Covid-19 aşıları film kahramanları değildir

Covid-19 aşıları film kahramanları değildir

Her şeyi düşünebilir, ancak gelecekte virüse bağlı ölümleri engellemek için insanların bireysel yaşam özgürlüklerinden tümüyle vazgeçebileceklerini düşünemezdim. Ancak anlaşılan o ki, birileri toplum psikolojisini bizlerden çok daha iyi biliyorlar ve sağlam oyunlar kurguluyorlar. Bu oyun kurucular, bizlere rehber bir yaşam şeması çizdiler ve dediler ki “Ya sonsuza kadar bireysel özgürlüklerinizden vazgeçeceksiniz ya da aşı yaptıracaksınız!” Ancak sunulan bu yaşam rehberinin doğruluğu gibi, muhtemel zorunlu olacak aşıların etkinliğini ve güvenilirliğini tartışmak zorundayız. Zaman bizlere bu aşıların doğruluğunu veya yanlışlığını elbette gösterecek ancak aslolan daha yolun başında doğruları ve yanlışları sorgulamak ve global bir yıkım olmadan “dur” diyebilmek.

Dünya’da sınırlı sayıda medeni ülke sunulan bireysel izolasyon rehberinin doğru olmadığını savlayarak diğer ülkelerden farklı bir yol izledi. İsveç hükümeti, coronavirüs salgınında toplumu doğal bağışıklık sürecine bıraktı. İngilizler ise sözle telaffuz etse de Başbakan Boris Johnson’ın dünya medyasına yansıyan görüntüleri sonrası genel yaklaşımlara uydular. Dünyadaki birçok ülke aşı bulunana kadar, kitlesel bir yaşam kısıtlaması propagandasıyla etkin bir şekilde manüple edildiler ve adeta düzenli yaşama geçebilmek için zorunlu olacak aşı seçeneğini kabul ettiler. Ülkelerin aşının reddi veya kabulü konusundaki tavrını da zaman içinde göreceğiz ancak öncesinde Covid-19 aşıları hakkında konuşacaklarımız var.

AŞI ÜRETİCİLERİ COVİD-19 AŞISINI ÜRETMEK İÇİN YARIŞTALAR

Aşı üretiminde elzem iki ölçüt vardır. Birisi aşının etkinliği yani koruyuculuk oranı, ikincisi de güvenilirliğidir. Aşı üreticilerinin yarış halinde olduğu mevcut durumda bu iki ölçüt de dikkate alınmamakta. COVID-19 aşısı tarihe en hızlı üretilen aşı olarak geçecek ve muhtemel zorunlu hayvan testleri yapılmadan global olarak piyasaya verilecek.

The New York Times 5 Mayıs 2020 haberine göre, Pfizer, BioNTech ile birlikte, Nisan’dan başlayarak COVID-19 aşısının insan testlerine başladı. Testler başarılı olursa FDA, acil durumlara münhasır yetkisini kullanarak, Eylül 2020 gibi aşıyı global olarak kullanıma sunacak. Öbür aşı üreticileri de Eylül ayını işaret ediyorlar. Zaten Gates, Fauci gibi otoriteler, bu pandeminin başlayacağını bile tahmin etmişlerdi. Eylül ayı aşılar için kritik karar anı gibi görünüyor.

23 Nisan’da 18-55 yaş arası bir düzine sağlıklı Alman vatandaşı, Pfizer’ın BNT162 adıyla bilinen aşısını oldular. Çalışmanın 200 kişiye genişletileceği söyleniyor. Bu çalışmanın önemli bir sınırlılığı deneklerin yaş aralığı! Hani Covid-19 komplikasyonları ile en çok yaşlı kesimi etkiliyordu, nerede yaşlı grup diye sormak gerekmez mi? Yaşlı gruplarda bilinen aşı komplikasyonları nedeniyle çalışma sonuçları etkilemesinden korkarak bu grubun çalışmadan çıkarıldığından kuşkulanmak gerekmez mi?

Ancak bu soruları kim soracak? Çünkü bu çalışmaların dizaynından (AS: tasarımından) haberdar olan kişi sayısı parmakla sayılabilecek kadar az. Ülkelerin sağlık otoriteleri aşı senaryolarının içinde oynadığından beridir aşının bir film kurgusu kıvamında halka anlatıldığını biliyoruz. Halk için AŞI şık ambalajlı bir film kahramanı rolünde bekletilmekte. Ya da bir mesih! Gelecek ve bizleri kurtaracak. Ancak böyle bir dünya gerçek değil.

ABD’deki çalışmaya, ilk aşamada 360 sağlıklı kişi dahil edildi. İkinci evrede 8000 kişinin dahil edileceği söyleniyor. Gönüllüler dört gruba ayrıldı ve her bir grupta dört farklı aşı dizaynının birisini test için kullandılar. Çalışma New York University’s Grossman School of Medicine, the University of Maryland School of Medicine, the University of Rochester Medical Center ve the Cincinnati Children’s Hospital Medical Center’da yürütülmekte. Aşı firmaları, aşının etkin ve ciddi yan etkisinin olmadığını gösterirlerse doktorlar talep edenlere uygulayacaklar. Ancak toplumsal kullanım için otoriteleri ikna etmede var olan sıkı kuralları aşmaları da gerekiyor. Aşacaklar mı bilmiyoruz…

COVİD-19 AŞISI DİĞER AŞILARDAN FARKLI OLACAK

Pfizer/BioNTech’in ürettiği aşı messenger RNA (mRNA) kullanmakta. Bu aşı, hayvan dokularında üretilen canlı veya zayıflatılmış aşılardan farklı. Aşı adayları arasında, uridine içeren mRNA (uRNA), nükleoside-modifiye mRNA (modRNA) ve self-büyütülmüş mRNA (saRNA) gibi seçenekler mevcut.

Messenger RNA, hücrelere protein üretmek üzere talimat veren bir aracıdır. Spesifik olarak dizayn edilen bu messenger RNA’lar hücrelere verilerek coronavirüsün insanların hücrelerinde hastalık yapan coronavirüsün spike proteinini sentezlemesi amaçlanıyor. Sonrasında insan vücudunun kendi ürettiği bu proteine karşı antikor üretmesi hesabı güdülüyor. Anlayacağınız ilk defa bu teknoloji ile aşı üretiliyor…

Anlayacağımız diğer bir şey de şu: Biz yalnızca yeni bir virüsle uğraşmıyoruz; aynı zamanda yeni bir teknoloji ile de uğraşacağız. Aşının mekanizması tam olarak oturmuş değil, kimi otoriteler bu yeni genetik aşının insanın kan hücrelerine de saldıracağını savlıyorlar. Peki bu aşılamalar sonrası ne olabilir? Her şey olabilir. Global, daha önce yaşanmamış bir yıkım da olabilir…

Robert Kennedy Jr ile coronavirüs aşı çalışmaları konusunda yapılan bir görüşmede aşıya daha temkinli yaklaşmamızı söylüyor. Kennedy, SARS epidemilerinden başlayarak 2002’den beridir süren coronavirüs aşı çalışmaları hakkında oldukça kapsamlı bilgiler veriyor. Çin, Amerika ve Avrupa’nın 2012’den beri coronavirüs aşı çalışması yürüttüğünü ve 30 dolayında aday aşı olduğunu söylüyor.

Kennedy, daha önce üretilen 4 farklı ümit verici aşının gelincikler üzerinde yapılan çalışmasının öyküsünü anlatıyor. Diyor ki: “Gelinciklerde olağanüstü mükemmel bir antikor yanıtı oluştu ve biz bunu görünce altın bir vuruş yaptığımızı düşündük. Sonra aniden durum kötüye gitti; bütün gelincikler yabani virüse maruz kaldılar ve hepsi öldüler. Bütün organlarında inflamasyon gelişti, akciğer fonksiyonları sıfırladı ve öldüler. Aynı şey 1960’lı yıllarda coronavirüs gibi üst solunum yolu enfeksiyonu yapan RSV (Respiratory Syncytial Virus) virüsüne karşı yapılan aşı çalışmalarında da gözlenmişti. O zamanlar da hayvan testleri yapmadan doğrudan insanlar üzerinde testleri başlatmışlardı. 35 çocuk üzerinde test yapmışlardı. Aynen gelincikler gibi 35 çocukta da güçlü bir antikor yanıtı oluşmuş ancak sonra hepsi yabani bir virüse yakalanmış ve hasta olmuşlardı. Tabii ki hemen aşıyı iptal ettiler. Bu olay FDA ve NIH için büyük bir utançla hatırlanmaktadır”.

mRNA, tipi aşılara ilişkin çekinceleri anlatan bir başka virolog Dr. Meryl Nass! Diyor ki: “mRNA tipi aşıların hedefi hücrelere SARS-CoV-2 spike proteinini (S protein) üretme talimatı vermek. Yani amaç, insanın kendi hücrelerinde virüsün ACE2 resptörüne bağlanan proteinini ürettirmek. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey şu: Bu süreç sonrası iki tip antikor oluşuyor. Bir grubu virüsü öldürürken diğer grup antikorlar ise ( binding / nonneutralizing antikorlar) genel bir inflamasyona neden oluyor. Özellikle yaşlılarda bu etkinin daha yıkıcı olabileceğini düşünüyorum. Aşı sonrası antikor yanıtını test etmenin yeterli olmayacağını düşünüyorum…”.

Anlayacağınız hayvan çalışmaları yapılmadan piyasaya çıkarılabilecek hızlandırılmış aşılara ilişkin çok büyük çekinceler var. Bütün devletlerin bu çekinceleri halka anlatması gerekiyor. Aşıyı bir film kahramanı gibi anlatmak ve hele hele halka zorunlu uygulatmak toplu yıkımlara, genetik değişimlere ağrı çıkarabilir.

 

 

Covid-19 aşıları film kahramanları değildir” hakkında bir yorum

  1. SEYHUN ÖRS

    Çok ilginç bir yazı. Demek ki yalnızca Covit 19 için değil olabilecek tüm virusler için ana çözüm, kendimizin ve çevremizin sağlığını ve doğallığını korumak, insanoğlunun şımarık bir hovarda gibi ruhunu, vücudunu ve çevresini harcayıp yok etmesinin önüne geçmek.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir