLİ Peynir Karışımı(Nişasta) Süller
Saruhanlılar Süt ve Süt Ürünleri/ DENİZLİ Peynir Karışımı(Nişasta) Ovmalux
Narin Süt ve Süt Ürünleri Gıda Paz. San. Tic. Ltd. Şti./KAYSERİ Tam Yağlı Tulum Peyniri(Bitkisel Yağ) Narlıtepe
Narin Süt ve Süt Ürünleri Gıda Paz. San. Tic. Ltd. Şti./KAYSERİ Tulum Peyniri(Bitkisel Yağ) Zirve
Narin Süt ve Süt Ürünleri Gıda Paz. San. Tic. Ltd. Şti/KAYSERİ Tulum Peyniri(Bitkisel Yağ) Narlıtepe
Birsen Güven Gıda San. ve Tic. A.Ş./KAYSERİ Tam Yağlı Tulum Peyniri(Bitkisel Yağ) Karel
Torunoba Süt Ürünleri/ELAZIĞ Tam Yağlı Tulum Peyniri(Bitkisel Yağ) Torunoba
YGS Süt ve Süt Ürünleri  San. ve Tic. Ltd. Şti. /İZMİR Taze Kaşar Peyniri(Bitkisel Yağ) Acan
YGS Süt ve Süt Ürünleri  San. ve Tic. Ltd. Şti. /İZMİR Taze Kaşar Peyniri(Bitkisel Yağ) Can
 İzsüt Besicilik Tar. Gıda İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti./İZMİR Kaşar Peyniri(Bitkisel Yağ) Özay
Baran Süt Ürün. Day. Tük. Mal. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. /İZMİR Homojenize Yoğurt(Bitkisel Yağ ve jelatin) Özdoğan Tatal
Çakıroğlu Süt Ürün. Gıda ve Hayv. San. Tic. Ltd. Şti./İZMİR Tam Yağlı Homejenize Yoğurt (Bitkisel Yağ, Jelatin) Çakıroğlu
Yeşil Tire Süt Mamülleri/İZMİR Homojenize Yoğurt (Bitkisel Yağ) Yeşil Tire
Elbistan Altınova Gıda Hay. San. Tic. Ltd. Şti./KAHRAMANMARAŞ Tam Yağlı Yoğurt(Jelatin) Elbistan Altınova
 Aydınoğlu Süt Mamulleri /KAHRAMANMARAŞ Yarım Yağlı Yoğurt(Jelatin) Çilem
Şelale Süt Ticaret ve San. Ltd. Şti./ANTALYA Homojenize Yoğurt(Jelatin) Çağlayan
Mustafa Hazar-Yüksel Mandıra/İZMİR Tam Yağlı Homojenize Yoğurt(Jelatin, Bitkisel Yağ ) Burgucu
Arıkan Süt Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti. /İZMİR Tam Yağlı Tava Yoğurdu(Jelatin, Bitkisel Yağ) Arıkan Süt Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti.
Aydoğan Süt Mam. İml. İhr. Tic. San. Ltd. Şti/İZMİR Kaymaksız Yoğurt(Jelatin, Bitkisel Yağ) Aymer Süt
Aydoğan Süt Mam. İml. İhr. Tic. San. Ltd. Şti./İZMİR Pastörize Yağlı Homojenize Kaymaksız Yoğurt(Jelatin, Bitkisel Yağ) Aymer Süt
Adım Süt ve Gıda Ürn. San. ve Tic. Ltd. Şti./İZMİR Tava Yoğurt(Jelatin, Bitkisel Yağ) Adım
Temel Gıda/TRABZON Geleneksel Tereyağ(Bitkisel Yağ) Subaşılı Hekimoğlu Temel
Beyaz Süt ve Tarım Ürn. San. Tur. Paz. Ltd. Şti./İZMİR Tereyağı(Bitkisel Yağ) Beyazca
Emin Gıda İnş. Oto. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti/ANKARA Pastörize Tereyağı(Bitkisel Yağ) Bayella
Tokgöz Gıda San. ve Tic. A.Ş./ANKARA Tereyağı(Bitkisel Yağ) Frozya
Tokgöz Gıda San. ve Tic. A.Ş./ANKARA Tereyağı(Bitkisel Yağ) Tokgöz
Sakarya Süt ve Gıda San. Tic. Koll. Şti./TEKİRDAĞ Tereyağı(Bitkisel Yağ) Özne
Mar Tüketim Maddeleri İhr. İth. San. Ve Tic. A.Ş./BALIKESİR Yarım Yağlı UHT Keçi Sütü(İnek Sütü) Kay

 

Türkiye’nin Engelliler Sorunu..


Dostlar,

3 Aralık Dünya Engelliler Günü için bir yazı yazmayı tasarlamıştık ama ağır gündelik yükümüz yüzünden ne yazık ki tavsadı. Ancak Sayın Onur Öymen‘in, “usta bir diplomatın” özlü –ama zorunlu olarak amatörce– değerlendirmesini biraz gecikerek alınca, konuya profesyonel sorumlulukla değinmek zorunlu oldu.

633 sayılı KHK’ya göre Aile ve Sosyal Politiklar Bakanlığı bünyesinde Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü kuruldu. İlgili KHK ve ilgi yazı gereği 31.12.2011’de  Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurumu kapatılarak bu kuruma ait iş ve işlemler ilgili Genel Müdürlüklere devredildi. Sanal adresi http://www.ozurluveyasli.gov.tr/tr/..

Bu sitede epey rakamsal veri de var..
(Türkiye Özürlüler Araştırması Temel Göstergeleri, http://www.ozida.gov.tr/arastirma/oztemelgosterge.htm, 7.12.12)

Maalesef, Türkiye’de toplam nüfus içine engelli oranı % 12,29!

Dünyadaki en yüksek oranlardan biri ne yazık ki..

Dünyadaki toplam 650 milyon engellinin, Dünya nüfusunun %1,14’ü olmamız nedeniyle (80 milyon / 7,2 milyar), 650 milyon x 0,0114= 7,41 milyon “engellimizin” olması beklenebilir. Ancak bu rakam 80 milyon X %12,29 = 9,83 milyon olup,
dünya ortalamasının ne yazık ki üzerindedir.

Ama biz bu denli engelliyi sokaklarda göremiyoruz. Çünkü yaşam alanları onlara yaşamı kolaylaştırıcı olmaktan, “engelli dostu” olmaktan çok uzak.

Başkent Ankara’da bile görme engellilere kaldırımlarda yürüme rehberi olan
sarı renkli, 6 Nokta Braille alfabesi esinli kabartılı şeritler birkaç aydır döşeniyor..

Bu oran, her 8 kişiden 1’ini “engelli” olduğu anlamına geliyor.

Dünya Sağlık Örgütü bu bağlamda 3 farklı kategori tanımlıyor :

* Handicapped, disabled, impaired (impairment)..

Tıpta farklı karşılıkları var bu kategorilerin. Ancak günlük dilimizde genel anlamda “engelli” ya da “özürlü” demekteyiz.

İş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her yıl yaklaşık 2000 dolayında çalışanımız “tam engelli” oluyor. 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası uyarınca (md. 25, fıkra 1) %60 ve üzerinde bir oranla çalışma gücünü yitirenler, sağlık kurulu kararı ile (3 uzman hekim) ilgili yönetmeliğe göre (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “tam engelli” (tam malul) sayılıyor ve emekli ediliyorlar.

Bu rakam, 80 milyon nüfuslu üllkemizde “küçük” görünebilir. Fakat ilki, “tam engellilikten” söz ediyoruz, ikincisi yalnızca “kayda giren” olguları dikkate alıyoruz. Bu bakımdan, buzdağının altı (kayıt dışı çalışanlar..) bilinmezdir.. “Tam engelli” olmayan çok sayıda
iş kazası ve meslek hastalığı kurbanı da toplam engelliler havuzundadır.

  • Asıl vurgunun AKRABA EVLİLİĞİNE yapılması gerekmektedir!

Ülkemizde akraba evlilikleri, büyük çabalarla ancak %20’lere çekilebilmiştir.
Yakın geçmişe dek bu oran % 25 dolayında idi. Yani her 4 evlilikten 1’i akraba evliliği idi. Önemli oranı da yakın akrabalar arasında. Sosyal dokuda hızlı dönüşüm ve kapalı toplulukların belli ölçülerde dışa (toplumumuzun öteki kesimlerine) açılması ile bu oranın izleyen yıllarda hızlanarak düşmesi beklenir. Yakın akraba evliliklerinde doğumsal anomali oranları 3 katı aşar düzeyde yükselmektedir.

Henüz doğum öncesi genetik tanı hizmetleri yeterli düzeyde değildir.
Yardımla üremede pre-implantasyon genetik tanı ise son derece marjinal durumdadır. (Bkz. Biyoteknolojinin yaşamımıza olumlu katkıları üzerine.. başlıklı yazımız..;  http://ahmetsaltik.net/biyoteknolojinin-yasamimiza-olumlu-katkilari-uzerine/)

Yenidoğanda fenilketonüri (dünya verilerinden 3-4 kat daha fazla ülkemizde),
doğumsal hipotiroidi, Yenidoğanda işitme taramaları çok değerlidir.

Sağlık Bakanlığı’nın ve yukarıda anılan yeni Genel Müdürlüğün, TV’lerde halk eğitiminde akraba evliliklerinden mutlaka sakınılması gerektiği yönünde yaygın halk eğitimi yapmaları, en az sigara ve obesite ölçüsünde hatta daha çok önemli ve önceliklidir.

Bir bütün olarak üreme sağlığı hizmetlerinin topluma, vazgeçilmez koruyucu
sağlık hizmetleri bağlamında sunulması gerekmektedir. Bu amaçla Toplum Sağlığı Merkezlerinin güçlendirilmesi ve bu tıbbi hizmetlerin alınabileceği birimlerke işbirliği ve eşgüdümü zorunludur.

  • Ancak Sağlık Bakanlığı, tüm hastanelerini kazanç sağlamakla yükümlü
    sağlık işletmelerine dönüştürmüştür!?

3 Kasım 2012’de yürürlüğe giren hükümlereiyle 663 sayılı Yasa Gücünde Kararname, bir de zihinlere -retorik- tuzak kurarak bu işletmelere “Kamu Hastane Birliği” demektedir!?

Böylesine çelişkili, tutarsız, eklektik, kazanca odaklı-özelleştirilmiş sağlık sistemi ile halka gerekli koruyucu sağlık hizmetlerini vermek ve o arada özürlü oranlarını azaltmayı ummak, akla Nasrettin Hoca’nın bir fıkrasını getirmektedir :

* Hoca Nasrettin’i alacaklıları sıkıştırırlar. O da, evinin önünden geçen köy sürüsü için yolu daralttığını ve 2 yana dikenli teller koyduğunu söyler. Alcaklıların anlamamaları üzerine de “aklıevvel” Hoca açıklar :

Sürü bu dar aralıktan geçerken yünleri dikenli tellere takılcak,
Hoca onları toplayacak, ipe dönüştürecek, satacak ve borcunu ödeyecektir..

Sevgi ve saygı ile.
7.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik

================================================

Dünya Engelliler Günü

onur-oymen

Dünya engelliler gününde bütün engelli vatandaşlarımızın zorluklarını paylaşıyor ve hükümete ve yerel kuruluşlara bu alanda çağdaş ülkelere nazaran yaşadığımız eksikliklerin giderilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bugün aynı zamanda engelliler konusunu bütün boyutlarıyla düşünme günüdür.

  • Dünyada 650 milyon engelli var.

Bunların %80’i gelişme yolundaki ülkelerde yaşıyor.
Toplumun eğitim düzeyi düşük olanları arasında engelli oranı daha yüksek.
Kadınlarda erkeklerden daha çok engelli var.

  • UNICEF’e göre sokak çocuklarının % 30’u engelli.

Türkiye engelli sayısının yüksek olduğu ülkeler arasında.
Türkiye’de toplam nüfus içine engelli oranı % 12,29.

Bu kadar çok sayıda engelli vatandaşımızın olmasının sebepleri arasında,* aile içi evlilikler gibi
* sağlık sorunlarının yanı sıra,
* iş kazalarında yaralananların sayısının yüksekliği de yer alıyor.
* Dikkat çekici bir örnek de trafik kazaları.
2008 rakamlarına göre Türkiye’de 104.212 trafik kazası olmuş. Almanya, İngiltere ve İtalya gibi araç sayısının çok yüksek olduğu ülkelerin dışında Türkiye’deki kadar trafik kazasının olduğu başka Avrupa ülkesi yok. Bu trafik kazalarında bir yılda 4.236 vatandaşımız ölmüş. 184.000 vatandaşımız yaralanmış. Trafik kazalarında ölenlerin sayısında yıllar itibariyle göreli bir azalış olmakla birlikte, yaralananların sayısında büyük artış var. Avrupa ülkeleri arasında kaza başına yaralanma sayısında birinciyiz. 100. 000 kişi başına ölüm ve 100.000 araç başına ölüm gibi istatistiklerde de maalesef Türkiye çağdaş ülkelerin son sıralarında yer alıyor. Acaba neden böyle oluyor? Bütün suçu sürücülere yüklemek doğru mu? Altyapının, devletin denetim görevini yeterince yapamamasının bunda etkisi yok mu?İşte bütün bu konularda Türkiye’nin öbür çağdaş ülkelerin niçin en gerisinde kaldığını araştırmalıyız ve bu konuda gerekli önlemleri almalıyız. Çağdaş uygarlık düzeyine yükselmeyi hedeflerken, bu gibi konularda çağdaş uygarlığın en geri sıralarına düşmemiz her halde övünülecek bir durum değildir. Siyasi partilerimiz televizyon dizilerini tartışmayla geçirdikleri zamanın bir bölümünü engelli vatandaşlarımızın sorunlarını araştırmaya ayırsalar, bunun senede bir gün engellilerle fotoğraf çektirmekten daha fazla çaba gerektirdiğini hatırlasalar, her halde gelecekte engelli vatandaş sayımızın azaltılmasına daha çok katkıda bulunurlar.

Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ‘nun Sağlığından Endişe Ediyoruz..

Dostlar,

Meslektaşımız Sayın Op. Dr. AYTEKİN ERTUĞRUL ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) arasında Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu hakkında gerçekleşen bir yazışmayı paylaşmak istiyoruz. Önce TTB’nin yazısı sonra da Sayın Dr. Ertuğrul’un değerlendirmesi..

Sevgi ve saygı ile.
4.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================0

Sayın Op. Dr. AYTEKİN ERTUĞRUL,

Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu Türkiye’nin yetiştirdiği önemli bilim insanlarındandır.
Silivri cezaevinde yaklaşık 4 yıldır tutuklu bulunmaktadır. Önemli sağlık sorunları nedeniyle, üniversitelerin cezaevi koşullarında tutulmasının sakıncalı olduğuna ilişkin raporlarına karşın Adli Tıp Kurumu’nun aksi yöndeki raporu nedeniyle tutukluluğu
sürmektedir.

Yakın zamanda oğlunu bir trafik kazasında genç yaşta yitiren Prof. Dr. Hilmioğlu’nun cenaze için getirildiği Ankara’da geceyi ailesiyle geçirmesine bile izin verilmemesi, kamuoyunda ve hekimler arasında derin üzüntüye neden olmuştur. Oğlunu yitirdiktten sonra aşırı kilo kaybettiği ve sağlık durumunun daha da bozulduğu haberleri gelmektedir.

Türk Tabipleri Birliği kuracağı bağımsız bilimsel kurulla Prof. Dr. Hilmioğlu’nun
sağlık durumunu değerlendirmeyi ve raporlaştırmayı talep etmektedir.

Kamuoyunun dikkatine saygılarımızla sunarız.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

===============================================

Sayın Fatih Hilmioğlu bir suç işlediği için orada değildir.

Bir kurgu sonucu tutuklanmıştır. Türkiye’de Egemenlik kayıtsız ve şartsız
Türk Milletinindir değil mi?

Biz de öyle bilirdik. Egemenlik kayıtsız ve şartsız Okyanus ötesindedir. 

Onun hastalığı yönünden tahliyesi değil, suçsuzluğu yönünden tahliyesi gerekir.
AKP iktidarı o kadar çok Anayasa dışı yönetim ortaya koydu ki, Türk milletine fazla gelen adliye binaları, hapishaneleri artık yetmez oldu.

Çare, Türk Milletinin AKP iktidarına demokratik yollarla son vermesidir.

Bildiriye gelince, “yetmez ama evet” diyoruz. 3.12.12

Op.Dr. Aytekin Ertugrul

Dr. MELİKE ERDEM’E VEDA ETMEK



DR. MELİKE ERDEM…

ÜMRANİYE HASTANESİ’NDEKİ BASKI VE YILDIRMADAN KAÇIP GELDİĞİ SAMATYA HASTANESİ’NDE

ÖZÜRLÜ BİR HASTAYA YARDIMCI OLDU.

ŞİKÂYET EDİLDİ.

BIKMIŞ, USANMIŞTI.

YILDI.

ELİNDE SAVUNMASINI YAZDIĞI KÂĞIT,

KENDİSİNİ BOŞLUĞA BIRAKTI.

4 ARALIK SALI SABAHI (YARIN) 9.00’da

HASTANEMİZİN, ASM’MİZİN BAHÇESİNDE OLALIM.

SADECE BEŞ DAKİKA GÖKYÜZÜNE ÇEVİRELİM YÜZÜMÜZÜ, 

MELİKE’YE

ve BU ÜLKEDE İYİ HEKİMLİK YAPMAK UĞRUNA

GİDEN CANLARA, SÖNEN HAYATLARA

BİR SICAK SELAM YOLLAYALIM.

AYNI GÜN 12.30’DA

MELİKE’YE VEDA ETMEK,

SABİM’İ BASKI ARACI OLARAK KULLANANLARI 

PROTESTO ETMEK İÇİN

NUMUNE HASTANESİ BAHÇESİNDE BULUŞUP

HEP BİRLİKTE

SAĞLIK BAKANLIĞI’NA YÜRÜYELİM.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

=====================================

Dostlar,

Yüreğimiz yanıyor..

Dr. Melike Erdem’in intiharının gerçek azmettiricileri,
bu kökü dışarıda insanlık dışı sağlık politikalarını
5. sınıf taşeron edasıyla uygulayanlardır.

Onları ve anlayışlarını lanetliyoruz.. demek geçiyor içimizden..

Ama “Onlara hakkımız helal etmiyoruz…” demekle yetiniyoruz..
Meslek terbiyemiz elvermiyor gene de..

(Türk Tabipleri  Birliği’nin çağrı metnine görselleri biz yerleştirdik..)

Sevgi ve saygı ile.
3.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Tutuklu tıp öğrencilerini bırakın, okusunlar..

Dostlar,

Ankara Tabip Odamız ve Türk Tabipleri Birliği’nin 6 aydır tutuklu 13 tıp ve sağlık bilimleri öğrencisi hakkında TBMM önünde yaptıkları basın açıklaması ve TBMM’ye sundukları, bizim de imza koyduğumuz 1488 imzalı dilekçe hakkında web sitelerinde yer verdikleri haberi paylaşmak istiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
29.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Değerli Meslektaşımız,

Ankara Tabip Odası olarak, öğrencilerimiz için başlattığımız
Bırakın. Okusunlar” kampanyasına imzasıyla katkı veren tüm üyelerimize
içten te
şekkürlerimizi sunarız.

Konuyla ilgili haber ve fotoğraflar için tıklayınız.

Tutuklu 13 tıp ve sağlık öğrencisinin tutuksuz yargılanması ve eğitimlerinden daha fazla geri kalmaması amacıyla “Bırakın. Okusunlar.” sloganıyla başlatılan kampanyada toplanan imzalar Ankara Tabip Odası tarafından 28 Kasım’da TBMM Başkanlığı’na teslim edildi.

ATO Yönetim Kurulu ve TTB Merkez Konseyi temsilcileri, Meclis Başkanlığına hitaben yazılan ve öğrencilerin tutuksuz yargılanması için gerekli düzenlemelerin yapılması talebinde bulunulan dilekçe ile birlikte toplam 1488 imzayı TBMM Başkanlığı, Meclis Grup Başkanlıkları ve Adalet Komisyonu Başkanlığına iletmek üzere TBMM Dikmen Kapısı önünde bir araya geldi. ATO Başkanı Dr. Özden Şener, Yönetim Kurulu Üyeleri Dr. Selçuk Atalay ve Dr. Ebru Basa’nın yer aldığı basın açıklamasına
TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Pelin Yargıç,
Dr. Feride Aksu Tanık, SES Ankara Şube Başkanı İbrahim Kara ve SES Genel Merkez Yöneticisi Hasan Kaldık katıldı.

Meclis’e girmeden önce kısa bir konuşma yapan ATO Başkanı Dr. Özden Şener yaklaşık altı aydır parmaklıklar ardında özgürlüklerine kavuşacakları günü bekleyen
13 tıp ve sağlık öğrencisinin toplumun sağlık hakkı ve temel insan hak ve hürriyetleri için hassasiyet gösterdiklerini belirtti. Türkiye’de kimsenin sağlık hakkı veya temel insan haklarını savundukları için yargılanmamasını dilediklerini aktaran Şener, bu öğrencilerin bir eğitim metodu olan “komite”den bahsetmek gibi gerekçelerle yargılanmalarının kamuoyunda buruk tebessümlere yol açtığını söyledi.

İlk duruşma 05 Aralık’ta

İlk duruşmaları 05 Aralık’ta görülecek olan öğrencilerin mahkeme tarafından
serbest bırakılmalarını ve tutuksuz yargılanmalarını beklediklerini ifade eden
ATO Başkanı, bu amaçla yaklaşık üç ay önce başlattıkları imza kampanyasına hekimler, sağlık çalışanları, tıp ve sağlık öğrencileri, her meslekten yurttaşlar, işsizler olmak üzere
pek çok kesimden destek geldiğini duyurdu. Şener, “Çok temel, çok açık bir şey
talep ediyoruz: Bırakın okusunlar. Yargılayacaksanız tutuksuz yargılayın.
Yasal düzenleme gerekiyorsa yasaları değiştirin. Bu, sizin elinizde.” diye konuştu.

Latin Amerika’dan destek

Tutuklu tıp ve sağlık öğrencilerine Latin Amerika’daki hekimlerden de destek geldiğini aktaran Şener, XII. Latin Amerika Sosyal Tıp ve Toplum Sağlığı Kongresi’nde
Dr. Feride Aksu Tanık tarafından konunun gündeme getirilmesinin ardından
pek çok ülkeden 200’e yakın hekimin, öğrencilerin derhal serbest bırakılmaları için
imza gönderdiklerini anlattı.

Fransız rektörden örnek davranış

Benzeri bir hassasiyeti bu öğrencilerin okudukları Hacettepe, Gazi ve Ankara üniversiteleri rektörlerinden de beklediklerinin altını çizen Şener, Fransa’daki Lyon 2 Üniversitesi Rektörü Jean Luc Mayaud’un, Erasmus programıyla geldiği Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde okumaktayken tutuklanan öğrencisi Sevil Sevimli’ye verdiği desteği örnek gösterdi. Yurt dışına çıkış yasağı konan hem Türk hem Fransız vatandaşı Sevil Sevimli’nin Bursa’daki duruşmasını izlemeye gelen Rektör’ün “Yirmi yaşında biri bazen dünyayı değiştirmek isteyebilir. Sevil dönemezse sınavlarına giremeyecek,
bu senesini kaybetti.” şeklindeki sözlerinden alıntı yapan Şener, “Bizim öğrencilerimiz de bu seneyi kaybettiler. Bu çocuklar doktor olacak, sonra siz onlara güvenip yüzbinlerce yurttaşın sağlığını emanet edeceksiniz ama bugün güvenemiyorsunuz. Bu çocukları bırakın, okusunlar.” diye konuştu.