Tıbbın konusu!

Konuk yazar…
Tünay SÜER

Tıbbın konusu!

(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz bu yazının altındadır…)

Ülkemizde kan gövdeyi götürürken, kimsenin can ve mal güvenliği yokken,
iktidarın en güzel yaptığı şey halkı kandırmaya çalışmak.
Nasıl mı? Başbakanlığı tartışılan Davutoğlu’nun sözlerine bakalım.
Diyarbakır’a gitmiş, çelik yelek giymemiş. Korkmamış da…
Sokaklara çıkın, teröre prim vermeyin diyor…
Sanki çevremizde 500 koruma varmış da, etten duvar örmüşler gibisine (!)…
Terörle mücadelede çok başarılılarmış. Bilmem kaç barikat yıkılmış,
Yüzlerce hendek kapatılmış, Binlerce patlayıcı imha edilmiş,
Silahlar, bombalar ele geçirilmiş. Göğsünü gere gere anlatıyor.
Peki, bunca mühimmatı PKK üretemediğine göre nasıl elde etti?
Tüm bu saydıklarını PKK nasıl ve ne zaman hazırladı?
Bu ülkede devlet yok muydu? Bu ülkede hükümet yok muydu?
Siz neredeydiniz minik başbakan?
Ha, belki diyecek ki ben daha çiçeği burnunda bir başbakanım.
Tamam, tamam da yıllarca dışişleri bakanı kimdi?
Belki olanlar karşısında akıl tutulması yaşayan % 50’yi kandırabilirsiniz ama
aklı başında olan kimseyi inandıramazsınız.
***
Türkiye bugün itibarını kaybettiyse (AS: Saygınlığını yitirdiyse) ve bu duruma gelmişse,
Unutmayın sizin iktidarınız ve muhalefetin sayesindedir.
Gelmiş geçmiş hiçbir iktidar döneminde bunca yolsuzluk ayyuka çıkmamıştı.
Yine hiçbir iktidar döneminde iddia edildiği gibi liderin, bakanların ve yandaşların
mal varlığında ortaya çıkan astronomik artışlara ulaşan yükseliş görülmemişti.
Hiçbir iktidar özgürlükçü demokrasi vaadiyle Türkiye’yi çağın gerisine götürmeye kalkışmamıştı. Suçluyu yakalayan veya ifşa eden hapise tıkılmamıştı.
Hiçbir yolsuzluğun üzeri,  darbe yapacaklardı diye kapatılmamış ve onlarca aydın,
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güzide askerleri aynı suçlama ile zindanlara kapatılmamıştı.

PKK ile masaya oturulmamıştı.

Mühimmat, bomba depolaması, öz yönetim ilan etmesi yol kesmeleri..
Şanlı bayrağımızın gönderinden sökülmesi asla olmamıştı.
Ve her gün bunca şehit haberi gelmemişti.
***
Devlet kasasından servetine servet katan yandaşlar çoğalırken öte yanda yoksul,
ekmek bulamayan kitlenin sessizliğe bürünmesi ve biat etmesi anlaşılır gibi değilse,
Türkiye’nin yarısında akıl tutulması var demektir.
İşte yeni Türkiye dediğiniz, yarattığınız ülke budur.
Gece yastığa kafanızı koyduğunuzda rahatsanız, ne kadar öğünseniz azdır.
***
Gelelim cumhurun başı olan eski başbakana…
Pardon! Bu eski başbakan sözümü geri alıyorum.
Eskimeyen başbakandır o… Çünkü elan Türkiye’yi tek başına yönetiyor.
Demek ki O’nun aklı AKP’deki tüm bakanlardan, milletvekillerinden daha üstün.
Ne yaparsa yapsın, öyle bir kitle yarattı ki, hepsi sanki efsunlanmışlar.
Haydi, fakir ve cahil kesimi anladık da, içlerinde nice okumuş hatta profesör çıkmış akademisyenler var. Akademisyenlerden söz açmışken;
Bu ülkede ve 21. Yüzyılda
– “Halifelik sistemine bir ihtiyaç varsa, bu sistem kurulacaksa,
bu neden Recep Tayyip Erdoğan olmasın?”
– “Hilafetin yeniden gündeme gelmesini ve Türkiye’nin tüm İslam devletlerinin başına geçmesi gerektiğini” söyleyen, aydın geçinenler varsa, Erdoğan’ın yaptıkları azdır bile.
Bunları söyleyenler yağcı takımları, dalkavuklardır.
Erdoğan’ı çok sevmelerinden ötürü değil tabi ki.
Bir kısmı geçmişte Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının torunları,
bir kısmı da korkaklar, prim yapmak isteyenlerdir.
Ya diğerleri? Yahu bunların hiçbirisi de uyanmazlar mı?
Hayret!
Birkaç gün önce CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir söz etti.
Amacı 45 çocuğa yapılan cinsel istismarı unutturmamak, Aile ve Sosyal işler Bakanı
Sema Hanımdan görevini yapmasını bu çirkin olayın üzerine gitmesini istemekti.
Sözleri çarpıtıldı. (Böyle olacağı belliydi aslında.)
Yandaş medya bombardımana tuttu adeta. Tuh! Yazıklar olsun hepsine de.
Türkiye’nin nereye gittiği hiç umurlarında değil. Varsa yoksa dertleri çıkar sağlamak…
Erdoğan’ın “Kuvvetler uyumu ”dediği sözün ardında krallık ve monarşinin yönetim biçimi olan Kuvvetler Birliği, Yasama – Yürütme ve Yargı’nın tek elde toplanması yatmaktadır.
AKP’li vekil Ensarioğlu;
* “Aslında şimdiki sistem bizim daha çok işimize yarar. Yasama bizim elimizde,
yürütme bizim elimizde, yargı bizim elimizde.” diyerek bunu açıkça itiraf etti.
Evet, şimdilik her karar Erdoğan’ın yetkisinde ama bunu meşrulaştırmadıktan sonra
içi rahat değil. Erdoğan bulunduğu mevkinin ağırlığını taşıyamayan, her zaman sokak ağzıyla konuşan bir kişidir. Demek ki bu millet bundan anlıyor!
Şimdi Kılıçdaroğlu’na var gücü ile saldırıyor. Gittiği bir toplantıda;
“Artık bizim için ana muhalefet partisinin genel başkanlık koltuğu boştur, sakıttır.
Bizim için bu zat yok hükmündedir. Kendisi cezai ehliyet sahibi olmaktan çıktığı için
ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın bizim açımızdan mazurdur, tıbbi sorundur. ”diyor.
Vah!  Vah! Vah!
Oysa ülkede siyasetçi olmaktan çıkmış, tıbbın konusu haline gelmiş kimlerin olduğu bellidir.
Türkiye değişiyor ve karanlıklara doğru hızla yol alıyor. Baksanıza, Bakan hanım;

“Cinsel istismar ve saldırı haberlerinin sık verilmesinin çocukları ve aileleri rencide ettiğini”  söylemiş! Varın gerisini sizler düşünün…===============================================

Dostlar, 

Konuk yazar Sayın Tünay SÜER‘in yazısına ekleyecek birşey var mı?? Var…
En iyi savunma saldırıdır.. denir. Ne denli doğru acaba??
Üstelik en ağır biçimde saldırarak, bindirme paralı AKP’li kadın kıtalarını harekete geçirerek..
Kentlerin duyuru panolarını Sayın Kılıçdaroğlu’na kınama posterleriyle donatarak..
Bu işlerin finansmanı mı dediniz??
Bir de bu mu sorulacak?? Kaç örtülü ödenek var el altında, Türkiye’nin rantı peş keş çekilen besleme kıtalar hazırolda beklemede.. Belediyeler de.. Gerektiğinde havuza yüz milyon Dolar attırılan AKP zenginleri.. Sonra AKP iktidarından mutlaka kaz geliyor tavuk feda edildiği için..

Cumhurun başı Anayasal düzenin orkestra şefliği yapacağına,
saldırı kıtalarının başına geçip bizzat ve en üst perdeden yönlendiriyor.
AKP’li vekiller, bir utancı TBMM’de blok (sürü psikolojisi?!) oylarıyla reddettikten sonra, Bakan Sema Ramazanoğlu’nu “kutlama” (!!!??) kuyruğuna girebiliyorlar..
Bu mu normal ve “milli irade” ye saygılı – uygun olan ???
Bir kadın doktor olarak Sema hanım, ırzına geçilen 45 çocuk adına saçını başını yolacağına,

“Bir kez bir olay oldu diye Ensar vakfını yaralamayalım…” anlamında konum alıyor!?

TTB (Türk Tabipleri Birliği), Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ve Hekimlik Meslek Ahlakı İlkeleri’ne aykırı davranışı nedeniyle Dr. Sema Ramazanoğlu hakkında
mutlaka ve gecikmeden disiplin soruşturnası başlatmalıdır. 

Böylesine bir suç;

– Yoksul çocukların dinci vakıfta din öğretmeleri tarafından ırzına geçilmesi,
TÜM İNSANLIĞA KARŞI işlenmiş bir suçtur. Bağışlanması olanaksızdır.
Kaldı ki; suç 1 kez değil, 45 çocuğa karşı kezlerce yinelenegelmiştir
Sapık din dersi öğretmeni masum, küçük, yoksul erkek çocuklarından Harem kurmuş!
 
Suçlar genellikle 1 kez işlenir. Örn. cinayet.. Yinelen(e)meme suçu kaldırmaz, “tekrarlama” dan kaynaklanan ceza ağırlaştırılmasını durdurur. Bakan hanım aynaya bakmalı ve vicdanının – sağduyusunun sesini dinleyerek istifa etmeli ve başta bu 45 masum yoksul çocuk ve aileleri olmak üzere tüm Türkiye’den, tüm insanlıktan özür dileyerek köşesine çekilmelidir.
Ya da var gücüyle sorunun üzerine gidip, gücü yetiyorsa köklü çözümlere kavuşturup
öyle istifa etmelidir. Böyle bir planı varsa, onu da baştan kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Bu çocuklara ve ailelerine, damgalanmaksızın, uzun yıllar psikolojik – psikiyatrik destek sağlanmalı, tıbbi olarak izlenmelidirler.Yaşamın tüm alanları kadınlı – erkekli, doğaya ve insanın doğasına uygun paylaşılmalı; insanların sağlıklı Sosyalleşmesi için toplumsal – hukuksal – kültürel – geleneksel önlem demetleri bilimin ışığında yaşama geçirilmelidir.

Kadınların artık askerlik de yaptıkları, Başbakan olduğu ülkemizde,
tüm toplumsal cinsiyet (gender) ayrımı odakları dışlanmalı,  ayıklanmalıdır.
Başta Milli Eğitim, kız – erkek okulları ayrımı hemen kaldırılmalı, eğitim karma olmalıdır.

 

Sevgi ve saygı ile.
11 Nisan 2016, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir