TÜRK DİL KURUMUNUN KURULUŞUNUN (1932) 85’İNCİ YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

TÜRK DİL KURUMUNUN KURULUŞUNUN (1932) 85’İNCİ YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

G. Filiz Tuzcu

Sevgili Vatansever Dostlar,

Aziz Türk Milleti olarak, Kurtarıcısı ve Ebedi Önderi Büyük Atatürk’ü “en derin sevgi, saygı ve minnet duygularımızla”  bir kez daha  anmak için  bugün de “TÜRK DİL KURUMU’MUZUN”  85. kuruluş yıldönümü  vesilemiz olmuştur.

Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Türk Milleti için güzel, faydalı, verimli ve bilimsel aydınlanma olarak nitelendirilen her ne husus varsa, bunların tümü de Büyük Atatürk tarafından düşünülmüş, planlanmış ve hayata geçirilmiştir… 

Bir insan hayatında, onun  “HAFIZASI”  yaşamının her anında nasıl son derece büyük bir önem taşıyorsa, benzer şekilde bir milletin hayatında da HAFIZASI yani “TARİHİ” aynı derecede hayati bir önem taşımaktadır…

Onun içindir ki söz konusu bu anlamlı “yıldönümünü” anarken de, kısaca tarihten bahsetmemiz kaçınılmazdır:

Objektif Tarihçilerin ve tarihe ilgi duyan duyarlı kişilerin de bildiği üzere “TÜRK KİMLİĞİNİN EN BELİRGİN VE BELİRLEYİCİ  VASFI OLAN TÜRKÇE DİLİMİZ, HATTA TÜRK KÜLTÜR VE TARİHİMİZ” maalesef ki hem Anadolu Selçuklu Devleti, hem de Osmanlı dönemlerde arka plana atılarak, önemsenmemiş, hatta ne yazık ki zamanla aşağılanmaya dahi başlanmıştır…   Her şeyden önce bu tarihi gerçeği Milletçe bilmemiz, bizler için büyük bir önem taşımaktadır.

Oysaki Türklerden binlerce yıl sonra tarih sahnesine çıkan ve birbirinden oldukça farklı toplumlardan birer “millet” oluşturarak,  birer devlet kurabilenler – yani İngilizler, Fransızlar, Almanlar, İspanyollar, İtalyanlar, Grekler vs… –  bu farklı toplumlar arasında “eğitim yoluyla ortak dil, din,  gelenek ve toprağa bağlılık  bilinci oluşturarak”, millet olma bilinci kazanmışlardır.

Çinlilerle birlikte dünyada bilinen en eski milletlerden biri oldukları bilimsel olarak tescillenen Türkler ise, söz konusu bu binlerce yıllık köklü geçmişlerine ve de pek çok krallık, devlet, imparatorluk kurma gelenek ve kapasitelerine rağmen,  kendi öz değerleri olan “Türk Kimliğini – Türkçe Dilini ve Kültürünü”  korumakta maalesef ki başarılı olamamışlardır! Bunun içindir ki pek çok görkemli Türk Devleti yıkılıp, gitmiş ve tarihe gömülmüştür… (Dikkat çekmek isteriz ki hepsi de içten, yani hanedan üyelerinin keyfince  devletin  en üst makamlarına  kadar getiridikleri yabancı unsurlar eliyle zayıflatılarak, zamanla da çökertilmişlerdir. Bu hayati husus,  Orhun Anıt Taş Yazıtlarında dahi dile getirilmiş ve Türkler dikkatle uyarılmıştır.)

Daha yakın zamanlara gelirsek, Mustafa Kemal Paşa ve Onun liderliğinde canla başla düşmanlara karşı mücadele eden Türk Milli Güçleri ve yediden – yetmişe, erkek, kadın, yaşlı, çocuk topyekûn Aziz Milletimizin olağanüstü gayretleri ve fedakârlıkları  şayet olmamış olsaydı, bugün T.C. Devleti de maalesef ki olmayacaktı; ve Türkler binlerce yıllık kadim vatan topraklarını yitirmiş, çeşitli bölgelere dağılmış, başlarına yabancı efendiler gelmiş olarak, esaret ve zillet altında “sözde yaşayacaklardı! ”  (Böylesine acı ve korkunç durumun çeşitli örnekleri – Uygur Türkleri, Makedonya Türkleri, Kafkas Türkleri, Irak Türkleri, , Suriyeliler, Filistinliler vs… –  bugün gözlerimizin önünde canlı olarak durmaktadırlar…)

 T.C. Vatandaşları Olarak Biz Türk Milleti,  her şeyi hazır ve kolay bulduğumuzdan, geçmişimizi çok çabuk unutup,  tekrar derin bir gaflet içine daldık ve maalesef ki bizleri tarihte mahvetmiş  olan yanlışlara – hatalara tekrar ve tekrar düştük! Geldiğimiz sonuç apaçık ortadır… 

(Bunların başında da “Osmanlıdan kalma hayret verici bir yabancı hayranlığı ve yabancı kelimeleri  Türkçe cümlelerimizin arasına tarzanca sıkıştırmak geliyor!.”  Kanada’da yaklaşık yirmi yıl kaldım, Quebec (Fransızlara ait)  eyaleti dışında, ana dili İngilizce olanlardan ne Kanada’da, ne ABD’de  tek bir Fransızca kelime dahi duymadım;  hatta “mersi” kelimesini bile hiç duymadım! İŞTE HER MİLLET, BÖYLESİNE TİTİZLİKLE VE BÜYÜK BİR AZİMLE “ANA DİLİNE” SAHİP ÇIKMAKTADIR…)

O halde kanaatimizce hepimiz durup iyi düşünmeliyiz ve mutlaka öz eleştiri yaparak, tarihten hiç ders almadığımız ve sürekli aynı hatalara düştüğümüz için kendimizi kınamalıyız… (Meşhur Türk Ata Sözü: “DOST ACI SÖYLER” (ANCAK DOĞRUYU SÖYLER) 

O HALDE VATANSEVER DOSTLAR, MİLLETÇE, “YALANCILARIN, SAHTEKÂRLARIN, İKİ YÜZLÜLERİN, DİNİ  SİYASET VE ÇIKARLARINA ALET EDENLERİN, KENDİ MİLLETİNİ HOR GÖRÜP,- ARAPLARA – YA DA BATILILARA KÖRÜ KÖRÜNE BAĞLANARAK, ONLARA HAYRANLIK DUYANLARIN,   ONLARIN  DİLLERİNİ TAKLİT EDENLERİN,  BATILILARIN SÖZLERİNİ İLÂHİ GERÇEKLERMİŞ GİBİ  KABUL EDİP, TÜRKLERE DE ZORLA DAYATANLARIN, YABANCI KELİMELERLE KONUŞMAYI MARİFET VE ÇAĞDAŞLIK  SAYANLARIN” KARŞISINDA YER ALALIM;

VE  VATANIMIZDA “MENFAAT, MAKAM, UNVAN VE MADDİYAT  PEŞİNDE KOŞMAYAN, CESURCA GERÇEKLERİ DİLE GETİRENLERİ TAKDİR ETME VE REHBER EDİNME ALIŞKANLIĞIMIZI“,  YENİDEN  KAZANALIM.

Bu hiç de zor olmasa gerek; şöyle ki yapacağımız tek şey yeniden  Türk Özümüze dönmektir; yani Kadim Türk Kimliğimize – Türkçemize, Türk  Kültür ve Töremize,  ve de Kuran’ın tebliğ ettiği Gerçek İslam’a dört elle sarıldığımızda, her sorunun üstesinden kolayca gelebileceğimize yürekten inanıyorum, hatta biliyorum. Tıpkı Büyük Atatürk’ün yapmış olduğu ve başarıya ulaşmış olduğu gibi… 

Şimdi “Türk Dil Kurumu ve Türkçe Dili” derken neden bu kadar laf ettik?  diye akıllara bir soru gelebilir! Çünkü Türklerle ilgili tüm hususlar bir BÜTÜNDÜR, ve hepsi birbirleriyle bağlantılıdır… Sadece dili veya dini, ya da Türklerle ilgili herhangi bir konuyu tek başına ele alıp, incelersek, bu son derece yanıltıcı  ve aldatıcı olur.

Büyük Atatürk “TÜRK TARİH KURUMUNU – TÜRK DİL KURUMUNU – DİL, TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİNİ” çok büyük hedeflerle kurarken, bu Milli Kurumların  ortaklaşa çalışarak – ortaklaşa hareket ederek , başta TÜRKÇEMİZ  ve ANTİK TARİHİMİZ olmak üzere  “Tüm Kadim Türk Değerlerini” yeniden gün ışığına çıkarmalarını ve bunları Türk Milletine belletmelerini arzulamış ve hedeflemiştir.  (Çünkü Türk Milleti bu hususta yüzlerce yıl çok çok çok  geç kalmıştır…)

Her kim ki “Ben Atatürkçüyüm” iddiasında bulunuyorsa, ki bu son derece önemli bir iddiadır, bunun da gereğini yerine getirmek zorundadır; ve millet olarak biz bu hususu sorgulamakla mükellefiz.  Çünkü “Ben Atatürkçüyüm” demekle Atatürkçü olunmuyor!   Tıpkı “Ben Müslümanım” demekle Müslüman olunmadığı gibi!   Hatta bu pek çok konu için geçerlidir;  örneğin “Ben Demokratım – Cumhuriyetçiyim” demekle de öyle olunmuyor. AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ…

1938 – 2017, KOSKOCA 79 YIL GEÇMİŞTİR;  BİRİCİK VATANIMIZ – GÖZBEBEĞİMİZ TÜRKİYE’NİN GELDİĞİ HAZİN DURUM GÜN GİBİ APAÇIK  ORTADIR; 

GÖRÜLÜYOR Kİ BUNCA YILDIR PEK ÇOK MAKAM, MEVKİ VE UNVAN SAHİBİ KİŞİ “SÖYLEDİĞİ VE VERDİĞİ SÖZLERİN ARKASINDA DURMAMIŞTIR”, SÖZLERİ BAŞKA – DAVRANIŞLARI BAŞKA OLMUŞTUR, YANİ GÖREVLERİNİ  LAYIĞIYLA YAPMAMIŞLARDIR.

HERŞEYDEN ÖNCE BU GERÇEĞİ KABUL ETMELİYİZ VE BUNDAN SONRA KİŞİLERİN,  Kİ BU KİŞİLERİN  “MAKAM, MEVKİ VE UNVANLARI HER NE OLURSA OLSUN  ONLARIN LAFLARINA, MAKAM ODALARININ DUVARLARINDA ASILI BÜYÜK BOY ATATÜRK PORTRELERİNE,  YAKALARINDAKİ ROZETLERİNE, ATATÜRK HEYKELLERİNİN ÖNÜNDEKİ GÖSTERİŞLİ TÖRENLERİNE, SÜSLÜ DEMEÇLERİNE VS… BAKMAYACAĞIZ…

BUNDAN BÖYLE “ATATÜRKÇÜ OLDUKLARINI İDDİA EDEN KİŞİLERİ” TESTE TABİ TUTMAMIZ GEREKMEKTEDİR; ŞÖYLE Kİ; ONLAR ,  GERÇEKTEN “ATATÜRKÜN DÜŞÜNCELERİNİ, İLKELERİNİ – MİLLİ HEDEF VE POLİTİKALARINI  SAMİMİYETLE BENİMSEMİŞLER MİDİR? BUNLARI HAYATA GEÇİRMİŞLER MİDİR?, SAMİMİ ATATÜRKÇÜ OLANLARI DESTEKLİYORLAR MI? “ASIL BU HUSUSLARA AZAMİ ÖLÇÜDE DİKKAT EDECEĞİZ… 

BÜYÜK ATATÜRK’ÜN DEYİŞİYLE, “HER GÖRDÜĞÜMÜZ SARIKLIYI HOCA ZANNEDİP, YA DA HER GÖRDÜĞÜMÜZ MAKAM VE UNVAN SAHİBİ KİŞİYİ BAŞ TACI EDİP“, ONLARIN ARKASINDAN GİTMEMELİYİZ.  ANCAK İŞİNİ DOĞRU YAPAN, DOĞRU KONUŞAN, VATANINA VE MİLLETİNE  KARŞILIKSIZ  HİZMET EDEN KİŞİLER SAYGIYA VE SEVGİYE LÂYIKTIR VE ANCAK ONLARIN ARKASINDAN GİTMELİYİZ.

DÜŞÜNCESİ VE SÖZÜ BİR OLAN, GÖREVİNİ EN DOĞRU ŞEKİLDE YAPAN, BİLİNÇLİ VE SAMİMİ TÜM VATANSEVERLERE

EN İÇTEN SEVGİ VE SAYGILARIMLA.
=================================================
Dostlar,

Büyük ATATÜRK‘ün ülkemiz Türkiye’nin ve tüm halkımız Türk Ulusu’nun Tarihi ve Dil’i Türkçe için ne denli özel özen gösterdiği iyi bilinmektedir. Bu amaçla 2 “Bağımsız” yapı (Cemiyet) kurmuş ve kalıtından (mirasından) bu 2 seçkin Kuruma sürekli  gelir bırakmıştır.

türk dil kurumunun açılması ile ilgili görsel sonucu

12 Eylülcüler Atatürk’ün vasiyetini çiğneyerek bu 2 Kurumu devlet dairesine dönüştürerek işlevsiz bırakmayı başardılr ne acı ki!

Demokrasi aşığı ve de şampiyonu AKP 1982 Anayasası’nda 3 kez çok kapsamlı değişiklik yaptı ama YÖK’e, kapatılan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na… ilişkin sorunu çözücü adım atmadı…

Atatürk’ün kurduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi hep darbe yedi ve hocaları görevden atıldı..

Böylesine kendi köklerine düşman aymaz toplumların ayakta kalması ne yazık ki olanak dışı..

Sayın yurtsever Tarihçi yazar Güzide Filiz Tuzcu hanımefendiye yazısı için teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 13 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir