Kategori arşivi: Hekim Saltık

Sağlık el yakıyor!

Dostlar,

Ve sağlık hizmetlerinin perişan durumu..

  • IMF-DB dayatmalı sözde SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masalı bitti.

Balayı dönemi kapandı.

Acı faturalarla karşılaşan halkımızın artık gözlerinin açılması tesellimiz mi olsun ??

2012’de SGK Bütçesi’nin sağlık kalemi yaklaşık 20 milyar TL açık verdi.
Merkezi Yönetim Bütçesinden SGK’ya aktarım (transfer) 70 Milyar TL’yi buldu
(kamu çalışanlarının işveren olarak primleri dahil). Bu muazzam rakam SGK bütçesinin yarısına, genel bütçenin ise 1/5’ine karşılık. Bütçe açığının 2,5 katı..
Toplam borç faizlerinin 2 katı. Toplam kamu yatırımlarının ise kezlerce katı..

Bizzat önceki Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer‘in ağzından, finansal açıdan “sürdürülemez”. Bakan Dinçer, birkaç yıl öncesinden “radikal tedbirler alacağız” buyurmuştu.. Yavaş yavaş çıplak kral gözükmeye başladı.

Buyurun, yarattığınız devi doyurun..
Öylesine devasa (hipertrofik) bir özel sağlık sektörü oluşturuldu ki,
buyurun gözünü doyurun..

ABD benzer hatayı yaptı, ulusal gelirinin %16-17’sini her yıl sağlığa harcamak zorunda kalıyor. 2012’de bu rakam yaklaşık 2,2 trilyon $ oldu. Savunma (saldırı mı desek!?) harcamalarının 3 katı! Muazzam sağlık harcamalarına karşın en az 20 milyon / 305 milyon ABD’li yoksul gariban sistem dışı (30 milyon gariban ABD’liyi minimal güvence ile Nisan 2010’da Obama kapsama aldı..) ve ABD sağlık düzeyi göstergeleri ile dünyada 37. sırada. Tam bir fiyasko.. İnanılmaz düzeyde verimsiz kaynak kullanılıyor.

Türkiye’nin de sağlk harcamaları AKP’nin iktidar oluşundan bu yana nominal (rakamsal) olarak 4-5 katına, ulusal gelirdeki payı olarak 2 katına vardı ama dünyada sağlık düzeyi bakımından 90. sıralardayız!? Salt ilaç harcamalarımız TSK’ya ayırdığımız kaynaklara yaklaşıyor.. Ulusal gelirden payları sırasıyla % 2,1 ve 2,3!

Soru ve sorun çıplaktır                          :

  • AKP sağlık politikalarıyla kimler zengin edilmektedir?
  • Sağlıkta onlarca milyar $ kimlerin kasasına aktarılmaktadır?
    Niçin ve bu muazzam rantın siyasal karşılığı nedir?
  • AKP’nin ve hükümetin başı RT Erdoğan, “şehir hastaneleri” projesinde
    neden bu denli aceleci ve hırçındır?
  • Kamu-özel ortaklığı” nın uygulandığı ülkelerde yarattığı yıkımın farkında olan
    kaç AKP’li vekil vardır? TTB’den bir brifing almaya ne buyururlar??
  • Yerli-yabancı sağlık şirketleri konsorsiyumlarında kimlerin ne oranda
    payı vardır?
     Başbakan’ın 1. derece yakınları ve önde gelen AKP’liler ile
    Sağlık Bakanlığı kurmaylarının 1. derece yakınları bu projelerde pay sahibi olmadıklarını açıklayabilirler mi??

Artık “necip” halkımızın da gözünün açılmasının zamanı gelmedi mi?

Çözüm                            :

– Ulusal sağlık politikalarıdır..
Sağlık yurttaşa hak, devlete de ödevdir.
Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik vermeden ne sağlık faturasının üstesinden gelinebilir ne de sağlıklı bir toplum yaratılabilir..
Yalnızca yerli-yabancı özel sağlık sektörüne halkın sırtından kaynak aktarılır..
Dış ve iç borçlar büyür ve de
aile başına 3-5 çocukla bu ülke kalkınmaz, BA-TAR!

Artık bu yalın ve acı gerçeği görelim..
Belletenlerinin DB-IMF olduğunu, işbirlikçilerinin de AKP kadroları olduğunu..

Bir şeyi daha asla unutmayalım :

  • “ Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde durulacak
    ulusal sorunumuz dur. Çünkü Cumhuriyet; düşünsel, bilimsel ve bedensel bakımdan güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister.”  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

“Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı” salt teknik bir politika sorunsalı ve hedefi olmayıp; Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesidir de..

Sevgi ve saygı ile.
26.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Sağlık el yakıyor!

Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” projesi bir ayda zam yağmuruna yol açtı

  • Son bir ayda sağlık hizmetlerine % 57 zam yapıldı.

Yılbaşından bu yana diş, ameliyat, tahlil ve doğum gibi sağlık uygulamalarının
ücreti arttı. En dikkat çekici artışsa % 209’la laboratuvar tahlil ücretlerinde görüldü.
% 129 artışla ultrason, oransal olarak 2. en çok fiyatı artan sağlık kalemi oldu.

Başbakan 3-5 çocuk çağrısında bulunmayı sürdürüyor ama doğum ücretleri de büyük zam gördü. Normal doğum 2012 yılı Aralık ayında 393.51 TL iken bu rakam 2013 yılı Ocak ayında 732.99 TL’ye yükselerek % 86 arttı. Sezaryen de yaklaşık % 30 zamlandı.

  • Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” projesi çerçevesinde son bir ayda
    sağlık hizmeti ücretleri % 57 arttı

Bu zam hasta eder

AKP hükümeti, sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen vatandaşın cebine el attı.

Yılbaşından bu yana diş tedavisi, ameliyat, tahlil ve doğum gibi sağlık uygulamalarının ücreti arttı. En dikkat çekici artışsa % 209’la laboratuvar tahlil ücretlerinde görüldü.

ANKA’nın haberine göre, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen,
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerini kullanarak sağlık fiyatlarında
Aralık 2012 ile Ocak 2013 dönemi arasında uygulanmaya başlanan zamları derledi.

Araştırmaya göre, sağlık hizmetlerine ulaşmak ortalama % 57.8 zamlandı.
Bu dönemde diş tedavisi, ameliyat, tahlil ve doğum ücretleri yükselirken düşen yalnızca muayene ücreti oldu.

Laboratuvar ücretinde 
rekor artış

TÜİK verilerine göre yapılan araştırmaya göre, sağlık hizmeti fiyatlarında en dikkat çeken artış % 209 ile laboratuvar tahlil ücretlerinde oldu. Geçen yıl sonunda 4.7 TL olan tahlil ücretleri bu yıl başında 14.7 TL’ye çıktı. % 129 artışla ultrason ücretleri oransal değerlendirmede 2. en çok artan sağlık kalemi oldu.

Diş çekme ücretiyse 2012 yılı aralık ayında 24.98 TL iken bu rakam 2013 yılı ocak ayında 47.83 TL’ye yükselerek % 91 arttı.

Diş dolgu ücreti 2012 yılı aralık ayında 35.62 TL iken bu rakam 2013 yılı ocak ayında 77.90 TL’ye yükselerek % 118 arttı.

Silivri Cezaevi’nden böyle çıktı..

Dostlar,

Yüz kızartıcı bir tablo ile karşı karşıyayız..
Bir ölüm olayı 3 yıl sonra öğrenebiliyoruz..

Uygar ülkelerde en azından 2 bakanı (Adalet ve Sağlık) koltuğundan edecek bir
utanç tablosu.. Hatta hükümeti.. Ülkemizde ise bu makam sahipleri şerbetli..

Bakalım, “beğenilmeyen” ve “yenisi” yapılarak ülkenin parçalanmasına /
başkanlık totaliterliğine yol açabilecek 1982 Anayasası ne diyor ??

V.  Devletin temel amaç ve görevleri  

Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Anayasa’nın sağlık hakkıyla doğrudan ilgili 56. maddesine bakalım :

Sağlık, çevre ve konut
A.  Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması

Madde 56 – Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.   Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin
ve vatandaşların ödevidir.

  • Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; … amacıyla sağlık kuruluşlarını .. planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Tıp dilince “purpura fulminens” denilen ölümcül kanamalı döküntüye yol açarak
22 yaşındaki infaz koruma memurunun ölümüne yol açan hastalık
(Hantavirüs enfeksiyonu; Hantavirüs Renal Sendromlu Hemorajik Ateş),
açıkça iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması sonucudur.

  • Büyük olasılıkla meslek hastalığıdır!

Avrupa Sosyal Şartı (Avrupa Sosyal Şartı), 1961’de çıkarılmış ve Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden Türkiye, tam 28 yıl sonra, kimi çekincelerle bu uluslararası hukuk belgesine taraf olmuştur. Bu Konvansiyon’un 3. maddesi,

  • Tüm çalışanların sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hakkı olduğunu vurgular..

Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca bu metin Türkiye’yi bağlar ve
iç hukukta yasa hükmündedir. Hatta iç yasalardan üstündür ve dahası,
Anayasa’ya aykırılığı da ileri sürülemez!

Başkaca uluslararası ve ulusal mevzuat metinleri de rahatlıkla eklenebilir.

Söz konusu infaz koruma memurunun ölümünde işyeri ortam koşullarının incelenmesi ve varsa Devletin kusurunun ortaya konması gerekir.

Bu amaçla aile, yaşadığı yerdeki C. Başsavcılığına başvurmalıdır.
Maddi – manevi giderim (tazminat) alabilirler. Çalışma statüsüne bağlı olarak
(4857 sayılı İş Yasası ya da 657 sayılı yasa..) bir dizi hukuksal hakları tanımlıdır.

Silivri Cezaevi’nden sorumlu C. Savcılığı da kendiliğinden inceleme başlatabilir.

Konu TBMM’ye de bir soru önergesi ile getirilmeli, hatta Adalet Bakanlığı
res’en soruşturma başlatmalıdır.

  • Yaşam hakkı kutsaldır ve
  • devletin en başta gelen görevlerinden biri
    yurttaşlarının can güvenliğini sağlamaktır.

Bu ayıp Türkiye’ye ağır gelir.

Acı bir örnek olmalı ve ders çıkartılarak benzer olaylar önlenmelidir.
Kurbanın ailesi, geride bıraktıkları, bakmakla yükümlü oldukları
asla mağdur edilmemelidir.

Sevgi ve saygı ile.
25.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Silivri Cezaevi’nden böyle çıktı

Ergenekon ve Balyoz davalarıyla gündeme gelen Silivri Cezaevi’nde görevli bir infaz memurunun 2010 yılının Mart ayında Hantavirüs nedeniyle ölmesi,
Yoğun Bakım Dergisi’nin son sayısında ele alındı. Dergide 22 yaşındaki
infaz memurunun ailesinin izniyle ilk kez fotoğrafı da yayınlandı.

Aşırı yorgunluk, yaygın ağrı, bulantı, kusma, genel durum bozukluğu şikayeti ile
Silivri Hastanesi’ne kaldırılan infaz memuru, yakınmalarının sürmesi üzerine
Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne kaldırılmıştı. İnfaz memuru birkaç gün içinde
iç organlarında başlayan kanamalarla yaşamını yitirmişti. Gizlenen olay ABD’de yayınlanan “Centers for Disease Control and Prevention” dergisinde Türk bilim adamlarının 2011 yılının Mart ayında yazdığı makaleyle ilk kez ortaya çıkmıştı.

GÜNEŞ ALMAYAN, HAVALANDIRILMAYAN..20 Aralık 2012’de çıkan Yoğun Bakım Dergisi’nin 210-6 sayfalarında “Hantavirüs Renal Sendromlu Hemorajik Ateş:
Olgu Sunumu ve Derleme” başlıklı makalede söz konusu infaz koruma memurunun durumu ele alındı. GATA doktorlarından Yunus Oktay Atalay, Kamer Dere, Hüseyin Şen, Zafer Küçükodacı, Yalçın Önem, Sezai Özkan, Güner Dağlı imzalı makalede; Silivri Cezaevi ve infaz memuru “İstanbul il merkezinin 67 km batısında ormanlık alanda ve yeterince güneş almayan, iyi havalandırılmayan bir kurumda güvenlik görevlisi olarak çalışan 22 yaşındaki erkek hasta” ifadeleriyle tanıtıldı.

FARELERDEN BULAŞIYOR

Söz konusu makalede hastalığın farelerden bulaştığı şöyle anlatıldı:

“Hantavirüs, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan Bunyaviridiae ailesine mensup RNA virüsleridir. İnsana bulaş, öbür bunyaviridae ailesi virüslerden farklı olarak artropodlarla değil kemiricilerledir (rodent). Rodentin infekte tükürük veya çıkartılarıyla bulaşmış gıdaların alınması, infekte materyalle temas veya idrar, dışkı
ve salyalarıyla infekte partiküllerin solunması sonucu hantavirüs infeksiyonu
ortaya çıkabilmektedir. Rodentler arasında ve rodentten insana bulaşta en sık sorumlu yol aerosollerdir. İnsanlar rodent ısırması sonucu da infekte olabilmektedirler.”
Hastalığın neden Silivri Cezaevi’nde görüldüğü ise söz konusu makalede şöyle anlatıldı:
“Bu rodent daha çok meşe, kayın ağaçlarının bulunduğu ormanlık alanlarda yaşamaktadır. Geriye dönük yaptığımız araştırmada olgumuzun çalıştığı işyerinin
(Silivri Cezaevi) bulunduğu mevkinin yakınlarında, meşe ağaçlarından zengin ormanlık alanların bulunduğu öğrenildi.”


KIRIM KONGO’DAN DAHA TEHLİKELİ

Konu üzerine görüşlerine başvurduğumuz makalenin yazarı Doktor Yunus Oktay Atalay, hastalığın nedenine ilişkin şöyle konuştu:

“Tam kesin bir şey söylemek mümkün değil. Mevcut hastalığa ilişkin farelerden
şüphe edilebilir. Cezaevinin yeterince güneş almaması, iyi havalandırılmaması hastalığı hazırlamış olabilir.” 
Makaleyi Türkiye’de söz konusu vakayla tekrar karşılaşacak doktorlara deneyim olması için yazdıklarını söyleyen Atalay, kendilerinin hastaya izole odalarda baktıklarını, hastanın yaşadığı yerlerde virüsün bulaşma riskine karşılık  önlem alınması gerektiğini söyledi.Hantavirüsler üzerine çalışan Böcek Uzmanı ve Ziraat Yüksek Mühendisi
Derya Ulaşoğlu, Hantavirüsün Kırım Kongo ile aynı aileden olduğunu söyledi.
Ulaşoğlu, “kanamalı ateşe neden oluyor. Kemirgenlerin ısırması dışında hava ve toz yoluyla da bulaşıyor. Daha tehlikeli olmasının nedeni bu. Hastalığın yayılmasında
Silivri Cezaevi’ndeki hijyenik olmayan şartlar da etkili” ifadelerini kullandı.
Ulaşoğlu, hastalığın önlenmesi için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
“Profesyonel olarak plastik kaplarla fare kontrolü yapılmalı. Temizlik işini profesyonel şirketler devralmalı. İstenirse, alınması gereken önlemleri hiçbir karşılık beklemeden gider raporlarım.”
Barış Terkoğlu
Odatv.com
25.2.13

Şehir Hastaneleri İçin “Yargı Engelini Aşma Yasası” Çıkarılıyor

 
Dostlar,

21 Şubat 2013 günü, bizim de katıldığımız bir eylemden kesitler..

“Kamu-Özel Ortaklığı” ile ilgili bu sitede epey yazı var..

Sağlık Bakanlığı da tasfiye ediliyor ve artık bu Bakanlık sağlık hizmeti sunmayacağı gibi sağlık kurumu ve sağlık personeli sahibi (istihdam edicisi / kamu işvereni) de olmayacak..

Bakanlık çekilip yerine sermeye / şirketler (yerli + yabancı) sürülecek.

Yandaşlar halkın sırtından zengin edilecek..

Tek sözcükle “FECİ” bir yasa..

AKP bunu da yapacak mı?

Kararlılar..

Çünkü AKP’li vekillerin ezici bölümü “biat kültürü” müridi.

Bu zinciri kurabilecekler mi?

Bu bildiriyi okusalar?

Ya da Yasa taslağını okusalar??

TTB Başkanı’nın kendilerine yazdığı mektubu okusalar?

TTB’den bir brfing alsalar??

Halkımız da olup biteni görse ve sağlık hakkına sahip çıksa?

21.2.13 günü 12:30 – 13:00 arası TBMM Dikmen kapısı önünde bir avuç yurtsever sağlıkçı bu gerçeklerş haykırmaya çalıştık.

Satılık basın gene yoktu.

AKP’nin de ülkemizin de encamı hayrola diyelim..

Sevgi ve saygı ile.
22.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================

TTB_logosu

Şehir Hastaneleri İçin “Yargı Engelini Aşma Yasası” Çıkarılıyor

Başbakanın “kuvvetler ayrılığı yüzünden bu fakirin 6 yıllık hayali gerçekleşmiyor”, “yargı son derece lüzumsuz şeylere takılarak engel oluyor, projeler yürümüyor” dediği efsane ‘Şehir Hastaneleri’ sürecinde yeni bir aşamaya gelindi. Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı iptal davalarında yargının yürütmeyi durdurma gerekçelerini ortadan kaldırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkarıyor!

Bu amaçla çıkarılan Kamu Özel İşbirliği yasa tasarısının görüşmeleri TBMM’de başladı. Başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere Sağlık Meslek Örgütleri 21 Şubat 2013 tarihinde TBMM Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yaparak, Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı protesto etti.

Basın açıklamasına, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ile aralarında Prof. Dr. Hülya Güven’in de bulunduğu bazı CHP’li milletvekilleri de destek verdi. Basın açıklamasında, TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, Türk Dişhekimleri Birliği 2. Başkanı Serdar Sütçü, SES Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ve CHP Milletvekili Hülya Güven birer konuşma yaptı. Konuşmalarda, yasanın geri çekilmesi istenerek, vicdanı olan tüm milletvekilleri

  • “5 Yıldızlı Soygun Yasası”na‘HAYIR’ demeye çağırıldı.

BASIN AÇIKLAMASI
21 Şubat 2013

Duydunuz mu? Türkiye Büyük Millet Meclisi Bir Yasa Çıkarıyor!

İşte O Yasa İle Tasarlanan ‘Kamu-Özel Ortaklığı’nın
Gerçek Yüzünü Biliyor musunuz?

1-         Devlet Hastaneleri “Kamu-Özel” adı altında özelleştirilip şirketlere devrediliyor.

2-         “Beş yıldızlı otel konforu”, söylemiyle, altından kalkılamayacak kiraların, sağlık hizmet bedellerinin, katkı, katılım paylarının kapısı ardına kadar açılıyor.

3-         Bütün sağlık çalışanlarının iş güvencesi yok ediliyor, şirket taşeronlarının işçisi haline getiriliyor.

4-         Bütün sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirlerinden yapılan ek ödemelerine el konularak, kuşa çevriliyor. Açlık sınırındaki maaşları artırılmıyor.

Sağlık hizmetini, sağlık çalışanlarının haklarını, yani sağlığı bir bütün olarak değiştirecek ve özelleştirmenin önünü tümüyle açacak Kamu Özel Ortaklığı Tasarısı TBMM gündemine getirildi, görüşmeleri de hızla başlatıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınan Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşürken gerçekleri bilmeleri için bütün milletvekillerine mektup yazdık.  Ancak gördük ki iktidar partisine mensup milletvekilleri mektubumuzu okumamışlar ki böylesi korkunç bir yasaya sahip çıkıyorlar.

Şimdi bizler, bu kez sağlık çalışanlarının örgütleri olarak topluma, bütün üyelerimize ve hala yüreği doğruya ve iyiye kapanmamış milletvekillerine sesleniyoruz;

Bu kanun tasarısındaki yöntem dünyada da bazı ülkelerde uygulanmış,  sağlık alanında, felaketlere yol açmış bir yöntemdir.

Uygulanan ülkelerdeki sonuçlarından yola çıkarak; yüreği ve vicdanı insandan, toplumdan yana olan herkes demektedir ki; Kamu Özel Ortaklığı sağlığa zararlıdır. Sağlık çalışanına da, sağlık hizmeti alacak olana da zararlıdır.

Peki, yararı kime? 2020 yılında dünyada bu yöntemden 7.5 trilyon dolar gelir elde etmeyi hedefleyenlere.

Uluslararası tekellerin ve yerli ortaklarının, karlarını daha da arttırmak için, sağlık çalışanlarını kanıyla canıyla daha fazla sömürmesi yasalaştırılıyor.

Tasarının içine kanun teklifi ile ekledikleri üç madde ile sağlık çalışanlarının zaten düşük, güvencesiz ücretlerine el koyuyorlar. 209 Sayılı Yasa’nın 5. maddesinde yapılan değişikliklerle sağlık çalışanlarına döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödemelerini düşürüyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar? Kanundan “Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden” ibarelerini çıkarıp, “bu birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi sarf malzemesi gelirlerinin yüzde 45’ini, diğer döner sermaye gelirlerinin ise yüzde 50’sini aşamaz” şeklindeki zor anlaşılır cümleleri ekleyerek…

Halkımıza da sesleniyoruz;

Cebinizden para vermeden, “5 Yıldızlı Otel Konforu”nda olacağı söylenen bu hastanelerden sağlık hizmeti alamayacaksınız.

Hastaneden elde edilecek gelirleri işleten şirket aldığı halde, kirasını, her türlü damga vergisini,harçlarını ve KDV ‘sini devlet yani SİZLER ödeyeceksiniz…

Hastanenin arazisi hazineden yani sizden ama karı işletende olacak.
Açıkçası hastanenin tüm giderleri sizden ama karın sahibi özel şirketler olacak.

Devlet tüm giderleri üstlenirken kârını niçin işletmeci şirkete vermektedir?

Sağlığı hekim, sağlık çalışanları sağlayacak, koruyacak ama hiç söz hakları olmayacak. Patron ne emrettiyse onu yapacaklar. Üstelik emeğin değerini sadece yine patronlar değerlendirecek.

Sağlık hizmetini ‘köleleştirilmiş’ sağlık çalışanı üretecek, hastanenin masraflarını, kirasını,vergisini devlet eliyle SİZLER ödeyeceksiniz ama karını patron alacak.

Bir kez daha hatırlatıyoruz                    ;

Tasarıdaki hükümle tüm tıbbi hizmetlerin de şirketlere devredilmesinin önü açılıyor, ihaleyi alan şirketlerin hastaneleri yönetmesine, hatta ihaleyi alan şirketlere kredi verecek çok uluslu finans kuruluşlarının, uygun görmeleri durumunda hastanelere el koyup yönetmesine izin veriliyor.

Sağlık çalışanlarının iş güvenceleri bütünüyle yok edilip taşeron işçisi haline dönüştürülüyor.

Şehir hastanesi ihalelerini alan şirketlere sanki otoyol işleteceklermiş gibi
toplumu hasta etmek üzerinden %70 doluluk oranı vaat ediliyor.

Hastanelerimize el koyacak şirketlerin gelirleri daha da artsın, kira ödemeleri garanti altına alınsın diye çalışanların ek ödemelerine el konuluyor, buradan hizmet alacakların giderek daha çok katkı katılım payı vermesinin önü açılıyor.

Bu yöntemle yalnızca adında “kamu” kalan hastaneler “işletilmeye” başlanınca, hastaların hastalıkları “gelir getiriyorsa”  ve maliyeti ucuzsa tedavi hizmeti verilmesi
söz konusu oluyor, “karlı” olmayan yani yaşlı, yoksul ve ağır hastaların gerçek tedaviye ulaşmasına engeller bir yasa  getiriliyor.

Üstelik bütün bunlar Türkiye’de halihazırda kullanımda 122.399 (salt Sağlık Bakanlığı’nın) hasta yatağı olmasına, yapımı süren 27 binden fazla yatak olmasına ve ulaşılmak istenen yatak sayısı olan 147 bin hedefine kısa sürede borçlanmadan ulaşılacak olmasına rağmen yapılıyor.

Plan Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanı 37 projede toplam 43. 193 yatak yenilemesi yapılacağını ve bunun için 18 milyar 250 milyon TL fizibilite raporu hazırladıklarını söyledi. Bu hesaba göre bir hasta yatağı 422. 522 TL’ye geliyor! Böylesine akıl almaz yüksek rakamların ayrıntılarına dair bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bugüne kadar yapılan 14 ihalenin sadece ödenecek yıllık bina kullanım bedeli tutarı, Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı bütçesi kadar olmasına rağmen bu yöntem getiriliyor…

İhale alan şirketlerin alacakları kredilere ve bunların her türlü ek masrafına doğrudan Hazine garantisi veriliyor, her türlü Damga Vergisi ve Harçtan bağışık, KDV’den muaf tutuluyor, torunlarımız bile borçlandırılıyor.

Hastanelerin dışında Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kendi hizmet binalarında dahi şirketlerin kiracısı haline getiriliyor.

Biz bunları istemiyoruz, Bu tasarının neler getireceğini, neleri götüreceğini bilen hiç kimse buna ‘evet’ diyemez.

Milletvekillerimizi bu “5 Yıldızlı Soygun Yasası”na‘HAYIR’ demeye çağırıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği

Türk Dişhekimleri Birliği

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)

Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası

Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Çalışanlarının Sözü Sendikası

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği

Türk Hemşireler Derneği

Türk Psikologlar Derneği

Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği

Kamu Özel İşbirliği Yasası’nı protesto için TBMM Önündeyiz..

ATO_logosu

Kamu Özel İşbirliği Yasası’nı protesto için TBMM Önündeyiz..

Değerli Meslektaşımız,

Başbakan RT Erdoğan’ın;

– “..Kuvvetler ayrılığı yüzünden bu fakirin 6 yıllık hayali gerçekleşmiyor..”,
– “..yargı son derece lüzumsuz şeylere takılarak engel oluyor, projeler yürümüyor..”

dediği efsane Şehir Hastaneleri sürecinde yeni bir aşamaya gelindi.

Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı iptal davalarında yargının yürütmeyi durdurma gerekçelerini ortadan kaldırmak için, TBMM bir yasa çıkarıyor!

Bu amaçla çıkarılan Kamu Özel İşbirliği Yasasının görüşmeleri başladı.

  • Bu yasayla Sağlık Bakanlığı; kendi merkez binalarında bile kiracı oluyor.
  • Sağlık çalışanları, ihaleyi alan şirketlerin işçisine dönüştürülüyor.
  • Bu da yetmezmiş gibi, sağlık çalışanlarının ürettikleri hizmet karşılığında aldıkları döner sermaye gelirlerine el konuyor.

Türk Tabipleri Birliği, sağlık alanındaki öbür Birlik, Sendika ve Derneklerle birlikte
bu yasanın geri çekilmesi istemiyle yarın saat 12.30’da TBMM önünde bir
basın açıklaması yapacaktır.

Gerçekleştirilecek basın açıklamasına siz değerli meslektaşlarımızın da katılımını bekliyoruz.

Saygılarımızla

Ankara Tabip Odası 

Tarih: 21 Şubat 2013 Perşembe saat: 12.30
Yer: TBMM Dikmen Kapısı önü

Türk Tabipleri Birliği’nden Milletvekillerine Açık Mektup..

TTB_logosu

Değerli Meslektaşımız,

Sağlık hizmetinin tanımını, sağlık çalışanlarının haklarını, vatandaşlara sunulacak hizmetin adını ve niteliğini, yani sağlığı bir bütün olarak değiştirecek ve özelleştirmenin önünü tümüyle açacak Kamu Özel Ortaklığı yasa tasarısı bu hafta içinde
TBMM gündemine getirilecek.

Türk Tabipleri Birliği tüm milletvekillerine bir mektup hazırladı, çünkü görünen o ki görüşmeleri ancak onların vicdan muhasebeleri ve bizlerin birlikte, güçlü ve örgütlü tavrı etkileyebilir.

Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanan ve milletvekilleri ile paylaşılan mektubu aşağıda bilginize sunuyoruz.

Saygılarımızla,

Ankara Tabip Odası
Yönetim Kurulu

==================================

Sayın Milletvekili,

Biz vatandaşlar olarak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınan Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşürken aşağıdakileri bilmenizi istiyoruz;

Bu tasarıdaki yöntem 2005 yılında Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na bir madde olarak eklendi. Sonra Sağlık Bakanlığı ihaleler yaptı. Sonra yargı ihaleleri durdurdu.
Bunun üzerine önünüze gelen Tasarı hazırlandı.

Biz bu yöntemin Türkiye’ye özgü olmadığını, dünyada da kimi ülkelerde uygulanan
bir yöntem olduğunu biliyoruz. O ülkelerdeki sonuçlarını araştırdık.
GÖRDÜK Kİ, ÖZELLİKLE SAĞLIK ALANINDA, FELAKETLERE YOL AÇMIŞ.

UYGULANAN ÜLKELERDEKİ SONUÇLARINDAN YOLA ÇIKARAK; YÜREĞİ VE VİCDANI İNSANDAN, TOPLUMDAN YANA OLAN HERKES DEMEKTEDİR Kİ;
KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI SAĞLIĞA ZARARLIDIR.
SAĞLIK ÇALIŞANINA DA, SAĞLIK HİZMETİ ALACAK OLANA DA ZARARLIDIR.

Peki yararı kime? 2020 yılında dünyada bu yöntemden 7.5 trilyon $
gelir elde etmeyi hedefleyenlere!

Biz yıkımı yaşayanlardan öğrendik ve sesimizi sizin de duymanızı istiyoruz.
Sizlere bu yöntemin “modern hastaneler yapmak için”, “millete daha iyi ve kaliteli hizmet için”, “bütçe kısıntıları nedeniyle bir an evvel hastaneleri tamamlamak için” en iyi yöntem olduğunu söyleyecekler. Biz bu yalanlara karşı aşağıdaki gerçekleri bilmenizi istedik.

Sayın Milletvekili,

Türkiye’de halihazırda kullanımda 122.399 hasta yatağı olduğunu, ulaşılmak istenen yatak sayısının 147 bin olduğunu ve şu anda yapımı süren hastanelerin 27 binden çok yatağa sahip olduğunu biliyor musunuz? Yani, Türkiye’nin uzun erimde ihtiyaç duyduğu hasta yatağı eksiği yok

Kalkınma Bakanlığı, klasik yöntemle hasta yatağı maliyetini 1.200-1.300 TL/M2,
kamu özel ortaklığıyla 1.600 TL/M2 dolayında olduğunu hesap ediyor. Oysa
Sağlık Bakanı bu yöntemle toplam 37 proje için 43.193 hasta yatağı yapılmasının planlandığını ve 18 Milyar 250 Milyon TL fizibilite yapıldığını açıkladı. Bu hesaba göre, her bir hasta yatağı 422.522 TL’ye mal olacak. Bakanlıkların hesaplamalarının bile birbirini tutmadığını biliyor musunuz?

Bugüne dek yapılan 14 ihalede, öğrenilebilen, yalnıca bina kullanım bedeli karşılığı ödenecek kiraların yılda 2.180.085.347 TL -ki bu rakam Sağlık Bakanlığı merkez örgütü bütçesi kadardır- 25 yıllık toplamının da 54.502.133.675 -ki bu rakamın da 27 binden çok hasta yatağı yatırımı için gereken 5.1 Milyar TL’nin 10 katından çok- olduğunu biliyor musunuz?

Kamu-Özel Ortaklığı yöntemiyle, yalnızca yenileme yapıldığını, yeni yatırım yapılmadığını, Yüksek Planlama Kurulu‘nun eldeki hastanelerin kapatılması kaydıyla ihalelere onay verdiğini biliyor musunuz?

Tasarıdaki hükümle tüm tıbbi hizmetlerin de şirketlere devredilmesinin
önünün açıldığını biliyor musunuz?

İhaleyi alan şirketlerin hastaneleri yöneteceğini, hatta ihaleyi alan şirketlere
kredi verecek çok uluslu finans kuruluşlarının, uygun görmeleri durumunda
hastanelere el koyup yöneteceklerini biliyor musunuz?

Kent hastanesi ihalelerini alan şirketlere, sanki otoyol işleteceklermiş gibi toplumu
hasta etmek üzerinden % 70 doluluk oranı vaat edildiğini biliyor musunuz?

Bu yöntemle yapılan hastanelerde çalışan sağlık çalışanlarına “ne kadar çok hasta,
o kadar çok para” denildiğini biliyor musunuz?

Bu hastanelere başvuranlara, “uzun kalmayacaksan buyur” denildiğini; hastaneler kamu sağlık hizmeti vermek yerine “işletilmeye” başlanınca, adı hastane bile olsa hastalıkları “gelir getiriyorsa” ve maliyeti ucuzsa tedavi etmeye başlayacağını biliyor musunuz?

Kira artışları yapılırken şirketlerin yabancı para biriminden borçlanmaları durumunda döviz kuru farkından kaynaklanacak olası zararlarının kiraya yansıtılacağını
biliyor musunuz?

Tasarı hazırlanırken Sağlık Bakanlığı kaldırılırsa belirsizlik olmasın diye hükümler konulduğunu; bu kiraların ödeneceği döner sermaye havuzundan personele dağıtılacak ödemelerin azaltıldığını biliyor musunuz?

Hastanelerimize el koyacak şirketlerin gelirleri daha da artsın, kira ödemeleri güvence altına alınsın diye çalışanların ücretlerinin giderek azaltılacağını, buradan
hizmet alacakların giderek daha çok katkı katılım payı vereceğini biliyor musunuz?

Kamu özel ortaklığı ile yurtdışında yapılacak tesislere, hekimlerimizin zorunlu hizmet adı altında gönderileceklerini biliyor musunuz?

İhale alan şirketlerin, alacakları kredilere ve bunların her türlü ek giderine doğrudan Hazine güvcencesi verildiğini, her türlü Damga Vergisi ve Harçtan bağışık (vareste), KDV’den bağışık olduklarını biliyor musunuz?

Tasarı sayesinde taşeron sisteminin pervasızlaşarak, hastanelerin yenilenmesi için bile örneğin cerrahi hizmetlerin satın alınabileceğini biliyor musunuz?

Bu hastanelerde Sağlık Bakanlığı’nın kiracı olacağını, hatta Sağlık Bakanlığı’nın, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu‘nun, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu‘nun
kendi binalarında şirketlerin kiracısı olacaklarını biliyor musunuz?

BİZ BUNLARI İSTEMEDİĞİNİZİ BİLİYORUZ.
BU TASARININ NELER GETİRECEĞİNİ, NELERİ GÖTÜRECEĞİNİ BİLDİĞİNİZİ
VE BUNA EVET DEMEYECEĞİNİZİ BİLİYORUZ.

BİZ HAYIR DİYORUZ,

SİZİN DE HAYIR DEMENİZİ İSTİYORUZ.

SAYGILARIMIZLA,
20.2.13

PROF. DR. A. ÖZDEMİR AKTAN
TTB MERKEZ KONSEYİ BAŞKANI

AÇIK TEŞEKKÜR…

A Ç I K  T E Ş E K K Ü R …

11 Ocak 2013 günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi‘nde geçirdiğimiz ameliyat nedeniyle yoğun ve içten destek ve ilgisini esirgemeyen,
gerek hastaneye gerek eve ziyarete Ankara’dan, uzaklardan..gelen, telefon eden,
e-ileti, SMS vb. araçlarla iyi dileklerini ileten, çiçek yollayan, “geçmiş olsun”
ve de “iyileş de gelecek olsun” diyen tüm dostlarımıza,
Tıp Fakültesindeki sevgili öğrencilerimize, yakın çalışma arkadaşlarımıza,
zor günlerimizde başımızdan hiç ayrılmayan can yoldaşlarımıza;
yoğun bakım çalışanlarına ve yattığımız sürede özveriyle hizmet veren tüm çalışanlara..

Check up amaçlı USG’de tanıyı koyan Radyolog Dr. Evren Üstüner’e ve
BT’de Prof. Dr. Serdar Akyar’a.. Patolojik incelemeyi yapan Doç. Dr. Berna Savaş’a..

Major operasyonu usta ve deneyimli elleriyle, sevecenlikleriyle ve
ölçüsüz deontolojileriyle gerçekleştiren ve post-op bakımı titizlikle sürdüren
Doç. Dr. Bülent Erkek
, Op. Dr. Cihangir Akyol ve genç ekipleri ile, yakın ilgilerini
ve emeğini hiç esirgemeyen Prof. Dr. Ayhan Kuzu, Prof. Dr. Mehmet Gürel,
Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı dostumuz Prof. Dr. Semih Baskan,
İbni Sina Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Bahaddin Güzel,
Ankara Üniversitesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Erol Özdiler’e,

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şehsuvar Ertürk’e,

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş’e

En derin şükranlarımızı sunuyoruz..

Sevgi, saygı ve dostluk ile.
18.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net

Fakültede profesör olarak 2 yılı doldurmadan hastanelere yönetici oldular

 

Dostlar,

AKP gözü kara kadrolaşmasını sürdürüyor..

10+ yıldır ülkenin her köşesine “mürit”lerini yerleştirdiler..

TÜBİTAK ve TÜBA gibi ulusal bilim akademilerine bile siyaset soktular..

Yüzümüz kızardı.. Dünyada hiçbir uygar ülkede ulusal bilim akademilerine siyaset üye seçmez, atamaz.. Burnunu da sokmaz bu akademilere.. Bu tablo utanç vericidir ve TÜBA yönetiminin geçtiğimiz yıl bu yüzden istifa ettiği akıldan çıkarılmamalıdır..

AKP bir yandan hekimlere zorunlu hizmet yasasını yürürlükte tutuyor, bir yandan da taşra tabela tıp fakültelerinde “kolay profesörlük” ikram edilen kimi yandaşlarını
Batı’da, büyük tıp merkezlerinde sorumlu tepe yönetici konumuna atıyor..

2547 sayılı YÖK Yasası’nın maddelerini de çiğneyerek (md. 29 ve 25b/1)..
Yasayı arkadan dolanarak.. Örn. Erzincan tıp fak. nin profesör fazlası mı vardır ki, orada gereksinim yok mudur ki yeni prof. olan muhterem zat “görevlendirme” ile
Batı’ya atanır ??

“görevlendirme” yasayı dolanmak için.. Hem kendi üniversitelerinde özlük hakları korunuyor hem de görevlendirme ile ücret alıyorlar..

Her şeyden geçtik : Bu davranış Müslümanlık ile bağdaşıyor mu?
Haydi bizi kandırdınız, Tanrı’yı nasıl kandıracaksınız??

Korkarız Allah bile sizi ıslah etmekten vazgeçmiş görünüyor..
Encamınız hayır ola.. diyelim gene de..

Yeni Sağlık Bakanı da evelallah öncülünü (selefini) aratmayacak bir halef (ardıl) olduğunu hızla, sayın başbakanlarına kanıtlama heyecan ve telaşesindeler..
Pazar ola sayın Dr. Müezzinoğlu, pazar ola..

Sevgi ve saygı ile.
18.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

======================================

Fakültede profesör olarak 2 yılı doldurmadan hastanelere yönetici oldular

Kamuya kıyak atama

© Yasaya göre; profesörlük unvanını alıp ataması yapılanlar, 2 yıl fiili hizmet sürelerini doldurmadan profesörlük unvanını üniversite dışında kullanamıyor. Ancak bu kural, çeşitli üniversitelerden 11 “şanslı” ad için delindi.

Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Hastane Birlikleri’nin kurulmasının ardından kamu hastanelerine profesör unvanıyla atanan 11 kişinin, atama için gerekli olan tıp fakültesinde 2 yıllık hizmet süresini doldurmadığı ortaya çıktı.

Bu çerçevede Erzincan Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Nurullah Zengin
Ankara Numune Hastanesi’ne, Prof. Dr. Mustafa Ertek, Ankara Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Hastanesi’ne yönetici oldu. Aynı üniversiteden Prof. Dr. Murat Alper, Yıldırım Beyazıt Dışkapı Hastanesi’nin yeni başhekimi olurken, Prof. Dr. Sedat Altun da İstanbul Yedikule Göğüs Cerrahisi ve Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne başhekim olarak atandı. Prof. Dr. Ramazan Çetinkaya da Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yönetici oldu.

Ayrıca; Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Öner Odabaşı Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başhekim, Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Osman Kürşat Arıkan Adana Numune Hastanesi’ne başhekim, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başhekim, Namık Kemal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Metin Esen İstanbul Güney İl Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanı ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fazlı Erdoğan Erzurum İl Genel Sekreteri olarak atanan isimlerden.

‘Suiistimal ediliyor’

Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, profesör unvanıyla atananların maaşlarının 18 bin TL’ye dayandığını belirterek, Kadroları taşra üniversitelerinde olan bu insanlar, kamuda üst düzey göreve getirilip, çok yüksek
maaş alıyor. Erzincan
da profesör olduysan, oraya hizmet etmek zorundasın.
Unvan böyle suiistimal edilemez.” dedi. (Cumhuriyet, 18.2.13)

Sağlıkta “Kamu-Özel Ortaklığı” TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kabul Edildi


Dostlar
,

Yeni Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu, pek doğallıkla AKP’nin IMF-DB
(Dünya Bankası) güdümlü sağlık politikaları
nı kaldığı yerden yürütmekte..
Şimdi AKP’lilere sorulsa, partilerinin kurumsallaştığını, politikalarının da
kişilerden bağımsız olduğunı söyleyeceklerdir büyük olasılıkla..

“Kamu Hastane Birlikleri” adı altında kurulan retorik tuzakla Sağlık Bakanlığı’na bağlı 800 dolayında hastane yarı özel konuma geçirildikten sonra, sıra kızımızı sermaye ile nişanlamaya geldi!

Yani bir başka retorik tuzak kavram ile “Kamu-Özel Ortaklığı”..
Bir süre sonra da Kamu’nun alanı terk ederek kamu hastanelerinin salt işletmesinin değil, mülkiyetinin de özel sektöre (yerli + küresel yabancı sermaye konsorsiymlarına) devri gerçekleştirilecek..

Böylelikle kamu-devlet, bir kamburdan daha kurtulacak!

Zamanın Milli Eğitim Bakanlarından biri, “Aaah, şu okullar olmasa ben Milli Eğitimi
ne güzel yönetirdim..” demiş.. Sağlık Bakanlığı bu özlemi daha hızlı gerçekleştirecek anlaşılan.. Sağlık Bakanı da en bahtiyar Bakan olacak herhalde..

Sağlık hizmeti gibi en temel kamusal hizmeti bile vermeyen bir “Devlet..”
ya da “Quasi-state”!.. “Devlet benzeri” yani.. Devletimsi..

Platon’un 2500 yıl önceki devlet öngörüsünün bile gerisine savrulan..

Şirketokrasi – Kapitokrasi güdümlü kamu artığı!

Küreselleşmenin gereği bu(!)..

Soylu (necip) halkımıza armağan olsun..

Ve de “Müslüman” AKP’lilerin açık adı “Adalet ve Kalkınma Partisi” olan
kutsal örgütlerinin tarihsel misyonu; ikitdara getirilmelerinin diyetlerinden biri..

Hoşgeldin yeni sağlık bakanı Dr. Müezzinoğlu..

“Ex” Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ da sakınola üzülmesin, mutlaka terfi edecektir bir süre dinlendikten sonra..

Sevgi ve saygı ile.
16.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu: Ek ödemelerde sıkıntı olmayacak

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarının ek ödemelerinde bir sıkıntı olmayacağını söyledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu‘nda, sağlıkta kamu özel ortaklığını öngören yasa tasarısının görüşmeleri sırasında, CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in sorusu üzerine Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarının eködemeleriyle ilgili sıkıntılarının olmayacağını ifade etti.

Müezzinoğlu, ”Bugün Sağlık Bakanlığı olarak imzaladık. Başbakanlığın onayında. Zaten biz arkadaşlara hazırlıklarını yapmalarını da söylemiştik. Dolayısıyla ayın 15’i itibarıyla muhtemelen ödemelerde hiçbir sıkıntı olmadan çalışanlarımız daha öne olduğu gibi bütün haklarınız alacaklar” dedi.

Milletvekillerinin soruları üzerine kamu özel ortaklığı modeliyle yaklaşık 43 bin 193 yatak yapımını planladıklarını, bunun hesaplanan yatırım tutarının yaklaşık 18 milyar 250 milyon lira olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, 43 bin193 yatak yapımının 37 tesiste planlandığını söyledi.

Müezzinoğlu, sağlıkta yatak doluluk oranının 365 gün üzerinden %100’leri yakalamanın mümkün olmadığına işaret ederek, ”Bu mevsimdeyatak konusunda yer yer sıkıntılar yaşıyoruz. Yazın öyle mevsimler oluyor ki yatak doluluk oranları yüzde 40-50’lere iniyor. Salgın hastalıklar, mevsimsel hastalıkların arttığı dönemler var. Yatakdoluluk oranını illa % 85’lerde tutacağız diye bir projeksiyonuçok reel bulamayız.” diye konuştu.

Müezzinoğlu, sağlık hizmetlerinin sunum kalitesinde standartların yükseltilmesi için fiziksel mekan ve teknolojik altyapıyı çok hızlı geliştirmek zorunda olduklarını söyledi.

“Risklerin üstlenilmesi”ne itiraz

Tasarının, geçen hafta görüşülen ve oylanmadan atlanılan ”borç üstlenilmesi”ne ilişkin maddesi, uzun süre tartışıldı.

Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yetkilileri, mevzuatla ilgili bilgi verdi.

CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, düzenlemenin kamuya ne kadaryük yüklediğini bilmek istediklerini ifade ederek, “1 aydır ısrarla soruyorum ama yanıt verilmiyor. Bu model sağlık dışında başka alanlara da yaygınlaştırılacak. Hiçbir suiistimal olmasa bile içindekar unsuru olacağı için klasik modellerden daha pahalıya
mal olacak. Özel sektörün sürecin içine girmesinin bedeli olacak, onu kâr olarak kamu maliyesinden aktaracağız. Bunun hesabı çıkartılmalı.” 
dedi.

CHP ve MHP’li milletvekilleri, kamu özel ortaklığıyla yapılacak tesislerde Hazine’nin
risk üstlenmesinin doğru olmadığını savunarak, bunun kamuyu zarara uğratacağını
ileri sürdü.

AKP  Manisa Milletvekili Recai Berber, projenin yürümemesi halinde risklerin üstlenilmesinin söz konusu olacağını belirterek, uygulamanın dünyada örnekleri olduğunu söyledi. Berber’in, ”Siz bir devlet hastanesinde en küçük bir tamiratın
1 yıl yapılamadığını, bundan doğan zararın ne kadar olduğunu biliyor musunuz?”
 sorusuna, bazı CHP’li milletvekilleri, ‘‘Hiç öyle bir şey yok” karşılığını verdi.

AKP Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, ticari alanlarla ilgili tasarruf yetkisinin
Sağlık Bakanlığı’nda olacağını belirterek, ”Biz Bakanlığa model açıyoruz.
Kaç hastanenin bu modelle yapılacağının yetkisi de Bakanlıkta” 
dedi.

Hasta garantisi mi verecekler?”

CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, iktidarın düzenlemeyle Türkiye’nin geleceğini bağladığını savunarak, ”Bu sizi de zor duruma sokar. Bu iş sadece para işi değil.

Bahsedilen 30 milyar değil, 100 milyarı geçiyor. Hastanelerdeki hemşire ve doktorlar evine ekmek götürmek için işletmeyi kara geçirmek zorundadır. Hastane kar etmediğinde, kamu hastane birlikleri genel sekreterlerinin işlerine son verilecek. Hastane kara geçsin diye insanlık dışı işler yapılacak, nitekim yapılıyor. Halkın sağlığı tehlikeye atılıyor. Paradan anlamadığım halde burada pislikler olduğunu görüyorum” diye konuştu.

CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, ”Böyle bir model dünyada yok. Adama çifte kavrulmuş vereceğiz. Öz paran olsa da kredi kullan, biz kredinin risklerini üstleniyoruz diye çırpınıyoruz” dedi.

Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Habip Soluk, yap-işlet-devret modelini havaalanları, liman ve otoyollarda olmak üzere en çok kullanan bakanlık olduklarını belirterek, ‘‘Havaalanlarında verdiğimiz yolcu garantisiyle kamuya gelen pay 610 milyon dolardır. Biz o garantiyi vermesek, işletmeciye bıraksaydık, kamu bundan mahrum kalabilirdi.” dedi.

CHP’li Atıcı’nın ”Burada da hasta garantisi mi verecekler?” demesi,
Komisyon’da gülüşmelere yol açtı.

Konuşmaların ardından tasarı kabul edildi. (AA, 12.2.2013)

Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları Raporu hazırlandı

ATO_logosu

Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları Raporu hazırlandı

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının (KKNMK) Anayasal statüsüne ilişkin olarak yürütülen ve yeni Anayasa çalışmalarına da konu edilen tartışmalara katkı sunmak üzere bağımsız hukukçularca hazırlanan rapora destek sunan Ankara Tabip Odası, Ankara Dişhekimleri Odası ve Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası tarafından 12 Şubat 2013 tarihinde düzenlenen bir basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaşıldı. Basın toplantısına,

  • Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları Raporu:
    Anayasa’nın 135. maddesinin Karşılaştırmalı Değerlendirilmesi ve Bir Öneri 

başlıklı raporu hazırlayan kolektiften Başkent Ünv. İdare Hukuku Öğr. Gör. Orhan Tekinsoy, Av. Dr. Mustafa Bayram Mısır ve Av. Yunus Bakihan Çamurdan’ın yanı sıra Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özden Şener, Ankara Dişhekimleri Odası Başkanı Dr. İlker Cebeci, Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oytun Okan Şenel, Genel Sekreter Adil Adıgüzel ve üye Dr. Saffet M. Saraç katıldı.

Rapor Meclis Anayasa Komisyonu üyelerine verilecek

Basın toplantısında konuşan Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özden Şener, raporun bağımsız hukukçular tarafından meslek örgütlerinin demokratik ülkelerde
nasıl olması gerektiğine ilişkin dünyadan örneklerle karşılaştırmalı olarak hazırlandığını kaydetti. Yeni Anayasa çalışmaları esnasında meslek örgütlerinin yok edilmesi amacıyla kamuoyu yaratılmaya ve Anayasa komisyonunun bu şekilde bir düzenleme için yöneltilmeye çalışıldığını kaydeden Şener, bu raporun hazırlanmasındaki temel çıkış noktasının da bu çabadan kaynaklandığını söyledi.

Liberal Demokrasi Topluluğu gibi oluşumların yayımladıkları çeşitli araştırmalarla, meslek örgütlerine üyeliğin zorunlu olmaktan çıkarılıp 1’den çok örgütlenme kurulabilmesini savunduklarını hatırlatan Şener, bu durumun mesleği çökerten ve kamunun zararına sonuçlar ortaya çıkarak bir uygulama olacağını dile getirdi ve hazırlanan raporu bu nedenle çok önemsediklerini ifade etti. Şener ayrıca, hazırlanan raporun Meclis Anayasa Komisyonu üyeleriyle de paylaşılacağını söyledi.

Daha sonra söz alan Ankara Dişhekimleri Odası Başkanı Dr. İlker Cebeci, Anayasa’nın 135. maddesi halen geçerli olmasına karşın meslek örgütlerinin yetkisiz kılınmaya çalışıldığını kaydederken, Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oytun Okan Şenel de meslek örgütleri çalışmaktan men edilirse her şeyden çok toplum sağlığının etkileneceğini söyledi.

Denetim, gözetim ve yaptırımdan muaf bırakır uyarısı

Raporun hazırlayıcılarından İdare Hukuku Öğr. Gör. Orhan Tekinsoy yaptığı sunumda, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının önemi ve kamu gücü kullanacak şekilde yasal yetkilerle donatılmasının demokratik toplumlar için gerekliliğini anlattı.

Meslek örgütlerinin, meslek etiğini ortaya koyan, tüm mesleğin yürütülüşünü gözeten kuruluşlar olduklarını ve meslek mensupları üzerinde denetim, gözetim ve yaptırım yetkisi bulunduğunu vurgulayan Tekinsoy, üyeliğin zorunlu olmayışının ise meslek mensuplarını denetim ve yaptırımın dışında tutacağı, bu nedenle de
kamu yararını zedeleyeceği uyarısında bulundu. Tekinsoy, “Ben üye olmuyorum” diyerek bu denetim, gözetim ve yaptırımdan muaf olunabilmesinin söz konusu dahi olmaması gerektiğini ifade etti.

Hazırlanan raporun tam metnine ulaşmak için lütfen tıklar mısınız?

KAMU_KURUMU_NITELIGINDE_MESLEK_KURULUSLARI_ RAPORU_2013 .

Sevgi ve saygı ile.
15.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Anayasa Mahkemesi 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin İptalini Görüşüyor

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası, İVEDİ bir çağrıda bulunuyor..

Son derece yaratıcı bir girişim..

Anayasa Mahkemesi, 14 Şubat 2013 günü 663 sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin iptali istemini görüşecek.

Sürecin mağdurlarının somut örnekleri Mahkemenin bilgisine sunmayı amaçlıyor.

Görülmekte olan bir davaya müdahale, tavsiye, telkin vb. bir hukuk ihlali yok..
Yalnızca somut örnekleri sunmak.. Mahkeme de kamu vicdanını dikkate alsın diye..

Gereğini yapalım..

Biz bir ileti göndereceğiz..

Sevgi ve saygı ile.
11.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 ==============================

ATO_logosu


Değerli Meslektaşımız,

Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat Yapısını Düzenleyen 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ilgili iptal davası 14 Şubat 2013 Perşembe günü Anayasa Mahkemesi’nde görülecek.

TBMM’den kaçırılarak 2 Kasım 2011’de gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren bu Kanun Hükmünde Kararname, Türkiye sağlık ortamında aile hekimliğinden devlet hastanelerine, özel hastanelerden üniversite hastanelerine, muayenehanelere kadar pek çok alanda olumsuz düzenlemeler getirdi.
Pek çok meslektaşımız geçtiğimiz bir yıldan fazla sürede

* görev yerlerinin değişmesinden ünvanlarının kaybına,
* nöbet uygulamalarından ek ödemelerdeki azalmalara,
* bazı üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devrinden
* müfredat belirleme dahil pek çok akademik konunun Sağlık Bakanlığı’nın denetimine geçmesine…

kadar sayısız mağduriyetler yaşadı. ,

* Sağlık Meslekleri Kurulu adında çoğunluğu Bakanlık ve siyasi otoritenin kontrolünde bir heyet eğitim düzeyimizi belirlemeden

* ömür boyu meslekten mene varan cezalar verme yetkisiyle donatıldı.
* İthal hekimlik uygulaması başladı.
* Yurttaşların aldığı sağlık hizmetinde bir düzelme olmadığı gibi
yaşanan keşmekeş yüzünden önemli mağduriyetler yaşandı.

Hekimler olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname’nin değinebildiğimiz- değinemediğimiz hükümleri nedeniyle yaşadığımız mağduriyetleri, gözlediğimiz-yaşadığımız yurttaşların aldığı sağlık hizmetindeki olumsuzlukları Anayasa Mahkemesi’ne bildiriyoruz. Meslektaşlarımızın, ekte ana çerçevesi bulunan
dilekçe örneğini yaşadıklarını ve gözlemlerini içerecek biçimde doldurarak
Anayasa Mahkemesi’ne 13 Şubat 2013 Çarşamba gününe kadar mail ve/veya faks yoluyla iletmelerini bekliyoruz.

Anayasa Mahkemesi e-ileti adresi: bilgi@anayasa.gov.tr

Anayasa Mahkemesi faks numarası: 0312 4637400

Gerekli desteği vereceğiniz inancıyla şimdiden teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dileriz. 11.2.2013

ANKARA TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU

=========================================

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

                                                         ANKARA

DOSYA ESAS NO                    E.2011/150

BAŞVURUDA BULUNAN           :

BAŞVURU KONUSU                            663  Sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanması ile birlikte sağlık hizmeti ve çalışma ortamında yarattığı sonuçlar hakkında bilgi sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR                        :          

11.10.2011 tarihli ve 663 sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin uygulanması ile birlikte  sağlık hizmeti sunan hemşireler / hekimler / diş hekimleri /… üzerinde ve sağlık hizmetlerinde aşağıdaki sonuçlar gözlenmektedir;

……………..

……………….

……………………

Konu ile ilgili somut olgular üzerinden 663 sayılı KHK’nin yarattığı olumsuzlukları Heyetinizin bilgisine aktarabilmeyi amaçladım. Bilgilerinize saygıyla sunarım.