AKP Hükümetinin ekonomide 2015 yılı hedefleri ve çağrışımlarımız


Hükümetin ekonomide 2015 yılı hedefleri ve çağrışımlarımız

Dostlar,

Güngör hoca hiç yorum yapmaksızın AKP hükümetinin 2015 yıl ekonomik hedeflerini geçen hafta köşesinde işledi. Biz yoğunluğumuz nedeniyle şimdi zaman ayırabildik bu yazıya. Değinecek çok husus olmakla birlikte, 4 noktayı paylaşmak istiyoruz :

1.
Bay RTE pek çok konuşmasında 2014 içinde Toplam Ulusal Gelirin (TUG – GSMH)
823 milyar $ olduğunu ve 17. büyük ekonomi olduğumuzu şişinerek belirtmişti. Görüyoruz ki, 2015 sonunda 810 milyar $ olması bekleniyor TUG’in.. %4 büyüme gerçekleşirse eğer.. Döviz kurları ciddi dalgalanmazsa.. Veee rap rap rap diye yaklaşan büyük ekonomik yangın çıkmazsa..

Dolayısıyla kişi başına gelir, 2015 yıl ortası nüfusuna göre 10 bin $ ancak olabilecek.
Bu da Dünya ortalamasına denk.. (72+ trilyon $ küresel gelir ve 7.3 milyar nüfus).
2014 sonu nüfusu yaklaşık 76,7 milyon TÜİK’e göre.. 2015’te yaklaşık 1 milyon eklenmeyle 77,7 milyon.. Bunlara ek, CIA verileriyle yaklaşık 3-4 milyon kayıt dışı nüfus ve yaklaşık 2 milyona varan Suriyeli sığınmacılar…

Ve Türkiye 16,3 milyonluk Hollanda’nın (Temmuz 2014, Türkiye’nin 1/5 nüfusu!), yüzölçümü olarak da (783,562 / 41,543 km2) ülkemizin yaklaşık 1/19’u olan bir ülkenin altına düşerek, başkaca olumsuz sürpriz olmazsa (olumlu sürprizi siz bekliyor musunuz? Neyi örneğin??) 18. sırada yer alacak.. TUG (GSMH) toplamında 2 sıra daha aşağı inerse, G-20’den de dışlanmış olacak.. (Kişi başına gelirde, devasa eşitsizliğe karşın 60. sırada oluşumuz bir yana!)

2.
27 Mayıs Devrimcilerinin ülkemize armağanlarından DPT (Devlet Planlama Teşkilatı; 1960 Eylülünde 91 sayılı yasa ile kurulmuştu), DPT, IMF – DB buyruğuyla Bay RTE tarafından kapatılarak, Kalkınma Bakanlığına dönüştürülmüştür. Bu bakanlığın performansı da gözler önündedir. DPT’nin ilk müsteşarı saygın bilim insanı
Prof. Bilsay Kuruç, SBF’den emekli olmasına karşın 2011’den bu yana her yıl
Planlı Kalkınma – Planlama kurultayları düzenliyor… Kitaplaştırılıp yayımlanıyor..
İlgililer keşke izlese.. [ Biz de sağlık planlamasına katkı vermiştik (21.Yüzyıl İçin Planlama Sempozyumu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi “Sağlık,
Sosyal Güvenlik, İstihdam ve Eğitim Bağlamında Bunaltan Dış Güdümlü Planlama (!?)”
başlıklı 30 dakika süreli sözel sunu, 05.12.12) ].

3.
Toplam yatırım 399 milyar TL olacak (1/4’ü kamu, 3/4’ü özel kesim). 1 kişiye istihdam yaratma maliyeti 50 bin $. Türkiye’nin kayıtlı 3 milyona yakın işsizi var. Bunları eritmek için toplam 150 milyar $ tutarında istihdam da yaratan yatırım gerekiyor. 2015’te en az
1 milyon dolayında yeni istihdam gereksinimi doğacağından (kışkırtılan nüfus artışı!), 2015 sonunda işsizliği sıfırlamak (!) için toplam 200 milyar $ yatırım gerekli. Bu rakam, 2015 yıl ortası Dolar kuru tüm iyimserliğimizle 2,45 TL alınırsa 500 milyar TL toplam yatırım gerektiriyor. Yapılacak olansa 400 milyar TL.. Eh, fena değil.. 100 milyar TL eksik.
Buna göre 399 milyar TL / 2,45 TL = 163 milyar dolarlık yatırımla, 3,26 milyon kişilik istihdam yaratacağız demektir. İşsizlere müjde! Sıraya koyarsak, 2014 işsizlerinin tümünü ve 2015’te işgücüne katılacakların 1/4’ünü istihdam edebileceğiz demektir.

Yaşasın AKP ve hayalci kestirimleri! (“hayalci kestirim” diye bir bilimsel kategori
var mı?) Soylu halkımız 21 milyon dolayında oyu booool kepçe AKP’ye yağdırmayı sürdürsün..

Utanç verici Kaç-ak Saray ve uzantıları resmen 1,5 milyar TL’ye (örtük maliyet??) yakın kaynak yuttu. 2014 Dolar kuru ile yaklaşık 0,75 milyar Dolar.. 1 kişi için
istihdam bedeli 50 bin Dolara böldüğümüzde 150 bin kişiye iş yaratacak bir
ulusal kaynak, son derece gereksiz yere, olasılıkla, korkarız ki; bay RTE’nin
iflah olmaz ciddi inferiorite kompleksi
nin dışa vurumuna kurban edilerek,
o kompleksi doyurmak adına çarçur edilmiştir.

Daha açık söyleyelim, 1000 odalı yeryüzünün en şaşaalı ve büyük başkanlık binası Kaç-AK Saray, 150 bin işsizin nedenidir! Bu harcama istihdama dönük bir yatırıma yöneltilseydi, 150 bin işsizimiz iş bulacaktı. Kayıtlı 3 milyon işsizden 1/20’si işe kavuşacaktı. Ama onlar sadaka kültürüne mahkum kalmayı ve belki de oylarını satmayı sürdürecekler. AKP belki gene seçim kazanacak (!?) ve ileri (!) demokrasicilik oyunumuz sürecek..

4.

Bir hekim olarak söyleyelim : Beklenen ulusal gelirin ancak %16’sına erişebilen
toplam yatırımlar içinde sıralama şöyle..

İmalat sanayisi %27,
Ulaştırma yatırımları %21 ve
Konut yatırımları %13

Siz ilk 3’te eğitim ve özellikle kamunun sağlık yatırımlarını mı bekliyordunuz yoksa??
Varın, bu 2 temel sektörün paylarını ve sıralamasını siz inceleyin..
Ancak bu şu demektir : 2015 içinde sağlık ve eğitim için cebinizden daha çok harcayacak; GSS (genel sağlık sigortası) için SGK’ya ödediğiniz Prim = Ek vergi karşısında giderek daha az hizmet alacaksınız..

SGK hiç utanıp sıkılmadan, sizi, “özel sağlık sigortası da olan genel sağlık sigortalımız” diye tuhaf ve dünyada örneği zor bulunur absürd bir sıfatla niteleyerek sömürmeyi sürdürecek..

SGK; Sermayenin Devlet adına sopalı tahsildarı rolünü yürütecek!

Daha söylenecek çok şey var ama kalanını uzman iktisatçılara bırakalım..
Dostumuz, İktisat Profesörü Aziz Konukman, Kalkınma iktisatçısı Dr. Halit Suiçmez
ve diğeleri.. 
bakalım bu yazdıklarımıza ne diyecekler??

Sevgi ve saygı ile.
14 Kasım 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

portresi

Güngör Uras
guras@milliyet.com.tr

 

 

2015 Yılı Programı Genel Ekonomik Hedefleri ve yıl içinde yapılacak yatırım harcamalarıyla ilgili tablolar Kalkınma Bakanlığı tarafından yayımlandı.

1962’den sonra 50 yıl boyunca Devlet Planlama Teşkilatı(DPT)  tarafından hazırlanan
yıllık programlar, şimdilerde Kalkınma Bakanlığı’nca hazırlanıyor.

Bakanlık tarafından açıklanan hedefler ve ekonomik büyüklüklere ilişkin rakamlar,
2015 yılı programının çatısını oluşturuyor.

Yıllık programlarla hükümetlerin yıllık hedefleri belirlenir, açıklanır.

2015 yılı için belirlenen %4.0 oranındaki büyüme hedefi doğrultusunda,
2014 yılında 1.7 trilyon TL (810 milyar $) olan milli gelirin (GSYH),
2015 yılında 1.9 trilyon TL’ye (850 milyar $) yükseleceği varsayımına dayalı olarak milli gelirin harcama tablosu veriliyor.

 

Tüketimin payı fazla

 

2015 yılı programının temel büyüklüklerine göre;

–  GSYH’ye (milli gelire) eklenecek %4.6 oranındaki net dış kaynakla
toplam kaynak 104.6 olacak.

–  Yıl içinde GSYH’nin % 84’ü oranında tüketim harcaması,
%20.6’sı oranında yatırım harcaması 
yapılacak.

–  Özel sektör GSYH’nin %16’sı, kamu kesimi %4.6’sı oranında yatırım yapacak.

–  GSYH’nin %84.0’ü büyüklüğündeki tüketim harcamasında özel tüketim harcamalarının ağırlığı %72.4, kamunun tüketiminin ağırlığı %11.6 oranında gerçekleşecek.

Sürekli olarak tüketim harcamalarının yüksekliğinden yakınırız.
Toplam tüketim harcamalarının GSYH’deki payı 2013’te %84.2 idi.
2015’te bu oranın %84’e inmesi bekleniyor.

 

Üretimin payı düşük

 

2015 için cari fiyatlarla yatırım kestirimi 399 milyar TL.
Bu toplam yatırımın 1/4’ünü kamu, 3/4’ünü özel sektör yapacak.

Özel sektör yatırımlarının sabit fiyatlarda 2014 yılında 2.1 oranında azaldığına
işaret ediliyor, 2015 yılında özel sektör yatırımlarında % 6.1 artış bekleniyor.

2015 yılında özel sektör yatırımlarının %35’i imalat sanayisi sektöründe,
%20’si ulaştırma sektöründe, %16’sı konut sektöründe
olacak.

Kamunun yatırım harcamalarından en büyük payı %30 ile ulaştırma yatırımları, %15 ile eğitim ve %10 ile tarım yatırımları alacak.

Toplam kamu ve özel sektör yatırımlarında ise imalat sanayisinin payının %27, ulaştırma yatırımlarının payının %21 ve konut yatırımlarının payının %13 olacağı kestiriliyor. (06.11.14)

AKP Hükümetinin ekonomide 2015 yılı hedefleri ve çağrışımlarımız” hakkında bir yorum

  1. Perihan Aysal

    Ahmet Bey,
    Geçenlerde Dr. Halit Suiçmez’in İmalat Sanayi üzerine bir yazısı yayımlanmıştı. Sizin de imalat sanayine değinmenize sevindim. İzin verirseniz o yazıyı paylaşayım Sizlerle..

    İMALÂT SANAYİYE DİKKAT…
    Dr. Halit SUİÇMEZ (drhsuicmez@yahoo.com)
    İmalât sanayi ülkelerde ekonomilerin can damarıdır. Bu sektör her yönden diğer sektörleri besler, yön verir, zenginlik ve gelir yaratır, istihdam sağlar, yüksek katma değer üretimi ve teknolojik gelişmelerin de ana kaynağıdır.

    1980 yılından sonra Dünya imalat sanayi katma değeri içinde Türkiye’nin yeri nedir diye baktığımızda ilginç sonuçlarla karşılaşırız.

    Verilere bakıldığında, Türkiye’nin, 1980 yılında dünyada imalat sanayi katma değeri en yüksek 15 ekonomi arasında yer almadığını görmekteyiz.

    1990’da 13’üncü sırada yer aldığını, 2000 yılında ise 15’inci sıraya gerilediğini saptamaktayız. 2010’da ise listede yer bulamadığını, yani ilk 15 ülkenin de altına inmiş olduğunu izlemekteyiz.

    Sanayileşme yolunda birlikte yola çıktığımız Güney Kore’nin ise, 1990’da 11’inci, 2000’de 8, 2010’da ise 7. sıraya yükselmiş bulunduğunu verilerden görebilmekteyiz.

    Çin 1980’de 7’nci sırada iken 2010’da 2’nci sıraya yükselmiştir. Hindistan 1980’de 15’inci sırada iken 2010’da 10’ncu sıraya yükselmiştir.

    Türkiye’nin son 20 yıl içinde dünya katma değeri içindeki gerilemesinin yanı sıra ülke içinde de imalat sanayinin göreli ağırlığında bir gerileme olduğu öne sürülmektedir.

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük bir konuşmasında (İSO Sanayi Dergisi, Şubat 2013);

    “İmalat sanayimizin 1998 yılında, GSYH içindeki payı 23,9 olan payı, 2011’de yüzde 16,2’ ye gerilemiştir” diyerek imalat sanayideki bu olumsuzluğa dikkat çekmiştir. Yine aynı kaynakta, ekonomist Prof.Dr. Güven Sak; “Orta gelir tuzağı ve sanayisizleşme atbaşı gidiyor. Nitelikli sanayiniz varsa, verimlilik beraberinde geliyor” diyerek sanayi-verimlilik ilişkisine göndermede bulunmuştur.

    Küresel rekabet derecelerinin arkasındaki en önemli değişkenin verimlilik düzeyleri olduğu birçok analitik çalışmada ortaya konulmuş bulunmaktadır. Verimlilik artışlarını belirleyen temel faktörlerin de teknoloji ve eğitim seviyesi olduğu öteden beri bilinmektedir. Dolayısıyla küresel rekabette ne durumda olduğumuzu anlamak bakımından eğitim sistemi ve teknolojik altyapı durumlarımıza bakmak yararlı olacaktır.

    Gelecek yazılarımızdan birinde eğitimde ve teknolojide dünyadaki yerimize bakacağız.

    İmalat sanayimizin payının hem dünyada hem de ülke içindeki göreli payının azalması büyüme açısından da önem arz etmektedir.

    Demek ki son yıllardaki GSYH büyümesi, sanayin büyümesine dayanmayan bir özellik göstermektedir.

    1998 yılında tarımın milli gelirdeki ağırlığı yüzde 12.1 iken, 2012 yılında yüzde 7.7’ye gerilemiş durumdadır.

    Açık anlatımı ile milli gelir oluşumunda tarım ve sanayi üretiminin ağırlığı azalmakta, Hizmet üretimine dayalı bir büyüme eğilimi ortaya çıkmaktadır.

    Günümüzde üretim teknoloji, yenilik istiyor. Bunlar ise araştırma geliştirme ile mümkün olabiliyor. Üretimde verimlilik önem kazandı.

    Türkiye ekonomisi bu tabloda büyümeyi sürdüremez.

    Tarım ve sanayinin milli gelire katkısının yıllar boyu neden küçüldüğünü belirlemeye ve artırıcı tedbirleri almaya mecburuz.

    Sonuç olarak; imalat sanayimiz hem dünyada hem de ülkemizde göreli olarak bir düşüş eğilimi içindedir. Bu durum uzun dönemde sürdürülebilir büyüme açısından önemli bir olumsuzluk yaratacaktır.

    Yeni bir büyüme yaklaşımı ve modeli tasarlarken bu durumun dikkate alınması ve kaynakların başta sanayi olmak üzere öncelikle üretken sektörlere yönlendirilmesi bir zorunluluk olarak öne çıkmaktadır.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir