Günlük arşivler: 1 Ekim 2014

Cüneyt Arcayürek : Nereye Kadar?..

Nereye Kadar?..

Dostlar,

Cüneyt ARCAYÜREK bir ekoldür..
86. yaşında hala pırıl pırıl zihni ile yazmayı sürdürüyor..
Cumhuriyet‘in de yüz akıdır..
Gazetede son dönemlerdeki yalpalamalara karşın O bir deniz feneri gibidir.
Doğrultu tutarlığını hiç bozmamıştır..

Bu gün Cumhuriyet’te “Yeni Türkiye” iddiası tam anlamıyla bir üçkâğıtçılık!”
girişiyle yazdığı makale aşağıda..

Arcayürek, “Nerfeye kadar?” sorusunu soruyor pek haklı olarak..

Okunmalı…

Sevgi ve saygı ile.
01.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

 

portresi

 

Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet
, 01.10.14

“Yeni Türkiye” iddiası tam anlamıyla bir üçkâğıtçılık! 

Geriye dönüşün örtüsü.
Yukarıdan hükümete, hükümetin bakanlarına, bakanlardan devlet bürokrasisine inen emirlerle, eski dedikleri Türkiye’ye kurban olsun bu iktidar…
…yeni adı altında Türkiye’nin ama her alanda çağdaş yüzünü, gericiliğin kaynağı İslama ve dinin yüzyıllar boyunca giderek yozlaşan kurallarına dayanarak yüzyılın gerçeklerine yüz çevirdiğini…
demagoji ustası RTE ile başbakanı AD yadsıyabilir mi?

***

Özgürlüğü bile yozlaştırdılar.
Laik olduğunu iddia eden bu devletin Milli Eğitim Bakanı, hâlâ anababa vesayeti altındaki 7 yaşındaki çocuğun başına türban geçirmeyi, özgürlüğün gereği diye yorumlayabildi. Analar babalar bu saçma yoruma toplumsal tepki ile karşı duramadılar. Bu ülke, bugünkü Cumhurbaşbakanı kadar her gün konuşan geveze bir devlet yöneticisi görmedi.
TV ekranlarına her gün biri yetmiyormuş gibi, bir de ikinci eklendi.
Cumhurbaşkanı bırakıyor, Başbakan konuşuyor. Bunlar devleti makam odalarından değil, adeta her gün boy gösterdikleri TV’lerden yönetiyorlar.

Bıktırdılar be!

***

Bir yerde yine dinleyici kalabalığı bulmuş; çıktı kürsüye, ne ilime ne bilime sığan, dünya, hatta Türkiye gerçeklerinden bihaber bir konuşma yaptı. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’nin oybirliğiyle Türkiye’de okullarda zorunlu
din dersinin kaldırılmasına karar vermesi
ne takmış kafayı…
…yahu fizik, kimya, matematiğin zorunlu dersler olmasını kabul ediyorlar da benim dindar gençlik yetiştirmeyi amaç edinen okullarda din derslerine neden karşı çıkıyorlar, diyor.
Adama gel de fizik, kimya gibi derslerin ilimsel olduğunu anlatabilirsen anlat!
O’na göre asıl İslam kuralları, bu kafaya bir maşallah diyerek söze girelim; fizik gibi kimya gibi çocuklara bilimsel gerçekleri öğreten, hatta yol gösteren tek olanak, tek yol!

***

Bir de diyor ki; okullarda din derslerini zorunlu olmaktan çıkarırsak.. maazallah onların yerine uyuşturucu, şiddet, ırkçılık gelir.
Bu sözünü kanıtlayacak veriler var mı elinde? Yoo!
Sanıyor ki, o söylüyor ya, tamam. Her cümlesi bilimsel, evrensel gerçeklerin ötesinde. Üstelik palavra!
Zira ve oysa okullarda din dersi zorunlu olduktan, ortaöğretimdeki gençlerin,
7 yaşındaki hâlâ ana kuzusu çocukların başına da türban geçirdikten sonra
açsın gazete koleksiyonlarına baksın. Uyuşturucunun ilkokullara kadar indiğini…
…eroin ve benzeri uyuşturucular belki de pahalı olduğundan ya da zor bulunduğu için, yeni icat belki de daha ucuz bonzainin geniş alıcı alanı bulduğunu görecektir ama nafile.

RTE, yeni uyuşturucu salgını bonzai kullanarak ölen gençleri görmezlikten geliyor. Kaldırmazsak din derslerini sanki ülkemizde hiç uyuşturucu kullanılmayacakmış gibi bir tavır sergiliyor. Oysa günden güne bağımlısı artan
bonzai benzerleri dahil, uyuşturucu bağımlısı yokmuş gibi konuşuyor.

***

Yeni Türkiye’yi sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterme sevdasına kaptırmış kendini, evrensel kimi belalar ülkemizde asla yokmuş gibi göstermeye meraklı.
Uyuşturucudaki tutumu böyle de başka alanlarda daha mı başka?..
Örneğin IŞİD’e İngiltere, Almanya gibi ülkelerden katılanların sayısını verir de Türkiye’den terör örgütü için kaç kişinin savaşmaya gittiğini bir türlü açıklayamaz.
Söylediklerine kuşkusuz kendi inanıyor ama; ne çare çoğu gerçeklere dayanmayan açıklamalarına toplumun saftirik çoğunluğu da inanıyor ki, 12 yıldır peşinde!
Oy gerçeklerine bakınca insan, nereye kadar diye soramıyor.

Emin Çölaşan : Biraz olsun sus be kardeşim…

 

Biraz olsun sus be kardeşim…

Dostlar,

Yılların usta ve yılmaz gazetecisi Emin Çölaşan, bu günkü köşesinde SÖZCÜ’de oldukça sert bir yazı kaleme almış..

“..bir süre ağırdan al ve konuşma da, sinir sistemimiz yatışsın. ” diyor
12. CB – Yarı Başkan RTE’ye..

“Yeter be, biraz olsun sus..”

diye bitiryor.

Eski deyimle “hale tercüman” oluyor..

Sevgi ve saygı ile.
01.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

portresi_SOZCU_ile

 

 

Emin Çölaşan
SÖZCÜ, 1.10.14

 

Sevgili okuyucularım, malum şahıs büyük (!) bir performans sergiledi ve %51’le,
kıl payı cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı. (AS: toplam oyların %38’i!)
Biz de dedik ki “Artık Çankaya’da yapacak işleri vardır, herhalde bir miktar susar!..”
Susmak ne kelime, coştukça coştu ve önüne gelen her yerde yeni kimliği ile
nutuk atmaya başladı.
Aynı sözler, aynı laflar, aynı masallar…
Gördüğü her kürsüye zıplıyor, konuştukça konuşuyor, başkaları tarafından hazırlanan yazılı metinleri önündeki elektronik aygıttan okumaya devam ediyor!* * * *

O konuştukça sadrazamı Davutoğlu Ahmet ikinci planda kalıyor, mutlaka bozuluyor,
fakat renk vermesi mümkün olmuyor.
Ama danışmanları O’nun için uygun düşecek sahneleri de hazırlıyor.
Geçenlerde Samsun’a gitmişti…
Kendisini o makama seçen şahıs gibi toplu açılış töreni (!) yapmasın mı!
Aylar ve yıllar önce hizmete giren tesisleri yeniden açtı!
Demek ki bu düzmece törenler devam edecek, Ahmet bu yutturmacanın
figüranı olmayı sürdürecek.

* * * *

Danışmanları bir ara Ahmet’in yanına sokuldu:

“Sayın başbakanım sahilde bazı vatandaşlar balık tutuyor. Onların yanına gidip fotoğraf çektirsek iyi olur! Basına veririz, bizim yandaşlar kullanır…”
Hep birlikte sahile gittiler…
Ahmet eline bir olta aldı ve bol kepçe fotoğraflar çektirdi.
Ertesi gün yandaş-yalaka-yavşak-liboş medya bunları manşete taşıdı:
“Başbakan Samsun’da vatandaşlarla balık tuttu. Vatandaşlar kendisine
sevgi gösterisinde bulundu!”

Evet, Ahmet 2. planda kalmış olmanın, figüranlığın, gölge başbakanlığın acısını böyle ucuz numaralarla çıkarma peşinde.

* * * *

Öbürü ise eski alışkanlığından vazgeçemiyor.
Bulduğu her kürsüye zıplayıp bir şeyler geveliyor.

Şimdi sıra geldi okullarda din derslerini nasıl savunduğuna!..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) geçtiğimiz günlerde karar almış
ve bu sürecin değişmesi gerektiğini vurgulamıştı.

AİHM kararları anayasa uyarınca, Türkiye’nin de uymak zorunda olduğu kararlar.
Tayyip’in bu konuda önceki gün ettiği laflar, 21. yüzyılın utanç belgesiydi:

  • “AİHM bir karar aldı. Zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden öğrencilerin
    muaf sayılmasını öngördü. Bu karar yanlış. Batı’da bunun örneği yok…”
    (Çünkü Batı dünyası böyle safsatalarla uğraşmakla zaman geçirmiyor.)
    “Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya dersinin, matematik dersinin tartışıldığını göremezsiniz. Ama ne hikmetse din dersinin tartışıldığını görürsünüz. Din derslerini tartışmaya açarsanız, kaldırırsanız, çok tabii olarak uyuşturucu gelip onun yerini doldurur. Şiddet gelir, ırkçılık gelir, onun yerini doldurur.”

* * * *

Şu adamın mantığına, eğer varsa bilgisine ve kültür düzeyine bakar mısınız!
Çıkmış piyasaya, din dersleri ile müspet ilimleri-pozitif bilimleri kıyaslamaya kalkışıyor.
Bir yanda küçücük çocuklara din ticareti ve din sömürüsü için zorunlu olarak verilen
din dersleri, öte yanda fizik, kimya, matematik…

Tahmin ediyorum IŞİD’in yönetim kadrosu da ortaya çıkıp konuşsa,
aynen bunları söyleyecektir.

* * * *

Sadece onlar değil, Tayyip’in hısım akrabası, yandaşı ve en büyük destekçisi olan Katar, Suudi Arabistan şeyhlerinin de fikirleri aynı doğrultuda olacaktır.
Din dersleri zorunlu olmazsa uyuşturucu devreye girermiş!
Bizim kuşaklar okullarda din dersi almamıştık ama dinimize olan saygımızı,
Allah’ımıza olan inancımızı bir gün olsun yitirmedik.
Bizim zamanımızda sadece kız öğrenciler değil, hiç kimse adına türban denilen
o üniformaya bürünmemişti.
Ama hiçbirimiz uyuşturucu kullanmadık, yanından bile geçmedik.
Bilmeden ve anlamadan ortaya saçtığı bu gibi zırvalarla milyonlarca öğrenciye,
onların velilerine ve dolayısıyla Türk Milleti’ne açıkça hakaret ettiğinin
belki farkında, belki değil.

* * * *

“Bak muhterem, şu geçtiğimiz ağustos ayında padişahlığa seçildin.
İstanbul’daki sarayların zaten hazır. Ankara’daki AKsaray ise bitmek üzere.
Yakında oralara taşınıp soyun ve sülalenle rahata ereceksin.
Senin gibi anasından saraylarda doğmuş olanlar için bu milletin katrilyonları
o sarayların inşaatlarına saçıldı.
Bari bunun hatırına bir süre ağırdan al ve konuşma da, sinir sistemimiz yatışsın.
Söyleyeceklerini gölge sadrazam, emir kulun Ahmet’e bildir, Osöylesin.
Senin konuşmaktan başka işin, başka görevin yok mu yahu?
Günün 24 saati papağan gibi konuşmaktan vazgeç artık.
Bize göstermiyorsun, bari Ahmet’e saygı göster.
Yeter be, biraz olsun sus.

Uğur Dündar : AKP’nin kabus gündemi!..


AKP’nin kabus gündemi!..


Dostlar,

Usta ve yurtsever gazeteci Uğur Dündar, bu günkü köşesinde SÖZCÜ‘de
AKP politikalarının iflasını ve ülkemizi sürüklediği “kabus” gündemini aktarıyor.
Dikkatle okunmalı..

Sevgi ve saygı ile.
01.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

AKP’nin kabus gündemi!..

portresi

Uğur Dündar
SÖZCÜ, 1.10.14

 

 
Sevgili okurlarım,

Ancak kabuslarda görülebilecek ürkütücü olayları, gerçek hayatta, hem de peşpeşe yaşamaya başladık.

Ülke her gün kabus gündemine uyanıyor.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti “Ortadoğu’yu yeniden inşa edeceğiz,
Osmanlı’yı hayata geçireceğiz” diyen hayalci ve maceraperest zihniyetin elinde,
terör örgütlerinin arasına sıkıştırılmış bulunuyor.

Bir yanda kafa kesen canavarlar güruhu IŞİD, öte yanda Büyük Kürdistan peşinde koşan ve her geçen gün daha çok silahlanıp güçlenen PKK…

Bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu?

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu, adına “tazıya tut, tavşana kaç” diyebileceğimiz yeni ve çok tehlikeli bir oyunu sahnelemeye hazırlanıyor.

Bu amaçla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sınır ötesi operasyon yetkisi veren yeni bir tezkereyi TBMM’ye getiriyor.

* * * *

Tarafsız yorumculara göre Türkiye, görünürde IŞİD’le mücadele ediyormuş gibi yapacak ama bunun için öne sürdüğü uçuşa yasak bölge gibi koşullar hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği için “sözde” kalacak.

Böylece PKK’nın Büyük Kürdistan projesinin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel olarak IŞİD’in kalması sağlanacak!

Peki ya kapalı kapıların ardında elindeki silahla masaya oturan PKK’ya verilen sözler?

Oslo’da başlayıp İmralı’da süren müzakereler ve kağıda dökülen mutabakatlar?

Abdullah Öcalan’ın adadaki cezaevinden çıkarılıp evde yaşamasını sağlayacak,
sonra da siyaset yapmasının önünü açacak taahhütler?

Onlar ne olacak?

Erdoğan’ın ve güvendiği adamlarının son günlerdeki konuşmaları,
olası gelişmelerle ilgili kimi ipuçları veriyor.

Örneğin “Açılım”ın geleceğini, IŞİD’in geleceğinin belirleyeceği anlaşılıyor.

Yeni senaryoyu fark eden PKK, eylemlerini tırmandırıyor.

Güneydoğu kentlerinde yoğunlaşan eylemlerle kapalı kapılar ardındaki taahhütlerini
bir an önce yerine getirmesi için AKP’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.

Bu maceraperest ve çelişkili politikalar, ne yazık ki Türkiye’nin masum insanlarını
terör örgütlerinin hedefi haline getirmiş bulunuyor.

ABD vatandaşlarına “Türkiye’ye gitmeyin”, Almanya ise “Metro ve toplu taşıma araçlarına binmeyin” uyarıları yapıyor.

* * * *

Kabus gündeminin hepimizi ilgilendiren kuşkusuz başka maddeleri de var.

Tayyip Erdoğan bu toz duman arasında her ne pahasına olursa olsun
HSYK’yı ele geçirmek, yargıyı AKP’nin emir kulu haline getirmek istiyor.

Böylece bağımsız yargının son kalıntılarını da sıfırlayıp, bir yandan yolsuzluk ve rüşvet iddialarından aklanmayı, öbür yandan da işaret edeceği muhalifleri yargı eliyle cezalandırmayı amaçlıyor.

Bu nedenle iktidar olmanın tüm gücünü kullanarak HSYK seçimlerine yükleniyor.

* * * *

İçeride köşeye sıkışan, dışarıda itibarı sıfırlanan, Mısır darbecisi Sisi tarafından bile “uluslar arası sicili” teşhir edilen iktidar, savaş tamtamlarının çaldığı bu kritik süreçte, ekonomiyi de darboğaza sürüklüyor.

Bugünden başlayarak yürürlüğe girecek %9’luk “şok” doğalgaz ve elektrik zammı, saadet zincirinin koptuğu ve AKP’nin popülist politikalarının duvara tosladığı
anlamına geliyor.

Çünkü zammın yalnızca doğalgaz ve elektrikle sınırlı kalmayacağı,
zincirleme fiyat artışlarının iğneden ipliğe dek tüm alanlara yayılacağı biliniyor.

Bu ürkütücü gündemi ancak “kabus” sözcüğü tanımlayabiliyor.