Aylık arşivler: Eylül 2014

RTE Bam teline dokundu…


Dostlar
,

RTE’nin kafası işte böyle “tuhaf” – kendine özgü çalışıyor..

Zorunlu “Din Bilgisi ve Ahlak Kültürü” derslerini bir mezhebin (Sünnilik) öğretisini milyonlarca çocuğun beynini yıkayarak dayatma amaçlı kullanımı karşısında
insanların isyanını olabildiğince çarpıtıyor. Kuran’da salt tebliğ ile sınırlanmasına
karşın, bizim İslamcılar beyin yıkamak için ne gerekse yapıyorlar. Bu zorunlu derslerin “Din Bilgisi ve Ahlak Kültürü” ile zerre ilgisi kalmadı. Artık uzatmanın ve kıvırtmanın anlamı yok, zamanı da geçti. AİHM kararı çok net, derhal uygulamak ve
bu İslami faşizme son vermek gerekiyor..

Durum böyle iken, Başbakan Davutoğlu “Camide uygulamalı din dersi” salvosu ile “en iyi savunma saldırıdır” taktiğini kullanmakta, RTE ise bilerek ya da bilmeyerek tümüyle akıl ve mantık dışı bir kıyaslama ile Kimya – Matematik – Fizik dersleri ile Sünni İslamın ideolojik aletine dönüştürülen “Din derslerini” karşılaştırma garabeti sergiliyor.

Tanrı bu ülkeye yardım etsin..
Dileriz sağduyu egemen olsun..
Bunlar AİHM kararlarını bile deveye hendek atlatarak görmezden geliyor ve
kasten uygulamıyorlar. Peki bu davranışın adını ne koymalı??

Bu dayatmanın adı, siyaset bilimi literatürtünde – terminolojisinde apaçık
İSLAMİ FAŞİZMDİR.. Din faşizmidir! Kuran ve Peygamber dışlanmış,
AKP’nin ilkel – ideolojik – akıl dışı, vahşi Vahhabi yorumu ŞERİAT 80 milyonluk ülkeye Devlet zoruyla dayatılmaktadır.

Türkiye Avrupa Konseyi‘nin kurucu üyelerindendir ve AİHM’nin yargı yetkisini uluslararası hukuka göre kabullenmiş bir ülkedir.

Zırva tevil götürmez..

AİHM’nin bu kararını uygulamamanın önce AKP’ye,
sonra da ülkemize ağır faturası olur.

AKP aklını başına almalı, ya da sağduyulu AKP’liler partinin sapkın – hukuk tanımaz rotasını bir an önce düzeltmelidirler.

Hukuk tanımaz iktidarlar dünyanın her yerinde meşruluklarını yitirirler ve yurttaşların direniş, giderek isyan hakkı doğar.. Bunlar da AKP’yi tam takım süpürür, tarihin çöplüğüne atar, ya da Atlantik ötesi bildik deyimle “deliğe süpürür”..

AKP, yaygın halk kitlerlerini karşısına almayı durdurmalıdır.
Cumhuriyetin temel değerleri ile bilinçl, kavgasına son vermelidir.
12 yıldır sürdürülen bu yıkıcı politikalar artıkduvara dayanmıştır.
Milyonlar burnundan solumaktadır.. Bir yandan yoksullaştırıcı ekonomi politikaları,
bir yandan muazzam yolsuzluklar, bir yandan demokrasi – insan hak ve özgürlüklerinin rafa kaldırılarak giderek koyulaşan faşist – dinci kuşatma toplumu patlama eşiğine taşımıştır.

AKP’ni akillerine – yerli / yabancı danışmanlarına – başdanışmanlarına ve de sağduyulu – vatansever tabanına bir kez daha çağrımızdır.

Basıncı düşürün, tansiyonu indirin.. İç barışı dinamitlemeyin..

Duyuyor musunuz, baskıcı yönetime son verin;
Cumhuriyetin temel değerleri ile barışık olun..

Cizre’de yakılan Atatürk heykelini hemen onarın ve
sorumluları derhal adalete teslim edin..

Sayın Prof. D. Ali Ercan’ın yazısı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
30.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================================

Ölürsem görmeden Millette ümid ettiğim Feyzi
Yazılsın seng-i Kabrime Vatan mahzun, ben mahzun
Namık Kemal

RTE Bam teline dokundu…

Portresi_gulumseyen

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

  • “… Yurdumuzu, Dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız.
    Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız… Çünkü,
    Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir…”

    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
    Ankara, 29 Ekim 1933 (10. Yıl Nutku)

************************

DİN Mi,  BİLİM Mİ?

Bu soru 17. yüzyıldan başlayarak Avrupa’daki Laiklik anlayışını netleştirmişti. Laiklik Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Laiklik yalnızca farklı inançlara saygılı olmak veya hoşgörü göstermek değil, hiçbir inancın toplumun ortak yaşamına
“Kural Koyucu” olmaması demektir.

Değerli arkadaşlar, 

RTE okullarda zorunlu Din Dersi eleştirisine karşı “Peki, Matematik, Fizik, Kimya niye zorunlu?” diyerek yaşamın en anlamlı(!) en önemli(!) söylevini verdi.
Buna, eskilerin deyimiyle “baklayı ağzından çıkardı” denebilir.
Evet, RTE kafa yapısını, ufkunu ve hedefini bu sorusuyla açıkça ortaya koymuştur…

Bir zamanlar, “Elhamdülillah şeriatçıyım” diyerek 1994’te İstanbul Belediyesinden kalkan “Demokrasi Treni”ne binmiş ve sonunda, Muhalefet Parti yönetimlerinin beceriksizliği ve de 6 milyon “duygusal muhalif” seçmenin boykotu sayesinde Çankaya’ya çıkmış olan RTE, hayalindeki ana hedefine doğru ilerlemektedir;

“Anadolu İslâm Devletleri Federasyonu”

Evet, açıkça söylensin veya söylenmesin, hatta inkâr edilsin, gidişat bu yöndedir.
Hedef Orta çağ karanlığına iyice çekilmiş, şeriatla (dinsel hukukla) yönetilen muti, mazbut ve âbid bir toplum (Türkçesi sürü) yaratmaktır…
Pozitif bilimlere, çağdaş sanatlara, teknolojiye hiçbir katkısı olmayan,
Ülkesini ipotek ederek, yaşam kaynaklarını satarak, Emperyalizmin tüketici pazarı halinde asalak yaşamına sürdüren amorf (AS: şekilsiz) bir halk yığınıdır
bu gidişatın sonu.

 ***

Değerli arkadaşlar,

Hep söyleyegeldim, Demokrasi, özellikle bir dinci partinin tek başına iktidara geldiği durumlarda, sistemin Şeriata dönüşmesine olanak verecek zayıflığı bünyesinde taşıyan bir sistemdir.

Gerçek demokrasi aslında tek ses, tek parti değil, ama bir koalisyondur…

Ülkedeki değişik çıkar kğmelerinin, farklı düşüncelerin uygarca uzlaşarak bir arada yaşam biçimidir. Tek partili iktidarlar gelişmemiş ülkelerde ister istemez otoriter-diktacı yönetimlere dönüşür, Faşizme yol açar. Şeriat da Faşizmin daha ilkel hali, Orta çağ versiyonudur… Demokrasiden Şeriata geçmek mümkündür, ama Şeriattan Demokrasiye geçiş mümkün değildir.

Avrupa ülkelerinin çoğu Endüstri Devrimiyle birlikte Aydınlama Çağında,
yani bilim ve teknolojinin insan yaşamında ağırlıklı yol göstericiliğinin başladığı
19. yüzyılda Hıristiyan şeriatından zar zor kurtuldu. Bugün uygar Dünya  22. yüzyıla önde girmek yarışı halinde iken, Mustafa Kemal‘in bir zamanlar imrenilerek bakılan ama şimdilerde Uygar Dünya tarafından dışlanmış Ülkesi, ne yazık ki yanlış yolda, İslami Şeriat batağına saplanmak üzeredir.

Kaygılarımla. æ

6552 SAYILI TORBA YASAYLA 4857 SAYILI İŞ YASASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER ve İŞÇİ SAĞLIĞI – İŞ GÜVENLİĞİNE YANSIMASI..

 

6552 SAYILI TORBA YASAYLA 4857 SAYILI İŞ YASASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER ve İŞÇİ SAĞLIĞI – GÜVENLİĞİNE YANSIMASI..

 

Dostlar,

AÜTF (Ankara Üniv. Tıp Fak.) D6 (son sınıf İntörn Doktorlar) öğrencilerimizle her ay Halk Sağlığı stajı sonunda yaptığımız seminer içeriklerini sizlerle paylaşıyoruz..

Eylül 2014 içinde birlikte çalıştığımız

İnt
. Dr. Özge KİTAPÇI ve İnt. Dr. Anıl Bahtiyar KİŞİN güncel bir konuyu çalıştılar..

  • 11.9.2014’te RG’de YAYIMLANAN 6552 SAYILI TORBA YASAYLA 4857 SAYILI İŞ YASASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER ve İŞÇİ SAĞLIĞI –
    İŞ GÜVENLİĞİNE YANSIMASI..

Bu çalışmayı, yoğun 35 yansı ile PDF görselleri olarak izlemek için
lütfen tıklar mısınız??

6552_sayili_Yasa

Bu “TORBA YASA” Soma maden faciasının 301 kurbanın geride kalanlarına akçal destekler ve ek sosyal haklar sağlama amaçlı idi..

Ancak neler neler bu “Torba” ya katılmadı ki!
140 maddeyi aştı..
Kırkambar oldu.. Vergi afları, cezaların silinmesi…6552’nin gerekçesi
TBMM Başkanı Cemil Çiçek dün patladı ve bu TORBA YASA saçmalğına bir son verilmesi gerektiğini belirtti.. Hukukun kalitesini kalmadığını vurguladı.
Son bulsun artık.. dedi.

Yasanın yönetici özetini de sunuyoruz :

6552_Sayili_Yasa_Yonetici_Ozeti

Ve son olarak da yasanın gerekçesini..

6552’nin gerekçesi

Yararlı olmasını dileriz..

Sevgi ve saygı ile.
30 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

TGB Dayanışma Yemeğine Çağrı…


TGB Dayanışma Yemeğine Çağrı…

Bu gün..
30 Eylül 2014 Salı
Akşam saat 20:00
Vedat Dalokay Kokteyl Salonu, Kurtuluş – Ankara..

Ayrıntılar aşağıda..

Biz orada olacağız..
Sizi de bekleriz..

Sevgi ve saygı ile.
30 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=========================================

TGB ANKARA YENİ DÖNEMİ DAYANIŞMA YEMEĞİYLE AÇIYOR !

29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda, 19 Mayıslarda birlikte yürüdük.
Silivri kapılarına hep birlikte dayandık, Ergenekon’dan el birliğiyle çıktık,
şanlı Haziran günlerinde beraber direndik,
Tayyip Erdoğanları hep birlikte titrettik.

Dayanışma yemeğimizi de yine el birliğiyle gerçekleştiriyoruz.

Gün TGB’ye destek olma günüdür, gün alanlara tekrardan çıkma ve
Atatürk’ü iktidara taşıma günüdür.
Dayanışma yemeğimizde sizleri de aramızda görmekten şeref duyarız.

Konuşmacılar                :

Çağdaş Cengiz (TGB Genel Başkanı)
Metin Feyzioğlu (TBB Başkanı)
Birgül Ayman Güler (CHP İzmir Milletvekili)
Hasan Atilla Uğur (İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı)

Yer                    :
Vedat Dalokay Kokteyl Salonu (Kurtuluş Parkı içi, Kolej/Çankaya ANKARA)

Tarih: 30 Eylül 2014 / Salı
Saat: 20:00
İletişim: 0537 653 8420 ve 0533 200 6679

29 Eylül 2014 Türkiye Gündemi : 7 Yansı..

29 Eylül 2014 Türkiye Gündemi : 7 Yansı..

Slayt1 Slayt2 Slayt3 Slayt4 Slayt5 Slayt6

 

Slayt7

 

Söze gerek kaldı mı??
Gene de yer yer açıklamalar koyduk, sorular sorduk..

Her – kes, Türkiye’ye büyük bir sorumlulukla el vermek zorunda..
Bunca kuşatıcı ağır sorun ancak ULUSAL SEFERBERLİK ile göğüslenebilir..

Sevgi ve saygı ile.
29 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

AKP’nin IŞİD Politikası Korkutuyor


AKP’nin IŞİD Politikası Korkutuyor!


Dostlar
,

IŞİD sorunu olarak ayna görüntüsü veren Ortadoğu sorunlar yumağı,
tüm ağırlığıyla sürüyor..

Onca düvel-i muazzama bu sözde devlet taslağını (müsvettesini) havadan en yüksek teknoloji ile günlerdir dövüyor ancak birkaç on bin kişilik (yaklaşık elli bin mücahit..)
kara gücü, 400 bin nüfuslu Kobani’yi düşürmek üzere.. Üstelik 50+ ülkeli tarihin
en büyük “Koalisyon gücü”, karada da epey girişim içinde..

Sonuç alınamıyor görünüyor.. Akıl alır gibi değil..

AKP ve Batı, birlikte yarattıkları canavarı bakalım nasıl dizginleyecekler??

ISID-ISIS_VAHSETİ

Dileriz, ülkemizde ciddi can yitiklerine yol açacak IŞİD sabotajları olmasın!
AKP hükümeti öncelikle yurttaşların can güvenliğini sağlamak zorundadır.
Muhalefet, iktidarı bu bağlamda ciddi – hızlı – somut önlemler almaya zorlamalıdır.
Gerekirse ivedi bir TBMM gizli görüşmesi isteyerek, yaptırarak; halkı rahatlatarak..

Dışarıda ise “Haydut devlet” (Rogue state) etiketine ramak kalmış gibi gözüküyor..
Bu kozu oynayacak Batı için eyleme sığlıkla salt “şantaj” denebilir mi;
epey bir gerçeklik payı yok mu??

Sayın Ergin Yıldızoğlu Londra’da Ekonomi hocasıdır. Gözlem ve irdelemeleri
çok yerindedir. Dize (satır) aralarına da dikkat ederek okuyalım..

AKP, ilkokula türban vb. gündem oyunlarını bir yana koyup; vargücüyle

– ekonomideki,
– Güneydoğu’daki ve
– dış politikadaki 3’lü yangını

denetlemeye çaba göstermelidir. Öngörülemeyen gelişmeler AKP’yi katar önüne,
silip süpürür; ne olduğunu anlayamazsınız bile..

Sevgi ve saygı ile.
29 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================================

portresi

Ergin YILDIZOĞLU
 

Cumhuriyet, 29.9.14

 

AKP yönetiminin IŞİD ilişkileri doğası gereği başımıza büyük belalar açmak üzere…

AKP ve IŞİD, Osmanlı-Arap dünyasının 500 yıl önce Batı’nın gerisinde kalmaya başlamasında etkin olan bir “geçmişe bakış” eğilimini, “ecdadımız” söylemini paylaşıyorlar. AKP, IŞİD’le ilgili en önemli sorunun ayırdında değilmiş gibi davranıyor. AKP, IŞİD’e karşı savaşan koalisyona katılıyor ama

  • Türkiye içinde IŞİD’in kadroları, yaygın bir sempatizan kitlesi ve
    ilişkiler ağıyla varlığını koruyor.

AKP kadroları ve entelektüellerinin “realiteyle” ciddi sorunları var.
Sık sık kendi fantastik dünyalarına kaçmayı tercih edebiliyorlar.

‘Cahilliğin keşfi’

Yaklaşık 500 yıl öncesine kadar Yahudilik, Hıristiyanlık Müslümanlık, Budizm gibi dinler, bilinmesi gereken en önemli şeylerin bilgisinin, ya kutsal kitap ya da geçmişin bilgeleri tarafından bize verilmiş olduğunu düşünüyorlardı. 15. yüzyılda Avrupa’da yaşayanlar, kutsal kitabın sınırlarını aşan şeyler olduğunu, bunları bilmediklerini,
bu sorunun üzerinde düşünmeye başlayınca da ne kadar cahil olduklarını keşfettiler. Bu “cahilliğin keşfi”, “bilimsel devrimi” başlattı; gelişme, ilerleme ve “gelecek”
fikirlerini üretti (Yuval Noah Harari, Sapiens: A Brief History of Humankind, 2014).
Bu noktadan başlayarak bilim-kapitalizm-imparatorluk (siyasal güç) üçlüsü arasında birbirini besleyen bir döngü oluştu.

Bu döngü yalnızca teknolojik gelişmeleri değil, yeni kıtaların keşfini, emperyalizmi -kapitalizmin gelişmesini- hızlandırdı, ilk kapitalist küreselleşmeyi başlattı.
Harari’ye göre, bu süreç başlarken dünyada, Amerika’yı, Avustralya’yı keşfedebilecek, mali ve teknolojik kaynaklara, donanmaya ve denizcilik bilgisine sahip, Osmanlı, Çin gibi başka imparatorluklar da vardı. Ancak bu iki imparatorluk bilinmesi gereken her şeyi bildiğini düşünen, kendi dışlarındaki dünyayla, komşularını ilhak etmeye çalışarak genişlemek dışında ilgilenmeyen egemen sınıflarca yönetiliyorlardı. Bu yüzden İspanya, Portekiz, Hollanda, İngiltere yeni ticaret yolları kıtalar bulmaya; buralardaki zenginlikleri, bu keşiflerde elde ettikleri bilgiyi ülkelerine götürmeye başlarken, Osmanlı ve Çin bu gelişmelerle, başka yerlerde olanlarla ilgilenmiyordu. Sonrasını hepimiz biliyoruz. Avrupa, kapitalizm, bilimsel devrim, emperyalizm ile hızla ilerledi, geldi bu imparatorlukları hedef aldı, “Doğu” kavramını yarattı.

AKP siyasetçileri, siyasal İslamın entelektüellerinin de yüzü bilimsel bilgiye, moderniteye değil, geçmişe dönük. Başbakan Batı’ya “alternatif uygarlık” düşlerken ecdadından, Osmanlı restorasyonunda söz ediyor; IŞİD’in de aklı ecdadında;
Halifeliği restore etmeye çalışıyor. Al-Arabi Al Jadeed gazetesinden Navar Kadimi’nin işaret ettiği gibi, “tüm türbeleri tapınakları şirk kabul ederek yıkan IŞİD, Süleyman Şah Türbesi’ne dokunmuyor”. Bu bakış ve mantalite modern dünyanın,
hızla biriken ve derinleşen sorunlarını ne anlayabiliyor ne de bu sorunlara bir yanıt üretebiliyor; aksine geleceğe bakmaya göre kurgulanmış modern sosyal yaşamı, eğitim sistemini, bireysel özgürlükleri, yaşamı yok etmeye çalışıyor.

IŞİD neden böyle?

AKP yönetimi ve siyasal İslamın entelektüelleri, “aniden” ortaya çıkan IŞİD olgusunu anlamaya çalışıyor; ama açıklayıcı etkenlerden birinin önemini bence bilerek azımsıyor, üzerini örtmeye çalışıyorlar.

Bunlar, Irak savaşının, Suriye’de iç savaşın yarattığı iktidar boşluğunu, büyük güçlerin bu boşluğun oluşmasındaki rollerini, boşluğun etrafındaki güçleri manipüle (AS: manuple) etme kapasitelerini, Şii-Sünni çatışmasını, Sünni nüfusun öfkesini, Avrupa ülkelerindeki göçmen gençliğin umutsuzluğunu, IŞİD’i ortaya çıkaran “muhtevanın
en önemli bileşenleri olarak tanımlayabiliyorlar. Ancak “bu muhtevanın sunduğu biçim neden IŞİD oldu”? Bir katalizör rolü oynayan, “İslam dinini”, bunların “İslamla alakası yok”, diyerek düşünme sürecinin dışında bırakmaya çalışıyorlar.

O zaman da şu soru yanıtsız kalıyor :

IŞİD’in İslamla ilgisi yok derken hangi İslamı, ne anlamda kastediyoruz?
Tek bir İslam yok ki. Şii-Sünni ayrımının dışında başka mezhepler de var;
bunların hepsi İslam.

İkincisi, IŞİD söylemini ve eylemini kutsal kitaba dayandırmaya büyük özen gösteriyor. En aşırısını “kafa kesme” eylemini örnek vermekle yetineceğim. Kutsal kitabın 47.4 suresine bakınca, (Mawdudi’ninTafhim al Kuran’ın kısaltılmış versiyonunda sf. 1038; Mohammed Marmaduke Piksthall’ın “Glorious Quran” tefsirinde sf. 361) inanmayanların boyunlarının vurulmasından, ailelerinin fidye alana kadar tutsak edilmelerinden söz edildiği görülüyor.

Kısacası IŞİD’in söyleminin, pratiğinin İslamın içinde bir yeri var.
O’nu bu yerden söküp atmak da, eğer samimiyseler “İslamla alakası yok” diyen Müslümanlara düşüyor.

Realite sorunu…

AKP yönetimi, siyasal İslamın entelijansiyası, realiteye çarpınca kendi iç dünyalarına çekilmeyi seçiyorlar. Bu durumun belki de bir istisnası, hızlı “U” dönüşlerle realiteyle ilişki kurmaya çalışan Tayyip Erdoğan. Libya savaşı başlarken aldığı “sert” tutumu hemen kolaylıkla değiştirebilmişti. Son olarak da IŞİD karşıtı koalisyona katılması gerektiğini bir ABD gezisinde, iki günde kavrayarak söylemini düzeltti.
Geri kalanlar ise bir âlem. Erdoğan’ın BM’de boş salona konuştuğunu görünce, üzerinde düşünmek yerine fotomontajla salonu dolduruyorlar. Erdoğan gereken askeri yardımı vermekten söz ederken, ABD ve Avrupa dış politika çevrelerinde

  • Türkiye IŞİD’i yarattı gibisinden bir algı varken,

üst düzey yetkililer, ülkenin içinde olduğu askeri ittifakları, ekonomik kırılganlığı unutup “Amerika bize ev ödevi veremez” diyor. Bir AKP yazarı, Türkiye’nin Arap dünyasında tek bir destekçisi kalmamışken, kafayı takmış bir ruh hastası gibi tekrarlamaya
devam ediyor:

IŞİD’in ilacı Türkiye’de AKP, Arap dünyasında Müslüman Kardeşler.”

Başbakan “çözüm süreci” ile “genişleme” kavramlarını aynı anda kullanırken,
bir başkası Türkiye’nin Suriye’de sınır bölgesini ilhak edebileceğini hayal ediyor. Başbakan, ana muhalefet partisini “ademe mahkûm etmekten” söz ediyor;
Kim… Türkiye’de kamu düzeni ile ilgili olarak bir kuşku uyandırmaya kalkarsa
Devletin güçlü
eli onun üzerinde olacak..” diyerek “Kamu düzenini bozmak” suçuna
bir de “Kamu düzeni üzerinde kuşku uyandırma” suçunu ekliyor.


Bu “realite sorunu”, ülkeyi bölgede ve dünyada tümden yalnızlaştırmışken,
ekonomiyi ayakta tutan dış kaynak girişine ilişkin riskler, bu yalnızlaşmaya paralel
hızla artarken, ufukta bir savaş olasılığı belirirken, bu savaşın hedefi IŞİD’in
ülke içindeki yapıları etkinliklerini artırırken, AKP yönetiminin yapabileceklerinden korkmamak olanaklı mı?  

4 + 4 + 4 = İHL + Türban = Dindar ve Kindar

 

4 + 4 + 4 = İHL + Türban = Dindar ve Kindar

portresi

 

Emre KONGAR
Cumhuriyet, 25.9.14

 

AKP’nin eğitim politikası, çeşitli eylem ve söylemlerle artık iyice belirginleşti:
4+4+4 denilen maskaralık, aslında İmam Hatip eğitimini hemen başlatmak ve çocukların 9 yaşından başlayarak başlarını ve zihinlerini örtmek için yapılmıştı.
Bunun amacı da açıkça “Dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmek olarak
dile getirilmişti.

Ayrıca “bilimsel”(!) bir de gerekçe açıklanmıştı:
Türkiye Müslüman bir ülke olduğu için, buradan mucit çıkmazdı,
Müslüman bir tarım ülkesinde ancak “ara eleman eğitimi” verilebilirdi!
Böylece, araştırıcı, sorgulayıcı, özgür bir eğitim yerine dogmatik ve ezberci bir eğitim verilmesinin sözde nedeni “ara eleman eğitimi” olarak açıklanmış oluyordu.

***

Ne hikmetse, çocuklarımızın yalnızca başlarını ve saçlarını değil, zihinlerini de örten
din eğitiminin ve türbanın yaygınlaştırılması, hep siyasal kriz dönemlerine rastlıyor!
Ne zaman içte ya da dışta bir siyasal kriz çıksa, tam da o sırada, AKP iktidarı din eğitiminde ve türbanda yeni bir genişleme, yeni bir adım hamlesi gerçekleştiriyor…
Böylece hem dikkatler dış veya iç siyasal krizden, rejim ve eğitim düzeni hakkındaki yeni bir krize çekilmiş ve mevcut kriz gündemden düşürülmüş oluyor…
Hem de kız çocuklar üzerinden yürütülen cinsiyet ayrımcılığı ve tüm gençlerimizi
tehdit eden eğitimdeki dogmatik yaklaşım, yeni mevziler kazanmış oluyor.

***

Bu kez de 9 yaşındaki kız çocuklarının başlarını örtme kararı,
tam da Musul Konsolosluğumuzun 49 mensubunun IŞİD teröristlerine
rehin bırakılmasının hesabı sorulduğunda açıklandı…

Evet, gündemi saptırma var…
Evet, din eğitiminin ve tesettürün yaygınlaştırılması hamlesi var…
Evet, cinsiyet ayrımcılığının, çok küçük yaşlardaki çocukların istismarı ile başlaması var…
Evet, tüm gençlerimizin istikbalinin ve
ülkemizin geleceğinin eğitim yoluyla karartılması var…

  • Ama çok daha önemlisi,
  • Türkiye’nin çağdaş bir toplumdan, bir ortaçağ toplumuna dönüştürülmesi sürecinde yaşanan yeni bir aşama da var!

=============================================

Dostlar,

Dört dörtlük bir irdeleme Sayın Prof. Kongar’dan…

CHP Yönetmelik değişimini Yönetsel yargıya götürüyor mu?
Ne zaman??
Danıştay dilekçesinin metnini görsek??
Hemen, oyalanmadan..

Salt teknik – mevzuata dayalı gerekçelerle sınırlı kalmadan;
Ülkenin temel hedeflerini gerçekleştirmesinin engellenmesi, uygar dünyadan ve AB hedeflerinden koparılması… gibi politik gerekçelerin de kuvvetle vurgulanması gerek..

Laiklik_tehlikede_diyemem_Kilicdaroglu

 

 

Sevgi ve saygı ile.
29 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

TEMEL İSTATİSTİKSEL BİLGİ : Basic Statistical Knowledge

 

Biostatistics_bridging_Sciences

 

 

 

 

Sevgili Genç Tıbbiyeliler,
Asistanlarımız, Öğrencilerimiz..

Kısa bir BİYOİSTATİSTİK notumuzu İngilizce olarak sizlerle paylaşmak istiyoruz..

  • TEMEL İSTATİSTİKSEL BİLGİ..
    (Basic Statistical Knowledge)Yararlı olmasını dileriz..Sevgi ve saygı ile.
    29 Eylül 2014, AnkaraDr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net**************

    Şöyle giriyoruz… (Introduction)

BRIEF STATISTICAL NOTES
(Basic Statistical Knowledge)

Dr. Ahmet SALTIK
AÜTF Halk Sağlığı AbD, June 2005

  • Statisticians define a population as the entire collection of items that is the focus of concern. The branch of Statistics called Descriptive Statistics, provides us with ways to describe the characteristics of a given population by measuring each of its items and then summarizing the set of measures in various ways.
  • The branch of Statistics called Inferential Statistics consists of procedures to make educated inferences about the characteristics of a population by drawing a random sample and appropriately analyzing the information it provides.

*****

Devamla… (Going through..)

graphs_stethoscop

 

 

 

 

 

 

  • A statistical test is a procedure for deciding whether an assertion (e.g.
    an Hypothesis) about a quantitative feature of a population is true or false.
    We test an hypothesis of this sort by drawing a random sample from the population in question and calculating an appropriate statistic on its items.
    If, in doing so, we obtain a value of the statistic that would occur rarely when the hypothesis is true, we would have reason to reject the hypothesis. With this procedure it is customary to reject the hypothesis tested when our statistic has a value that is among those that, theoretically, would be expected to occur no more than 5 out of every 100 times that a random sample (of the same size) is drawn from the population in question when the hypothesis is, in fact, true. Much of the text of this tutorial is devoted to explanations of exactly how this kind of theoretical expectation is developed.
  • Finally, it is noteworthy that the appropriate conduct of any statistical test invariably requires many thoughtful decisions. It is, for example, always necessary to decide what statistic to use, what sample size to employ and what criteria to establish for rejection of the hypothesis tested.
  • The null hypothesis is a term that statisticians often use to indicate the statistical hypothesis tested. The purpose of most statistical tests, is to determine if the obtained results provide a reason to reject the hypothesis that they are merely a product of chance factors. For example, in an experiment in which two groups of randomly selected subjects have received different treatments and have yielded different means, it is always necessary to ask if the difference between the obtained means is among the differences that would be expected to occur by chance whenever two groups are randomly selected. In this example, the hypothesis tested is that the two samples are from populations with the same mean. Another way to say this is to assert that the investigator tests the null hypothesis that the difference between the means of the populations from which the samples were drawn, is zero. If the difference between the means of the samples is among those that would occur rarely by chance when the null hypothesis is true, the null hypothesis is rejected and the investigator describes the results as statistically significant.

****

Ve bağlıyoruz… (Finally)

Bell's_curve_and_swing


Transformation rule (1) :
Adding a constant to every item in a distribution adds the constant to the mean of the distribution, but it leaves the variance and standard deviation, unchanged.

Transformation rule (2)  : Multiplying every item in a distribution by a constant multiplies the mean and standard deviation of that distribution by the constant and it multiplies the variance of the distribution by the square of the constant.

*****

 

Açıklamalı formüllerle ve okuma listesi ile, kavramlar listesi ile..

Tümü 12 sayfa (A4).. pdf olarak okumak – indirmek için lütfen tıklayınız…

Basic_Statistical_Knowledge

BİRGÜL AYMAN GÜLER : Üç kriter kırılması


Dostlar
,

Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Uzmanı (SBF’den emekli), CHP İzmir Milletvekili
Sn. Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Türkiye’nin içine sürüklendiği şeytan üçgenini tanımlıyor..

Yaşanan – Türkiye’ye dayatılan süreçleri, engin uzmanlık bilgileriyle tanımlayarak kavramsallaştırıyor ve çıkış yolunu da gösteriyor.

Ayrıca CHP’nin çıkmazını ve derin ideolojik çelişkilerini de..

Siyaset bilimi dersi gibi bir yazı..

Herkes sakin sakin okumalı, anlamaya çabalamalı ve sonra da gereğini yapmalıdır. Öncelikle CHP’nin Diyarbakırlı ama nedense İstanbul Milletvekili Kürt kökenli, ne yazık ki Kürtçülük yapan Sezgin Tanrıkulu ve “Dersimli Devrimci Kemal” in okuması gerek..

Sevgi ve saygı ile.
29.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================== 

Üç kriter kırılması

portresi_genc

 

Prof. Dr.
BİRGÜL AYMAN GÜLER
AYDINLIK, 28.9.14

 

ABD’nin başkentinde “Ortadoğuda Kürt Realitesi: Risk, Beklenti, Fırsatlar” başlığıyla bir toplantı düzenlenmiş. Toplantı orada ama ev sahibi ABD değil,
HDP Washington Temsilciliği. Konuşanlar da İran dışında Türkiye, Irak, Suriye’deki Kürtçü siyasetlerin temsilcileri, yabancı kimse yok.

Toplantı, HDP tarafından düzenlenen “2. Kürt Konferansı” olarak duyuruldu.
Bu parti toplantısına başka partilerden gelen tek temsilci CHP’den,
başka bir siyasal partiden ne üst ne alt düzeyden temsilci var.

CHP temsilcisi, partinin Ortadoğu sorunu ve ABD-Ortadoğu ilişkileri ekseninde değil de, “realitenin Türkiye parçası” üzerinde konuşacak. Temsilci Sezgin Tanrıkulu
Milliyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, CHP’nin Türkiye’de Kürt sorununa üç çözümü olduğunu söyleyeceğini belirtmiş:

(1) Yurttaşlık meselesinde eşit vatandaşlık,
(2) Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın (AYYÖŞ) uygulanması,
(3) Anadilde eğitimin kabulü.

ANLAM ve SORUNLARI

1. Eşit vatandaşlık, ulusal yurttaşlığın yarattığı engeli aşma formülü, temsilciye göre. Çözüm, bireysel haklara değil etnik/dinsel topluluk statülerine dayanan yurttaşlık sisteminin getirilmesinde. Başka bir adlandırmayla “anayasal vatandaşlık”ta.
Yani, PKK/HDP tarafından savunulan, AKP’ce benimsenmiş, AB-D çevrelerinin destek verdiği yol. Ulusal yurttaşlığı kuran “Türk vatandaşlığı”nı kaldırmayı, yerine TC’liği getirmeyi, etnik toplulukların anadillerine resmi dil statüsü vermeyi öngören yol.
Yeni Anayasa’da yapılmak istenen şey. CHP Programı bireysel haklara dayanan
ulusal vatandaşlığı, yani yurttaşların eşitliği ilkesini benimsediği için, geçtiğimiz yıl Anayasa Komisyonu’nda CHP tarafından reddedilmiş olan formül.

2. AYYÖŞ’ün uygulanması, “Kürt Sorunu”nu çözümü için ikinci kriter.
Temsilci bu açıklamasında da, AYYÖŞ’ün Türkiye’nin tüm yerel yönetimlerinde uygulanarak halkın katılımını artıracağını söylemiş. Ama “Kürt Sorunu” için
neden ayrıca işe yarayacağını daha önceden yaptığı gibi şimdi de açıklamamış.
Biz söyleyelim. AYYÖŞ 1995 yılında yapılan bir yorumla “yerellik esası” -subsidiarite- yönünde kullanılabilen bir araca dönüştü. Avrupa Konseyi’nde baskın kesim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi amacını “yerel yönetimlerin federal ilkeye göre örgütlenmesi”ne bağlamış durumda. Bunlar Türkiye’ye gönderdikleri heyetler ve Türkiye için hazırladıkları raporlarla anayasa değişikliği isterler. Onlara göre AYYÖŞ’ün uygulaması için Anayasa’da idare bölümünü değiştirmek gerekiyor. Somutça, “idarenin bütünlüğü” ilkesinin ve “idari vesayet” kurumunun kaldırılması; Anayasa’ya merkeziyet yerine “yerellik ilkesi”nin yerleştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla “AYYÖŞ uygulansın” demek, Yeni Anayasa için CHP tavrını şimdiden teslim almak anlamına geliyor.

3. Anadilde eğitimin kabulü, bir üst düzey yöneticinin kamuoyunun göz ve kulakları önünde Parti Programı’nı ihlal etmesine son kanıtı oluşturuyor. Üstelik bu ihlal bir yabancı ülkede ilanen yapılarak, Parti önümüzdeki günlerde ortaya çıkabilecek tartışmalarda fena halde açığa düşürülmüş oluyor. CHP Programı, anadilin öğrenilmesini kabul eder; anadilde eğitimi ise anadillerin resmi dil haline getirilmesini gerektiren siyasal-hukuksal işlerden biri olması nedeniyle benimsemez.

ÇÖZÜM TANIMDA GİZLİ

Kürt sorununda ilk sorun, adlandırılışı bir yana, tanımlanışında.

Kürt sorunu nedir?

sorusuna verilecek yanıt, çözümleri de belirliyor.

Şimdi, 2014 yılında ve geleceğe doğru, “özgürlük ve demokrasi sorunudur” diye yanıt verirseniz

(1) ulusal yapıyı -Türk vatandaşlığını-,
(2) üniter yapıyı -idarenin bütünlüğünü-, kamu örgütlenmesinde -eğitim, yargı, vb…-
tek hukuk düzenini çözmeyi/çeşitlendirmeyi yani bunları dağıtmayı kabul edersiniz.

AKP bunları becereceği zamanın sistemine “Yeni Türkiye”,
PKK/HDP ise “Yeni Yaşam” diyor. HDP konuğu CHP temsilcisi bu yolu öneriyor.

Soruya, 12 Eylül 1980 politikalarıyla yok edilmiş bireysel kültürel hakların sahipliği ve kullanımında alınmış mesafeyi göz önünde bulundurup, şimdi, 2014 yılında ve geleceğe doğru, bu bir “devlet, toprak ve sınır sorunudur” derseniz, o zaman konuya uluslararası/bölgesel sorun tanısı koyabilirsiniz. O vakit akıllar, özgürlükçü ve eşitlikçi bir yeniden yapılanma için ulusal ve üniter yapıyı pekiştirecek politikaları
kolayca seçecektir. CHP programı da bu yolu öngörüyor.

HDP’ye misafirlik, güncel tutum – Program arasındaki çatışmayı,
işte böyle hızla ve açıkça gözler önüne serilmiş bulunuyor.

Türban ilköğretimde; Kılıçdaroğlu ne kadar övünse azdır!


Türban ilköğretimde; Kılıçdaroğlu ne kadar övünse azdır!

portresi

 

İSMET ÖZÇELİK
AYDINLIK, 26.9.14

 

Açıklama Bülent Arınç’tan geldi. Üniversite, kamu derken türban ortaokul ve liseye kadar indi. İlk açıklamaya göre ilkokula kadar iniyordu. Ama sonra bir düzeltme yapıldı.

Hükümet IŞİD konusunda sıkışınca, IŞİD’e verilenler sorgulanmaya başlayınca gündem değiştirme ihtiyacı ortaya çıktı. Bu karambolda türbanda son noktaya gelindi. Bir taşla iki kuş vurma denemesi yapıldı.

IŞİD’le yapılan “diplomatik” görüşmede, “Türkiye’de türbanın ortaokul ve liselerde serbest bırakılması” da var mıydı bilmiyorum ama, ortada bir “katakulli” olduğu kesin!

ZAVALLI CHP

Yolu Kılıçdaroğlu açtı. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen üniversitede türbana destek verdi. Hatta “Üniversitede türban sorununu biz çözdük..” bile dedi.
AKP kamuda türban konusunda geri çekilmişken Kılıçdaroğlu yeniden gündeme getirdi. AKP de fırsatı kaçırmadı, atılan pası gole çevirdi. Türban kamuda da serbestleşti. Türbanlı memurlarımız, hakimlerimiz, hatta öğretmenimiz oldu.

Şimdi de ortaokul ve liselerde türban serbest. Kılıçdaroğlu’ndan hiç ses yok. Beyefendi ne kadar övünse azdır. AKP’nin elindeki bir kozu daha aldı (!)
Artık AKP’nin elinde fazla bir koz kalmadı. Kılıçdaroğlu 2015 seçimlerine hazır!

CHP’NİN YASAKLARI

Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin yasakları var. Örneğin türbana karşı çıkmak yasak. Bir milletvekili bu konuda açıklama yapmaya kalkınca hemen uyarılıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı hatırlatılınca da “Ama biliyorsun partinin bu konudaki tavrı belli…” diyerek susmasını isteniyor.

Açılım” konusunda da aynı. Yasak var. Anayasaya açıkça aykırı “Yeni PKK yasası”na karşı çıkmak bile adeta suç. Yasa anayasaya aykırı. Ama CHP yönetiminin politikalarına uygun. Tabi AKP de bu durumdan memnun.

AKP kulislerinde sık sık “Allah her iktidara CHP ve MHP gibi muhalefet nasip etsin” denmesi de her şeyi açıklıyor.

MİLLETVEKİLLERİNİN HALİ

CHP milletvekillerinin durumu içler acısı. 2015 seçimlerine kilitlenmiş durumdalar. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum onların umurunda bile değil. “Ceylan derisi koltuk” uğruna “değerlerinden”(!) vazgeçenleri ibretle izliyoruz.

Düne kadar eleştirdikleri duruma bugün sessiz kalıyorlar. PKK’nın okul yakmasına bile “Bu işlere beni karıştırmayın” diyenler bulunuyor. “Türban 10 yaşına kadar düştü, ne diyorsun?” sorusu karşısında “Acaba genel başkanla ters düşer miyim?” endişesi yaşayanlar var.

Halk CHP’den umudunu kesiyor. Ama bunlar umutlu. CHP 2011 seçimlerinde 135 milletvekili çıkarmıştı. Şimdi 70-80 milletvekilini paylaşma derdine düşmüşler.
Yakında herkes birbirine düşerse sürpriz olmayacak.

Pastanın ciddi bir şekilde küçüleceğinin farkındalar. CHP’ye verilen “mecburi” ya da “kerhen oy”un sonuna gelindiğinin bilincindeler..!

İKİ TARAFIN DA PATRONU AYNI OLUNCA!

AKP ile CHP yönetimi arasındaki uyum dikkatlerden kaçmıyor. Bütün kritik konularda aynı tavrı sergiliyorlar. ABD taleplerinin yerine getirilmesinde birbirleriyle yarışıyorlar. MHP Genel Başkanı Bahçeli için de durum aynı. “Yandaş muhalefet” deyimi ilk kez Kılıçdaroğlu ve Bahçeli döneminde gündeme geldi.

CHP ve MHP seçmeni de gelişmeleri tartışıyor. Özellikle “ABD koalisyonuna hemen girelim” ve “ortaokul-lisede türban serbestisi” sonrasında CHP’de yönetim daha çok sorgulanır oldu. Yapılan dost toplantılarında CHP’lilerin boynu bükük. Ama öfkeleri büyük!

İktidarın da muhalefet yönetiminin de “patronu” aynı olunca fazla söze gerek kalmıyor.

“Gizli” görüşmeler partileri ne hale getiriyor!

===========================================

Dostlar,

İçimiz acıyarak paylaşıyoruz…

Laiklik_tehlikededir_diyemem

CHP’nin bir an önce kendine gelmesi gerek!..

CHP’nin kendisine getirilmesi gerek..

CHP’ye üye olup çalışmak ve partiyi KEMALİST rotaya yeniden oturtmak gerek..

Birşeyler yapmak gerek..

Birşeyler yapmak gerek..

Sevgi ve saygı ile.
29.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Talip Apaydın’ı Uğurluyoruz..


Değerli dostlar,

Çifteler Köy Enstitüsü, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü ve
Gazi Eğitim Enstitüsü çıkışlı
yazar, öğretmen, sanat ve mücadele insanı
TALİP APAYDIN‘ı son yolculuğunda yalnız bırakmıyoruz!
O artık hepimizde birden yaşayacak…
30 EYLÜL SALI KOCATEPE CAMİSİ
ÖĞLEN NAMAZI SONRASI KARŞISINDA SAF DURACAĞIZ
YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLÜLER DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ...

Dr. Alper AKÇAM

******Işıklar içinde ol Talip APAYDIN

Gerçekten de ap-aydınlık bir insandın…
Aydınlığından öyle çok verdin ki ülkemize, sana şükranımızı ödeyebilmek çok güç..Sevgi ve saygı ile.
28.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net