Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu türban düzenlemesini Danıştay’a taşıdı


Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu

türban düzenlemesini Danıştay’a taşıdı

YARGICLAR_SENDIKASI

Aysel ALP
ayalp@hurriyet.com.tr, 30 Eylül 2014

Turban_ilkokulda_Eylul_2014
Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, orta okul ve liselerde türbanın serbest bırakılmasına ilişkin yönetmeliğin iptali istemiyle Danıştay’a başvurdu.

Eminağaoğlu, AKP’nin kapatma davasına verdiği savunmada,

portresi

“Kendileri için ortaöğretimde türbanı serbest bırakma iddiasında bulunanların ahlak anlayışlarının sorgulanması gerektiğini ifade ettiklerini” anımsattı.

Eminağaoğlu, “Bu düzenlemeyle Mecelle’nin 986. maddesi doğrudan uygulamaya sokulmuş oluyor ki;
bu da hukuk devriminin ortadan kaldırılması
anlamına geliyor.” dedi.

Ortaöğretimde türbanı serbest bırakan yönetmelik değişikliğine dava açıldı!

AKP, kapatma davasındaki savunmasında, kendileri için ortaöğretimde türbanı serbest bırakma iddiasında bulunanların ahlak anlayışlarının sorgulanması gerektiğini ifade etmişti!

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, velayeti altındaki oğlunun ortaokulda okuması nedeniyle 27 Eylül 2014’te Resmi Gazete‘de yayımlanan
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması hakkında Yönetmelikten doğrudan etkilendiğini ileri sürdü. Bu nedenle söz konusu yönetmeliğin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Danıştay’a gönderilmek üzere Çankırı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu.

“TÜM OKULLAR İMAM HATİPLEŞTİRİLİYOR”

Bakanlar Kurulu’nu temsilen Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı‘nın dava edildiği dilekçede;

“Yapılan düzenleme, geleneksel olmakla sınırlı kalmayan, bunun ötesine geçen dinsel bir kural ve uygulamaya dayanak yaratmıştır. Daha önce yalnızca seçmeli Kuran derslerinde varlığı kabul edilen, böylece doğrudan dinsel boyut taşıdığı ortaya konulan ve bu şekilde uygulama alanı bulan durum, şimdi seçmeli Kuran derslerinin dışında tüm derslerde, ders dışında, okulun her yerinde, her saatte söz konusu olabilecektir. Bu durum, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, imam hatip lisesi ve imam hatip ortaokulları dışındaki tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, dinsel kurallara uygulama alanı yaratmak, bu okulları da imam hatipleştirmek anlamına gelmektedir.” denildi.

Bu değişiklikle Kur’an derslerinin içeriği seçmeli, görünümü ise tüm okulu kuşatıcı ve kapsayıcı, etkisi altına alıcı bir hale dönüşeceğini ileri süren Eminağaoğlu,

“Öbür öğrencileri bu durumdan koruyacak hukuksal bir önlem bu düzenlemeler karşısında söz konusu olamaz. Hukuka aykırılık bu derece açıktır. Önceki Yönetmelikte, inanç alanında ve o derslerle sınırlı uygulama alanı bulan Türban, şimdi tüm eğitim zamanına yayılmaktadır. Bu durum bir özgürleşme değil, eğitimin, inançla ilgili olmayan derslerde bile dinselleşmesidir. Bu da laik eğitimin ortadan kalkması anlamındadır.” dedi.

“ÜNİVERSİTEDE TÜRBANLA BİR TUTULAMAZ”

Eminağaoğlu, dilekçesinde;

Reşit olmayan, hukuksal ehliyetleri bulunmayan bu kişilerin durumu ile seçmeli Kuran derslerinde türban takılabilmesi durumunun, yine üniversite öğrencilerinin ve kamuda çalışanların üstelik anayasa ve uluslararası hukuka aykırı biçimde türban takmaları durumu, asla bir tutulamaz ve yapılan düzenlemeye gerekçe olarak gösterilemez.
Bu düzenleme Anayasa’nın 2. maddesindeki laiklik ve hukuk devletine, 10 maddesi yönünden ayrımcılık yasağı ve eşitlik hükümlerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasanın 24/son maddesi ve 42. maddesi hükümleri ile temel hak ve özgürlükler yönünden Anayasa’nın 90/son maddesini de gündeme taşımaktadır.
Bu düzenleme, Anayasa’nın 90/son maddesi gözetildiğinde; BM Çocuk Hakları Sözleşmesine, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesine, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine, bu çerçevede verilmiş bulunan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları ile ayrıca bunlara göndermede bulunarak verilen
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına da çok açıkça aykırıdır.”

iddiasında bulundu.

ÇOCUK CİNSEL NESNE (OBJE) HALİNE GETİRİLİYOR!

Eminağaoğlu,

“Eşitlik çerçevesinde, ayrımcılığa dayanmayan, çağdaş ilkeleri esas alan karma eğitimin, tacizi tetiklediği, bu nedenle karma eğitimden vazgeçilmesi gerektiğini ileri sürenler, daha önce bir korunma aracı olarak, örtünmeyi de ifade etmekte idiler.
Bu yollarla örtünme, aynı zamanda dinsel baskı ve sömürü üzerinden, çocuğun bir cinsel obje haline getirilmesi şeklinde gündemde tutulmuştur. Örtünme konusunda
belirli mesafe kat edenler, şimdi de karma eğitim konusuna yönelmişlerdir.
Bu düşünceler, konuya nasıl yaklaşıldığını ve yapılanların hangi anlayışla gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.”

diyerek dilekçesiyle birlikte bazı belgeleri de mahkemeye sundu.

Eminağaoğlu, Türk Medeni Kanunu’nun 1926 yılında yürürlüğe girmesiyle kaldırılan Mecelle’nin 986. maddesinin doğrudan uygulamaya sokulduğunu savundu.

Bir köşe yazarının

“Bu madde kızlarda buluğ çağının başlangıcının 9, erkeklerde ise
12 yaş olduğu vurgulanmaktadır. Buluğa ermek, yani cinsel yönden olgunlaşmak, Mecelle’ye göre hem dinsel yönden yükümlülüğe girmek, hem de ergenliğe ulaşmak için yeterli sayılmaktadır. Kızların ilkokuldan sonra okuldan alıkonulmalarında yatan gerçek de budur.”

sözlerini mahkemeye sundu.

“BU BİR SİYASİ PARTİ EYLEMİDİR, YARGITAY’A BİLDİRİLMELİDİR”

Eminağaoğlu dilekçesinde,

“2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 106’ncı maddesinin emredici kuralı uyarınca, ortaya konulan gerekçe ve kararlar gözetildiğinde,
açılan bu davanın, Dairenize söz konusu madde uyarınca yüklenen görev gereği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na da, siyasal parti eylemi olarak bildirilmesi zorunluluğu söz konusudur.”

anımsatması yaptı ve dilekçeyi şu istemle bitirdi:

1-      Savunma süresi beklenmeden veya savunma süresi kısaltılarak, tebligatın görevli eliyle yapılması yoluna gidilerek, açık hukuka aykırılık karşısında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar gözetilerek, teminatsız olarak, yürütmenin durdurulmasına
karar verilmesi,

2-      Hukuka aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesi,

3-      Dava ve davaya konu düzenlemeden, 2820 sayılı Yasa’nın 106’ncı maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haberdar edilmesi arz ve talep olunur. 30.9.2014

Eminağaoğlu türban düzenlemesini Danıştay’a taşıdı

Aysel ALP / ayalp@hurriyet.com.tr
30 Eylül 2014
Ünlü yargıçtan 'okulda türban' başvurusu

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, orta okul ve liselerde türbanın serbest bırakılmasına ilişkin yönetmeliğin iptali istemiyle Danıştay’a başvurdu.

Eminağaoğlu, AKP’nin kapatma davasına verdiği savunmada, “Kendileri için ortaöğretimde türbanı serbest bırakma iddiasında bulunanların ahlak anlayışlarının sorgulanması gerektiğini ifade ettiklerini” anımsattı. Eminağaoğlu, “Bu düzenlemeyle Mecelle’nin 986.maddesi doğrudan uygulamaya sokulmuş oluyor ki; bu da hukuk devriminin ortadan kaldırılması anlamına geliyor” dedi.

Ortaöğretimde türbanı serbest bırakan yönetmelik değişikliğine dava açıldı! / AKP, kapatma davasındaki savunmasında, kendileri için ortaöğretimde türbanı serbest bırakma iddiasında bulunanların ahlak anlayışlarının sorgulanması gerektiğini ifade etmişti!

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, velayeti altındaki oğlunun ortaokulda okuması nedeniyle 27 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması hakkında Yönetmelikten doğrudan etkilendiğini ileri sürdü. Bu nedenle söz konusu yönetmeliğin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Danıştay’a gönderilmek üzere Çankırı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu.

“TÜM OKULLAR İMAM HATİPLEŞTİRİLİYOR”

Bakanlar Kurulu’nu temsilen Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı‘nın dava edildiği dilekçede; “Yapılan düzenleme, geleneksel olmakla sınırlı kalmayan, bunun ötesine geçen dinsel bir kural ve uygulamaya dayanak yaratmıştır. Daha önce sadece seçmeli kuran derslerinde varlığı kabul edilen, böylece doğrudan dinsel boyut taşıdığı ortaya konulan ve bu şekilde uygulama alanı bulan durum, şimdi seçmeli kuran derslerinin dışında tüm derslerde, ders dışında, okulun her yerinde, her saatte söz konusu olabilecektir. Bu durum, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, imam hatip lisesi ve imam hatip ortaokulları dışındaki tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, dinsel kurallara uygulama alanı yaratmak, bu okulları da imam hatipleştirmek anlamına gelmektedir” denildi.

Bu değişiklikle Kur’an derslerinin içeriği seçmeli, görünümü ise tüm okulu kuşatıcı ve kapsayıcı, etkisi altına alıcı bir hale dönüşeceğini ileri süren Eminağaoğlu, “Diğer öğrencileri bu durumdan koruyacak hukuksal bir önlem bu düzenlemeler karşısında söz konusu olamaz. Hukuka aykırılık bu derece açıktır.
Önceki yönetmelikte, inanç alanında ve o derslerle sınırlı uygulama alanı bulan türban, şimdi tüm eğitim zamanına yayılmaktadır. Bu durum bir özgürleşme değil, eğitimin, inançla ilgili olmayan derslerde bile dinselleşmesidir. Bu da laik eğitimin ortadan kalkması anlamındadır” dedi.

“ÜNİVERSİTEDE TÜRBANLA BİR TUTULAMAZ”

Eminağaoğlu, dilekçesinde;

“Reşit olmayan, hukuksal ehliyetleri bulunmayan bu kişilerin durumu ile seçmeli kuran derslerinde türban takılabilmesi durumunun, yine üniversite öğrencilerinin ve kamuda çalışanların üstelik anayasa ve uluslararası hukuka aykırı biçimde türban takmaları durumu, asla bir tutulamaz ve yapılan düzenlemeye gerekçe olarak gösterilemez. Bu düzenleme Anayasa’nın 2 nci maddesindeki laiklik ve hukuk devletine, 10 maddesi yönünden ayrımcılık yasağı ve eşitlik hükümlerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca 24/son maddesi ve 42.maddesi hükümleri ile temel hak ve özgürlükler yönünden Anayasa’nın 90/son maddesini de gündeme taşımaktadır. Bu düzenleme Anayasa’nın 90/ son maddesi gözetildiğinde; BM Çocuk Hakları Sözleşmesine, Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesine, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine, bu çerçevede verilmiş bulunan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları ile ayrıca bunlara göndermede bulunarak verilen Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına da çok açıkça aykırıdır.”

iddiasında bulundu.

ÇOCUK CİNSEL OBJE HALİNE GETİRİLİYOR!

Eminağaoğlu, “Eşitlik çerçevesinde, ayrımcılığa dayanmayan, çağdaş ilkeleri esas alan karma eğitimin, tacizi tetiklediği, bu nedenle karma eğitimden vazgeçilmesi gerektiğini ileri sürenler, daha önce bir korunma aracı olarak, örtünmeyi de ifade etmekte idiler. Bu yollarla örtünme, aynı zamanda dinsel baskı ve sömürü üzerinden, çocuğun bir cinsel obje haline getirilmesi şeklinde gündemde tutulmuştur. Örtünme konusunda belirli mesafe kat edenler, şimdi de karma eğitim konusuna yönelmişlerdir. Bu düşünceler, konuya nasıl yaklaşıldığını ve yapılanların hangi anlayışla gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır” diyerek dilekçesiyle birlikte bazı belgeleri de mahkemeye sundu.

Eminağaoğlu, Türk Medeni Kanunu’nun 1926 yılında yürürlüğe girmesiyle kaldırılan Mecelle’nin 986. maddesinin doğrudan uygulamaya sokulduğunu savundu. Bir köşe yazarının “Bu madde kızlarda buluğ çağının başlangıcının 9, erkeklerde ise 12 yaş olduğu vurgulanmaktadır. Buluğa ermek, yani cinsel yönden olgunlaşmak, Mecelle’ye göre hem dinsel yönden yükümlülüğe girmek, hem de ergenliğe ulaşmak için yeterli sayılmaktadır. Kızların ilkokuldan sonra okuldan alıkonulmalarında yatan gerçek de budur” sözlerini mahkemeye sundu.

“BU BİR SİYASİ PARTİ EYLEMİDİR, YARGITAY’A BİLDİRİLMELİDİR”

Eminağaoğlu dilekçesinde, “2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 106’ncı maddesinin emredici kuralı uyarınca, ortaya konulan gerekçe ve kararlar gözetildiğinde, açılan bu davanın, Dairenize söz konusu madde uyarınca yüklenen görev gereği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na da, siyasi parti eylemi olarak bildirilmesi zorunluluğu söz konusudur” anımsatması yaptı ve dilekçeyi şu istemle bitirdi:

1-      Savunma süresi beklenmeden veya savunma süresi kısaltılarak, tebligatın görevli eliyle yapılması yoluna gidilerek, açık hukuka aykırılık karşısında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar gözetilerek, teminatsız olarak, yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi,

2-      Hukuka aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesi,

3-      Dava ve davaya konu düzenlemeden, 2820 sayılı Yasa’nın 106’ncı maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haberdar edilmesi arz ve talep olunur. 30.9.2014

===================================

Dostlar,

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlunu

bu yürekli girişiminden dolayı kutluyor ve dilekçesine biz de imza koyuyoruz.

Bilindiği gibi bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM İŞ Sendikamız konuyu Danıştay’a taşımıştı. Bu dosyayı web sitemizde paylaşmıştık. O dilekçe de gerekçeleri bakımından oldukça varsıl ve hukuksal olarak güçlü bir metin.

(EĞİTİM – İŞ İlkokulda Türban Yönetmeliğini Danıştay’a Taşıdı, http://ahmetsaltik.net/2014/10/06/egitim-is-ilkokulda-turban-yonetmeligini-danistaya-tasidi/)

Sn. Eminağaoğlu’nun dilekçesinin hukuksal bakımdan çok ustaca kurgulandığı ve gerekçelendirildiği görülüyor.

Özellikle AKP’nin AYM’deki kapatılma davasında yaptığı savunmasında kendisine
iftira edildiğini savladığı konunun bu gün bizzat kendisince yürürlüğe sokuluşu
hazin bir gerçekliktir. Bu olguyu gündeme çıkarmak çok yerinde olmuştur.

Öte yandan anılan Yönetmelik değişikliği, AKP’nin siyasal parti olarak kurumsal kişiliğinin bir politik seçimi ve eylemidir. Siyasal Partiler Yasasında yasak eylemdir ve kapatılma nedeni yapılabilecektir.

Sayın Eminağaoğlu, AKP iktidarının vargücüyle engelleme çabasına karşın yargıçlar sendikası kurmuş yılmaz bir hukukçu olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yardımcılığı görevinde gelen birikimi ile, Danıştay 8. Dairesini aynı zamanda, görmekte olduğu bir dava üzerinden suç duyurusunda bulunarak konuyu Yargıtay Cumhuriyet Başsavclığına götürmesini de istemektedir.

Danıştay 8. Dairesinin son derece ciddi bir tarihsel sınavla yüz yüze olduğu ortadadadır.
Bu Daire geçmişte de benzer davalara bakmış ve hükümler üretmiştir. Kurban Bayramı tatili sonrasında hızla bir ön karara ulaşması beklenir. Anayasa gereği (md. 138/-3), görülmekte olan bir dava ile ilgili olarak mahkemeleri etkileyebilecek herhangi bir söylem ve eylemde bulunmamak gerekiyor.

İlgili kritik tarihsel kararı merak ve sabırsızlıkla bekliyoruz.

AKP iktidarı hiçbir hak – hukuk – kural – uluslararası anlaşma – AİHM kararı…
dinlemez ve fiilen (de facto) gerici – dinci kuşatma uygularken;
biz elden geldiğince hukuka saygılı kalmaya çabalıyoruz.

Ne hazin bir ironi..
Bu olguya da tarih önünde not düşmek isteriz.

Sevgi ve saygıyla.
06.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir