Onur ÖYMEN : Kanada Ulusal Radyosuna yaptığım değerlendirme


Kanada Ulusal Radyosuna yaptığım değerlendirme

Portresi_ATA_ile

 

 

Onur ÖYMEN

 

 

Son günlerde başta CNN International ve New York Times olmak üzere Batı ülkelerinin medyalarında Türkiye’nin Ayn al Arab (Kobani)’ye tek başına bir askeri harekat yapması yolunda yoğun baskılar yapıldığı görülmektedir. Bu medya baskısının ilgili hükümetler tarafından yönlendirildiği anlaşılmaktadır.

Dün akşam benimle mülakat yapan Kanada Ulusal Radyosu ısrarla aynı doğrultuda yönlendirici sorular sormaya çalıştı. Kendilerine özetle şunları söyledim:

-Başta ABD olmak üzere Koalisyona katılan ülkelerden hiçbiri Suriye’ye asker göndermeye niyetli değilken ve parlamentolarından bu yolda yetki dahi alma girişiminde bulunmamışken Türkiye’nin tek başına böyle bir harekatta bulunmasını beklemek gerçekçi değildir.

-Türk Anayasası, Türk askerlerinin ancak uluslararası hukukun meşru saydığı hallerde yurt dışına gönderilebileceğini belirtmektedir. Oysa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘nin son olarak kabul ettiği terörle mücadeleyle ilgili kararda Türkiye’nin veya herhangi bir ülkenin Suriye’ye kara operasyonu yapmasını öneren veya meşru sayan bir hüküm bulunmamaktadır. (Gerçekten BM Güvenlik Konseyinin 24 Eylül 2014 tarihli ve 2178 sayılı kararında yalnızca terör örgütlerinin mali kaynaklarının kesilmesi, teröristlerin sınırlardan geçmesinin engellenmesi, terör örgütlerine katılımın önlenmesi, bütün bu konularda uluslararası işbirliği yapılmasını öneren hükümler
yer almaktadır.)

-Şimdi yapılması gereken şey Koalisyona katılan ülkelerin yalnız IŞİD’e değil, bölgedeki bütün terör örgütlerine karşı etkili bir mücadele yürütmenin ilkeleri, yolları ve yöntemleri üzerinde anlaşmalarıdır.

-Terör örgütlerini tehlikeli olanlar ve olmayanlar diye ayırmak mümkün değildir.
Masum insanları katleden ve büyük insani felaketlere yol açan IŞİD ve öbür bütün terör örgütlerinin etkisiz kılınması bölgede barış ve istikrarın sağlanmasında sorumluluk üstlenmeye hazır olan bütün ülkelerin ortak hedefi olmalıdır.

-IŞİD terör örgütü Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Amerli gibi Türkmenlerin de yoğun olarak yaşadıkları bölgelere saldırıp oralarda yüzlerce insanı katlederken, uluslararası toplum maalesef bu saldırıları engellemek için hava operasyonu yapma yoluna bile gitmemiş, hiçbir ülke o bölgelere kara askeri göndermeyi düşünmemiş ve hiç kimse Türkiye’den, şimdi Kobani konusunda yapıldığı gibi, tek başına bir operasyon yapmasını
talep etmemiştir.

-Kaldı ki, 2008 yılında Türkiye kendi topraklarına Kuzey Irak’tan saldıran bir terör örgütünü etkisiz kılmak için sınır ötesi bir harekat başlattığında, kimi büyük devletler
bu harekatın derhal durdurulması ve Türkiye’nin askerlerini geri çekmesi için istemde
bulunmuşlardır. O devletler Türkiye’nin PKK terör örgütü ile mücadele etmeyip bu örgütü tatmin edecek siyasal bir çözüm bulmak amacıyla müzakerelere girişmesi için Türkiye’ye ısrarlı telkinler yapmışlardır.

-Teröre ödün vererek çözüm aramanın ne denli ağır bir bedel ödettiği son günlerde Türkiye’de yaşanan terör saldırılarıyla bir kere daha ortaya çıkmıştır. Son iki günde bu saldırıların sonucunda 30’dan ço vatandaşımız ve güvenlik görevlisi ölmüştür.

-Şimdi aynı devletlerin Türkiye’nin Kobani’ye tek başına müdahalede bulunması beklentisi içine girmeleri açık bir çelişkidir ve çifte standarttır.

-Kuşkusuz IŞİD, öbür terör örgütleri gibi Türkiye için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır ve bu örgüt tarafından Türkiye’ye yönelebilecek herhangi bir saldırıya karşı Türk Silahlı Kuvvetleri ülkesinin topraklarını korumak için derhal müdahale edecektir. Ancak böyle bir saldırı olmadıkça Türkiye’nin uluslararası hukuku bir yana bırakarak ve tek başına böyle bir askeri harekata kalkışması beklenmemelidir.

-Türkiye Kobani ve dolayından 200 binden çok sığınmacıyı kabul ederek esasen büyük bir özveride bulunmuştur. Ayrıca terörle mücadelede de istihbarat paylaşımı, terörün mali kaynaklarının kurutulması ve sınırların denetimi konularında ilgili bütün ülkeler gibi üzerine düşen görevi yapmak durumundadır.

-Asıl önemli olan bölge halkının şu veya bu terör örgütüne destek vermesini önleyici siyasal seçenek ve çözümler üretmektir. Bu seçeneklerin başında bölgeye gerçek bir demokrasinin yerleşmesi için çalışmak yer almaktadır. Ne yazık ki demokrasi
bütün dünyaya yayılırken bir tek Ortadoğu ülkesine bile yerleşememiştir.
Türkiye’nin yapabileceği en büyük katkı, kendi eksiklerini giderip demokrasinin
bölgeye yayılmasında bir sıçrama tahtası rolü oynamaktır. 

Sevgiler, 10.10.14

=======================================

Dostlar,

Sn. Onur Öymen çok üretken..

Birkaç gün önce de (9.10.14) bir Alman radyosu ile görüşmesini özetleyerek e-ileti ile paylaşmıştı.. (http://ahmetsaltik.net/2014/10/09/onur-oymen-deutschlandfunka-verdigim-mulakat/)

Yıllardır emekli bir büyükelçi (Dışişleri müsteşarı) olmasına karşın ülkemizin
dış ortamda tanıtımı, haklarının korunması, doğru anlaşılması için çabası sürüyor..

Sıklıkla, önemli dış politika konularını, karmaşık doğalarına karşn yalınlaştırarak açıklıyor ve bizlerin de kavramasını sağlıyor güncel e-iletileriyle..

http://www.onuroymen.com

adresli web sitesinde yazı ve etkinliklerini paylaşıyor..

Dışişleri yetkililerinin Sn. Öymen’in çok değerli katkılarından yararlanmasını diliyoruz.

Başbakan Davutoğlu ve 12. CB – Yarıbaşkan RTE dün (10.10.14) Anamuhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘na “Senin aklına ihtiyacımız yok..” türünden çok kaba ve akıldışı bir çıkış yapmışlardı..

Sn. Öymen için böylr düşünmüyorlardır dileriz..

 

Sevgi ve saygı ile.
11.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir