Kategori arşivi: Hekim Saltık

SAĞLIKTA KAPİTÜLASYONLAR

Prof. Dr. Celal KARLIKAYA
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı
20 Mart 2024, Edirne

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

Egemenliğin bağsız – koşulsuz ulusun olduğuna, salt karşı çıkmış olmak için “Size ne oluyor? NAS var!” demeyi marifet bilen Din(i)Dar ve Kin(i)Dar kuşağın kıblesi neresidir?

Osmanlıyı yıkıma götüren kapitülasyonlar günümüzde var mı? Hangi alanlarda var, ekonomo-politik bilimcilerin konusudur ancak biz sağlıkta acı bir duruma örnek vererek, halkın sağlığı ve sağlamlığı için üzgünlüğümüzü / kırgınlığımızı sözcüklere dökmeyi deneyelim..

Egemenlik Ulusun değil ise, Şehir Hastanesi egemen, tanrı – insanın yeryüzündeki en önemli hakkı olan yaşama ve sağlık hakkının ölçüsünü o koyuyor – öyle mi?

Basamaklı sağlık hizmeti hiçbir aşamada çalışmadığı halde Şehir hastaneleri nedir? 4. Basamak hastane de bize mi söylemiyorlar?

Çok olay –vakıa– var ama en yakını, acısı / ansısı daha aklımızdan çıkmayanı anlatalım:
Alanımız olan Solunum Hastalıkları Tıbbı nedeniyle kendisi Yunanistan’da, kızı İstanbul’da yaşayan soydaşımız – vatandaşımız (sınır ötesi Türk -bkz. Atatürk’çe- soylumuz) en yakın sağlık pınarı olarak Edirne’deki (1.) Cumhuriyet’in Tıp Fakültesi’ne geliyor. Yaşı. Kızı, uluslararası müfettişlik yapan Eğitimci. Kızı buluyor bizi 4 ay önce, annemi size getireceğim.. Ama neden ben; ben bu pandemi döneminde en az 4 kez viral hastalık ve sağlık durumum nedeniyle özel hasta bakamıyorum; genç arkadaşlarımız var öğretim üyesi.. diyoruz. Ama ısrar ediyor. Tamam diyoruz; kalp, tansiyon, şeker vs. çok sorunları içinde ASTIM hastalığını tanılıyoruz. Uygun ilaç ve sağaltım (tedavi) önerileri ile uğurluyoruz köyüne – Yunanistan’a. Şimdi 4. ay denetimi (kontrolü) var. Kendisini çok daha iyi duyumsuyor (hissediyor); köyündeki eczaneye kendisi yürüyerek gidebiliyor artık. Bu kez ayırt ediyoruz ki astımı, eozinofilik astım denen bir tür. Bu tür astımın sağaltımında son on yıllarda geliştirilen  ve birkaç yıldır ülkemizde ruhsatlandırılmış “biyolojik” sınıftan ilaçlar var. Ancak Sağlık Bakanlığı -SGK- kanımca ana gerekçesi parasal olan nedenlerle sadece allerji uzmanlarına bu ilacı kullanabilme yetkisi tanımış. Üniversite hastanesinde göğüs hastalıkları profesörüyüz ama ne yazık ki birçok göğüs hastalıkları rutini olmuş tedavileri bu nedenlerle hastalarımıza, göğüs hastalıkları uzman hekimlerinden 3-5 kişilik heyet kursak bile yazamıyoruz!.

Neyse konumuza dönelim, Astımın bu biyolojik ilacını Tıp Fakültemizde birkaç yıl öncesine dek yazabiliyorduk. Çünkü Çocuk Allerjik Hastalıklar uzmanımız vardı. Erişkin tıbbı uzmanı olmasa bile, tıbbın yasaları gereği, bizim bilimsel – doğru tedavilerimizi O da doğru bularak Tıbbi Kurulun – Heyetin işlev görmesini sağlıyordu. Ancak bu profesör hocamız emeklilik yaş sınırı gelmeden “tükenmişlik duygusu” ile emekli oldu! O’nun yetiştirdiği doçent hocamız da çocuğunun için İstanbul’a gitti. Şimdi ne oldu?

  • Üniversite hastanesinde baktığımız hastaları 3. Basamaktan 2. Basamağa sevk ederek onları tedavisiz bırakmıyoruz (!)

Çünkü Edirne Devlet Hastanesinde erişkin allerjik hastalıklar uzmanımız var; halkın sağlığı için bir çaredir. Ancak tıp fakültesindeki göğüs hastalıkları hocaları bu ilacı yazamaz! 2. Basmakta allerji uzmanı yazabilir! Bu Basamaklama işi bakın burada çalışıyor (!) Eğitim hastanesinin  uzmanlık öğrencilerine (asistan hekimlere) de haksızlık değil mi? Modern bir sağaltımı (tedaviyi) göremiyor, öğrenemiyorlar. Çünkü, sınırlar ötesinden bile gelse (sağlık turizmi!), Yunanistan’dan ulaşan bu hastamıza, Tıp Fakültesindeki ilgili hocalardan 3-5 kişilik tıbbi kurul (heyet) bile kursak, bu ilacı yazamıyoruz! Edirne Devlet Hastanesindeki Allergolog meslektaşımız da veremiyor çünkü orası Eğitim Hastanesi değil. SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) böyle buyuruyor.

Ne yapacağız? En yakın nerede yetkili hastane ve Allerji uzmanı? Tekirdağ diyorlar. Ama orada da Eğitim Hastanesi olarak salt Tıp Fakültesi var, orasıdır her halde diyoruz. Ancak, “Hayır, Şehir Hastanesinde..” diyorlar. Ama orası SUT’a göre yazamaz diye düşünüyoruz, ama hayret, “örtülü yöneticilerimiz” Trakya’da yalnızca bu hastaneye söz konusu asthma ilacını yazma yetkisi vermiş; kendi yazdığı mevzuata da uymamasına karşın!

Ne yapalım? diyoruz, hastamızla düşünüyoruz :

Hocam bu gün otel tutup Edirne’de kalırız, yarın Tekirdağ’a gideriz.. diyorlar.
Peki, arıyoruz Tekirdağ Şehir Hastanesi’ndeki -Tıp Fakültesi hocalarından daha yetkili ve etkili- meslektaşımızı. Çok iyi niyetli, ancak bir haftadan önce yeni hasta kabul etmesinin olanaksız olduğunu söylüyor. Hastamız 75 yaşında kadın, kızı. 60’a yakın. O denli uzun süre kalamayacaklarını söylüyorlar. Hastamıza çağcıl (modern) solunum tıbbının uygun gördüğü ilacı yazamadan Yunanistan’daki köyüne uğurluyoruz…
***
Sağlık hakkı, yaşam hakkı, mesleksel sorumluluklarımız, haklarımız hepsi insan hakları.. nerede arayalım bu Hakkı-Hukuku?

  • Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesi” idi kurucusu Atatürk‘ün eşsiz tanımı ile..

Şu an, devlet tıp fakültesindeki hocalar bile kimsesiz!

Nedeni             : Şehir hastanesine verilen kapitülasyonlar!

Oysa biz halk (tebaa!) olarak bu deneyimi Osmanlı’da yaşadık: “Yabancı devletlere verilen Kapitülasyonlar devleti sömürgeleştirmişti”! Aynı “hata” (!) neden yineleniyor?
İstendik mi yoksa?

Mülkiye, Harbiye, Tıbbiye…
Halkın sağlığı ve sağlamlığı…

Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların ‘en birinci’ görevi halkın sağlığı – sağlamlığı” idi Mustafa Kemal Paşa‘ya göre. Şimdi şehir hastanelerinin geliri – kazancı, müşterileştirilen halkın sağlığına emanet edilmiş. Bir de bütün Trakya’da Tekirdağ Şehir Hastanesineadını düzeltiniz- Trakya 4. Basamak Bölge Hastanesine (!) örneğin..

İşte, ne yazık ki ülkemiz tıp – sağlık ortamı (şehir hastaneleri büyük oranda bunun dışında) ne hastasını, ne çalışanını hoşnut (memnun) edebiliyor. Her yerde çarpıklıklar içinde yaşıyor ve yaşatılıyoruz. Oysa “Sağlıkta Dönüşüm” (Health Transformation!) küresel dayatmasını Haziran 2003’te başlatan AKP’li Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Müşteri memnuniyeti“ni tam da odağa koymuştu! (Milliyet, 27 Temmuz 2003).

Sağlık hizmetini doğuştan kazanan hak öznesi onurlu yurttaş, neo-liberal post-modernitede (!)  “müşteri” ye terfi ettirilmişti (!), “memnun edilecekti”!!

Bir de sağlık yöneticilerimiz var, her yerde varlar.. onlar görevi kötüye mi kullanıyor, göz ardı mı ediyor? Onlar da memur işte, emir kulu düşünceleri aklımızdan geçiyor?

Sonra Ata’mızdan gelen aydınlık düşünceler zihnimizi karabasanlardan arındırıyor:

  • “Hükümetlerin halkın eline geçmesi…. Efendiler, biz memur sınıfı yaratmak için çalışmayalım.
    Ve kesinlikle memur kadrosu içinde bulunanları bir yere koymak için kafa yormayalım.
    Yönetimi halka vermek için çalışalım.”
  • Halk Fırkası nazarında Halk mefhumu herhangi bir sınıfa münhasır değildir. Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve umumiyetle kanun nazarında mutlak musavatı kabul eden bütün fertler halktır. Halkçılar hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatın, hiçbir ferdin imtiyazlarını kabul etmeyen ve kanunları vazetmekteki mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir.”
  • “Biz her yurttaşın elini yurttaş olarak sıkarken, beraber çalışırken, onda saygı ile tanımaya değer vasıflar görür ve her vatandaşı müsavi (eşit) haklı, müsavi şerefli insan olarak tanır ve imtiyaz davasında bulunmayan yurttaşlar kitlesini halktan ve halkçı tanırız…
    Türkiye’de sınıf yoktur, cins(iyet) (ayrımı) yoktur” .
  • “Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir, mazisini iftiharla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz (düzelteceğiz). Bu hataların tashih olunmasında bütün arkadaşların faaliyetini isterim.”

***
14 Mart Tıp Bayramının ardından, ki aslı emperyalizme -kapitülasyonlara başkaldırının da adıdır– halkın sağlığı ve sağlamlığını ilgilendiren her konuda milli mücadelenin çoban ateşleri yakılmaya devam edilecektir.

Atatürk devrim ve ilkeleri, bizlere her zaman doğru yolu göstermektedir.

ÖZETLE;

  • “HEKİMLER OLARAK, İNSANCIL YÖNETİM ALTINDA YAŞAMAK ve ÇALIŞMAK İSTENCİ ile
    YAŞASIN ATATÜRK CUMHURİYETİ”
    diyorum.. 

Kaynakça

Addiction & Burden on Family and Community

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 11th March 2024, we conducted a 1 hour lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with the subject of

Addiction & Burden on Family and Community

Here is the 37 slides PDF file (3,6 MB) :
Addiction and Burden on Family and Community

Some important reminders for all..

Family Challenges: Addiction affects not only the individual but also their family members.
Families face emotional, financial, and social burdens due to a loved one’s addiction.
These challenges include:

1.Initial Shock: Families experience shock and confusion when they first encounter addiction.
2.Social Isolation and Stigma: Addiction can lead to social isolation and negative labeling.
3.Sequence of Disorders: Families deal with emotional decline, negative behaviors,
mental disturbances, physical health issues, and overall burden.
4.Internal Family Chaos: Relationships become unstable, and financial collapse may occur.
5.Self-Protection: Family members seek information, support, and coping mechanisms.

With respect and love. 22nd March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      X : @profsaltik

Disability & loss of labor

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 27th February 2024, we conducted a 1 hour lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of “Disability & loss of labor

  • A disability doesn’t have to impact everything.

Here is the 35 slides PDF file (2,4 MB) : Disability & loss of labor

Some important reminders for all..

  1. Over 1 billion people live with some form of disability.
  2. About 15% of the world’s population live with a disability. This includes about 93 million children and 720 million adults with significant difficulties in functioning.
  3. The numbers of people with disability are increasing substantially.
  4. People with disability have worse living conditions.
  5. Disabling barriers can be overcome.
  6. Governments can                        :
    – Include disability in their health agenda;
    – Invest in specific programmes for people with disability;
    – Adopt a national strategy and plan of action;
    – Improve staff education, training and recruitment;
    – Provide adequate funding; increase public awareness and understanding on disability; and
  7. People with disability often do not receive needed healthcare..
  8. Ensure the involvement of people with disability in implementing policies and programmes.

With respect and love. 21st March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      X : @profsaltik

NOISE POLLUTION and HEALTH

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 15th March 2024, we conducted a 1 hour lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of “NOISE POLLUTION and HEALTH

  • “Listening is the most dangerous thing of all,
    listening means knowing, finding out about something and knowing what’s going on,
    our ears don’t have lids that …

Here is the 37 slides PDF file (2,7 MB) : Noise Pollution and Health

Some important reminders for all..

  • Noise Pollution: A Silent Threat to Health
  1. Hearing Damage : Noise pollution drives hearing loss, tinnitus, and hypersensitivity
    to sound. Protect your ears and advocate for noise reduction.
  2. Cardiovascular Risks : Noise can exacerbate cardiovascular diseases.
    It’s not just about what you see on an ECG; consider the noise around your patients.
  3. Sleep Disturbances :  Noise disrupts sleep patterns, affecting overall health.
    Prioritize quiet environments for healing.
  4. Stress and Mental Health : Chronic noise exposure leads to stress, cognitive impairments, and memory deficits. Recognize noise as a mental health factor.
  5. Childhood Development : Chronic noise exposure leads to stress, cognitive impairments, and memory deficits. Recognize noise as a mental health factor.
  6. Low Birth Weight: : Noise during pregnancy correlates with low birth weight. Educate expectant mothers about noise exposure.
  • The Next Public Health Epidemic : City Noise Pollution!

With respect and love. 21st March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

Systematic Approach to Enviromental Health

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 15th March 2024, we conducted a 3 hours lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of “Systematic Approach to Enviromental Health

Here is the 51 slides PDF file (6 MB) :
Systematic Approach to Enviromental Health

Some important reminders for all..
10 key points that should be emphasized in a systematic approach to environmental health

1.Risk Assessment : Begin by assessing the risks associated with environmental factors. Identify potential hazards and evaluate their impact on human health.
2.Exposure Pathways : Understand how humans come into contact with environmental agents. Consider air, water, soil, and food as pathways for exposure.
3.Chemical Exposure : Investigate chronic low-dose chemical exposures. These can have adverse health effects, especially when widespread or affecting vulnerable populations.
4.Epidemiological Studies : Rely on systematic reviews and meta-analyses (SRMAs) to examine associations between chemical exposures and health outcomes. Ensure clear study questions and sound methods for reevealing causal relationships.
5.Data Extraction : Properly extract relevant data from studies.
Pay attention to exposure heterogeneity and other biases.
6. Policy Implications : Integrate policy implications into SRMAs (Systematic Reviews & Meta Analysis). Consider how findings impact public health decision-making.
7.
Population Size : Many studies involve large populations. Understand the implications of findings at this scale.
8. Positive Associations : Note that associations are often positive and statistically significant. Investigate potential causality.
9. Guidelines : Develop and adopt EH-specific SRMA (Systematic Reviews & Meta Analysis) guidelines. These will strengthen tools for decision-makers.
10. Translation to Practice : Translate up-to-date scientific research into accessible evidence for risk assessment, policy formulation, and individual health behaviors.

  • Remember that a systematic approach ensures rigorous evaluation and
    informed decision-making in environmental health.

With respect and love. 20th March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

18 – 23 Mart Yaşlılar Haftası – HASUDER Açıklaması

Halk Sağlığı disiplininin en büyük başarılarından biri tüm ülkelerde yaşlı nüfusun oranının yükselmesini sağlayarak daha uzun ve sağlıklı yaşamayı olanaklı kılmaktır. Nüfusun yaşlanma hızı giderek artmaktadır; 65+ yaş nüfusun oranı, bu yaşın altındakilere göre daha hızlı artmaktadır. 65+ yaş insanlar dünya nüfusunun 2022’de %10’u iken 2050’de %16’ya yükselmesi beklenmektedir. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de 65+ yaş nüfusun toplam nüfus içindeki oranı artarak 2023’te %10,2’ye yükselmiştir. Nüfus kestirimlerine (projeksiyonlarına) göre yaşlı nüfus oranının 2030’da %12,9, 2040’ta ise %16,3 olacağı öngörülmektedir.

Yaşlı nüfusun giderek artması; sağlıklı yaşlanma sürecinin ve yaşlı sağlığı hizmetlerinin önem kazanmasını birlikte getirmektedir.

Yaşlılar haftası” dünyada “Wellderly week” olarak bilinmektedir.

Bu tanımlama ile “finansal, bedensel, zihinsel ve duygusal iyilik durumunu işaret eden sağlık” vurgusu yapılmaktadır. Yaşlı sağlığının korunmasında en temel önlemlerden biri, yaşlının sosyal ve duygusal desteğinin olmasıdır. Tek başına yaşayan yaşlılar, sosyal ve duygusal destek açısından dezavantajlıdır. Türkiye’de yaklaşık her 5 yaşlıdan biri tek başına yaşamaktadır. Tek başına yaşayanların 4’te 3’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların sosyal yönden geride olduğu bir başka konu okuryazarlık konusudur. Okuma-yazma bilmeyen yaşlı nüfus oranı kadınlarda 4,8 kat daha yüksektir. Okuma-yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı %26 iken, yaşlı erkeklerin oranı %5,4’tür. Eğitim düzeyi açısından eldeki veriler incelendiğinde; Türkiye’de 2019’da ilkokul mezunu olan yaşlıların oranı %45.5, ortaokul mezunu olanların oranı %7.3, lise mezunu olanların oranı %7.5, yükseköğretim mezunu (bitireni) olanların oranı ise %7’tir.

Kadın sağlığı özelinde ele alındığında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin etkisi yaşlılık dönemine girene dek düşük eğitim düzeyi, bakım verici rolü, yoksulluk gibi belirleyiciler ile kendini göstermektedir. Bu nedenlerle sağlıklı yaşam koşulları, gıda, barınma, sağlık hizmetlerine ulaşım konularında sorun yaşamaktadırlar.

Sağlıklı yaşlanma yaşam boyunca sağlığın, fiziksel, sosyal ve zihinsel iyilik durumunun daha iyi olması ve sürdürülmesi, bağımsız olarak yaşanması, yaşam niteliğinin iyi olması ile ilgili bir süreç olarak ele alınmaktadır. Sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmek için doğumdan yaşlılığa dek olan sürecin tümünde sağlığın sosyal (toplumsal) belirleyicilerini ele alan yaşam boyu yaklaşım gündeme gelmiştir. Bununla birlikte yaşlılara yönelik belirli aralıklarla muayene ve laboratuvar hizmetleri; tarama ve izlemeler gibi birtakım koruyucu sağlık hizmetleri sunulmaktadır. Aile sağlığı merkezlerinde çok yönlü yaşlı değerlendirmesi kapsamında tarama ve izlemler (%12 kapsayıcılıkla) yapılmaktadır.

Yaşlı nüfusun karşılanmayan sağlık hizmeti ve bakım gereksinimleri yaşam niteliğini olumsuz etkilemekte, hastalık şiddetini, komplikasyonları, hastaneye yatışları ve mortaliteyi artırmaktadır. Yapılan bir çalışmaya göre; karşılanmamış sağlık hizmeti gereksinimi ve buna bağlı olarak yaşlı sağlığı ile ilişkili en önemli konular yaşlıların gelir düzeyi, sosyal güvencesi, emeklilik hakkı, sağlık güvencesi ve yaşama koşullarıdır.

Türkiye’de yaşlıların sosyal yaşama katılımını güçlendiren iyi uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Ege 3. Yaş Üniversitesi bu uygulamalara önemli bir örnektir. Sağlıklı, başarılı ve aktif (etkin) yaşlanmayı desteklemek, yaşam boyu öğrenmeyi desteklemek, kuşaklar arasındaki ilişkileri güçlendirmek, yaşlıların toplumla iç içe bir yaşamını sürdürmesine aracılık etmek amaçları ile yaşama geçirilen Ege 3. Yaş Üniversitesinde gönüllü eğitmenlerce birçok farklı kuramsal ders verilmektedir. 60+ yaş kişiler kayıt olabilmektedir; mezun olmak için 3 yıl tamamlanmalı ve bir toplumsal sorumluluk projesi (tasarımı) yapılmalıdır.

Yaşlı nüfusa duyarlı bir başka uygulama “Yaşlı Dostu Kent” uygulamasıdır. Antalya, Muratpaşa Belediyesinin üyelik sistemiyle hizmet veren yaşlı evlerinde sabah sporundan, İngilizce dil kursuna, tiyatro kurslarından koroya ve dans topluluklarına birçok çalışma hayata geçirilerek tüm bu çalışmalarla belediye; Dünya Sağlık Örgütü Yaşlı Dostu Kentler ve Toplumlar Ağına kabul edilmiştir.

Yaşlı sağlığının korunması ve geliştirilmesine yönelik gerçekleştirilen iyi uygulamaların Türkiye’de yaygınlaştırılması önerilmektedir. Yaşlılara sosyal ve ekonomik destek sağlanmalıdır. Koruyucu hizmetlerin toplum bazında yüksek kapsayıcılıkla sunulabilmesi için birinci basamakta çok yönlü yaşlı değerlendirilmesinin etkin bir şekilde yapılması gerekmektedir; bu gerekçeyle birinci basamak sağlık kuruluşları ve ilgili dernekler ile iş birliği yapılmalıdır. Bununla birlikte yaşlı kadınların dezavantajlı konumlarının gözetilerek toplumda kadının güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalar sürdürülmelidir.

KAYNAKLAR

  1. https://www.unfpa.org/icpd/ageing#:~:text=765%2C000%2C000.00-,Population%20of%20older%20persons%20(60%2B),to%20765%20million%20in%202010. Erişim 14.03.2024
  2. United Nations. Ageing. https://www.un.org/en/global-issues/ageing Erişim 17.03.2024
  3. TÜİK. İstatistiklerle Yaşlılar, 2022. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2022-49667 14.032024
  4. National Today. Wellderly week- March 18-23, 2024. https://nationaltoday.com/wellderly-week/#how-to 16.03.2024
  5. Engelli ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü. 2020 Yaşlı Nüfus İstatistik Bülteni.  https://www.aile.gov.tr/media/89041/yasli_nufus_istatistik_bulteni.pdf 16.03.2024
  6. Türkiye Sağlık Raporu 2020. Toplumsal cinsiyet, kadın sağlığı ve üreme sağlığı. İleri yaş kadınlar ve sağlık sorunları.
  7. Ulgu MM, Laleci Erturkmen GB, Yuksel M, Namli T, Postacı Ş, Gencturk M, Kabak Y, Sinaci AA, Gonul S, Dogac A, Özkan Altunay Z, Ekinci B, Aydin S, Birinci S. A Nationwide Chronic Disease Management Solution via Clinical Decision Support Services: Software Development and Real-Life Implementation Report. JMIR Med Inform. 2024 Jan 19;12:e49986.
    doi: 10.2196/49986. PMID: 38241077; PMCID: PMC10837759.
  8. Aköz Ali. Türkiye’de Yaşlılarda 2008-2019 Yılları Arasında Karşılanmamış Sağlık Hizmet Gereksinimi ve Sosyoekonomik Değişkenlerle İlişkisi. 2022. İzmir.
  9. Kanal Hasuder. Sağlıklı Yaşlanma. Yayınlandığı tarih: 6.03.2024, https://www.youtube.com/watch?v=L3vFLRjo4wU&ab_channel=KanalHASUDER
    Erişim 16.03.2024
  10. Muratpaşa Belediyesi, Antalya. Kıdemli kent sakinleri için yepyeni bir hayat. https://muratpasa-bld.gov.tr/haber/5011/kidemli-kent-sakinleri-icin-yepyeni-bir-hayat 16.03.2024

TIP BAYRAMI

Suay Karaman

14 Mart 1827’de Osmanlı Padişahı Sultan 2. Mahmut (1785-1839), hekimbaşı Mustafa Behçet’in (1774-1832) katkılarıyla Tıbhane-i Âmire ile Cerrahhane-i Mamure’yi kurdurtmuştur. 1836 yılında Tıbhane-i Âmire ve Cerrahhane-i Mamure birleştirilmiş ve Mekteb-i Tıbbiye (Tıp Okulu) adını almıştır. 17 Şubat 1839’da Mekteb-i Tıbbiye’nin eğitiminde, Batıdaki benzerleri örnek alınarak, yeni düzenlemeler yapılmış ve Mekteb-i Tıbbıye-i Adliye-i Şahane adını alarak görkemli bir törenle hizmete açılmıştır. Açılış törenine katılan Sultan 2. Mahmut konuşmasında; “Burada insan sağlığının hizmetine çalışılacağından, bu okulu diğerlerine üstün tuttum” demiştir. Tıp eğitiminin modernleşmesi için yurt dışından hekimler getirilerek, ilerleme sağlanmaya çalışılmıştır.

Türkiye’de tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilen okulun kuruluş günü olan 14 Mart, Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başlamıştır. İlk tıp bayramı 14 Mart 1919 tarihinde işgal altındaki İstanbul’da, tıp öğrencileri tarafından kutlanmıştır. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi olan Hikmet Boran‘ın (1901-1945) önderliğinde, tıp okulu öğrencileri İstanbul’un işgalini protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti.

  • Bu nedenle 14 Mart Tıp Bayramı, emperyalizme başkaldırının da adıdır,
    milli mücadelenin çoban ateşlerinden biridir.

1929-1937 arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlanmıştır. 12 Mayıs 1400’de kurulan Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası‘nın ilk Osmanlı hastanesi ve tıp okulu olduğu için, bu tarih Tıp Bayramı yapılmıştır. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçilmiş ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı olmuştur. 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasasının mimarı ve ilk uygulayıcısı Prof. Dr. Nusret Fişek (1914-1990), 14 Mart Tıp Bayramı’nın 1935 yılında Tıp Talebe Cemiyeti’nin öncülüğünde kutlandığını bildirmiştir. Öğrenci derneğinin başlattığı bu eylem, Mart 1937 tarihinden bu yana gelenekselleştirilmiştir.

1933 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine çevrilmiş, ardından 1945’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve 1954 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi kurulmuştur.

  • Eşsiz liderimiz Atatürk zamanında milletin sağlığını korumak ve desteklemek,
    devletin ilk ve en önemli görevi olarak benimsenmiştir.

Bu görev tüm yurda yayılarak, tüm yurttaşları kapsamıştır. Sağlık Bakanı ve daha sonra Başbakan olan Dr. Refik Saydam (1881-1942) zamanında sağlık sektörünün kuruluşunu ve örgütlenmesini düzenleyen yasalar çıkarılarak, sağlık hizmetlerinin temelleri atılmıştır. Bunun yanında nitelikli eleman yetiştirilmesine de önem verilmiştir. Birçok ilde devlet hastaneleri, doğum ve çocuk bakım evleri açılmış, veremle savaş dispanserleri kurulmuştur. Sağlıklı yaşam için gereken önlemlerin bütünü anlamına gelen Hıfzıssıhha Enstitüsü, 27 Mayıs 1928’de kurularak, birçok aşı ve serum başarıyla üretilmiştir.

5 Ocak 1961’de kabul edilerek, 12 Ocak 1961’de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası çok önemlidir. 224 sayılı yasa, cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan ve 1950’li yıllara dek ülkemizin sağlık sektörüne damgasını vuran Dr. Refik Saydam’ın ulusal sağlık politikalarından sonra, sağlık sektöründe yapılan en büyük kapsamlı ve halkçı bir müdahaledir.

Sağlık hizmetlerinin ve hekimliğin temel amacı, toplumları ve kişileri hastalıklardan korumaktır. Bunun için ülkede koruyucu sağlık hizmetlerini eşit ve bütün olarak sunabilecek 1. Basamak sağlık hizmetlerinin olması gereklidir.

  • 224 sayılı yasa ile sağlık hizmetleri sosyalleştirilerek,
    koruyucu sağlık hizmetlerine önem ve öncelik verilmiştir.
  • Sağlık ocaklarında sunulan, toplumcu anlayış ile eşit, sürekli, parasız ve basamaklandırılmış sağlık hizmeti sosyalleştirmenin temel ilkeleri olarak kabul edilmiştir.

1963’te Muş’ta başlatılan ilk uygulama, 1981’e dek 45 İl’e yayılmış ve 1983’te yılında tüm İllerda sağlık hizmetlerinin sosyalleştirildiği ilan edilmiştir.

1980’li yıllarda özelleştirme başlatılarak, 1923-1950 arasındaki Cumhuriyet ideolojisi değiştirilip özelleştirmeye geçiş yapılarak, yeni liberal akımın önü açılmıştır. Bu akım Turgut Özal ile ‘sağlıkta reform’ adını alırken, AKP ile birlikte ‘sağlıkta dönüşüm’ projesine çevrilmiştir. Bu değişiklikler toplumun sağlık düzeyindeki gelişimini durdurmuş, hatta geriye götürmüştür.

  • Böylece sağlık hizmetleri metalaştı ve koruyucu hizmetler sahipsiz kaldı.
  • Ulusun sağlığı küresel sermayeye teslim edildi.

Günümüzdeki sağlık hizmetleri ve toplumun sağlık düzeyinde gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmamızın temel nedeni, 1970’lerden başlayarak Atatürk ilkelerinin ve cumhuriyet ideolojisinin terk edilmesidir; halkçılık ve sosyal devlet ilkelerine son verilmesidir.

Cumhuriyet modelindeki koruyucu hekimlik göz ardı edilerek, tedavi edici hekimlik öne çıkarılmıştır. Sağlık ocakları kapatılarak, aile hekimliği modeli ile 1. Basamak sağlık sistemi özelleştirilmiştir.

Güçlü ve güvenli sağlık sistemine sahip olabilmek için istikrarlı bir ulusal sağlık sistemi uygulanmalıdır. Bunun için vatandaşların doktora ulaşması yerine, doktora gereksinimlerinin azaltılmasını sağlamak gerekir.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü‘nün aşı üretimi 1998’de durdurulmuş, AKP iktidarınca
2 Kasım 2011’de sağlık alanında büyük hizmetler veren Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmıştır.

Sağlık Bakanlığı hizmet üreten bir kuruluş olmaktan çıkarılarak, kamunun malı olan hastaneler işletmeye dönüştürülmüş, kimisi toptan ya da kısım kısım satılmıştır. Sağlık sistemi, devlet hastanelerini kapatıp, kendi içinde özelleşmiş Şehir Hastanelerini devreye sokarak daha da kötü duruma getirilmiştir.

  • Sistem sorunu sağlıkta şiddeti azdırmıştır, ciddi hekim göçleri yaşanmaktadır.
  • Sağlık sistemi iflasa sürüklenmektedir.

Bugün ülkemizde kullanılan milyonlarca kutu ilacın hammaddesinin yerli üretim oranı sıfırdır.

Bugün kamu ve özel yaklaşık 140 tıp fakültesi vardır; kimi tıp öğrencileri hasta görmeden, yeterli bilgi-beceri kazanamadan mezun olmaktadır. Tıp fakültelerinin sayısı azaltılıp eğitimin niteliği artırılmalıdır; gereğinden çok öğrenci alınmamalıdır. Tıpta uzmanlık eğitimi programları, akademik kadro ve hastanenin koşullarına göre açılmalıdır. Günümüzde üniversite hastaneleri iflasa sürüklenmiş, kendi içinde özelleştirilmiş, akademisyenler özel hastanelere yönlendirilerek, tıp eğitiminin niteliği düşürülmüştür. Bunun yanında, kapatılan

  • askeri hastanelerinin yeniden açılması zorunluluktur.

Ancak bütün bu olumsuzlukların aşılacağına kuşku yoktur.
Atatürk devrim ve ilkelerinin, bizlere her zaman doğru yolu göstereceğinden emin olmalıyız. Hekimlik mesleğini ettiği yemine bağlı kalarak yapan, özenli ve özverili çalışan, emperyalizme direnebilen bütün doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramı kutlu olsun.

Azim ve Karar, 18 Mart 2024

Ethics in Medical Research: Breaches & Legal Status

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 27th February 2024, we conducted a 2 hours lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of “Ethics in Medical Research: Breaches & Legal Status

Here is the 43 slides PDF file (2,6 MB) : Ethics in Medical Research; Breaches & Legal Status

Some important reminders for all                    :

Ethics Defined: Ethics refers to moral principles that govern a person’s behavior or the conduct of an activity. In the context of medical research, ethical considerations are crucial to ensure the well-being of participants and the integrity of scientific inquiry.

Distinguishing Ethics and Morality: It’s essential to differentiate between ethics and morality. While morality encompasses social order rules that regulate behavior in society, ethics encompasses the
fundamental principles underlying one’s actions. Ethical individuals adhere to guiding values, principles, and standards that dictate how things should be done.

Public Health Ethics:
Understanding public health ethics is vital. It involves considering the ethical implications of
decisions related to public health services, resource allocation, and community well-being.

Legal Rules on Medical Research: Medical research operates within legal frameworks. Students should learn the basic legal rules governing research, including informed consent, privacy, and data protection.

Awareness of Legal-Ethical Conflicts: Students must recognize situations where legal and ethical considerations may conflict. Developing strategies to address such conflicts is essential for responsible research conduct.

Origin of the Word “Ethics”: The term “ethics” originates from the ancient Greek word “ethos.” It refers to issues related to the “ethe,” which is the plural of ethos. Ethos, in its oldest sense, means “the space of a living being” or “the place where one takes shelter.” It also signifies character and temperament.

Ethics as a Branch of Philosophy: Ethics is one of the four basic areas of philosophy, alongside Ontology (philosophy of existence), Epistemology (philosophy of knowledge), and logic. It is a branch of knowledge that explores moral principles and human conduct.

Morality vs. Ethics: While morality is a social phenomenon that surrounds us, Ethics is a systematic study of universal values. Ethics encompasses principles like equality, human rights, obedience to laws, and concern for health and safety.

As Learning Objectives : By the end of the lecture, students should:
1.Distinguish between Ethics and Morality.
2.Understand the importance of Ethics.
3.Grasp Public Health Ethics.
4.Acquire key principles for delivering public health services.
5.Familiarize themselves with legal rules in medical research.

Critical Thinking: Encourage critical thinking about ethical dilemmas in medical researchStudents should learn to navigate complex situations, balancing legal requirements, ethical principles, and the well-being of research participants. Remember that ethical considerations are fundamental to maintaining trust, integrity, and responsible research practices in the medical field.

With respect and love.17th March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net           profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

“Tıbbiye-i Şahane” 197 Yaşında ama AKP’nin Sağlık Politikası Ağır Hasta

Dostlar,

Dün, 14 Mart 2021 gecesi, “POYRAZ Grup” adlı yurtsever arkadaşlarımızın konuğu olduk.

Konumuz “14 Mart Tıp Bayramı” idi.
Biz gerçekte, epeydir “Tıp ve Sağlık Haftası” olarak değerlendiriyoruz.
Alana ilişkin sorunların gündeme taşındığı ve çözümler arandığı bir hafta..

Başlık şöyle idi :

  • “Tıbbiye-i Şahane” 197 Yaşında ama AKP’nin Sağlık Politikası Ağır Hasta

Zoom ortamında, youtube ile eşzamanlı yayınla yaklaşık 80 dakika boyunca sunumumuzu yaptık. Birkaç dakika aranın ardından soru – yanıtlara geçildi ve saat 00:00’a bitirildi (2,5 saat!).

Sayın Ünal Gül ve Erol Güçlü dostlarımız hazırladılar, önerdiler, sağolsunlar.

Her 2 bölümün youtube erişkeleri aşağıda.

https://youtu.be/y2Sn1WYVnpU?si=V5cCl56qbox8czy0

https://youtu.be/HtZod1kEPxI?si=XYBxmy4i2R-PyhOQ

Sağlık, sistemimiz de, AKP ile birlikte, Haziran 2003’te başlatılan ve 21 yıldır sürdürülen “SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” programıyla tıkanma eşiğinde.

Bu tasarımın tümü ile kökü dışarıda. “Health Transformation” adlı küresel tasarımın Türkiye ayağı.

  • Ne yerli ne de milli; neo-liberalizmin uydu politikaları taşeronu AKP yutturmacası!

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğimizdir.
Önlem alınmazsa tablo her geçen gün daha ağırlaşacak..

Sevgi ve saygı ile. 15 Mart 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

14 Mart Tıp Bayramı : 197 yıl sonra neredeyiz?


197 yıl önce bu gün, 14 Mart 1827’de 2. Mahmut, kısa adıyla Mekteb-i Tıbbiye’yi İstanbul’da açtı. Mustafa Kemal’in Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in 1933 Üniversite Devrimi ile Dar’ül Fünun’un (Medrese) İstanbul Üniversitesine dönüştürülmesiyle, Cumhuriyetimizin ilk ve en köklü Tıp Fakültesi olan İstanbul Tıp Fakültesi kuruldu. Bizim de övünçlü bitireni (mezunu) olduğumuz bu Fakülte, ülkemizdeki öbür tıp fakültelerinin anası oldu. Tıp bilimlerinde öncülük yaptı, paha biçilmez değerde sağlık hizmeti üretti. Sayısız hekim, ebe-hemşire… yetiştirdi. Bitireni (mezunu) Prof. Aziz Sancar, Nobel ödülü aldı! Hala ülkemizin amiral gemisi 3-5 tıp fakültesi içindedir, gözbebeğimizdir.
***
1915’te İstanbul Tıp Fakültesi’nin 190+ ilk sınıf öğrencisi Çanakkale savunmasına yollandı ve hepsi şehit düştü. Altı yıl sonra 1921’de hiç mezun verilemedi, acı çok büyüktü. “Vatan sağolsun” dedik.

***
Türkiye’de ilk Tıp Bayramı, işgal altındaki İstanbul’da ve Tıbbiyede 14 Mart 1919’da kutlandı! Tıbbiye de işgal altındaydı. Haydarpaşa’daki fakülte binasında büyük bir gösteri düzenlendi ve iki yüksek kule arasına dev Türk Bayrağı asıldı. 3. sınıf öğrencisi Tıbbiyeli Hikmet öncüydü. İşgalci İngilizlerin engelleme çabası başarısızdı. “Bu topraklar bizimdir ve onun için sizinle dövüşeceğiz!” diye yüzlerine haykırıldı. Üniformaları alındı, pijamalarıyla derslere girdiler!

  • Biz devrimci-Kemalist hekimler, 14 Mart’ı bu bağlamda sahipleniyoruz. “Beni Türk hekimlerine emanet edin!” diyen önderin tam güveni, içimizde sönmez Prometheus ateşidir.
  • Bu anti-emperyalist ve tam bağımsızlıkçı bilinçle,
    197 yıl sonra 14 Mart Tıp Bayramı tüm ulusumuza ve hekimlerimize kutlu olsun!

***
Tıbbiyeli Hikmet, 4-11 Eylül 1919 Sivas Kongresine İstanbul Tıbbiyesi öğrencileri adına katılmış ve “tam bağımsızlık” için haykırarak, Mustafa Kemal Paşa’yı da uyaran korkusuz çıkışıyla “manda” görüşlerinin dışlanmasına önemli katkı vermişti. Birkaç ay öncesinde, 19 Mayıs’ta Kurtuluş’un öncüsünü Samsun’a götüren Bandırma vapurundaki 19 yiğidin 3’ü hekimdi : İ. Tali Öngören, Refik Saydam, Behçet Efendi. Dr. T. Rüştü Aras 1925-37 arası 12 yıl kesintisiz Dışişleri Bakanıydı Kemal Paşa’nın. Dr. Aras, Milletler Cemiyeti (günümüzde BM) başkanlığı da yaptı kısa süre. Hekim yoldaşlar!
Dr. Reşit Galip’in yeri çok ayrı.. Atatürk’ün sofrasında ilkeli ama saygılı dik duruşunu Kemal Paşa çok takdir etmiş, Bakan atamıştı. İstanbul Tıbbiyesinde öğrenci iken birkaç kez eğitimini keserek Bağımsızlık savaşımızda dövüşmüştü. Andımızı yazdı! Köy Enstitüleri’ne “köycülük” zemini hazırladı. Tıp Antropolojisi çalışmaları başlattı, sonra DTCF’nde sürdürüldü, gericiler “kafatasçılık” dedi!? Yukarıda değindik, “33 Üniversite reformu”nu yaptı. Rodos göçmeni vatan evladı hekim, 41 yaşında veremden öldüğünde cebinde salt metal para vardı! Çünkü O, önderi, aynı zamanda düşünür M. Kemal Paşa’nın öğüdüyle bağlıydı:

  • Hekimlik, sorumluluk yükü her şeyden, ölümden de ağır bir meslektir.”

***
Biraz geri gidersek, 2 Haziran 1889’da İttihat ve Terakki’yi kuran, 1908’de 2. Meşrutiyeti getiren, 2. Anayasayı yaptıran, partileşip seçimle iktidara gelen devrimci politik hareketi de Tıbbiyeliler kurdu! (sonrası sıkıntılı..) Prof. Tevfik SağlamNasıl Okudum” adlı kitabında not düşer:

  • Tıbbiyeli, garp ile şarkın farkını bilen ve geriliğimizin derin acısını duyan insandı. Bu sebeple Tıbbiye Mektebi vatanseverliğin, hürriyet aşkının, şark miskinliğinden kurtulma, ilerleme, bir an önce yüksek bir medeniyet seviyesine ulaşmış memleketlere yetişme cehdinin yuvası olmuştu. Tıbbiyeliler, son Osmanlı padişahlarının gerici ve baskıcı idaresine karşı daima isyancı durum almıştı. Bunun için, Abdülhamit, tıbbiyelileri sevmez, onlardan korkar, çekinir ve şiddetli baskı yapardı. İşte Tıbbiye’deki terör idaresinin sebebi bu idi.”

***
Sanırız bu tarihsel dizeler, günümüzde “doktor efendi dönemi bitti, ben bunlara iğne bile yaptırmam, giderlerse gitsinler..” diyenlerin çöplük bilinçaltını, çoook derin aşağılık kompleksini de dışavuruyor. Ne ki; biz hekimler, her durumda, savaşta bile hiçbir ayrım yapmadan hizmet sunuyoruz.
***
Ne yapmalı                ??
Hekimlik, insanlık tarihi ile yaşıt çok özel ve çok saygın bir meslektir.
Hipokrat andına mutlak bağlı kalınmalıdır. Tıp eğitiminde salt mesleksel-teknik boyutla yetinmemeli, genç hekimlere evrensel etik değerler, ulusa-insanlığa-çağa sorumluluk ve öncülük yükümü, savaşım bilinci temel değerler olarak kazandırılmalıdır.
Sosyal tıp”, başta neoliberal özelleştirmeye direnerek korunmalı; Ulus, sağlığına hekimlerle çatışarak değil dayanışarak erişebileceğini anlamalı, çirkin siyasetçiye alet olmamalıdır.
Bedensel-ruhsal-sosyal” yönden tam sağlıklı toplumunu yaratmak şaşmaz ülkümüzdür.
==========================
Yazının pdf biçimi :
Ahmet SALTIK, CUMHURİYET Gzt. köşe yazısı, 14 Mart tıp bayarmı; 197 yıl sonra neredeyiz