Günlük arşivler: 25 Ağustos 2014

26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLER İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR ..


Bayraklar

Bayraklar


Bayraklar

 

 

26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLER İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR
VE İZMİR RIHTIMINDAN AKDENİZ’E BAKAN NEFER

Saat 2.30.

Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi,
ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin,
gece yıldızların altında kayalardır.
Ve şimdi gece olduğu için

ve dünya karanlıkta daha bizim,
daha yakın, daha küçük kaldığı için

ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize,
aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için
kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe’den
dünyanın en yıldızlı karanlığını.

Düşman üç saatlik yerdedir ve Hıdırlık tepesi olmasa
Afyon Karahisar şehrinin ışıklan gözükecek.
Kuzeydoğuda Güzelim dağları ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor.

Ovada Akarçay bir pırıltı halinde

ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde
şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var:
Akarçay belki bir akar su, belki bir ırmak, belki küçük bir nehirdir
Akarçay Dereboğazı’ında değirmenleri çevirip ve kılçıksız yılan
balıklarıyla Yedişehitler kayasının gölgesine girip çıkar.
Ve kocaman çiçekten eflatun kırmızı beyaz ve sapları

bir, bir buçuk adam boyundaki haşhaşların arasından akar.

Ve Afyon önünde

Altıgözler köprüsünün altından gündoğuya dönerek

ve Konya tren hattına rastlayıp
yolda Büyükçobanlar köyünü solda

ve Kızılkilise’yi sağda bırakıp, gider.
Düşündü birdenbire kayalardaki adam bu kaynakları

ve yolları

ve düşman elinde kalan bütün nehirleri.
Kim bilir onlar ne kadar büyük,
ne kadar uzundular?
Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız,
Yunan’dan önce ve Seferberlik’ten evvel
Selimşahlar çiftliğinde ırgatlık ederken Manisa’da geçerdi
Gediz’in sularını başı dönerek.

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında O’nu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: “Üç”, dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.

Saat 3.30.

Halimur – Ayvalı hattı üzerinde manga mevziindedir.

İzmirli Ali Onbaşı (Kendisi tornacıdır) karanlıkta göz yordamıyla
sanki onları bir daha görmeyecekmiş gibi
baktı manga efradına birer birer:
Sağda birinci nefer sarışındı, ikinci esmer.
Üçüncü kekemeydi

fakat bölükte yoktu onun üstüne şarkı söyleyen.
Dördüncünün yine mutlak bulamaç istiyordu canı.
Beşinci, vuracaktı amcasını vuranı

tezkere alıp Urfa’ya girdiği akşam.
Altıncı, inanılmayacak kadar büyük ayaklı bir adam,
memlekette toprağını ve tek öküzünü
ihtiyar bir muhacir karısına bıraktığı için kardeşleri onu
mahkemeye verdiler

ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbete kalktığı için
ona “Deli Erzurumlu” derdiler.

Yedinci Mehmet oğlu Osman’dı.
Çanakkale’de, İnönü’nde, Sakarya’da yaralandı
ve gözünü kırpmadan daha bir hayli yara alabilir,
yine de dimdik ayakta kalabilir.
Sekizinci İbrahim korkmayacaktı bu kadar
bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp birbirine böyle vurmasalar.
Ve İzmirli Ali Onbaşı biliyordu ki:
tavşan korktuğu için kaçmaz kaçtığı için korkar.

Saat: 4

Ağzıkara-Söğütlüdere mıntıkası.

On ikinci Piyade Fırkası.
Gözler karanlıkta, uzakta.
Eller yakında, mekanizmalar Üzerinde.
Herkes yerli yerinde.
Tabur imamı, mevzideki biricik silahsız adam: ölülerin adamı,
kırık bir söğüt dalı dikerek kıbleye doğru, durdu boyun büküp
el kavuşturup sabah namazına, içi rahattır.
Cennet, ebedî bir istirahattır.

Ve yenilseler de, yenseler de âdâyı,
meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir
Cenabı rabbülâlemîne şühedâyı.
Saat: 4.45.

Sandıklı civarı.

Köyler.
Sarkık, siyah bıyıklı süvari,
çınar dibinde, beygirinin yanında duruyordu.
Çukurova beygiri kuyruğunu karanlığa vuruyordu:
dizkapaklarında kan, kantarmasında köpük…

İkinci Süvari Fırkası’ndan Dördüncü Bölük,
atları, kılıçları ve insanlarıyla havayı kokluyor.
Geride, köylerde bir horoz öttü.

Ve sarkık, siyah bıyıklı süvari
ellerinin tersiyle yüzünü örttü.

Karşı dağlar ardında,
düşman elinde kalan bir başka horoz vardır;
Balta ibik, sütbeyaz bir Denizli horozu.
Düşmanlar her hal onu çoktan kesip çorbasını yapmışlardır.

Saat beşe on var.

Kırk dakka sonra şafak sökecek.
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak”
Tınaztepe’ye karşı Kömürtepe güneyinde.
On beşinci Piyade Fırkası’ndan iki ihtiyat zabiti

ve onların genci, uzunu,

Darülmuallimin mezunu

Nureddin Eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynayarak konuşuyor:
-Bizim İstiklâl Marşı’nda aksayan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam,

Akif, inanmış adam,
fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Meselâ, bakın

“Gelecektir sana vadettiği günler Hakkın”

Hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize.
Onu biz, kendimiz vadettik kendimize.

Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair.
“Kim bilir belki yarın…”

Saat beşe beş var.

Dağlar aydınlanıyor.
Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
Gün ağardı ağaracak.
Kokusu tütmeğe başladı:
Anadolu toprağı uyanıyor.
Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.
Topçu evvel mülâzimi Hasan’ın yaşı yirmi birdi.
Kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa.
Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
Şimdi bir hamlede o kadar büyük.
Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü
ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.

Yüzbaşı sordu:
– Saat kaç?
– Beş.
– Yarım saat sonra demek…

98956 tüfek ve şoför Ahmet’in üç numrolu kamyonetinden
yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
bütün aletleriyle

ve vatan uğrunda,

yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle

Birinci ve ikinci Ordu’lar

baskına hazırdılar.

Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde,  beygirinin yanında duran sarkık,
siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.
Nureddin Eşfak baktı saatına:
– Beş otuz…
Ve başladı topçu ateşiyle
ve fecirle birlikte büyük taarruz…

  1. Sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü.
    Bunlar: Karahisar güneyinde 50
    ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler.
  2. Sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini  ihata ettik

Aslıhanlar civarında 30 Ağustosa kadar.

Sonra.
Sonra, 30 Ağustosta düşman kuvâyi külliyesi imha ve esir olundu.

Esirler arasında General Trikopis:

alaturka sopa yemiş bir temiz

ve sırmaları kopuk firenk uşağı…

Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nureddin Eşfak’ın ayağı.
Nureddin dedi ki:
“Teselyalı Çoban Mihail”
Nureddin dedi ki:
“Seni biz değil,

buraya gönderenler öldürdü seni…”

Sonra.
Sonra, 31 Ağustos günü ordularımız İzmir’e doğru yürürken
serseri bir kurşunla vurulan Deli Erzurumluydu.
Devrildi. Kürek kemikleri altında toprağı duydu.
Baktı yukarı, baktı karşıya. Gözleri hayretle yandılar:
önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları
her seferkinden kocamandılar.
Ve bu postallar daha bir hayli zaman
üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından
seyredip güneşli gökyüzünü ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler.

Sonra.
Sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden ve Deli Erzurumlu ölürken
kederinden yüzlerini toprağa döndüler.

Solda, ilerdeydi Ali Onbaşı,
Kan içindeydi yüzü gözü.
Bir süvari takımı geçti yanından dörtnala.
Kaçanı kovalamıyordu yalnız ulaşmak da istiyordu bir yerlere
ve sadece kahretmiyor yaratıyordu da.
Ve kılıçların, nalların, ellerin ve gözlerin pırıltısı
ardarda çakan aydınlık bir bütündü.

Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü ve şu türküyü duydu:
“Dörtnala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e
bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benze yen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim…”

Sonra.
Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik ve Kayserili bir nefer
yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten,
Ümitten ağlaya ağlaya,
Güneyden Kuzeye,
Doğudan Batıya,
Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz’i.

“Ve biz de burda bitirdik destanımızı.
Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
Türk halkı bağışlasın bizi,
onlar ki toprakta karınca,
suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar
ve kahreden yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların maceraları vardır…”

Nazım Hikmet

Kuvayı Milliye Destanı

ADD Dergisi’ne Sürdürüm (Abone) Çağrısı ve Düşündürdükleri..


ADD Dergisi’ne Sürdürüm (Abone) Çağrısı ve Düşündürdükleri..


Dostlar,

ADD’nin Haziran 2014 seçimli genel kurulunda GYK (Genel Yönetim Kurulu) üyesi seçilen çok değerli Aydınlanma insanı Prof. Dr. Naki Selmanpakoğlu‘ndan aşağıdaki ileti ulaştı.

Biz de paylaşmayı görev biliyoruz. Her ne denli GYK’nun başındaki hanımefendi ile ciddi – önemli düşünsel anlaşmazlıklarımız varsa da (bu gerekçelerle Bilim – Danışma Kurulu Yazmanlığından çekildiysek de); Naki bey uzun yılların dostu bir tıp Profesörü (Genel Cerrahi + Estetik – Plastik Cerrahi) meslektaşımız. GATA’dan emekli Tabip Albay.. Ve tüm yaşamı boyunca Atatürkçü – ilerici kimliği ile doğrultu tutarlığını sürdürmüş, örgüt bilinci ve sorumluluğu taşıyan bir büyüğümüz. Önemli sağlık sorunları da olmasına karşın ADD’de böylesine ağır ve etkin bir görevi üstlendi ve başarıyla sürdürüyor. 2 sayı dergi çıkardı bile. Geçmişin çizgisini daha ileri taşıyacak doğrultuda.

“Naki ağabey” nitelikli emeğini bu dergiye esirgemeden akıtıyor.

İletisinde ise kendisinden çarpıcı bir ironi ile “İşsiz güçsüz Naki” diye söz ediyor!

Sağolsunlar, çağrısı üzerine, geçtiğimiz ay Ankara Melbo’da bizimle de uzun uzun
“ADD Dergisi”ni konuştular. Geçmişte ADD yönetiminde iken kapsamlı deneyimlerimizi, hizmetlerimizi ve önerilerimizi paylaştık. Yayına hazırlanan 3. sayıda (belki de basıldı – basılacak) bizden de bir yazı istedi ve takdim ettik..

Lütfen ADD Dergisine sürdürümcü (abone) olalım..
Sürdürümcü bulalım..12 sayı için yılda 25 TL nedir ki??
Üstelik ekler de olacak. Cumhuriyet Gazetesi günlük 1,5 TL, AYDINLIK 1 TL.
1-2 gazete bedeline aylık dergi.
Düşünsel tartışmalara da katılalım, ADD Dergisine yazalım…

Karşıdevrimciler kendilerini “Yeni” (!?) olmakla tanımlıyor,
doğallıkla biz ATATÜRK DEVRİMCİLERİNE “eski” (!?) nitemi iliştiriyorlar.
Bu davranış son derece düzeysiz bir retoriktir (takiyye – söz cambazlığı).

  • Türkiye’de, Mustafa Kemal Paşa’nın Batı’dan yüzlerce yıl sonra gerçekleştirdiği Anadolu Rönesansı’na Karşıdevrimcilik,
    apaçık gericiliktir.

Ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee‘nin yazdıkları tüm Dünyaya öğretidir :

  • “Batı dünyasındaki Rönesans, Reformasyon, bilim ve düşünce devrimi, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi’ni, ATATÜRK, bir insan ömrüne sığdırmıştır.”

Dolayısıyla, misyoner bir İngiliz tarihçinin bile nesnelliğinden fersah fersah uzak Türkiye karşıdevrimcilerinin 2 seçeneği var : Ya kavrayamama sorunu ya da yadsımacılık..

28 Ağostos 2014’te RTE 12. CB / Yarı başkan olarak görevi üstlenince,
bu gericilerin gazetelerinde yazdıklarına göre, “YENİ TÜRKİYE” (!?) başlayacaktır.. “Eski Türkiye” ye (!?) ilişkin ne varsa “Çankaya Köşkü’nde” bırakılacak ve “Yeni Türkiye” (!?) 12. CB / Yarı Başkan RTE ile AOÇ’de (Atatürk Orman Çiftliği) Mahkeme kararları çiğnenerek yasalara – anayasaya aykırı biçimde korkunç harcamalarla, olağanüstü lüks ve debdebeli – korku ürünü olarak olağan dışı güvenlikli AK-SARAY’dan yönetilerek yoluna devam edecektir.

Göreceğiz..
3/4’ü bile bulmayan bir katılımla, 15,5 milyon yurttaşın bilinçli olarak sandığa gitmediği bir seçimde RTE, toplam oyların %38’i gibi bir oranla Çankaya’ya / AK SARAY’a çıkıyor. Ateşten gömlektir.. Hele kendisinden sonra AKP’de engellenemeyecek tufan, artık ötelenemeyecek ağır ekonomik bunalım, kendi yarattıkları Davutoğlu made” boğucu dış politika sorunları ve 10 ay sonraki genel seçimlerde AKP’nin dağılışı..
Daha önce bölünmezse ve baskın genel seçim yapılmazsa..

RTE için sonun başlangıcı hızlanmıştır yeni bir kulvarda..
Orada sönümlendirilecektir..

*****

ADD Dergisi’ne SÜRDÜRÜM – ABONE çağrısı aşağıda..

Lütfen gerekli duyarlığı gösterelim dostlar..

Teşekkürler Naki ağabey..

Sevgi ve saygıyla.
24.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=================================================

24 Ağustos 2014
Konu :  DERGİYE ABONELİK
Kimden : nakiselmanpakoglu@gmail.com

Yazıp yazmamakta biraz -epey değil- düşündüm.
“Ulan bu arkadaşlar madem beni seviyor o halde bana destek verirler..”
dedim. Destek de emek ürünü 12 dergi için 25 TL.. yılda hem de.

Ek dergi yanı sıra, asıl “Düşün” dergimizi yeni bir formatla çıkartıyoruz.
Söylenmez ama siz yabancı değilsiniz, GYK yayın kurulu başkanı da işsiz güçsüz Naki!
Bu arada dekont ve ekteki bilgileri bana veya GMK Bulvarındaki Genel Merkeze
elden de bırakabilirsiniz.
Benim diyeceğimi Nasuh Mahruki söylemiş:“Vatan sözle değil eylemle sevilir!”
Bu arada formu çoğaltıp 3-5 arkadaşınıza da önerirseniz sevinirim.
Ayrıca dergiye eleştiri ve yazı da bekliyorum.
Sabah sabah biraz hüzünlü olduğum için sizlerle,
gülen yüzleriniz aklıma gelerek moral buldum.
Varın siz çok yaşayın güzel insanlar.
******
Portresi
Güzelin güzeli insan Naki ağabey;
Siz de çok ve sağlıklı – onurlu – üretken yaşayın diliyoruz!
Ahmet Saltık
24.8.14, Tekirdağ

26 Ağustos’ta ANITKABİR’e : DÜNYANIN EN BÜYÜK PORTRESİ İÇİN!


26 Ağustos’ta ANITKABİR’e :

DÜNYANIN EN BÜYÜK ATATÜRK PORTRESİ İÇİN!


Dostlar
,

Hoş bir etkinlik..
Desteklemek gerek.
Akıl edenleri (Fotoğraf sanatçısı Cumhur Aygün) ve gerçekleştirilmesi için
emek veren ve verecekleri (başta Ankara CUMOK) şükranla karşılıyoruz.
O gün ve saatlerde Çorlu’da olacağımızdan, biz üzülerek katılamıyoruz..

Kolay gelsin ve çoooook başarılı olsun dileriz..

Sevgi ve saygıyla.
24.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

=============================================

26 Ağustos’ta ANITKABİR’e :

DÜNYANIN EN BÜYÜK ATATÜRK PORTRESİ İÇİN!

6000_gonullu_ATA_portresi_icin_25.8.14

 


6000 GÖNÜLLÜ ANITKABİR’DE!

Dünyanın en büyük Atatürk portresi için 26 Ağustos 2014’te
Anıtkabir’de 
6.000 gönüllünün katılacağı bir etkinlik düzenleniyor..

Atatürk’ün canlı portresini oluşturma projesi ilk olarak 10 Kasım 2012’de İzmir’de gerçekleştirilmiştir. 2400 kişiyle gerçekleştirilen projenin ardından bu kez
29 Ekim 2013’te Cumhuriyet Bayramında 5990 kişiyle bu kez Atatürk’ün imzası da eklenerek yinelenmişti.

Fotoğraf sanatçısı Cumhur Aygün‘ün interaktif projesi (AS : katılımlı tasarımı)
bu kez Ankara’da Anıtkabir’de 6.000 kişinin katılımıyla gerçekleşecek
 ve

Dünyanın En Büyük Atatürk Portresi”

unvanına sahip olacak.
Havadan çekilecek fotoğraf ve videolar, bu anı ölümsüzleştirecek.

Genelkurmay Başkanlığı’nın izniyle 26 Ağustos 2014 günü saat 13.00’te gerçekleşecek olan etkinliğe Çankaya Belediyesi, Yenimahalle Belediyesi,
TRT ve Anıtkabir Komutanlığı
 da destek veriyor.
Etkinlik, Twitter’da #anıtkabirdeyiz hastagı ile duyuruluyor.

Etkinliğe Nasıl Katılabilirim?

“Dünyanın En Büyük Atatürk Portresi” etkinliğine katılmak için 26 Ağustos 2014 günü Anıtkabir bayrak alanında saat 12.00’de açılacak olan kayıt masalarına
kayıt yaptırmanız
 gerekmektedir. İlk kayıt yaptıran 6.000 kişinin katılacağı etkinliğe,
önceden randevu veya rezervasyon gibi bir şey yapılmayacaktır.

Dikkat etmeniz gereken bir başka nokta ise; etkinliğe katılmak için

– Yanınızda çanta bulundurMAmanızdır.

– Ayrıca etkinliğe katılacak olan kişilerin siyah – beyaz giyinmeleri gerekiyor.

Neden 26 Ağustos?

26 Ağustos 1922’de Kocatepe’den başlayan Büyük Taarruz’un 92. yıl dönümü olduğu için, 26 Ağustos 2014 günü seçilmiştir. Büyük Taarruz’un başlamasının
92. yıldönümünde ziyaretçiler Anıtkabir’de tarihsel bir ana tanıklık edecekler.

Türler ERTÜRK : ATATÜRK AYDINLANMA DEVRİMLERİ ve MESAFE…


ATATÜRK AYDINLANMA DEVRİMLERİ ve MESAFE…


Türler ERTÜRK :
MESAFE…

MESAFE

 

Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde yapılmış olan AYDINLANMA DEVRİMLERİ bir çağdaşlaşma tasarımıdır (projesidir).

Bu konuda katettiğimiz mesafe kadar çağdaş olmayan dünyadan ileride,
kat edemediğimiz mesafe kadar çağdaş dünyadan gerideyiz..

*****

Teşekkürler değerli Ertürk…

Sevgi ve saygıyla.
25.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

 

Dr. Rana Güven’den ileti


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı Dr. Rana Güven‘den ileti…

Dostlar,

Çok değerli meslektaşımız, İşçi Sağlığı alanında PhD (doktora) derecesi sahibi
Dr. Rana Güven‘den aşağıdaki “üzücü ileti“yi aldık..

Paylaşalım istedik..

***********

2001 yılı Ocak ayından bu yana büyük bir onur ve sevda ile sürdürdüğüm İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcılığı görevimden 22 Ağustos 2014 tarihi itibariyle “başka bir göreve atanmak” üzere alınmış bulunmaktayım.

Genel Müdürlüğümüzün yeniden kuruluşu, ülkemiz  İSG mevzuat ve politikasının şekillendirilmesi ve toplumsal İSG kültürü oluşturulması için geçen yaklaşık
14 yılda; uluslararası ve ulusal düzeyde  işçi, memur ve işveren örgütleri,
meslek örgütleri,  üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışma
ve üretme imkanı buldum.

Mensubu olmaktan gurur duyduğum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
çatısı altında verilecek yeni görevimde çalışma hayatıma bir süre daha
devam etme kararlılığındayım.

Yöneticilik görevim sırasında kişisel ve kurumsal destek ve işbirliğiniz için değerli yöneticiler ve akademisyenlere, İSG profesyoneli meslektaşlarıma, İSG sevdalısı dostlarıma teşekkür etmek ve durum hakkında sizleri bilgilendirmek isterim.

Sevgi, saygı ve sağlıcakla…
23.8.14

Dr. Rana Güven

****************

Biz de Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) iletişim ortamına şu kısa iletiyi yazdık :

*****

Değerli meslektaşımız Dr. Rana Güven’e çok değerli katkıları için kişisel şükranlarımı sunarım.

Dilerim Bakanlık kendisini daha yetkili (ham hayalime bakar mısınız!?) bir konumda değerlendirir ve / veya sevgili Rana her şeye karşın dirençle daha yıllarca savaşımını sürdürür..

********

Devr-i AKP‘de işler böyle…
İğneden ipliğe parti – yandaş -ve de düne dek Cemaat- kadroları olacak her yerde
ve her noktada..

Bu tutum ülkeyi bölünmeye – felakete sürükler…

Bir kez daha AKP iktidarına ve bay RTE’ye anımsatmak isteriz..

HASUDER iletişim ortamında Bakanlığın bu tutumunu kınayan çoook sayıda ileti var..

Sevgi, saygı ve kaygıyla.
25.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ARTIK EMPERYALİST GÜÇLER DEVLETİ AÇIK AÇIK YÖNETİYORLAR!


ARTIK EMPERYALİST GÜÇLER DEVLETİ AÇIK AÇIK YÖNETİYORLAR!

Date: Fri, 22 Aug 2014 12:02:26 +0300
Subject: ARTIK EMPERYALİST GÜÇLER DEVLETİ AÇIK AÇIK YÖNETİYORLAR
From: iismihanli@gmail.com ve dağıtım…

PKK HEYKEL’ini YIKAN ASKERLERE
SORUŞTURMA ACILIYOR!

İKTİDARLARIN ALÇAKLIĞI ile
“AÇILIM” ADI ALTINDA ÜLKE PEŞ KEŞ ÇEKİLİYOR..
 

ASKERLER  PİSİPİSİNE VURULUP
ŞEHİT OLUP GİDİYOR..

VAHAMET; CEMAAT OLAYINI,
PARALEL YAPI OLAYINI GEÇMİŞ..

ARTIK CIA’nın, EMPERYALİST GÜÇLERİN DEVLETİ TAM OLARAK
ELE GEÇİRMESİYLE SONUÇLANMIŞTIR. 

EĞER HEYKELİ YIKAN ASKERLERE SORUŞTURMA AÇILDIYSA,
DURUM BUDUR.

TAM İŞGAL ve TAM SEVR UYGULAMASI BAŞLAMIŞTIR!

=====================================
Dostlar, 
Onursal AVUSTURYA ADD Başkanı dostumuz Erol Güçlü
hep
Ülkemiz işgal altında.. ama halk bunun ayırdında değil..
Bir anlasa olup biteni, bir kez daha ayağa kalkıp süpürüp atacak ama.. “  der..
Yorumsuz paylaşalım…
PKK'lı_katilin_heykeli_yikildi_LiceSitemizde 20.8.14’te yayımladığımız konuya ilişkin haberi okumak için lütfen tıklayınız.

http://ahmetsaltik.net/2014/08/20/licede-pkkli-teroristin-heykeli-kaldirilirken-1-tegmen-sehit/

  • Mehmetçiğin seri katilinin heykelini mahkeme kararı ile yıkan askere de,
    o kararı veren mahkemeye de helal olsun! Postalıyla basan askerimize de!

Lice’deki Kürt kardeşlerimize anımsatma ve uyarı            :

Çook sayıda Türk askerini şehit eden bir seri katilin elinde katil silahı ile heykelini dikmeye kalkmak ve de dikmek, Türk ve Kürt kardeşliğini kökünden dinamitler..

Kürt kardeşlerimiz bu alçak oyunlara izin vermemelidir.
Birtakım hak ve özgürlüklerin tüm Türkiye insanına ayrımsız verilmesi için
demokratik mücadele etmek başka bir şeydir;
böylesine apaçık provokasyon ve düşmanlık yansıtan eylemler bambaşka..

Kürt kardeşler görmelidirler ki, mevcut önderleri onlara iyilik yapmamaktadır.

Mevcut Kürt önderler Türk – Kürt kardeşliği ülke bütünlüğü bağlamında çözümler için çaba göstermemektedirler.. İpleri AÇILIM tuzağı ile Batı emperyalizminin elindedir.
Kürt kardeşlerimiz bu insanları dışlamak, tasfiye etmek zorundadır

Son zamanların en ciddi ayrıştırıcı – ötekileştirici hatta düşmanlaştırıcı eylemlerinden biri bu heykel dikme davranışı olmuştur.

İstanbul Gaziosmanpaşa ve Diyarbakır’da Hava üssünde Türk bayrağının indirilmesi de eklendiğinde bu vahim gelişmelerin tek merkezli olduğu;

– AKP iktidarının
– Sözde AÇILIM pazarlığındaki Kürtçü piyon önderlerin..

İkisinin de BATI EMPERYALİZMİ tarafından yönlendirildiği çırılçıplak ortadadır.

Türk – Kürt kardeşliğini sürdürmek ülkemiz için yaşamsal önemdedir.
Sorunlarımızı ancak bu temelde çözebiliriz.
Tersine oyunlara asla geçit vermemeliyiz.

Bir iç çatışma ortamı, kardeş kavgası, İÇ SAVAŞ hazırlanıyor..

Aman, aman, aman… Çoook dikkat ve teenni..

Sevgi ve saygıyla.
25.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net