Günlük arşivler: 21 Ağustos 2014

”BAŞKOMUTAN’ın İZİNDE KOCATEPE’den İZMİR’e Yürüyüşü”


Değerli Dostlar,

Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) tarafından, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün önderliğinde Türk Ordusu’nun başlattığı Büyük Taarruz ve düşmanın İzmir’de denize dökülmesi ile kazanılan büyük zaferin 92.yılında,
“BAŞKOMUTAN’ın İZİNDE KOCATEPE’den İZMİR’e Yürüyüşü” düzenlenmiştir.
 

Yürüyüş, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı Büyük Zafer’in başlangıç günü ve saati olan 26 Ağustos 05.20’de Kocatepe’den başlayacak ve
08 Eylül 10.00’da Belkahve / İzmir’de sona erecektir. 

Toplam
14 gün sürecek Yürüyüşün güzergahı Ek’tedir.

Sağlık sorunu olmayan herkes yürüyüşe katılabilir. Yürüyüşe güzergah üzerindeki ara duraklardan katılmak da olanaklıdır. Bu taktirde, katılma yeri ve zamanının Ekip Lideri Güven KAYA (TEL:0555 8592360 – 0532 4842765) ile koordine edilmesi
(AS: eşgüdümlenmesi) gerekmektedir.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 26 Ağustos – 09 Eylül 1922 tarihleri arasında Kocatepe’den İzmir’e intikal ettiği
(AS: ulaştığı)güzergah üzerinde yapılacak ”BAŞKOMUTAN’ın İZİNDE KOCATEPE’den İZMİR’e Yürüyüşü” ne katılmak isteyenlerin 25 Ağustos 2014’e dek TESUD Genel Merkezi’ne
(TEL: 0549 7101999) adlarını yazdırmaları beklenmektedir.

Saygılarımızla.
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) 

=====================================================

Dostlar,TESUD (Türkiye Emekli Subaylar Derneği) Genel Merkezinden bize de ulaşan yukarıdaki iletiyi paylaşmak istedik.

Ne yazık ki bizim programımız elvermiyor katılım için.

Böylesi coşkulu bir programı hazırlayan TESUD‘u ve görkemli yürüyüşe ktılacakları kutlamak isteriz.

Sevgi ve saygıyla.
21.8.2014, TekirdağDr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 20 Ağustos 2014


ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 20 Ağustos 2014

portresi_kucuk

 

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 


GALİP

Gürsel Tekin, “Seçimin galibi CHP’dir”

RTE’yi mi aday göstermişlerdi?

BİAT

IŞİD Lideri Bağdadi, “RTE şeriata göre davranmıyor. Bana biat etmeli”

Türkiye’de bundan iyisini bulamazsın…

PARALEL

Bahçeli, istifasını soran gazeteciye “Tayyip Erdoğan’ın arzusu ile paralel gitme.”

RTE’nin zorda kaldığı her kezinde arzuları kendileri tarafından yerine getirilir de…

DEMİRTAŞ

CHP’de Haluk KOÇ, Melda ONUR, Rıza TÜRMEN, HDP (PKK)’li Demirataş’a
övgüler yağdırdı.

CHP boğulma tehlikesiyle karşılaşınca yılana, taşa sarıldılar….

KARDEŞLER

B. Arınç, “Yeni yetmeler kardeşliği bozabilir.”

Eskilerin kardeşliği sağlam değil demektir…

MANDA

Kırklareli Valisi; Belediye’nin caddeye Atatürk posteri asmasına izin vermedi.

İşgalci, mandacı, dönemin görevlisi…

KOYUCU

“Milletin A’sına koyan” Mehmet Cengiz, havalimanına da RTE’nin adını koymaya
karar vermiş.

Sıraya RTE’yi almış…

KIL

Bakan Lütfi Elvan, yeni havalimanına RTE adının verilmesiyle ilgili,
”Başbakan için ne yapılsa azdır”

Bakan beyin derdi millete hizmet için değil de bir yerlere kıl olmak …

GÜVENLİK

MGK bir buçuk saate tamamlanmış.

“Milli”olmayınca, çok bile…

EMZİKLİ

RTE, TBB Bşk. Feyzioğlu çağrıldığı takdirde Adli Yıl açılış törenine katılmayacağını açıkladı.

Emziğini almıştı da…

GAVAT

Adanalıların “GAVAT” kelimesiyle anımsadığı Sakarya Valisi H. A. Coş,
ailesi için havuz kapatmış.

Şuayip valime yakışmış…

KAYIK

Bir dönemin “amiral gemisi” Hürriyet Gazetesi, Başbakan’a dokunduran
Yılmaz ÖZDİL’i de kovdu.

Sultanın “Saltanat Kayığı” oldu…

LAİK

Kadınlar plajı açan AKP’li Antalya Belediye Başkanı M. Türel,
”Laikliğin, Cumhuriyetin yılmaz bekçileriyiz.” dedi.

Fabrikanın gece bekçiliği ile karıştırmış…

HEYKEL

Lice’de dikilen terörist heykeli mahkeme kararıyla kaldırıldı.

Bir de yargıçlarımız olmasaydı…

TEŞEKKÜR

Apo, RTE’ye teşekkür yolladı.

Kürtlere özerklik; Apo’ya özgürlük yolda

Muharrem İnce niye aday oldu?


Dostlar,

Kıdemli usta gazeteci – yazar dostumuz Sn. Ahmet Mümtaz İDİL‘in
sarsıcı savlar içeren bir makalesi aşağıda.. Örneğin

– “..Erdoğan’ı Köşk hapsine mahkum ettiler”.

– “Haziran Direnişi sandıkta vücut buluyor.”

diyor.. Okunmalı ve üstünde düşünülmeli..

Sevgi ve saygıyla.
21.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================0

Muharrem İnce niye aday oldu?

portresi

 

Ahmet Mümtaz İdil
Sol, 20 Ağustos 2014

 

 

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin adaylığını açıklaması, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın önünü kesmek için bir yapılmış bir hamledir.

Muharrem İnce, içine sindiremediğini ima ettiği Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu için Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra ikinci imzayı atan milletvekilidir
ve bunu “parti disiplini” adına yaptığını duyurmuştur.

Aynı parti disiplininin adaylık konusunda çalışmadığı da görülüyor.

Ne dendi Muharrem İnce’nin adaylığı için, anımsıyor musunuz?

İki eski düşman Önder Sav ve Deniz Baykal, Ekmeleddin İhsanoğlu hezimetinden sonra kerhen de olsa barıştılar.

Sanırsınız ki hem CHP’yi hem de ülkeyi kurtaracak, Kılıçdaroğlu’nu devirip, yerine halkta tabanı olan Muharrem İnce’yi getirecekler.

Çok değil, Muharrem İnce genel başkanlığa aday olduğunu açıklamadan birkaç gün önce CHP’nin genel başkanlığını yapmış isimleri sayarak, sonuna da Baykal’ı eklemiş ve beklemeye başlamıştı. Baykal ise ertesi gün yaptığı açıklamada, Muharrem İnce’nin kendi içinden geçenleri söylediğini belirterek kapıyı kapatmış, Emine Ülker Tarhan için ise kapıyı aralık bırakmıştı.

Baykal ve Sav’a yakın çevrelerden edindiğim bilgiye göre ise, her iki eski “kurt”, tabanda karşılığı olan iki isim olduğunu ve bunlardan birinin tercih edileceğini söylemişlerdi: Tarhan ve İnce.

Ne oldu, nasıl oldu da birtakım şeyler hızla değişti ve Muharrem İnce birdenbire
CHP genel başkanlığına aday olduğunu açıkladı?

Mesele, Kılıçdaroğlu’nun koltuğunda kalması meselesiydi.

  • Erdoğan kerhen Çankaya’ya çıkacak, bir çeşit oda hapsine girecek,
    aşağıda yeniden bir hükümet kurulup, ABD’nin isteklerine boyun eğecek.

Yapılan budur.

Tabanı milyonlarla ölçülen Baykal ve Sav’ın ortak adayı Muharrem İnce bilmiyor mu ki kazanma şansı sıfır bile değil.

O halde CHP’nin genel başkanlığı macerasına niye atıldı?

81 ilin 78’i Kılıçdaroğlu diyor, bunu bilmiyor muydu Muharrem İnce?

Türkiye üzerine oynanan oyunlar, öbür ülkelerden çok da farklı değil.

Bize dediler ki, adayımız Ekmeleddin.

Eşeğin yavrusu sıpanın annesinin arkasından gittiği gibi, biz de tıpış tıpış sandığa gidip oy verecektik. Olmadı.

Cumhuriyet tarihinin son kırk yıl içindeki en düşük katılım oranı diye yazdı gazeteler, ama şunu yazmadı:

Seçim sandığına gitmeyen insan sayısı 15,5 milyon,
bu ne son kırk yıl ne daha öncesi, ilk kez oluyor.

Bir anlamda Haziran Direnişi sandıkta vücut buluyor.

Sahilde olanlar, güneşi ve denizi bırakmayanlar diye istediği kadar yırtınsın Kılıçdaroğlu, asla ciddiye alınmaz.

Sahildeki insanlar koşa koşa geldiler ve Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy da verdiler.

Bunun için küçük bir istatistik yapmak bile yeterliydi.

Ama sorun o değildi, sorun son on iki yıldır, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geldiği son 4 yıldır yaşanan hezimetlerdi.

Bunların Türkiye’nin sol seçmenine, aklı başında olan insanlarına yaptığı
ezeli düşmanlığın son perdesiydi yaşadığımız seçim.

Ekmeleddin İhsanoğlu “suni” yaratılmış bir adaydı, sorun Erdoğan’dan kurtulmak sorunuydu ABD ve ortakları için. Baktılar ki tabanda %40-45 oyu olan bir adamı silmek o kadar kolay değil, Köşk’e itiverdiler.

Daha önceleri olsa, küçük bir askeri darbe ile işlerini hallederlerdi, ama istikrarsız bir Türkiye de işlerine gelmediği için, Erdoğan’ı Köşk hapsine mahkum ettiler.

Üstelik de, “senin bütün müritlerinin toplamı %52 bile değil” diyerek.

New York Times’ta bundan üç-dört ay önce önemli bir makale yayınlanmıştı.

Bizim malum basın bunu hiç görmedi, doğal olarak günlük gazete alan ve televizyondaki saat başı haberleri izleyen insanlarımız da bu makaleden haberdar olmadı.

Dedi ki New York Times’da yazan yazar:

  • ABD Erdoğan’dan kurtulmak istiyor ve bunun planlarını yapıyor.
    Nasıl kurtulacağı konusunda bir karara varmış değil, ama kurtulacak.

Artık Erdoğan, Anayasa’yı değiştirecek güçte bir oy ve milletvekil potansiyeline ulaşamadığı sürece, Köşk’te oturmak zorunda ve her yaptığı müdahale Anayasa’yı ihlale yol açmakta.

Partili cumhurbaşkanı olamaz yürürlükteki Anayasa gereği, devlet başkanı da olamaz, Abdullah Gül’den farklı bir tablo çizemez.

Davutoğlu’nu Başbakan atayacak, telefonla her akşam hükümeti idare etmeye kalkışacak, ama telefonla bu iş olmaz.

Zor bir dönemece girdi Erdoğan ve Köşk’e hapsedildi.

İmralı’dan farklı değil artık.

Sonuçta Türkiye, yetersiz muhalefete karşın bir başka raya geçti,
makası değiştiren ise muhalefet ya da bizler değildik.

Haziran Direnişi de değildi.

Yeni bir okyanusa yelken açıyoruz, ama kaptan dümeninde yokuz.

Ahmet GÖKSAN : KOŞULSUZUN KOŞULU


Dostlar
,

Kıbrıs konusunda uzman Sn. Ahmet Göksan’ın uyarıcı bir makalesini paylaşalım.

Sevgi ve saygıyla.
21.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==========================================

PAZAR’LIK

KOŞULSUZUN KOŞULU

portresi

 

 

Ahmet GÖKSAN
ahmetgoksan45@gmail.com

 

 

“Hükümet sansüründen, olayları tarafsız bir gözle tetkik etmesini Rum dostlarının
ve sevgililerinin tesirinde kalmayarak vazifesini dürüst olarak yerine getirmesini
bir kere daha talep ediyoruz. Eğer hakikaten kışkırtıcı tahrik edici toplumlararası soğukluk yaratan gazeteler aranıyorsa onları Türkiye’de değil ancak bu ada üzerinde aramızda yaşayan şımarık ve daima hükümete kafa tutan bazı İngiliz ve Rum gazetelerinin sayfalarında aramak yerinde olur.”
1958, 
Dr. Fazıl KÜÇÜK

Ülke olarak belki de yazın en sıcak günlerini yaşıyoruz. Bu nedenle kimsenin bir işin ucundan tutacak halinin kalmadığını söylersek haksızlık etmemiş olacağımızı düşünüyoruz. Komşu ülkelerdeki sıcağın daha bunaltıcı olduğunu da söylemek istiyoruz. Buna karşın oluşan birtakım silahlı çeteler, birbirleri ile kıyasıya mücadele etmelerinin yanı sıra suçsuz, çocuk, kadın demeden insanlık dışı saldırılarda bulunuyorlar. Yapılan kısa bir inceleme sonrasında savaşlarla saldırıların insanlık tarihi kadar eski olduğunu da söylemek olasıdır. Egemen olan düşüncenin ‘Ben’ egosunu yenememekten kaynaklandığı biliniyor. 

Günümüzde yapılan bütün savaşların etnik temizliğe dönüştüğü kabul edilmelidir.
100. yılına ulaştığımız ve bizlere “1. Dünya Savaşı” diye öğretilenin aslında bir paylaşım savaşı olduğunu savaşı yapanların da kabul etmesi gerekiyor. Bu dönemde beklediklerini elde edemeyenler, “İ-kinci” paylaşım savaşının zeminini oluşturarak savaştılar. Savaşların sonuçları incelediğinde geriye acı, kan ve gözyaşının kaldığı biliniyor. Paylaşım savaşlarına nokta konulması olası olsa idi, günümüzde yaşanan çatışmaları yaşamamamız gerekirdi. Demek ki paylaşım henüz sona ermemiş veya erdirilememiştir.

Savaşların temelinde yatan bir başka olgu ise ekonomilerdeki tehlike çanlarının çalıyor olmasıdır. Bunu aşabilmenin yolu olarak düşünülen inşaat sektöründeki canlanma bir süre sonra durma noktasına gelebiliyor. Ekonomiyi canlı tutan bir başka önemli olgu ise silah sanayisinin geliştirilmesidir. Bu olgunun sürümünün de azımsanmayacak düzeyde olduğunu kaydetmek istiyoruz. Bölgemizdeki savaşlarda kullanılan örneğin varil bombaları ile uzun menzilli füzeler silah sanayisindeki gelişmişliğin birer göstergesidir. Her gün artmakta olan işsizlik
ülke ekonomilerini tehdit etmeye devam ediyor. İşsiz kalan gençlerden bazılarının savaşlara sırf macera uğruna katıldıkları gizli bir bilgi değildir.

Avrupa Komisyonu Başkanlığına seçilen Bay Jean Claude Juncker’in Türkiye karşıtlığı bilinen bir olgudur. Anılan kişinin bu konumu nedeniyle Türkiye’nin üyelik konusunun zora girdiği konuşuluyor olmasına içimizden gülmek geliyor. Bu kişinin dışında Türkiye’nin AB üyeliğine içtenlikle ‘evet’ diyecek kaç Avrupalı yönetici veya parlamenter olduğunu merak ediyoruz. Onların bu tutumları nedeniyle Türkiye’nin AB üyeliği çok bilinmeyenli denkleme dönüşmüştür. Halen daha üyelik konusunda umutlu olanlar varsa biraz beriye gelsinler. 

Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetiminin önde gidenleri, koşulların uygun olması durumunda referandum yaparak bağımsızlık ilan etmeye hazırlanıyor. Konuya ilişkin olarak bölge ülkelerinde nabız yokluyorlar. İslam Devleti savaşçılarının saldırılarının arttığı günlerde Birleşik Amerika Devletleri bölgeyi bombardıman etmeye başladı. Bayram değil, seyran değil bu bombardıman niye yapılıyor diye soruyorlar. Neden mi? Çünkü bölgede çalışmalar yapan Chevron ve Exxon gibi Amerikan şirketlerinin zarar görmesini istemiyorlar.  

Ermenistan cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan soykırım savlarının 100. yılı öncesinde atağa kalktı. Türkiye’nin öncelikle “soykırımı tanımam, ortak tarih komisyonu oluşturulsun” önerisine karşılık Türkiye’nin öbür koşullarından da vazgeçmesini istiyor. Örneğin Karabağ’daki işgalin sona ermesini istemesi… Sonrasında
aynaya bakmadan dönüp “bizler masaya önkoşulsuz oturalım” diyebiliyor.
Bunu söylemenin bile koşul olduğunu birileri bu baya mutlaka anlatmalıdır.

Türkiye’nin masaya önkoşulsuz oturmasını isteyenlerin yaptıkları açıklamalarını,
iyi niyetten yoksun öneriler olarak okumamız gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…
21 Ağustos 2014  –  Ankara