Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Prof. Halil Çivi’den KISSALAR ve HİSSELER

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF eski dekanı
Halk Ozanı

 

 

1- AÇMAZ
Kaderi tükenmez umut,
Lakabı Çileli Mehmet.
Sılada gurbete mecbur,
Gurbette sılaya hasret.
Halil Çivi

2- DİNBAZLIK
Yaş iken eğmek gerek,
Diyerek her fidanı.
Koltuk değneği yapar,
Kullanırlar insanı.
Halil Çivi

3- KARAKTER
Altın hep güven verir,
Hiç bozulmaz cevheri.
İnsan altına benzer,
Düzgünse karakteri.
Halil Çivi

4- GELİŞME
Akıl cehaleti yener,
Toplum bilimle yükselir.
Sanat özgürlüğe muhtaç,
Adalet hukukla gelir.
Halil Çivi

5- İFTİRA
İftira bir silahtır,
Onuru hedef alır.
Kişi aklansa bile,
Tortusu baki kalır.
Halil Çivi
Xxx
07 Ekim 2023
Seferihisar, İZMİR

Türk-İslam Sentezi Anayasası

Işık Kansu
Işık Kansu
kansu@cumhuriyet.com.tr
07 Ekim 2023 Cumhuriyet

Saray’daki AKP’li son günlerde çok büyük sözler söylüyor. “Vesayetçilerin 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’nin ayağına vurduğu, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaları söküp atma vakti”ymiş.

Epeydir kendisine iliştirdiği ortağı da benzer yolda. Ona göre de “Darbe anayasası Türkiye’ye layık değil”miş.

Bir kere açıkça belirtmek gerekir ki 27 Mayıs Anayasası, Türkiye’nin şimdiye değin gördüğü en özgürlükçü anayasadır. Bugün uyguladıkları rejimle, bırakın o anayasayı eleştirmeyi, eskilerin deyimiyle onun öngördüklerinin yanından bile geçemezler.

12 Eylülcülerin resmi ideolojisinin ne olduğunu biliyoruz: Türk-İslam sentezi!

Hani iktidar ortakları “yerli ve milli” diyorlar ya, onun leblebi gibi bir geçmiş zaman ununa bulandırılmış halidir Türk-İslam sentezi.

Dinci-ırkçı, Osmanlıcı-Turancı, gerici-kafatasçı; ne derseniz deyin, çağdaş uygarlık ve ilerleme ile uyuşmayan bir çizgidir.

Aslına bakarsanız, 1923 Cumhuriyeti’nin mezarını kazıp üzerine eğreti bir temel ile oluşturdukları reisçi sistem, 12 Eylül’ün ta kendisidir.

12 Eylül’ün reisi Kenan Evren her gün her konuda konuşur, halka sözde ders verir, beğenmediklerini hapse atar, basını sansür eder, kürsülerde ayetler okuyarak imamlık yapardı. Üniversiteleri ve okulları gericilik yuvasına çevirmişti. Küresel egemenler ne isterlerse onların sözünden de çıkmazdı.

12 Eylül’ün bir sentezi olan Saraycı ittifakın reisi de bugün aynı halk öğütücüsü değirmen taşını çeviriyor. Ayrımları yok.

Yeni anayasa masalının varmak istediği tek mutlu son bellidir:

Ömür boyu reis seçilebilmek!

‘TÜRKİYE’NİN YÜZYILI’ SLOGANI AŞIRMADIR

AKP’nin, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamamak için bulduğu “Türkiye’nin Yüzyılı” sloganı bir aşırmadır!

“Kanıt nedir” diye soracak olursanız…

2000’lerin başında Amerika’daki tutucu neo-con takımı, ABD’nin, başta Ortadoğu olmak üzere dünyaya yeniden egemen olmasını öngören “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi”ni gündeme taşımıştı. Projenin hedefi “Amerikan liderliği; hem Amerika hem dünya için iyidir” diye özetleniyordu.

O projenin savunucularından birisi de “karanlıklar prensi” olarak adlandırılan ABD Savunma Bakanlığı’nda müsteşar yardımcılığı da yapmış olan Richard Perle’ydi.

Ne büyük rastlantı ki Perle, AKP iktidara gelmeden önce Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüş ve onu “ülkesini yeni bir yöne doğru götüren genç lider” olarak tanımlamıştı.

Daha sonrası biliniyor zaten. Erdoğan, ABD tarafından Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığı ile onurlandırılmıştı!

Amerika liderliğinin dünya için iyi olduğuna inananların eş başkan atadığı Türkiye liderine, tüm dünyanın mazlum uluslara örnek olmuş bağımsızlığın simgesi 1923 Devrimi elbette uygun düşmezdi.

Ona, Fethullah Gülen’in deyişiyle “altın nesil”Necip Fazıl Kısakürek’in deyişiyle “kindar nesil” ve kendisinin deyişiyle “ucube değil, dindar nesil” gerekmekteydi.

Türkiye’nin yüzyılı dedikleri Amerikanvari sözün ardını kurcalarsanız altından çıkacak olan ortadadır:

Bağımsızlık bundan böyle bir ucubedir. Eş başkanın yüzyılı geçerli olacaktır.


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

Ailemizin Delegeleri30 Eylül 2023

EŞEK YOHDİR, ENFLASYON YOHDİR!

Mustafa AYDINLI
aydinliddo@gmail.com

Bizim Ali Ekber Eker Hoca maşallah fıkra deposudur, O’ndan dinlediğimiz aşağıdaki gibi çoğu fıkralar bize esin kaynağı olur.

Şanlıurfalı ağanın biri dünyayı gezip göreyim demiş. Her yolculuğundan sonra köylüyü kahvede etrafına toplayıp, gezip gördüklerini anlatırmış ki, marabasının da vizyonu genişlesin…

Köylü başlamış sormaya :
– Ağam bu sefer nere gettin?
– Afrike’ye getmişem.
– Ağam Afrike’de ne yaptin?;
– Safariya çıkmişem.
– Hele bu sefari ne ola ki?
– Hele arabaya biniysen, araziye ovaya çıhiysen, bi heyvan göriysen, peşinden arabayı suriysen, heyvana yetişip tüfek ile vuriysen.
– Ağam sen hiç heyvan vurdiiin?
– Heee vurdim.
– Ne vurdin?
– Zebra vurdim.
– Ağam hele bu zebra ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee.
– Aha eşeğin siyah beyaz çizgili olanı.
– Abooov… Ağam başka ne vurdin?
– Zürefa vurdim.
– Hele bu zürefa ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee.
– Aha o eşeğin bacakları iki metre, boynu üç metre olanı.
– Abooov… Ağam başka ne vurdiiin?
– Gergedan vurdim.
– Hele bu gergedan ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee…
– Aha o eşeğin derisi biraz kalın olani, bir de burnunda iki tane boynuz vardir. Abooov… Ağam başka ne vurdin?
– Piton vurdim.
– Ağam bu piton ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee.
– Eşeğinkini bilisen?
– Heee.
– Aha onun dört metre olani ama eşek yoktir.
***
ENFLASYON YOHDİR!

Bizim konuya gelince..
Neymiş, enflasyon tek hanelere inmiş.
Hee…
Elektrik yüzde 300
Doğalgaz yüzde 350
İğneden ipliğe her şeye..
Hee…;Aha işte o zamlar var ya.
O yüzde 80’lik enflasyonun 4 metre olanıdır, ama enflasyon yohdir.

Prof. Dr. Halil Çivi’den Dörtlükler…

ŞİİR KÖŞESİ

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

 

DÖRTLÜKLER...

Kurt sofrası kanlıdır,
Orda her gün et yenir.
Kurda konuk olunmaz,
O seni yemek sanır.
***
Söz aklın meyvesidir,
Her pazarda satılmaz.
Olmuşuna doyulmaz,
Hamı balla yutulmaz.
***
Mevla’nı arıyorsan,
Sanma ki O, Çin’dedir.
Gönül gözünü aç bak,
O senin içindedir.
***
Hakkı özümde buldum,
O da özünde ben.
Kaldırdık aramızdan,
Bu fazlalık bedeni.
***
Dostun kardeşin değil,
Sana gönül bağıdır.
Kardeşin dostun değil,
Malının ortağıdır.
****



UNUTMA                                      :

  • Görevleri, yetkileri, kariyerleri ve makamları ne olursa olsun; başkalarının fikir, telkin, buyruk ve isteklerini özgür akılla sorgulamadan yaşamak, elalemin (başkalarının) çıkarları için, ömür boyu onlara gönüllü köle olmayı kabullenmek demektir.

Anayasacılık özgürlükler hukukudur

İbrahim Ö. Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu

Siyaset, 05.10.2023, BİRGÜN

Anayasacılık, devleti, varlık nedeni olan özgürlükleri güvenceleyerek
toplumsal barışı sağlayacak biçimde örgütlemektir. Örgütleme üç ana işlevde somutlaşır:
1. Kural koymak,
2. kuralları uygulamak ve
3. çekişmeleri yargılamak.

Erkler ayrılığı, bu işlevlere denk düşen üç organda biçimlenir: Yasama ve Yürütme siyasal, Yargı teknik ve hukuki nitelikte. İlk ikisi karşılıklı denge ve denetim düzenekleri ile işler, Yargı ise bağımsız. Anayasa bilimi, birey özgürlükleri ve toplumsal barış güvencesi olarak bu üçlüde biçimlendi.

Bunları sağlayabilen devlet sayısı, Afrika ve Asya’da çok az, Amerika’da kısmen, Avrupa’da ise daha çok sayıda. Türkiye, anayasacılar ve siyaset bilimcilerce, on-on beş yıl öncesine dek ‘anayasacılık’ ekseninde inceleniyordu; nüfusunun çoğunluğu Müslüman olup demokrasiyi gerçekleştiren tek ülke nitelemesi de yaygındı. Uluslararası bilimsel yayın ve toplantılarda artık anayasacılık ekseninde yer almıyoruz. Bunda anayasasızlaştırma ve anayasa değişikliği belirleyici oldu.

Anayasasızlaştırma sürecinde,  Gezi müdahalesi (Haziran 2013) kritik bir dönemeç; “Anayasa suçu” nitelemesi (Ekim 2016, D. Bahçeli) ise zirvedir. Aslında, 200 yıllık kazanımları silme fitili, “Anayasa suçu” tanısı ile ateşlendi ve “şu halde ben de Anayasa’yı kendi eylemlerime uydururum” yanıtı ile sonuçlandı 2017’de.

Türkiye’de Anayasasızlaştırma süreci ve Dünyada popülizm eğilimi arasında koşutluklar vardı. İktidarın kişiselleşmesi ve tek organ veya kişide yoğunlaşması olarak popülizm, yürürlükteki Anayasa hükümlerini ihlal sürecinde ortaya çıkıyor.

Anayasa’yı suç olarak nitelenen fiile uyarlamak ise, ‘anayasacılık’ta bir ilk ve bu, demokrasi ve laikliği bağdaştırmayı başarabilmiş çoğunluk nüfusu Müslüman olarak tek ülkede ortaya çıktı. Bu bakımdan, Anayasa’nın uygulanmasını teminle (sağlamakla) yükümlü CB Erdoğan’ın 1 Ekim TBMM konuşması, üç ön düzeltmeye muhtaç (gereksinimli) :

Yetki: HAYIR! Yürütme, Anayasa yapım ve değişiklikle yetkili değil.

“Toplumumuzun iki yüzyıllık hedefi” dedi: HAYIR! Tam tersine, tek kişi yönetimi yerine kurum ve kuralların geçerli olduğu bir yönetimi kurma süreci, 2017’de bir yıkımla sonuçlandı. Dahası, son yirmi yılda yapılan Anayasa için harcanan hiçbir sivil emek, böyle bir yıkımı önermedi.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iyileştirilebilir” dedi. HAYIR!  CBHS, eğer siyasal sorumluluk ilkesini ve denge-denetim düzenekleri eşliğinde demokratik Anayasanın asgari standartlarını yansıtsa idi, ancak o durumda düzeltilebilir veya onarılabilirdi.

Bu düzeltmeler ötesinde ana sorun, geçen hafta başında TBMM Başkanı, sonunda ise Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) tarafından yapılan konuşmaların ortam ve koşullarına bağlı: Anayasa hamlesi, yaygın ve sistematik hak ihlallerinin zirve yaptığı dönemle örtüştü.

  • Eşitlik hakkından düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne, çalışma hakkından mülkiyet hakkına uzanan geniş bir özgürlükler kategorisi sistematik ve keyfi olarak çiğneniyor.

Antalya Film Festivali yasaklaması, Gezi kararı, Can Atalay dosyası ve Merdan Yanardağ yargılaması, buzdağının görünenleri. Bunlar, Anayasa’dan değil, PBDBY kurgusundan kaynaklanıyor.

Anayasa, yasa ve TBMM İçtüzük hükümlerini uygulamakla yükümlü oldukları halde, sürekli ihlal ettikleri Anayasayı dillerine pelesenk edenlerin, Anayasa biliminin şu yalın gerçeğini kabul etmeleri gerekir:

  • Anayasacılık, özgürlükler hukukudur; özgürlükler ise, hukukun matematiğidir.

Tam tersine, “anayasayı araçsallaştırma” sürecinde kuşatıcı yeni bir dalga ile karşı karşıyayız.

  • Bu büyük ve sinsi oyun, siyaseti de kullanarak “toplumsal doku üzerinde egemenlik” kurmayı amaçlıyor.

Yeni hamle, seçim yolunda bir gündem saptırmasına indirgenemez.

Türkiye toplumu yol ayrımında                                      : 

  • Hukuk ve özgürlük ihlalleri sorumlularının yeniden anayasa hamlesine seyirci mi kalacak,
  • Yoksa iki yüz yıllık fikri-hukuki ve toplumsal mücadelelerin ürünü olan kazanımlarını
    dün-bugün ve yarın çizgisinde sahiplenmek için demokratik Cumhuriyet atılımı yapabilecek mi?

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 05 Ekim 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

SUÇ

Küresel Organize Suç Endeksi’ne göre dünyada 14 üncü, Avrupa’da birinciyiz.

Başı kokmuş balık ülkem…

KADIN

Eski müftünün oğlu, cami sohbetinde düğün davetiyesine kadının adının yazılmasının gereksiz olduğunu söyledi.

Yobazda kadının adı da yok…

PİSLİK

Konya’da bir camide vaaz veren Seyfullah Yiğit, Türklerin cenazesinin pis, Suriyelilerinkinin mis gibi koktuğunu söyledi.

Pislik işte…

AKILSIZ

Bir imam çıkmış, kuraklığın sebebinin uygunsuz şarkılar olduğunu söylüyor.

Akılsızlığın sebebini söyleyebilse…

AÇIKLIK

“Cumhurbaşkanlığı uçak filosunda kaç uçak var?” sorusuna, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ”tasarruf ilkelerine riayet edilerek, hizmetin gerektirdiği sayıda.” yanıtını verdi.

Milletin Meclisine / millete ne denli açık bir yanıt!..

YARAR

AYM ikinci kez MTV alınmasında kamu yararı gördü.

Deli Dumrul’un yargısı…

KOMEDİ

AKP’li Gördes Belediyesi hazine arazisine bina yapıp kiraya verdi. Milli Emlak kiracılara “işgal” den ceza kesti.

Komedi sinema-tiyatroda değil artık…

İNŞALLAH

RTE, Meclis açılışında “emekli maaşları artacak mı? “ sorusuna “İnşallah “ yanıtı verdi.

Vatandaşa İnşallah, kendi harcamalarına maşallah…

SPOR

Rize Fındıklı’da halkın kaynakları ile inşa edilen Gençlik kampını bir tarikat grubunun kullandığı tespit edildi.

Sporu ve sporcuyu sevmezler, avanta olunca kaçırmazlar…

DENSİZ

CHP İstanbul İl Başkanı adayı Cemal Canpolat, “Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuk, Mustafa Kemal’in oturduğu koltuktur. Kılıçdaroğlu’na saldırmak, Mustafa Kemal’e saldırmaktır.” dedi.

Rozet Atatürkçüsü, densiz…

FLASH HABER TV Programımız

Dostlar,

Dün, 3 Ekim 2023 günü saat 15:00 dolayında FLASH HABER TV programcısı ve sunucusu Sn. Betül Begümhan AYDOĞAN‘ın konuğu olduk. Kendilerine ve kanala teşekkür ederiz.

Hukukçu ve Siyaset bilimci şapkalarımızla Sn. Aydoğan’ın sorularını yanıtladık. Tema, yapay – zorlama – kurgulu Anayasa gündemi idi.

  • AKP / RTE’nin Anayasa Oyunu : Ne Yapmalı? sorunsalını işledik.

2 saate yakın haber kuşağı içinde biz 36-58. dakikalar arasında yaklaşık 22 dakika değerlendirmelerimizi sunduk.

Vurgulayalım ki; son 14-28 Mayıs 2023 seçimlerini de hukuk-yasa-etik-ahlak dışı zorlama ve çiğnemlerle (ihlallerle) kıl payı kazanan, gerçekte yitiren biz “zoraki-uzatmalıiktidarın meşruluğu yok denebilir. Diploma ve 3. kez adaylık ana engeller..

Dolayısıyla en temel önkoşul meşru bir iktidar. Böylesine sakatlanmış ve ulusal istenci gerçekte temsil etmeyen, geçmişte ve halen yaptıkları ve yapageldikleriyle şaibeli bir iktidarla bilmem kaçıncı kez Anayasa değişikliği görüşmesi için masaya oturulamaz.

Hiç unutulmasın : AKP, Anayasa Mahkemesi kararı ile “laikliğe karşı eylemlerin odağı” bir parti!

Hele “yeni anayasa”, bu Meclisin yetkisinde değil, her şeyden önce bu anayasaya bağlı kalacaklarına ilişkin yemin ettiler TBMM’de.

Onlarca gerekçe sıralanabilir ayrıca.. Konuyu kapsamlı irdeledik..
Web sitemizde yer alan Sn. Prof. Kaboğlu‘nun makalesinden kısa bir alıntı ile bağlayalım (TÜRKİYE’NİN BORCU DEĞİL, ALACAĞI…  | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM)

Sonuç olarak;

  • Hesap verebilir bir Hükümet eşliğinde
  • ve yargı bağımsızlığı temelinde
  • erkler ayrılığı ÖNKOŞUL olduğu için,
  • bunları öngörmeyen Anayasa değişikliğine yönelik her adım,
  • ÖNYARGISIZ olarak reddedilmeli.
  • Tasfiye edilen Cumhuriyet kurumlarını yeniden kurmayı hedeflemeyen her Anayasa değişikliğine kesinlikle hayır!”

Ayrıca 6’lı Masa partilerinin anayasa değişikliği için önkoşulu “Parlamenter rejime dönüş” idi.
Bu sözleri ile bağlıdırlar.

İzlemek için lütfen tıklayınız..

***
HALK TV programcılarından Sn. Ayşenur Aslan‘ın Savcılığa “mevcutlu olarak” (kollukla getirtilerek) ifadeye çağrılması olayını da irdeledik. Hem gerek yoktu, hem de yöntem yanlıştı. Bir telefon edersiniz Savcı olarak, Ayşenur hanım hemen bir taksiye atlayarak Adliyeye gelir.. Böyle yapmalıyız.. O’na destek amaçlı tweet iletisi paylaştık : https://x.com/profsaltik/status/1709301852213215700?s=20
***
İreiz” çok zorda, çıkış yok, sonu felaket. Kaçamaz da!
Doğru bildiğimiz yolda korkusuz, yürekli savaşımı (mücadeleyi) sürdürmeliyiz..
Yeniden kuvvay-ı milliye bilinciyle bu kuşatmayı da yaracağız
Programın İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 04 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

AİHM ve AYM kararlarının bağlayıcılığı sorunu

Üyeliğe Seçilen İlk Hukuk Profesörü İzmir'den..Prof. Dr. Ali ULUSOY
t24, 04 Ekim 2023, AİHM ve AYM kararlarının bağlayıcılığı sorunu (t24.com.tr)

AİHM ve AYM kararlarının emsal etkisini yani örnek olarak bağlayıcılığını kabul etmeyen bir mahkeme, yüksek mahkeme de olsa, hem yargılama sisteminin temelini dinamitlemiş olur;
hem de bizzat Anayasa’yı ihlal etmiş olur.

AİHM’nin geçtiğimiz günlerde verdiği ve FETÖ yargılamalarında ByLock ve Bank Asya hesaplarının delil kabul edilmesini adil yargılanma hakkına aykırı bularak Türkiye’yi mahkûm ettiği Yalçınkaya kararı sonrası, AİHM kararlarının iç hukuk yönünden bağlayıcılığı sorununu
tekrar gündeme getirdi.

Aynı şekilde AYM’nin bireysel başvuruda verdiği kararların benzer davalara emsal etkisinin Yargıtay tarafından kabul edilmemesi ve Yargıtay’ın bu AYM kararlarını bağlayıcı görmemesi sorunu da önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Konuya ilişkin olarak Cumhurbaşkanı, AİHM kararının uygulanmayacağını ima etti.

Adalet Bakanı da Yalçınkaya kararının sadece o davacı için etki doğuracağını ve benzer davalar için bağlayıcılığı olmayacağını belirtti. Oysa kararın gerekçesinde bu kararın benzer davalar açısından emsal teşkil edeceği ve bağlayıcı olacağı çok açık biçimde vurgulanmış.

  • Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı da kendi içtihatlarının AİHM kararından farklı olduğunu ve AİHM kararını doğru bulmadıklarını ifade etmiş.

Gerçi Sayın Başkanın açıklamasından, AİHM kararının bağlayıcı olmadığı ya da kendilerini AİHM kararı ile bağlı görmedikleri yönünde bir anlam çıkarmak mümkün görünmüyor. Sadece kendi içtihatları ile AİHM kararının bağdaşmadığı yönünde bir tespit var. Açıklamada ileriye yönelik ya da “ihsası rey” niteliği taşıyan bir yön bulunmuyor. Zaten kendi kararlarını bile kendi iç hukuk mahkemelerine kabul ettirme ve bağlayıcı kılma sorunu yaşayan ve kararlarının kendi iç hukuk temyiz mahkemelerince bile emsal etkisi sorgulanan bir yüksek mahkemenin “çuvaldızı başkasına batırırken” hiç olmazsa “iğneyi kendisine batırmaması” düşünülemez.

Bu konulardaki akademik yazıları ortada olan ve evrensel hukuk normlarına olan hassasiyetini bizzat bildiğim Sayın Başkan’ın, AİHM kararlarının etkisini ve bağlayıcılığını sorgulatma amacında olduğunu sanmıyorum. Yine de yanlış anlamalara sebebiyet verecek bu açıklama hiç yapılmasa daha şık olurdu.

Yüksek mahkeme kararlarının “emsal” gücü

Gerek AYM nezdindeki “bireysel başvuru” sisteminin gerekse AİHM aşamasındaki başvuru sisteminin en önemli özelliği, bu başvurular kapsamında AYM ve AİHM tarafından verilen kararların objektif etki göstermesi, yani bu başvurular kapsamında verilen kararların “emsal” oluşturmasıdır. Bunun da anlamı, bu kararların iç hukuktaki her seviyedeki mahkeme için örnek ve bağlayıcı kabul edilmesi ve böylece aynı veya benzer nitelikteki diğer davaların artık AYM ve AİHM önüne tekrar gelmesine gerek kalmamasıdır. Nitekim eğer aynı ve benzer davalar tekrar tekrar bu yüksek mahkemeler ve merciler önüne gelecekse, ortaya çıkacak iş yükü ile baş etmek fiilen mümkün olmaz.

Eğer Türkiye’de ceza yargısı, özel hukuk yargısı ve idari yargıdaki tüm ihtilaflar hem de aynı tür hukuki sorunla tekrar tekrar AYM önüne gelirse, zaten bireysel başvuru sistemi çöker. Aynı durum Avrupa bazında AİHM için de geçerli. Hiçbir mahkeme yüz binlerce dava ile baş edemez. Bu nedenle AYM ve AİHM önüne gelen bir ihtilafı bir kez çözüp emsal nitelikte bir karar verince, iç hukuktaki her mahkeme (ilk dereceden temyiz merciine kadar) önündeki uyuşmazlığı bu emsal içtihat paralelinde çözecek ki, sistem normal ve sürdürülebilir şekilde işlemeye devam edebilsin. Hatta aynı durum AİHM’in çözdüğü emsal uyuşmazlık için AYM açısından da geçerli.

Yani AYM, kararını beğenmese de AİHM kararlarına uymak durumunda.

Aksi halde sistem işlemez ve tıkanır. Üstelik aynı şeyi iç hukuktaki mahkemeler de kendisine yapar. Kararları kaale alınmayan ve uygulanmayan bir mahkeme için bundan daha itibarsızlaştırıcı ve aşağılayıcı bir muamele olamaz.

Gerçekte Danıştay ve Yargıtay da dahil, her yüksek mahkeme için en önemli özelliklerden biri, “içtihat mercii” olmasıdır. Yani verdikleri kararların aynı veya benzer ihtilaflar için emsal teşkil etmesi (örnek oluşturması) , örnek bir bağlayıcılık taşıması.

Ceza yargısı ve özel hukuk yargısı açısından ilk derece ve istinaf mahkemesinin Yargıtay içtihadını benzer uyuşmazlıklar için emsal olarak uygulaması sağlıklı bir yargılama sistemi için ne kadar önemli ve yaşamsal ise, insan hakları mekanizması açısından AİHM ve AYM kararlarının Yargıtay için emsal kabul edilmesi de aynı derecede gereklidir. Çünkü normal ceza yargılaması veya özel hukuk yargılaması sistemi açısından Yargıtay ile BAM ve asliye ceza mahkemesi arasındaki yargısal hiyerarşi nasılsa, insan hakları başvuru sistemi açısından AİHM ile AYM ve Yargıtay arasındaki yargısal hiyerarşi de aslında aynı mahiyettedir (niteliktedir).

“Efendim biri iç hukuk diğeri uluslararası hukuk seviyesinde olduğu için aynı nitelikte değil” demenizin teknik hukuk yönünden hiçbir anlamı yok. Çünkü bizim sistemimizde iç hukuk ve uluslararası hukuk ilişkisinde “monist” sistem geçerli. “Düalist” sistem geçerli değil.
Anayasa m.90 bu konuda çok açık.

  • Yani uluslararası/ulusalüstü hukuk merciinin kararı iç hukukta doğrudan etki doğurur.
    Bu olgu bizzat Anayasa’nın emri.

Demem odur ki; AİHM ve AYM kararlarının emsal etkisini yani örnek olarak bağlayıcılığını kabul etmeyen bir mahkeme, yüksek mahkeme de olsa, hem yargılama sisteminin temelini dinamitlemiş olur hem de bizzat Anayasa’yı ihlal etmiş olur. Yok asıl amaç işinize gelen AYM veya AİHM kararını uygulamak, işinize gelmeyeni uygulamamak ise zaten o noktada söylenecek bir şey yok.

Boşa dil dökmüş oluruz. Dükkanı kapatıp gidelim.

Yargıç olmak için kuşkusuz en önemli özellik tarafsızlık ve objektifliktir.

Önündeki dosya hakkında gerek somut olay gerekse davanın/ uyuşmazlığın tarafları hakkında lehe veya aleyhe tarafsız olamayan ve dosya ile kendi dünya görüşü, yaşam tarzı, siyasi eğilimi ve inanç dünyası arasında mesafe koyamayan yargıç, işini hakkını vererek yapamıyor demektir.

DEVLETİ BUNLAR ÇÖKERTMEDİ Mİ?

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

“Türk Devletini bilerek, planlayarak çökertenler, terör örgütüne yardım-yataklık yapanlar Türk Milletine “Yeni Sivil Anayasa” yapamazlar…

FETÖ’nun, CIA uşağı silahlı bir terör örgütü olduğu yargı kararlarıyla kezlerce kesinleşti. Cumhurbaşkanı-Bakanlar-AKP Milletvekillerinin de kanaatleri aynen yargınınki gibi oldu. FETÖ’ya bırakın üye olmayı, selam verenler bile tutuklandı.

Adalet Bakanlığının açıklamasına göre;

50 bin kişi FETÖ’cu diye tutuklandı!
109 bin kişi işinden atıldı!
105 bin kişi sanık yapıldı!

Bitti mi? Her gün yeni operasyon haberleri duyduğumuza göre bitmemiş, demek ki!
AKP önderliği FETÖ ile derin aşk yaşarken bu konuda 2 kitap yazan biri olarak biz de T.C. Devletinin tepelerinde bulunmuş “Has FETÖ’cuları” belgeleriyle açıklayalım dedik!

  • Dönemin T.C. Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 16 Nisan 2003 tarih ve 3847 sayı ile tüm yurtdışı temsilciliklerimize gönderdiği genelgede T.C. Büyükelçilerinin- Başkonsolosların-Konsolosların ve binlerce elçilik çalışanlarının FETÖ’ye YARDIM etmelerini emretti

Bu genelgenin aslı T.C. Devletinin kayıtlarında var. Fotokopisi ise tüm araştırmacılarda mevcut. Yalnızca bu genelge bile, Abdullah Gül’ün “Has FETÖ’cu” olduğunun yadsınamaz suç kanıtıdır. Alparslan Altan, Anayasa Mahkemesinde Raportörü idi. Binali Yıldırım bu kişiyi, Gül’ün emriyle Denizcilik Müsteşarlığına atadı. 31 gün sonra ise Alparslan Altan’ı, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın teklifiyle, kanunun arkasından dolanarak Anayasa Mahkemesi Üyeliğine atadı.

Abdullah Gül tarafından ısrarla Türk Yargısının en yüksek makamına atanan Alparslan Altan’ın, daha sonra “Selahattin” kod adlı FETÖ Üyesi olduğu ortaya çıktı. Yargılanan bu kişi, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili iken 11 yıl 3 ay, hapse mahkûm oldu ve cezaevine konuldu!
İyi de O’nu atayanlar nerede?
FETÖ’cuyu Müsteşar yapan Binali Yıldırım, TBMM Başkanı ve Başbakan oldu!
FETÖ’cuyu Abdullah Gül’e öneren Erdoğan, Başkan oldu!
FETÖ’cuyu Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili yapan Abdullah Gül, usulsüz olarak Maslak-Ayazağa Sarayında, devletin parasıyla devletin adamlarıyla keyif yaptı…
Aralarında, Anayasa Mahkemesi üyeleri Alparslan Altan’ı ve Erdal Tercan’ı, HSYK üyeleri Mahmut Şen’i, Ahmet Berberoğlu’nu, Mustafa Kemal Özçelik’i, Şaban Işık’ı, Yargıtay 9. Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul’u, HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’yi ve 113 Yüksek Yargı Üyesini atayan Adalet Bakanları, Adalet Bakanlığı Müsteşarları neredeler?

Cemaat evlerinde, Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimleri için Adalet Bakanının emriyle liste yapan üst düzey Adalet Bakanlığı bürokratları neredeler?
Bu “Has FETÖ’cular” şimdi neredeler biliyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine bombalar koydular.
Anayasayı bilerek ve isteyerek çiğnediler.
Türk Milleti adına karar vermenin simgesi olan cübbelerini kirlettiler.
Şimdi haram paralarını zıkkımlanarak, yaşadıklarını zannediyorlar!

Tüm bu dertleri Türk Milletinin başına saran siyasetçiler ne mi yapıyor?
Utanmadan, yüzleri kızarmadan yıkıma devam ediyorlar.
Türkiye’nin başına bir de beka sorununu dolayarak!
FETÖ’ya yardım ve yataklık yapan, ülkemize soktukları 13-15 milyon kaçak sığınmacıyı Türkiye’de tutmaya devam edecek Siyasal Ümmetçiler, sözde Yeni Sivil Anayasa yapacaklarmış!

Türk Milliyetçileri, Atatürkçüler, vatanseverler, dürüst ve doğru olan insanlar, yani
Türk Milleti olarak, Yeni Anayasa tuzağına cepheden KARŞIYIZ.

  • Hırsızlarla, Türk Düşmanlarıyla, Arap milliyetçileriyle tartışacak, konuşacak
    bir dakikamız bile yok!

Ama mücadelemiz var, hem de ölümüne mücadele…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 03 Ekim 2023

TÜRKİYE’NİN BORCU DEĞİL, ALACAĞI… 

İbrahim Ö.  Kaboğluİbrahim Ö. Kaboğlu
(BirGün, 28 Eylül 2023)
Türkiye’nin borcu değil, alacağı… (birgun.net)

Yeni bir Anayasa yapmak, Türkiye’nin boynunun borcudur. Bunun için hiçbir önyargı olmaksızın bu çalışmaları inşallah güçlü bir şekilde başlatarak sonuç almayı hedefliyoruz.” (TBMM Bşk. N. Kurtulmuş).

Doğru bilgi ile başlayalım:

Türkiye, ülkemizin adı; özellikle AKP döneminde yağmalanan ve halen sürmekte olan.

Türkiye Cumhuriyeti, devletimizin adı; 2017 kurgusu ile yüzyıllara yayılan kurum ve kuralları lağvedilen.

Türkiye toplumu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bütünü; ama AKP’ce çok yönlü olarak ayrıştırılan.

Eğer bir borç ve yükümlülük varsa, bu Türkiye’nin veya Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, yurttaşların Türkiye’ye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı borç, sorumluluk ve yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük en başta, ülkeyi yağmalayanlar ve Devlet kurumlarını tasfiye edenlere düşmekte.

Başkan eklemiş: “hiçbir ön yargı olmaksızın”.

Ön yargı değil ÖNKOŞUL,

  • Tasfiye edilen Cumhuriyet kurumlarını yeniden kurmayı hedeflemeyen her Anayasa değişikliğine kesinlikle hayır!

Nedir bunlar?

Hükümet ve  siyasal sorumluluk başta  gelmekte.

2017’de Hükümetin ve Bakanlar Kurulu’nun, siyasal karar düzeneklerinin ve siyasal sorumluluk kurallarının tasfiyesi, Devlet ve kamu yönetiminde büyük bir dağınıklık ve çöküşü beraberinde getirdi; ülkenin yağmalanmasına neden oldu; toplumsal dokuyu ve barışı zedeledi.

ANAYASA İÇİN ÖNYARGI değil, ÖNKOŞUL, tasfiye edilen kurumları yeniden kurmak. Anayasa konuşmak için ise, bir çırpıda ON KOŞUL sıralanabilir:

  • ANAYASA: Anayasa andı gereği yürürlükteki Anayasa’ya saygı duyun ve Anayasasızlaştırma sürecine son verin. 2017 kurgusunda bile ölçü, TALİMAT değil, ANAYASA’dır. Bunun asgari gereklerini yerine getirin.
  • YASA: Yürürlükteki yasalara uyun. Yasaları Anayasa’ya saygı çerçevesinde yapın. Anayasa’ya aykırı yasaları ayıklayın.
  • DEMOKRATİK TOPLUM: Sizin gibi düşünmeyenlere terörist muamelesi etmeyin. Türkiye’yi ‘düşünce suçluları hapishanesi’ olmaktan çıkarın.  Özgür tartışma ortamından korkmayın!
  • TOPLU EYLEMLER: Tarihsel, kültürel ve doğal varlıkları, demokratik Cumhuriyet değerleri ve insan hakları savunucularını –şiddet kullanarak- “sindirmek”ten, AKP-MHP yanlısı örgütleri “devletleştirmek”ten vazgeçin.
  • AYRIMCILIK: Genel olarak ve kamu yönetiminde ayrımcılık yapmayın; liyakat ilkesini geçerli kılın.
  • MÜZAKERE: TBMM’de çoğunluk elinizde olsa da, muhalefetten gelen her öneriyi kategorik olarak reddetmeyin; bürokrasiden gelen her öneriyi virgülüne bile dokundurtmamak için çırpınmayın: ‘müzakereci demokrasi’nin asgari gereklerini uygulayın.
  • DEMOKRASİ DIŞI: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) olarak adlandırdığınız,  Devlet ve Hükümet yetkilerini parti başkanı olan kişinin ellerinde toplayan kurgu, demokrasi dışıdır; bunu kabul edin.
  • SİYASAL DEĞİL: Bakanlar, yürütme ve siyasal sorumluluk dışında tutulduğu için siyaset yapamaz, seçim çalışmalarına katılamaz. Bunun gereklerini yerine getirin.
  • TÜRKİYE’YE BORÇ: Tarihinde hiç görülmedik biçimde ve üstelik iklim bozulması yerküreyi sarsar ve yakar iken, Türkiye yağması hız kesmiyor. Bunu durdurun. Can çekişen Türkiye, borçlu değil alacaklı…
  • DOĞRU BİLGİ: Hatalı bilginin faturası büyük olur. OHAL ortam ve koşullarında halkı yanıltarak dayatılan Anayasa değişikliğinin ağır bedelini Türkiye, Türkiye halkı ve Türkiye Cumhuriyeti ödüyor. Önce dürüst olun ve bilgi kirliliğinden kaçının. Nasıl ki hukuka saygı, Anayasa’nın emri ve –ve özellikle 2017 ‘mimarları’ bakımından- aynı zamanda ahlaki yükümlülük ise, doğru ve gerçek Anayasa bilgisi paylaşmak da, siyasal ahlak gereğidir. Bu süreçte, ‘yeni Anayasa’ söylemi, bilgi kirliliğinin başında gelmekte.

Sonuç olarak;

  • Hesapverebilir bir Hükümet eşliğinde
  • ve yargı bağımsızlığı temelinde
  • erkler ayrılığı ÖNKOŞUL olduğu için,
  • bunları öngörmeyen Anayasa değişikliğine yönelik her adım,
  • ÖNYARGISIZ olarak reddedilmeli.

***
LAİKLİK MECLİSİ:  Öncülük eden dost, arkadaş ve yurttaşları kutluyor, başarılar diliyorum. Bu ve benzeri yurttaş girişimlerini destekleyelim ve dayanışma halkalarını genişletelim!