CHP orkestrasının şefi: Kılıçdaroğlu ve sorunları

CHP orkestrasının şefi:
Kılıçdaroğlu ve sorunları

portresi_resmi

Emre KONGAR
Cumhuriyet, 23.10.16

CHP bir kitle partisi: İçinde, en sert Atatürkçülükten en hoşgörülü Sosyal Demokratlığa, en katı Avrupa Birliği taraftarlığından en ödünsüz milliyetçiliğe kadar, kimi zaman birbirine ters bile düşebilecek olan, birçok görüş barındırıyor… Bu ton ve hatta renk çeşitliği bir kitle partisi için kaçınılmaz bir yazgı! Üstelik Türkiye, Batı’nın sınıfsal mücadele tarihini yaşamadı: Sınıf mücadelesinin ürettiği siyasal kurum ve kavramları, ter, kan ve gözyaşı dökerek kazanmadı… Atatürk Devrimleri ve İsmet Paşa’nın Çok Partili Düzen’e geçmesi sayesinde demokrasiyi, temel hak ve özgürlüklere tepeden inme sahip oldu… Bu nedenle başta Demokrasi olmak kaydıyla, hiçbir kavram ve seçim mekanizması dahil, demokrasinin hiçbir kurumu tam yerleşmiş değil. İktidar partileri bu karmaşayı, iktidarın nimetlerini paylaştırarak biraz yönetebiliyorlar. (AKP-Cemaat savaşında olduğu gibi, bazen iktidarda da paylaşım kavgası çıkıyor.) Ama muhalefet partileri, hele CHP gibi Cumhuriyeti kurmuş ve onu Çok Partili Düzen’le taçlandırmış olan ama bunları sınıfsal gelişme olmadan yaptığı için, Cumhuriyetin de, Demokrasinin de yıpranmasına yol açmış olan çok özel bir ana muhalefet partisi, bu kargaşadan kendini kurtaramıyor.
***
Geçen cuma günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile baş başa, bütün bu konuları ve parti içi sorunları konuştuk. Toplumda CHP’ye yöneltilen eleştirileri, bütün açıklığı ve sertliği ile kendisine aktardım: Türkiye’yi yönetenlerin, en haklı ve doğru eleştirileri bile susturdukları, sansürledikleri, hatta kimi zaman cezalandırdıkları, sadece çanak soru soranlarla muhatap oldukları bir ortamda, bir politikacı ile bu açıklıkta konuşmak galiba ancak muhalefet partisi lideri ise olanaklı! Ama Kılıçdaroğlu’nun hakkını da teslim etmeliyim: Karşımda, Demokrasiyi gerçekten özümlemiş, gerçekten temel insan hak ve özgürlüklerine inanan bir politikacı vardı. Zaten CHP orkestrasının da bir türlü ahenkli ve çarpıcı bir senfoni icra edememesi, galiba bu orkestrayı yöneten liderin parti içi ilişkilerde de fazla saygılı, aşırı demokrat tavrından kaynaklanıyordu. Benim sıraladığım eleştirileri herkes biliyor:

1) Parti içindeki farklı görüşlerin birbirleriyle çatışır görünümü ve bu görünümün, partinin hem kimliğini belirsizleştirmesi, hem de programını olumsuz etkilemesi; farklı hiziplerin birbirini suçlaması ve partiyi yıpratması…

2) İktidarın rejimi yozlaştırmasına, temel hak ve özgürlükleri ihlal etmesine karşı yeterince enerjik muhalefet yapılamaması; halkla yeterince bütünleşilememesi…

3) Demokrasinin temelini oluşturan Cumhuriyet değerlerine, Atatürk Devrimlerine, Laikliğe, Sosyal Devlete, Hukuk Devleti’ne yeterince sahip çıkılamaması, sağa kayan bir izlenim verilmesi…

4) Örgütün dağınık ve eylemsiz olması, tembellikle suçlanması…

5) İktidarda olunan Belediyelerdeki parti içi rekabet sorunları ve Genel Merkezle eşgüdüm eksikliği…

6) Parti, haksız yere etnikçilik ve mezhepçilikle suçlandığında, bunlara karşı enerjik bir yanıt verilememesi…

7) Ve en önemlisi: BÜTÜN BU KONULARDA BAŞ SORUMLUNUN ORKESTRA ŞEFİ, YANİ Lİ- DER, YANİ KENDİSİ OLDUĞU!
***
Dedim ya, karşımda, bugüne kadar Erdoğan-AKP iktidarının bütün kışkırtmalarına karşın etnikçilik ya da mezhepçilik tuzağına düşmemiş, gerçekten demokrat, demokrasiyi sadece kendisi için değil, bütün toplum için isteyen bir politikacı vardı. Bütün eleştirilerimi sükûnetle dinledi ve her birini tek tek irdeledi. Verdiği bazı özel bilgileri ve yaptığı bazı eleştirileri, kayıtdışı oldukları için, burada paylaşmıyorum. Ama bütün netliğiyle, çevresindeki bütün olumsuzluklardan bizzat kendisinin sorumlu olduğunu ifade ettiğimde, bunu gayet açık yüreklilikle kabul etti…. Liderliğinin biraz sevgili Erdal İnönü’yü andırdığını belirttim ve onunla olan deneyimlerimizden de örnekleri konuştuk.
***Elbette burada açıkça yazılabilecek bazı bilgiler de verdi  :

1) Parti içi hizip çatışmalarına, partinin genel politikalarına aykırı ifadelere
artık kesinlikle izin yok.
2) Kitlelerle diyalog kurmak için toplantı ve mitingler başlatılıyor.
3) Belli konularla yerel halkla birlikte yürüyüşler düzenlenecek.
4) Demokrasiye, Atatürk Devrimlerine, temel hak ve özgürlüklere,
daha enerjik olarak sahip çıkılacak, bunların ihlaline karşı ısrarla direnilecek.
5) Milletvekilleri seçmenle yakın temas kuracak, Genel Başkan’ın Salı konuşmaları
seçim bölgelerine sistematik olarak aktarılacak.
6) İktidarın baskılarıyla susturulmuş olan ve baskı altında bulunan Kitle iletişim araçlarıyla, Sivil Toplum Kuruluşlarıyla, bütün güçlüklerine karşın bire bir temas kurulmaya çalışılacak.
7) Örgütler sıkı bir denetime ve eğitim programına tabi tutulacak,
bunlara yeni bir atılım ruhu kazandırılmaya çalışılacak.
8) Partinin güçlü olduğu yerlere, özellikle kaybedilmiş olan kıyı kentlerine özel ağırlık verilecek.
***
Türkiye yeni bir darbe girişimi atlattı ve hem dış hem de iç savaş olarak iki kriz birden yaşıyor.

– İktidar zaten sorumlu olduğu bu darbe girişimini ve tırmandırdığı savaş krizlerini, rejimi değiştirmek, tek adam yönetimini yerleştirmek için kullanıyor.

Buna karşı, demokrasiyi, insan haklarını etkili olarak savunabilecek tek örgütlü siyasal güç CHP!

Kılıçdaroğlu’nu bu kez kararlı gördüm…

Dilerim CHP, ülkemizin tümüyle karanlığa gömülmesini önlemekte başarılı olur!
======================================
Dostlar,

Biz de Sayın Kongar’ın saptama, dilek ve önerilerine bütünüyle katılıyoruz..
CHP Türkiye’nin umudu ve öncüsü olmalıdır; toplumsal muhalefeti birleştirmelidir.
Kurucusu Büyük Atatürk‘ün yüklediği tarihse özgörevi (misyonu) sadakatle, azimle yerine getirmelidir. Kendisnin de Türkiye’nin de varlığını -güçlenerek- sürdürmesi buna bağlı.

Sevgi ve saygı ile.
24 Ekim 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir