Günlük arşivler: 26 Eylül 2014

Ataol BEHRAMOĞLU : EĞİTİME OKUL YAKARAK BAŞLAMAK

 

EĞİTİME OKUL YAKARAK BAŞLAMAK

Ataol BEHRAMOĞLU
Cumhuriyet
, 26.9.14

Türk sinema tarihi, söz konusu film her ne kadar bulunabilmiş değilse de,
biliyorsunuz, bir anıtın yıkılışının filme alınışıyla başlatılır.

Anımsadığımca Rusların zafer anıtı gibi bir şeydir bu.
Sanatsal değer taşımıyorsa, kötü şeyler anımsatan bir anıt yıkılabilir belki.
Fakat bir ülkede bir sanat dalının, bu demektir ki bir kuruluşun,
bir yıkılışla başlatılması bana her zaman kötü, ondan da öte utanç verici gelmiştir.

Anadilde eğitim isteyenlerin işe eğitim kurumu yakarak başlamaları,
bana aynı kötü duyguyu yaşatıyor.

Bunu yapanlar, yaptıranlar, yaptıkları şeyden günün birinde utanırlar mı dersiniz?

***

Bunları yazarken, sömürge ülkelerde bile böyle şeyler yapılmış mıdır diye
düşünmekten kendimi alamadım.

Örneğin Cezayir ulusalcıları Fransızca eğitim yapan okul yakıp yıkmış olabilirler mi?
Hindistan’da İngilizce eğitim yapan okul yakılmış mıdır?
Bizim kurtuluş savaşımız süreçlerinde, işgalci ulusların dilinde eğitim yapan okullar
bu anlamda zarar görmüş olabilir mi?

Aklıma bir çırpıda gelen örnekler bunlar.
Yanılma hakkımı saklı tutarak, böyle şeylerin olmadığını düşünüyorum.
En azından duymuşluğum, bilmişliğim yok.

***

Okul yakmak ilkelliktir.
Amaç ne olursa olsun ayıptır.
Bir eğitim kurumuna zarar vermek, içinde eğitim düşmanlığının bilinçli ya da bilinçsiz tohumlarını taşır. Bu türden fanatizmler, bugün Ortadoğu’da kafa kesen cellatların, Afganistan’da anıt yıkan Talibanların yaptıklarıyla aynı şeydir.
Bir eğitim kurumunu yakarak bir başka dilde eğitim yapılacağını düşünmek,
tasarlanan eğitimin niteliği konusunda da akla olumlu düşünceler getiremez.

***

Anadilde eğitim konusuna gelince, sayısız kez yazıldı, bir kez daha yazılmış olsun.
Anadillerin öğrenilmesi, geliştirilmesi, yalnızca Kürtçe için değil bütün diller için haktır.
Kısa süre önce gittiğim Çin Halk Cumhuriyeti’nde sayısız anadil var.
Fakat ülkenin ulusal dili Çincedir.
Çünkü başka türlü ulus olunamaz.
Anadillerin öğretilip geliştirilmesi başka, anadilde eğitim başka şeydir.
Kürtçe eğitim isteyen Kürt kökenli yurttaşlarımız ve bu isteği destekleyenler,
amacın Türkiye coğrafyasında özerk ya da bağımsız bir Kürdistan olduğunu,
daha da öte bütün Kürtleri bir ulusal bütünlük içinde toplamak amacındaki bir
Pankürdist hareket olduğunu açık seçik dile getirirlerse daha dürüst davranmış olurlar.

O zaman tartışmalar da kaygan zeminlerde yapılmaktan kurtulur.
Sorun duygusallıktan kurtularak, bilimsel temelde tartışılır.
Fakat eğitime, eğitim kurumu yakarak başlamayı amaçlayanlardan böyle bir sağduyu beklemek ne yazık ki boşunadır.  

===============================

Dostlar,

Ataol Behramoğlu klasiği bir yazı değil mi??

Sevgi ve saygıyla.
26.9.2014, Yozgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Bekir COŞKUN : Türbanı sen gözüne bağlasan…


Türbanı sen gözüne bağlasan…

 portresi_gulumseyen

Bekir COŞKUN
SÖZCÜ, 26.9.14

 

 

Çünkü burada sorun kadınlar değil…
Sorun; kadının saçının ucunu görünce maazallah azgınlaşan ve tehlikeli bir vaziyet gösteren erkekler…
Sen…

*

“Damacana gibi oval cisimlere öyle fazla bakmak iyi değildir”
demedi mi?..
Yani kadın olmak, olmamak da önemli değil…
Damacana olmak bile tehlike…

*

Arabanın oval tamponunu okşayan olursa vur bence…
Namus meselesidir…
Ya da sen de krikonu çıkart göster…

*

Pekiiii…
IŞİD’den ne farkın var?

*

IŞİD; din ile yönetmek istiyor dünyayı…
Sen de…
IŞİD; uymayanı zalimce cezalandırıyor…
Sen de…
Ama işine geldiğinde en büyük günahı kendisi işliyor…
Sen de…
IŞİD; ilim, bilim, hukuk, yargı, adalet tanımıyor…
Sen de…
IŞİD; düşman bellediklerinin yaşamını söndürüyor…
Sen de…
Kadınları potansiyel günah merkezi sayıyor…
Sen de…

*

Bir kafa kesmiyorsun kurban olayım…
Onu da yaşarken yok ediyorsun, kafasız insanlar dolanıyor memlekette…
Kimisi korkusundan, kimisi çıkarından, kimisi teslimiyetten, kimisi aptallığından
kafasını kaptırmış…

*

Söyler misiniz:
Yanıbaşımızda başı açık kadınların kafası kesilirken, on yaşındaki çocuğa türban taktırarak ve yeni kelle avcılarına yol açarak, saygın, medeni, büyük, huzurlu, mutlu bir dünya ülkesi olmayı bekleyende…
Kafa var mıdır?..

*

Neyse…
Bekleriz biz…
Dünyanın aydınlık yüzü, birkaç hafta öncesine kadar yardım ettiğin IŞİD’i vurmaya
seni nasıl mahkum ettiyse…
Öyle olacak…
Gün ağardığında, karanlığını alıp gidersin…
Hiç şansın yok…

======================================

Dostlar,

Üstad Bekir Coşkun’dan çok başarılı ve çok cesur bir irdeleme değil mi??

Sevgi ve saygıyla.
26.9.2014, Yozgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

MUSTAFA MUTLU : BOP bitmedi… Asıl BOP’la yeni tanışıyoruz!


BOP bitmedi… Asıl BOP’la yeni tanışıyoruz!

portresi

 

MUSTAFA MUTLU
AYDINLIK
, 26.9.14

Güneydoğu sınırlarımız darmaduman… Bütün terör örgütleri fink atıyor!
Onlar yetmedi şimdi bir de ABD çıktı başımıza:
Önceden yetiştirip bölgeye saldığı teröristleri avlamak bahanesiyle topraklarımızın birkaç kilometre ötesini bir kez daha bombalıyor!
Bazı arkadaşlar bu durumu yorumlarken ısrarla, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çöktüğünü söylüyor…
Kusura bakmayın ama bu hayâl…

BOP’un çöktüğü falan yok!

Çöktüyse de karabasan gibi bölge insanının üzerine çöktü!

***

BOP’un amacı, “İslam dünyasını demokratikleştirme” kılıfı altında
Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak değil miydi?
Alın işte: Mezhep çatışmaları, görülmediği kadar kızıştı…

İran karışık… Irak fiilen savaşta… Suriye’de hem iç savaş, hem de IŞİD belası var… Mısır yine kurulmuş bomba…
Türkiye’nin Güneydoğu sınırları delindi, delinecek… Bu yüzden de savaşa girmemiz
an meselesi!
Bir tek ABD’nin elini eteğini öpen Ürdün, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, BAE gibi devletler rahat… Şimdilik!
Şimdilik diyorum; çünkü sıra onlara da gelecek…

***

“BOP çöktü” diyen dostlara anımsatalım:
BOP’un amacı, Ortadoğu’da kaos yaratmaktı… Alın size kaosun dik âlâsı…
Amaç; ABD’nin İsrail gibi kullanabileceği Kürdistan devletini kurmaktı…
Onun da eli kulağında…
Kendimizi kandırmayalım dostlar; olayları yanlış analiz etmeyelim:

BOP’un çöktüğü falan yok! 

Çöken sadece Erdoğan’ın BOP’u… “Başkanı oldum” sanıyordu ya;
işte o göstermelik BOP, Erdoğan’ın başına çöktü…
Ancak asıl BOP şimdi başlıyor: Bizi savaşa sokacaklar…
İsrail’in Kürtlerin ve Ermenilerin ağzına birer parmak bal çalacaklar…
Sonra da fena halde ürktükleri, korktukları Türkiye’yi Anadolu’ya hapsedecekler.

***

İşimiz gerçekten zor dostlar…

ÇOCUKLARIMIZ!

Bir yandan bakıyorsunuz; Güneydoğu sınırımızda süren savaş, bizim savaşımız değil… O yüzden bizim olmayan bir savaşa çocuklarımızı gönderme fikri bile
korkutucu geliyor insana…
Diğer yandan bakıyorsunuz; bizim olmayan bu kirli savaş tuzağının asıl hedefi biziz!
O yüzden acilen bir şeyler yapmalıyız ama…
Bu hükümetle mi?
Bu muhalefetle mi?

GÜNÜN SORUSU

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yardımcılığına AKP’nin eski İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Erkan Kandemir’in atanacağı iddia ediliyormuş… Gerçi bu Erkan kardeş, Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunuymuş ama önemi var ki?
Sorum size:

Faaliyet ve görev alanları ne olursa olsun AKP iktidarlarında bütün bakanlıkların
asli işlerinin inşaat yapmak olduğunu hâlâ öğrenemediniz mi?

İŞTE, ‘DÜNYA’ LİDERİ…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, meydanlarda kendisini “dünya lideri” diye anons ettiriyordu ya… Önceki gün gördük, “dünya lideri”ni!

Bizim “dünya lideri”, New York’ta yapılan Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu kapsamında kürsüye çıktı ve konuştu ama… Boş salona!
Obama konuşurken salonda iğne atsan düşeceği yer yoktu…
Erdoğan kürsüye çıkınca herkesin aynı anda tuvaleti geldi!

***

Gelin görün ki, yandaş medya bu haberi elbette böyle vermedi.
Star gazetesi, Tayip Erdoğan’ın BM konuşmasını verirken Obama’nın konuştuğu kalabalık salonun görüntüsünü yayınladı.
Dünyayı kandırmaya kalktı. Boş salonu dolu gösterdi.
Yetmezmiş gibi üst başlıkta, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler ve Batılı Ülkeleri Ağır Dille Suçladı” deyip başlığı, “YÜZLERİNE HAYKIRDI!” diye attı.

***

Bu arkadaşlar gazeteci falan değil, “gaz verici…”
Gerçeklerin birkaç dakika içinde ortaya çıkacağını umursamadan açıkça yalan söylüyorlar. Okurlarından korkmuyorlar; çünkü okurları yok!
Kendileri yazıp kendileri okuyor. Bir de “dünya lideri…”

Kürsüye çıktığında salonda kimse kalmadığını gördüğü zaman “sıfırlanan” moralini,
bu gazeteleri okuyunca düzeltiyor, “Demek ki ben yanlış görmüşüm,
baksanıza salonda oturacak tek koltuk bile yokmuş..” diye, o haberlere inanıyor. Daha doğrusu inanmak istiyor… Tıpkı Dolmabahçe’deki camide içki içenlere,
Kabataş’taki başörtülü bacısının üzerine işeyenlere inandığı gibi!

***

Kral çıplak; baylar, bayanlar:
Gerçek ortada: Bizi bizden başka takan yok.
Çünkü “lider” diye seçtiklerimiz ciddiye bile alınmıyor.

***

Yalancı kağıt parçasına gelince:
Erdoğan ne kadar “dünya lideri” ise… O da o kadar “gazete…”

GÜNÜN İSYANI

İsyanım, CNNTÜRK’te yaptığı program engellenen bu yüzden de mağduru oynayan kardeşim Enver Aysever’e: Gönül yanında olmak istiyor ama akıl ‘Dur’ diyor…
Sahi; bunca meslektaşının kellesi alınırken sen ne yaptın?

==========================================

Dostlar,

Değerli gazetecei – yazar Sn. Mustafa Mutlu bu yazısında da çok başarılı değil mi??

Sevgi ve saygıyla.
26.9.2014, Yozgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ATATÜRK; TÜRK DİLİ ve Günümüz Kültür Emperyalizmi


ATATÜRK; TÜRK DİLİ ve Günümüz Kültür Emperyalizmi

Dostlar,

önceki yıl kaleme aldığımız

ATATÜRK; TÜRK DİLİ ve Günümüz Kültür Emperyalizmi

başlıklı kapsamlı makalemizi (7 sayfa), 82. Dil Bayramımız nedeniyle bir kez daha paylaşmak istiyoruz… Okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısnız??

ATATURK_TURK_DILI_ve_Kültür_Emperyalizmi

Şöyle başlıyoruz :

  • Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkını, an’anelerini, hâtıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
    (Afetinan, Türk Dili Degisi, Sayı : 182, 1966 syf. 90, 1931)

Ve devamla;

Atatürk’ün Dil Çabalarını Anlayabilmek                                          :

“ Daha çocukken, dersler, kitaplar arasında yuvarlanırken hissederdim ki bu dilin bir şeye ihtiyacı var. O ihtiyacın ne olduğunu, nasıl elde edileceğini bilmezdim. Fakat mutlaka bir şey lâzım olduğunu duyardım.” (1928, İbrahim Necmi Dilmen, Cumhuriyet gazetesi, 10. 11. 1941)

“Hutbe okuyan kişilerin siyasî, sosyal ve medenî gelişmeleri her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinat verilmiş olur. Bundan dolayı hutbeler tamamen Türkçe ve zamanın şartlarına uygun olmalıdır.” (07.02.1923, Balıkesir’de Halkla Konuşma.)

“ Büyük milletimizin bir kat daha gelişmesini ve yükselmesini temin edecek olan yazı inkılâbı.”

(16.09.1928, İstanbul, Belediye Başkanı’na Demeç.)

“ …Bizim uyumlu, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir; Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden
kendimizi kurtarmak, bunu anlamak mecburiyetindesiniz.” (9/10.08.1928, İstanbul Sarayburnu Parkı,

Türk Yazı İnkılâbı Hakkında Konuşma.)

      “ ……Büyük Türk milleti cehaletten az emekle kısa yoldan ancak kendi güzel ve asîl diline kolay uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Lâtin esasından alınan Türk alfabesidir. Basit bir tecrübe, Lâtin esasından Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk evlâtlarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır.” (1.11.1928, TBMM, 3. Dönem 2. Toplanma Yılını Açarken.)

***********************

Ve bağlıyoruz…

Son sözler yine Yüce Atatürk’ten (1930)      :
(Afetinan, Türk dili Dergisi, Sayı: 182, 1966, s. 91)

  • “Öyle istiyorum ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.”
  • “Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” (Sadri Maksudi Arsal, Türk Dili İçin)
  • Ve LÜTFEN,

    “www..” ile başlayan internet adreslerini

    “dabılyu, dabılyu, dabılyu” yerine;

    insaf ederek, kendimize ve Türkçe’ye eziyet etmeden,

    “3 çift ve” diye okuyalım.. Hatta hiç okumaya gerek yok..
    sistem otomatik koyuyor..

***************

Makalenin tümünü okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısnız??

ATATURK_TURK_DILI_ve_Kültür_Emperyalizmi

Sevgi ve saygı ile.
26 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

DİL DERNEĞİ : 82. DİL BAYRAMINI KUTLUYORUZ!

 

Dostlar,

Bir Türkçe tutkunu, Dil Derneği Üyesi olarak Dil Bayramımızın 82. Yılı
gönülden kutluyoruz…

Bir kez daha, Büyük Atatürk‘ün kurduğu, vasiyet ettiği ve kalıtından (mirasından)
gelir bıraktığı

TÜRK DiL KURUMU 

ve

TÜRK TARİH KURUMU‘nun

eski statülerine döndürülerek hukuksuz biçimde el konan malvarlıkları,
gelir kaynaklarının yasa ile faiziyle geri verilmesini diliyoruz..

12 Eylül ile hesaplaşma bunlar yapılmadan olabilir mi??

Dil Devrimi

Yüce ATATÜRK‘ün doğrudan ayrıntılı okuduğu 4000+ kitabın yaklaşık 1200’ü Tarih, 800’ü Dil ile ilgilidir.

Kalan yarısı da, asıl mesleği olan Askerlik başta olmak üzere pek çok alana dağılmıştır.
Örn. Reşat Nuri’nin (Gültekin) ÇALIKUŞU’nu savaşlarda bile geceleri ve birkaç kez okumuştur. O aynı zamanda bu özelleşmiş birikimiyle bir Dil Bilimci, bir Tarih Uzmanı bile sayılabilir..

Örneğin GEOMETRİ Terimleri Kılavuzu’na ne denebilir??

Sevgi ve saygı ile.
26 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

=======================================

82. DİL BAYRAMINI KUTLUYORUZ!

82._Dil_Bayrami

 

 

 

 

 

 

 

    26 Eylül 1932’de toplanan ilk Türk Dili Kurultayı’nın ve Dil Devriminin 82. yıldönümü, 26 Eylül 2014 Cuma günü Dil Derneği, Cumhuriyet gazetesi ve Çankaya Belediyesinin birlikte hazırladığı törenle kutlanacak.
Dil Bayramına Arkadaş Kitabevi, Atatürkçü Düşünce Derneği, Bilgi Yayınevi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV), Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Müzik Eğitimcileri Derneği, Pembe Kurbağa Çocuk Tiyatrosu, Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği, Tunçbilek Reklam, Türk Hukuk Kurumu, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ve Ulusal Eğitim Derneği destek veriyor.
82. Dil Bayramı, 26 Eylül 2014 Cuma günü, saat 14.30’da Anıtkabir’de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e saygı sunumuyla başlayacak. Saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde düzenlenecek töreni değerli Tiyatro Sanatçıcı Ali Nihat Yavşan sunacak. Dil Derneği Ömer Asım Aksoy ve Dil Derneği Kerim Afşar Ödüllerinin törenlerini de kapsayan etkinlikte devrimlerimizin yüz akı aydınlarımıza 82. Dil Bayramı Onur Ödülleri verilecek.
Dilseverleri, yurtseverleri, üyelerimizi Dil Bayramının coşkusunu paylaşmaya,
Dil Devriminin 82. yıldönümünü bir arada kutlamaya bekliyoruz.

82. DİL BAYRAMI İZLENCESİ

26 Eylül 2014 Cuma

DİLE GELEN, ELE GELİR!

14.30 – ANITKABİR’DE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E SAYGI SUNUMU
* * *
18.00 – 82. DİL BAYRAMI TÖRENİ
Sunan: Ali Nihat YAVŞAN

Açış Konuşmaları
Yunus Bekir YURDAKUL
  – Dil Derneği İzmir Temsilcisi
Sevgi ÖZEL – Dil Derneği Başkanı
Alper TAŞDELEN
– Çankaya Belediye Başkanı
Konukların Konuşmaları
* * *
Ödül Törenleri
DİL DERNEĞİ ÖMER ASIM AKSOY ÖDÜLÜ TÖRENİ
DİL DERNEĞİ KERİM AFŞAR ÖDÜLÜ TÖRENİ
* * *
Onur Ödülleri
Prof. Dr. Erendiz ATASÜ, Prof. Dr. Semih BİLGEN,
Yüksel ERİMTAN, Rükzan GÜNAYSU,
Ayşe KAYA, Zekeriya KAYA, Çetin ÖRGEN, Tuncay ÖZKAN.
* * *

Dinleti
Ali Seçkiner ALICI
* * *
Ağırlama

* * *
Düzenleyenler
     DİL DERNEĞİ * CUMHURİYET GAZETESİ * ÇANKAYA BELEDİYESİKatılımcı Kuruluşlar
Arkadaş Kitabevi * Atatürkçü Düşünce Derneği * Bilgi Yayınevi *
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)
Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği *
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı
Müzik Eğitimcileri Derneği * Pembe Kurbağa Çocuk Tiyatrosu *
Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği
Tunçbilek Reklam * Türk Hukuk Kurumu * Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı * Ulusal Eğitim Derneği
* * *
Yer: Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi
Kenedi Cad. No. 4 Kavaklıdere – Ankara

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Heyeti Sağlık Bakanı’yla görüştü


Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Heyeti Sağlık Bakanı’yla görüştü

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, İkinci Başkan Dr. Raşit Tükel, Genel Sekreter Dr. Özden Şener, Merkez Konseyi üyeleri Filiz Ünal İncekara, Deniz Erdoğdu, Hüseyin Demirdizen ve Şeyhmus Gökalp, TTB Hukuk Bürosu Koordinatörü Dr. Hakan Giritlioğlu, Olağandışı Sağlık Hizmetleri Kolu’ndan  Dr. Bülent Aslanhan ve TTB Hukuk Bürosu’ndan Av. Ziynet Özçelik’in yer aldığı Türk Tabipleri Birliği heyeti 25 Eylül 2014 günü Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu ile görüştü.

Görüşmede Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Eyüp Gümüş ve Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Osman Arıkan Nacar da yer aldılar.

unnamed

İki buçuk saat süren görüşmede öncelikle Suriye ve Irak sınırından yaşanan göç ele alınarak bölge Tabip Odalarından gelen bilgiler doğrultusunda hazırlanan haftalık durum raporu sunuldu. Bölge üzerinden Türkiye’ye girenlerin gerek koruyucu sağlık hizmetinden, gerekse tedavi hizmetlerinden ayrımsız yararlanabilmesi gerektiği, TTB’nin buna ilişkin olarak katkı vermeye hazır olduğu, bölgeye geçici görevlendirmelerde gönüllülerin öncelikle tercih edilmesi dileği, TTB’nin 250 hekimden oluşan bir gönüllü havuzuna oluşturduğı bilgisi aktarıldı. TTB’nin düzenlediği olağandışı durumlarda sağlık hizmeti eğitiminin yaygınlaştırılabileceği vurgulandı.

Görüşmenin sonraki bölümünde bütün hekimleri ilgilendiren fiili hizmet zammına (yıpranma payı) ilişkin olarak hazırlanan TTB önerisi, emekli hekim aylıklarını hakkaniyetli bir düzeye getirmek üzere hazırlanan TTB önerisi, kamuda ve devlet üniversitelerinde çalışan hekimlerin aylıklarının emekliliğe de yansıyacak şekilde artırılarak yeniden düzenlenmesine ilişkin TTB önerisi, aile hekimlerinin kamu personeli olduğuna ve güvenceli çalışma koşullarının sağlanmasına yönelik olarak hazırlanan TTB önerisi ile kurum hekimlerinin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik olarak imzaladıkları dilekçeler toplu olarak Sağlık Bakanı’na sunuldu. Aile hekimlerinin güvenceli çalışmalarının vazgeçilemez olduğu, sözleşme süreçlerinin TTB’nin taraf olduğu bir toplu sözleşmeye dönüştürülmesi gerektiği, tek taraflı olarak dayatılan sözleşmelerin kabul edilemez olduğu belirtildi. Üniversiteler ile devlet hastaneleri arasında yaşama geçirilen ortak kullanım protokolleriyle ortaya çıkan durum,
alanda yaşanan sayısız sorun aktarıldı. Protokollerle birlikte yaşanan ücret ve öbür
özlük haklarındaki adaletsizlik, eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitici kadrolar, uzman hekimler ve asistanların mağduriyetleri, üniversitelerde yaşanan sorunlara değinildi.

Türkiye sağlık ortamının en önemli sorunlarından olan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusundaki duyarlığımız ve Sağlık Bakanlığı ile ortak adım atma dileğimiz, şiddeti önlemeye katkısı olabilecek yasa önerimiz de sunuldu.

Toplantıda iletilen sorunların alanda yaşananların küçük bir bölümü olduğu ifade edilerek TTB’nin uzun yıllara dayanan deneyimi ve birikimiyle alandaki varlığının ve gücünün yadsınamayacağı vurgulandı ve sağlık politikaları ile ilgili olarak TTB görüşlerine mutlaka başvurulması beklentisi dile getirildi. Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu ve Müsteşar Dr. Eyüp Gümüş TTB ile Sağlık Bakanlığı’nın önümüzdeki süreçte düzenli olarak bir araya gelmesi ve sorunların her birinin görüşülmesi önerisini olumlu karşıladı.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız. 25.9.14

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

============================================

Dostlar,
Meslektaşlar,

Olumlu bir gelişme..
Dileriz somut yansımaları, kazanımları olsun..
Buna çok gereksinimimiz var..

TTB yöneticisi arkadaşlarımıza teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
26.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Suay Karaman : Dil bayramı kutlaması…


Dil bayramı kutlaması…

Dostlar,

Sevgili kardeşimiz Suay Karaman bir ileti yollamış Dil Bayramı kutlaması için..
Aşağıdaki 4 dizelik iletiye bir de nefis power point yansıları eklemiş..

İzlemek için lütfen tıklayınız..

TÜRKÇE.

82 YIL ÖNCE, 26 EYLÜL 1932 TARİHİNDE, İSTANBUL – DOLMABAHÇE SARAYI’NDA 1. TÜRK DİL KURULTAYI TOPLANMIŞTI.

BU NEDENLE 26 EYLÜL, DİL BAYRAMI OLARAK KUTLANMAKTADIR.

DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN..
SUAY KARAMAN

Teşekkürler Sevgili Suay Karaman…

Sevgi ve saygı ile.
26.9.2014, Ankara
 
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Cizre’de Heykeli Yakıldı ama Anahtar Mustafa Kemal’dir !


Cizre’de Heykeli Yakıldı ama Anahtar Mustafa Kemal’dir !

Dostlar,

Sn. Yaşar Nuri ÖZTÜRK‘ün kıyıda – kenarda kalmaması gereken bir yazısı aşağıda..

Prof. Öztürk, ilginç bir yorumla, İslamın ve dinciliğin içine düştüğü derin ve acımasız bataktan kurtulmasının reçetesini Mustafa Kemal Paşa ve Devrimleri olarak sunuyor..

Şu 2 tümce özellikle öne çıkarılmalı :

1. Yani, İslam dünyasının en ileri devrimcileri bile, Mustafa Kemal’in
yaşama geçirdiği bir mesaj
ın rüyalarını yeni yeni görmeye başlamışlardır.

2. Dincilik işte böyle imansız, böyle namussuzdur!

Teşekkür ederiz Sn. Yaşar Nuri  hocamıza..

Dileriz İslam dünyası da Mustafa Kemal Paşa‘ya ve öğretisine nefreti bir yana bırakıp, kurtuluşunu O’nda görsün..

Dün Şırnak – Cizre’de ateşe verilen Mustafa Kemal Paşa‘nın yontusu (heykeli),
aslında Kürtçü – İslamcı anlayışın utancı ve intiharı olmuştur. Hala ne denli derin bir batakta ve çıkmazda olduklarını algılayabilmekten çoook uzaktadırlar..

Ortaçağ’da Kilisenin yobaz papazları, AYDINLANMA öncülerinden Giardano Bruno‘yu yakmışlardı.. Gerçekte yanan Bruno muydu, çağdışı kalan, parayla günah bağışlayan, Cennet’ten parayla tapu satan, fuhuşa boğulan, bilimin ışığına perde olan… Katolik vahşeti miydi? Kokuşmuş Hıristiyan dinciliği miydi? O cani papazların adını anımsayan var mı? Gerçekte, Bruno’nun bedeni yandı; düşünceleri insanlığı hala aydınlatmayı sürdürüyor; bedeninin sıcağı da ısıtmayı..

Cizre’de yakılan, 20. yy’ın en büyük devrimcilerinden Mustafa Kemal‘in
aciz yontusudur. Yontu yanmış ama gerçekte yakanların geleceğini ve kurtuluş umutları yanmıştır.. Çok yazık..

Nankörlüktür, vefasızlıktır, acınacak bir ufuksuzluktur, utandırıcı bir çaresizliktir..

Ve de apaçık tahriktir – kışkırtmadır – provokasyondur ve bir tırmandırılan bir eşiktir.

Eylemciler mutlaka bulunmalı ve adalete teslim edilmelidir.
Hükümetten bu bağlamda kararlı sesler, çıkışlar ve eylemler bekliyoruz.
Bu bizim hakkımız, Devletin de aynı ölçüde kaçınılmaz görevidir.
Tarih baba projektörlerini açmış, kulaklarını kabartmış gözlemdedir.
Milyonlarca Mustafa Kemal seveni – sayanı da..

*****

“Küreselleşme ve Türkiye’nin Geleceği”

Cizre / Şırnak’ta ADD adına 23.09.2002’de, tam 12 yıl önce verdiğimiz
görsel konferansın konusu idi.. ADD Genel Merkezi Yönetim Kurulu üyesiydik..

Bugün yaşadığımız olası olumsuz gelişmelere işaret etmeye çabalamıştık
o konuşmamızda..

Şırnak’ta yinelemiştik aynı gün….

Silopi’de de… (22.9.2002)

Silopi ADD Başkanı Sayın Dündar Kesik bizi Diyarbakır’dan almıştı aracıyla.
Taa Edirne’den kalkıp gelmiştik.. Silopi’de gündüz konferansımızın ardından gecelemiştik. Ertesi gün de Cizre ve Şırnak’ta Aydınlanma çabalarımızı sürdürmüştük..

Heeeey gidi günler mi diyelim şimdi??
Hayır hayır..

Emperyalizmin maşa örgütünün yasal (HDP, KCK vb.) ve perde gerisi (PKK, PYD)
Kürtçü önderleri, kendi etnik yoldaşlarına (Kürt kardeşlerimize!) tarihsel bir ihanetle adeta harakiri uyguluyorlar..

Bilmeyiz, toz – duman, kan ve kurşun, ateş ve yangın maskeleyebiliyor mu??
Kürt kardeşlerimiz ne zaman bu taşeronlardan kurtulacak ve Türk kardeşleri ile
yeniden kucaklaşacak? Zaman hızlandı ve bu olanak hızla eriyor..

Çanlar gerçekte Kürt kardeşlerimiz için çalmıyor mu?

Ernest Hemingway’in mezarından başını kaldırarak “Evet evet” der gibi gürleyişi gözümüzün önüne geliyor..

Yazık oluyor yazık, çook yazık..

Sevgi ve saygı ile.
26.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıyı pdf olarak indirmek için :
Cizre’de_Heykeli_Yakildi_ama_Anahtar_Mustafa_Kemal’dir


========================================

Anahtar, Mustafa Kemal’dir !

Anahtar, Mustafa Kemal'dir

Yaşar Nuri Öztürk

info@yasarnuri.com
YURT, 21.9.14

İslam dünyası, itiraf etsin veya etmesin, Atatürk’ün bıraktığı yere gelebilmek için çabalıyor. Çabalıyor ama gelemiyor; gelemediği için de başı beladan kurtulmuyor.

İslam dünyası bahtını aydınlığa çıkaracak kapıyı bir türlü açamıyor. Neden?
Cevap, Mevlana Celaleddin Rumî’nin şu sözünde saklı:

“Kilitli kapı sana bir türlü açılmıyor, çünkü anahtara düşman kesilmişsin.”

İslam dünyası, bahtını aydınlığa açacak kapının anahtarı hükmündeki adamların tümüne düşman, tümünü dışlıyor. İslam dünyası, asırlardan beri, anahtar adamlara acı çektiriyor. Onları kendisinden saymamayı hüner sandığı için onlara acı çektirmeyi de zafer bellemiş. Sürünmesinin esas nedeni bu…

Bu yüzyılın en büyük Müslüman düşünürlerinden biri olan Sudanlı aksiyoner Mahmud Muhammed Tâha, ana eseri ‘İslam’ın İkinci Mesajı’nın 4. baskısına yazdığı önsözde şunu demiştir: “Bu kitap, cumhuriyetçi davanın temel metnidir.” Muhammed Tâha, ne demek istediğini şu satırlarla daha açık hale getirmektedir:

“İslam iki mesajdan oluşur: Birincisi Kur’an’ın ikincil metinlerine dayalı ilk mesaj,
ikincisi, Kur’an’ın birincil metinlerine dayalı ikinci mesajdır. İlk mesaj şimdiye kadar yorumlanmıştır, ikinci mesaj ise yorumlanmak için beklemektedir. Bu ise uygun kişi ve millet geldiğinde gerçekleşecektir.” (Tâha, İslam’ın İkinci Mesajı, 4. baskıya önsöz)

Bize göre, uygun kişi ve millet, tarihin diyalektiği tarafından Mustafa Kemal ile
Türk milleti olarak tarih sahnesine gönderildi ama beklenen yorum tam yapılamadı.
Onu bugün biz yapmaya çalışıyoruz. İslam dünyası Atatürk’e ve mesajına düşman kesilerek O’ndan yararlanmanın yollarını kendi eliyle kapattı. İslam’ın ikinci mesajının tamamlanması için yine aynı millet mi devreye sokulacaktır, başka bir millet mi,
ileriki zamanda göreceğiz.

DİNCİLİK İŞTE BÖYLE VİCDANSIZDIR!

Mahmut Muhammed Tâha’nın sözü, Mustafa Kemal’in cumhuriyeti kurup devrimlerini yaşama geçirişinden yaklaşık 90 yıl sonra söylenmiştir. Yani, İslam dünyasının en ileri devrimcileri bile, Mustafa Kemal’in yaşama geçirdiği bir mesajın rüyalarını
yeni yeni görmeye başlamışlardır. Ve dahası: Adına ‘İslam dünyası’ (!) dedikleri dünya, bu rüyayı görenlere bile tahammül edememektedir. Bu rüyayı görenlerden biri olan Tâha’yı ‘mürted oldu’ diyerek astılar. Beş vakit namaz kılan sûfî bir mümindi Tâha.
Ne var ki, mevcut iktidara muhalifti. Böyle olunca da dinciliğin ‘irtidat’ ithamından kurtulamadı.

Dincilik işte böyle imansız, böyle namussuzdur!

Sözün özü  : Mustafa Kemal’in kudret ve azametini anlamak için şu ‘İslam dünyası’ dedikleri âlemin tutarsızlıklarına, pisliklerine, sefalet ve rezaletine bakmak yeterlidir.