ULUSAL KANALDAYIZ :
Gügün FEYMAN ile PUF NOKTASI – 25.11.2014
HALK SAĞLIĞI SORUNLARIMIZ..
Sevgi ve saygı ile.
24.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
ULUSAL KANALDAYIZ :
Gügün FEYMAN ile PUF NOKTASI – 25.11.2014
HALK SAĞLIĞI SORUNLARIMIZ..
Sevgi ve saygı ile.
24.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Ulusunun Başöğretmeni – Millet Mekteplerinin Başöğretmeni ATATÜRK
Ulusunun Başöğretmeni, Millet Mekteplerinin Başöğretmeni,
Ulusuna okuma – yazma öğreten, tarihte örneği olmayan bir halkçı – devrimci önder..
1 Kasım 1928 HARF DEVRİMİ sonrası kara tahta başında abece (alfabe) öğretmeni..
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘e sonsuz şükranla..
Sevgi ve saygı ile.
24.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dr. Taner Özek çizimi : Öğretmenler Günü Kutlaması – 24.11.14
Dostlar,
Meslektaşımız Dr. Taner Özek‘ten Öğretmenler Günü çizimi…
Teşekkür ederiz kendisine..
Sevgi ve saygı ile.
24.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dostlar,
Aşağıda yazdıklarımızı 24 Kasım 2014 günü yineleyerek bu dosyayı güncelliyoruz..
Başta hükümet ve Başbakan Davutoğlu olmak üzere herkesi sorumlu davranmaya
ve siyasal sömürü (istismar) kaynağı olarak kullanmamaya;
böylesi davranıştan “utanmaya” çağırıyoruz.
“Dersim modern bir Kerbeladır..” sözü, Başbakan Davutoğlu adına büyük bir ayrıştırma, provokasyon olarak kaydedilmiştir.
Davutoğlu bu ağır hatasından ne zaman utanır bilemeyiz ama
toplumsal barışı kundakladığını dileriz hızla fark etsin ve rotasını düzeltsin.
Haydi RTE‘yi mazur görelim.. (Görülmez ya!?)
Başbakan Davutoğlu Boğaziçi gibi seçkin bir üniversitede siyasal bilimler –
uluslararası ilişkiler (ve Ekonomi) okumuş, bu alanda Profesör olmuş bir kişi.. Kendisinden kamil bilim insanı davranışı beklemek hakkımızdır;
kendisinin de bu yönde davranmak boynunun borcudur.
Neydi Alevi – Bektaşi inancının özü : Eline (İline) – Beline – Diline sahip ol!
Her kim ki bu ilkeye uyar; önce kendini kurtarır..
Sevgi ve saygı ile.
24 Kasım 2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==============================================
Dostlar,
Kardeşimiz araştırmacı – yazar Sn. Hüsnü Merdanoğlu‘nun önemli bir kitabını,
2014’ün kritik topludurumuna (konjektürüne) paldır küldür sürüklenirken
paylaşmak istiyoruz :
İlgi ve bilginize sunarız…
Bu çalışma;
Dersim konusu Alevilik sorunu mudur?
Yoksa Alevilikle doğrudan ilintili olmayan etnik bir konu mudur?
Dersim harekâtı, bir ayaklanma sonucu mudur?
Dersim olaylarının günümüz ayrılıkçı girişimleri ile benzerlikleri nelerdir?
Dersim harekâtında Atatürk’ün etkinliği nedir?
gibi soruların, yansız bir yaklaşımla ve belgelere dayanılarak yanıtlanması,
konunun özenle incelenip, geçmişte yaşanılanlardan günümüz ve gelecek için
kimi derslerin çıkarılıp deneyimlerin kazanılmasına yardım amacıyla yapılmıştır.
Osmanlı yönetimi Mondros Mütarekesi‘ni kabul etmekle, hem Osmanlı’nın sonunu getirmiş hem de Sevr Antlaşması dayatması ile karşı karşıya kalarak,
emperyalist güçler tarafından Anadolu’nun bölüşülmesine zemin hazırlamıştır.
Bu bağlamda, Anadolu’nun paylaşılması yanında Ermenistan ve
Kürt devletlerinin kurulmasını da kurgulayan egemen güçler,
etnik ayrımcılığı kışkırtmışlardır.
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe’un 9 Temmuz 1919 ve 21 Temmuz 1919’da hazırlayıp Londra’ya gönderdiği rapordan:
İngiliz Yüksek Komiserliğinin görevlisi Hohnel’in Sir Tilly’e gönderdiği
21 Temmuz 1919 tarihli rapordan:
İngilizlerin İstanbul’daki Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb’in,
Dışişleri Bakanı Lord Curzon‘a 19 Ağustos 1919 günü gönderdiği rapordan:
İngiliz ajanı Kindston’un 28 Kasım 1919 tarihli raporundan:
*****
Eşe – dosta ve de “ilgilisine” armağanlık..
İbretlik..
Bir kez daha teşekkürler Sn. H. Merdanoğlu ve 2014’te yeni ürünler dileğiyle..
Sevgi ve saygı ile.
30 Aralık 2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
DERSİM İSYANI
Dostlar,
Sayın Em. Tümg.Naci BEŞTEPE’nin 05 Ocak 2013’te yayımladığımız yazısını,
konunun gene utanmazca siyasal sömürüye (istismara) alet edilmesi nedeniyle
bir kez daha okuyucularımızın, ilgililerin bilgi ve ilgisine sunmak istiyoruz.
Arşivde yer alan, bizim makalemiz de dahil olmak üzere birkaç yazıyı daha
öne çekeceğiz.
Sevgi ve saygı ile.
24 Kasım 2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
================================================
Em. Tümg. Naci BEŞTEPE
Tunceli bölgesine devletçe yatırım (yol, köprü, okul, sağlık ocağı vb.) yapılmaya başlanması, askere alma ve vergi işlemlerinin düzene sokulmak istenmesi üzerine, bölge halkını sömürmek üzerine inşa edilmiş dinsel kisvelerden de yararlanan feodal düzenin uygulayıcılarının başlattığı bir isyandır.
SEYİT Rıza da, ŞEYH Sait gibi dinsel sıfatından yararlanmıştır.
Bölge halkının Seyit Rıza’nın peşinden gitmesinde bir etken bilinçli veya körü körüne inanç ise, bir etken de bölge halkının Osmanlı döneminden (Yavuz Sultan Selim’in
İran seferi öncesindeki kıyımı) kalan devlete karşı koşullanmışlığıdır.
GÜNEYDOĞU SORUNU MU, KÜRT SORUNU MU?
TERÖR SORUNU MU, BAĞIMSIZLIK SORUNU MU? ÇÖZÜM NEDİR?
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Osmanlı döneminden başlayarak (1806’dan sonra)
44 isyan olmuştur. Bunların 24’ü Cumhuriyet dönemine rastlar. İsyanların çoğu,
devlet otoritesini kabul etmeyerek feodal düzenin sürmesinin istenmesinden kaynaklanmıştır.
Şeyh Sait isyanı ise, Musul petrollerinin paylaşımında Türkiye Cumhuriyeti’nin devre dışı bırakılmasını sağlamak amaçlı, İngiliz emperyalizmi güdüm ve destekli bir isyandır. Etnik köken yanında din sömürüsünden de yararlanılmıştır.
1937-38 DERSİM (Tunceli) isyanından sonra, 1984’e kadar benzer olaylar yaşanmamıştır.
1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskınları ile başlayan PKK eylemi ise emperyalist güçlerce yönlendirilen ve desteklenen ayrılıkçı bir silahlı kalkışma (isyan)dır.
Tarihteki en uzun ve en büyük çaplı (bölge-insan sayısı) isyandır.
Etnik yapının istismar edilmesi temeline oturtulmuştur.
Dil, kültürel haklar, demokrasi, eşitlik, insan hakları gibi göreceli kavramlar gerekçe ve
bahane olarak kullanılmıştır. Hâlâ da kullanılmaktadır.
Emperyalistlerin amacı; enerji kaynaklarını, ulaşım, nakil yollarını en kolay-en ekonomik biçimde denetlemektir.
Bunun için, dört devlet içindeki Kürt kökenlilerin yoğun oldukları bölgelerin koparılmasıyla kurulacak bir Kürt Devleti en iyi çözümdür.
PKK‘nın kullanıldığı ve başı çektiği bu başkaldırının uzaması, bölge halkında
kin ve intikam duyguları ile AYRIŞMA ve KENDİ DEVLETİNİ KURMA düşüncesini pekiştirmektedir.
Bu düşünce özellikle 35-40 yaş ve altındaki kuşak için geçerlidir.
Başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin isteği de tam budur.
Yapılan, silahlı başkaldırıya karşı mücadeledir.
Uluslararası hukuka göre savaş; iki devlet veya devletler grubu arasında, siyaset yoluyla çözülemeyen sorunların silahla çözülmesidir.
Çözüm; siyasi kararlılıktadır.
Çünkü ulusal irade TBMM’ndedir.
1. PROF. PEKÜNLÜ’NÜN MAHKUM EDİLMESİNİ SAHTE HUKUKSAL ORTAM YARATARAK SAĞLADIĞI ORTAYA ÇAIKAN EGE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜNDEN AÇIKLAMA BEKLEYEN HABERLER
“2008 yılında çıkarılan 5735 sayılı yasa ile Anayasanın 42. maddesine türbanı serbest hale getiren bir fıkra eklendiğini bildirmiş ve öğretim üyelerine bu yeni duruma göre haretket etmelerini, yani türban yasağını uygulamamalarını” emretmiştir (3, 4). Halbuki söz konusu 5735 sayılı yasa AYM tarfından aynı yıl içinde iptal edilmiştir, Ancak Rektör söz konusu iptal kararını saklayarak iptal edilen yasayı yürülükte göstermiştir.
Açıkçası EÜ rektörünün U dönüşü yaparak yayınladığı 5 Nisan tarihli genelge sahte bir genelge ve bu genelge de verilen emir de kanunsuz bir emirdir.. Ancak bu emrin kanunsuz ve bir emir olduğunu farkeden Prof. Pekünlü Anayasa gereğince AYM kararlarına uyma sorumluluğunu gereğini yerine getirip türban yasağının takipçisi olmaya ve öğrencileri uayarıp haklarında tutanaklar düzenlemeyi sürdürünce Rektörün “türban yasağına uymayın, yasak kaldırıldı” şeklindeki emrine uymayan kafasına göre yasak uygulayan kanunsuz ve zorba biri düşürülmüştür. Zaten dava açılmasını sağlayan türbanlı öğrenciler buna adayanarak “pekünlü’nün ysak kalktığı halde kendileri hakkında tuatanak tuttuğunu iddia etmişlerdir.
Neden… Adalet kim suçluysa onun cezalandırılması değil midir?
Peki Adalet sağlanıyor mu?
(…) Bu kararların tümü, anayasal düzeni korusun diye Anayasa Mahkemesi’ne verilen yetki sonucunda alınıyor. Ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca bu kararlar, “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri” bağlıyor.
Anlamayanlar ya da anlamak istemeyenler için yazmaktan bıkmayalım; kimleri bağlıyor Anayasa Mahkemesi kararları? TBMM’ni, Cumhurbaşkanı’nı, Bakanlar Kurulu’nu, tüm mahkemeleri ve yüksek mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi’ni, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, HSYK’yı, Yüksek Seçim Kurulu’nu; kamu kurum ve kuruluşları ile bunların yönetici ve çalışanlarını, bu bağlamda YÖK’ü, üniversiteleri ve onların yöneticileri olan rektörleri, dekanları, bölüm başkanlarını. Bitmedi, gerçek kişileri, yani başta kamu görevlileri ve öğretim elemanları olmak üzere tüm yurttaşları; tüzel kişileri, yani hukuksal olarak kişilik kazanmış tüm kuruluşları. Kısaca HERKESİ bağlıyor.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA UYMAK ZORUNDASINIZ
Peki, bağlayıcılık ne demek? Karara uygun davranma, uygulama yapma, karar alma demek. Yasa çıkarırken, yönetmelik yaparken, yönetirken, mahkemelerde karar verilirken ona uymak demek. Kısaca, yasama, yürütme, yargı organları, kamu kurum ve kuruluşları ile diğer anayasal kuruluşların, demokratik kitle organlarının yetkilerinin, Anayasa Mahkemesi kararı yönünde “bağlanması” demek. Bu kararları eleştirebilirsiniz, ama uymak zorundasınız demek. Bu kararlar yanlış da olsa ona uyacaksınız demek. Hukuk devleti ilkesi ve hukukun üstünlüğü bunu gerektiriyor, demek.
(…) Üstelik Anayasa Mahkemesi kararına aykırı davranmak, onun gereğini yapmamak Türk Ceza Yasası uyarınca suç oluşturmaktadır. Amacı “kamu düzeni ve güvenliği ile hukuk devletini korumak” olan Türk Ceza Yasası’nda, “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine” neden olanların, görevi kötüye kullandıkları için cezalandırılması öngörülmektedir. Kamu yönetimi, yargı kararını uygulamadığı için cezalandırılanların örnekleriyle doludur.
Yazının tamamı için: http://www.odatv.com/n.php?n=
3. Prof. Dr. Tolga YARMAN Ulusal Kanal’da Açıkladı:
ÜNİVERSİTESİNİN YÖNETİMİ İKBAL UĞRUNA PROF.DR. RENNAN PEKÜNLÜ’YÜ SATMIŞTIR !(…) Çünkü, sanki o gün itibarıyla ortada bir yasa yokmuş, yürürlükte olan bir yaptırım söz konusu değişmiş gibi, tam tersine AYM’ne giden ve fakat oradan dönen bir yasa sanki yürürlükteymiş gibi bir genelge yayınlıyor…
(…) Dosyalara bakınca şu resimle karşılaşıyoruz…Üniversite yönetimi malesef bir kez daha yönetime gelebilmek uğruna yürürlükte bulunmayan bir serbestiyi (türban serbestisi) varmış gibi göstererek bir tamim yayınlıyor…Ve sanki Prof Pekünlü sanki bu tamime uymamış gibi bir cezalandırılıyor……böyle bir üniversite yönetim anlayışının ikbal için sürdüğü resmi ile karşı karşıya kalıyoruz, ki bu durumda , üniversite yönetimi derhal istifa etmelidir !
Kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Üniversitesi’ni bu kadar hırpalama hakkı yoktur!
“Böyle bir yönetim, yer yüzünde olmamıştır!”.
Açıklamanın tamamı için videoyu izleyin:
http://cagdasulusalcizgi.web.
yada
Preview attachment ZAMAN GAZETESİ 1, 6 ve 14 Nisan 2011 HABERLERİ EÜ DE TÜRBAN ÖZGÜRLÜĞÜ (2).pdf
Dostlar,
20 Kasım 2014 günü Rennan hocanın sağlık raporu bitti ve infaz ertelemesi sona erdi.
CMK (Ceza Muhakemeleri Kanunu) uyarınca 10 gün içinde Savcılığa teslim olması ve hapis cezasının infazına (yürütülmesine) başlanması gerekiyor.
Perşembe günü Türk Ceza Yasası‘nı karıştırırken cezanın ertelenmesi koşullarına baktık. Üst sınır olan 2 yılın, suçun işlendiği tarihte failin 65 yaşın üstünde olması durumunda
3 yıl olarak alınacağı md. 51’de açıklanıyordu. Heyecanla, başından beri üstün ve örnek bir çaba gösteren Sn. Prof. Dr. Kayhan Kantarlı hocayı (TÜMÖD İzmir Şb. Bşk.) cep telefonundan aradık..
Ne yazık ki olmadı.. Rennan hoca bu koşula uymuyordu..
Bu gün 24 Kasım.. Öğretmenler günü..
Bir üniversite öğretmeni, ilkel bir güdü ile
uğruna, gözdağı için hapse sokulacak.. Türkiye susmaya devam ediyor..
Barolar Birliği Başkanı Ceza Hukuku Profesörü M. Feyzioğlu ağzını açmıyor.
Hukuk Fakültesi dekanları Profesörler de..
İlahiyat Fakültesi dekanları Profesörler de..
Diyanet İşleri Başkanı Profesör Mehmet Görmez de..
Dinci medya da..
Mehmet Şevket Eygi bile..
Bunun bir tarihsel ve vicdani sorumluluğu olacaktır elbet..
Tarih yarglılayacak ve hükmünü verecektir.
– Bu hükmü veren yargıcın,
– Davacı olan öğrencinin ve de
– Kanıtları yargıdan kaçıran Ege Üniversitesi Rektörünün vicdanı rahat mıdır?
Haydi AİHM, elini tez tut..
Son 5-6 güne girdik..
Geç kalan adalet adalet değildir!
Lütfen aşağıdaki haberi okur musunuz?
Size düşen birşeyler de olabilir, vardır..
Bu arada çooook teşekkürler İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL!
Sevgi ve saygı ile.
24.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
===========================================
Prof. Dr. Esat Rennan PEKÜNLÜ’nün hapis cezası neden 2 yıl + 1 ay??
İSTANBUL Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal,
çarpıcı bir noktaya dikkat çekti
İSTANBUL Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye üniversitede türban yasağını uyguladığı için verilen 2 yıl 1 ay hapis cezasını ve Pekünlü’nün
30 Kasım’da cezaevine girecek olmasını Aydınlık‘a değerlendirdi. Kocasakal,
gelinen noktada kimsenin yargıya güvenmediğini belirterek,
dedi.
CEZANIN SÜRESİ ERTELEME KARARINA ENGEL
Pekünlü’ye verilen cezanın 2 yıldan 1 ay fazla olması nedeniyle CMK’ya göre
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına tabi olamadığını vurgulayan Kocasakal, şöyle devam atti:
“Bazı şeyler gizlenmeye çalışılsa da olmuyor. Eğer Pekünlü’ye verilen ceza 2 yıl olsaydı yasal olarak hükmün açıklanması geri bırakılabilir ya da ertelenebilirdi.
Mahkeme ne ilginçtir ki, 2 yılın bir ay üzerine çıkarak bu yolları kapatmış.
Bu kimsenin dikkatinden kaçmış değil. Ben ceza hukukçusuyum. Haklı olarak bir kuşku taşırım. Pekünlü’nün cezaevine girmesi için özellikle 2 yılın üzerine çıkılmış.”
RENNAN HOCA İÇİN MÜCADELE HAFTASI
Kitle örgütleri ve siyasal partiler, Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilen 2 yıl 1 ay hapis cezasının Yargıtay tarafından onanması üzerine harekete geçti. Önümüzdeki hafta Rennan hoca için mücadele haftası olacak.
Ege Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu (ADT), 9 Eylül Üniversitesi ADT,
Ege Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, TGB, Eğitim-İş, TÜMÖD ve İzmir Barosu Pekünlü için 26 Kasım Çarşamba günü üniversitenin Astronomi ve Uzay Bilimleri binası önünde toplanarak;
diyecek.
Barolar ve öğretim üyeleri dernekleri de Pekünlü için 29 Kasım’da ortak bir eyleme
imza atacak. Eyleme İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve
YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu‘nun da katılması bekleniyor.
Pazar, 23 Kasım 2014
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/57893-umit-kocasakal-carpici-bir-noktaya-dikkat-cekti.html
Başkan’dan
Değerli Meslektaşlarım,
Saygıdeğer Afet Tıbbı Ortakları,
Sizleri, Uluslararası Afet ve Acil Tıp Kongresi için,
26-29 Kasım 2015 tarihlerinde İstanbul’a davet etmekten onur duyarım..
Bu Kongre’de afetleri, afetlerin insanlar, can dostlarımız, çevremiz üzerine etkilerini ve bu etkilere karşı neler yapabileceğimizi ele alacağız.
Afetler, ister doğal, isterse insan eliyle gerçekleşmiş olsun, yüzyıllar boyunca insanların yaşamını etki altına almıştır.
Deprem, sel, hortum, toprak kayması gibi doğal afetlerin yanı sıra kazalar, savaşlar, göçler, maden kazaları gibi insan eliyle gerçekleşen afetlerin yaşantımızı nasıl etkilediğini biliyoruz. Dünyanın dört bir yanında ortaya çıkan afetler ve etkileri üzerine deneyimlerimiz var. Bu deneyimleri paylaştığımızda afetlerle daha kolay baş edebiliriz.
İstanbul, büyük ve yıkıcı bir depremi bundan on beş yıl önce yaşadı.
Şimdi de daha büyüğünü bekliyor.
Balkanlar ve Orta doğu, savaşlara, çatışmalara ve göçlere tanık oldu.
ABD, terörle yüzleşti. Hortum, yangınlar, iklim değişiklikleri ile nasıl baş edilebileceğini tartışıyor.
Çin, hemen her yıl toprak kayması, sel ve yangınlarla mücadele ediyor.
Japonya, hangi büyüklükte olursa olsun depremlerle mücadele yolunun, halkın hazırlanması ve sağlam binalarda yaşamak olduğunu öğrendi.
Uzak Doğu, deprem, tsunami ve kasırgalarla ilgili deneyimler edindi.
26-29 Kasım 2015 tarihlerinde İstanbul’da dünyanın farklı yerlerinden gelecek olan uzmanları bir araya getirmek istiyoruz. El ele vererek afet hasarlarını en aza indirebiliriz. Deneyimlerimizi paylaşırsak, afetler bizi yok edemez.
Uluslararası Afet ve Acil Tıp Kongresi, afetlerle ilgilenen her meslekten kişiyi, kurumu, programı ve grupları 26 – 29 Kasım 2015 tarihlerinde İstanbul’a bekliyor.
Saygılarımla.
Dr. Ülkümen RODOPLU
Kongre Başkanı
Herkes İçin Acil Sağlık Derneği Genel Başkanı
(www.http://afetveaciltip2015.org/)