Merve Kavakçı’ya açık mektup

Merve Kavakçı’ya açık mektup

Zeynep Gürcanlı ile ilgili görsel sonucu

Zeynep Gürcanlı
SÖZCÜ

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Temmuz ayının sürprizi Merve Kavakçı’nın ay başında Türk vatandaşı, ay ortasında ise Malezya/Kuala Lumpur’a büyükelçi yapılmasıydı.
Kavakçı’nın büyükelçi olarak atandıktan sonra ABD vatandaşlığından ayrılıp ayrılmayacağı, eğer ayrılmazsa, “T.C. Büyükelçisi” sıfatıyla atandığı Malezya/Kuala Lumpur’da Türkiye’nin mi, ABD’nin mi çıkarlarını koruyacağı sorusu çok yazılıp çizildi. Ancak Kavakçı’yla ilgili “vatandaşlık” karmaşasının gölgesinde kalan -ve kesinlikle tartışılması gereken- başka konular da var :
T.C. vatandaşlığından çıktıktan sonra yerleştiği, -diğer memleketi – ABD’de katıldığı toplantılar, yazdığı yazılar, bir araya geldiği insanlar gibi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın -şimdilik şifahi, atama işlemleri tamamlanınca resmi- oluru ile, AKP hükümeti tarafından büyükelçi yapılan Kavakçı’nın öteki memleketindeki hayatından kamuoyuna yansıyan bilgilere biraz bakalım;

“Türkiye’yi şikayet” eleştirileri Kavakçı için geçerli değil mi?

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse AKP hükümeti son dönemde Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusunda, özellikle Batı ülkelerinde sesini çıkaran Türkiye vatandaşlarını en sert şekilde eleştiriyorlar. Daha bundan dört ay önce, 22 Mart 2017’de bizzat Erdoğan aynen şöyle demişti; “Kendi ülkesini yurt dışındaki bir takım güçlere şikayet eden, ihbar edenlerle mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Medya mensubu görüntüsü altında terör örgütlerine militanlık, yabancı servislere ajanlık yapanlara asla taviz vermeyeceğiz.”

Ancak belli ki, Erdoğan’ın çok sert sözlerle eleştirdiği, “kendi ülkesini yurt dışında ihbar ve şikayet etmek” fiili, Merve Kavakçı için geçerli değil. Çünkü Kavakçı, Temmuz 2017’de yeniden Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olmadan önce ABD’de katıldığı panellerde, toplantılarda sık sık Türkiye’yi şikayet etmiş, ABD’yi övmüştü. Buna rağmen büyükelçi yapıldı.

İşte Kavakçı’nın Türkiye hakkındaki yorumlarından birkaç örnek;

– Christian Science Monitor dergisinde Kavakçı imzasıyla 28 Eylül 2009’da yazılan makaleden bir alıntı (Tarihe dikkat edin; 2009’da AKP Türkiye’de iktidardaki 7. senesini tamamlamıştı):

  • “Müslüman ülkelerin çoğunda, devlet her tarafta eli ve kulağı olan müdahaleci bir aygıttır. Bu ülkelerde sadece kutsal devletin dalkavukları ödüllendirilir. Müslümanlar ise düzenin müdahaleleri ve dini hoşgörüsüzlük arasında sıkışıp kalır… Amerika’da ise, insanların dini inançlarını yerine getirmelerine bütün kapılar açıktır. Vatandaşlık haklarının yanı sıra, İslam’ı günlük hayatta yaşayabilmelerine olanak tanıyan bu ortam, milyonlarca Müslüman’ın Amerika’da yaşamasının temel nedenidir.”
    (AS : Suudi Arabistan başta olmak üzere neden şeriatla yönetilen müslüman ülkelere gidip oraları özgürleştirmeye… emek vermiyorsunuz?)  

– Nisan 2002’de, ABD’deki Minaret of Freedom adlı örgütün yemeğinde yaptığı konuşma: “Ahlaki davranış, insan haklarına saygı, eşitlik, herkes için adalet birbirinden ayrılmaz kavramlardır. Eğer birbirlerinden ayrılır ve seçilerek uygulamaya konulurlarsa, ortadan kalkarlar. ABD’yi bu yüce kavramların bir örneği olarak kullanarak, Türkiye ve İsrail’de Müslümanlara işkence edenlerin tavırlarını değiştirmeye çalışıyoruz…”
(Aynı toplantıda soru: “Türkiye, Müslüman dünya için ideal ülke olarak gösteriliyor. Bu fikre karşı nasıl savaşırız?” Kavakçı’nın yanıtı: “Biz Amerikalılar olarak hem federal kamu dairelerinde, hem de yerel hükümetlerde bilinci artırarak bu fikirle mücadele edebiliriz…”

– Mayıs 2005’te ABD’deki Northwestern Üniversitesi’nde yaptığı – ve okuldaki bazı Türk öğrencilerin kendisini protesto ettiği-

  • “Türkiye’deki adaletsizliği ortaya koymak” başlıklı toplantıda yaptığı konuşma; “Türk hükümeti dine karışıyor, dini kontrol ediyor hatta dini değiştiriyor… Aşırı laiklik Türkiye’de yeni bir sosyal sınıf yarattı; başörtüleri nedeniyle kurban haline gelen kadınlar…” (AS: Türkiye’de şortlu – mini etekli kadınlar şiddet görüyor, oruç tutmayanlar öldürülüyor, alkollü içkiler aşır pahalı ve habire yasaklanıyor, günde 5 vakit 100 bin camide, olmadığı yerde hoparlörden her santimetre karede bangır bangır ve uzuuun uzun selalı – girişli ezan vb. okunuyor, tüm okullar İHL yapıldı, programda saatlerce din – fıkıh -ukubat – şeriat – Peygamber – hadis – sünnet ve de CİHAT var ve bu dersler zorunlu.. Tüm bunlar giderek koyulaşan bir İslami faşizm değil de ne????!!!)

Kavakçı’nın ilginç bağlantıları

Kavakçı’nın ABD günlerinde dikkat çeken bir başka unsur ise, adının sürekli anıldığı kişiler. Bunların başında da Türk kamuoyu tarafından iyi tanınan -ve özellikle AKP yandaşı medya tarafından sık sık şeytanlaştırılan- Türkiye’de bir dönem CIA istasyon şefliği de yapmış olan Graham Fuller geliyor.
Fuller ile pek çok panele birlikte katılan Kavakçı, yine onunla birlikte ABD yönetimine hitaben yazılmış pek çok açık mektuba imza da atmış durumda. En çok öne çıkan, her ikisinin de imzasının olduğu, Obama’ya hitaben yazılmış ve İslam coğrafyasında “siyasi reform için bastırmaya devam etmesini” isteyen mektup. Bir Tunus vatandaşına ABD’nin uyguladığı kötü muamele konusunda da yine hem Kavakçı’nın, hem de Fuller’in birlikte imza attıkları, bir başka açık mektup daha var.

Ayrıca Kavakçı’nın Fuller’le birlikte katıldığı, her ikisinin de konuşmacı olduğu “Amerika, İslam ve Yeni Milenyum” başlıklı panelden de bahsetmeden geçmek olmaz. Panelde, hem Kavakçı, hem de Fuller Türkiye’ye bol bol eleştiri yağdırmışlardı. Tam da burada, Merve Kavakçı’nın ABD’deki akademik hayatındaki yakın çalışma arkadaşı Fuller’in bir başka bağlantısından da bahsetmek gerekiyor :

Fuller, FETÖ lideri Fetullah Gülen’in ABD’de oturma izni almasını sağlamak üzere “referans mektubu” yazan isimlerden biri. 15 Temmuz sonrasında da FETÖ’yü aklamak için en çok çaba gösteren Amerikalı isimler arasında yer alıyor. Kavakçı’nın ABD günlerinden böyle “karışık” pek çok ilişkisine ilişkin örnekleri artırmak mümkün.
Tüm bu ilişkiler ağı, tüm bu konuşmalar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğimizle, bize de Merve Kavakçı ve onu “TC Büyükelçisi” olarak atayan hükümete bir “açık mektup” yazma hakkını veriyor. Kısa bir mektup bu;

“Hem Merve Kavakçı’nın, hem de onu büyükelçi atayan iktidarın yanıtlaması istemiyle 2 soru sormak istiyorum :

1. Kavakçı, yakında resmen “olağanüstü ve tam yetkili” (Ambassador Extraordinary and Plenipotentiary) ünvanıyla başlayacağı Türkiye Büyükelçiliği görevinde, dün şikayet ettiği Türkiye’yi övecek midir,
yoksa daha önce yaptığı gibi ABD’yi övmeye devam edecek midir?

2. Kavakçı, dün birlikte hareket ettiği,- şimdilerde FETÖ’nün en büyük koruyucusu haline gelmiş- insanlarla yollarını ayıracak mıdır? Yoksa büyükelçilik görevi sırasında, örneğin Graham Fuller’le işbirliğini sürdürecek midir?”

Bir yanıt geleceğini sanmıyorum; ama biz yine de tarihe not düşelim…
(07.08.17)
=====================================
Dostlar,

Sayın Zeynep Gürcanlı’nın yazısı gerçekten tarihe not düşmedir..
Metin içinde 2 yerde bir ayraç içinde ekleme yaptık. İlki :

  • Suudi Arabistan başta olmak üzere neden şeriatla yönetilen müslüman ülkelere gidip oraları özgürleştirmeye… emek vermiyorsunuz? 

İkincisi ise

  • Türkiye’de şortlu – mini etekli kadınlar şiddet görüyor, oruç tutmayanlar öldürülüyor, alkollü içkiler aşırı pahalı ve ha bire yasaklanıyor, günde 5 vakit 100 bin camide, olmadığı yerde hoparlörden her santimetre karede bangır bangır ve uzuuun uzun selalı – girişli – uzatmalı.. ezan vb. okunuyor. Tüm okullar İHL yapıldı, programda saatlerce din – fıkıh -ukubat – şeriat – peygamber – hadis – sünnet ve de CİHAT var ve bu dersler zorunlu.. Türkiye dinci ve kinci kuşaklar yetiştiriyor, Evrim öğretimi yok.. PISA’da sonunculuk var.. İHL mezunları ÖSYM LYS sınavında nal topluyor….
    Tüm bunlar giderek koyulaşan bir İslami faşizm değil de ne????!!!

    Merve Kavakçı kimdir? Yeniden T.C. vatandaşlığına kabul edildi

    Sayın Gürcanlı’nın 2 sorusuna bizim 2 sorumuzu yukarıda verdik..
    Bizim bir 3. kapsamlı sorumuz var Kavakçı’ya :

  • ABD vatandaşı olurken ettiği yemin… Her durumda ABD çıkarlarını koruyacağına ilişkin.. Ve AKP = Erdoğan tarafından bayan Kavakçı’nın ABD vatandaşlığından ayrılma koşulu aranmadan Büyükelçi ataması yapıldığına göre;
    1-Kavakçı o yemini takiyye gereği mi yapmıştır?
    2-ABD vatandaşı olarak Türk Büyükelçi görevini etik bulmakta mıdır?
    3-ABD-Türkiye çıkarları çatıştığında bu ikilemi Kavakçı nasıl çözecektir?
    4-Kavakçı’nın, bu ciddi açmazlara karşın ABD yurttaşlığını koruyarak yine de Malezya büyükelçisi yapılmasında bizim bilemediğimiz – anlayamadığımız Türkiye’nin hangi yüksek çıkarları söz konusudur?
    5-Tıp doktoru olduğunu bildiğimiz Bn. Kavakçı, Dışişleri kariyerinde yılların ağır emeği ile ancak erişilebilen, her Dışişleri çalışanına da nasip olmayan tepe nokta olan Büyükelçilik görevini hangi meslek birikimi ile yapacaktır?

    Liyakat Kuran’ın da emri olduğuna göre AKP = RTE ve Bn. Kavakçı neden Kuran’ı çiğniyorlar?
    (“Allah size, mutlaka emânetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. 4/Nisa, 58)

Şimdi son durum, 2 özne bakımından (Erdoğan / Kavakçı) şu kapsamda mı ?

– ”…insan, (kendisine yüklenen emânete) ihânet etti. Böylece insan, hem çok zâlim, hem de çok câhil olduğunu ispatladı.” (33/Ahzâb, 72)

Sevgi ve saygı ile. 19 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir