Atatürk siroza alkol nedeniyle yakalanmadı!..


(A. Saltık : Yazının altında bizim önemli katkılarımız var…)
Peki neden yakalandı?

Hemen söyleyeyim; parazitlerden!..
Bu güçlü iddianın sahibi sıradan biri değil. Yaşamını bilime adamış, parazitoloji ve mikrobiyoloji alanında makaleler, kitaplar yazmış, ayrıca katıksız bir Atatürkçü olan
Prof.Dr. Gülendame Saygı

Büyük Önder Atatürk’ün idrar yolları rahatsızlığına ve siroza sebep olan “Şistozoma” türü parazitleri, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki sıcak topraklarında görev yaptığı sırada, büyük olasılıkla da Kahire’de kapmış olabileceğini düşünüyor.
Onun kimi zaman at sırtında, hatta bazen yaya olarak yaptığı uzun yolculukların birinde, örneğin Kahire’ye giderken yıkandığı sudan, o coğrafyada çok yaygın olan parazitlerin bulaşmış olduğuna inanıyor.
“Sirozunun nedeni alkol değil, işte bu parazitlerdi.“ diyor.
Ulaştığı bulguları da yayınladığını, ancak bunların geniş toplum yığınlarına ulaşamadığını belirtiyor.
*  *  *
Bilindiği gibi Atatürk, siroza yakalanmadan önce idrar yolları tedavisi görmüş, hatta Avrupa’ya bile gitmişti. Gülendame Hoca, o dönemde Batılı doktorların, daha çok Kahire ve çevresinde görülen parazitlerden kaynaklanan hastalıklara teşhis koyabilecek bir bilgi ve pratiğe sahip bulunmadığını, bu nedenle Atatürk’ün hastalık nedeninin atlanmış olabileceğini söylüyor.

Prof. Saygı, araştırmalarını ilerletip çok sayıda belgeyi okudukça, Atatürk’ün sirozunun teşhis ve tedavisinde dehşet verici ihmaller olduğunu da görüyor. Örneğin karaciğerinde hastalık belirtileri ortaya çıktığında kendisini tedavi eden hekimlerin yaklaşık 6 ay süreyle karın bölgesini elle muayene ederek, karaciğerde büyüme olup olmadığını kontrol etmediklerini öğreniyor. Bunun “Atatürk’ten çekinme” olarak izah edilemeyeceğinin altını çiziyor.
Alman doktorların Atatürk’ün alkol sirozu olamayacağını açıklamalarının bile, tedavi ekibine “Acaba sirozun nedeni karaciğere yerleşen Şistozoma mansoni türü parazitler olabilir mi” sorusunu düşündürmediğini üzülerek fark ediyor.

Gülendame Saygı hocamıza göre; “Atatürk alkolden öldü” diyenler ya çok yanılıyor veya kasten böyle söylüyorlar!.. Böylece kocaman bir yalana alet oluyorlar!..
Oysa Büyük Önderin tüm sağlık sorunlarının altında, vatan topraklarını savunurken içinde yaşadığı kötü koşulların yattığını ve genç yaşta ölümünün de, o berbat ortamlarda kaptığı hastalıklardan kaynaklandığını öne sürüyor. Yani canını vatanına siper ettiğine yürekten inanıyor.

Akılları sıra ayyaş mayyaş diyerek asrın dehasını küçülteceklerini düşünebilen zır cahillere duyurulur!..

Uğur Dündar’ın Notu : İstiklâl Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy da,
alkol kullanmamasına rağmen Kahire’de siroza yakalanmıştı. Prof. Gülendame Saygı
‘Eğer ömrüm kaldıysa Allah benden alıp Mustafa Kemal’e versin’ diyen dindar Akif’e de hastalığın, büyük ihtimalle parazitlerden geçmiş olabileceğini düşünüyor.

==================================

Dostlar,

Bir başka açıklama da, Mustafa Kemal Paşa’nın cephelerde Sıtmaya yakalandığı ve yetersiz sağaltım (tedavi) nedeniyle birkaç kez nükseden hastalığı için yüksek miktarda Kinin kullanmak zorunda kaldığıdır. Bu ilacın yüksek dozunun Karaciğerde “Banti sendromu” denilen bir yetmezliğe yol açmış olmasıdır.

Ne yazık ki geriye doğru (retrospektif) post-mortem (ölüm sonrası) tıbbi tanı olanağı Atatürk‘ümüz için yok. Sıvı azotta (-195 derece) bedeni dondurulmuş olsaydı, doku örnekleri günümüz tıbbi tanı tekonolojisiyle inecelenebilir ve geriye dönük tıbbi tanı konabilirdi.

Şu kesindir ki; Mustafa Kemal’in Sofrası ülke sorunlarının mesai sonrasında da tartışıldığı, fazla mesai yapılan sosyal ortamlardır. Döneminin Beyin fırtınası masasıdır, hiç kimsenin bırakın 2 dubleyi, tek dubleyi geçmediği bilinmektedir. Herkesin kaşık – çatalının yanında not defteri ve kurşun kalem varlığı, SOFRA‘nın ciddiyetini, amacını ve yöntemini kanıtlamaktadır.

Dahası, Atatürk ülkesi için sabahlara dek çalışırdı. Sofra konukları, aldıkları notlar ertesi sabah ugulamaya kordu. Atatürk’ün sofrası, TÜRK DEVRİMİ’nin İŞLİĞİ (atölyesi-hamamı!) idi
Büyük Atatürk, “Sofra” dağıldıktan sonra aldığı notları değerlendirir, sabahlara dek çalışırdı.
Sigara – kahve – çay ile sabahlayan ve sabaha doğru “Nasılsa İsmet Başbakanlıkta görevinin başına gitmiştir…” diyerek geceler boyu tuttuğu Ülke nöbetini sabahları adeta İsmet Paşa‘ya güvenle devrederek birkaç saat kestiren ve bunca görkemli Devrimler yaparak insanlık tarihinde çok haklı bir yer edinen bir önderin ALKOLİK SİROZ olacak ölçüde çok alkol aldığı savının
en küçük bir inandırıcılığı olamaz..

Her şeyden önce Mustafa Kemal Paşa‘nın ülkesine ve halkına duyuğu sonsuz görev aşkı,
O’nu böylesine sorumsuz bir davranıştan alıkoyar. Epey bir bölümü Fransızca olan 4 bini aşkın kitabı özenle, çizerek, notlar alarak okumak, birkaç kitap yazmak, 15 yıl Cumhurbaşkanlığı yapmak… herhalde bir “alkolik” ile yan yana düşünülemeyecek olgulardır..
Hem Türk Devleti böylesi bir perişanlığa izin verir miydi??

Bu bağlamda web sitemizde daha önce yayımladığımız aşağıdaki 2 yazımıza da bakılmasını öneriririz :

1. ATATÜRK’ün SOFRASI (ATATURK’s night time dining table)
http://ahmetsaltik.net/2012/07/12/ataturkun-sofrasi-ataturks-night-time-dining-table/

2. Atatürk’ün Sofrasında konferans : Yeni Anayasa Tuzağı
http://ahmetsaltik.net/2013/05/17/ataturkun-sofrasinda-konferans-yeni-anayasa-tuzagi-prof-dr-ahmet-saltik/

Ayrıca                             :

Elazığ Cüzzam Hastanesi Başhekimi
olduğumuz 1980 başlarında, Sayın Prof. Gülendame Saygı ile kendileri Sivas’ta hoca iken yürüttüğümüz ortak bir bilimsel çalışma ile merhum
Prof. Türkan Saylan‘ın “ilginç-dramatik” öyküsünü de artık yazmalıyız.. Aradan 32 yıl geçti.. bizimle mezara gitmesin, ayrıca insanların gerçeği bilme hakkına saygı borcumuz da var…
Bizim bilimsel çalışma verilerimizi, Prof. Saylan ve ekibi Marmaris’te 9. Cildiye Kongresinde, kendilerininmiş gibi sunmuşlardı! Bu “aşırmayı” (intihali, bilim hırsızlığını!) görünce Gülendame hoca ve biz verilerimize dayalı bilimsel makalemizi Türkiye Parazitoloji Dergisinde yayımlamış ve bir dip notu düşerek;

  • “Bu çalışma, daha önce gerçek sahipleri olmayan kişilerce Marmaris’te 9. Cildiye Kongresinde sunulmuştur..” diye hazin durumu saptamak zorunda kalmıştık..
    Bu Derginin künyesi aşağıda :

    * Saygı G, Saltık A. Lepralı Hastalarda Bağırsak Asalakları. Türkiye Parazitoloji Dergisi
    7: (1-2); 53-57, 1984

    Sayın Prof. Dr. Gülendame Saygı hanımefendiyi, bir meslek büyüğümüz olarak
    saygı ile anıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
9 Nisan 2016, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir