Kategori arşivi: Hekim Saltık

Biber gazı yasaklanmalı

Dostlar,

Geçtiğimiz hafta sonu Cumhuriyet Pazar ekinde yayımlanan bir söyleşiyi paylaşalım.
Dr. Ali Özyurt, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Taksim Gezi Kriz Masası Koordinatörü olarak hizmet vermekte olan bir meslektaşımız. Acı olaylara bire bir ve yakından tanıklı etti..

Sevgi ve saygı ile.
20.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================
Biber gazı yasaklanmalı

Dr. Ali Özyurt*
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı

– Biber gazı, TOMA gibi gösteri kontrol araçlarının yarattığı tehlike,
Gezi Parkı eylemleriyle iyice ayyuka çıktı. Polisin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. A.Ö. : Polis, PSVK’da bile bildirilen zor kullanım yetkisini aştı.

Etkisiz hale getirene dek kademeli şekilde yapması gereken zor kullanımını,
işkence silahına dönüştürdü.

Doğrudan hedef gözetilerek kullanılmasıyla birçok insan ağır yaralandı,
yoğun bakıma kaldırıldı, gözünü yitirdi

– Eylemin taleplerinden biri de biber gazının yasaklanması.
Biber gazı yasaklanmalı, çünkü?..

Dr. A.Ö. : Hekim olarak hekim sorumluluğuyla kullanılan gözyaşartıcı gazların literatürde bildirilen etkileri ve bizlerin, maruz kalanlarda saptadığımız bulgular ve daha öncesinde de medyadan bildiğimiz toksik etkiyle yaşanan ölümler nedeniyle
biber gazı hemen derhal yasaklanmalı.

– TTB (Türk Tabipleri Birliği) yıllardır gazların zararlarından söz ediyor.
En büyük zararı nedir?

Dr. A.Ö. : Solunum ve dolaşım sistemi üzerine yarattığı akut etkiler.
Akut akciğer ödemi ile gelişen asidozun en sık ölüm nedeni olduğu bildiriliyor.

– Gazın etkisi kısa, en azından saatlerle sınırlı deniliyor, öyle mi?

Dr. A.Ö. : Doğaları gereği ancak hayvan deneyleri yapılabilmekte ve geç dönem etkileriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Kullanım kılavuzunda etkinin birkaç saat sürdüğü bildiriliyor ama maruz kalan hastalardan birkaç gün sürdüğünü hatta geç dönem
sağlık sorunları başladığını bile biliyoruz.

*İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve
Taksim Gezi Kriz Masası Koordinatörü

Cumhuriyet Pazar eki, 16.6.13

Gözünü yitiren Volkan Kesanbilici : İnsanlara yapılan canımızı yaktı


Dostlar
,

Gözünü yitiren Volkan Kesanbilici : İnsanlara yapılan canımızı yaktı

Bir Taksim direnişi dramı daha..

Volkan Kesanbilici de bir gözünü yitirdi.

Polisin hedef gözeterek / gözetmeyerek kullandığı plastik mermiler..

Hani şu “öldürmüyor” dedikleri mermiler..

Ama yaşamı karartmaya fazlasıyla yetiyor..

Gencecik insanlar yaşamlarının baharında en yaşlamsal organlarını ve işlevlerini yitiriyorlar.

Yaşam boyu sürekli faturası olan “çehrede kalıcı eser” ve “organ yitimi”
adli tıp deyimleri ile..

  • Plastik mermi kullanma koşullarının oluşmadığına inanıyoruz.

Kolluk (en genel anlamda Polis – Jandarma), idare hukuku ilkelerine ve mevzuatına göre “zor araçlarını” bir kez zorunlu durumda kullanacak.

İkinci olarak da en hafifinden en ağırına kademeli kullanacak..

Ne olmuştur da bu kitlelere plastik mermi kullanılmıştır?

Neden yere ya da havaya, son olarak da belden aşağısına atılmamıştır?

Öncesinde kitlelere plastik mermi kulllanımına geçileceği uyarısı yapılmış mıdır?

Bu olaylarda idarenin (kolluğun, amirleinin, üst amirlerinin ve siayasal otoritenin) birlikte zincirleme sorumluluğu vardır.

  • Suç sabittir ve basit, adi suç olmayıp İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR!

Buı davalar mutlaka iç hukukta görülecek ve bir bölümü de AİHS uyarınca AİHM’ne taşınacaktır.

Türkiye’nin çok sayıda davayı yitireceğini ve yüklü maddi – manevi ödenceye (tazminata) mahkum edileceğini çok net olarak öngörebiliriz.

Yine yasal zorunluluk olarak idare, ödediği tazminatları kusurlu kamu görevlilerine
“rücu” etmek zorundadır.

Çok sayıda / bir bölüm polis ve şeflerinin tazminat / fatura ödemesi hiç de uzak bir olasılık değildir; anımsatalım.. Davalar yıllar süre ve kimileri emekli olsa da gelip yakalarına yapışacaktır.

  • Herkes hukuka uygun davranmak zorundadır.

Ne yazık ki hiçbir maddi – manevi ödence, yitirilen bir gözün eksikliğini gideremeyecektir.

Hele ruhsal travmaların yaşam boyu, hatta kuşaklar boyu kalıcı travmasının izlerini / acısını silmeye asla yetmeyecektir.

Özellikle siyaseti, her şey bir yana VİCDANİ – İNSANİ SORUMLULUĞUNU anımsamaya özellikle çağırıyoruz.

Volkan’ın Taksim’e gitme gerekçesini bir kez daha anımsayalım :

  • İnsanlara yapılan canımızı yaktı..

Sevgi, saygı ve acı ile.
19.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

İnsanlara yapılan canımızı yaktı

Volkan Kesanbilici

Gozunu_yitiren_Volkan_Kesanbilici

 

 

 

 

– Cuma gecesi Tarlabaşı Bulvarı’nda bir grubun içindeydim. Gezi Parkı’nda kalan insanların durumunu merak ediyorduk. Bütün gün internetten takip etmiştik zaten.

Sokakta sürekli gaz bombası vardı.

Polis müdahalesi uzun süre devam etti. Saat 00.00’yi geçmişti sanırım.

  • Bir anda gözüme bir şey isabet etti.
    O anda anlamadık ama sonradan hastanede anlaşıldı ki plastik mermiymiş.

– Önce gönüllü doktorların bulunduğu bölgeye gittik. Taksim İlk Yardım’a yönlendirdiler, oraya ulaşmak da zor oldu. İlk müdahale orada yapıldı.
İçeride mermi olduğu anlaşıldı. Çapa’ya gittik, ama orada sabaha kadar göz ameliyatı yapılamıyormuş. Okmeydanı Hastanesi’ne gittik, orada da müdahale edilemedi.
Tekrar Çapa’ya döndük, henüz ameliyat olamadım. Kanama devam ettiği için
hâlâ müdahale edilemiyor. Artık riskli olmasına karşın müdahale etmeleri gerektiğini söylediler, ameliyat olacağım.

Gözümde görme yetisini kaybetti.

Gözün iyileşme sürecinden sonra her şey belli olacak, açıkçası doktorlar pek birşey söyleyemiyor.

– Gezi Parkı’ndaki insanlara yapılan müdahale canımızı yaktığı için Taksim’deydim.

Çapulcu denilen insanların düzenle ilgili bir sıkıntıları vardı.

Şimdi toplumun iki kesimi tepkisini birbirine yönlendirecek bir duruma geldi.
Gerçi çapulcular kimseyi rahatsız etmedi.

– Adli mercilerde hakkımı mutlaka arayacağım. Adli raporum var.
Hastanede o da sıkıntı yarattı. Raporum bir bekçi tarafından alındı.
Son anda fark ettik. Sivil bir komiserdi galiba. Okmeydanı Hastanesi Acil Şefi’ni
sorgular bir hali vardı. Sümen altı edilmekten son anda kurtardık raporu.

Gözümü kaybettim ama umudum var

 

Dostlar,

Selim Polat’ın dramını acıyla ve de umutla paylaşmak istiyoruz..

Mutlaka dava açılmalı ve sorumlular hesabını vermeli.

Devletin KUSURSUZ SORUMLULUĞU bağlamında oluşan maddi – manevi zarar giderilmeli (tazmin edilmeli)..

Hiçbir şey 25 yaşındaki sevgili Selim Polat’ın artık görmeyen ve yerine protez konacak olan gözünü geri getirmese de..

Üzülerek, bir hekim olarak ekleyelim ki; öbür göz de -travma almasa da- risk altında..
Göz sinirlerinin çapraz, karmaşık anatomisi nedeniyle.. Dileriz böyle bir aksilik olmaz..

Devlet, hiçbir “katkı payı” almadan Selim’in tüm sağaltım (tedavi) ve esenlendirme (rehabilitasyon) giderlerini karşılamak zorunda..

Sevgi ve saygı ile.
19.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

======================================

Selim Polat Taksim direnişinde gözünü yitirdi!

Cumhuriyet Pazar Dergi 16.06.2013
Gözümü kaybettim ama umudum varBen Selim Polat.

Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisiyim.
25 yaşımdayım.
SDP’liyim.
Bu eyleme herkes gibi
ağaçların kesilmemesi,
oraya AVM ya da bir bina yapılmaması için katıldım.

Perşembe gecesi parkta kaldım. Sabah 05’te uyarı olmadan doğrudan
gaz bombalarıyla saldırdı polis. Hareket edemeyecek duruma geldik.
Parkı boşalttı.
Ben de parti binasına geldim. Arada dışarı çıkıp tekrar binaya geliyorduk.
16.30’da binadan çıktım;

Hiç uyarı yapılmadan bir anda plastik mermi, biber gazı yağmaya başladı.

Ağza alınmayacak küfürler ediyorlardı (polis).

Polisler hedef alarak sıkıyorlardı.

Gözüme plastik mermilerden biri geldi. Arkadaşlarım yaralı var, durun diye bağırdılar ama durmadılar.

Okmeydanı Hastanesi’nde ameliyat oldum.
Şu anda görme fonksiyonu yok gözümün.
İlerisi için de düzelme ihtimali yok.
En fazla gözü koruyabiliriz, ama o da çok zor, dedi doktor.
Birkaç ay sonra protez yapılabilirmiş.

Dava açacağım. Arkadaşlar, vurulduğum anın fotoğrafı olduğunu söylüyor.
Şimdi Gezi Parkı’nda AVM’den vazgeçmişler, Şehir Müzesi yapacaklarmış.
Biz ağaçlarımızla mutluyuz.
Bence müze lafı, halkı ikna etmek için kullandıkları bir yöntem.
Bir yapılaşma olursa tabii ki bir burukluk olur içimizde, herkeste olur, kendim için söylemiyorum, başkası gözünü kaybetseydi onda da olurdu.

Bu ödenen bedellerin bir karşılığı olsun isterim tabii ki.

Bence bu patlama, polis şiddetinin, işçilere, kadınlara, öğrencilere yapılan baskıların birikimiydi. Bu eylem herkesi umutlandırdı. Sürekli, marjinalsiniz, hiçbir şey yapamazsınız diyen insanlar için de bir umut oldu. Bana da umut verdi.

file:/Users/apple/Desktop/dergi/in/16PD02/%2016%20HAZIRAN%202013:POLIS:DESRA3.jpg

 

DOKTORLARA TERS KELEPÇEYİ LANETLİYORUZ!


DOKTORLARA TERS KELEPÇEYİ LANETLİYORUZ!

Dostlar,

İzmir Tabip Odası’nın internet bülteni kaynaklı haberi paylaşmak istiyoruz..

İktidarın yasa ve hukuk hatta insanlık dışı polis şiddetinin kurbanlarına
Sağlık Bakanlığı’nın yap(a)madığı acil yardım hizmeti sunmaya çabalayan
gönüllü sağlık çalışanlarına yaraşır bulunan işlemi görüyoruz.

  • Kolları arkadan ters kelepçelenen sağlık çalışanı bir hekim..

Bu denli hukuk ihlalini dünya sanırız görmedi..

A’sından Z’sine eylem hukuk dışı ve İNSANLIK SUÇU!

Bir kez çaresiz halka acil sağlık yardımı tüm yasaların üstünde olan insanlık yasalarının gereği.

Çünkü toplumsal müdahalelerde polis, sağlık ekiplerinin çalışması için sağlık koridorları açmak ve açık tutmak zorunda..

Bu yok..

Kadın – çocuk – yaşlı – engelli – otele hatta hastaneye yahut bir kapalı mekana sığınmış her-kese bol mu bol basınçlı su (nedense yer yer sarımsı renkte!?) ve
ağır kimyasal gaz.. Bu artık sıradan biber gazı değil.. su da salt su değil..
İstanbul Valisi’nin itirafı ile kimyasal değil (!) “ilaç” içeriyor..
Neresi düzeltilmeli? Hangi yasa kurallarının çiğnendiği uzun uzuuun listelenmeli??

  • İktidar halkına bir tür kimyasal silah mı kullanıyor??

Bu davranış Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası‘nın hangi maddesinde yazmakta?

Tersine, AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 3. maddesine açıkça aykırı bir insan hakkı çiğnemi (ihlali).

Beynimizi kemiren endişemizi yineliyoruz :

Bu kışkırtmaları iktidar, sonuçlarının nereye varacağını öngörerek mi yapıyor?

Yanıt evet ise taktik hedef nedir? OHAL rejimi mi ilan etmek?

Böylelikle Cumhurbaşkanı Başkanlığında toplanacak Bakanlar Kurulu kararlarının
Yasa Gücünde Kararname olarak hemen RG’ye yollanıp yayımlanması ve
ülkenin TBMM dışlanarak despotizme sürüklenmesi midir?
(Anayasa md. 15-19, 37, 91, 104, 118-122, 125, 148, 177 ve geçici md. 2)

Bir kez daha sağduyu çağrısı yapıyoruz..
Önce Başbakan RT Erdoğan’a, sonra AKP yönetimine öncelikle..
Bir hekim olan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na..
Ve de kendisini ve makamını hızla tüketen, Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Abdullah Gül’e..

İçişlerimize karışmadan uluslararası kurum ve kişilere, Dünya Sağlık Örgütü’ne, Dünya Tabipler Birliği’ne, Avrupa Konseyi ve ilgili Komitelerine,
özgürlükler-fırsatlar ülkesi (!) müttefik (!?) ABD’ye!

  • Sağlık çalışanlarına yapılan ters kelepçe ve yakalama – gözaltı işlemlerini şiddetle kınıyor, lanetliyoruz..
  • Sağlıkçıların derhal serbest bırakılmalarını ve
    açık özür dilenmesini istiyoruz
    .

Sevgi ve saygı ile.
17.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR!

Değerli meslektaşlarımız,

Türkiye’yi üç haftadır etkisi altına almış bulunan toplumsal olaylar sizlerin de yakından izlediği gibi her geçen gün farklı boyut kazanmaktadır. Ne yazık ki, bu farklı boyutlanma gözlerimizin önüne insanlık adına utanç verici manzaralar sermektedir!
Aslına bakılırsa bu süreçte yaşanan ve özellikle emniyet güçleri tarafından sergilenen hemen her türlü davranış gereksiz, orantısız ve önleyici olmaktan çok düşmancadır. Bunları bir yana bırakarak bizleri yakından ilgilendiren iki konuyu bilginize sunmanın kaçınılmaz görevimiz olduğunun bilincindeyiz.
Dün akşam saatlerinde Taksim Gezi Parkı’nın boşaltılması amacıyla gerçekleştirilen polis müdahalesi sırasında gereksinim duyabileceklere tıbbi  yardım vermekten başka amacı bulunmayan başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelik polis şiddetinin otellerde hizmet vermeye çalışan revilere gazlı saldırıya dönüştüğünü izlemeyenimiz kalmamış olmalıdır. Bugün gelen haberler de en az dünkü görüntüler ölçüsünde sarsıcıdır. Hekimlerin çalışma ortamlarına gazlı saldırılar yetmemiş
olacak ki; bugün İstanbul’da kimi meslektaşlarımızın gözaltına alındıkları bilgileri alınmıştır. Hem de kelepçelenerek! Savaşta bile rastlanmayacak bu türden dehşet verici uygulamaların bir insanlık suçuna dönüşmekte oluşu önde gelen kaygı nedenidir.
Bu gözaltı olaylarıyla ilgili olarak İstanbul Tabip Odası yetkilisi meslektaşlarımızla görüşülmekte ve dayanışma duygularımız paylaşılmaktadır.
Yine, dün akşamdan bu yana göstericiler üzerine sıkılan basınçlı suyun pek çok kişide cilt sorunlarına yol açtığı haberlerine açıklık getirmek amacıyla bilgi veren İstanbul Valisi’nin sözleri de irdelenmeye değerdir. Sayın vali, sıkılan suyun içinde kimyasal yoktur, ilaç vardır diyerek kendince açıklama yapmış olduğunu zannetmiş olabilir.
Oysa, bilmelidir ki; ilaç da bir kimyasaldır. Hatta, ilaç hekim denetimi ve gözetimi altında kullanıldığı zaman ilaçtır. Polisin kalabalıklar üzerine sıktığı basınçlı suya eklendiğinde ilaç olmaktan çıkar ve zehire dönüşebilir. İlaç uygulamaları yalnızca hekimin yetkisi ve gözetimi altında gerçekleştirilebilir. Bu durumda bile ilaçtan kaynaklanabilecek yan etki ve istenmeyen durumlar hekimi mesleki sorumluluk ve yükümlülük altına sokar.

  • Basınçlı suyla karıştırılarak insanların üzerine rastgele uygulanan ilaçlarla aslında toplum zehirlenmiş olmaktadır.
Bu da en hafifinden bir başka insanlık suçu demektir. Yetkisi ve eğitimi olmayan kişilerin toplumsal olayları bastırma amcıyla kitlesel ilaç uygulamasına girişmesi kabul edilebilir bir uygulama değildir.
Yetkilileri bir kez daha tüm göstericilere karşı özenli ve demokratik haklarını gözeterek davranmaya çağırıyoruz.
Yetkilileri, savaşta bile dokunulmazlığı olan hekimler ve öbür sağlık çalışanlarına karşı hiç olmazsa savaş kurallarına uymaya çağırmak zorunda
kalmış olmamızın da utanç verici bir durum olduğunun altınız çizmek zorunda kalıyoruz.
  • Yine, yetkilileri insanların üzerine ulu orta sıktıkları basınçlı suyun içine
    ilaç karıştırmaktan vazgeçmeleri konusunda uyarıyoruz.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız insanlık suçları şimdilik soruşturma ve kovuşturma konusu olmayabilir.
Ancak, hiç de uzak olmayan bir gelecekte tüm bunların sorgu konusu olabileceğini herkese anımsatır; bu insanlık suçuna eşdeğer davranışların sonlandırılması çağrımızı bir kez daha yineleriz!
Değerli meslektaşlarımız,
 
Hem toplumumuza hem de meslektaşlarımıza yönelen bu insanlık suçlarını kınamak ve demokratik tepkimizi ortaya koymak amacıyla tüm meslektaşlarımızı beyaz önlükleriyle yarın (17.06.2013) Pazartesi akşamı saat 18:00’de İzmir Tabip Odası’nda toplanmaya ve yürüyüşe geçmeye çağırıyoruz.
 
Saygılarımızla. 16.6.13
İzmir Tabip Odası

Başbakan’ın Ruh Sağlığı “Acil Mola” Gerektiriyor!


Dostlar
,

Ülkemizin zor ve yoğun günleri sürüyor. Bu haberi dün sitemize koyacaktık ama
günlük yoğunluk elvermedi.

DİSK Geneş Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu İstanbul’da yaşayan bir tıp doktorudur. Kendi anlatımıyla 9 yaşlarından bu yana Halkevlerinde yetişmiştir. Patoloji gibi önemli bir tıp dalında da uzmandır. Eşi de İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri, Adli Tıp Uzmanı Dr. Ali Çerkezoğlu’dur.  Karı – koca Çerkezoğlı ailesi, yıllardır ülkemizin devrimci savaşımında ön saflarda olageldiler.

'Aşırı sendikacı' Çerkezoğlu konuştu

Dr. Arzu Çerkezoğlu, son genel olağanüstü kurulda DİSK Genel Sekreterliğine  seçildi (6 Nisan 2013). Neredeyse 3 on yıldır değişik örgütlü savaşımın içinde pişmiştir. Gerek zekası gerekse politik birikimi Başbakan RT Erdoğan’dan asla geri olmayan bir arkadaşımızdır.

Toplantıda Dr. Çerkezoğlu Başbakana, “Bunun sadece mimari bir proje olarak algılanmasının artık mümkün olmadığını, bunun sosyolojik bir olay haline geldiğini.” söylemiştir (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23510391.asp, 15.6.13)

Başbakanın bu yerinde belirlemeye bile tahammülü kalmamıştır. Oysa bu saptamayı bilinçli olarak algılaması çok yerinde ve yararlı olabilirdi. Sonrasında Dr. Çerkezoğlu için kullandığı nitem (sıfat) “aşırı sendikacı” dır. Bu haberler şu dakikaya dek yalanlanmadı. Böylesi bir kavram da yazınımıza (literatüre) yeni girmektedir.

Biz de 37 yıllık bir tıp doktoru/hocası olarak üzüntüyle belirtelim ki;

  • Başbakan RT Erdoğan’ın acil bir “mola”ya ve yoğun bir psikiyatrik – psikolojik desteğe (rehabilitasyona!) gereksinimi var.
    Salt bu olay yüzünden değil.. ağır hatalar zincirleme..
     
  • Bu gerilim ve sağlıksız yapı ile ülke yönetilemez. Böylesi ürkünç durum, DEVLETİN GÜVENLİĞİ bakımından da asla kabul edilemez.
  • Bu durumda, başta Sağlık Bakanı / Bakanlığı olmak üzere,
    Devletin -ve AKP’nin- yetkili makamları tarihsel kritik sorumluluk altındadır.
  • Halkın sağlığı; bedensel- ruhsal – sosyal boyutlarıyla tehdit altındadır ve tehdit, halkın sağlığından sorumlu olan siyasal iktidardan gelmektedir!

Bu vahim bir durumdur. Yurttaşın can ve mal güvenliği kalmamıştır.

  • Ülke tümüyle “gaz odaları”na dönüştürülmüştür.
    Üstelik de ıslatılarak ve dövülerek.

Tarih, bu SÜRDÜRÜLEMEZ olayları kaydetmekte.
(Haberin ayrıntıları aşağıda)

Sevgi ve saygı ile.
16.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Başbakan Disk Genel Sekreterinin Üzerine yürüdü

Taksim Dayanışmasının Gezi Parkı için önceki gece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘la yaptığı 3,5 saatlik görüşmede Başbakan Erdoğan’ın sinirlenerek
Disk Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun üzerine yürüyüp,
heyette bulunan isimlere hakaretler ettiği iddia edildi.

Gezi Parkı’ndaki direnişin 17. gününde Taksim Dayanışması ve sanatçılar heyetinin Başbakan Tayyip Erdoğan’la Başbakanlık Konutu’nda yaptığı 3,5 saatlik görüşmenin ayrıntıları ortaya çıktı. Erdoğan’ın, 8 kişilik Taksim Dayanışması heyetinden yalnızca iki kişiyle görüşmeyi kabul ettiği kurulun ısrarı sonrasında öbür 6 kişinin de toplantıya katıldığı öğrenildi. Toplantıda Başbakan’ın heyetteki kişilere zaman zaman sinirlenerek hakarete varan sözler sarf ettiği ifade edildi. YURT Gazetesinden Caner Taşpınar’a konuşan TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, yaşananları doğrulayarak,

  • “Başbakan bir bayan arkadaşımızın makul talebine karşılık,
    çok sinirlenerek üzerine yürüdü.” dedi.
‘BAŞBAKAN ÜZERİNE YÜRÜDÜ” TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Muhcu, “Heyetimizde 8 kişi yer alıyordu. İki kişiyi görüşme için aldılar. Talebimiz üzerine toplantının başlamasından yaklaşık bir saat sonra heyetteki
öbür arkadaşlarımız da toplantıya girebildi.”
 diye konuştu.Muhcu,“Başbakan bir bayan arkadaşımızın son derece makul talebine karşılık sinirlendi ve üzerine yürüdü. Sonra da toplantıyı terk etti.”dedi.

Muhcu, Başbakanla vedalaşmadan ayrıldıklarını belirtti. SANATÇILARDAN MİTİNGE İTİRAZ Eyüp Muhcu, sözlerini şöyle tamamladı: “Başbakan Topçu Kışlası’nın yapılması için mahkeme kararı çıksa dahi bekleyeceklerini ifade etti. Bu anlamda toplantının olumlu olduğunu söylemek mümkün. Halk oylamasının yapılacağını yineledi.
Özellikle sanatçılar, Başbakan’dan 15-16 Haziran’daki mitingleri iptal etmesini
rica ettiler. Toplumdaki gerginliği arttıracağını belirttiler. Buna karşılık Başbakan
bunun kesinlikle yapılacağını söyledi.”

BAŞBAKAN: HADDİNİZİ BİLİN!TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin ise toplantının gergin geçtiğini belirtti. Beyza Metin, “Bizim için kazanım saylamayacak ama hükümet cephesi için de geri adım olmuş oldu.”dedi. Başbakan’ın heyettekilere
17 dakikalık bir görüntü izlettiğini söyleyen Metin, “Bu görüntülerde göstericilerin yaptıkları yer alıyordu. Polis saldırısına dair bir şey gösterilmedi.” dedi.

Başbakan’ın “Haddinizi bilin” şeklinde sözler sarf ettiğine dikkat çeken Metin,

“Başbakan bize ‘Gençleri alın, almazsanız da biz temizleyeceğiz.’ dedi.
Biz de gençlerin iradesine engel olmayacağımızı belirttik.” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın sinirlenerek üzerine yürüdüğü ve dün yapılan AKP İl Başkanları toplantısında “aşırı sendikacı” diye tarif ettiği DİSK Genel Sekreteri
Arzu Çerkezoğlu
, bu tariften rahatsız olmadığını söyledi.

Sendika.org’a konuşan Çerkezoğlu, 

Meselenin ardındaki sosyolojik gerçeği görmek gerekiyor dediğim anda Başbakan sinirlenerek‘Biz sosyolojiyi de iyi biliriz’ dedi ve ses tonu artarak devam etti.
Sonunda da toplantıyı terketti.”  dedi.

http://www.odatv.com/n.php?n=basbakan-disk-genel-sekreterinin-uzerine-yurudu-1506131200http://www.odatv.com/n.php?n=basbakan-disk-genel-sekreterinin-uzerine-yurudu-1506131200

OHAL’e 1 adım kaldı : Yoksa her şey bu hedefe mi yönelikti??


OHAL’e 1 adım kaldı : Yoksa her şey bu hedefe mi yönelikti??

15 / 16 Haziran 2013 gecesi Türkiye..

Tam 43 yıl önce İstanbul’da 15-16 Haziran 1970 büyük işçi eylemleri yapılmştı. 7 kurban verilmişti 75 bin işçinin İstanbul’daki dev yürüyüşlerinde.. Bu tarihsel olayı değerlendirecektik 15-16 Haziran’da.. Olmadı. Gündem tıkandı.

İstanbul’da ve başka birçok kentte, klasik olmayan çok farklı bileşimde bir biber gazı halka ölçüsüz düzeyde kullanılmakta.. İçişleri Bakanlığı TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) yazılı başvurusu ile kullanılan biber gazının bileşimini hala açıklamadı..

Oysa biz hekimlerin kurbanlara yardım edebilmemiz için bu kimyasalı bilmemiz gerek. Buna göre antidotunu (varsa) el altında bulunduracağız, halka öğütler vereceğiz vs.

Bu sitede yazdık.. AİHM’nin AİHS md. 3 uyarınca Türkiye’yi Biber gazı kullanımı nedeniyle “kötü muamale” nedeniyle mahkum ettiğini (Ali Güneş davası,
Nisan 2012).. Tık yok.. Başbakan RT Erdoğan biber gazı kullanımını polisin doğal hakkı sayıyor.. Halka da böyle söylüyor. Aşağıdaki 2 seçenekten hangisi doğru?

1. RTE gerçekten AİHM kararını bilmiyor olabilir mi?
2. Yoksa halka gerçekler söylenmiyor, tersine gerçek dışı yanıltma mı yapılıyor?

Plastik mermiler de kullanılmaya ve insanları yaralamaya başladı….

  • Basınçlı suyun “ASİTLİ” olabileceği savı ortalıkta!?

İstanbul’da bir CHP’li milletvekilinin kolu kırılıyor polis şiddetinden.

Vahşet saatlerdir sürüyor.. İstanbul valisi halka ve kamuyoyuna uzun uzun masallar 15-16_Haziran_2013_gecesi_Turkiyeanlatıyor TV’de.. Yaralı sayısının arttığını söylüyor.. Başbakan ve Devletin Başı Cumhurbaşkanından saatlerdir “tık” yok.. Sabaha az kaldı, 1 milyonu aşkın genç sabah Üniversite sınavına girecek..

Gezi Park’ı eylemlerine destek için yapılan gösterilerde Kızılay Meydanı’nda polis kurşunuyla öldüğü iddia edilen Ethem Sarısülük’ün otopsisi tamamlandı. Otopsideki ilk sonuçlar, ölümün ateşli silahtan çıkan kurşunun başa saplanması sonucunda oluştuğunu gösterdi. Kurşunun 9 mm’lik silahtan çıktığı belirlendi. Mermi çekirdeği, hangi silahtan çıktığının belirlenmesi amacıyla balistik incelemeye gönderildi. (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23513298.asp, 16.6.13)

Bu polisin görüntüleri, video kayıtları ortalıkta dolaşıyor.. Aşağıdaki erişkelerden (linklerden) izlenebilir..

http://webtv.hurriyet.com.tr/20/50860/0/1/ethem-sarisuluk-hayatini-kaybetti-ankara-daki-gazi-parki-olaylarinda-boyle-vurulmustu.aspx

http://webtv.hurriyet.com.tr/2/50629/0/1/ankara-daki-gezi-parki-protestolarinda-ethem-sarisuluk-boyle-vuruldu.aspx

Savcılığın bu polisin savcılığa teslimi istemine Ankara
Emniyeti hala yanıt vermedi.. Polis suç işliyor, adam öldürüyor, amirleri teslim etmiyor, iktidar susuyor ve savcı valinin- emniyet müdürünün yakasına yapışıp onları mevcutlu olarak getirt(e)miyor.. Ama ülkenin 26. Genelkurmay Başkanı, kısacık bir sorgulamanın ardından ÖYM (Özel Yetkili Mhkeme) tarafından tutuklanabiliyor.

  • Bu düzenin adı İLERİ FAŞİZMDİR..

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da olaylara res’en el koymuyor??

Bu ne hikmettir ?

Ülkenin tüm kaleleri düşürülmüş müdür?

Öğlen 12:30’da, iktidarın vahşetinin gencecik kurbanlarından ETHEM SARISÜLÜK  evladımızı Ankara Kızılay’da saygı ve acı ile uğurlayacağız Çorum – Sungurlu’ya..

RT Erdoğan, İstanbul Kazlıçeşme’de “nispet mitingi” yapacak, 15.6.13 günü Ankara Sincan mitingine ek olarak..

EMASYA Protokolü kaldırıldı ama Jandarma zırhlı araçları sokaklarda..

OHAL’e 1 adım kaldı? Yoksa her şey bu hedefe mi yönelikti??

Başbakan RT Erdoğan birkaç günlüğüne Kabe’ye gitse nasıl olur acaba?

Bu arada, hiç olmazsa 3-5 sağduyulu AKP yöneticisi sürece ağırlığını koysa

Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
Ankara, 16.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türkiye’nin acı fotoğraflarından bir demet aşağıda..

15-16_Haziran_2013_gecesi_Turkiye

Başbakan R.T. Erdoğan kendi ipini kendi, hem de hızlandırarak çekmekte..

Dostlar,

Türkiye tarihsel bir gün yaşıyor..

15 / 16 Haziran 2013 gecesi..

Taksim Gezi Parkı‘nda AKP iktidarının polisi yasa ve hukuk dışı biçimde vahşetle kullanması gibi ağır bir tabloyu yaşıyoruz..

Saaat 02:05… 16 Haziran 2013.

Binlerce yurttaş İstanbul’un pek çok bölgesinden Taksim’e ulaşmaya çalışıyor..

Polis ekipleri yetersiz kaldı..

Jandarma ve Toma’ları İstanbul sokaklarında..

Ulusal Kanal ve Halk TV, bir parça da Başkent TV Kanal B yayın yapıyor.

Öbür kanallarda penguenler, mandaların yaşamı, pembe diziler vb. salaklaştırma ve alıklaştırma yayınlarını anlı şanlı utanası satılık- kialık – korkak – küle – yandaş medyamız sürdürüyor.

Ulusal Kanal’a 11 bin TL’ye ek olarak bu gün de RTÜK’ten 300 bin TL daha ceza kesildiğini duyuyoruz.

Emperyalizm, tüm araçlarını “topyekun seferber etmiş” durumda.

Polis, gücünün yettiği her yerde çok özel, çok ağır bir BİBER GAZINI /
bir tür KİMYASAL SİLAHI halka karşı ölçüsüz kullanıyor.

Kapalı mekanlara sığınan yaşlı, hasta, gebe, çocuk.. insalara da gaz bombası atıyorlar.

Hatta binaların tepesinden yere atıyorlar..

Birkaç yerde otoyollarda ulaşım kesilmiş durumda..

Yaralılar, ağır yaralılar var ve sağlık ekiplerinin ulaşım koridorları kapalı, yetersiz..

Halk pencere – balkonlaran tencere – tava çalmakta..

Yüzlerce yaralı var.. Bunlardan belki de ölenler olacak?!
Organ yitimine uğrayacaklar, gözleini yitirecek olanlar olacak..

Bir yığın insan bedensel travmalaın yanı sıra kalıcı ruhsal travmalar yaşanacak.

Bütün bunların vebali kimde?

Tek bir kişide odaklanıyor : Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan..

Bu vebal ve bunca ah alma..

  • Milyonlarca mağdurun – kurbanların beddualarının kahretmeyeceği bir özge Tanrı kulu ve de bu feryat -figanı duymayacak Tanrı var mı acaba?

Tarihteki diktatörlerin çekiliş sahnelerinden aşağı yukarı “tipik” sayılabilecek
bir acı örneğe daha tanık oluyoruz..

  • R.T. Erdoğan kendi ipini kendi hem de hızlandırarak çekmekte..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 16.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası’nın web sitesinde paylaştıkları aşağıda.. (http://ato.org.tr/#/duyurular/detay/236/, 16.6.13, 02:26)

=======================================

ATO_logosu

Başbakan Devlet Terörüne Son Versin

Binlerce sağlık emekçisi hak ve demokrasi talepleriyle alanlardaydı

Gaz Maruziyet Formu

Hacettepe ve Ankara Tıp Ayakta

Gaz Odaları

Ankara İli Yaralı Sayısı

ANKARA TABİP ODASI

BİLGİ NOTU

12 Haziran 2013

Ankara Tabip Odası ve Ankaralı hekimler, Gezi Parkı olayları sırasında ettikleri Hipokrat yemini doğrultusunda var olan güçleriyle gösterici veya polis tüm yaralılara yardımcı olabilmek için günlerdir seferber olmuşlardır.

Kızılay ve Tunalı Hilmi çevresinde kurulan revirlerde gönüllü çalışmak üzere Odamıza başvuran pek çok meslektaşımızın yanı sıra Ankaralı hekimlerin hepsi
görev yapmakta oldukları sağlık kuruluşlarında tüm bu süreç boyunca büyük bir özveriyle çalışmışlardır.

Ankara Tabip Odası’nın oluşturduğu kriz masasına ulaşan bilgilere göre,
01-12 Haziran 2013 tarihleri boyunca kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan orantısız güç nedeniyle yaralananlara ilişkin sayı 913’tür ve ayrıntıları aşağıda
yer almaktadır.

Gönüllü revirlere başvuranların sayısı 415’dir.
Bu bilgiler ışığında bugüne kadar Ankara’da toplam kayıtlı yaralı sayısı
1328 olmuştur.

Yeni bilgiler geldikçe, güncelleme yapılacaktır.
Basına ve kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

Ankara Tabip Odası

ANKARA İLİ HASTANELERİ YARALI SAYISI

HASTANE ADI

TOPLAM BAŞVURAN HASTA SAYISI

DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

54 YARALI. (2 plastik mermi yaralanması, 1 ses bombası yaralanması, 1 kişi beyin cerrahi yoğun bakımda.)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

34 YARALI

ANKARA ÜNİVERİSTESİ TIP FAKÜLTESİ

İBN-İ SİNA HASTANESİ

90 YARALI (11 Haziran tarihinde 2 kişi daha kafa travması nedeniyle yatırılmıştır)

NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

YAKLAŞIK 185 KİŞİ (1 kişinin durumu ağır. 2 beyin kanaması, 1 yabancı cisimle yaralanma)

ANKARA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

21 YARALI

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

91 YARALI (1 görme kaybı, 1 beyin kanaması 2 kırık vakası)

ÖZEL BAYINDIR ANKARA HASTANESİ (SÖĞÜTÖZÜ VE KAVAKLIDERE)

25 YARALI (Bayındır Söğütözü 10 yaralı. Kavaklıdere Bayındır hastanesi 15 yaralı)

ÖZEL ÇAĞ HASTANESİ

151 YARALI

ÖZEL ANKARA GÜVEN HASTANESİ

61 YARALI.

ÖZEL MEDİCANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ

71 YARALI (70 polis, 1 gösterici)

ÖZEL AKAY HASTANESİ

130 YARALI. (127 gösterici, 3 polis)

TOPLAM

913 KİŞİ

SİYASAL İKTİDAR İNSANLIK SUÇU İŞLEMEKTE!


SİYASAL İKTİDAR İNSANLIK SUÇU İŞLEMEKTE!

Dostlar,

4 Haziran 2013 günü sitemizde yayımladığımız makalemizi bir kez daha sunuyoruz.

  • Hükümeti der-hal polis şiddetini durdurmaya bir kez daha çağırıyoruz.

Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile.
Ankara, 15.6.13, 23:58

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

SİYASAL İKTİDAR İNSANLIK SUÇU İŞLEMEKTE!

Dostlar,

Türk Tabipleri Birliği, tarihsel önem ve nitelikte bir basın açıklaması ve çağrı yaptı.
Tüylerimiz ürpererek ve tümüyle katılarak  bu kritik metni – çağrıyı aşağıda sunuyoruz.

Eklemelerimiz olacak :

Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası” nın pek çok hükmü başta olmak üzere, Anayasal can ve mal güvenliği hakkı iktidar tarafından ayaklar altına alınmıştır.

Bu davranış apaçık anayasayı çiğneme (ihlal) suçudur ve
iktidarın meşruiyetini yitirmesi anlamına gelmektedir.

Devletin 1 numaralı görevi yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamasıdır.
Bu görevin yerine getirilmesi, hukukumuzda KUSURSUZ SORUMLULUK bağlamında tanımlanmıştır. Açıkçası, Devletin hiçbir özürü, bahanesi, gerekçesi dikkate alınmadan tüm yurttaşların can ve mal güvenliği sağlanacaktır.

Devlet öncelikle bunun için vardır:

Bu amaçla devlet kurulmuştur ve ona vergi verilmektedir, askerlik yapılmaktadır ve sadakat bağı ile yükümlüyüz.

En az 2 yy’dır, JJ Rousseau‘dan bu yana, yurttaş ile devlet arasındaki
SOSYAL SÖZLEŞME‘nin 3 temel maddesi yukarıda değindiklerimizdir.

AKP iktidarı yasal dayanağını yitirmiş ve meşruiyet dışına düşmüştür.

Hükümetten çekilmesi, el çektirilmesi gerekmektedir:

Bunu yapacak anayasal kurumların başında Cumhurbaşkanlığı makamı gelmektedir.
A. Gül’ün şiş ve kebap politikası izlediğini ve partili olduğunu biliyoruz ama ağır tarihsel sorumluluğunu anımsatmayı da bir yurttaşlık görevi sayıyoruz.

İkincisi, hükümetin parlamento eliyle siyasal denetimidir. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de partili olduğunu biliyoruz ama, tıpkı Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Gül gibi kendisine de ağır tarihsel sorumluluğunu anımsatmayı bir yurttaşlık görevi sayıyoruz.

Ortada, suç işlemedikleri halde yaşamlarını yitiren masum yurttaşlar vardır..
Kaldı ki, suç işleseler bile hukuk devletinde “yakalama ve adalette teslim”
söz konusudur. Soruyoruz :

1. Türk Polisi cinayet şebekesi midir?

2. Türk polisi yurttaş katili midir?

3. Türk Polisi iktidarın suç işleme – adam öldürme örgütü müdür?

Çok sayıda polis arkadaşımızın stres bozukluğu içinde olduğunu, intihar ettiğini ve
TSSB kısaltmasıyla “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” (İng. PTSB, Post Travmatik Stres Bozukluğu) tablosu içinde olduğunu bie hekim olarak biliyoruz. Bu arkadaşlarımız ruh ve beden sağlığını yitirmekte, rehabilitasyon olanağı bulamamakta ve bir bölümü de erken emekli edilmektedir.

Bu gidişle, Güneydoğu Gazilerinin, güvenlik görevlilerinin ciddi boyutlardaki
TSSB sorunlarına ek olarak; bir de AKP’nin halkının üzerine vahşete sürdüğü
Polis Ordusu’nun TSSB sorunu çıkmıştır. Bu sorunlar ağır ve kapsamlıdır ve
ülkenin huzurunu, barışını ve de ekonomisini bozacak ölçüde çok boyutludur.

Erdoğan hükmeti ülkeyi iyi yönetmek şöyle dursun, iç savaşın eşiğine taşımıştır.

Dolayısıyla, Parlamenter demokratik rejimlerde siyasal iktidarlardan da hesap sorulabildiğine, sorulması gerektiğine göre, görevini yapması gereken 3. makam / kurum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve de orada oturan kamu görevlisidir.

Halk, meşru direnme hakkını kullanarak, Cumhuriyetin temel kazanımlarını
canı pahasına savunmaktadır.

Bu uğurda sokaklarda, ellerinde Türk bayrağı ve Atatürk posterleri ile dileklerini içeren dövizlerle demokratik, barışçıl, şiddete başvurmayan, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasını çiğnemeden protesto eylemleri yapmaktadır.

Buna karşılık satılık medya, kan gövdeyi götürürken güzellik yarışmaları yayımlayacak ölçüde kokuşmuş, sahibinin sesi olma derecesine düşmüştür.

Masum ve silahsız insanlar ciddi biçimde yaralanmakta, yaşamsal tehlike içinde sağkalma savaşımı vermektedirler.

Çok sayıda insan neden böylesine ağır biçimde hem de kafasından yaralanır?

Gözünü yitirir??

Ağır kafatası yaralanmasının, gözünü yitirmenin nedeni
neden biber gazı kapsüllerinin rastlamasıdır?

Neden çok basınçlı su doğrudan insanlara ve kısa uzaklıktan yüzlerine,
bedenlerine sıkılır?

Neden “plastik” de olsa mermi kullanılma aşamasına gelinmiştir ve bunlar da ortama
ya da zorunlu durumlarda belden aşağıya atılacak iken yüze, göze, kafaya gelmekte
ve ölümcül yaralanmaya, sakatlanmaya, gözünü yitirmeye neden olmaktadır?

Polis hedef gözeterek ölçüsüz vahşet uygulamasa böyle olur mu?
Niçin ülke genelinde yüzlerce yaralı vardır?

Bundan sonraki aşama panzerleri insanların üzerine sürmek ve / veya gerçek mermi ile ateş etmek midir?

Yineleyelim : Bu ölçüsüz vahşetten salt buyruk verenler değil, yasaya aykırı emri uygulayanlar da sorumludur. Anayasa’nın ilgili maddesi aşağıdadır :

Kanunsuz emir

Madde 137 – “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir.

Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir;
bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.

  • Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez;
    yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.

Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.”

Son günlerde yaşanan olaylarda, maddenin son paragrafı bağlamında herhangi bir istisna durum söz konusu değildir. “..kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar..” kapsamına girecek hiçbir toplumsal eylem göstericiler tarafından sergilenmemiştir. Bir kısım kışkırtıcı (provokatif) eylemlerin sahipleri MOBESE kameraları ile açıklanmalıdır. Bu kişilerin bir bölümünün sivil polis oldukları savları dehşet vericidir ve çok sayıda görüntü kaydı vardır. Devletin gelişmiş olanakları ile basının, yurttaşların, tarafsız gözlemcilerin çektikleri fotoğraflardan
YÜZ TANIMA sistemi ile bu kışkırtıcıların kimliği deşifre edilmelidir.

Tüm bunlar yakın geçmişin tipik faşist eylemlerini anımsatmaktadır.

En yakını 6-7 Eylül 1955 olaylarıdır, sorumlusu Başbakan Adnan Menderes asılmıştır!

Biraz geride Almanya ve İtalya’da 1930’ların faşizmi vardır; A. Hitler sefil biçimde
intihar etmiş (?), B. Mussolini bacağından asılarak cesedi sokaklarda sürüklenmiştir.

Başbakan RT Erdoğan hiç ders almaz mı?

Ülkeye dayatmaya kalktığı şeriatın ana kaynağı Kuran’da kezlerce “siz hiç düşünmez misiniz, siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız, siz hiç ders almaz mısınız?”
benzeri sorular sorulmaz mı?

Sahi, kızılca kıyamette RT Erdoğan’ın Afrika ziyareti bir de “ne olur ne olmaz” kaygısıyla “güvenlik” amaçlı mıydı??

Bu tür provalar da ancak bir yere dek işe yarayabilir..
Tarihsel diyalektiğin öğretisi bu yönde..

  • Tam tamlar AKP ve RTE için çalıyor..

Bu insanlık dışı vahşetin sorumluları, insanlığa karşı suç işlemişlerdir:
Er ya da geç mutlaka yargı önünde hesap vereceklerdir.

Bu arada TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) suç duyurusunun Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca ne yönde işleme alınacağını da dikkatle izleyeceğiz.

Tıpkı, uygar dünyanın sözümona küreselleşmiş ve de küreselleşerek sözde demokrasiye, barışa, insan haklarına kavuşmuş olduğu yanılsaması içindeki
sözcülerini de izleyeceğimiz gibi..

Ve “yetmez ama evet” çi aydın taslaklarını, bir kısım “akil” sakilleri de..

Sonuç                 :

Bunca sefaletin üstünde hiçbir şey ama hiçbir şey sürdürülebilir değildir.

Anamuhalefet CHP ve MHP, adında “Demokrasi” sözcüğü olan ne ölçüde katılır BDP,

– TBMM’de siyasal denetimi çalıştırmalı, gensoru vermeli,
– TBMM Araştırma Komisyonu kurulmalı ve sonuç alınana dek,

Hükümet istifa edene ve erken seçim kararı alınana dek

– gerekirse TBMM çalışmaları boykot edilmelidir.

Son söz de AKP’nin -giderek eriyen, asla %50 olmayan- bilinçli bilinçsiz yandaşlarına :

  • “Kitabım insan, Kâbem sevgi, tapınağım gönüldür.. “
    Mevlana Celalettin Rumi


Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 4.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

TTB_logosu

Bütün Hekimleri,
Vahşice Şiddete Maruz Kalan Vatandaşların Yardımına Koşmaya Çağırıyoruz!

Türk Tabipleri Birliği tarafından 3 Haziran 2013 tarihinde yapılan açıklamada,
“Bütün Hekimleri İşlerini Güçlerini Bırakıp Sokaklarda Vahşice Şiddete Maruz Kalan Vatandaşların yardımına koşmaya çağırıyoruz!” denildi.

 Basın Açıklaması

03.06.2013, Ankara

Bu Koşullarda Hekimlik Yapılamaz..

BÜTÜN HEKİMLERİ İŞLERİNİ GÜÇLERİNİ BIRAKIP

SOKAKLARDA VAHŞİCE ŞİDDETE MARUZ KALAN VATANDAŞLARIN YARDIMINA KOŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

Taksim Gezi Parkı’nı savunmak amacıyla, tümüyle barışcıl ve demokratik bir şekilde gerçekleştirilen protesto eylemlerine yönelik şiddet, birçok vatandaşımızın yaralanmasına ve Mehmet Ayvalıtaş adlı gencecik bir insanın ölümüne yol açtı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB)  olarak yaralılarla ilgili olarak 3 Haziran 2013 Pazartesi günü itibariyle ulaşabildiğimiz bilgiler şöyledir :

İstanbul Tabip Odası’nın İl Sağlık Müdürlüğü’nden aldığı bilgilere göre İstanbul’da hastanede servise yatırılarak tedaviye alınan 26 kişi, yaşamsal tehlikesi olan 2 kişi, yoğun bakımda yatan 5 kişi bulunmaktadır. Gözlem altına alınan ve ayakta tedavi olan hastalar ile birlikte bu süreçte toplam 880 kişi hastanelere başvurmuştur.
Bu rakamlara, İstanbul Tabip Odası acil yardım birimlerince tedavisi yapılan 625 kişiyi eklediğimizde İstanbul’da en az 1.485 kişi yaralanmış durumdadır ve bu rakama
saptaması yapılamayan yaralanmaların dahil edilmesi gerekmektedir.

Ankara’daki eylemlerde ise  Ankara Tabip Odası’nın hastanelerden meslektaşlarımızın ilettiği bilgiler doğrultusunda elde ettiği verilere göre 15’i ağır olmak üzere en az
515 yaralı hastanelere başvurmuş bulunmaktadır. Ankara Numune Hastanesi’nde
polis saldırısıyla kafasından yaralanan bir genç ölümle pençeleşmektedir.

İzmir’den iletilen verilere göre 2 gün içinde hastanelere 800 yaralı başvurmuştur.
2 hastanın durumunun ağır olduğu bilinmektedir.

Adana, Eskişehir, Gaziantep, Kocaeli, Antalya ve Hatay başta olmak üzere birçok il ve ilçede halka karşı gerçekleşen son polis saldırıları sonucunda net rakamını
elde edemediğimiz kimileri ağır, yüzlerce yaralı ve gözaltı olmuştur.

Polisin tavrı yurttaşların sağlığı açısından kaygı vericidir!

Yaralanmaların çoğu;

  • Basınçlı suyun ölçüsüz biçimde insan bedeni hedef alınarak kullanılması,
  • Biber gazı kapsüllerinin eylemcilerin üzerine sıkılması,
    doğrudan hedef alınarak direkt fırlatılması ve
  • Plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesiyle gerçekleşmektedir.
  • Çok sayıda yurttaşımız, bu yaralanmalar sonucunda gö-zü-nü yitirmiştir.
  • Kafatası kırığı ve beyin kanaması geçiren, beyninde yabancı cisim bulunan hastalar vardır.

Bu şiddet ortamında rutin sağlık hizmeti verilemez.
Olağan, rutin sağlık hizmeti sunabilmemiz için ülkemizin de normalleşmesi gerekiyor. Rutin hekimlik yapabilmemiz için Beşiktaş’tan, Taksim’den, Kızılay’dan,
Adana’nın, İzmir’in meydanlarından yaralı akınının durması gerekiyor.

Türk Tabipleri Birliği olarak Taksim Gezi Parkı’nı korumak ve uygulanan şiddeti protesto etmek için yapılan / yapılacak bütün eylemleri son derece haklı buluyor ve destekliyoruz.

Tüm meslektaşlarımızı da bir yandan bu vahşete karşı tepkilerini göstermeye,
öbür yandan yurttaşlarının polis tarafından ölümcül yaralanmalara maruz bırakılmadığı bir ortam gelişinceye dek hekimlik hizmetini acil durumlar için yoğunlaştırmaya ve

İŞLERİNİ GÜÇLERİNİ BIRAKIP,
SOKAKLARDA VAHŞİCE ŞİDDETE MARUZ KALAN VATANDAŞLARIN YARDIMINA KOŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

Şiir : OKULUNDA ÖMRÜMÜN..


Dostlar
,

Dr. Alper Akçam..

Yurtsever bir savaşım insanı.. Bir hekim, bir cerrah..
Meslektaşımız.. Yıllarca Anadolu’da çoook zor koşullarda özveri ile hekimlik yaptı yurdum insanına. TTB (Türk Tabipleri Birliği) çalışmalarında birlikte olduk yıllarca.

Kendisini http://www.alperakcam.com sitesinde tanımalısınız.
Anne – baba Köy Enstitülü 2 yurtsever devrimci öğretmenin çocuğu.
Son yıllarda emeğini Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği‘nde yoğunlaştırdı.

1952 doğumlu.. Geçtiğimiz günlerde doğum günüydü.. Türkiye’nin içine sürüklendiği hengamede gözden kaçtı.. Ama Alper farklıydı ve O sevenlerine kendi deyimi ile
“bir demet çiçek” sundu.. Aşağıdaki dizeleri..

Dr. Akçam’a ve O’nu yetiştirenlere, başta anababası olmak üzere şükran borçlu
bu ülke ve insanımız.

Sevgili Alper, dileyelim doğa sana uzun Ömür versin ve sen de üretmeyi sürdür
o nitelikli – güzel emeğinle..

Not : İnsanları yaşarken de değerlendirmeli değil mi?

Sevgi ve saygı ile.
12.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================

Şiir köşesi…

Meslektaşımız Dr. Alper Akçam’dan..

portresi

 

OKULUNDA ÖMRÜMÜN

 

 

ÇİĞ DAMLASINDA..

PARLAYAN GÜNEŞ
KIR ÇİÇEĞİNE KONMUŞ
KELEBEK
ÖMÜR UÇTU UÇACAK 

KIZGIN DEMİRE İNEN BALYOZ
TIRPAN ÇELİĞİNDE
TER
YAYLA OCAĞINDA SÖNMEYEN ATEŞ
SEHERİNDE SABAHIN
KOYAMAMIŞ DAHA YASTIĞA BAŞINI
UYKUSUZ BİBİMİN/ SULTAN;
SACINDA ARPA EKMEĞİ
KOKUSU DAĞLARI ALMIŞ

SEYHAT NENEMİN
GÜN YANIĞI/ BİN KIRIŞIK
YÜZÜNDE GÜLEN
KÜRTÇE BİR TÜRKÜ/ AÇIK SAÇIK… 

YAZIN BİN ÇİÇEĞİNDE
KIŞIN BALTA KESMEZ BUZUNDA/ AY BOYNUZLU KARA CAMUŞLARIN
VE ÖKÜZLERİN SICAKLIĞINDA
TEZEK KOKUSUNDA AHIRLARININ
ÖMÜR…

HAROSUNDA ÇAYIRINDA
BÜKERKEN SİGARASINI;
KUMRAL SAÇLARI GİBİ/ KIVIR KIVIR TÜTÜNÜ
KÜÇÜK AMCAMIN

MAVİ GÖZLERİNİN ENGİNLİĞİNDE SEVGİ
GÖKYÜZÜNE SAVRULMUŞ BİR DUMAN
ANKARA’DA KARŞIYAKA’DA YATAR ŞİMDİ
AMCALARIN/ DADALARIN/ CİCALARIN
BİBİLERİN VE NENELERİN SOFRASINDAKİ ÖMÜR

KARADENİZ İÇLERİ / KARABÜK GECELERİNDE
SİGORTA HASTANESİNİN
YORGUNLUKTAN BİTAP
NÖBET ODASINDA/ TÜL PERDEYİ KIPIRDATAN
KIRAÇ DAĞLARIN RÜZGÂRI

SİMSİYAH YAĞA BULANMIŞ ALINLARDA
TERE KESMİŞ/ GÖĞÜSLERDE
PARLAYAN AY IŞIĞI
EMEK

BURUŞ BURUŞ BİR SİGARA PAKETİ
GÖMLEK CEBİNDE
BİR SOLUK ARA VERSE DE
ÖLÜM…
HER YILSONU İŞTEN ÇIKARILIP
HER YILBAŞI İŞE YENİDEN ALINIRKEN
KIDEM TAZMİNATINDAN KAÇAN
GÖZBEBEĞİMİZ HÜR TEŞEBBÜSÜMÜZÜN
EMRİNDE
PARÇALANIR EKMEK PARASI İÇİN
ÖMÜR

FİLYOS’TA/ KİLİMLİ’DE/ ÇATALAĞZI’NDA
AZ ÖNCE ÇIKMIŞ
YÜZLERCE METRE YER ALTINDA
SIZAN SULARIN
VE KÖMÜR KARASININ IŞILTISI
YERALTI MADEN İŞÇİSİNİN GÖZÜNDE
ÖMÜR

HAYDİ BİR KEZ DAHA SOYUNUN
KARABÜK DEMİRSPOR GELMİŞ
MAÇA KIZI’NDAN SONRA/ FUTBOL MAÇINA
KAYABAŞI’NIN CÜMLE DELİSİNDE
AĞIZ DOLUSU GÜLMEDİR ÖMÜR

BİR OKULSUN SEN HAYAT
DOĞUM GÜNLERİMDE
DOSTLARIMLA BİRLİKTE KAPIMI ÇALAN!
BİR DİLİM EKMEKSİN
TAKSİM’DE PAYLAŞILAN
GÖĞSÜNÜ BASINÇLI SUYA SİPER EDEN
BİR KIZIN YÜREĞİNDE YANAN!
HER ÂNI FEDA OLSUN
SEVGİYE/ PAYLAŞMAYA
HOŞ GELDİN VE GÜLE GÜLE…

divider_yesil_fiyonk

Dr. ALPER AKÇAM,
08 HAZİRAN 2013, ANKARA

(Doğum günümü kutlayan tüm dostlarıma, sevdiklerime
bir demet çiçek olsun..)

AÜTF D3 Alan Kümesi Öğrenci Arkadaşlarıma,


Sevgili AÜTF Dönem 3, Alan Çalışması Kümesi Öğrenci Arkadaşlarım,

8 ay boyunca Alan çalılmasına büyük emek verdiniz.

Kendi çabalarınızla bulduğunuz aileleri benimsediniz ve yoğun tıp eğitiminiz içinde zaman (ve ulaşım gideri) harcayarak bu aileleri ayda 2 kez toplamda 14-16 kez izlediniz.

Her ay 1-2 kez görüştük, saatler ayırarak (kimi kez 4-5 saat; 12 kişilik 1 küme için)..

Her izlemi sunu olarak paylaştık. Ailelerin dertleriyle dertdeş olduk..

Onlara, sınırlı bilgilerinizle yardımcı olabilmek için çırpındınız.

Umarım ve dilerim ki, emeğinize – emeğimize değdi..

Raporlarınızın genel değerlendirmesinden bu sonuç çıkıyor..

Hepinizi kutluyorum kendinizi geliştirme çabanız için..

İzin verirseniz bir – iki dosyayı webe koymak isterim..

Hedef kitlelere sizin somut emeğiniz – ürününüz üzerinden etkili ileti de vermiş oluruz sanırım bu yolla ??

Görülüyor ki; asıl sağlık hizmeti  SAĞLAMA verilendir ve doğallıkla evlerinde, okullarında, işyerlerinde.. yaşam alanlarındadır.

Bu hem ekomomik hem aktörel (ahlaki) hem daha kolay hem de daha ussaldır..

Geleceğin sağlıklı tıbbını vahşi kapitalizmin sömürüsünden sizler ve ardıllarınız yaratacak; bir başka anlatımla günümüz hastalıklı tıbbını da sağaltacaksınız.

O zaman tüm toplum daha mutlu, biz hekimler daha doyumlu ve saygın olacağız.

Kolay gelsin..

Notlarınız aşağıdaki erişkeden (linkten) pdf dosyasında görülebilir..

AÜTF_D3_Alan_Izlemi_Notlari_A.SALTIK_Haziran_2013

Dilerseniz bu iletime webde yorumlarınızı – geridönütlerinizi yazabilirsiniz.

Sevgi ve saygı ile.
12.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net