1 Mart tezkeresinin yıldönümü ve İdlib şehitleri!

1 Mart tezkeresinin yıldönümü ve İdlib şehitleri!

Mustafa BALBAY
ankcum@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet, 01 Mart 2020

İdlib’de şehit düşen 34 askerimizin acısını tüm ülke olarak yaşıyoruz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, 82 milyon yakınına başsağlığı diliyoruz.

Bugün 1 Mart 2003’te TBMM’de oylanan Irak tezkeresinin 17. yıldönümü. Tarihe 1 Mart tezkeresi diye geçen, Türkiye’de 70 bin Amerikan askerinin bulundurulmasını, onlarca liman ve havaalanının ABD tarafından kullanılmasını içeren bu Tezkerenin TBMM’den geçmemesi büyük bir dönüm noktasıydı.

O gün ABD katında şu değerlendirme yapıldı:

Bize Türkiye gibi ülkelerde demokrasi gerekli değil. Parlamento, yargı, Genelkurmay iradesi, bunlar planlarımızı olumsuz etkileyen kurumlar. Bu ülkelerde yönetimin tek kişinin elinde olması bizim işimizi kolaylaştırır. Bunca kurumla uğraşacağımıza tek kişiyi nasıl olsa ikna ederiz!

Bugün yaşadığımız darmadağınık dış politikanın özünde bu yatıyor.

1 Mart tezkeresi geçseydi ne olurdu sorusunun özet yanıtı şudur:

ABD’nin işgal ettiği yerlerde ne olduysa o olurdu!

***

Bugünkü durum:

Türkiye’de parlamento ikincil duruma getirildi. Bütün önemli kararlar Saray’da tek kişi tarafından veriliyor havası yerleşti. Devlet çarkının dişlileri arasındaki bağlar koptu. Bozulan saati düzeltmeye çalışırken içinden parça artırır gibi pek çok kurum işlevsizleşti.

Saray’da oluşturulan dış politikadan Dışişleri Bakanlığı’nın haberi olduğunu sanmıyoruz!

Karşı karşıya kaldığımız tablo bu denli vahim…

Bu gidişin devamı daha da vahim olabilir.

Şu öngörümüzün altını bir kez daha çizelim:

Bir gün Suriye sorunu bitecek, ama Suriyeliler sorunu bitmeyecek!

Yanılmayı yürekten diliyoruz…

İçimizde ne denli Suriyeli olduğuna ilişkin görüş birliği yok. Kevgir devlet olduk. Sınırlarımız akordeon gibi; ne zaman açacağımız, ne zaman kapatacağımız belli değil.

Güncel durum şu:

İdlib’den Türkiye’ye giriş yasak. Gerekçe, “daha çok sığınmacı alacak durumumuz yok.” Edirne’den sınırın ötesine geçiş serbest. Neden, “AB’ye ders vereceğiz, sorunun ciddiyetini anlasınlar!

Edirne ötesine ilişkin resmi söylem de şu:

İnsanlar gitmek istedikten sonra biz onları zorla tutamayız ki!

Şimdi binlerce Suriyeli, “Avrupa kapıları açıldı” haykırışlarıyla sınıra yöneliyor.

Yarın Merkel’le konuşup şöyle bir demeç vermeyeceğinin güvencesi var mı:

Türkiye sınırları insanların elini kolunu sallaya sallaya girip çıktığı yol geçen hanı değildir. Bu ülke sınırları içindeki herkes bu ülkenin kurallarına uymak zorundadır!

Böyle devlet mi yönetilir? Bu durumda size sormazlar mı?

Milyonlarca insanın duygularıyla böylesine oynamak hangi din kardeşliğine yakışır?
***
Erdoğan’ın, 36 saatlik sessizlikten sonra kamera karşına geçip şehitlerimiz adeta günlük olağan gelişmelerin bir parçasıymış gibi konuşması; yeri mi, değil mi, bakmadan işin içine gülümsemeli espriler katması, aynı zamanda bütün yetkileri elinde tutmanın çaresizliği!

  • Erdoğan’ı bu çaresizlikten kurtarmak gerekiyor!

Yaşadığımız sorunlar tek kişinin karar verme kapasitesini aşmıştır!

Putin’le bir olup Trump’ı çekiştirmenin, Trump’la bir olup Putin’i çekiştirmenin devlet yönetmek olmadığını anlatma eşiği çoktan geçildi.

1 Mart 2003 Tezkeresinde Meclis bu ülkenin, bu milletin Meclis’i olduğunu gösterdi, Türkiye’nin daha çok batağa sürüklenmesini engelledi.

17 yıl sonra… 2 Ocak 2020 Libya tezkeresi apar topar çıkarıldı; Libya şehitleri gizli gömüldü.

İdlib şehitlerimiz sınır valisine açıklatıldı!

İşte gelinen nokta… Böyle gitmez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir