Öğretim üyeleri tasfiye edilirken Erdal İnönü’yü anmak

Öğretim üyeleri tasfiye edilirken
Erdal İnönü’yü anmak

Prof. Emre KONGAR
Cumhuriyet, 09.02.1017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Kendi besledikleri iktidar ortaklarıyla birlikte…
Önce tasfiye ettikleri sonra yeniden yapılandırdıkları TSK içinde…
Kritik noktalarda konuşlanmalarına destek oldukları veya göz yumdukları
FETÖ mensuplarının…
Giriştikleri 15 Temmuz Kalkışmasını bahane eden iktidar…
İlan ettiği OHAL çerçevesinde… Yayınladığı KHK’lerle…
Bütün bürokraside ve üniversitelerde geniş çaplı tasfiyelere devam ediyor.
                                                            ***
Mahkeme kararlarına dayanmayan ve adalet mekanizması tarafından da denetlenmeyen bu tasfiyeler, sadece idari kararlarla yapılıyor. Bu KHK’lerin sonuncusu, artık Fethullah Gülen Terör Örgütü, FETÖ diye andıkları Cemaat mensuplarını ve sempatizanlarını da aşarak, demokrat, solcu, Atatürkçü, barışçı, laik akademisyenleri de kapsamına aldı.
                                                            ***
7 Şubat 2017’de yayımlanan 686 sayılı KHK ile 4464 kamu görevlisi tasfiye edildi.
Yüksek Seçim Kurulu’ndan 10, Yargıtay’dan 10 kişi… Emniyet Genel Müdürlüğü’nden, aralarında emniyet müdürleri de olan 417 personel, Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 893, Sahil GüvenlikKomutanlığı’ndan 3 asker… Sermaye Piyasası Kurulu’ndan 1, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’ndan (TOKİ) 2, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’ndan (TRT) 80, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden 2 personel… Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 2 bin 585 öğretmen…
Avrupa Birliği Bakanlığı’ndan 3, Dışişleri Bakanlığı’ndan 48, Ekonomi Bakanlığı’ndan 15, İçişleri Bakanlığı’ndan 49, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 16 kişi…
Çeşitli üniversitelerden, 115’i Barış Bildirisi’ni imzalayan olmak üzere,
330
akademik personel…  
Kamu görevinden çıkarıldı.
Bu tasfiyeler “yandaş kalemşörlerin” bile tepkisini çekti.
                                                          ***
Görevden alınan akademisyenler arasında pek çok ünlü ve değerli isim var ama
benim en çok dikkatimi, öğrencim/meslektaşım olan, kendisinden çok şey öğrendiğim
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Ana Bilim Dalı Başkanı
Prof. İbrahim Kaboğlu çekti:
Yüzlerce akademisyen, binlerce kişi elbette çok önemli ama tek başına O’nu görevden almanın bile hukuki ve vicdani hesabını kimse veremez!
12 Eylül 1980 darbecileri, tasfiyeyi 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’nı kullanarak yapmışlardı; bu nedenle o dönemde görevden alınan yüzlerce kişiye “1402’likler” denildi. Ama bu “KHK’zedelerin” sayısı “1402’likleri” kat be kat aştı!
Bu vesile ile, 1402’liklerin tümünün görevlerine dönmüş olduğunu da anımsayalım..
                                                        ***
Bu korkunç ortam içinde yarın 10 Şubat Cuma günü, bir akademisyen, bir politikacı,
bir büyük insan, Erdal İnönü anılıyor:
Türkiye’nin övündüğü üniversitelerden biri olan İstanbul Kültür Üniversitesi’nin
Akıngüç Oditoryumu’nda saat 15’te, 10’uncu kez düzenlenen bir toplantı düzenlenmiş.

MIT öğretim üyesi Dr. Canan Dağdeviren “Hep ‘Sevinç’liydi Erdal Hoca” başlıklı bir konuşma yapacak.
12 Eylül 1980 darbecilerinin lideri Evren’in “Kemalizm” yerine ikame ettiği
(Sevgili Ali Sirmen’in unutulmaz deyimi ile) “Kenanizm” çerçevesinde, Erdal İnönü de, 1984 seçimlerinde adaylığı Askeri Cunta tarafından veto edilen politikacılar arasındaydı!

Siyasal kariyerini tehlikeye atarak SODEP ile Halkçı Parti’yi birleştirmiş, 1991 seçiminde de Kürt sorununun barışçı çözümü için, Kürt politikacıları kendi listesinden Meclis’e sokmuştu.
“Bu dehşet günlerinin” de geçici olduğunu, belki “O dehşet günlerini” yaşamış olan
Erdal Bey’i anarken daha iyi anlar ve geleceğe ilişkin olarak umudumuzu koruyabiliriz!
=================================
Dostlar,

Sayın Kongar’ın yazdıklarını paylaşıyoruz.
Biz de 12 Mart, 12 Eylül askeri darbelerini, Sıkıyönetim ortamında gözükara tasfiyeleri yaşadık. Fakat sayıca ve ölçü bakımından bunca hukuksuz olanını ve “insafsızcasını” anımsamıyoruz.
Üstelik sıkıyönetim yok, OHAL yürürlükte.. Erdoğan dilerse sıkıyönetim de ilan edebilir (Anayasa md. 104/B). Bir fakat daha; pervasızca – meydan okurcasına AKP – RTE,
bu OHAL KHK’leri ile hiçbir anayasal sınır tanımadan yaşamın tüm alanlarını keyfi biçimde, TBMM devre dışı tutularak düzenliyor ya da düzensizleştiriyor..

AYM kendini yadsıyarak tatil etti.. OHAL KHK’lerini açıkça anayasayı çiğnemelerine karşın CHP’nin başvurusunda “yetkim yok” diyerek incelemedi ve geri çevirdi (AY md. 148).
2 üyesini FETÖ suçlamasıyla sessiz sedasız kurban verdi. Anayasa değişikliği halkoylamasından geçerse, yeni AYM’ye 15 kişinin 12’sini RTE seçecek. 3’ünü de RTE güdümündeki TBMM.. Dolayısıyla “uslu” durmakta yarar var bir kez daha o göreve atanabilmek için.. Bu yüzden, hemen hiç kimse, anayasa değişikliğini CHP AYM’ye götürürse iptal umudu taşımıyor hatta boşuna bir girişim olarak görüyor. Dahası, iptal reddedilirse AKP’nin elini güçlendireceğini..

Somut 2 örnek verelim : Yük ve insan taşıyan motorlu kara araçlarının kar lastiği takması zorunluğunun OHAL ilanını gerektiren nedenlerle en küçük bir bağını kurabilen var mı?

İkincisi rektör atamaları : 676 sayılı OHAL KHK’sı ile rektör atama yetkisi tek başına RTE’de! (29.10.2016)
Anayasa md. 104/b : “Üniversite rektörlerini seçmek..” diyor.. “atamak” değil!
Anayasa md. 130 : “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca.. seçilir ve atanır.”

Değinilen OHAL KHK’sı ile rektör ataması doğrudan Cumhurbaşkanı yetkisine bırakıldı. Böylece hem 2547 sayılı Yükseköğretim yasası (md. 13/a) hem de Anayasa’nın yukarıda belirtilen 2 maddesi doğrudan çiğnendi.. 18 yaşındaki çocuk milletvekili yapılacak ama üniversite hocaları rektörlerini seçmeyi bile beceremiyorlar AKP – Erdoğan’a göre..
Ne denli hazin çelişki değil mi?

Bir başka dehşet verici durum, sayıları 20’yi geçen (667-787) OHAL KHK’larının (1-2’si dışında) TBMM’de yasalaştırılmaması.. TBMM bu anayasal görevinden de alıkonuluyor. AKP’nin TBMM grubundan kuşku mu duyuluyor?? Neden bunca hukuksuzluk segileniyor?

Bu tam keyfilik – hukuksuzluk neden ve nerden güç alınarak yapılıyor?
Pek çok idari işlem, gerçek anlamıyla HUKUK KARŞISINDA YOKLUKLA SAKATTIR!
686 sayılı OHAL KHK’sı 330 akademisyenin ile görevlerine son verilmesi de..
Elbette bu Fetret dönemi de geride bırakılacak, mağdur edilen insanlar haklarını alacaktır.
Bunca ölçüsüz ve pervasız, gözü kara hukuksuzlukları yapanlar da her halde hesap verecektir.
İşte bam teli burada : Suçlar öylesine çoğaldı ve ağırlaştı ki, yapıp edenler mutlaka ama mutlaka hesap vermekten kurtulma, kendilerini güvenceye alma çabasında, kavgasında, savaşında…
Son anayasa değişikliği aynı zamanda bir AF YASASI ve ilgililerden yasal hesap sormayı olanaksız kılıyor. Bunca abanma ve akıldışı anayasa değişikliği içeriğini böylesine cansiperane, seçeneksiz, çaresiz, el mahkum savunmanın, “evet”e kilitlenmenin ve ülkeyi mahkum etmeye çırpınmanın altında da bu muazzam korku – panik yatıyor.

AKP-RTE “evet”e mahkum!

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. –  Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir