KÖY ENSTİTÜLERİNİ KİM KAPATTIRDI ??

KÖY ENSTİTÜLERİNİ KİM KAPATTIRDI??

17 Nisan 2017’de sitemizde yayınladığımız aşağıdaki dosyayı, önemi ve güncelliği nedeniyle, hoşgörünüzle, yineliyoruz… 16 Nisan halkoylamasının sonucunu tersine çeviren YSK’ya 1 yıl sonraki çağrımız da bu yazının altında..
Dr. Ahmet Saltık, 17 Nisan 2018
================================================

(AS : Bizim katkımız ve YSK’nın yok hükmündeki halkoylaması kararı ile bağlayışımız
yazının sonundadır.. Okunmasını dileriz..)

Sevgi ve saygı ile. 17 Nisan 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net  profsaltik@gmail.com
=====================================
Sevgili Dostlar,

Bilindiği gibi Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve
3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır. Tümüyle Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini
28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali YÜCEL ve Genel Md.
İsmail Hakkı TONGUÇ yönetmişlerdi. Kapatıldığı 1954 yılına dek Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek, toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Bütün -7 bölgede 21 okul- 1954’te kapatılarak “İş için, iş içinde eğitim” uygulamasına son verildi.
Kapatılmasında suçlanan(lar) İnönü / ağalık (aşiret) düzeni deniyor?!

Dr. Mehmet UHRİ’nin Köy Enstitüleri hakkında aşağıdaki aktardıkları okumaya değer.
Konu, Köy Enstitüleri ne idi ne değildi, niçin kurulmuştu, kimler niçin kapattırdı?
Bu konuda ne yazık ki o okullardan mezun olan öğretmenler bile ikiye bölünmüşlerdir.
Bir yan diyor ki ;

“Köy Enstitülerini OY uğruna Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kapattırdı,
engel olabilirdi ama olmadı.”
* Öteki yan ise; “OY uğruna Demokrat Parti-Başbakan Menderes- kapattırdı.”

Köy Enstitüleri hakkında kitap yazanlar, kitaplarında ve benim konuştuklarım aynı savdalar.
Ben şunu merak ediyorum : Yıllardır hepimiz biliyoruz ki, TBMM’den çıkıp yayımlanmak üzere (AS: “üzre” değil!) Cumhurbaşkanına giden yasaları VETO etme hakkı yalnızca 1 kezdir. Vetolu yasa TBMM’ne iade edilip aynı biçimde tekrar Köşke (AS : şimdilerde Saray’a!) gönderildiğinde 2. kez veto hakkı olmadığı için, yanlış ve yararsız da bulsa C. Başkanı
aynı yasayı onaylamak zorundadır. Resmi gazetede yayınmlanıp yürürlüğe girmektedir.
(AS: 1940’larda 1924 Anayasası yürürlükte idi).

İşte bu usule dayanarak diyorum ki; acaba 1940’larda KÖY ENSTİTÜLERİni kapatma yasası ilk kez kendine geldiğinde VETO edip, 2. kez geldiğinde ONAYlamak zorunda mı idi Cumhurbaşkanı İnönü? Bunu bilen varsa lütfen açıklayabilir mi? Aşağıdaki yazışmalar
çok önemlidir. Bu konudaki yazışmalar daha uzun idi. Ben en önemlisini paylaşıyorum sizinle.

Saygılarımla. 21.01.2014
Duran Aydoğmuş
===============================
18 Ocak 2014 23:11 Cumartesi Ziran ÇELİK <zirancelik@……….> şöyle yazdı:

VUR ABALININ SIRTINA, VUR CHP’NİN GEÇMİŞİNE.

SEVGİLERLE

Köy Enstitülerini İnönü kapattırdı diyenlere…!


1- 
“KÖY ENSTİTÜLERİNİ BEN KAPATTIRDIM.. KİNYAS KARTAL”
YORUMSUZ..
Köy Enstitüleri neden kapatıldı? CEVAP, kapattıranlardan biri,
(KİNYAS KARTAL)’DAN GELİYOR.
.”Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar.” Kinyas Kartal  Bir gazete yazarının dönemin Van milletvekili Kinyas KARTAL ile yaptığı bir röportaj :***
 Köy enstitüleri KOMÜNİST YETİŞTİRDİĞİ için mi kapatıldı?

– 
HAYIR. Beni babam MOSKOVA ÜNİVERSİTESİ’NDE OKUTTU komünizmin ne olduğunu ben gayet iyi biliyorum. Köy enstitülerinde komünizmi bilen kimse yoktu.– Peki, KARMA EĞİTİMDEN dolayı mı kapatıldı?
– HAYIR. Bu da değil bütün dünyada okullar karma eğitim kız – erkek birlikte okuyor.
– Peki ya neden?
– Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var.

Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama Köy Enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU GELDİ ve bu köylerden artık KİMSE BANA GELİP DANIŞMAMAYA BAŞLADI. Ben düşündüm 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu  gelirse BENİM AĞALIĞIM NE OLUR, SIFIRA DÜŞER!

Böyleyse benim harekete geçmem  gerekir dedim ve DOĞUDAKİ BÜTÜN AĞALARA telefon ettim onları topladım. Bir de Batı’dan buldum ESKİŞEHİR’den EMİN SAZAK. Sonra MENDERES’LE PAZARLIĞA GİTTİK. (Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman) Dedik ki;

“Köy Enstitülerini KAPATIRSAN şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana. KAPATMAZSAN OY YOK” ve Menderes’te 1950’de iktidara gelir gelmez köy enstitülerinin temelini sarsmaya başladı.
*****
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra 27 OCAK 1954’te çıkarılan kanunla KÖY ENSTİTÜLERİ KAPATILARAK günümüze ve geleceğe ışık saçacak güneşimiz resmen batırıldı. 

KÖY ENSTİTÜLERİ KAPATILMASAYDI;

– Fırsat ve olanak eşitliği sağlanırdı.
– Ezberleyen öğrenci değil de okuyan, üreten, düşünen öğrenciler başarılı olurdu.
Öğrenciler okullarına cep harçlıklarıyla değil emekleriyle “katkı” yaparlardı.
– Demokrasi yalnızxa kitaplardaki tanımlarda değil yaşamın ta içinde olurdu.
– Daha nitelikli öğretmenler yetişirdi.
– Öğrenciler verilenle yetinmez, araştırır, bulur ve tartışırlardı.
– Boş zamanlarını MÜZİK DİNLEYEREK DEĞİL ENSTRÜMAN ÇALARAK;
takım fanatikliği ile değil spor yaparak değerlendirirlerdi.

Biz şu an yalnızca matematik problemlerini hızlı çözen çocuklar yetiştiriyoruz.
Hepsi bu. Ötesi yok…

  • “Köy Enstitülerinin bütün günahı omuzlarıma, sevabı başkalarına olsun.
    O kurumların günahı bile bana yeter.”

Hasan Ali Yücel
Maarif Vekili
========================================
2 – ZEYTİNİN TERİ (Bir Köy Enstitüsü öyküsü)  

Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir’in Savaştepe ilçesinde.  Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. Dağda su kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip ancak Savaştepe’ye kadar gidebilmiştik.

Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden pazardı ve her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde söylenirken tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık Hüseyin amcayla. Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini söyledi. Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. “Motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden”
söz etti. Bir süre daha bakındı. Sonra “buldum galiba” diye haykırdı.

“Her şey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor demektir. 
Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur.
O takdirde döşemelerin ıslak olmalı.”
 dedi.

Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı servisin bulamadığı sorunu kısa sürede görmüştü.
Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor, eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu.  Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca. Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını gösterdi;
– Doktor musun?
– Evet.
– Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de çayımızı içer soluklanırsınız. Hep birlikte Hüseyin amcanın evinde yaşamı öğrendik ve öğretmen olup yaşamı öğrettik çocuklara.
– Yani elinizden çok iş geliyor.
– Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı, aklını kullanmayı öğretiyorlardı. Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya…

Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden oluşan kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı.  Emekli olduktan sonra zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan söz etti.

– Zeytinin hikmetini bilir misin?  Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışsınız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile ısınmışız. Giderek ona benzemişiz.
– Nasıl yani?
– İnsan da doğanın meyvesi değil mi? Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup; Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan. Çoğunu sıkıp, yağını çıkarıp, posasını da sabun yapıyoruz.
– Yani heba olup gidiyor.
– Bir kısmını sofralık ayırıyor, selede tuza yatırıp, acı suyunu atmasını, buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. 

İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz?  Okullarda okutup okutup, yaşama hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz insanları.
 – “Sizin Köy Enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi?” diye soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler.
– Hurma Zeytini’ni bilir misin?
– Bilmem. Hiç duymadım.
– Egenin kimi yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl Kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaçlarına bir mantar bulaşır. Bu mantar, zeytinin terini giderir, acısını dalında alır. Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır anlayacağın.
– Eeee.
– Köy Enstitüleri de böyleydi.  Dalında olgunlaşan zeytinler gibi insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de öte insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda olgunlaştırıyorlardı insanı. Yaşama hazırlıyorlardı. Bugün olduğu gibi, doğdukları yere, özlerine, birbirlerine yabancılaşacakları, geri dönmeyecekleri bilinmezlere dağıtılıp, koparılıp, kaybedilmiyorlardı.
– Sustuğumu görünce, Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica etti.
– “İşte bu yüzden, Öğrendiklerimin Zekatını Vermek, Zeytinin Terini Hatırlatmak için buradayım doktorcuğum, unutulsun istemiyorum.” dedi.
 
Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık.
Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar.

Dr. Mehmet Uhri

Not : Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve Köy Enstitülerine
emek verenlerin anısına, toprak olanlarının da..
======================================
Dostlar,

Köy Enstitülerinin kuruluşu 17 Nisan 1940 idi.. Aradan 77 yıl geçmiş..
Kapatıldıklarında 14. yılında idiler, yıl 1954 idi.
Açanlara selam olsun.. Büyük ATATÜRK düşünsel temellerini atmıştı.
İsmet İNÖNÜ Cumhurbaşkanı ve Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı iken bu dev proje gerçekleştirildi ve 14 yıl yaşatıldı. Dünyaya örnek oldu.. Demokrat geçinen bir parti, adı Demokrat Parti olan bir parti tek başına iktidarda idi. İsmet İNÖNÜ ve CHP ülkemizi çok partili yaşama geçirmiş, DP 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidar olmuştu. Karşıdevrim başlatmış, hemen Ezanı Arapçaya döndürmüş, Anayasanın dilini eskiye çevirmiş, Halkevlerini ve Halk Odalarını kapatmıştı.. 1954’e gelindiğinde ise Van Milletvekili
Köy ağası Kinyas Kartal‘ın insan olanı utandıran Meclis konuşmasının ardından
Köy Enstitülerini de kapatmıştı!

Kinyas Kartal köylülerin kendi marabası (toprak kölesi) olarak kalmasını istiyordu!
Yani “feodal köleci” idi.. Oysa Kölelik ABD’de çoooooooooook  kanlı içsavaş sonrası Başkan Abraham Lincoln’ün de yaşamına mal olarak 1865’te kaldırılmıştı. Birleşmiş Milletler ise 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile köleliği kaldırmıştı.

  • Demokrat Parti iktidarı ve Başbakan Adnan Menderes, KÖY ENSTİTÜLERİ gibi
    kırsal kalkınma – Aydınlanmada bir mücevher pırıltısı saçan güzelim okulları kapattılar..

Kapatılmasa idiler, belki de günümüzde “AKP gibi bir parti” ülkemizde kurulmayacaktı!?
Köy Enstitülüleri kapatılmasaydı Türkiye dün, 16 Nisan 2017’de olduğu gibi
demokrasiyi yok etmeyi hedefleyen akıl dışı bir halkoylamasına sürüklenip mahkum edilebilir miydi?

  • Dünkü halkoylamasında Türkiye demokrasisini katleden EVET oylarını kullananlar, 
    Köy Enstitülerinin aydınlanmasından yoksun bırakılanların torunlarıdır.İşte fatura böylesine ağır ve kuşaklar boyunca olmuştur, olmaktadır.
    *****
    YSK’nın, kendi kararıyla çelişen, 2,5 milyonu bulan mühürsüz oy pusulası ve zarfları “geçerli” sayması, Seçim Yasasının ilgili maddeleri karşısında YOK HÜKMÜNDEDİR.
    Tam kanunsuzkluktur ve mutlak butlanla mahkumdur. Sonuç tersine döndürülmüştür böylelikle. YSK’nın bu hukuk tanımaz kararı halkoylamasını yalnızca yasaya aykırı kılmakla kalmamış, meşruluğunu da tartışmaya açmıştır. Olumsuz yansıması çoooook ağır ve uzun yıllar boyunca yaşanacaktır.. Ağır ve kaldırılamaz bir vebaldir.. Yol yakınken
  • YSK Halkoylamasını yenilemek zorundadır..
    yenilemek zorundadır halkoylamasını YSK!

     

    Sevgi ve saygı ile. 17 Nisan 2017, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

KÖY ENSTİTÜLERİNİ KİM KAPATTIRDI ??” hakkında 11 yorum

  1. NECDET GENÇ

    Köy Enstitülerini kapatan ağalar, kendi çıkarlarını kollamış oldular. Peki, bu ağaların liderliği altında yaşayanların torunları
    neden açılmalarını istemiyorlar? Her halde, bilinçleri henüz gelişmediği için olsa gerek. Ne dersiniz?

    Cevapla
    1. Şükriye Horasan

      Ben Kinyas Kartal’ın okuması ve yazması olmadığını biliyorum. T.B.M.M. En yaşlı üye olması nedeniyle o başkanlık ederdi. Şimdi hatırladığım kadarıyla Türkçesi bozuk cahil bir adamdı.Bildiğimiz gibi yüksek mevkilere gelen cahiller den çektiğini, bu ülke dış düşmanlarından çekmedi.

      Cevapla
  2. HÜSEYİN CAHİT ATAN

    Benim İlk okul ÖĞRETMENİM’de kendi köyümüzün çocuğu idi, Arifiye ÖĞRETMEN Okulu mezunu idi ve kendi köyümüzde görev almış aydın bir ÖĞRETMEN’di, Okulda bize verdiği eğitim, inanılmazdı, tam gün eğitim yapıyorduk, Her akşam bize ders verir, sabahleyin derslerimizi sorgular, çalışkan talebeleri ödüllendirir, çalışmayanları azarlardı, çalışmaları için yapmaları gerekenleri izah eder onlarıda bilgilendirmek çalıkanlarla aynı seviyeye getirmek, isterdi, ayrıca her akşam okulun kapısında dikilir, her talebeye bazen matematik, bazen tarih soruları sorar,bilenleri şekerle ödüllendirirdi, bilemiyenleri avucuna cetvelle okşardı, ve bunları ben kendim için değil, sizlerin daha iyi yetişmesi için yapıyorum der gönlümüzü alırdı, Ve ilk okulda aldığım eğitim, o kadar değerli imişki, oğlum liseye giderken bir matematik sorusuna takılmış, bende sorunun mahiyetini sordum, bizim ilk okulda gördüğümüz dersten idi ve soruyu birlikte çözdük.bu anımı hiç unutamam. ben okyamadım ! çünkü annem babam ilk okul2. sınıftayken 1 er yıl ara ile arka arkaya yürüdüler, bende çocuk yaşımda hayatımı kazanmak için çalışmak zorunda kaldım, evimizde bir büyüğümüz vardı, ablam evlenmedi bizleri büyüttü baktı, büyünce çalışma hayatımda Hocamın bize verdiği eğitim sayesinde çok başarılı olduğumu düşünüyorum.

    Cevapla
  3. G. Filiz Tuzcu

    Değerli Ahmet Saltık Hocam,

    Köy Enstitüleri ile ilgili bu yazı dizisini yeni okuma fırsatım oldu, çok yararlı buldum, katkı sağlayanların eline sağlık; size de çok teşekkür ederiz. Ancak dikkatimi çeken bir hususu müsaadenizle dile getirmek istiyorum. Sayın Duran Aydoğmuş “Köy Enstitülerin 1940 yılında kurulduğunu” ifade ederek, bu özgün projenin sanki Büyük Atatürk’ten sonra hayata geçirildiği intibasını yaratmıştır! Oysa ki “Köy Eğitmen /Öğretmen Okulu Projesi” Büyük Atatürk’e ait özgün bir eğitim/öğretim projesidir ve Büyük Atatürk’ün döneminde, Onun direktifleriyle hayata geçirilmiştir.
    Cumhuriyetin devir aldığı Türk Milleti, Osmanlı devrinde yüzyıllarca ihmal edilmiş, eğitim ve öğretimden mahrum bırakılarak, koyu karanlık bir cehalet girdabında yaşatılmış bir milletti! Öyle ki Cumhuriyetin ilk yıllarında “1927’de T.C’de yapılan İlk Nüfus Sayımında tespit edilen rakama göre toplam nüfusta okuma yazma oranı sadece % 10’dur ” (Kaynak: Erik Jan Zürcher, Turkey – Modern History, I.B. Tauris and Company Ltd., London , 2007, s. 342.) Bu durumda milleti hızla ayağa kaldırmayı, eğitmeyi, aydınlatmayı ve bilinçlendirmeyi hedef edinen Büyük Atatürk, devasa öğretmen eksikliğini hızla gidermek amacıyla, eldeki imkanları değerlendirerek, askerliğini çavuş olarak yapmış, iyi – kötü okuma yazması olan köy gençlerini “köy okullarına öğretmen olarak yetiştirmek üzere”, 6 aylık kısa dönem eğitmen kurslarına almış ve ülke çapında eğitim seferberliği başlatmıştır…
    1937 yılında “KÖY EĞİTMENLERİ YASASININ” çıkartılmasını sağlayarak, Çifteler/Eskişehir, Kızılçullu/İzmir, Karaağaç/Edirne’de örnek Eğitmen Kursları açılmıştır. Daha sonra 3 Kurs daha açılmıştır. Bu Eğitmen Kurslarından mevzun olanlar, 3 sınıflı köy okullarına öğretmen olarak atanmıştır. Daha sonra Eğitmen Kurslarının adı “Köy Öğretmen Okullarına” dönüştürülmüştür; 17 Nisan 1940 günü yasasıyla da, söz konusu bu “Köy Öğretmen Okulu” adı “Köy Enstitüsü” adına çevrilmiştir.
    Bilindiği üzere hem Halk Evleri – hem Halk Odaları, hem de sonradan Köy Enstitüleri adı verilen “Köy Eğitmenleri Okulları”, aslında Büyük Atatürk’ün topyekûn milletini eğitmeye – aydınlatmaya ve bilinçlendirmeye yönelik özgün çabalarının değerli eserleridir.

    Saygılarımla,
    G. Filiz Tuzcu

    Cevapla
  4. Nejat karaca

    Değerli hocam. Yaşınızı bilmiyorum, araştıracağım ama her türlü durumda ellerinizden öperim. Çok önemli bir konuda aydınlatıcı bir bilgi paylaşmışsınız. Teşekkür ederim.

    Cevapla
    1. Ahmet SALTIK Yazar

      Değerli Karaca,

      İlginize teşekkür ederim.
      Kronolojik yaş çok da önemli değil.. DT : 14.11 1953..
      Anlamlı – yararlı bir yaşam sürmek önemli

      Sitemize ilginizin sürmesi, başkalarına da önermeniz dileğiyle.

      Dr. Ahmet SALTIK
      11.7.18, Ankara

      Cevapla
  5. Sevin Dolu

    Köy enstitüleri kapatılınca eğitim çok geri kaldı.Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum bu yüzden.Ama gün olacak devran dönecek.Aydınlatıcı bilgileriniz için çok teşekkürler….

    Cevapla

HASAN YALÇINKAYA için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir